25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 13 26 KASIM 2020 PERŞEMBE 63. ULUSLARARASI BELGESEL VE ANİMASYON FİLM FESTİVALİ’NİN ARDINDAN... SIYAH GÜÇ BELGESELLERLE GERI DÖNÜYOR 1955’ten beri düzenlenen dünyanın en eski belgesel film festivallerinden 63. Uluslararası Leipzig Animasyon ve Belgesel Film Festivali, sinema salonlarındaki gösterimlerinin yanı sıra çevrimiçi gösterimleriyle de belgesel KONUK YAZAR ESRA YILDIZ /LEIPZIG gibi dağıtım ağlarının kısıtlı olduğu bir alanı, izleyicisiyle buluşturarak daha fazla etkileşim sağladı. Son yıllarda film festivallerine siyahlar, kadınlar, Batı dışı coğrafyaların yetersiz temsiline dair eleştiriler getiriliyordu. Bu açıdan “Siyah Hayatlar Değerlidir” hareketi gibi toplumsal olayların da etkisiyle festivalin iki ana daldaki ödülünün, içeriği ve sinematografisiyle etkileyici Afrika’dan iki siyah yönetmenin filmine verilmesi oldukça anlamlıydı. Dieudo Hamadi’nin “En route pour le milliard (Milyara Giden Yolda)” belgeseli, festivalin en büyük ödülü, Altın Güvercin Ödülü’nü aldı. Bu sene Cannes Film Festivali’ne de seçilen film, Cannes’ın 73 yıllık tarihinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden ilk filmdi. Hamadi, filminde, doğduğu ve halen yaşadığı Kisangani şehrinde 510 Haziran 2000’de yaşanan, Altı Gün Savaşı olarak adlandırılan, Uganda ve Ruanda ordularının arasındaki şiddetli çatışmada yakınlarını kaybeden, çoğu sakat kalmış insanların yirmi yıldır süren hak mücadelesini anlatıyor. Kaybedecekleri hiçbir şeyi olmayan mağdurların, fırtınalı havada nehirde yaptıkları tehlikeli bir yolculukla Kongo’nun başkenti Kinşasa’ya, ölümü göze alarak gittiklerini gösteriyor. Savaştan kurtulanlar, söz verilmesine rağmen bugüne kadar ödenmeyen tazminatları için meclisin kapısında seslerini duyurmaya çabalıyor. Hamadi, savaşın mağdurlarını incelikli bir görsellikle belgeliyor ve mücadelelerinin önemini, bugün benzer hak talebinde bulunan dünyanın farklı yerlerindeki insanlar için bir kez daha hatırlatıyor. Kısa belgesel film kategorisinde büyük ödülü, Nijeryalı yönetmen Alain Kassanda’nın, ismini Afrobeat şarkıcısı ve aktivist Fela Kuti’in aynı başlıklı parçasından alan “Trouble Sleep” filmi kazandı. Kassanda, üniversite bitirmelerine rağmen biri taksi şoförlüğü yapan ve diğeri ulaşım sendikasında vergi toplayan iki karakter üzerinden dünyadaki sosyoekonomik adaletsizliği gösteriyor ve İbadan’ın kaosu ve canlılığına dair imgeleri, özgür cazın ritmiyle dinamik bir şekilde harmanlayarak şehri de adeta bir karakter olarak ele alıyordu. Türkiye hakkında çektiği filmlerle tanıdığımız Alman yönetmen Martina Priessner, GoetheInstitut Belgesel Film Ödülü’nü alan “Wächterin/Bekçi” filminde Midyat’ın Zaz köyünde, Mor Dimet Kilisesi’nde tek başına yaşayan Dayrayto’nun, bölgede uzun süredir devam eden baskı atmosferinde tehlikelere karşı mücadelesini anlatıyor. Dayrayto’nun yaşadıkları, 1990’lardan bugüne bölgedeki Süryanilerin ve tüm azınlıkların maruz kaldıklarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Eril şiddet Kadınaşiddetekarşı hazırlanan “Hegemonya” filmi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde yayına girdi. Belgesel film, 9 sistemlidir farklı kadının tanıklıkları eşliğinde şiddeti ORHUN ATMIŞ tarifliyor. Belgesel, söyleşilerle Mahinur Aytaç, Ayşe Ece Durmaz, Av. Gül Erdoğmuş, Nesibe Kırış, İris Mozalar, Merve Namlı ve Av. Zeynep Reva’nın deneyimlerini izleyiciye aktarıyor. Kadına yönelik şiddet denince çoğunlukla akıllara cinayetler, yaralamalar yani fiziksel şiddet geliyor. Ancak çok yaygın, hatta dışarıdan fark edilemeyebilen duygusal, ekonomik ve cinsel şiddet de kadınların en büyük sorunlarından. Toplumsal cinsiyet rolleriyle çok uzun zamandır öğretilmiş, geleneklerle beslenmiş hukukla da cezasız hale gelmiş erkek şiddetine yönelik kısa bir belgesel film hayata geçirildi. Handan Uslu’nun yönettiği “Hegemonya” belgeseli, hayatın farklı noktalarındaki dokuz kadının hikâyesini, eril şiddeti ve şiddet karşısında kadınların deneyimini ekrana taşıyor. Kadına şiddetin sistematik olarak toplum, medya ve kurumlar tarafından yaratılmasının irdelendiği belgeselde, şiddetin toplumsal ve politik boyutlarının altı çiziliyor. Belgesel, dün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde lansmanını yaptı ve YouTube’da ücretsiz olarak yayımlanmaya başladı. ‘Artık üzerlerine yürüyorum’ Belgesel, sade ve anlaşılır söyleşilerle Mahinur Aytaç, Ayşe Ece Durmaz, Av. Gül Erdoğmuş, Nesibe Kırış, İris Mozalar, Merve Namlı ve Av. Zeynep Reva’nın deneyimlerini izleyiciye aktarıyor. Belgeselde yönetmen Uslu’nun kurduğu, aynı zamanda uğradığı şiddetin farkında olmayan kadınları dijital yöntemlerle bilgilendirmeyi amaçlayan “kadinhaklari.org” platformunun çalışmaları da anlatılıyor. Diğer taraftan belgeselde İstanbul Sözleşmesi’nin önemini de görüyoruz. Son yıllarda kadın mücalesinin elde ettiği kazanımları da dinliyoruz: Trans bir kadın olan İris Mozalar’ın “İki yıl önce beni takip eden erkekten kaçarak uzaklaşırken şimdi arkamı dönüp o erkeğin üzerine yürüyorum ve bağırıyorum” demesi gibi... ‘İYILEŞMENIN BIR PARÇASI’ Belgeselle ilgili lar ortak duygu dukonuştuğurumlarınmuz Handan geçidan Uslu, yor. Ka“Kadinhakdınların iç lari.org olamuhaserak şiddet beleri, hefarkındasaplaşmalığı yaratları ve onma ve dijiları bektal olarak leyen huşiddet gören kadınHandan Uslu kuki yolculuktalara destek ki ortakolma hedefiyle yaptı lığın izini sürdük. Kağımız çalışmalarımızın dınlar bize inandılar, evrildiği nokta ‘Hege güvendiler ve belgesemonya’. limiz bu güven ve daTürkiye’de şidde yanışma ile yaratıldı. tin adının olmadığını Hikâyelerimizi anlatgördüğümüz bir yer mak, bizim için iyileşden bu belgeseli haya menin bir parçası. Kata geçirdik. Gerek ka dın Hakları Dijital Veri dinhaklari.org’daki ça Platformu olarak dijilışmalarımız ve gerek talde ve internet ekohayat tecrübelerimiz sistemindeki projeleile farkındaydık ki şid rimize devam edecedet karşısında kadın ğiz” dedi. 45. İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri açıklandı Türk oyun yazarı İsmet Küntay adına aralıksız olarak 45 yıldır sürdürülen Türkiye’nin en uzun soluklu ödül organizasyonunda ödüle layık görülen isimler açıklandı. Gazeteci, yazar ve eleştirmen Hayati Asılyazıcı’nın seçici kurul başkanlığını sürdürdüğü; Nilgün Serimoğlu, Oya Gökberk, Şerif Köyan, Oğuz Turgay ve Mehmet Erhan Sar’dan oluşan “İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri Seçici Kurulu” 20192020 tiyatro dönemi için ödül alan isimleri belirledi. Ödüller şöyle: 4 “Sanata Evet” Platformu: Tamer Levent, Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Tiyatrokare: Nedim Saban, Remzi Buharalı. 4 Oyun Yazarı Ödülü: Okday Korunan’ın yazdığı ve yönettiği, “İstanbul Devlet Tiyatrosu” yapımı, “İyi Şanslar” adlı oyundaki başarılı yazarlığı nedeniyle Okday Korunan. 4 Yapım Ödülü: Dario Fo ve Franca Rame’nin yazdığı, Füsun Demirel’in dilimize kazandırdığı, yönetmenliğini üstlendiği ve oyuncu olarak yer aldığı, “Tiyatro 11” tarafından sahnelenen “Şişman Güzeldir”. 4 Çocuk Tiyatrosu Ödülü: Ümit Baykurtalp Tiyatrosu. Küresel salgın süreci gerekçesiyle “İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri” için fiziki olarak ödül gecesi düzenlenmeyeceği açıklandı. Organizasyonun YouTube ve sosyal medya hesaplarından ödüle değer görülen sanatçı ve sanat kurumları ile canlı yayınlar şeklinde yapılacağı bildirildi. Edebiyat iyileştirir ve geliştirir. Çocuk edebiyatı da öyle. Çocuk edebiyatı ayrıca eğitir, dil bilinci, estetik beğeni kazandırır. Zaten bu nedenledir ki yüzyıllardır eğitimciler yararlanıyor. Üniversitelerde bilim dalı olarak okutulması da bu nedenle değil mi? Çocuk edebiyatımızın gelişim tarihini Enver Naci Gökşen, Prof. Dr. Meral Alpay, Prof. Dr. Sedat Sever’den okuyabilirsiniz. Çağdaş çocuk edebiyatımız 50 yıl gibi çok kısa bir geçmişe sahip olmasına karşın, kitap yayıncılığı son yıllarda olağanüstü gelişmiş durumda. Bunu bu yılın Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nın Türkiye bildirisini yazan Adnan Binyazar da “Çocuk kitaplarındaki içerik zenginliği, çeviri dili, özellikle resimleme üst düzeyde. Yazınsal dünyamız bu yönden bir çocuk yazını Rönesansı yaşıyor” diye vurguladı. Katılıyorum. Bu durumu Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ten aldığım bilgiler de destekliyor. 2020 yılı ekim sonuna kadar üretilen kitap sayısı 379 milyon 102 bin 487. Geçen yıla göre toplamda yüzde 5.8 oranında artmış. Geçen yılki ekimle karşılaştırınca ise yüzde 19.3 oranında düşmüş. Çocuk ve Çocuklar için bilim kitapları (I) gençlik yayınları aynı oranda azalmış, 4 milyon 859 bin 327 adet basılmış. Çünkü okullar kapalı. Bunun için yayınevlerinin yayın programları erteleniyor, iptal ediliyor, doğal olarak da bundan yayıncılar olduğu kadar yazarlar ve ressamlar da gelir kaybına uğruyor. Birkaç gün önce Facebook’tan öğrendim. Kitap resimlemeleriyle ünlü ressam Hande Dilek Akçam da üniversite öğretim görevlisi olarak öğrencilerinden ve yayıncılık çevresinden ayrı kaldığına çok üzülüyormuş. Çünkü sağlıklı, güvenli bir ortam için atölyesini kapatıp İstanbul’dan Finike’ye ailesinin yanına dönmek zorunda kalmış. Kim bilir başka kimler var? Çocuk kitapları satan ilk kitabevi Kitap yayıncılığı gelişse de bir iki kitabevi zinciri dışında yurt çapında bu zincir yaygın değil. Çünkü artık okurlar istedikleri kitabı öncelikle internetten, fuarlardan, marketlerden alabiliyorlar. Bunun için de büyük iller dışında kitabevi işletmeciliği sanki tercih edilmiyor. Edilse bile kırtasiye, kaset vb. ürün satışlarını da kapsıyor. Tüm bunların dışında bir kitabevi var Şişli’de, Yalvaç Abi adını taşıyor. İstanbul’un ilk çocuk kitabevi olarak 2003’te açılmış. Kitabevinin adı arkadaşım, şair, çocuk kitapları yazarı Yalvaç Ural’dan geliyor. Sahibi ise kızı, Marsık Yayınları’nın genel yayın yönetmeni, çevirmen Burcu Ural Kopan. İtalyancadan, İngilizceden kitap çevirileri var Burcu’nun. Yeni de bir kitabı çıktı, 6 ay içinde 2. baskı yaptı. Adı “Kitabevi Güncesi/Kalabalık Bir Cumartesi”. Yalvaç Abi Kitabevi’ne gelen her yaştan okurun ilginç biçimde kitap sorma, alma, seçme, arama, tanıma, isteme, beğenme konuşmalarını, davranışlarını çizgi roman olarak yansıtıyor. Benzeri olmayan sevimli bir kitap. Gökçe Akgül resimlemiş (Hep Kitap Yayınları). 2021 Dünya Sağlık Çalışanları Yılı Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nda özellikle bibliyoterapi olabilecek bilim, bilimkurgu içerikli kitapları irdeleyecektim, sözü uzattım, haftaya kaldı. Çünkü yukarıda değindim, çocuk kitapları, eğitimin en büyük destekçisi. Hele de şu salgın günlerinde çok gerekli. Ne var ki klasik konular dışında, çocuğu bilime yönlendirecek, onlarda merak uyandıracak, duygusal ya da günlük yaşamda karşılaşacağı sorunları çözmede yardımcı olacak kitaplar az. Daha çok olması gerekir. Öte yandan bu yıl sağlık, sağlık çalışanları tüm dünyanın gündeminde. Bu nedenle 2021 Dünya Sağlık Çalışanları Yılı olacak. Onlar, canlarını ortaya koyarak görevlerini yapıyor. İstanbul Bakırköy Belediyesi’nin yaptırdığı Sağlık Çalışanlarına Saygı Anıtı’nı dünyanın her yerinde çoktan hak ettiler. Onlar için ne yapılsa, ne yazılsa azdır. Sizce de öyle değil mi? Kadına şiddet politik tercihtir! Dün 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü”ydü. Bu konuda çok şey söylendi, çok yazıldı. Yine de yetmez. En kısadan vurgulayayım: * Her ay, bu ülkede 3540 kadının yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülmesi, iktidarın da muhalefetin de bu ülkede yaşayan çoğu insanın da umurunda bile değildir! * 2020 yılının ilk on ayında 397 kadının öldürülmesi münferit falan değil, politik bir olaydır. Politik bir tercih, politik bir seçimdir! Katil iktidar iktidarsız Meclis Yeni yasama yılının başında “EŞİK” (Eşitlik İçin Kadın Platformu) müthiş bir açıklama yapmıştı. Kimse yeterince üstünde durmadı. Dehşet vericiydi: 115 Ekim 2020 tarihlerinde TBMM’yi izlemeye almışlar ve şu sonuçları paylaşmışlardı: * TBMM Genel Kurulu’nda saatler, saatlerce süren konuşmalar arasında kadın cinayetlerine ayrılan süre tam 57 saniye! O da CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin sayesinde... * TBMM Genel Kurulu’nda özel tek bir an var: 2 kadın vekilin (HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un) “İstanbul Sözleşmesi Uygulansın” maskesi takmaları... Ayıptır! Günahtır! Ahlaksızlıktır! Ayda 3540 kadın öldürülüyor. Ve TBMM Genel Kurulu’nda 1 dakika bile değil, 57 saniye ayrılıyor konuya!!! Ayda 3540 kadın öldürülüyor. Ve sadece 2 kadın vekil İstanbul Sözleşmesi’ni savunan, tavır almaya korkmuyor! Yazıklar olsun bu Meclis’e! Ekim arasında: * 34 kanun teklifinden sadece 2’si, * 119 soru önergesinden yalnızca 3’ü, * 33 araştırma teklifinden sadece 1’i, * 61 basın toplantısından yalnızca 3’ü kadınlarla ilgiliydi! İki kanun teklifinden biri, basın toplantılarından biri CHP, diğer girişimlerin tümü HDP’li vekiller tarafındandı. Utanma yok! Ya vicdan? Hey Meclis’tekiler! Kimsenin utanması yok mu!!! Tamam anladık utanma yok! Vicdanınız da mı yok??? Kadın sözcüğünden bile tedirgin olan “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı”nın kadına yönelik şiddetle falan ilgilendiği yok. Onların dertleri başka. Her ay kaç kadın öldürüldüğünü “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”ndan öğreniyoruz. Özetle: Meclis Başkanı olsun, adından “kadın” sözcüğünü atan bu bakanlık olsun, görevi olan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması, denetlenmesi için parmağını bile oynatmadı. Kadınları yaşatacak olan bu sözleşme, TBMM’de gündeme bile alınmadı. Kürsüden bu konuda tek laf edilmedi. Son bir ayda Dün 25 Kasım nedeniyle yeni sayılar ortaya çıktı. Utanç çoğaldı, vicdan daha büyük yara aldı. Paylaşıyorum: Kayda geçsin: 16 Ekim15 Kasım arasında: * Genel Kurul’da konuşan 96 milletvekilinden sadece 9’u “kadın” sözcüğünü kullandı. * Parti gruplarında kadın konusu: HDP 37 dakika, İYİ Parti 6, CHP 15 saniye. * 54 kanun teklifinden 1’i, * 836 soru önergesinden 8’i kadınlarla ilgiliydi. * Kabul edilen kanunlarda kadının adı hiç yoktu. * Meclis’te yapılan 90 basın toplantısından sadece 3’ü kadınların yaşadığı sorunlara değindi. Ne Meclis ama! Yazıklar olsun! Şimdi anladınız mı, kadına yönelik şiddet politiktir deme nedenimi... Her ay 3540 kadının öldürülmesi, politik tercih, politik seçimdir! DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyorum. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yorum. Haber alma özgürlüğüm ç n C’ n yanındayım. Dr. Candan YÜCEER CHP PM Üyesi Tekirdağ Milletvekili İkinci dünya savaşı sırasında Iğdır’da genç bir subay ile bir generalin kızı arasında yaşanan gerçek bir aşk hikayesi Cumhuriyetin ilk döneminin değerlerine ayna tutuyor. Tüm İnternet Kitapçılarında ve Google Play’de bulabilirsiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear