25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 11 NİSAN 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET DİZİ Kezban Nine, 614 gündür kızı için oturma eylemi yapıyor. Salt ağalar milyon kazansın diye! BİR KASABANIN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI Kadirli’ye ağası, beyi, memuru, kaymakamı kimse sahip çıkmamış ‘BENİM VE KIZIMIN HAYATI RİSK ALTINDA’ 81 yaşındaki anne kızı için nöbette ZEHRA ÖZDİLEK Tutuklu Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Sarıyer Şubesi Başkanı Zeynep Yıldırım’ın annesi 81 yaşındaki Kezban Bektaş, 614 gündür oturma eyleminde. Bektaş, “Salgından ve yasaktan dolayı saat 13.00 ve 16.00’da iki kere Armutlu Cemevi’ne gelerek biraz durup geri eve dönüyorum. Ben kızımı almadan nöbetimi sonlandırmayacağım. Hem benim hem kızımın hayatı risk altında” dedi. Silivri Cezaevi’nde tutuklu Zeynep Yıldırım, 21 aydır cezaevinde. Yıldırım, Temmuz 2018’de polisin PSAKD Sarıyer Şubesi Armutlu Cemevi’ne baskın yapmasının ardından olayla ilgili basın açıklaması yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. 24 Temmuz’da gece baskınıyla evinden alınan Yıldırım, 26 Temmuz’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. Yıldırım, “Örgüt yöneticiliği” yaptığı iddiasıyla suçlanıyor. Adalet için... Yıldırım’ın annesi Kezban Bektaş, adalet yerini bulana kadar nöbete devam edeceğini belirterek “O cezaevindeyken bir şey yapmadan elim kolum bağlı oturamam. Elimden geleni yapacağım. Hayatımı riske de atsam benim canım cezaevinde, duramıyorum” diye konuştu. Zeynep Yıldırım’ın eşi Haydar Yıldırım ise sadece adalet istediklerini dile getirerek “Biz sadece Zeynep’e özgürlük istemiyoruz. Hukukun işlemesini istiyoruz” dedi. Yıldırım, 20 Nisan’da İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. l İSTANBUL MADDİ GÜCÜ YOK, SGK ÖDEMELİ Kanser hastaları için umut oldu SEYHAN AVŞAR Kanser hastası H.G., tedavi sürecinde kullanması gereken ve 11 bin TL olan ilacın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından ödenmesi için iş mahkemesinde dava açtı. Mahkeme, dava süreci devam ederken H.G’nin kullanması gereken ilacın bedelsiz SGK tarafından karşılanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verdi. Bu karar, kanser hastaları için umut oldu. H.G’ye verilen ilaç sonucu tedavisi olumlu yanıt verdi. Biri 11 bin TL ve muadili olmayan ilaçtan H.G., başlangıçta 6 kür kullanmak zorunda kaldı. H.G., SGK bu ilacın ücretini ödemediği için 66 bin TL’yi kendi cebinden ödedi. Bu ilaca devam etmesi gereken H.G., maddi olarak ilacı karşılayacak gücünün olmaması nedeniyle önce SGK’ye başvurdu. Olumsuz yanıt alması üzerine ise avukatı Tuğba Mazharoğlu aracılığıyla Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne başvurdu. Avukatı, dilekçe sinde “Kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün sağlanması için yaşamının ve sağlığının sırf maddi imkânsızlıklar sebebiyle riske atılması kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Ankara 16. İş Mahkemesi, H.G’nin kullanması gereken ilacın bedelsiz olarak SGK tarafından karşılanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verdi. l İSTANBUL ‘YETKİN SINIRSIZ DEĞİL’ Oyunbozan KİK HAZAL OCAK Kamu İhale Kurumu (KİK), on milyonlarca liraya kiraladığı araçlarla gündeme gelen AKP’li Şehitkamil Belediyesi’nin tartışmalı araç kiralama ihalesini iptal etti. KİK, ihale şartnamesinde “176 aracın 4 tanesinin şirkete ait olması gerektiği” maddesine dikkat çekti. Bu şartları sadece eski AKP Şehitkamil İlçe Başkan Yardımcısı Turgut Kaygun’un ortakları arasında olduğu Güney Atık ve Yeşil Alanı Yönetim Şirketi’nin sağladığını belirten kurul, rekabetin engellendiğini savundu. Kurum, ilçe belediyesinin yetkisinin sınırsız olmadığını vurguladı. Şehitkamil Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü, 3 Şubat’ta temizlik ve park bakım hizmetlerinde kullanılmak üzere şoförsüz 176 araç ve 59 makine kiralama hizmet alımı ihalesi yaptı. İhalenin süresi 1 Nisan 2020 ile 30 Eylül 2021 tarihleri arasını içeriyordu. Şikâyet üzerine KİK, incelemelerde bulundu. KİK, ihalede kullanılması öngörülen 176 araçtan 4’ünün isteklinin kendi malı olmasının istendiğini anımsatarak mevzuatta ihalelerde işte kullanılacak araçların isteklilerin kendi malı olmasının istenilmemesinin esas olduğunu belirtti. Kurul, takdir yetkisini kullanarak gerekli gördüğü araçları isteklinin kendi malı olarak isteyebileceği belirtilse de bu yetkinin sınırsız olmadığını ifade etti. Kurul, araçların istekliler tarafından sahip olunması durumunun neden iş için gerekli olduğunun açıklamadığı sonucuna vardı. İhale, rekabet ilkesinin zedelendiği gerekçesiyle 26 Şubat’ta iptal edildi. Kadirli’ye giden yollar eskiden sağda görüldüğü gibi ancak yalınayak yürünebilen bir çamur deryası halinde idi, şimdi ise yukarıda görüldüğü gibi asfalt. (1962) Nolaydı da Kozanoğlu nolaydı Bu kasabada Ağalar oturuyorlardı. Bunlar çok Sen ölmeden ecel bana geleydi kazanan insanlardı. Çeltik ekiyorlar, o kadar in Bir çıkımlık canımı da alaydı sanın kanına girip, çok para kazanıyorlardı. Bir Böyle rüşvay olmasaydık cihanda yazda Kadirli ve köylüklerinde sıtmadan 500 Derviş Paşa gayri kına yakınsm 600 çocuğun öldüğü oluyordu. Sıtmalılar dok Böbür böbür dört bir yana bakınsın tor kapısında üç günlük kuyruklar yapıyorlardı. Salt Ağalar milyon kazansın diye. Ve Ağalar mil Ama bizden gece gündüz sakınsın yon kazanıyorlardı ama, ne evlerine, ne de ka Öç alırız ilk fırsatı bulanda sabalarına bakıyorlardı. Bir de pamuktan, buğ Dadâloğlu söyler size andını daydan kazanıyorlardı. Aslan yatağından belli Şimdiden yok bilsin hasım kendini olurdu. Bizim Ağaların da yatağı böyleydi. Bizim Bağlasalar parçalarım bendimi Ağaların çoğu, üstelik de okumuş kişilerdi, kimi Yatacağım bile bilsem zindanda İstanbullarda hukuk, ziraat okumuştu... Avrupa lara bile giden vardı içlerinde... Ozamanlar, yani 1846’dan önceki zamanlar, Çukurova’nın kuzey kuzeydoğu yöreleri salt kışlaktı. Göçebe aşiretler kışın gelip buralarda yurt tutarlardı. Yazın da yaylakları olan Binboğalara, Toroslara, bir de Orta Anadoluya, Niğdeye, Bora çıkarlardı. Bu göçebeler oba oba, el eldi. Avşar eli, Barak eli vardı. Obalar çoktu. Cerit obası, Bozdoğan obası... Tecirli, Kumarlı, Tatarlı, Sumbaslı obaları gibi. Daha bir sürü oba. Ellerin, obaların başlarında beyler vardı. Bu aşiretler aşiretin başındaki Beyler, biribirleriyle kavga ederlerdi. Bazı bazı da birleşirler, Osmanlıya karşı koyarlardı. Bizim bildiğimiz en büyük aşiret, karşı koyma hareketi, Kozanoğlu ayaklanmasıdır. Osmanlı, türlü sebeplerden ötürü aşiretleri yerleştirmek istiyor, aşiretler de buna karşı koyuyorlardı. Aşiretlerin bir düzenleri vardı. Yerleştiklerinde bu düzenleri altüst olacaktı. Önce hayvancıydılar. Bundan dolayı gezginci olmaları gerekti. Çukura yerleşince, yazın sıcaktan, hayvanları da kendileri de kırılacaklardı. Sonra, linin etrafındaki bataklıklar kurudu. Bu küçük bataklıkların kurumasında çeltiğin büyük faydası oldu. O çeltik ki, Çukurun başına belâ, o çeltik ki, şimdi sıtma ve ölüm kaynağı.. Sonra da Akçasaz bataklığı kurutuldu. Hava azıcık değişti. Sıtma da o kadar olmaz oldu.. Ama gene de var. 1950’den önce kasabadaki insan sayısı 3000 idi.. Şimdi 7000’den fazlaymış. Kasabaya akan köylüler, burasını taşırmışlar. Bu kuruluş halindeki kasabaya Ala Camiden sonra bir başka cami de yapılmış. Bir de çarşısı vardı. Bu çarşıyı irice çakıl taşlarından döşemişlerdi. Ben o çarşıyı severdim. Kocaman da dut ağaçları vardı. Başkaca bu kasabanın hiçbir yerine dokunulmamıştı. Cevdet Paşa nasıl yapmış, kurmuşsa öyleydi. Önce kasabaya Saffet Bey adında bir Belediye Başkanı geldi. Kasabada o zamana kadar birkaç dut ağacından başka hiç ağaç yoktu. Çarşının yanına küçücük, el içi kadar bir park yaptırdı. Şimdi o parkı kahve olarak kullanıyorlar. Ben benim kasabamdan çıkmış hiç bir yobaz tanımadım, ne Ağadan, ne de halktan... Pekî, niçin bu kasabayı it yaşamaz bir halde bırakıyorlardı? Bu Ağaların çok büyük suçları vardı. Hepsi birbirinin aleyhine öldürürcesine yürüyorlardı. Halk da onların düşmanı oluyordu, türlü sebeplerden. Ağaların, Beylerin biribirleriyle uğraşmaktan döğüşmekten iş yapmaya vakitleri kalmıyordu. Öyle bir çarpışma vardı ki bu kasabada kıyamet kopuyor sanırdın... İncir çekirdeğini doldurmaz işler için düşmanlıklar, kavgalar, dedikodular... Bir vahşi kabilede bile bu kadarı olmaz. Öylesine asılsız bir dedikodu ki, insan sıkıntıdan boğulur. Bu kasabada yaşamak istersen başka bir şey yapmayacak, yakın bir köye kapağı atacaksın. Oradan seyredeceksin. İçinde olursan boğulursun. Son eşkıya da yakalandı Bu insanlar birbirlerinden ne isterler, böylesine? Ben, bu kasabada bunca yıl yaşadım, hiç bir şey anlamadım. Anlayan varsa, beri gelsin. De 4 hayvancıyken çiftçi olmak zorunda kalacaklar. Bir de vergi verecekler. En beteri de asker olacaklar. Yıllarca Yemen çöllerinde sürün ha sürün. Aşiretler birleşip buna kar Bu kasabada Ağalar oturuyorlardı. dikodu, dedikodu... Bir zamanlar dağlara eşkiya çıkartıp biribirlerini ve halkı öldürtüyorlar dı. Çok şükür, şimdi o huylarından vazgeçtiler. Öldürmek ve dağdaki eşkiya ortadan şı koyarlar. Yukarıdaki şiirde Dada Bunlar çok kazanan insanlardı. Çeltik kalktı. Ağaların himaye ettiği hattâ Be loğlu bu yenilginin utancını, acısını söyler. Aşiretler yenilince köyler, kasabalar kurulmağa başlar. ekiyorlar, o kadar insanın kanına girip, çok para kazanıyorlardı. Bir yazda Kadirli ve köylüklerinde yefendilerin himaye ettği son eşkiya da yakalandı. Her neyse bu kasabaya kimse Ağası, Beyi, Memuru, Kay Bu kasabaların yerini ünlü tarihçi Cevdet Paşa tayin eder. Hattâ plânlarını da o yapar. İşte Kadirli kasabası da bu sıralar kurulur. sıtmadan 500600 çocuğun öldüğü oluyordu. Sıtmalılar doktor kapısında üç günlük kuyruklar yapıyorlardı. Salt Ağalar milyon kazansın diye. Ve Ağalar milyon makamı; kimse sahip çıkmamış. Unutmayayım, bir de Emin Özde mir Belediye Başkanı oldu. Çamur deryasına dayanamamış olacak ki, Kökten söküldü... Kasabanın kurulduğu yerde Kars ağa kazanıyorlardı ama, ne evlerine, ne de kasabalarına bakıyorlardı... bir çare bulmuş aklınca... Caddelere, sokaklara çakıltaşı, kum döktürmüştü. Sonradan seller gelip, Emin Özdemirin ça cı ormanlığının içinde bir tek yapı vardır. kıltaşlarını, kumunu aldı da gitti. Bu yapı bir Grek tapınağının üstüne kilise ola Gene çamur denizi. Işıksız, karanlık ki, ne ka rak Romalılarca yapılmıştır. Sonraları bu kilise ranlık!.. Susuz, susuz ki, ne susuz!.. Yazın dağ nin kapısına bir minare dikmişler cami yapmışlardır. Uzun zamanlar kasabaya bu eski kilise camilik eder. Şimdiki adı Ala Camidir. Kars ağacı ormanı kökten sökülüyor, Ala Caminin dört bir yanına evler yapılıyor. Ama Cevdet Paşanın plânınca... Bu plânın uygulayıcısı da Ali Bey adında bir Binbaşı.. Kasabadaki bir mahallenin adı onun adını taşır. Bir de Alibeyli köyü vardır. Kasabanın ilk adı Pazar olacak.. Benim çocukluğumda Türkmenler oraya Kars Pazarı derlerdi. Sonra kasabanın adına eski haritalarda Kars olarak rasladım. Daha sonra Zülkadriye oldu adı. En son adı Kadirli’dir. Elinize Türkiye haritasını alıp Adana iline bakarsanız, Akdenizden yukarda tam Toros eteğinin ucunda Kadirli adını görürsünüz. Zamanla Kars ağaçları kesiliyor biçiliyor... Sonra Hakkı dayı geldi... Yani Hakkı Çözeli... O da dut ağaçlarını kestirip, kasaba çarşısına çimentodan kaldırım yaptırdı. Kasabanın caddeleri sokakları çamur deryası... Kadirli halkı lâstik çizmeyle dolaşırdı hep... Lâstik çizmesi olmıyanların Allah yardımcısı olsun.. Bir kasaba getirin gözönüne bir koca kış durmadan yağmur yağar, bu yağmurda bütün evler, sokaklar, caddeler çamur içinde. Kasaba değil, düpedüz bir bataklık... Çekmiyen bilmez. Bu kasaba benim kasabam. Burada büyüdüm. Ben çarşıdan eve, ayakkabılarım koltuğumda, yalınayak çok gidip geldim. Büyütmüyorum, geceleri kahveden dönerken beline kadar bataklığa girmiş çok kişi var Kadirlide. Çok şükür hepsi de sağ... Yıkık dökük evler.. Huğlar... Ev diye içlerinde otururlar lara çeltik ekiyorlardı. Kasabanın üstüne. Çeltikten inen sular, kasabanın tek içme suyu olan Savrunu sapsarı, pis, irin gibi yapıyordu. Ve insanlar bu suları içiyorlardı. Bu kasabada, ağası, beyi, ırgadı, köylüsü; türlü türlüsü karnına sıtma girmemiş hiç bir insan yok. Bu kasabada insanlar biribirlerini yiyorlar. İnsan insanın kurdudur, derler ya, gelin de bu kasabada görün. İnsan insanın kurdu nasıl olurmuş! Karanlık mı karanlık... Kasvetli mi kasvetli... Yok, benim eski kasabam değil Kadirliye son olarak 1958’de gitmiştim. Cevdet Paşa devrinden bu yana olduğu gibi duruyordu. Bir Allahın kulu gelip de o günden bu yana, yukarda anlattıklarımın dışında, bir çöpü alıp da şuradan şuraya koymamıştı. Şimdi kasabanın yanında yönünde bir tek Kars ağacı bulamazsınız. Sonra kasabaya Orta Anadoludan Ermeniler gelip yerleşiyorlar. Türkmenlerle Ermeniler bir arada... Sonra Birinci Dünya Savaşı... Ermeniler gidiyorlar. Kasaba bin, binbeş yüz nüfusludur. Kasabanın yanı yönü bataklık... Bir Akçasaz bataklığı var ki, hem ovanın havasını zehirliyor, yaşanılmaz hale getiriyor, hem de bir sivrisinek çıkarıyor ki, her birisi bir zehir. Yazın Çukurda kalmayagör. Zehirli sıtma hemen yakana yapışır. Onun için yazın koskoca Kadirli kasabasında, benim çocukluğumda, beş on kişiden başka kimse kalmazdı. Yavaş yavaş Kadir Huğun ne olduğunu bilen var, bilmiyen var. Çok yazdım ya, gene de bir iki sözcükle söyleyim. Huğun duvarları çittendir. Çatısı ince ağaçlardandır. Çatının üstünü bataklık sazlariyle örterler. Ve ev diye içinde otururlar. Kadirlililer, şu kasabaya çeltik ekelim, diye şakalaşırlardı yağmurlu günlerde. Pirinç bataklıkta yetişir, bilirsiniz. Sonra bir de yazın bu bizim Kadirli kasabası çok kokardı. Çünkü efendim, bu bizim kasabada bir genel yüz numara yoktu. Birçok evde de yüz numara yoktu. Onun için kasabanın çok kuytu yerleri yüz numara olarak kullanılıyordu. 1962 yılı ocak ayının 12nci günü... Ben Kadirliye girdim. Şaşırdım da kaldım. Sevincimden deliye döndüm. Hangi sihirli değnek değmiş de bu kasabaya, eski, yıkık, çamurlu, pislik içindeki kasabayı bir yana atıvermiş. Atıvermiş de yerine bu güzelim kasabayı getirmiş? Bu kasaba mümkünü yok, benim eski kasabam değil. Bu kasaba eskiye bakarak bir Cennet... Işık vardı, ışık... Işığın birkaç yıl önce geldiğini biliyorum. Su gelmişti. Hem de ne güzel bir su. Ve caddeler, sokaklar... Bu kasabanın üstüne inen büyülü eli... Bekleyin, hikâye daha bitmedi... Not: Yazılar, o günkü (Mart 1962) yazı biçimine sadık kalınarak aynen yayımlanmıştır. YARIN: Kaymakamın savaşı başlıyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear