Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HABER/YORUM 11 10 NİSAN 2020 CUMA ‘Hukuk devleti’ mi? Değerli dostlar, özellikle, toplumsal yaşamda karşılaştığımız hukuksuzluklara verdiğimiz ilk tepkilerden biridir, “‘Hukuk Devleti’ değil miyiz” sorusu... Bu kavram bilindiği gibi anayasamızın hemen ikinci maddesinde yer alır; “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” olduğumuzu bildirir bu madde. “Hukuk”un, “Bir toplum düzeni, yaşamın kuralı ve adaletin ilk koşulu” olduğu kabul edilir. “Adalet”in de, “Hukuk kurallarını yansız uygulamak” olduğu.(*) Ne ki bu kuralın, bu tarafsız yansız uygulamanın, ülkemizdeki “Saray Yönetimi” tarafından dikkate alınmadığı ortadadır, üstelik “Ülkeler yalnız adaletle sonsuzlaşır, adaletsizlikle yıkılır!” vurgulaması geçirliliğini sürdürmesine karşın. “Yeni İnfaz Yasası” ve “Silivri”deki durum dolaysiyle, bir kez daha, “Yargıtay Tetkik Hâkimlerimizden Sayın Celal Çelik’in: ‘Ülkedeki hukukçular karşısında, midem bulanıyor!’ ” diyerek istifa etmesini (18.11.2011) bir kez daha anımsadım... Kuşkusuz “onlar” gibileri karşısında... (*) Kaynak: H. V. Velidedeoğlu, Toplumsal Yaşam ve Hukuk, Hil Yayın,194448 ŞİKÂYETİNDEN VAZGEÇTİ Berfin asitli Berfin Özek saldırganı affetti Hatay’ın İskenderun ilçesinde Berfin Özek (20) yüzüne asit döken ve bu suçtan 13 yıl hapis cezasına çarptırılan eski erkek arkadaşı Casim Ozan Çeltik (23) hakkındaki şikâyetinden vazgeçti. 15 Ocak 2019’da; dershaneden çıkarken asitli saldırıya uğrayan Berfin’in yüzünde ağır yanık izleri kaldı, sağ gözünü ise kaybetti. Saldırgan Çeltik, önce ki gün, görülen davanın duruşmasında ‘kasten yaralama’ suçundan 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Berfin ise dün, mahkemeye dilekçe vererek Casim Ozan Çeltik hakkındaki şikâyetini geri aldı. “Ozan’ı seviyorum onunla evlenmek istiyorum” diyerek dilekçe verdiği ileri sürülen Özek bu sürede duruşmasını takip eden avukatlarını da azletti. l DHA İnşaat malzemeleri devrildi: Hira öldü, ablası ağır yaralı Batman’ın Sason ilçesinde 4 çocuk babası Sedat Özcan (47), önceki akşam inşaat için TIR’la getirilen malzemeleri indirmeye başladı. Bu sırada Özcan’ın kızları Hira (5) ve Sema (8), babalarını izlerken, TIR’da yüklü olan malzemeler devrildi. İki kız kardeş, malzemelerin altında kaldı. Olayda Hira Özcan yaşamını yitirirken, ablası ağır yaralandı. l DHA 10 NİSAN 2020 SAYI: 34519 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:56 06:26 13:10 16:50 19:45 21:09 Ankara 04:43 06:11 12:55 16:34 19:29 20:51 İzmir 05:10 06:36 13:18 16:56 19:50 21:10 Babam Hilmi Acar İzmir’de Postane Müdürü idi… Telefonu “manyetolu” idi… Evlerde “telefon” bulunmazdı! Postanenin “telgraf” memuru olduğu halde, babam masanın başına geçerek vatandaşların “telgraflarını”, büyük zevkle “Mors alfabesi ile” yazardı… Eve geldiğinde, kapı tokmağını vurarak “merhaba” kelimesini yine “Mors alfabesi ile” yazardı! O günlerde mahallede yalnızca bizim evde “radyo” vardı. Komşu kadınlar, “radyodan” saat 19’da “ajansı (2. Dünya Savaşı haberlerini)” dinlemek için bize gelirlerdi… Babam da ister istemez komşu kahveye aynı amaçla giderdi… HHH Lisede öğrenciyken “izci” idim… Dağ başına kampa çıktığımızda, aramızdaki kolay haberleşmelerden biri “Semafor” idi… Özellikle eskiden denizciler, iki gemi ya da daha fazla gemi arasındaki haberleşmede kullandıkları “Semafor” yaygınlaşmıştı… HHH Gazeteciliğe başlangıç yıllarımda, 10 parmakla değil, ama çok hızlı olarak, iki parmakla “daktilo” ile yazardım… Sonra yazımı “teleksçi” arkadaş, İstanbul’a gazeteye iletirdi… “Teleksçi” arkadaşın görev süresi bittikten sonra, gece nöbetimde, telefonla İstanbul’u gazeteyi arar ve “telefonla” haberimi yazdırırdım. İstanbul’da haberimi alan arkadaşlar “Türkiye daktilo ile hızlı yazma şampiyonları” idi… Bunlardan biri de şimdi Hürriyet gazetesinde olan Yalçın Bayer’di… O yıllardan kalma mütevazı bir daktilo koleksiyonum var… HHH İlk bilgisayarımı 1987’de Nev York’ta almıştım… İnternet o zaman Şiddet yoktu… Haberimi yazıyor, yazıcıdan çıktı alıyor, onu da “faks” ile (görsel olarak) İstanbul’a geçiyordum… Tabii Nev York İstanbul arasında “teleks telefon faksın” bağlantısı için bazen saatlerce beklemek gerekiyordu. Haberim gazeteye ulaştığında, onlar da yeniden yazıyorlardı! HHH Bu yazıyı okuyan çocukların, gençlerin çoğu, “manyetolu telefon”, “telgraf”, “mors”, “izci”, “semafor”, “daktilo”, “teleks”, “faks” gibi sözcükleri bilemeyebilirler! HHH şüyor demektir! HHH Uzman Klinik Psikolog Ece Özçırak, “siber zorba lığın, kişiler üzerinde olduk ça yıkıcı birtakım psikolo jik etkilere yol açtığına işaret ederek, bu zorbalığa maruz Bilgisayar kalan kişilerin, toplum içinde, kendilerini daha güvensiz hissetmeye başlayıp daha çok bağımlılığı (4) çekingen davranışlar geliştirdiklerine” dikkati çekti ve özellikle şunları da ekledi: “Siber zorbalığa maruz kalan ların bazı durumlarda okula bi le gitmek istemediklerini görebi liyoruz. Kendilerini değersiz ve yetersiz hissetmeye başlıyorlar. Bu durum kişilerin intihar eği limlerini bile etkileyebilir. Bu nedenle, velilerin çocuk larındaki ruhsal değişimlerini iyi gözlemlemeleri gerekir. Belki, Saldırı yaşadıkları bu zorbalığı size an Son çeyrek yüzyılda “bilgisayar, cep telefonu, internet” dünyayı hızlı ve olumlu değiştirdi ve dünya da iletişim olağanüstü kolaylaştı… HHH Ancak, günümüzde “internet’te ki” bu olağanüstü kolaylık, ama özellikle çocukları ve gençleri “si ber zorbalık” diye bir tehlike bek liyor! “Siber zorbalık”; ço cukların iletişim araçla rı kullandıklarında, teh dit edici, küçük düşürü cü, yaşlarına uygun ol mayan müstehcen içe rikleri, yalan haberle ri, nefret söylemini, ba ğımlılık yaratan tasarımları, hakaretle, şid Sibel Ünli detle karşılaşmaları ve bağlı oldukları arka daş grubundan dış latmak çocuğunuz için utanç verici ve çok zor olabilir! Ama bizler veliler olarak her zaman onların yanında olduğumuzu hissettirip, onlara destek olduğumuzu, hem sözel yolla, hem de davranışlarımızla belirtmeliyiz!” HHH Acı bir örnek verelim: “Siber zorbalık konusu, Türkiye’de yaşamını yitiren üniversitesi öğrencisi Sibel Ünli’nin ölümünün ardından gündeme geldi… Yakınları, Ünli’nin çeşitli sosyal medya ortamlarında alaycı iletilere, zorbalığa maruz kaldığını ve bu biçim iletilere canının sıkıldığını belirttiler…” Aynı bölümdeki, alt sınıftaki bir öğrenci ise şunları aktarıyor: lanmalarıdır… “Yaklaşık bir ay önce bizim sınıf Çocuk, “internet” gruplarına, onun Twitter’da paylaş ortamındaki bağlantı tığı, intiharla ilgili bir ileti gönderil lar hakkında konuşmak di. Biz de hemen ona Twitter’den tan, aile ve arkadaşlarıy ‘Gel konuşalım’ diye bir yanıt gön la birlikte olmaktan kaçı dermeye başladık… nıyor, okula gitmek iste Sonra telefonunu bulduk. Oradan miyorsa, davranışların aradık ve iletiler attık. Ulaşamadık. O da, uykusunda, iştahında değişiklik sırada, ailesi polise gitmiş, biz de git varsa, özellikle bilgisayarı hakkında tik. Sonra bu iletileri gördü. Konuş konuşmaktan kaçınıyorsa, okul ba mak istediğimizi söyledik, ‘İyiyim’ di şarısında düşüş gözleniyorsa, “siber ye yanıtladı…” Ama… saldırıların” etkileri altında demektir! Sibel Ünli’nin ailesi bir yazı Bu nedenle, velilerin, çocukları lı açıklama yaptı. Açıklamada, nın özel yaşantılarını ve bireysel sı Ünli’nin ergenlikten beri “duygu nırlarını aşmadan onları nasıl koru durum bozukluğu yaşadığı, tedavi yacakları konusunda bilinçlenme gördüğü” belirtildi. leri gerekiyor! HHH Çocuklar, saldırılara kesinlikle karşı Ağabey Aydın Ünli yaptığı açık lık vermemelidir… Sorunu kendi baş lamada, “kardeşinin hassas bir ki larına çözmeye çalışmamalı, mutla şiliğe sahip olduğunu ve siber zor ka büyüklerinden yardım istemelidir balığa maruz kaldığını” açıkladı! ler. Bu durumda velilere çok iş dü (Sürecek…) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Dolandırıcı” anlamında argo 1 GEDEMEÇ K 1 sözcük. 2/ İzmir’in Çeşme ilçesinde turistik bir yöre... Kayak. 3/ Üzerinde çubuklu çizgiler olan kumaşlar için kullanılan sözcük... “Yangın kavmindeniz / Ne giysek ” (Hulki Aktunç). 4/ Derinlik. 5/ Sahip... Bir yerde oturma. 6/ Mutluluk... Kadastro haritalarında parseller topluluğu. 2 3 4 5 6 7 8 EĞE AR İ ZA D İ YET REN ER İ VAN NO L Mİ ASAL EM T AKANA ÇAMAR İ V A ME ASA T 2 3 4 5 6 7/ Çarın karısına verilen ad... Önü 9 Ç A T U R A N G A 7 hendekli siper. 8/ Asya’da bir ülke... Mısır bitkisine verilen bir ad. 9/ Ken 8 dini beğenmiş kimseler için kullanılan bir alay sözü. 5/ Uzaklık işareti... 9 YUKARIDAN AŞAĞIYA: Bir yerde 1/ Polisle işbirliği yapanlar için kullanılan küçül biriken sıvıları tücü bir sözcük. 2/ İspanyolların sevinç ünlemi... dışarıya akıtmakta kullanılan boru ya da oluk. 6/ Gece yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi. 3/ Ci Yüksekokul. 7/ Sakarya iline özgü bir tür köfte... Rüt nayet... Tiyatroda, bir oyuncunun heyecanlanarak besiz asker. 8/ Bir çeşit çörek... Yayla fırlatılan ucu rolünü oynayamamasına verilen ad. 4/ “Sol elim / sivri çubuk. 9/ AIDS’e neden olan virüs.. Geleneksel elim / Zavallı elim” (Orhan Veli)... Yapma, etme. Türk evlerinde odayı boydan boya dolanan raf. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Kriz, fırsat, vesaire... İki hafta önce bu köşede çıkan yazımın başlığını, okurlarım hatırlayabilir: “Kriz nasıl yönetilmez 101.” Bu konuda adeta “evrensel ders notları” niteliğindeki uygulamalara peşi peşine tanık olduğumuz bu günlerde, bu başlık altında itham ettiğimiz muhteremler, 102, 201, 202, 301, 302… Allah ne verdiyse eklemekle kalmıyorlar. Aynı başlıklı bir “Ana Bilim Dalı”nda adeta lisansüstü ve doktora programlarına da müfredat oluşturabilecek içerikler üretmekle meşguller. Düşünsenize, tek tek insanların doğrudan hayatlarını ilgilendiren bir konuda, değil önlem alıp almamak, bir gün hatta bir saat bile gecikmenin faturası ortada iken (insan canı kaç katrilyonluk bir maliyet etiketi koyabilirsin bir tek insan canının üzerine?) nasıl olup da hep “arkadan gelmeyi” beceriyorlar? Akıl alır gibi değil. En ağır “ofsayt pozisyonu”nu, yani “göz göre göre umre aymazlığı”nı saymıyorum bile… Okulların kapatılması, ibadet yerlerinin kapatılması, maçların iptali, şehirlerarası ve uluslararası seyahatin kısıtlanması, maske dağıtımı, testlerin artırılması, özel sağlık kurumlarında insanların ücretsiz tanı ve tedavisi, çalışanların haklarının korunması gibi konularda hep eksik, hep “arkadan koşan” önlemleri, hep “önceden” (kimisini haftalar önceden) söyledik. Uyardık. Her söylediğimizde, her uyardığımızda, bir ton küfür yedik, hakaret işittik. Troller, annemizden girdiler bacımızdan çıktılar. Tehdidin, çirkinliğin, edepsizliğin bini bir para. “Öl, geber, seni vurur inşallah bu virüs, zaten bilmemnenin bilmemnesi ağarmış, bunak ihtiyar, oksijen fazlası…” kepazelikleri, bu yazıyı yazdığım sırada bile yağıyor adeta. Ama pabuç bırakacak, kulak asacak değiliz. Üç beş trole, üç yüz, beş yüz iktidar asalağına bu ülkeyi ve bu halkı terk etmedik. Kimseye de boyun eğmedik. İşimiz bu. Gerçeklerin ve doğruların peşinde uyarıcı görevimizi yapmak. Bu bir kamu görevi. Bu ülkeye bu vatana karşı vazifemiz. Herkes de kendi vazifesini doğru yapacak. Mesela, Sağlık Bakanı çıkıp sadece kuru kuru sayılar açıklamayacak. Şeffaf olacak. Pandeminin yayılışını, şehir şehir, mahalle mahalle açıklaması gerektiği, buna göre takibinin daha kolay olacağı gerçeğini hatırlatanlara kulak tıkamayıp zamanında yapacaktı. Mesela, yine (bir özel sağlık kurumunda hissedarlığı söz konusu olan) aynı Sağlık Bakanı “Özel hastaneler korona hastalarından ücret alıyorlar mı?” konusundaki soruları peş peşe 3 basın toplantısında adeta duymazdan gelip, sırf baskılar sonucunda “doğru yolu” bulup “ücretsiz tedavi ve ilaç tebliği”ni pandeminin 30. gününde yayımlamayacaktı. Mesela, Cumhurbaşkanı bir yandan belediyelerin yardım toplama çabasını “Ne o? Paralel devlet mi örgütlüyorsunuz?” mealinde suçlamalarla engellerken, devletin kesesinden yani vatandaşların kendi vergilerinden temin edilen yardım kolilerinin üzerine “Şahsımdan hediye” anlamına gelecek etiketler yapıştırıp ecnebi memleketlere yollamayacaktı. Mesela, aynı Cumhurbaşkanı milletin önüne çıkıp “Atatürk Havaalimanı’na hastane inşa ediyoruz” deyip, sonradan hastanenin oraya değil de yakınındaki bir araziye inşa edildiği gerçeği ortaya çıkıp “makamın saygınlığına” gölge düşürmeyecekti. Üstüne üstlük, ihalesiz filan bu inşaatın “Saray’ı inşa eden müteahhide” verildiği ortaya çıkmayacaktı. Mesela, haftalardır söylenmesine ve yurtdışından emsaller gösterilmesine rağmen ATATÜRK Havalimanı boş terminalleri ve Dünya Ticaret Merkezi CNR, TÜYAP gibi alanlardan, hatta hazır yapılmış Seyrantepe (Yeni Şişli Etfal) Hastanesi’nden yararlanmak yerine “sıfırdan inşaat” işine kalkışılmayacaktı. Mesela, cuma namazları yasaklanırken, Beştepe Millet Camii’nde (insanlar belli aralıklarla dizili olmak kaydıyla da olsa) göstere göstere toplu namaz kılınması sorumsuzluğuna imza atılmayacaktı. Milletin Sarayı(!) millete örnek olacaktı. Mesela, İBAN kampanyasına gelen eleştirileri göğüslemek amacıyla Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, bağlam ve koşulları (alakası olmadığı halde) Tekalifi Milliye Emirleri, “emsal” olarak, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından gösterilmeyecekti. Buna eleştiri getiren meslektaşlarımıza gözdağı vermek için FOX Haber sunucusu sevgili Fatih Portakal yargı önüne sevk edilmeyecekti. Mesela, TBMM’deki yargıinfazaf vs. düzenlemeleri paketinin arasına “Sosyal medyayı baskı altına almak, sansür” vb. önlemler içeren maddeler “sokuşturularak”, bu kriz de her zamanki gibi “fırsata” dönüştürülmek istenmeyecekti. Fırsatın hesabını yapmanın zamanı değil. Geç kalacak zaman değil hanımlar/beyler. Canlar yitiyor. Ölüleri sayan numeratörler fıldır fıldır dönmeye başlıyor. İşin şakası yok. Hatalardan dönmek ve husumeti kenara atıp “İşbirliği içinde el ele bir seferberlik” ilan etmek gerekiyor. Gün rekabet, kavga, gecikme değil, aklıselim günüdür. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Kulp saldırısında 5 şüpheli gözaltında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde önceki gün odun toplamaya giden 5 köylünün PKK’li teröristlerce şehit edildiği saldırıyla ilgili olduğu değerlendirilen 5 şüpheli dün yakalandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında saldırıyla ilgili oldukları değerlendirilen 6 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonda şüphelilerden 5’i dün yakalandı. Şüphelilerden bazıları hakkında daha önce “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan işlem başlatıldığı öğrenildi. Bir şüphelinin yakalanması için de operasyon sürüyor. l DHA