25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 1 ARALIK 2020 SALI gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ‘2020 ENDEKSI’NDE 128 ÜLKE IÇINDE 107. SIRADAYIZ Hukukun üstünlüğü kalmadı PROF. DR. SIBEL ÖZEL MARMARA ÜNIVERSITESI HUKUK FAKÜLTESI Hukukun üstünlüğü kavramı, son yıllarda herkesin dilinde olup neyi ifade ettiği tam olarak içselleştirilmeyen soyut ve uzak bir terim olarak ortaya çıkmaktadır. Oysa kavramın anlamı ve işlevi ülke kalkınması ile olan doğrudan ilişkisi çok açık olarak belirlenebilmektedir. World Justice Project, her yıl ülkelerin hukukun üstünlüğü derecesini kavramın bünyesinde barındırdığı faktörler üzerinden raporlamaktadır. 2020 endeksinde Türkiye, 128 ülke içinde 107. sırada yer almıştır. İlk on ülke, Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç, Hollanda, Almanya, Yeni Zelanda, Avusturya, Kanada ve Estonya’dır. Endekste hukukun üstünlüğü dört evrensel prensibi bünyesinde barındıran kanunların, kurumların, normların, toplum dayanışmasının sağlam bir sistemi olarak tanımlanmıştır. Bu evrensel prensipler şunlardır: n Hesap verebilirlik: Özel sektör gibi hükümet de hukuken sorumlu tutulabilmelidir. n Adil hukuk kuralları: Kanunlar açık ve net, kamuya ilan edilmiş ve istikrarlı olmalı; tam olarak uygulanmalı ve temel hakları korumalıdır. n Açık yönetim: Kanunların yasalaşması, yürütülmesi ve uygulanması erişime açık, adil ve etkili olmalıdır. n Erişilebilir ve tarafsız uyuşmazlık çözümü: Adalet ehil, ahlaklı ve bağımsız temsilciler tarafından yerine getirilmelidir. En kötü alan yetki denetimi Hukukun üstünlüğünün yürürlükte olması, endekste vurgulandığı üzere yolsuzluğu azaltacak, hastalık ve yoksullukla mücadele edecek ve insanları her türlü adaletsizlikten koruyacaktır. Hukukun üstünlüğü endeksi 8 faktör üzerinden değerlendirme yapmaktadır. n Hükümet yetkileri üzerindeki sınırlamalar: Burada hükümet yetkililerinin ve görevlilerinin kanunla, yargıyla ve bağımsız denetim organlarıyla etkili bir şekilde sınırlandırılması değerlendirilmektedir. Türkiye’nin en kötü notu bu alandadır ve 128 ülke arasında 124. sıradadır. n Yolsuzluğun olmayışı: Yasama, yürütme, yargı organındaki kamu görevlileri ile polis ve askeriyedeki kamu görevlilerinin, kamu görevini özel amaçları için kullanmamasıdır. Türkiye 60. sıradadır. n Açık yönetim: Kanunların ve hükümet bilgilerinin kamuya açık olması, siTürkiye’nin kalkınması ve refah seviyesinin artması için hukukun üstünlüğünün önemi kavranmalı ve “Hukuk bir gün size de lazım olur” düşüncesinden uzaklaşılarak kavramın içeriği ve uygulaması içselleştirilmelidir. villerin katılımı ve şikâyet mekanizmaları değerlendirilmektedir. Türkiye 97. sıradadır. Temel Haklar: Eşit muamele ve ayrımcılık yasağı, adil yargılanma, ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, temel işçi hakları bu bölümde ele alınmaktadır. Türkiye’nin en kötü olduğu alanlardan biri de budur ve 123. sıradadır. n Düzen ve güvenlik: Suçun etkili bir şekilde kontrolü, özel hukuk ihtilaflarının etkili bir şekilde sınırlandırılması bu bölümde işlenmektedir. Türkiye 77.sıradadır. Mevzuatın uygulanması: Hükümet tasarruflarının etkili bir şekilde uygulanmasıdır. Türkiye 110. sıradadır. n Hukuk yargısı: Özel hukuk adaletinin gecikmeden, ayrımcılık gözetmeksizin uygulanmasıdır. Türkiye’nin yeri 103’tür. n Ceza yargısı: Ceza kovuşturma ve yargı sisteminin etkili, tarafsız, hükümet tasarruflarından bağımsız olarak işlemesidir. Türkiye 85. sıradadır. Ürküten manzara Endeks, bölgesel ve gelir dağılımına göre de bir değerlendirme yapmaktadır. Türkiye Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde 14 ülke arasında sonuncudur. Gelir dağılımına göre yapılan listede ise Türkiye ortaüst gelir grubu içindeki 42 ülke arasında 40. sıradadır. Yüksek gelir grubunda yapılan sıralama gelişmiş ülkelerin hukukun üstünlüğü sıralamasında da üst sıralarda olduğunu göstermektedir. Bu durum hukukun üstünlüğü ve kurumsal yapıların kalkınmaya yol açtığını göstermektedir. Zira bağımsız ve şeffaf bir yargı sistemi, hukukun ayrım gözetmeksizin herkese eşit biçimde uygulanması, yöneticilerin ayrıcalıksız olarak hukuk kurallarıyla bağlı olması ve etkin kurumsal yapılar ekonomik gelişmeye yol açmakta; küçük işletmelerden azınlık gruplarına, tüketicilere kadar herkesin yararına olmaktadır. İstikrarlı, öngörülebilir ve hesap sorulabilir bir hukuk düzeni uluslararası yatırımcılar için de çekim alanı oluşturmaktadır. Hukuk herkese lazım olur Türkiye’nin kalkınması ve refah seviyesinin artması için hukukun üstünlüğünün önemi kavranmalı ve “Hukuk bir gün size de lazım olur” düşüncesinden uzaklaşılarak kavramın içeriği ve uygulaması içselleştirilmelidir. Endekste Türkiye’nin yeri, durumun vahametini gösteren bir olgu olarak kabullenilmelidir. “Adalet mülkün temelidir” sözünü yüzyıllardır dillendiren bir toplumda hukukun üstünlüğü bütün ilke ve kurumlarıyla hayata geçmezse “mülkün” temelinin sarsılacağı anlaşılmalıdır. DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyorum. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yorum. Haber alma özgürlüğüm ç n C’ n yanındayım. CUMHURİYETİ SEVEN, CUMHURİYETÇİ ECZACILAR DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyorum. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yorum. Haber alma özgürlüğüm ç n C’ n yanındayım. ÇETİN OSMAN BUDAK CHP Antalya Milletvekili Filistin Uluslararası Günü PROF. DR. TÜRKKAYA ATAÖV 29Kasım “Filistin Halkıyla Dayanışma Uluslararası Günü”dür. Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması’nın metni de bu örgütün çok sayıdaki kararları da kişi eşitliğini, ırk ve cinsten dil ve dine değin tüm farklılaşmalara bakmaksızın uluslararası hukukun temel ilkesi durumuna getirme çabasındadır. BM Antlaşması’nın ilk maddesinden başlayarak madde 55 gibi başka maddelerinde de bunun altını çizerek gözetir. 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi herkesin tüm haklara sahip olduğunu belirtir. Aynı yılın soykırım üstüne konvansiyonu bu suça karşı büyük bir zaferdi. Sömürgelere bağımsızlık bildirisi 1960’ın büyük adımıydı. 1963’te de “Irk Ayrımının Tüm Biçimlerine Karşı” bildiri geldi. Aynı ilkeler 1966 tarihli iki temel antlaşmada da yinelendi. Böylece önceki ilkelerde görülen haklar bağlayıcı hukuksal biçime kavuştu. Yanlış yere fatura İsrail’in Filistin halkına karşı muamelesine gelince: Bu konuya hemen geçmeden, Yahudilere tarih boyunca yapılan haksızlıkları, özellikle faşist Almanya’nın Nazi dönemindeki kitlesel kıyımını anımsamak gereklidir. Birinci Haçlı Seferi’ndeki bilinçsiz kalabalık daha Avrupa toprağındayken Yahudi yerleşmelerini yerlebir etmişti. Almanya, Avusturya ve Polonya’daki üç Nazi toplama kampını yüreğim ezilerek dolaştım. Yahudi düşmanlığı yalnız Hitler çevresini değil, Avrupa’nın çok yerini kasıp kavuruyordu. Olanların bedelini Avrupa gaddarlığına ödetmek yerine faturayı Filistin’e kestiler. Gene de, BM Genel Kurulu 10 Kasım 1975 tarihli kararıyla Musa’nın dinini değil ama Siyonizm’in siyasete uygulanış biçimini “ırkçılık ve ırk ayrımının bir çeşidi” olarak kabul etti. Bu karar ABD baskısıyla yıllar sonra kaldırıldı. BM Genel Kurulu hukuken bağlayıcı kararlar alamasa da 1947’deki Filistin’i bölme kararı (Müslüman ve Hıristiyan) Filistinliler için de ayrı bir devleti içeriyordu. Irkçılığın her türlüsüne karşı çıkacak uluslararası bir kuruluş da 1976’da oluştu ve BM’ye bağlandı. Bunun merkez yönetim kuruluna ben de bir genel kurulun oylarıyla seçildim. Güney Afrika’da çok sert beşikten mezara demek olan “apartheid” uygulaması ve Filistin hakları konusunda yayın, çeviri, toplantı, konuşma, ödül, burs ve benzeri eylemlerle uzun yıllar ses getiren eylemlerimiz oldu. Güney Afrika’da düzen değişikliğinde Nelson Mandela’nın çağrısıyla törenlere katılan (eşimle birlikte) Türkiye’den tek Türk aileydik. Oradaki siyah üniversitesinden bana verilen akademik ödülün üstünde “Afrika’nın oluşumuna yaptığı olağanüstü katkılarından ötürü” yazıyordu. İnsancıl sorumluluk Yahudi dinini ve Yahudi haklarını da çiğnemeden, Filistinliler için insanlık görevi sayarak ısrarlı çabalarım Norveç’ten Avustralya’ya, Washington’dan Seul’e ve Kanada’dan Hindistan’a tüm anakaraları kapsar. Dünya Yahudilerine 1492 ve 1933 yıllarında ellerini uzatmış olan Türkler 1948’de kurulan İsrail’i tanımıştır, ama Filistin’i ikiye bölme kararına olumlu oy vermemiştir. Filistin topraklarında Filistinlilerin de hakları vardır. “29 Kasım” Filistin hakları konusundaki insancıl sorumluluğu bir daha anımsama görevinin uluslararası nitelikteki günüdür. Bilmek zorundayız ki bir ulus orada bir anayurt yitirdi. Bu insancıl duyumu paylaşan tümü Yahudi kökenli Mick Ashley, Klaus J. Herrmann, Alfred M. Lilienthal, G. Neuburger ve başka Yahudi ya da İsrail aydınlarıyla ortak çalışmalarımız olduğunu da eklemeliyim. Önemli bir gerçek de şu: Biz Filistin’i 15161917 yılları arasında yönetirken bugün orada her gün akan kan olayı hiç yaşanmamıştı. DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyorum. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yorum. Haber alma özgürlüğüm ç n C’ n yanındayım. BAHATTİN AKBAĞ Cumhuriyet Okuru
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear