03 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 6 EKİM 2020 SALI EĞİTİM 2, 3, 4, 8 VE 12. SINIFLARDAKİ ÖĞRENCİLER İÇİN YÜZ YÜZE EĞİTİMİN BAŞLAMASI KARARI ALINDI Ders zili 12 Ekim’de çalacak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, okulöncesi ve birinci sınıfların ardından 2, 3, 4, 8 ve 12. sınıfların da yüz yüze eğitime başlayacağını açıkladı. Özel okullar ile uygun görülen köy okullarının da yüz yüze eğitime başlayabileceğini söyleyen Erdoğan, bilgisayar ihtiyacı olan öğrencilere, 500 bin tablet dağıtılacağını kaydetti. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “12 Ekim Pazartesi, tüm ilkokulları, köy okullarını, 8. ve 12. sınıflar ile özel gereksinimli çocuklarımızın okullarını açıyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, Covid19 salgını sürecinde çalışanlara ve dar gelirli kesimlere yapılan karşılıksız ödemelerin 38 milyar liraya ulaştığını, kısa çalışma ödeneğinden faydalanan 3.5 milyon çalışana bugüne kadar 20 milyar liranın üzerinde kaynak aktarıldığını belirtti. Okulöncesi ve birinci sınıfların yüz yüze eğitime başladığını anımsatan Erdoğan, “2, 3, 4, 8 ve 12. sınıflarda da yine belirlenen kurallar dahilinde yüz yüze eğitime geçilecek. Ayrıca özel eğitim okulları ile il hıfzıssıhha kurullarının uygun bulduğu köy okullarında da yüz yüze eğitimin önünde herhangi bir engel olmadığı görülmüştür” açıklamasını yaptı. Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, bilgisayar ihtiyacı olan öğrenciler için çalışma yürüttüğünü belirterek “İlk etapta 500 bin öğrencimize ücretsiz tablet bilgisayar vereceğimiz süreci başlattık. Önümüzdeki haftadan itibaren peyderpey bu tabletleri dağıtmaya başlıyoruz” ifadelerini kullandı. Yerli aşı geliştirme çalışmalarına da değinen Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemizde 13 ayrı aşı geliştirme çalışması başlatılmıştı. Bunlardan iki ayrı kategorideki 5 tanesi insan çalışmaları safhasına yaklaştı. Üretim konusunda da altyapısı uygun bir firmamızın ayda 20 milyon doz kapasitesi bulunuyor. İkinci bir firmamızın da üretim altyapısını tamamlamasıyla bu rakam ayda 50 milyon dozun üzerine çıkabilecek. İnsan çalışmalarından biri için önümüzdeki hafta 1000 doz aşı üretilmiş olacak.” ‘Akdeniz’de doğalgaz’ iması Türkiye’nin çektiği sıkıntıların karşılığını çok yakında her alanda alacağını, Karadeniz’deki doğalgaz keşfinin ardından Akdeniz’den de yakın zamanda güzel haberler beklediklerini kaydetti. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, yüz yüze eğitime yönelik alınan yeni kararlara ilişkin bugün basın açıklaması düzenleyeceği açıklandı. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Sözleşmeli öğretmen’lere ilişkin sorunlu uygulamalar Sayıştay raporuna yansıdı... Gün dolmadan kadro Rapora göre, sözleşmeli öğretmenlerin bir kısmı, üç yıllık zorunlu çalışma sürelerini tamamlamadıkları halde yer değişikliği yaparken, bazı sözleşmeli öğretmenler, üç yıl aynı yerde görev yapmadıkları halde kadroya geçirildi. ÇOCUKLAR VE ANNEBABALARA ÖZEL ATÖLYE ÇALIŞMALARI SEFA UYAR Sayıştay, Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) ilişkin denetim raporunda, sözleşmeli öğretmenliğe ilişkin bugüne değin yapılan eleştiriler, peşpeşe sıralandı. Rapora göre, sözleşmeli öğretmenlerin bir kısmı, üç yıllık zorunlu çalışma sürelerini tamamlamadıkları halde yer değişikliği yaparken, bazı sözleşmeli öğretmenler, üç yıl aynı yerde görev yapmadıkları halde kadroya geçirildi. Sağlık mazereti ile yer değişikliği talebi karşılanan sözleşmeli öğretmenler arasında ise 4 günlük öğretmenin de yer alması dikkat çekti. Sayıştay’ın, MEB 2019 Denetim Raporu, Meclis’e sunuldu. Öğretmen kadrolarının ihtiyaç planlaması çerçevesinde dengeli dağıtılmadığı saptaması yapılan raporda, mevcut yetişmiş insan kaynağı ve buna bağlı olarak mali kaynakların verimli kullanılamadığı aktarıldı. Raporda, “Bakanlık tarafından kadrolu öğretmenlerin ülke genelinde dengeli bir biçimde dağıtılamaması, norm kadro fazlası öğretmen sorununun aynı ilçede ve aynı alanda dahi çözülememesi, öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla sözleşmeli ve ücretli öğretmen istihdamına gidilmesi beşeri kaynakların yanı sıra mali kaynakların da etkin kullanılmaması anlamına gelmekte” denildi. ‘Sistemik bir sorun’ Raporda, “sözleşmeli öğretmenlerin sayısının hızla artmasının, fiili soruna bir çözüm olarak getirilen modelin büyük ölçüde başarılı olduğunu ortaya koyduğu” kaydedilirken, sözleşmeli öğretmenliğin işleyişine ilişkin aksaklıklar da saptandı. Rapora göre, sözleşmeli öğretmenlerin bir kısmının, üç yıllık zorunlu çalışma sürelerini tamamlamadıklaTÜM AILE EĞITIMDE İzmir Büyükşehir Belediyesi bugünden itibaren okulöncesi çocuklar, 714 yaş grubundaki öğrenciler ve annebabalarla çevrim içi atölye çalışmaları yürütecek. Sosyal Projeler Daire Başkanlığı’na bağlı Aile ve Çocuk Hizmetleri Şube Müdürlüğü’nce hazırlanan programla, anne, baba ve çocukların bütünlüklü bir eğitim döngüsüne dahil edilmesi hedefleniyor. Programlar, 18 eğitmen, 22 çocuk gelişim uzmanı, 10 psikolog/psikolojik danışman ve 8 sosyologdan oluşan ekiple gerçekleştiriliyor. rı halde sağlık ve aile birliği mazereti ile yer değişikliği talepleri karşılanırken, bazı sözleşmeli öğretmenler, üç yıl aynı yerde görev yapmadıkları halde kadroya geçirildi. Üç yıllık çalışma süresi dolmadan yer değiştiren sözleşmeli öğretmen sayısının yıldan yıla arttığı kaydedilen raporda, 2019’da 3 yıl için sözleşme imzalayıp aynı yıl içerisinde yeri değiştirilen öğretmen sayısının 97 olduğu belirtildi. Raporda, “Sözleşme imzalandıktan sadece 4 gün sonra sağlık mazereti ile yeri değiştirilen öğretmen bulunması, yasal düzenlemelere aykırılığın ötesinde sistemik bir sorun olduğunu göstermekte” ifadeleri kullanıldı. Öte yandan, raporda, yer değiştiren sözleşmeli öğretmenlerden bazılarının yeni görev yerlerinde aynı alanda norm fazlası öğretmen bulunduğu, norm fazlası öğretmen bulunan bir alana sözleşmeli öğretmen atanmasının yasal olarak mümkün olmadığı belirtildi. l ANKARA KAMPUSTA SEVGİ NÖBETİ İzmir Ekonomi Üniversiteli (İEÜ) akademisyen ve öğrenciler, salgın koşullarının da etkisiyle mama ve su bulmakta zorlanan, sağlık ihtiyaçları için kendilerine uzanacak yardım elini bekleyen sokak hayvanları için “sevgi nöbeti” başlattı. Üniversite yönetimi de her ay yaklaşık 200 kilo mama desteği sağlıyor. Gönüllü ekipte yer alan Yabancı Diller Yüksekokulu Fransızca öğretim görevlisi Sedef Ahuoğlu, güçleri yettiği kadar sokak hayvanlarına destek olacaklarını belirterek yaptıklarını şöyle anlattı: “Bu ay içinde 8 canlımızı kısırlaştırdık. Kampusumuzda bulduğumuz yaralı bir karganın tedavi edilmesini sağladık. Acil durumlara karşı, üniversitemizde hayvanseverlerin ulaşacağı özel bir ‘yardım kiti’ oluşturduk.’’ KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ’NDE ÇALIŞANLARA ‘REZİLYANS ATÖLYESİ’ YAPILDI Zor zamanlara nasıl dayanırız? İstanbul Kültür Üniversitesi, akademik ve idari personeline yönelik “Rezilyans Zor Zamanlarda Dayanıklılık ve Esneklik” atölyesi düzenledi. Çevrimiçi düzenlenen atölyede, yönetici koçu Dr. Bahar Akıngüç Günver ve danışman Belkıs Kazmirci konuşmacı olarak yer aldı. İKÜ Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Bahar Akıngüç Günver, “Kurumları dayanıklı kılan, zamanı ve mekânı aşma gücünü veren, mücadele ruhunu besleyen onu şekillendiren insanlardır. Kültür ailesi olarak üniversitede 23, kolejde 60 yıldır amacımıza, misyonumuza ilişkin farkındalığı yüksek bireylerle çalıştık. Zamanı aşabilme gücü ve cesareti biraz da burada gizli. Şu dönemde kolay zamanlardan geçmiyoruz. Bireysel olarak yaşamdaki rollerimizin hepsi belli testlerden geçiyor” dedi. Beceriler önemli Belkıs Kazmirci, “Bu dönem hepimizin rezilyans becerilerimizi geliştirmemiz; daha dayanıklı ve esnek olmamız gerektiğini bize gösterdi. Rezilyans becerileri kişinin hem doğuştan gelen hem de sonradan öğrendiği özelliklerdir. Düşmemek mümkün değil. Ancak düştükten sonra esas mesele kalkıp yola devam edebilmek. Rezilyansın psikolojik anlamı da bu. Çabuk iyileşebilmek, eski formuna geri dönebilme, dönüşme ve gelişme. Rezilyansın anlamı ise kişinin olumsuzluklara karşı hazırlıklı olabilmesi, zor koşullara uyum sağlaması ve kendini güçsüz hissettiği anlarla başa çıkabilmektir” diye konuştu. ‘VUCA Dünyası’ ABD ordusunun, askerlerini belirsiz durumlar için hazırladığı “Vuca Dünyası” kavramından söz eden Kazmirci şöyle devam etti: “Vuca, değişkenlik, belirsizlik, karmaşa ve tanımlanamazlık anlamlarına geliyor. Biz de şu anda bir bilinmezin içindeyiz ve haliyle kaygılıyız, korkuyoruz. Kendimizi birden, önümüzdeki 10 yıla yayılacağını düşündüğümüz dijital değişimin, dönüşümün içinde bulduk. Elbette bu pandemi bir gün sona erecek ancak VUCA bitmeyecek. Çünkü sözünü ettiğimiz değişim hızlanarak devam edecek. Bu durumda yapmamız gereken ise sakin ve soğukkanlı olmak. İyimser olmak rezilyansın önemli bir parçası. Kişinin dayanıklı olabilmesi için taşıması gereken özellikleri ise ‘vazgeçmemek’, Belkıs Kazmirci ‘esneklik’, ‘sakinliği korumak’ ve ‘çeviklik’. Rezilyans özellikleri, ‘yaklaşım’, ‘farkındalık’ ve ‘enerji yönetimi’ ile geliştirilebilir. Gerçeği kabullenin, dikkat, zaman ve enerjinizi seçerek yönlendirin. Anlamlı bir amacınız olsun. Sorumluluk alın ve eyleme geçin. Farkındalık ve zihin yönetimine yatırım yapın. İyi yaşam alışkanlıkları geliştirin. Deneyimlerden öğrenin.” Hepatit C virüsünü bulanlara Nobel, ama aşısı hâlâ yok! Peki, korona?.. Yine geldik aşı konusuna dayandık. Nobel Ödülleri Komitesi (50 profesör) bu yılki Tıp/Fizyoloji ödülünü, Hepatit C gibi çok önemli bir küresel salgın hastalığın virüsünün keşfine verdi. Ama aşısı hâlâ bulunamadı, geliştirilemedi. Virüsü keşfedenler: Harvey J. Alter (Amerikalı), Michael Houghton (İngiliz, Kanada’da çalışıyor) ve Charles M. Rice (Amerikalı). Bugüne kadar 111 Nobel Tıp Ödülü verildi, bu ödüller 222 kişi arasında paylaştırıldı. Hepatit C virüsünün keşfi 1980’lerde yapıldı. Türker Kılıç Hoca hatırlattı, hâlâ aşısı bulunabilmiş değil. 3040 yıldır Hepatit C aşısı yok. Aşı geliştirmenin çok zor olduğunu belirtmek için vurguluyorum. Bulunsaydı, muhtemelen Nobel verilecekti! 1960’larda Baruch Blumberg, Hepatit B virüsünü keşfetmiş ve keşif, teşhis testlerinin ve etkili bir aşının geliştirilmesine yol açmıştı. Blumberg, bu keşif için 1976’da Nobel Fizyoloji /Tıp Ödülü almıştı. Gerçi aşıyı geliştirenlere değil, virüsü keşfeden temel bilimsel araştırmaya verilmişti. Hepatit kan hastalıkları içinde en önemlisi C olanı. Karaciğer kanserine ve siroza yol açıyor. Kan yoluyla bulaşıyor. Dünyada yılda 1.4 milyon kadar insanı öldürüyor. Tedavisi yok, daha doğrusu belirtilerine karşı tedavi seçenekleri var. Nobel Komitesi açıklamasında diyor ki: Büyük bir küresel sağlık sorunu olan ve kanla bulaşan hepatite karşı mücadelede Hepatit C virüsünü keşfedenler, viral hastalıklara karşı devam eden savaşta önemli bir başarı sağladılar... 40 yıldır aşısı yok Bu bilim insanlarının C virüsünü keşifleri ise başlı başına bir başka öykü. Fakat güncel açıdan baktığımızda hâlâ bir aşısı yok. Acaba dünyada Hepatit C’ye karşı aşı geliştirmek için nerelerde, kimler çalışıyor, bilmiyoruz. Mesela bugün koronavirüse karşı yüzlerce aşı çalışması dünya çapında sürdürülürken, Hepatit C için ne kadar kaynak ayrılıyor ve neden bir aşı geliştirilemedi 40 yıldır, bilmiyoruz. Sadece Hepatit C taşıyıcısı olanlarımız var, hastalık belirtisi göstermiyor ama taşıyıcı, dolayısıyla bulaştırıcı da! Gerçi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya kalsa, taşıyıcı olup da hastalık belirtisi göstermeyenler “hasta sayılmıyor”.. Ama C taşıyıcısı olup da bunu bilmeyen on binler var ve bunlar hastalığı kan yoluyla yayabiliyorlar. Korona ve Hepatit C aşıları Aşıya dönelim tekrar: Hepatit C’ye karşı henüz aşı geliştirilememesi, koronavirüse karşı da yakın zamanda geliştirilemeyeceği anlamına tabii ki gelmiyor. Çünkü dünyanın en gelişmiş laboratuvarları işin içinde ve milyarlarca dolarlar da hizmetlerinde!.. Acaba Hepatit C aşısı için de böyle bir seferberlik yapılsaydı, şimdiye kadar aşı bulunamaz mıydı? Fakat olayın bir başka yönü de aşı geliştirmenin ne kadar zor olduğuyla ilgili. Ceşitli hastalıklara, virüslere, bakterilere karşı aşı geliştirme onlarca yıl aldı, bazıları 40 yıl. Milyarları akıtır, bilimi seferber edersiniz ama uygun aşıyı bulamayabilirsiniz. Sadece bazı belirtileri yok eden aşı ile de yetinebilirsiniz. Bilmiyoruz hiçbir şey henüz. Gelelim şuna: Nobel Komitesi, C virüsünü bulanlara Nobel verdi. Peki, acaba aşıyı bulanlara da verir mi? Hepatit C virüsünü etkisiz hale getirmek, bu alandaki mücadelede daha önemli ve daha etkin sonuçlar verir, dolayısıyla Nobel’i hak eder. İnsanları kurtaracaktır. Aşıyı bulan Nobel alır Peki, koronavirüse karşı gerçekten virüsü tamamen etkisizleştirecek bir aşı geliştirilse Nobel ödülü alır mı? Bence alır. Dünyada her şeyi değiştiren bir virüsten bahsediyoruz! Dünkü yazıma geri dönüp bir bakın derim. Aşı çalışmaları üzerine endişeleri paylaşmıştım. Yine de aşı üzerine çalışan bir bilim insanımızın da görüşlerini paylaşayım şurada: “Genel olarak şöyle bakıyorum aşı konusuna. Koruyucu bir aşı, bulan bilim insanlarına muhtemelen Nobel ödülü getirir. Aşıyı buldum diyen firmanın hisse senetleri, aşıyı bulduk diyen siyasetçinin de popülaritesi tavan yapar. Bu kadar getirisi olan bu süreçte, bilim adamı da şirket yöneticisi de siyasetçi de kolayca hata yapabilir. Bence aşıyı bulmak dekatlon yarışı gibi bir şey. Çeşitli aşamaları var. Önemli olan yarışı tamamlayabilmek. Şu anda denemeleri çok ilerlemiş olan aşılar dahil, yarışı kimin ya da kimlerin kazanacağını tahmin etmek çok zor...” İnsanlığa hizmet edenlere selam olsun buradan. 46084648820 TC KİMLİK NUMARALI ‘HAKKI ŞAHİN’ ADINA 19.09.2016 TARİHİNDE ÜSKÜDAR 14. NOTERDEN ONAYLATILMIŞ İŞLETME DEFTERİ İLE, 24.08.2016 TARİHİNDE ÜSKÜDAR 14. NOTERDEN ONAYLATILMIŞ (150 ARASI) GİDER PUSULASI KAYBOLMUŞTUR. HÜKÜMSÜZDÜR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear