17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
kültür EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 1326 AĞUSTOS 2019 PAZARTESİ Kaplanoğlu’na 8 oy Türkiye’nin Oscar adayının belirlenmesi ile ilgili süreç şeffaflıktan çok uzak, ama Sanatsal Etkinlikler Komisyonu’nun yaptığı oylamanın detaylarına ulaştık. Kaplanoğlu’nun 8 oy aldığı seçim sürecine üç üyenin katılmadığı ortaya çıktı. Sinema camiası cumartesiden bu yana Türkiye’nin En İyi Uluslararası Film (eski adıyla Yabancı Dilde En İyi Film) dalında Oscar ada yı olarak belirlenen “Bağlılık Aslı” adlı filmi konuşuyor. Gerçi film henüz gösterime girmediği ve yurtiçinde ya da dışında emrah herhangi bir festivalde de kolukısa gösterilmediği için kimse izleyemedi, ama tüm bunlardan bağımsız olarak da ortada bir sorun olduğu kesin. Öncelikle bir süredir Oscar için Türkiye’den hangi filmin gitmesi gerektiğine karar veren Sanatsal Etkinlikler Komisyonu’nun bu yıl kimlerden oluştuğuna bakalım: Erkin Yılmaz (Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü), Burhan Gün (TESİYAP), Nazif Tunç (FİYAP), Derya Tarım (SEYAP), Tunç Davut (SİNEBİR), Ahmet Çadırcı (SETEM), Ahmet Sarıkaya (SESAM), Ayşe Özköylü (BİROY), Hakan Aytekin (BSB), Ayhan Sonyürek (SENARİSTBİR), Muammer Sarıkaya (ASİTEM), Serkan Acar (FİLMYÖN), Sinan Güngör (SİNESEN), Emre Yetim (ÇASOD), Yusuf Sezgin (SODER), Ali Deniz Şensöz (SİYAD). Toplam 16 kişiden oluşan kurulda, sektördeki meslek birlikleri, sendikalar ve derneklerden temsilciler var görüldüğü gibi, ama ne yazık ki tam bir temsiliyet yok. Oscar süreci Türkiye’de tam bir şeffaflıkla ilerlemediği için bunun sebebini tam olarak bilemiyoruz, ama örneğin ÇASOD ve SODER gibi önceki yıllara oranla etkinlikleri azalmış oyuncu dernekleri bulunurken neden Oyuncular Sendikası’nın yer alamadığını, ya da neden Görüntü Yönetmenleri Derneği gibi bir kurumun buraya dahil edilmediğini merak ediyor insan. Gelelim oylamaya... Aldığımız bilgilere göre tüm filmler tüm temsilciler tarafından izlendikten sonra (bazıları salonlarda, bazıları ise üyelere yollanan linkler üzerinden sanal ortamda izleniyor; “Bağlılık Aslı” bir salonda izlen Oscar için başvuru yapan filmler 4 “Tanrı Göçmen Çocukları Sever mi Anne” (Rena Lusin Bitmez) 4 “Borç” (Vuslat Saraçoğlu) 4 “Hür Köle” (Mehmet Tanrısever) 4 “Bozkır ‘Kuşlara Bak Kuşlara’” (Mehmet Tanrısever) 4 “Kız Kardeşler” (Emin Alper) 4 “Bağlılık Aslı” (Semih Kaplanoğlu) 4 “Bizim İçin Şampiyon” (Ahmet Katıksız) 4 “Eksi Bir” (Orhan Oğuz) 4 “Kapı” (Nihat Durak) 4 “Saf” (Ali Vatansever) 4 “Nuh Tepesi” (Cenk Ertürk) miş örneğin) kapalı bir oylama yapılıyor ve her üye en beğendiği üç filmi seçerek birinciye 3 puan, ikinciye 2 puan üçüncüye de 1 puan vermek suretiyle bir değerlendirme yapıyor. Daha sonra buradan çıkan sonuçlara göre en yüksek puan almış üç film için ikinci bir oylama yapılıyor (yine kapalı oylama) ve en çok oy alan film Oscar için seçiliyor. 11 filmin başvurduğu (yanda listesini göreceksiniz) bu senenin en çok oy alan üç filmi “Bağlılık Aslı” (Semih Kaplanoğlu), “Kız Kardeşler” (Emin Alper) ve “Nuh Tepesi” (Cenk Ertürk) olarak sıralanmış, ama maalesef hangisinin bu aşamada kaç oy aldığını bilemiyoruz. İkinci oylamada ise her üç filmin de kaçar oy aldığı belli: Bağlılık Aslı” 8 oy, “Kız Kardeşler” 3 oy, “Nuh Tepesi” 2 oy. Oylamada eksik var Tam bu noktada şunu belirtmekte yarar var: SEK’in oylamasında üç eksik olduğu görülüyor, yani toplamda 13 oy verilmiş, olması gerektiği gibi 16 oy de ğil. Yine söylenenlere göre SODER, SİNESEN ve SİYAD temsilcileri oylamaya gitmemiş. Telefonla ulaştığımız SODER Temsilcisi Yusuf Sezgin, “Oylama aslında eylül başında yapılacaktı, ama erkene çekildi ve ben de o sırada şehir dışındaydım, o yüzden katılamadım” derken kendi adayının da Semih Kaplanoğlu olduğunu söyledi. Yine telefonla ulaştığımız SİNESEN temsilcisi Sinan Güngör de oylama sırasında kendi filmini çektiği için mazeret bildirerek oylamala katılmadığını, Kaplanoğlu’nun filmini de yine aynı sebeple izlemediğini söyledi. SİYAD temsilcisi Ali Deniz Şensöz’e (defalarca aradık ama bir bağlantı kuramadık) ise baskı saatimize dek ulaşamadığımız için neden katılmadığı konusunda bir açıklama alamadık. İlginç bağlantılar Evet, hiç kimsenin izlemediği bir filmin Oscar adayı olarak belirlenmesi çok da temayüllere uygun değil, (ne de olsa her yıl festivallerde başarı kazan mış ya da izleyicinin fazlasıyla teveccüh gösterdiği filmleri seçmek âdettendir) ama bu yılki seçimi tartışmalı kılan başka şeyler var doğrusu. Filmin yapımcılarından Furkan Yeşilnur’un adı dikkat çekiyor bu aşamada. Yeşilnur, filmin afişinden de görüldüğü gibi Sinehane adlı yapım şirketinin yöneticilerinden biri ve bu şirket aslında Turkuvaz Medya’ya bağlı. İşte sektördeki birçok kişinin aklına düşen sevimsiz soru da buradan kaynaklanıyor: İktidarın bir uzantısı konumundaki Turkuvaz Medya’nın yapımcılığını üstlendiği filmin (üstelik yönetmenliğini üstlendiği bir önceki filmi cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gala düzenleyen Kaplanoğlu’nun yaptığını da düşünürsek) Oscar’a gönderilmesi tesadüf mü? Tabii, Oscar için yapılacak lobi faaliyetine ayrılan paranın da ne kadar olduğu (önceki yıllarda da açıklanmamıştı bu meblağ, yani karşılaştırma bile yapamıyoruz) ve bunun nasıl harcanacağı da fazladan akıllara düşen başka bir soru olarak duruyor önümüzde. Ne diyelim, hayırlı olsun. ‘Bağlılık Aslı’dan ilk fragman yayımlandı Türkiye’nin 2020’de verilecek Oscar ödülleri için Yabancı Dilde Uluslararası Uzun Metraj Film adayı olarak belirlenen Semih Kaplanoğlu’nun yazıp yönettiği “Bağlılık Aslı” adlı filmin fragmanı dün yayımlandı. Film, 20 Eylül’de gösterime girecek. Kaplan Film ve Sinehane ortak yapımı olarak hayata geçirilen filmin görüntü yönetmenliğini Andreas Sinanos üstleniyor. Film, modern dünyada kadın ve anne olmanın yarattı ğı açmazlarla bu durumun kadınların yakın çevreleriyle olan ilişkilerine yansımalarını beyazperdeye aktarıyor. Müzik direktörlüğünü Anjelika Akbar’ın yaptığı, 20 Eylül’de vizyona girecek filmin konusu ise kısaca şöyle: Doğumdan sonra işe başlamak için bebek bakıcısı arayan Aslı, uzun uğraşlardan sonra genç bir bakıcı bulur. Bebek bakıcısı Gülnihal’in de bir bebeği vardır. Gülnihal’in gelişiyle Aslı kendinden bile gizlediği sırlarıyla yüzleşmeye başlar. l Kültür Servisi Troya kazısında ‘üçüncü kutsal alan’ keşfi Çanakkale’nin merkeze bağlı Tevfikiye köyü sınırları içinde yer alan dünya arkeolojisinin önemli alanlarından Troya antik kentinde önceden varlığı bilinen iki kutsal alanın ardından üçüncüsü keşfedildi. Troya antik kentinin ilk kez 1863’te Frank Calvert tarafından kazılmaya başlandığını hatırlatan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Troya Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, bölgenin tüm dünya için önemli bir arkeolojik alan olduğunu belirtti. Aslan, “Troya6, Troya7 yani Homeros Troyası olarak tanımladığımız, Troya Savaşı ile ilişkilendirilen dönemde kalenin dışında bir yerleşmenin olduğu, kalenin dışında bir yapının olduğu, Troya’nın gerçekten çok büyük bir son Tunç Çağı kenti olduğunu biliyoruz. Bu yılki kazılarda Troya’nın güney girişi için heyecanlandıran yeni sonuçlar var. Troya’da özellikle arkaik ve Helenistik Roma döneminde yeni bir kutsal alanın varlığının burada söz konusu olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladık. Daha önceki kazılarda Troya’da, Troya Batı Kutsal Alanı ve kutsal alan olarak tanımlanıyor ve Atina Tapınağı’nın olduğu kutsal alan var. Yani ilk kez burada, Troya’da üçüncü bir kutsal alanın varlığını yaptığımız kazılarla ispatlamış bulunuyoruz” dedi. Doğu Çankaya Melih Cevdet Anday anma gecesi ve ödül töreni yapıldı ‘Ödülü tüm kadınlar adına alıyorum’ Milas Belediyesi’nin sürdürdüğü, ünlü şair Melih Cevdet Anday’ın anısına yapılan 14. Melih Cevdet Anday Anma Günleri önceki akşam yapıldı. Düzenlenen anma gecesine CHP Muğla Milletvekilleri Suat Özcan, Milas Belediye başkan yardımcıları Hüseyin Çöllüoğlu, Mehmet Çayırlı, belediye meclis üyeleri ve çok sayıda sanatsever katıldı. Atatürk ve Melih Cevdet Anday anıtına çelenk ve çiçek sunumu ile başlayan gecede Erdoğan Aşıcı tarafından hazırlanan resim ve Mask sergisi katılımcılardan büyük beğeni aldı. Ödül töreninde açıklama yapan, gazetemiz yazarı şair Ataol Behramoğlu, bu yılki Edebiyat Ödülü’nün roman alanında verildiğini belirterek çok kıymetli bir jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda ödülün oybirliği ile Barış İnce ve Neslihan Önderoğlu isimlerine verilmesine karar verdiklerini söyledi. Ataol Behramoğlu’nun açıklamasının ardından bu yıl ödül almaya hak kazanan yarışmacıların ödülleri Milas Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Çöllüoğlu ve Melih Cevdet Anday’ın eşi Suna Anday tarafından verildi. Ödül töreni sonrası kı sa açıklama yapan Neslihan Önderoğlu, son günlerde yaşanan kadın cinayetlerine dikkat çekerek kazandığı ödülü şiddet gören ve cinayete kurban giden tüm kadınlar adına aldığını söyledi. Barış İnce ise; Türkiye’nin karanlık günlerden geçtiğini, gazeteci ve yazar olarak yazmanın çok zorlaştığını,bu şartlarda yazdığı romanın ödül almasından son derece mutlu olduğunu dile getirdi. Ödül töreni sonrası sahneye gelen jüri üyeleri Turgay Fişekçi, Sadık Aslankara ve Oğuz Demiralp ; Roman, şiir, Deneme ve tiyatro dallarının usta ismi Melih Cevdet Anday anısına birer konuşma gerçekleştirdi. ‘Mekân Ruhuna Yolculuk’ sergisi eylülde açılıyor Halka sanat projesi 8 Eylül6 Ekim tarihleri arasında küratörlüğünü Bahar Güneş ve Öykü Demirci’nin üstlendiği Mekân Ruhuna Yolculuk sergisine ev sahipliği yapacak. Sergide Doğu Çankaya, Ece Gökalp, Gözde İlkin, İhsan Oturmak, İpek Çankaya, Richard Bartle ve Yasemin Özcan’ın resim, fotoğraf, yerleştirme ve heykelleri bir araya getiriliyor. “Mekân Ruhuna Yolculuk” sergisi, Lawrence Durrell’in bakış açısından yola çıkışla bir mekânın bir yapıt üzerindeki etkilerini tartışır. Mekân ruhunun kültürün çeşitli katmanlarını beslediği ve uzun soluklu bir yolculuğun belirleyici olduğu üretimleri bir araya getirir. Bu yolculuk, kısa dönemli yer değiştirmelerden farklı olarak bir yerin köklerine inme ya da kök salma anlamı taşır. Bir mekândaki görünmez kalıcılığın, mekânla özdeş yaşayan ve artık kendisi de mekânın bir ifadesi haline gelen sanatçıların işlerinde kendini dışa vuruş biçimlerini araştırır. Fırtınalı denizde can simidi Ankara’da yeni bir tiyatro topluluğu kuruldu: BILT (Bilkent International Laboratory Theatre/Bilkent Uluslararası Laboratuvar Tiyatrosu). Bilkent Tiyatro Bölümü başkanı Jason Hale’in genel sanat yönetmenliğini üstlendiği tiyatro, Bilkent Tiyatro Bölümü mezunlarından oluşuyor ve çağdaş Türk yazarlarının oyunlarını seyirciyle buluşturmayı hedefliyor. Eğitim kurumuyla profesyonel faaliyeti uzun soluklu bir şekilde iç içe geçirmeyi amaçlayan bu çabayı değerli buluyorum. Çünkü ülkemizde tiyatro bölümlerinden mezun olan gençler daha pek çok farklı alanda mezun olan arkadaşları gibi eğitimini aldıkları alanda çalışabilmek konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Endişe verici boyutlara gelen işsizliğin can acıtıcı sonuçlarından biri, büyük bir genç nüfus oranına sahip ülkemizde söz konusu potansiyelin gerektiği gibi değerlendirilememesi, daha açık söyleyelim harcanıp gitmesi… Tiyatro özelinde de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Tiyatro bölümü mezunlarının çok küçük bir bölümü iş bulma şansına sahip oluyor. Peki, onca emek ne oluyor? Mezunlar için profesyonel platform Jason Hale de BILT’in kuruluşunun temel gerekçelerinden birini, “Bilkent Tiyatro Bölümü mezunları için mesleklerini yapabilecekleri profesyonel bir platform oluşturmak” diye özetliyor. Temel soruna konmuş doğru bir teşhis ve buna yönelik bir çare arayışı söz konusu. Üniversite en azından mezunlarına şu mesajı vermiş oluyor: Eğitimim boşa gidecek diye endişe etme, ben sana eğitimini aldığın sanatı icra edebileceğin bir platform sunuyorum. Tiyatrodan kopmak zorunda değilsin. Fırtınalı denizde bir cankurtaran simidi… BILT’in çağdaş Türk yazarlarının oyunlarına öncelik verilmesi tercihi kadar, bu oyunları uluslararası alana taşıma amacı da önemli. Bilkent mezunu Barkın Kenan tarafından yazılıp yönetilen “77. Şube” adlı oyunla 22 Haziran’da ilk kez seyirciyle buluşan BILT’in, zaman içinde edineceği deneyimlerden de yararlanarak kalıcılık kazanmasını yürekten diliyorum. Tiyatronun isminde yer verilmiş “laboratuvar” terimi ise benim açımdan ayrı bir öneme sahip. Çünkü 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında dünya tiyatrosunda görülen eşsiz yenilenme dalgasının temel taşlarını her yerde laboratuvarlar, stüdyolar, atölyeler oluşturmuştu. Orada söz konusu olan, bir tiyatronun yaratıcı kadrosunda yer alabilecek herkesi bir oyunla sınırlı kalmayan geniş perspektifler etrafında bir araya getirmek, sonuca odaklanmayan bir çalışma yürütmekti. Ama tiyatroda çığır açan pek çok buluş hep bu sonuca odaklı olmayan yerlerden çıktı. BILT’e tiyatro dünyamıza hoş geldin, yolun açık olsun diyorum. Eski bir dostun ardından Eski Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) salonuydu orası. Ne ateşli toplantıları konuk etmiş, ne sloganlarla inlemişti… Ben sahnesiyle tanıştığımda, ZekiGül Göker’in Ankara Birlik Tiyatrosu (ABT) can veriyordu o emektar salona. Türkiye’ye dönüp sürgünü memleketimde ve kendi cenahımda yaşadığım yıllardı. Dario FoFranca Rame’nin “Kadın Oyunları”ndan uyarlanmış “Karanlıkta Işık Damlaları”nı o dönemimde beni yalnız bırakmayan ABT’de oynamıştım. Hiç unutmam, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de prömiyer davetine cevap olarak bir kutlama çelengi göndermişti. Hayat ne tuhaf, ne kadar öğretici… Sonra Nazif Uslu devraldı o binayı, MaskKara Tiyatrosu’nu kurdu, büyük bir tadilat yaptı, sahneyi ve tiyatro binasını yeniden kullanılır hale getirdi. TÖS salonu yeniden hayat buldu. Öznur Oğraş Çolak’ın 18 Ağustos tarihinde “Cumhuriyet”te çıkan haberinde, elektrik kontağı sonucu binanın yandığını öğrenince yıkıldım, eski bir dostumu kaybetmiş gibi oldum. Uslu, binayı onarmak için özellikle belediyeden yardım beklediklerini belirtmiş. Ortak bir mirasın binasıdır orası, gerçekten eski dosttur, umarım bekledikleri yardımı alabilirler. Açık havada Selda Bağcan rüzgârı Türk halk müziğinin usta isimlerinden Selda Bağcan, Sarıyer Ayazağa’daki Vadi Açıkhava sahnesinde sevenleriyle buluştu. Konserin bitmesinin ardından Bağcan, kulise geçmesine rağmen dinleyenlerin çağrısını yanıtsız bırakmayarak 4 kez sahneye geri döndü. Konserde ayrıca Selda Bağcan’ın yeğenleri Serenad Bağcan, Seda Bağcan ve Sonat Bağcan da kendisine eşlik etti. l Kültür Servisi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear