23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 11 3 EKİM 2020 CUMARTESİ Hem hain hem Netflix dizisinin başrolünde Sarah Paulson yer alıyor. merhametli Her karede nefis bir estetik, muhteşem bir sinematografi ve başrolde hemşire ‘Mildred Ratched’ karakterine hayat veren Sarah Paulson’ın güçlü oyunculuğuyla televizyon dehası Ryan Murphy’nin yeni dizisi ‘Ratched’, kesinlikle tadına doyulmaz bir ‘film noir’ nostaljisi. İyi bir sinema izleyicisi, yönetmen Milos Forman’ın “Ken Kesey” romanından uyarlanan ve “en iyi film ödülü” dahil olmak üzere 5 Oscar ödüllü “Guguk Kuşu” (One KONUK Flew Over the Cuckoo’s YAZAR Nest) filmini ezbere biCENK ERDEM lir. Elbette filmde Jack Nicholson’ın Oscar ödüllü performansı unutulmaz ama Ryan Murphy’nin son harikası “Ratched”, Guguk Kuşu’nda vaktinde Louise Fletcher’ın canlandırdığı ve Oscar kazandıran zalim hemşire Ratched karakterinin kurgusal geçmişini hayal ediyor. Televizyon dehası Ryan Murphy’nin yayımlanır yayımlanmaz tüm dünyada en çok izlenen Netflix dizisi olmayı başaran ve bu başarısını tam 1 hafta boyunca sürdüren gerilim dizisi “Ratched”, daha en başından sizi yarattığı dünyanın içine çekmeyi başarıyor. Her karede nefis bir estetik, muhteşem bir sinematografi ve başrolde hemşire “Mildred Ratched” karakterine hayat veren Sarah Paulson’ın güçlü oyunculuğuyla “Ratched”, kesinlikle tadına doyulmaz bir “film noir” nostaljisi. Dizi, 1947’de Kuzey Kaliforniya’da, Dr. Richard Hanover (Jon Jon Briones) ve başhemşire Betsy Bucket (Judy Davis) tarafından yönetilen bir psikiyatri hastanesinde geçiyor. Sarah Paulson’ın manipülatif bir yolla hastaneye kendini hemşire olarak aldırmasıyla macera başlıyor. Bir ev dolusu rahibi katleden ve kliniğe getirilen katil Edmund Tolleson’ın (Finn Witrock) arkasındaki hikâye ortaya çıktığında dizinin rengi değişiyor. Dizinin psikiyatri tarihi açısından değerli hikâyeleri arasında hidroterapi ve lobotomi gibi tartışmalı “tedavilere” atıflar var. Üstelik Ryan Murphy yine aktivist damarıyla LGBTQ + profillerinin cezalandırıldığı, eşcinselliğin hastalık olarak görüldüğü yakın geçmişi de gözler önüne seriyor. (Eşcinsellik, 1973’te ABD’de bir ruh hastalığı olarak sınıflandırılmaktan çıkarılmış, 1990’da da Dünya Sağlık Örgütü aynı kararı almıştı.) Sharon Stone’un dönüşü... Murphy’nin prodüksiyonlarında dönem efsanelerini yeniden ekrana kazandırma alışkanlığı fazlasıyla Tarantino’yu anımsatıyor. Bu dizide de Sharon Stone efsanesi geri dönüyor. Stone, tıpkı American Horror Story dizisinin “Apocalypse” sezonunda, “Hanedan” dizisinin efsane televizyon karakteri Alexis’e can veren Joan Collins gibi kült bir karakterle karşımıza çıkıyor. Ancak Stone, Murphy’nin ellerinde American Horror Story serisinin şöhretini daha da yukarı taşıyan Jessica Lange gibi değerlendirilebilir. Murphy’nin Stone için tasarladığı Lenore Osgood karakteri öyle büyüleyici ki. Ryan Murphy yine abartılı ama nefis bir karakter yaratmış. Stone, intikam hissiyle tutuşan ve yıkıcı olduğu gibi aynı zamanda kırılgan bir kalbi muhteşem oynuyor. Dizi yer yer karakterlerinde ya da hikâyede abartılı tarafa geçiyor, ancak kitsch tarafı da kurdukları dünyada harika işliyor. Tüm bunların yanı sıra dizi, sunduğu onca cinayete, entrikaya, sırlara ve tempoya rağmen izleyiciye müthiş bir incelikle karakterlerin dünyasına girme fırsatı da yaratıyor. Charlotte karakteri gibi sürpriz karakterler bir anda dizinin merkezine oturuyor. Sarah Paulson’ın kusursuz oyunculuğuyla hemşire Ratched’in hain, manipülatif yönüyle merhametli yönü arasında kurduğu denge hayranlık uyandırıyor, Lou Elyrich imzalı kostümler de cabası. ‘İstanbul’da Bir Sonbahar Kabaresi’ İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Covid19 nedeniyle çalışmalarına ara vermek zorunda kalan sanatçılara destek olmak ve İstanbulluları tiyatro ile buluşturmak amacıyla düzenlediği “İstanbul’da Bir Sonbahar Kabaresi” etkinlikleri devam ediyor. 3 Ekim Cumartesi ve 4 Ekim Pazar günü Beykoz Çayırı, Üsküdar Sahil Parkı, Bakırköy Sahil Parkı ve Şişli Habitat Parkı’nda sahnelenecek oyunlar tiyatroseverlerle buluşacak. “Hipokrat Yemini, Sokak Davası, Orijinal Günahlar, Kuvayi Milliye Destanı, Bar Psikoloğu” gibi yetişkin oyunlarının yanı sıra “Baloncu Bobo, Ay Macerası, Zımbırtı, Kaplumbağa ve Tavşan, Neşeli Ada” çocuk oyunları da hafta sonu sahnelenecek oyunlar arasında yer alıyor. Gündüz’den anlamlı çalışma Müzisyen Burak Gündüz’ün ikinci şarkısı “Zul” yayımlandı. Şarkının sözlerinden ilham alınarak Vahap Şen yönetmenliğinde çekilen klipte ise sokağa atılan bir köpek ve terk edilen bir insanın beklenmedik karşılaşması konu alınıyor. Hayvan Hakları Yasası’nın çıkması için açık bir çağrı olan bu klipten elde edilecek tüm gelir, barınaktaki hayvanlar yararına bağışlanacak. 2 BIN YILLIK ‘ROMA YOLU’ BULUNDU Aigai antik kentindeki kazılarda 2 bin yıllık “Roma Yolu” ortaya çıkarıldı. Manisa’nın kırsal Köseler Mahallesi’nde, MÖ 8. yüzyıldan günümüze kadar ayakta kalan, Aiollerin yaşadığı Aigai antik kentinden çıkarılan yolun İzmir Aliağa ilçesi Yenişakran Mahallesi’nden Manisa’ya kadar uzandığı ve 60 kilometre olduğu tahmin ediliyor. Bir kentten diğerine Manisa Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Aigai Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin, bulunan antik yolun, İzmir Aliağa’daki Kyme antik kenti ve Temnos antik kenti ile bağlantılı olduğunu söyledi. Bavul dergi, Marquez dosyasıyla raflarda Popüler kültür ve edebiyat dergisi Bavul dergi, Ekim 2020 sayısında Gabriel Garcia Marquez kapağıyla raflardaki yerini alıyor. Derginin bu dosya konusunda, “Gabriel Garcia Marquez’le Konuşmalar” kitabının çevirmeni Osman Akınhay, Güney Amerika edebiyatı üzerine çalışmalar yürüten yazar ve çevirmen Tozan Alkan ve yazar Evrim Kuran’ın yazıları yer aldı. Geçen ay yaşamını yitiren Birol Ünel hakkında sinema yazarı Halil İbrahim Sağlam yazarken, 13 Ekim 1987’de yitirdiğimiz şair Nilgün Marmara’yı ise dostu, şair Haydar Ergülen kaleme aldı. Kapak çiziminde Ethem Onur Bilgiç’in imzası olan derginin 61. sayısında ayrıca Şükrü Erbaş, Ataol Behramoğlu, Emre Kongar, Nejat İşler, Güvenç Dağüstün, Murat Ertel, Erdal Güney, Evrim Kuran, Mehmet Said Aydın, Aydilge, Arzu Erkan Yüce ve Ayşen Şahin gibi isimler bulunuyor. Lil Zey’den iki şarkı Rap müzisyeni Lil Zey, yeni şarkıları “Zor” ve “Zor II”yi Universal Müzik Türkiye etiketiyle ve video klibiyle beraber dinleyicilerle buluşturdu. Şarkıların yapım aşamasına birçok müzisyenin eşlik ettiği belirtildi. Lil Zey’e eşlik eden isimler Muerte Beatz (Murat Tekin), EEI (Emin Erdem İnanç), Simülasyon (Görkem Yılmaz) ve JustSayin (Özcan Sayın) oldu. Lil Zey, 2021 yılında yeni albümünü yayımlamayı planlıyor. Korkudan korkmak Ankara’ya gittiğimde uğradığım Kalem Yayınları’ndaki dostlarım Kapitalizmde Korku adlı bir kitabı vermişti (1987). 12 Eylül’ün saldığı korku hâlâ etkisini sürdürüyordu ve hasarlarını onarma çabasındaydık. Sıkıyönetim sözde bitmişti ama baskı düzeni kurumlarıyla, yasalarıyla, işbirlikçileriyle, yeni yaşama biçimi dayatmasıyla, egemen kılmaya başladığı değerleriyle insana, düşünceye, özgürlüklere karşı donanmış olarak karşımızdaydı. Kapitalizmde Korku Trenle İstanbul’a dönerken bitirdim kitabı. Çok etkilemişti beni. Notlar almış ve bu kitabı tüm eylül yorgunlarının okumaları gerektiğini düşünmüştüm. Korkuya karşı bir bildirge gibiydi kitap. Özellikle de yaşadığımız dönemle müthiş örtüşüyordu. En gereksinmemiz olduğu dönemde dilimize kazandırılmış olan Dieter Duhm’un bu yapıtını günlerce elimden bırakamamıştım. Aziz Nesin’e Kapitalizmde Korku’yu okuduğumu, çok beğendiğimi söyledim. O da kitabı çantasından çıkarıp gösterdi. Çok sevdiğini, hakkında bir yazı yazmaya başladığını söyledi. Bu söyleşimizden birkaç gün sonra Aziz Nesin, Korkudan Korkmak adlı yazısının fotokopisini bana vermek inceliğini gösterdi ve ilk kez ben okudum. Aziz Nesin ve Korkudan Korkmak Kapitalizmde Korku adlı kitabın kendisinde yarattığı zengin çağrışımlar nedeniyle yazdığı bu yazıyı ertesi yıl yayımlanan Korkudan Korkmak adlı kitabının ana yazısı yapmıştı Aziz Nesin. Onun “Tadına ve beğenisine vardığı bir şeyi insanın başkalarıyla (sevdikleriyle) üleşmek istemesi insancıl bir duygudur. Kapitalizmde Korku’yu okuduktan sonra ben böyle bir duyguya kapılmış bulunuyorum. Bu yararlı kitabı ne denli çok kişi okursa, ben de o denli iyi bişeyi başkalarıyla üleşmenin sevincini yaşayacağım” diyerek yazdığı yazı bile nasıl değerli bir yapıtla buluştuğumuzu gösteriyordu. Bir kitabın çağrışımı Aziz Nesin, “İster bilim, ister yazın yapıtı olsun, içeriğine katılayım ya da katılmayayım, okuduğum kitap bende ne kerte zengin çağrışımlar uyandırıyorsa, o kitap benim için o kerte değerlidir” görüşünden yola çıkarak 12 Eylül sonrası toplumu saran korku dalgasının aşılmasında bu kitaptaki düşüncelerin işe yarayacağından başlamıştı 30 sayfalık bu yazısına. Kitabı tanıtırken 12 Eylül’ün korku ortamının aşılmasında nelerin yapılması gerektiği konusundaki görüşlerini aktarmıştı. “Dünyanın en korkak varlığı sermaye” düşüncesiyle ilgili örnekler vermiş, “Korkutanların korkuttuklarından daha korkak oldukları”nı, “göz bağlayan işkencecilerin korktukları için bu eylemi yaptıkları”nı söylemiş ve eklemişti: “Korkutanların bağırıp çağırmaları, zorbalık ve işkence etmeleri, karanlıkta mezarlıktan geçen insanın şarkı söyleyerek yiğitlik taslamasına benzer.” Korkuyu yenerek özgürleşmek Paul Eluard, “ozan, esinlenendir” diyor. Aziz Nesin’e esin kaynağı olan yapıt, insanın korku, yalan ve şiddet üzerine kurulu dünya düzeninden kurtulması için kendisine soracağı, “Bu düzenden nasıl kurtulurum, kurtulmak için bana düşen bir görev ve sorumluluk var mı, bunun için neler yapabilirim” gibi sorulara karşılıklar arıyor. Korkudan kurtulmanın özgürleşmek olduğu düşüncesiyle çevirmen Sargut Şölçün’ün önsözünün son cümlesini aktarıyorum: “Kapitalizmde yaşayıp da ona tek başlarına bile olsa, alternatif olabilen insanlar vardı Türkiye’de. Her şeye rağmen yine de var bu insanlar. Bu kitabı çevirirken onları düşündüm hep. Bir de tabii, yetişmekte olan kuşakları...”    Hümeyra ‘Türk Pop Tarihi Eski 45’likler’ (Ada Müzik) Her ne kadar yeni kuşaklar ona ekseri TV dizilerinden aşina olsa da Hümeyra, komplike bir sanatçıdır. Besteci, söz yazarı, şarkıcı, yorumcu, sinema oyuncusu, tiyatrocu diye uzar gider kariyeri. Diskografisi de hiç kısa değildir, uzun olduğu kadar da önemlidir. 1968 yılında elindeki akustik gitarıyla başlayan plak kayıtları, Hümeyra’nın (kesintili de olsa) başarılarla dolu müzik hayatının ilk adımıydı. Ada Müzik’in “Türk Pop Tarihi Eski 45’likler” serisinin ilk albümü olan Hümeyra, 1998 yılında kaset ve CD formatında çıkmıştı. Şimdi ise ilk kez plak olarak elimizde, 180 gram ve açılır kapakla. Bu plak, Hümeyra’nın 1969 1979 yılları arasında çıkmış 45’lik plaklarından yapılmış olsa da aslında 30 yıllık müzik kariyerinin güzel bir özeti olarak da görülebilir. Zira yaşı müsait herkesin mutlaka bildiği, çoğunu ezbere söylediği şarkılar bunlar: “Sessiz Gemi”den “Otuzbeş Yaş”a, “Olmasa (Güzelliğin On Para Etmez)”dan “Kördüğüm”e, “Merdiven”den “Gurbet’e... Kimileri anımsayacak ve yeniden sevecek, kimileri de keşfedecek. Evladiyelik 15 şarkı, bir de plak boyutlarında kaset ve CD’ye göre çok daha etkileyici görünen muazzam bir kapak. Arşive alıp yıllarca dinleyeceğimiz bir albümden daha ne bekleriz ki... muratbeser@muratbeser.com Nilgün Onatkut ‘Aşkın Yolu’ (Buğu Yapım) Nilgün Onatkut, 1967’de Hafta Sonu gazetesinin düzenlediği ilk Altınses Yarışması’nda hem jürinin hem de halkın birincisi seçilmiş; ödül olarak ilk 45’liğini yapmıştı. Bir yıl sonra Doruk Onatkut ile evlenmiş ve eşinin orkestrasında solist olarak çalışmaya başlamıştı. Stüdyo solistliği yapmış, 1982 yılında Beş Yıl Önce On Yıl Sonra topluluğunda solo vokal olmuştu. Bu topluluk, Eurovision’da o güne kadarki en yüksek puanı almış, beş longplay yapmıştı. 1991 yılında bir albüm yapan Nilgün Hanım, o günlerden bu yana sahnelerde görünmüş ama seyrek şarkı üretmişti. Şimdi üç şarkıdan oluşan yeni bir kısaçalar (EP) çıkardı. Şarkıların sözü ve müziği Selim Öztunç’a, düzenlemeleri oğlu Uğur Onatkut’a (Yüksek Sadakat) ait. Nilgün Hanım’ı solo şarkılarından ya da Beş Yıl Önce On Yıl Sonra’nın solisti olarak tanıyan kuşak, bu ülkedeki pop müzik tarihinin en mesut zamanlarını yaşamış demekti. İnsanların birileri hakkında nefret değil, aşk şarkıları yazdıkları dönemin kalabalık sepya fotoğrafından bize bakan Nilgün Hanım ise bu kalabalıkta yer alan en güzel seslerden birisiydi. Nostaljik bir ruhla okunmuş tadımlık bu üç şarkı şimdilik hafızamızı tazelesin, ama gönül ister ki ardından doyumluk bir de albüm gelsin. Tasarım Bienali’ne geri sayım İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından VitrA sponsorluğunda düzenlenen 5. İstanbul Tasarım Bienali, 15 Ekim’de başlıyor. Küratörlüğünü Mariana Pestana’nın yürüttüğü, “Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım” başlıklı bienal, sergi mekânlarında, İstanbul sokaklarında ve dijital ortamda farklı ülkelerden ve farklı disiplinlerden katılımcıların projelerine ev sahipliği yapacak. Bienal kapsamında Pera Müzesi’nde yer alacak müdahaleler ve ARK Kültür’de ziyaret edilebilecek araştırma projeleri arşivi, 15 Kasım’a kadar açık olacak. İstanbul sokaklarına yayılacak müdahaleler, araştırma projeleri ve video serileri ise 30 Nisan 2021’e kadar gelişerek devam edecek. Araştırma projeleri ve dijital projeler altı ay boyunca dünyanın her yerinden takip edilebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear