Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 15 KASIM 2020 PAZAR PAZAR YAZILARI Aslan yürekli Mr. Harold... Kar bu sene ekim ortasında erken yağdı, biraz yerde süründü, caka sattı, sonra gitti ama ardında eksi 10 derecelerde soğuk bıraktı. Karın deMAHMUT ŞENOL vamı gelir nasılsa; bekliyoruz. Katur kutur soğuk havada komşum Mr. Harold’la yaz aylarındaki sohbetin tadı olmuyor; tahta perdeler ardından komşuluğumuz yine de sürüyor. Bahçesinde nereden bulduysa, kötüsünden bir replika Afrodit heykeli var, kış gelip kar yağınca muziplik olsun diye yün kaşkol ve bere takıyor, yazları güneş gözlüğü; eğleniyor işte. Geçenlerde, tahta perde ardından Afrodit’i ima edip DatçalıKnidoslu Aphrodite’yi nereden “arakladığını” sordum; biraz gücenik dinledi. Liverpool’dan 50 sene evvel buraya göç etmiş İngilizin kaşları çatıldı, sonra ben anlatınca eski haline döndü. Pompei’nin laneti!.. Adını sadece Nicole olarak açıklayan Kanadalı bir kadının, 15 yıl evvel İtalya’ya yaptığı gezi sırasında dolaştıkları Pompei antik kentinden “aşırıp” yanında eski eser kaçakçılığı yaparak getirdiği 2 bin yıllık amforaların, seramiklerin, bazı küçük heykelciklerin onun başına nasıl bir lanet açtığına dair gazete sayfalarını kaplayan haberi söyledim. Şimdi yaşının 36 olduğunu belirten Nicole, bu çaldıklarından sonra iki defa göğüs kanserine yakalandığını, hayatının allak bullak olduğunu, ailesinin dağıldığını, büyük maddi zorluklara gark olduğunu söyleyerek bütün kabahati kendisinde, Pompei’nin lanetini üstüne çektiğinde buluyordu. Sonunda evindeki bu antika parçaları koliye koyup, içine de bir mektup ekleyip İtalya’daki resmi makamlara postalamıştı. Mektupta, “Ben aslında Tanrı inancı olan iyi birisiyim, nasıl olduysa şeytana uydum, o zaman genç ve düşüncesizdim, fakat başıma gelmedik kalmadı, aman istemem, alın bunları benden” diyordu. Şeytan böyle ters işlerde hemen günâh keçisi olur. Milattan sonra 72 yılında gürleyip patlayan Vezüv Yanardağı’nın külleri, lavları ve gaz bulutu altında kalan Pompei, baştan sona yıkılmış, binlerce insan yanarak hayatını kaybetmişti. Bu acıklı olayın ardından kalan antika eserler elbette Nicole için yaşadıklarından sonra bir lanete dönüşmüş gibi görülmekteydi. Kargodaki çalıntılar Napoli Müzesi’ne teslim edilecek, iz süren polis Nicole’e ulaşamayacaktı. Mr. Harold bu noktada takıldı, “Bu kadar zor mu?” diyor, “Kargo firması diyelim ki sahte adres bilgisiyle kutuyu aldı, gönderdi. Son 10 yılda mastektomi ameliyatı geçirmiş ve yaşı 30 civarındaki tüm kadınların kimliklerini istese polis istihbaratı elde edemez mi?” Eder, etmez mi, ama benim dedektiflik edecek halim yok, Mr. Harold’a bıraktım, o nasılsa boş vakti çok olanlardan, uğraşsın bakalım. Soy kütüğü merakı arttı Ancak Mr. Harold zaten boş durmamış, kendi İngiliz soyunu merak ediyormuş ne zamandan beri, şu son günlerde meraklısı artan DNAGenetik şema ve soy kütüğü çıkartan web sitelerinden birisine tükürüğünden örnek göndermiş, neticesi de bir süre evvel gelmişmiş. Mr.Harold’ın yalancısıyım, meğer İngiliz Kralı Aslan Yürekli I. Richard’a kadar uzanan bir aile geçmişi varmış; soylu, aristokratlardan yani. Son yirmi yılın icadı bu soy kütüğü araştırması ABD ve Kanada’da pek yaygın. Bin dolardan aşağı olmayan bir ücret ve beraberinde ağız salgısı gönderiyorsun, yedi ceddini, sülaleni çıkarıyorlar. Bu sektörün yıllık cirosunu merak ettim, bakındım ama bulamadım; bir yerlerde belki vardır. Herhalde milyonlarca dolar olmalı. Mr. Harold, sekiz yüz yıl evvelinin DNA’sını nasıl buldular diye merak etmemiş mi, ben şaşırıyorum. Bu akraba kütüğü araştıran web sitelerinin bilimsel şarlatanlık ettiğini söyleyenler de var. Kuzey Amerika kıtasına göçen Avrupalı insanların şimdiki torunları kökenlerini aramaya çıktı; televizyonlarda sık sık reklamlarını görüyoruz, DNA testiyle hangi halktan, hatta hangi şehirden olduğuna kadar buluyorlarmış. Benim hiç böyle meraklarım olmadı, mesela IV. Murad’ın sadrazamı Çerkes Mehmet Ali Paşa’nın torunu olsam, bilmem ki ne değişir! Aslan Yürekli Richard deyince tabii akan sular durur, İngiltere’den 3. Haçlı Seferi çıkarıp Kudüs kapısına kadar dayanıyor, meşhur Kürt asıllı komutan Selahattin Eyyubi ile kılıç kılıca muharebeleri var; az şey değil, Mr. Harold ne kadar sevinse yeridir. Eşi Mrs.Thelma’nın DNA geçmişini sorasım vardı, sormadım, belki kadıncağız sıradan bir İngiliz köylüsü olarak soy ağacında şöhretsiz kalmıştır. Sohbetimizin ardından eve geri dönerken posta kutusunda abonesi olduğum sağcı The National Post gazetesi beni bekliyordu, manşette bir haberyorum yazısı da: “Seçimlerin ardında Çin var: Başkan Şi’ye British Columbia’yı (BC) vermeyiz!” McCarthy’cilik... Pasifik kıyısı eyaleti İngiliz Kolombiyası (BC) seçime gidiyordu, sosyaldemokrat/sosyalist parti NDP’nin sürpriz yapacağı apaçık görünmekteydi. Yerel eyalet seçimleri 26 Ekim’de sonuçlandı ve NDP sandıkları silip süpürdü. Fakat muhafazakâr sağcı gazete bu sonucu evvelden görmüş olmalı ki, seçimlere Çin’in karıştığını iddia ediyordu, gerekçe olarak BC’de yaşayan Çin kökenli Kanada yurttaşlarının yüzde 22 oranında çokluğunu göstermekteydi. BC’nin Çin kökenli halkı sosyal demokrat NDP’ye oy verecek diye, önceden mızıkçılık ediyordu. Hatta NDP ile Çin Komünist Partisi arasında kendince bağlar icat ediyor, bir tür McCarthy’cilik yapıyor, solu ihbar ediyordu. Ne zamandır KanadaÇin arasında süren diplomatikekonomik gerilimin üstüne tuz basan bir endişe, böylece Pasifik eyaleti BC’de ortaya çıkmaktaydı. Ne var ki, tüm anketler BC’nin Çin kökenli halkının hiç de NDP’ci olmadığını göstermektedir. Eskiden seçimler ağız tadıyla milli bütünlük içinde geçerdi, şimdi ABD’si ve Kanada’sı seçimlerine Rusya’nın, Çin’in, hatta İran’ın karıştığını söyleyip demokratik zafiyet gösteriyor. Bunları Mr. Harold’la konuşayım mı dedim ama o zaten benim sağcı gazete aboneliğimden hoşnut değil, fakat anlamıyor; terazinin sağ kefesine dara koymadan pamuğunu tartamazsın. senolasenola@gmail.com ÇATIDA YARDIM ARAYIŞI... Filipinler’de geçen çarşamba gününden bu yana etkili olan tayfunda can kaybı 53’e yükseldi. Felakette en az 52 kişinin yaralandığı, 22 kişinin kayıp olduğu açıklandı. Başkent Manila’nın kuzeyinde Luzon Adası çevresi, Cagayan bölgesinde etkili olan Vamco Tayfunu’nun yol açtığı sel ve heyelanlar sonucu çok sayıda yerleşim yeri ağır hasar aldı. Geniş çaplı elektrik kesintileri yaşandı. Bölgedeki binlerce kişinin felaketten etkilendiği, evlerini terk etmek zorunda kaldığı belirtildi. Sel nedeniyle kimi bölgede sivillerin tahliyesinde güçlükler yaşandığı, arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü duyuruldu. Felaket bölgelerinde çatılara çıkarak kurtarılmayı bekleyenlerin görüntüleri objektiflere yansıdı. Yetkililer felaketin bu yıl bölgede yaşanan en şiddetli tayfun olduğunu kaydetti. 1.2 milyon nüfuslu, tarımla uğraşan Cagayan Vadisi bölgesinde, yaklaşık 14 bin kişinin tahliye merkezlerini götürüldüğü, kasırganın 343 bin kişiyi etkilediği yerel basına yansıdı. Felaket, dünyayı sarsan yeni tip koronavirüs (Covid19) salgını nedeniyle kaygıları daha da artırdı. Sel bölgelerindeki altyapı eksiklikleri, olası hijyen sorunlarının salgının boyutunu şiddetlendirebileceğine işaret ediliyor. Vamco Tayfunu’nun Vietnam’ı da etkileyebileceği yönünde uyarılar yapıldı. Vietnam Hava Durumu Bürosu, Vamco’nun saatte 165 kilometreye varan rüzgâr hızı ile Ha Tinh’den Quang Ngai eyaletine kadar Vietnam kıyılarını vurmasının beklendiğini duyurdu. Afrika’nın salgınlarla sınavı Cape Town’un sembolü Masa Dağı yağmurun ardından günbatımında kızıla bürünmüş... Akşamın solan ışığında Güney Afrika’nın karakteristik bitki örtüsü fynbosların son dem açan çiçeklerine bakıp, bu şehri benim için özel kılan özelliklerini düşünüyorum. Benzersiz Masa Dağı, Atlantik Okyanusu’nun güçlü akıntılarının şekillendirdiği kıyı şeridi, vahşi tabiat ile iç içe geçen şehir hayatı ve tüm bunlara eşlik eden samimi sosyal hayatı kentin ilk olarak aklıma gelen özellikleri. Benim Afrikam’ın imgelerini gözümde canlandırırken aklıma bir soru takılıyor... Afrika’yı ziyaret etmemiş insanların akıllarında kıtaya dair ilk olarak hangi imgeler canlanıyordur acaba! Sahi sizin için “Afrika” nedir? Korkutucu senaryolar... Afrika için kupkuru bir tanım yapmak istesek; batısında Atlantik Okyanusu, doğusunda Hint Okyanusu, kuzeyinde Akdeniz ile çevrelenmiş kültürel, siyasi ve dini açıdan birbirinden farklı birçok ülkeyi bir arada tutan devasa bir coğrafya diyebiliriz. Peki, bu coğrafyaya dair aklınıza olduğu Güney Afrika’da uluslararası medyadan (HIV ve tüberküloz gibi pompalanan görüntülevakaların dünya geneliri sıralasak.. Siyahi ırkın ne kıyasla çok daha fazla anavatanı mı, vahşi doolmasına rağmen) ölüm ğal yaşamı mı, açlıktan rakamları korkutan tahkırılan bebekler mi, çocuk askerlerin oyun parELİF GÜNSEL minden düşük kaldı. Sahra Altı ülkelerde ölümkı mı veya Ebola, SARS lerin resmi olarak kayve AIDS gibi salgın hastalıkların pen da geçmesinde sorunlar yaşandığını çesinde çaresizlikten kıvranan halk varsaysak bile Güney Afrika Cumhular mı?.. riyeti Sağlık Bakanlığı Covid19 KuruYeni tip koronavirüs (Covid19) sal lu Başkanı Profesör Salim Abdool Kagını ilk başladığında tüm haber ajans rim, “Afrika ülkelerinin çoğunda zirve ları kıta geneli için felaket senaryo noktaları görmüyoruz. Nedenini anlaları geçmeye başlamıştı bile. Kalaba yamıyorum” diyor. lık kentleri, kötü hijyen koşulları, çok sayıda aile üyesinin elektriği olmayan Ekonomik kaygılar ve suyu akmayan barakalarda sosŞimdiye kadar bir milyardan fazla yal mesafe kurallarına uymadan yaşa nüfusu olan kıtada 2 milyon civarında ması, kıtada koronavirüsün hızla ya vaka tespit edildi. Afrika’da Covid19 yılmasına neden olacak ve salgının ölümü 47 bin civarında iken bu rakontrol altına alınmasını imkânsız kı kam ABD’de 250 bin, Avrupa kıtasınlacaktı. İstatiksel modeller bile Afrika da 320 bin, Asya’da ise 265 bin kişi. genelinde sağlık sisteminin hızla çö Afrika’da koronavirüsün neden oldukeceğini öngörürken ne mutlu ki bek ğu komplikasyonlardan dolayı hayalenen kötü senaryo gerçekleşmedi. tını kaybedenlerin sayısının dünyanın Tüm kıtada vaka sayısının en yüksek geri kalanına kıyasla düşük kalmasıATİNA’DA EYLEM Küresel çapta yeni tip koronavirüs nedeniyle can kaybı önceki gün itibarıyla 1.3 milyonu aşarken vaka sayısı 53 milyon 380 bin 442’ye yükseldi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da önceki gün sağlık çalışanları zorlu çalışma koşulları ve alınan önlemlerdeki eksiklikleri protesto için meydanlardaydı. Bu filmi daha önce gördük Fransızca déjà (daha önceden) ve voir (görmek) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan, déjà vu (deja vü), yaşanılan bir anın sanki daha önceden de yaşandığına dair histir. Bir Fransız kavramıdır ama dünyaya mal olmuştur. İlk kez Fransız fizikçi Emile Boirach tarafından 1876’da kullanılmış, ardından 1928’de Edward Titchener’in Bir Psikoloji Kitabı isimli eserinde tanımlanmıştır. Bir hastalık değildir. Ama fazlası hasta eder. Avrupa bugünlerde kitlesel bir déjà vu yaşıyor. Yeni tip koronavirüste (Covid19) 200 bini aşan günlük vaka sayısı ile eski kıta, nisan ayına oranla 45 kat daha hasta. İkinci dalganın bayrağını eline almış, pandeminin merkezi olarak 2020 finaline doğru son sürat koşuyor. Finalin bitiş çizgisi ise belli değil. Groundhog Day filmini seyredenler bilir. Déjà vu’nun filmleşmiş halidir. Aynı günü sil baştan yaşayan bir adamın hayatını anlatır. Film bu sonbahar çekilseydi konusu korona, başrol oyuncusu Avrupa olurdu. Oysa yaza nasıl da rahat ve gevşemiş girmişti Avrupa... Derdi tasayı bir kenara atmış, bir nevi Dolce Vita (tatlı hayat) yaşıyor, sahillerde kadeh tokuşturuyordu. Ancak sonbaharla gelen ciddi artış ortalığı tekrar yangın yerine döndürdü. Bu sefer durum daha ciddi. Ufukta umutla beklenecek bir yaz da olmayınca, eski kıta karalar bağladı. Koronadan paçayı yırtsa bile, déjà vu’den mütevellit ekonomik, sosyal ve ruhsal olarak çoktan hastalandı. İsviçre ve komşularında son durum... Fransa sonbaharı günde 50 binlere varan vakayla kıtanın lideri olarak karşıladı. Bunun üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Macron, bu ay boyunca tekrar karantina ilan etti. Restoranlar, barlar, sinemalar kapalı, okullar, fabrikalar açık, düğünler iptal. Neyse ki evin etrafında tur atabiliyorlar: 1 saat. Macron vatandaşlarına söz verdi: “Ekonomik olarak kimseyi geride bırakmayacağız... biraz daha sıkın dişinizi.” Almanya’da da durum sıkıntılı.... Günlük vaka 15 binin üstünde. Başbakan Merkel, vakit kaybetmeden bu ay sonuna kadar ülkeyi kısmi olarak tekrar kapattı. Turizm durdu. Okullar açık. Ay boyunca kapanacak işyerleri için de bir bütçe ayırıldı: 2019 Kasım kazançlarının yüzde 75’ine denk gelen kısmını devlet karşılayacak. Almanya’da özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı artan protestolara Merkel’in cevabı da net: “Özgürlük sadece kendini düşünmek değil, çevrene karşı sorumASLIHAN DAĞISTANLI lu durmakAYSEV tır.” Çok çetin geçecek bir kışı işaret eden Merkel, baharda pandemi ile baş etmede dünya lideri olmuştu. Aynı performansı bakalım tekrarlayabilecek mi?.. İtalya ilkbaharda 2 ay boyunca Avrupa’daki en uzun ve en katı tecridi yaşamış, yaza salgını kontrol altına alarak girmişti. Şimdi 30 bini geçen yeni vakasıyla tekrar rekor kırıyor. Bir yandan da tecrit karşıtlarının şiddetli protestolarıyla sarsılıyor. Başbakan Conte’nin mücadele planının ne olduğunu tam da anlamayan halk, ikinci dalgayı yorgun, parasız ve bölünmüş olarak karşılıyor. İsviçre’ye gelirsek... “Üç hafta önce, durumumuz Avrupa’nın en iyilerinden biriydi. Bugün en kötülerinden.” Bu sözler Sağlık Bakanı Alain Berset’e ait. 8.6 milyon nüfusluk İsviçre, 10 bine varan günlük vakasıyla ikinci dalgaya fena yakalandı. ‘Son şans’ İlkbaharda kaynaklarını iyi yöneten tıbbi tesisler şu günlerde alarmda. İsviçre 28 Ekim’de, komşularına kıyasla çok hafif kalan yeni bir salgınla mücadele planı açıkladı: Kalabalık dış mekânlarda maske zorunluluğu, barlara gece 23.00’e kadar izin verilmesi gibi. Devlet Başkanı Sommaruga, “Bu bizim son şansımız” diye halkı uyardı. İsviçre’nin en pandemili şehri Cenevre, kontrolden çıkan vaka artışı nedeniyle 1 Kasım’da tekrar kısmi kapanma kararı aldı. Avrupa’da da liderliğe yerleşti. Virüs merkezi Fransa’ya komşu olmasının dışında, kulüplerde ve yüz kişiye varan ev partileriyle yazı fazla rahat geçirmesinin bedelini ödüyor. Cenevre’de okulların açık olması dışında bahar deja vu’sü yaşanıyor. Beş kişiden fazla görüşmeme sınırı var. Uymayanın vay haline. Cezası adam başına 10 bin İsviçre Frangı (Yaklaşık 85 bin TL) . Özetle İsviçre ve komşuları hasta, tedirgin ve tedbirli. Déjà vu’leri ortak: İzolasyon, hastanelerdeki yoğunluk, ekonomik darlık. Neyse ki eskisine göre daha tecrübeliler. Misal tuvalet kâğıdı için artık kimse dertlenmiyor. Süpermarketlerde talan yok. Maske ve dezenfektan sıkıntısı bitti. Zoom’da herkes profesyonelleşti. Artık çoğunluk biliyor ki korkmadan, sağlıkla yaşayabilmek en büyük hazine. Asıl lüks, kafana estiğinde istediğin yere gitme özgürlüğü... En büyük rahatlık gidecek bir işinin olması. En kıymetli şey bir dosta, sevgiliye, 65 yaş üstü anne ve babaya sıkıca sarılabilmek. Bu değerlerden yoksunluk, kasım ayı karanlığı gibi yüreklere çökmüş: Winter is coming dedirtiyor. Kış kapıda. Déjà vu’nun mevsimi değişti. asliaysev1@gmail.com nın nedenleri, bilim insanlarının aklını kurcalıyor. Kıtada ilk vaka 14 Şubat’ta Mısır’da bildirildi. Güney Afrika çok çabuk hareket etti. Ülke 18 Mart’ta olağanüstü hal ilan etti ve okulları kapattı. Bu kararın ardından birçok Afrika ülkesi üç haftalık karantina sürecini başlattı. Halk sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ne kadar zor bir karar olsa da karantina sürecini destekledi. Ancak dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ekonomik kaygılar neticesinde vaka sayıları karantinaya başlanan dönemden çok daha yüksek olmasına rağmen ticari faaliyetler yeniden başladı. Sadece Güney Afrika’da yaklaşık 2.5 milyon insan ülkenin kapalı kaldığı süreçte geçim kaynaklarını kaybetti. Covid19 ciddi bir tehdit olarak kalsa da konuştuğum her işletme sahibi, ekonomik ve sosyal yükün, virüse yakalanma kaygısına ağır bastığına işaret ediyor. Uzun karantina döneminden sonra açılan işletmeler ciro açısından hayatlarından epey memnun görünüyor. Keza karantina döneminde evlerinde izole olan Capetonian’ları şu anda evlere sokmak pek mümkün değil. Genç nüfus etkisi Salgın ilk başladığında bilim dünyası Covid19’un özellikle 65 yaş üstü nüfusta ağır tabloda seyrettiğini ve ölümcül olduğu tespit etmişti. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre, Sahra Altı Afrika’da nüfusun yüzde 60’ı 25 yaş altı gençlerden oluşuyor. 65 yaş üstü nüfusun oranıysa sadece yüzde 3. Kıtada genel yaş ortalaması 19. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı açıklamaya göre, Afrika’da Covid19’a yakalananların yüzde 91’i 60 yaş altında ve yüzde 80’i asemptomatik. Dünya Sağlık Örgütü Afrika Direktörü Dr. Matshidiso Moeti, “Avrupa’da virüsün yaşlılara bulaşmasının nedeni yoğunlukla huzurevlerinde yaşamaları. Afrika’da huzurevleri nadiren görülüyor” tespitinde bulunuyor. Yaşı ilerlemiş Afrikalılar kırsalda kalabalıklardan uzakta hayatlarına devam ediyor. Ayrıca ulaşım olanaklarının kıta genelinde yeterince gelişmemiş olması Afrikalıların daha az seyahat etmesine, böylelikle temasın minimum düzeyde kalmasını sağlıyor. Salgına ilişkin simülasyonlarda; sıcaklık, nem ve enlem ile Covid19’un yayılması arasında bir ilişki olduğu saptandı. Salgının tırmandığı dönemde Güney Yarımküre kışa girerken vaka sayılarında artış yaşandı ancak alınan karantina kararları ilk dalgada salgının kontrol altına alınmasında faydalı oldu. Şimdi ilkbahar aylarının son günlerini yaşıyoruz. Hava sıcaklığı ve nem oranının artması, vaka sayılarının azalmasında olumlu bir etken olarak görülüyor. Tüm bahsedilen faktörlerin arasında belki de en önemlisi dünya üzerinde salgınlarla en fazla mücadele eden kıtanın Afrika olması. Hepimizin hafızalarında salgın hastalıklarla ilkel koşullarda mücadele eden toplum sağlıkçıları görüntüleri beliriyordur elbette. Son olarak 201316 yılları arasında Ebola virüsü ile mücadele eden Batı Afrika ülkeleri salgınlarla mücadele konusunda dünyanın geri kalan ülkelerine göre filyasyon, tecrit, takip ve test yapma konularında daha tecrübeli. Halihazırda sahada olan toplum sağlığı görevlileri çocuk felci, Ebola, sıtma için düzenli ziyaret ettikleri köyleri korona salgını ile ilgili hızlıca bilgilendirmenin avantajını yaşıyor. Halk da salgını ciddiye alıyor. Henüz mücadele bitmedi. Kolektif histeriyi harekete geçiren koronavirüs salgını 2021 yılında da etkisini hissetirecek. Kuzey yarımküre kışa girerken kontrol altına aldığı salgında vaka sayıları yeniden zirvede. Umalım da Afrika kıtası yazın ardından rehavete kapılmasın ve bilim insanlarını olumlu yönde şaşırtmaya devam etsin. elifgunsel@yahoo.com