25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
! HABER Meydan okuyuş BILIM INSANLARINDAN BILIMSEL OLMAYAN KONGREYE TEPKI SEFA UYAR Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılan ve cemaat ile tarikat destekli vakıflar tarafından da desteklenen 4. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi, akademisyenlerin tepkisini çekti. Felsefeci / ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, akademik ve bilimsel araştırmanın, belirli bir inanç, mezhep, ideoloji ya da siyasi görüşten arınmış, yansız, nesnel ve olgusal olması gerektiğine dikkat çekti. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin, bilim ve uygarlığı ayaklar altına aldığını ve bu konuda yalnız olmadığını söyleyen Filiz, “Üniversite, bilimi dinle, dini bilimle istismar etmenin apaçık bir örneğini vermiştir. Uluslararası bir kongrede, tek yanlı, iknaya, propagandaya ve önyargılara bağlı hiçbir sav ve görüş, karşıtı olmadan tartışılamaz, dayatılamaz” dedi. ‘FETÖ’NÜN KÖKÜ SESLENDIRILIYOR’ Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal’ın, “Son iki yüzyıldır tüm eğitim sistemleri iman esaslarını yıkmayı esas alan pozitivizm, materyalizm ve komünizm gibi cereyanların tesiri altında kalmıştır” sözlerini anımsatan Filiz, şunları kaydetti: “Üniversitelerimizin dünya sıralamalarında hak etmediği yer, bilimle savaşan bu tür kongrelerin ve zihniyetlerin eseri. Siyasal, ekonomik ve toplumsal öğreti olan komünizm ile ateizmi ve pozitivizmi aynı kategoride sayıp aralarında ‘imana dayalı eğitim sistemini yıkmaya’ programlanmış bir anlaşma varmış gibi karşısına din ve inancı konuşlandırmak, ortaçağda bile görülmemiş bir zihin ve düşünce katliamıdır; bilgi ve bilim cinayetidir. Saidi Nursi’nin bir bilim insanı ve iman kurtarıcısı olarak gösterilmesi ise FETÖ’nün kökünün, Fethullah’ın ustasının fikirlerinin ne acıdır ki üniversitelerimizde elini kolunu sallayarak ulu orta seslendirilmesi demektir. Bilimin ve akademinin nasıl cehalet tarikatı elinde can çekiştiğini görüyoruz.” ‘KURUMSALLAŞMAYA ÇALIŞMAKTA’ Son dönemde materyalist, pozitivist ve ateist gibi kavramlar üzerinden eleştiriler yapıldığını anımsatan Filiz, tarikat ve cemaatlerin, Tevhidi Tedrisat Yasası’na aykırı, yasadışı ve bilimdışı eğitim ve öğretim faaliyetlerini meşrulaştırmak için kendilerini eleştiren herkesi bu kavramlar ile yargıladığını, suçladığı ve hatta hedef gösterdiğini belirtti. Felsefeci / ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz: “Saidi Nursi’nin bir bilim insanı ve iman kurtarıcısı olarak gösterilmesi, FETÖ’nün kökünün, Fethullah’ın ustasının fikirlerinin üniversitelerimizde elini kolunu sallayarak ulu orta seslendirilmesi demek.” Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar kongrenin, tarikat ve cemaatlerin, özellikle de Nurculuğun etki alanını gösterdiğini söyleyerek “2016’daki darbe girişiminden çıkarılacak o kadar ders varken bu dersin çıkarılmamış olması iç karartıcı” dedi. ‘ORTAÇAĞ KARANLIĞI’ Hedefin, Türkiye ve Türk toplumunu, bilimin itibarını sarsıp ortaçağdakinden de geri bir karanlığa hapsetmek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şahin Filiz, “Tarikat ve cemaatler, topluma dayattığı cehalet ve yobazlığı, şimdi üniversitelere sıçratmanın peşinde. Başıbozuk cehalet ve yobazlık, üniversitelerimizi kullanarak kurumsallaşmaya çalışmakta” ifadelerini kullandı. ‘LAIKLIK ANLAYIŞINDA GERIYE GIDIŞIN AÇIK GÖSTERGESI’ Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar, “Son iki yüzyıldır tüm eğitim sistemlerinin, iman esaslarını yıkmayı esas alan pozitivizm, materyalizm ve komünizm gibi cereyanların tesiri altında kaldığı” eleştirilerini anımsatarak son 200 yıl ile kastedilenin, Avrupa’da Aydınlanma Devrimi ile beraber ortaya çıkan dünyevileşme sürecine bir meydan okuma olduğunu söyledi. Uyar, “Osmanlı’dan Cumhuriyete, 300 yıldan bu yana devam edegelen modernleşme sürecine de bir meydan okuyuş söz konusu. Türkiye’de laiklik anlayışında ne kadar geriye gidildiğinin çok açık bir göstergesi” dedi. ‘NURCULUĞUN ETKI ALANI’ Laiklik olmadan çağdaşlık, demokrasi, toplumsal refah ve barış olamayacağına işaret eden Uyar, “Tarih bize şunu öğretiyor, dinle devlet yönetilmez. Son tablonun gösterdiği ise dine dayalı bilim olmaz. Din, iman alanıdır, biHakkı Uyar: “Atatürk, Batı’yla var olan 300 yıllık farkı kapatmak için yoğun çaba harcadı.” limse şüphe” ifadelerini kullandı. Atatürk’ün, Batı’yla var olan en az 300 yıllık farkı kapatmak için yoğun çaba harcadığını belirten Uyar, şunları kaydetti: “Bugün ne yazık ki zihniyet olarak 1000 yıl geriye, kendi ortaçağımıza doğru gidiyoruz. Düzenlenen sempozyum tam bir cemaatler ve tarikatlar koalisyonu, ‘bütün cemaatler, tarikatlar toplandık sempozyumu’ olmuş. Bu bilimsel değil, dinsel bir sempozyum. Hatta bu bağlamda İslamın ötesine geçerek tarikat ve cemaatlerin, özellikle de Nurculuğun etki alanını bize gösteriyor. 2016’daki darbe girişiminden çıkarılacak o kadar ders varken bu dersin çıkarılmamış olması ne yazık ki iç karartıcı. Kurtuluş, laik Cumhuriyetin politikalarına geri dönmek, güncellemek ve geliştirmekte” dedi. l ANKARA Dayanışma Meclisi’nin hazırladığı sağlık ve eğitim raporunda, fırsat eşitliğine vurgu yapıldı Yurttaş müşteri olmayacak Eylül ayında bir grup aydının öncülüğünde kurulan “Dayanışma Meclisi”, “Sermayenin Cumhuriyetinden emeğin Cumhuriyetine” başlığı altında sağlık ve eğitim raporunu açıkladı. Raporda, sağlık ve eğitim hizmetlerinin kamulaştırılarak yurttaşların müşteri olmaktan çıkarılacağı kaydedildi. Sağlık alanında Ahmet Soysal, Derman Boztok ve Tolga Binbay tarafından hazırlanan raporda, Cumhuriyet döneminde sağlık alanında büyük bir sıçrama yaşandığı ve 1980 ile birlikte bu alandaki sosyal hakların yok edilerek dışa bağımlı hale gelindi belirtildi. Sağlıktaki temel hedefin yurttaşların müşreti olmaktan çıkarılması olduğu kaydedilen raporda, “Öncelik, hastalıkların tedavisi değil, sağlığın geliştirilmesi ve korunması olacaktır” denildi. Raporda çözüm önerisi olarak sunulan bazı başlıklar şöyle: l Sağlık sistemi, üreten ve üreterek dönüşen insan yaşamının bütün alanlarını kapsayacak. l Her tür tıbbi teknoloji, tekellerin boyunduruğundan kurtarılacak ve Yer, Elazığ Alatarla köyü. 24 Ocak’taki depremde okulları ağır hasar gören 40 öğrenci, interneti olan camide EBA’ya bağlanıp ders yapıyor. l İHA tıbbi bilgi tüm insanlığın ortak kazanımına dönüştürülecek. l Kentsel ve kırsal yaşam alanları, büyük üretim merkezleri etrafında birer yaşam kompleksi olarak yeniden planlanacak. l Sağlık hizmeti alanı bir pazar olmaktan çıkarılacak ve toplumsal kolektif yaşamın bir parçasına dönüşecek. l Sağlıkta bölgesel, kentsel eşitsizlikler, merkezi planlama ile hızlıca giderilecek. l Tüm özel hastaneler ve işletmeler Cumhuriyetin kolektif mülkiyetine geçecek ve sağlık hizmeti sunan tüm kurumlar tek bir çatı altında birleşecek. İnançlardan bağımsız Ayşe Çataloluk, Erhan Nalçacı, Mustafa Demir ve Rıfat Okçabol tarafından hazırlanan eğitim raporunda ise fırsat eşitliğine vurgu yapıldı. Özel okullar, yurtlar ve vakıf üniversitelerinin kamulaştırılacağı kaydedilen raporda, “Tarikatlara ait okul ve yurt gibi kurumlar kapatılacak. Kamusal eğitim, laik, bilimsel ve de bireyi, toplumu ve doğayı önceleyen bir içerikte olacak. Gerici, ırkçı ya da cinsiyetçi öğretiler yer almadan karma eğitim uygulanacak” denildi. Raporda çözüm önerisi olarak şu ifadelere yer verildi: l Eğitim, parasız ve kamusal olacak. l Okullarda öğrenci sayısıyla orantılı resim ve müzik öğretmenleri rehber ve psikolojik danışman bulunacak. l Okulöncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim zorunlu olacak, eğitim inançlardan bağımsız kalacak. l Zorunlu eğitimde imam hatip ortaokulu ve lisesi, nitelikli lise, Anadolu lisesi, meslek lisesi ya da açıköğretim gibi ayrımlar olmayacak. l Yükseköğretim olanakları yeterli düzeye getirilene kadar, akademik ve sanat eğilimli öğrenciler ortaöğretim başarı puanına göre yükseköğretime girecek. l YÖK kaldırılacak ve yerine bir Yükseköğretim Eşgüdüm ve Planlama Kurulu (YEPK) oluşturulacak. l Üniversitede herkes kendi yöneticisini seçecek. l İç Politika 9 27 EKİM 2020 SALI Fransız sömürgeciliği… HArap dünyası… Fransa’da ırkçı Le Pen kazanmasın diye tercih edilen Macron, zaman zaman Le Pen’den takdir görecek politikalar izliyor! Macron’un, ülkesindeki Müslümanları ikinci sınıf gören davranışları kabul edilemez. Şu aşamada işin en kolay yanı, Fransa’ya ve Macron’a ağır sözlerle yüklenmek. Bunun yerine gerçekleri görmeye çalışalım. Yüzyılların getirdiği birikimin bugüne yansımasını yaşıyoruz! Fransa bugün 10’dan fazla Batı Afrika ülkesini fiili sömürgesi olarak kontrolünde tutuyor. Çoğunun resmi dili Fransızca olan bu ülkelerden Fransa’ya yılda ortalama 300 milyar doları aşkın kaynak gidiyor. Bu ülkelerde büyük çoğunluk Müslüman. O Müslümanların çoğu da “daha iyi bir yaşam için” Fransa’ya gitmek istiyor. Cebelitarık’tan kaçak yolla Avrupa kıtasına geçmeye çalışan Afrikalılardan her yıl en az bini boğularak ölüyor. Fransa’da 5 milyonu aşkın Müslüman var. Çoğu Fransa sistemine katılmamış, kendi gettolarında yaşıyor. Terör örgütü IŞİD’e Avrupa’dan en çok katılım Fransa’dan! Macron, 2 Ekim’de şu demeci verdi: “Cumhuriyetin ortağı olması için İslamın yapılandırılması gerekiyor!” HHH Bu cümlenin sadece ikinci bölümünü okursanız tüm İslam dünyasını kapsar, bütününde ise Fransa’nın kendi iç düzeni yatıyor. Fransa’nın yanı sıra öteki büyük Avrupa ülkeleri de birbirine yakın düşünüyor: İslam coğrafyası birbirine girsin, olabildiğince geri kalsın ama içimizdeki Müslümanlar bize entegre olsun! Sömürgecilik anlayışından miras bir davranış. Macron’a destek veren ülkelerin başında ise Suudi Arabistan geliyor. Merkezi Riyad’da bulunan Dünya İslam Birliği’nin (RABITA) genel sekreteri Muhammed bin Abdülkerim elİsa önceki gün şöyle dedi: “Müslümanlar, azınlıkta bulundukları ülkelerin yasalarına uymalı!” Suudi Arabistan gibi ülkeler IŞİD ve benzeri örgütlerin Avrupa gettolarında zemin bulmasından, kendi tahtlarını sarsacak hareketlerin yükselmesinden rahatsız. İslam dünyası kendi içinde bu kadar dağınık olursa, eceliyle can vermeyen her 10 Müslümandan 9’unu bir başka Müslüman öldürürse genlerinde emperyalizm olan ülkeler elbette bunu kullanır. 812. yüzyıl: Avrupa Aristo’yu El Kindi’den, İbn Rüşt’ten öğrendi. Tıbbı İbni Sina temelinde geliştirdi. Cebir ve astronomiyi Musa el Harezmi’nin çalışmaları üzerine oturttu. Bugün: 1 milyar 800 milyonluk İslam dünyasında 650 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. İnternet yüzde 40’ın altında. 8 bin uluslararası patentin hiçbirinde yok. Dünya enerji kaynaklarının yüzde 70’i, doğal kaynakların yüzde 40’ı Arap ülkelerinde ama Müslümanların yüzde 45’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. HHH Bu tabloda Türkiye nerede? Erdoğan, yeni bir düşman bulmanın verdiği ufukla Fransa’ya yükleniyor. Dün, işi Fransız mallarını boykota kadar götürdü. Avrupa, yeni yöntemlerle öteki coğrafyaları sömürme planı yapıp bir asırlık daha gelecek oluşturuyor. Arap dünyası, harap! İsrail’le ilişkileri ABD kontrolünde normalleştirmek için sıraya girdi. Önceki gün adında “İslam” olan bir örgütün üyesi tümü Müslüman olan 24 Afgan öğrenciyi öldürdü! Erdoğan bunları bir yana bırakıp Fransa karşıtlığıyla iç politika yaparak Türkiye’yi karanlığa sürüklüyor. 97 yıllık Cumhuriyet birikimi olan milletimiz buna izin vermemeli… SOYLU’DAN FETÖ AÇIKLAMASI: 26 bin personele rapor düzenlendi Mülkiye Teftiş Kurulu 2020 Yılı İnceleme Araştırma Toplantısı’nın açılışında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, FETÖ ile mücadeleye ilişkin yaptığı bilgilendirmede, mülkiye müfettişlerince, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki 26 bin 725 personel hakkında rapor düzenlendiğini açıkladı. Soylu ayrıca, 112 acil çağrı merkezi projesine ilişkin, “112 acil çağrı merkezi, haziranın sonunda Türkiye’nin her tarafından 112 çevrilecek. 155, 156, 157, itfaiye, orman, sağlık hepsi bir arada olacak” dedi. Güvenlik operasyonlarına da değinen Soylu, “Cudi’nin kalbine güvenlik kulelerimizle girdik. İran’dan Türkiye’ye terörist aktarımının önemli bir merkezi olan Tendürek’te de aynı şeyi yapacağız” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear