Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 29 MART 2020 PAZAR EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ HABER Hiçbir şey eskisi Koronasalgını, ekonomi politikaları yönünden tüm dünyayı değiştirecek. Kamusal önlemler gibi olmayacak birer birer geliyor. Milli Mücadele sonrasında genç Türkiye Cumhuriyeti bu sınavı başarıyla geçmişti. ALEV COŞKUN sözü verdi. ABD ise salgının ekonomik etkisini azaltmak Korona salgınının geniş için 2 trilyon dolarlık dev bir lemesi, bütün dünya ekonomi paketini devreye soya yayılması karşısın kuyor. Türkiye’nin açıkladı da devletler sağlık alanındaki ğı önlemler, bu paketlerin ya önlemler yanında, özellikle nında çok cılız kalıyor. Bu ekonomik ve mali konularda ekonomik önlemler, salgının çok ciddi kapsamlı kararlar getireceği ekonomik sarsın aldılar. Bu salgını, Çin devleti tıların boyutunu göstermeye kendi sistemi içinde kamusal yeterlidir. önlemlerle çözerken, kapita list Batılı ülkeler çok büyük KAPİTALİZMİN parasal tutarlar içeren ekono SAKATLIKLARI mik paketlerini açıkladı. Birkaç örnek verirsek, Ka nada 82 milyar dolarlık, İngiltere hükümeti 330 milyar sterlinlik bir paket açıkladı. Tüm özel sektör çalışanlarına evlerinde kalmaları ve en az 3 ay süresince 2 bin 500 sterline kadar ödeme yapılacağını bildirdi. Merkel’in Almanya hükümeti, 750 milyar Avro’luk bir Bu salgın, bir yandan Batı dünyası sağlık sisteminin sakat yanlarını, öte yandan kapitalist sistemin “zaaflarını” öne çıkardı. Bu yazı, korona salgınının getirdiği sonuçları ele alarak, liberal ekonominin çöküş nedenleri üzerinde durmayı amaçlıyor. Kanımızca, bu olaylardan sonra, bütün dünyada yeniden “Keynes kura Korona salgınıyla ABD’de borsalar büyük çöküş yaşarken salgının ekonomik etkisini azaltmak için 2 trilyon dolarlık dev bir ekonomik paket devreye sokuluyor. yardım paketini ve 156 mil mı” içerikli devlet müdahale yar Avro’luk ek bütçeyi onay leri genişleyecektir. ladığı belirtildi. Zaten cid Bütün devletler ekonomik di sigorta sistemi ve sendi ve mali alanlara daha etkin kal örgütlenmesi olan ülke “müdahale” etmek zorunda Türkiye bunları de özel sektör çalışanlarının kalacaklardır. Bu yazı dizi haklarının yitirilmemesi için mizde devletin ekonomiye gi güvenceler masada. Fransa’da E. Macron, Fran sızlara hiçbir şirketin iflas riski altında kalmayacağı rişi, kamunun etkinleşmesi nedeniyle Türkiye ele alınacak, 1929 Dünya Krizi’nden sonra Türkiye’nin kamu ön daha önce yaşadı nı söyledi. Macron, şirketle cülüğünde ekonomik sisteme re devlet garantisi adı altında nasıl girdiği ve elde ettiği ba 300 milyar Avro’luk pir paket şarılar incelenecektir. Milli Mücadele’den sonra, Türki elde edildi. yardım edildi. ye Cumhuriyeti kurulunca, te Her yıl binlerce kişinin kör olma Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün ön SALGININ melde çok kötü bir ekonomik miras sına neden olan ve gittikçe yayılan devralınmıştı. Milli Mücadele’den bulaşıcı göz hastalıklarından “trasonra Türkiye’nin nüfusunun 11 mil homun” yaygın olduğu Adana, An derliğinde onun yakın çalışma arkadaşları, 10 yıldır savaş yapan bir ülke devir almışlardı. Halkı zorluk için ÖĞRETTİKLERİ yon olduğu hesaplanıyor. Cumhuriyetin kurulduğu yıl tep ve Maraş’ta mücadele istasyon deki devlet ekonomik yönden güçları kuruldu. Gezici ekiplerle tarama süz, eğitim, sağlık yanında ekonomi Korona salgını bütün dünyaya bu olayı şöyle açıklıyor: iki şey öğretti. Birincisi, ka “Kendi işleyiş sistemi ve ya Türkiye’nin hastane sayısı yönünden durumu şöyleydi: Türkiye’deki belediyelerin sadece 6 hastane yapılarak trahoma yakalananlar te nin her alanında sıkıntı yaşanmak davi edildi. taydı. Cumhuriyetin ilk yılından itibaren Bu dönemde, Atatürk’ün yönlen pitalist ülkelerdeki sağlık siste pısından doğan nedenlerle ka si vardı. Bir bölümü yabancılara ait yurdun her yanında halka parasız dirmesiyle ekonomik reformlar ve minin zayıf yanlarını ortaya çı pitalist ekonomi dönemsel (pe olmak üzere toplam 32 özel hasta hizmet veren devlet hastanelerinin yatırımlar gerçekleşti. Atatürk, “As kardı. İkincisi, kapitalist eko riyodik) olarak krizlere sürük nede 2 bin 400 yatak bulunuyordu. ve dispanserlerin sayısının artırılma keri zaferler, iktisadi zaferlerle taç nominin sistem olarak zaafları lenmeye mahkumdur.” Devlete ait hastane sayısı ise 45, bu sı çalışmalarına başlandı. Devlet ta lanmak mecburiyetindedir” diyordu. nı, sakatlık ve zayıflıklarını ortaya koydu... İngiliz ekonomist Adam Smith’in ünlü deyişi “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” kapitalist sistemin temel ilkeleridir. “Piyasa serbest bırakılmalıdır. Devletin piyasalara müdahalesi yanlıştır. Çünkü piyasanın görünmez eli ekonomiyi düzenler.” Bu sloganlaştırılmış ilke, asırlar boyunca kapitalizmin adeta Tanrı buyruğu olmuştur. Açıkça belirtmeliyiz ki, korona salgınından sonra bu ilke çökmüş bulunuyor. Kapitalist düzenin tarihsel geçmişine baktığımızda, dünyanın kimi zaman dilimlerinde büyük ekonomik krizler yaşadığı görülür. Bunların en büyüğü, bundan 91 yıl önce yaşanan 1929 Dünya Ekonomik Krizi’dir. Aslında bu kriz, kapitalist sistemin önemli çöküşlerinden birisiydi. Daha sonra da dönemsel (periyodik) ekonomik krizler yaşandı. Tarihsel olarak en yakın yaşanan da 20072008’de ABD’de patlak veren “inşaat balonu” krizidir. Bu geniş boyutlu ekonomik kriz birçok ülkeyi yıllarca uğraştırmıştır. Kapitalizm, aslında, kendi düşünsel ve mantıksal yapısı nedeniyle ekonomik krizler yaratmaya elverişlidir. Karl Marx Son korona salgını, kapitalist sistemi bir kez daha sarstı. Kapitalist sistemin süper güçleri ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ekonomik yaşamın çarklarının altüst olmaması için kamusal ekonomik önlemler açıkladılar. Almanya’nın açıkladığı 750 milyar Avro’luk ve ABD’nin açıkladığı 2 trilyon dolarlık kapsamlı paketler bunun en çarpıcı örnekleridir. KAPİTALİST FIRSATÇILIK Geçen hafta, ABD’de New York Valisi’nin yaptığı açıklama çarpıcıdır. Vali, “Tıbbi malzeme üreten bütün özel şirketler kamulaştırılsın. Çünkü normalde 70 sent olan maskeyi bize 70 dolara satıyorlar” dedi. Vali bu örneği vererek devletin piyasaya müdahale etmesini, bu şirketlerin kamulaştırılmasını istedi. Bu kapitalist fırsatçılık sadece New York’ta değil, bütün dünyada görülüyor. Nitekim geçen hafta İçişleri Bakanı Soylu, gerekirse sağlık ürünleri üreten fabrikalara el konulacağını bildirdi. Kapitalist sistem, ahlak kurallarını bir yana bırakıp fırsatlardan yararlanmak yoluna gidiyor. KAMUSAL MÜDAHALE SÜRECEKTİR Korona olayı kapitalist dünyanın zaaflarını ortaya koydu. Kamucu ekonomik müdahaleler daha da etkin olarak sürecektir. 1990’larda Sovyet Rusya’nın çöküşünden sonra “Küreselleşme” sloganıyla yürütülen ve tüm devlet ekonomik kuruluşlarının özel sektöre devrini gerçekleştiren olgunun da büyük sakıncaları ortaya çıkmış bulunuyor. Bu durum küreselleşme olayının da yanlışlıklarını göstermiştir. Neoliberallerin ortaya koyduğu, “Her şey özel sektöre devredilmelidir. Devlet sadece altyapı, yol, köprü yapsın” politikasının ne derece büyük hata oldu ğu anlaşılmıştır. Kapitalist sistemin “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sloganı bir kez daha darbe yemiştir. Sağlıktan para kazanma yoluna giden bir sistem yaratmak amacıyla kurulan özel hastanelerin de sıkıntı içinde oldukları anlaşılıyor. Nitekim Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Başkanı Dr. Reşat Bahat, önceki gün “Türkiye’deki 557 özel hastaneye devlet acil olarak el koysun” açıklaması yapmıştır. Bu açıklama, özel sektör hastanelerinin sorunlar yaşadığını açıkça gözler önüne sermektedir. hastanelerdeki yatak sayısı ise 2 bin rafından açılan hastane ve dispan Sağlık konusuna özel önem verildi. 450 idi. ser sayısındaki gelişmeleri gösteren Her ilde mutlaka bir devlet hastane Sıtma, frengi, verem ve trahom en tablo aşağıdadır. si, halk deyimiyle “memleket hasta çok rastlanan hastalık nesi” kurulmuştu. An lardı. Yaşam koşullarının 1925 1932 cak hastanelerin doktor, sağlıksız oluşu hastalıkların başlıca nedeniydi. Birkaç büyük kentin dışında evlerde su yoktu. Kasaba ve kentler Hastane sayısı Hastanelerdeki yatak sayısı Dispanser sayısı Dispanserlerdeki yatak sayısı 45 2 bin 450 77 181 178 10 bin 169 339 1318 hemşire, araç, ekipman durumu yeterli değildi... Savaştan çıkmış Türkiye, verem, çiçek, kolera, veba, difteri, kuduz, de halk, sokak çeşmele Kaynak: Alptekin Müderrisoğlu, Cumhuriyetin Kurulduğu rinden evlerine taşıdıkları Yıl Türkiye Ekonomisi, Ziraat Bankası Yayını, s.252. tifüs gibi hastalıklarla boğuşuyordu. Bu has suyu kullanıyorlardı. Köy talıklara karşı “sıtma lüler ise su ihtiyaçlarını savaşı”, “verem savaşı” yakınındaki pınarlardan, gibi sloganlarla bilimsel kuyulardan ya da dereler savaş ilan edildi. den karşılıyorlardı. Yiye Türkiye’de doktor, ceklerin çoğu sağlıksızdı. hastane ve yatak sayı Hemen hemen her türlü sı yetersizdi. Bölgeler yiyecek açıkta satılıyor arası dengeler adalet du. İçme suyu da önemli sizliği vardı. Cumhuri sorundu. Halk, çoğu yer yet hükümeti tüm bun de sağlıklı olmayan kuyu ların üstesinden gel ve dere suları içiyordu. mek için tıp fakülte Genç lerine ve tıp eğitimine önem verdi, doktor sa Cumhuriyet Genç Cumhuriyetin ilk Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü Bakteriyoloji Şubesi işi Lozan Antlaşması’na dayanarak uluslararası karantina örgütünü kaldırmak ve sağlık konusundaki kapitülasyon uygulamalarına son vermek oldu. Cumhuriyetin ilan edildiği yıl Türkiye’deki yaygın hastalıkların başında çocuğundan yaşlısına kadar yakaladığı her insanı kansız, dermansız, cılız bırakan sıtma geliyordu. Korunma ve bakım eksikliğinden halkın yarısına yakın bölümü sıtma Cumhuriyetin kurulduğu yıl Türkiye aralıksız on yıl süren savaşlarda ekonomik kaynaklarını tüketmiş; köyleri, kasabaları, kentleri ve tarım arazileri savaş yıkımına uğramış ve savaşların neden olduğu sosyal yaralarla bunalmış bir ülke görünümündedir. Sosyal yaraların başında Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında verilen yaklaşık 800 bin şehidin geride bıraktığı ye ya yakalanıyor ve her yıl birçok in tim çocukların ve düşman işgalin yısı ve hastane sayıları yükseldi. 1928 yılında, Atatürk’ün direktifleri ile kurulan “Refik Saydam / Hıfzıssıhha Enstitüsü” özverili, bilimsel çalışmaları ile tüm bu hastalıkları ölümcül olmaktan çıkardı. Yokluklar içinde serum, aşılar, ilaçlar üretti. Hatta ürettikleri serum ve aşılar, Çin’e ve diğer ülkelere yolladı. Ancak küreselleşmeciler, 2011 yılında Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi çok yararlı bir kurumu kapattılar. Bununla da yetinmediler, bütün devlet ekonomi kuruluşlarını haraç mezat sattılar. san ölüyordu. Askerlik çağına gelen den kaçmak için her türlü eşya ve gençlerin yüzde yirmisinin askerlik kazanımlarını geride bırakarak göç hizmeti yapamayacak kadar sıtmalı eden milyonlarca insanın durumu MÜDAHALE DAHA DA ETKİN OLACAK olduğu görülüyordu. Sarı benizli, in gelmekteydi. Bu büyük salgın ekonomi politi ce boyunlu, cılız bacaklı, şişkin ka İsmet İnönü, Lozan Barış kalar yönünden bütün dünyanın ye rınlı ve kocaman dalaklı bitkin ana Konferansı’nın ilk günkü oturumun niden düşünmesine vesile olacak ve babalardan sağlıksız çocuklar do da Kasım 1922’de yaptığı konuşma tır. Kamusal önlemler birer birer ge ğuyordu. da şunları söylüyordu: liyor. New York Valisi, “Tıbbi malze Sıtma için en etkili ilaç yurtdışın “Bu dakikada bile hâlâ bir milyon me üreten bütün özel şirketler ka dan ithal edilen kinindi. Cumhuriye dan fazla masum Türk, Anadolu’nun mulaştırılmalıdır” diyor. Almanya, tin ilan edildiği yıl 500 kilo kinin it ovalarında ve yaylalarında evsiz, ek büyük şirketlere devletin ortak olma hal edildi. Cumhuriyetin ikinci yılın meksiz ve başıboş dolaşmaktadır.” önlemlerini getiriyor. Yani devlet pi da geniş çapta sıtma mücadelesi Cumhuriyetin kurulduğu yıl art ar yasaya ve ekonomiye müdahale edi başlatıldı. Sıtmanın en yaygın oldu da yaşanan uzun savaş yıllarından yor. Hiçbir şey eskisi gibi olmaya ğu Adana’da sıtma ile mücadele için arta kalan göçmenlerle, evsiz kalan cak, devletin ekonomik ve mali ala eleman yetiştirmek ve tedavi yön larla ve şehit yetimleriyle ilgili so na müdahalesi daha da etkin olarak temlerini geliştirmek amacıyla “Sıt runlar kuşkusuz henüz çözüme ka devam edecektir. Türkiye’nin bu ko ma Savaş Enstitüsü” kuruldu. Cum vuşturulmuş değildi. Cumhuriye nuda daha önce geçirdiği bir deney huriyetin ilk altı yılında 23 ton ki tin ilk yılından itibaren bu sorunların vardır. Bu deneyden de başarılı ola nin parasız olarak halka dağıtıldı. Kı çözülmesine öncelik tanındı. Her rak çıkmıştır. sa zamanda iki milyona yakın sıtma kesin evlerine dönmeleri; tarlaları Yarın bu deneyin temelleri üzerin lının tedavisi sağlandı. Ayrıca fren na, bağlarına, bahçelerine çekidü de duralım... ginin yoğun olduğu altı bölgede mü zen vermeleri ve tüketici durumuncadele başlatılarak başarılı sonuçlar dan üretici duruma geçmeleri için SÜRECEK Bu grafikteki yükselişi kırmayı başarmalıyız! 20Mart’tan itibaren Sağlık Bakanı resmi koronavirüs vaka ve ölümlerini açıklamaya başladı. Yazı dünkü açıklamadan önce yazıldığı için 27’sindeki son açıklamayı da içeren bu grafiği, istatistiğin ve bilimin de kullandığı yöntemle, iki mühendis dostum hazırladı. Sol taraftaki sütun COVID19 saptanan hasta sayısını, sağ taraftaki sütun ise kaybettiğimiz insan sayısını, yatay çizgi 20 Mart’tan itibaren gün sayısını, üzerlerindeki üst kutu hasta, alt kutu ise kayıp sayısını gösteriyor. Ayrıca hasta ve kayıp arasındaki ilişkiyi de buradan okuyabiliyoruz. Grafik eğrisinin tepeye gittiğine bakmayın, tablo 1 Nisan’ı da içeriyor. Farkındaysanız, henüz Mart 27’deyiz ve eğer hasta ve kayıp sayısı hızı ve ilişkisi böyle giderse, 1 Nisan’da oluşabilecek muhtemel tablo ile karşı karşıya kalabiliriz. Önceki gün Sağlık Bakanı Koca da hazırlanmış buna benzer bir tabloyu şöyle iki üç saniye gösterdi, sonra masaya bıraktı. Ama 1 Nisan’da bu tablodaki öngörü büyük bir olasılıkla gerçekleşmeyecek. Bunda, grafiğin kendi doğasından gelen olgu sayısı ile bazen uyumsuz ilişkisi de rol oynayabilir, saptanan olgu ile kayıp arasındaki eşgüdümsüzlükler de. Tabii bunların dışında, 1 Nisan’da bu tablonun gösterdiği durumun gerçekleşmemesinde en önemli faktörün, olgu sayısında düşme, kayıp sayısında azalmanın olması, en sevindirici gelişme olur. Enfekte sayısı artar, ölüm sayısı azalır veya enfekte sayısı da azalır. Bu arada artan test sayısının da grafikte görmediğimiz bir üçüncü faktör olduğunu burada belirtelim. Bütün bu açıklamaları grafiğin nasıl okunması gerektiği konusunda ortaya çıkacak zorluklara ve sorulara karşı yapıyorum. Ne de olsa bir gazeteyiz. Umalım ki, bu eğri dikine doğru gitmeyi sürdürmesin.. Birkaç gün içinde başını sağa doğru eğsin. Fakat Türkiye olgu saptamalarına çok geç başladı. COVID19, 20 Mart’tan önce Biz sanıyoruz ki bakanlığın açıklama yapmaya başladığı 20 Mart’tan itibaren Türkiye’de COVID19 yaygınlaşmaya başladı. Hayır! Yaygınlaşmıştı, her tarafı oldukça sarmıştı, ne yazık ki hiçbir test olmadığı ve açıklanmadığı için ne kadar yaygın olduğunu bilmemiz mümkün değil. Sıfır noktası 20 Mart, bakanlığın, resmi açıklamaların, yoksa COVID19’un başlangıç noktası değil. Türkiye korona ile çoktan dans etmeye başlamıştı... Geç kalındı ve toplum korona ile baş başa bırakıldı. 20 Mart ve hemen sonrası günler, aynı zamanda, testlerin çok az olduğu günlerdi, bir politik tercih olarak sayıların yüksek görülmemesi için koronanın “baskılandığı” zamanlardı. Test zamanla arttı ve en son 7 binlere ulaştı. Hasta ve kayıp sayısı da artmaya başladı. 20 Mart’tan önceki “kayıpların” ne kadar olduğu, ancak tüm hastanelerdeki kayıtların incelenmesi ile mümkün: “Zatürree”den.. Bu dönemde evlerinde “zatürree”den ölümler de var tabii ki. Demek istediğim şu: Türkiye koronayı kayıt almaya başladığı andan itibaren kaydettiği vaka yükselişinde sanırım Avrupa’da hızlı koşan ülkeler arasında. Yani 1 Nisan’da hiç istemesem de grafikteki eğrinin tam öyle olmasa da ona yakın bir durum sergileyecek endişesindeyim. Zaten Bilim Kurulu, ellerindeki bilgiler ve verilere bakarak (biz hepsine vâkıf değiliz) giderek önlem önerilerini artırdı ve Saray da işin vahametini görerek toplumun hareket alanına daralttı. Sanırım bizim millete bu yeterli olmayacak. Sokağa çıkma yasağının bir öncesindeyiz. Modern cehaletin cenderesi NOT: Virüsün 5G’nin ürünü olduğuna ilişkin bir sapkın düşünce, dostum Bedri Baykam’ın da köşesinde yer aldı. Bir süredir komplo sürümü komplocuların yeni sarıldıkları bir kanat oldu. Baykam’ı tenzih ederim, ilginç görmüş yazmıştır (bence hata) ama amaç bilimi saf dışı bırakmak, bilim düşmanlığı, buna karşılık toplumu safsataların esiri haline getirmek. Zaten cehaletle boğuşan bir toplum, şimdi de bu MODERN VE OKUMUŞ YALAMIŞ neyse o CEHALET’in pençesine alınmaya çalışılıyor. Baykam’ın yazısında adını verdiği kişi, temeli 1920’lerde atılan bir “sağlık tarikatlarından” birinin sözcüsü ve uygulayıcısı. Ne bilimsel bir araştırmacı ne de başka bir şey. Şirketi dükkânı var. Şu sırada kara kutunun (Pandora’nın mı deseydim?) içinden bunlar çıkmaya başladı. Elektromanyetik dalgaların sağlığa zararlarını araştıran da bilimin kendisi, bulgularını da açıklıyor. Ama bunların içinde virüsü keşfedenler, yalancıların şahı!