25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 11 9 MART 2020 PAZARTESİ AB ile ilişkilerin iyi olduğu dönemlerde Türkiye’ye yabancı yatırım, iki üç katına yükselmişti Kavga zamanı değil Bahadır Kaleağası: Uluslararası belirsizlik ortamı çok ciddi bir sorun. Siyasetin dar koridorlarında kaybolmamak gerekiyor. Ülkeyi ileriye götürecek tartışmalara odaklanılmalı. ŞEHRİBAN KIRAÇ Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı ve TÜSİAD’ın eski genel sekreteri ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Bahadır Kaleağası, Türkiye’nin bugüne kadar göçmen sorunundan alnının akıyla çıktığını vurgulayarak “Ama basınç da giderek artıyor. Toplumda fay hatları oluşuyor, kırılmalar olabilir. Dikkatli olmamız gerekiyor” dedi. Türkiye’de somut gündem maddelerinin büyük insani göç ya da savaş gibi dramlarla geri plana düştüğüne dikkat çeken Kaleağası, “Çözüm şu değil tabii: Bırakalım savaş meselelerini, göçü; iklim değişikliği, teknolojik dönüşüm ve sosyal ilerlemeye odaklanalım. Hepsi öncelik. 21. yüzyıl tüm bu konulara aynı anda odaklanmayı gerektiriyor. Mekanik değil, kuantum fiziği yaklaşımı gerek” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) yakın olduğu takdirde daha fazla yabancı yatırım çektiğini kaydeden Dr. Bahadır Kaleağası ile son günlerde yaşanan göçmen dramını, virüslerin ekonomiye etkisini ve Türkiye’nin AB sürecini konuştuk. Hukuk devleti şart n Dış politikada komşularla sıfır sorundan neredeyse sıfır komşu durumuna gelindi, burada hangi hatalar yapıldı? Balkanların aksine Ortadoğu YATIRIM MÜMKÜN n Siz yabancı yatırımcılarla bir aradasınız, son dönemlerde Türkiye’den yabancı sermaye kaçıyor, bu süreci nasıl yorumlamak gerek? E tabii Türkiye uluslararası ekonomik ve siyasal gelişmelerden ve iç sorunlardan kaynaklanan zor dönemler yaşadı. Yanı başımızda ciddi bir savaş var. Bazı yatırımcılar çekinebilir. Burada panik bir ayrılma yok ama Türkiye hak ettiğinin çok altında yatırım alıyor. AB ile müzakere sürecinin iyi olduğu dönemde Türkiye’ye gelen yabancı sermaye ikiye, üçe katlandı. İstikamet, yılda 30 milyar Avro’ya gidiyordu. Şimdi tekrar iniyor. Bunu tekrar başarabilme potansiyeli var. Önemli olan ülkemizi “Avrupa’nın Avrasya açılım merkezi” olarak yükseltmek. İklim değişikliğinden yapay zekâya sadece yakın gelecek değil, bizzat bugünü şekillendiren her alanda ilerletmek... tarafında demokratik komşumuz yok ne yazık ki. Son olaylar hakkında ise berrak fikir sahibi olmak için erken. Çünkü tüm verileri bilmiyoruz, olaylar çok hızlı değişiyor. Ülke tarihine baktığımızda, tarihin laboratuvarından çıkan kesin bir test sonucu var: Türkiye hem Batı dünyası içinde etkin hem dünyanın diğer ülkelerine açık olduğu zaman her alanda güçleniyor. Burada Batı, en geniş anlamı ile Avrupa, Amerika, Japonya, G. Kore, Avusturalya, Meksika OECD ülkeleri. Yani bağımsız düzenleyici kurumlarıyla piyasa ekonomisi, hukuk devleti, özgürlükler ve demokrasi toplumu idealleri; çalışan hakları, işyeri güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre gibi tüm konularıyla toplumsal kalkınma ideallerine sahip ülkeler... Bunlar olduğunda Türkiye ileriye gidiyor. Bu nedenle Türkiye, Batı dünyasında güçlenmeli. Aynı zamanda dünyanın diğer bölgelerine de açık olmalı. 30 yıldır dünyanın her bölgesinde uluslararası toplantılara katılmaktayım. Türkiye’ye karşı ortak yaklaşım her yerde benzer: Türkiye Batılı bir ülke olursa yükselecek. Bu olursa ekonomide, uluslararası siyasette, teknolojide, turizmde, akademide, ticarette her alanda daha cazip ve güçlü ülke oluyoruz. n Fakat Türkiye, AB sürecinden son yıllarda ciddi şekilde uzaklaşmadı mı? Dünyada yıldızı yükselen ülke olmak, enflasyonu düşüren ülke olmak, gelir dağılımı eşitsizliğini azaltan ülke olmak, AB’nin Kopenhag demokratik kriterlerine uyan ülke olmak... Türkiye bunları yakın geçmişte başardıysa şimdi de başarır; başaracak. Belirsizlik ciddi sorun n Acil çözülmesi gereken sorunlar neler? 21. yüzyıl çok hızlı ilerliyor, toplumların ihtiyaçları değişiyor, yeni kuşakların seçmen, vergi mükellefi ve tüketici olarak beklentileri, devletvatandaş ilişkisi talepleri hızlı bir evrim içinde ve de küresel rekabet çetin. Buna uygun hukuksal reform, yapısal reformlar ve ayrıca gelir dağılımını iyileştirici politikalar önemli. Ülkeyi ileriye götürecek tartışmalarda uluslararası belirsizlik ortamı ciddi bir sorun. Çözüm şu değil tabii: Bırakalım savaş meselelerini, göçü, iklim değişikliği, dijital dönüşüm ve sosyal ilerlemeye odaklanalım. Hepsi öncelik. 21. yüzyıl tüm bu konulara aynı anda odaklanmayı gerektiriyor. Mekanik değil, kuantum fiziği yaklaşımı gerek. Bahadır Kaleağası, Şehriban Kıraç’a konuştu. Dikkat, fay hattı gibi n Yunanistan sınırında göçmen dramı varken AB ile ipler gerilmiyor mu? Evet. Şu an ortalık çok karışık. Küreselleşmenin virüsleri dahil, Suriye’deki insanlık dramı... Türkiye bu konuda ciddi bir sınavdan geçti. Kolay değil arada kaç seçim yaşadık; hiçbir siyasi parti göçmen sorunu üzerinden prim yapmaya çalışmadı, ırkçılık yapmadı. Türkiye bugüne kadar göçmen sorununda takdir edilen bir özveri içinde oldu. Ama basınç da giderek artıyor. Nereye kadar gider bilemiyoruz. Bunlar birer fay hattı. Harekete geçmemiş olmaları fay hattını ortadan kaldırmıyor. Dikkatli olmamız gerek. İnsani dram çok fazla. İşin içinden ancak uluslararası çok taraflı bir Suriye barış anlaşmasıyla çıkılabilir. Bunlar yaşanırken de asıl konuları da kaçırmamamız gerek. Gelecek 510 yılı belirleyecek konular Birleşmiş Milletler’in “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”dır. 17 hedef var. Tüm dünya kabul etmiş. Artık buradan yürüyelim. Böylece AB ile ilişkileri de hallederiz, orta gelir tuzağını da aşarız. n AB tarafından göçmenlerin koz olarak kullanıldığına dair açıklamalar yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? O olayın arkasında tam ne var bilmiyoruz. Türkiye resmi açıklamalarında “anlaşmaya sadık kalıyoruz” diyor. AB’nin de yerine getirmediği birtakım yükümlülükleri malum. Avrupa’daki temaslarımızda sürekli düzelttiğimiz bir konu var: Mülteciler için sözü edilen para Türkiye’ye verilmiyor, göç meselesi projelerine tahsis ediliyor. İkincisi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gerekiyordu. Bu yapılmış olsaydı göç meselesi de çok daha iyi yönetiliyor olacaktı. Burada Avrupa’daki birçok iş dünyası kanaat önderleri Türkiye’ye hak veriyor. Haklı olduğumuz bir konu var, bunu iyi yönetmeliyiz. Üçüncü konu Türkiye’nin AB ile siyasi diyalogda daha fazla yer alması gerekiyor. Önümüze bakmalıyız n Avrupa Birliği sürecinde hangi alanlarda geriye gidişler var? Çok dikkat dağıtıcı konu lar oldu ama süreci koparmadık. Türk diplomasisinin hakkını vermek lazım. Ne var ki hem AB yeni siyasal yapı sürecinde bocaladı hem de Türkiye’nin meseleleri çok arttı. İçeride darbe girişimi de dahil çok ciddi sorunlar yaşandı. Şimdi bunları toparlamak, önümüze bakmak gerekiyor. Zaten AB yakında esnek çemberler içeren bir kurumsal kurguya dönüşecek. Bu Türkiye için iyi. Bu arada zamanı iyi değerlendirmeli ve hedef, AB olmaya devam etmeli. Yatırım ortamı, hukuk devleti, öngörülebilir mevzuatları, sosyal kalkınma hedefleri ve işleyen piyasa ekonomisiyle AB süreci Türkiye’yi Asya’dan Amerika’ya tüm dünyada güçlendirir. Bizim en önemli pazarımız, yatırım, finans, teknoloji ve turizm ortağımız Avrupa. AB’nin iklim değişikliği politikasına uymazsak mal ihraç edemez, finansmana erişemez duruma geliriz. Ayrıca ekonomi hukuk ilişkisi de çok bariz. Artık Gümrük Birliği zaman aşımına uğradı. Tam üyelik hedefinden vazgeçmeden yenilenmeli. Virüsler demokrasileri zorluyor n Küreselleşen dünyada sorunlar artık daha hızlı yayılıyor, ortak çözümler üretiliyor mu? Küreselleşme konusunu iyi anlamamak, güncel sorunları çözmemizi zorlaştırır. Daha insanca, daha uygar bir dünya arayışı ana eksen. Son 1015 yılda insanlık bazı açılardan daha iyiye gidiyor. Daha fazla sayıda insan yoksulluktan kurtuluyor, sosyal haklar gelişiyor. Gezegen sathında malların, hizmetlerin, sermayenin, bilginin ve insanların dolaşımı daha serbest ve hızlı. Olumsuzluklar da çok hızlı yayılıyor. Koronavirüste olduğu gibi biyolojik virüsler de daha hızlı yayılıyor. Finansal virüsler de, dijital virüsler de daha küresel. Karbondioksit virüsü, terörizm virüsü, çok tehlikeli olan yanlış bilgi virüsü... Demokrasiler de zorlanıyor; 21. yüzyılda, dijital dönüşüm çağında kendilerini yenileme sancılarını yaşıyorlar. Sınırlar ötesi konuların, sınırlar ötesi karar sistemlerini gerektirdiği gerçeği kaçınılmaz olarak dikkate alınacak. n Yurttaşın kendi sorunları varken bu saydıklarını zı nasıl düşünecek ki? Haklısınız. Günlük yaşa mın acil sorunları doğal olarak daha etkili. O zaman da her ülkede akademi, siyaset, özel sektör, sendikalar, sivil toplum ve medya küresel gelişmeler karşısında daha nitelikli analiz ve eylem içinde olmalı. Görüş ayrılıklarımız olabilir, olmalı. Özgür tartışma ortamı ve paylaşmak önemli. Kısır kavgalar için ne zaman ne de mekân var. Çoğulcu bir toplumsal ortamın, özgürlüklerin serpilmesi milli menfaatımızdır. EPDK’DEN HIBRIT DÜZENLEMESI Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), birden fazla kaynaktan (hibrit) üretim yapılan elektrik santrallarının lisans süreçlerine ilişkin esasları belirledi. İlgili karar, dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, şebekeye aynı bağlantı noktasından bağlanan birden fazla enerji kaynağından elektrik üretmek amacıyla kurulan tek bir elektrik üretim tesisi “birleşik elektrik üretim tesis”, şebekeye aynı bağlantı noktasından bağlanan tamamı yenilenebilir olmak üzere birden fazla enerji kaynağından elektrik üretmek amacıyla kurulan tesis ise “birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisi” olarak nitelendirilecek. Kurum, ayrıca hibrit üretim elektrik üretim tesislerinin alım garantisi üzerinden desteklenmesine yönelik esasları da belirledi. Söz konusu yönetmelikler 1 Temmuz 2020 itibarıyla yürürlüğe girecek. İGA’ya korona darbesi Gelinlik yapımı için gereken aksesuvar, güpür, boncuk gibi ürünlerin yüzde 80’i Çin’de üretiliyor. Salgın nedeniyle ithalat durdu. GELINLIĞE TALEP VAR, HAMMADDE YOK Yeni tip koronavirüs (Covid19) salgını nedeniyle Çinli üreticilerin devre dışı kalması sonucu Türk gelinlik üreticilerine siparişler arttı, ancak gelinlik yapımında kullanılan aksesuvarların Çin’den gelmesi, sektörde hammadde sıkıntısı oluşturdu. İzmir Moda Tekstil Konfeksiyoncular Sitesi Başkanı Abdullah Salkım, “Aksesuvar, güpür, boncuk gibi ürünlerin yüzde 80’i Çin’de üretiliyor. Şu an oradan ürün gelmiyor. Bir yandan talep var diye seviniyoruz ama bir yandan da hammadde temininde sıkıntı yaşıyoruz” dedi. “En büyük pazarımız İtalya’da insanlar sokağa çıkmıyor, alışveriş yapmıyor” diyen Salkım, “Avrupa’da bazı düğünlerin ertelendiğini de duyuyoruz. Mal dikmemizde ve satmamızda bir sıkıntı yok ama üretim yaptığımız markaların satışlarında ciddi düşüş olduğu için endişeliyiz. Bu durum sürdürülebilir değil” diye konuştu. l AA Koronavirüs sebebiyle Türkiye ile 5 ülke arasında duran uçuşlar ve insanların ulaşım tarihlerini ertelemeleri, İstanbul Havalimanı’nı vurdu. İGA İstanbul Havalimanı Üst Yöneticisi (CEO) Hüseyin Kadri Samsunlu, koronavirüs salgınından olumsuz etkilendiklerini belirterek “Türkiye ile 5 ülke arasındaki uçuşlar durdurulmuş durumda. Bunlar Çin, İran, Kore, Irak ve İtalya. Bu ülkelerden İstanbul’a gelen haftalık yolcu sayısı 100 bin kişi. Bu yalnızca bir etki. Bunu toplam yüzde 8 ile 10’u arası diye düşünebilirsiniz. Bunun dışında bir de insanlarımız evinden çıkamayacak durumda. Ondan dolayı doluluk oranlarında da yüzde 45 bir azalma var. Bu işten toplam etkilenme oranımız yüzde 15 civarında” dedi. l DHA Virüs zamanlarında demokrasi Toplumlarda en hızlı değişimler “şok” dönemlerinde yaşanır. Covid19 salgını da bir gün geçecek, ama arkasında ekonomik, siyasi ve kültürel açılardan değişmiş bir dünya bırakacak. Ortaya çıkmaya başlayan belirtiler iyimser olmaya izin vermiyor. Kötü zamanlardaydık zaten On yıllardır ekonomik krizi yöneten model çökmüştü, ufukta bir yenisinin olduğunu gösteren belirtiler yoktu. Neoliberalizm, on yıllardır sağlık hizmetlerini özelleştiriyor, “kâr makinesine” teslim ediyordu. Sosyal yardımlar, bu “makineyi” destekleyen vergi indirimlerinin, teşviklerin yarattığı bütçe açığını kapamak için kısılıyor, sağlık destek kurumları birbiri ardına tasfiye ediliyordu. Kültür endüstrisi (ve sosyal medya), bireyleri hızla bencil, haz saplantılı tüketicilere dönüştürerek, farklı ve birbirine düşman kimliklerle donatarak vatandaşlık duygusunu zayıflatıyordu. Farklılıklarımızı yüceltenler, hepimizin o “makine” karşısında aynı şey (tüketilecek girdi) olduğumuzu çoktan unutmuşlardı. Bu çöküşe toplumsal tepki, önce demokratik özgürlükçü refleksleri canlandırdı, ama yönetici seçkinlere güvensizliği ve öfkeyi had safhaya çıkaran göçmenler krizinin ardından, hızla “Yeni Faşizmi” beslemeye başladı. Covid19 salgını, halen çökmekte olan ekonomik modelin ve liberal demokrasinin tüm zaaflarını daha da derinleştirerek sergilemeye başladı. On yıllardır, toplumsal dayanışma kurumlarını, refah devletinin sağlık sistemini, vatandaşlık ruhunu, serbestlik (ki bu toplumsal özgürlüklerden farklıdır) adına zayıflatan kapitalist iktidar ilişkileri şimdi, Covid19 salgını karşısında en önemli silahlardan toplumsal dayanışma ve yöneticilere güven duygularından yoksun olduklarını gördüler. Şok doktrini Covid19 salgını, kültür endüstrisinin azımsanamaz katkılarıyla dünya çapında toplumsal bir “şok”u tetikledi. Şimdi işsizlik, iflaslar hızla artacak, günlük yaşamın temposu aksayacak, korku, güvensizlik, “öteki” karşısında nefret, günah keçisi arama eğilimi daha da yaygınlaşacak. Demagog, patolojik yalancı, psikopat liderlerin, acil açıklama, çözüm bekleyen şaşkın kitleler üzerindeki etkileri artacak. Covid19 toplumsal düzeyde önlemleri gündeme getiriyor. Devletlerin kitle denetleme, yeni kurallar dayatma (disiplin altına alma), cezalandırma, veri toplama eğilimleri güçlenerek iki gelişmenin önünü açacak. Birincisi, denetleme, izleme teknolojilerinin gelişmesi devlete entegre olması hızlanacak. Böylece kişi mahremiyeti ve özeli kolaylıkla ihlal edilebilecek. Bir “her şeyi gören bakışların altında” yaşıyor olma algısı çaresizlik duygusunu güçlendirecek. İkincisi, hızlı karar alma gereksinimi, demokrasinin dengeleme ve denetleme kurumlarını ikinci plana atacak; hatta parlamentoları, bulaşıcılık korkusuyla “geçici” olarak kapatabilecek. Yürütme; keyfi, idari, hukuki kararlarını sorgulanmadan uygulamaya koyabilecek. Covid19, giderek devletler arası güvensizlikleri derinleştirecek. ABD, Çin gibi uygarlığın kaderini elinde tutan iki ülkeden birinin başında patolojik yalancı, psikopat ve ulusal güvenlik konseyindeki salgın hastalıklarla mücadele merkezini 2018 kapatacak kadar cahil bir lider var. Diğerinde de baskıcı bir rejim ve totaliter eğilimleri güçlü bir lider. Bunlar yeterince korkutucu değilmiş gibi, Türkiye gibi kritik noktadaki bir ülkenin yönetimi, kendi ürettiği, sığınmacıların yaşamıyla kumar oynuyor; “İdlib’i Avrupa’ya bağladık” diye övünürken, Avrupa çapında şekillenen “beyaz ulus” fantezisiyle Covid19’u birbirine bağlayarak (Almanya ve Fransa’dan faşistler, Yunanistan’daki faşistlere yardım etmek için Lesbos’a gidiyor) “Yeni Faşizmin” değirmenine su taşıyor, Avrupa’daki vatandaşlarının geleceğini de tehlikeye atıyor. Kötü zamanlardan daha kötü zamanlara geçerken, sosyalist hareketin çoktandır işlemeyen geleneksel politikaları, şimdi tamamen işlevsizleşecek. Toplumla devleti karşı karşıya koyarak (sermaye ve sınıf kavramlarının üzerini örterek) “koridorda demokrasi” hayalleri kuran kimi liberaller yakında böyle bir ayrımın ve “koridorun” gerçekte olmadığını şaşkınlıkla görecekler. Ülker’den 7.8 milyar liralık ciro Ülker Bisküvi, 2019’u satışlarını yüzde 31 artırarak 7.8 milyar TL ciroyla kapattı. Şirketin ana ortaklığa ait net dönem kârı yüzde 29 yükselterek 905 milyon TL’ye ulaştı. Şirketin Türkiye operasyonları yüzde 28 ihracat ve yurtdışı operasyonları yüzde 37 büyüdü, esas faaliyet kârı ise yüzde 43 artışla 1.132 milyon TL’ye ulaştı. Ülker Bisküvi Üst Yöneticisi (CEO) Mete Buyurgan, “2019 yılında yeni tesis kurulumu, kapasite artırımı gibi alanlarda konsolide olarak 140 milyon TL’nin üzerinde yatırım yaptık” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear