23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
kültür EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1324 MART 2019 PAZAR FİLMİN NOTU: S8/10 alyangoz mahallesinde... Nihayet bizim de bir yol filmimiz oldu mu acaba? “Anadolu Turnesi” akla zaman zaman “Easy Rider”ı getiren ve yol mevhumunu bir memleket ölçeğinde ele alıp toplumsal bir panorama da sunmaya soyunan hayli tatminkâr bir deneme. Deniz Tortum ve Can Eskinazi’nin yönetmenliğini üstlendikleri filmi bir müzik belgeseli olarak da okuyup keyif almak mümkün bu arada, farklı referanslar eşliğinde elbette. Deney amaçlı... Yaklaşık iki saatlik süresi ve siyah beyaz görüntüleriyle bundan beş yıl önce (2014 yazı) çıkılan bir Anadolu Turnesi’ni anlatan filmin baş kişileri Venus Music Peace Band grubunun elemanları (Cem Celal Bilge, Mert Coşar, Mustafa Aydın, Doğaç Uğur Deynekli) ile 80’li yıllardan kalma yarı döküntü bir Volkswagen Transporter. Film ilerledikçe anlıyoruz ki grup zaruri bir ihtiyaçtan ziyade (para örneğin) biraz keyif biraz da deney amaçlı bir turneye çıkmıştır ve yaptıkları doğaçlama müzik de bu konseptin aslında müzikal bir yansıması olarak algılanabilir. Önceden planlı görünse de doğaçlama giden bir turnedir söz konusu olan (Ankara’da yas, Kayseri’de ise izin yüzünden istedikleri gibi çalamazlar, Amasya’da ise o gün tanıştıkları bir genç onlara çalacakları bir yer ayarlar) ve her çalabildik Deniz Tortum ve Can Eskinazi’nin unutulmaz anlarla bezeli müzik belgeseli ‘Anadolu Turnesi’ dört gençten oluşan bir rock grubunun farklı kentlerde verdikleri konserleri takip ediyor ve adeta doğaçlama bir Türkiye panoraması çiziyor. leri yerde biz onların bir de oradaki yerel halkla kurdukları ilişkileri izleyerek farklı deneyimlerin tanığı haline geliriz, kimi zaman hayret ederek, kimi zaman gülümseyerek. Yönetmenler Tortum ve Eskinazi bizi Kapadokya’da sabahın erken saatlerinde gökte süzülen balonların güzelliğine de tanık ediyor, biri hafız da olan grup elemanlarının din, siyaset, müzik gibi konular üzerine giriştikleri uzun sohbet seanslarına da... Tüm bunlar bütünlüklü bir senaryo meydana getirmiyor belki ilk bakışta ama küçük küçük parçalar bir noktada çok daha büyük bir şeyin yansıması olacakmış gibi bir his doğuyor. Tıpkı başlardaki parti sahnesinde Gürciyef’in öğretisini anlatan elemanın dediği gibi... ‘Bir şarkının başı geldi mi...’ “Anadolu Turnesi”ni bir müzik belgeseli olarak izlemeye kalktığımızda ise bu türün en önemli yapımlarından “Don’t Look Back” (y: D. A. Pennebaker / 1967) geliyor aklımıza. Bob Dylan’ın Amerika turnesini anlatan filmde olduğu gibi kameranın müdahaleci olmaktansa izlemekle yetindiği, müzik kadar sahne arkasında dönen geyiklerin de önemli yer tuttuğu ve kurgu tercihlerinin de etkisiyle ortaya samimi portrelerin çıktığı bir belgesel “Anadolu Turnesi” ve bir şeyleri anlatmaya çalışmaktan ziyade, neler olup bittiğini anlamaya gayret eden bir hali var. Güzelliği de burada biraz. Öte yandan Venus Music Peace Band’in saykodelik doğaçlama müziği gittikleri birçok yerde fazla müşteri toplamasa da dinleyenlerin kafasında soru işaretleri yaratmaya yetiyor anladığımız kadarıyla. Afyon’da bir genç şöyle diyor örneğin: “Bir şarkının başı geldi mi, sonunun da gelmesi lazım. Ben bir şey anlamıyorum yani şu anda.” Meseleye daha teorik yaklaşan bir diğeri ise grubun mesajını doğru dille anlatamadığından hareketle hitap ettikleri kitlede yaptıkları müziği anlayacak kimselerin olmadığını kabul etmelerini salık veriyor ve Amasya’da natürmort yapacaksan elmayı kullanacaksın diyerek yol gösteriyor. İş bir noktada o klasik ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satma’ benzetmesine gelip dayanıyor ve elemanlardan biri zihin sürçmesiyle bunu ‘salyangoz mahallesinde...’ diyerek ters yüz ettiğinde filmin geneline yayılan ironik mizah da tam yerini bulmuş oluyor. Venus Music Peace Band adını belki ilk defa duyduğunuz, müziğine aşina olmadığınız, üstüne üstlük enstrümental müzik yaptıkları için şarkılarını bağıra bağıra söyleyemeyeceğiniz bir grup. Filmin gruba kariyer anlamında bir katkısı olup olmayacağını kestirmek zor ama belgesel filmlerin çok çok az vizyon şansı bulduğu memleketimizde salonlara gelmiş böyle bir filmi de kaçırmamakta yarar var sanki. Hastalığın adını koyalım... Çanakkale Zaferi’ni Atatürk’ün adını anmadan kutlayanlar... Yeni Zelanda’daki vahşi katliamdan kendilerine bir zafer yaratma umudunu taşıyorlarsa eğer... Hastalıklı bir durum var demektir... Onlara hatırlatmak gerekir ki, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti de, onlar da yoktular. 17 yıldır yaşamın her ama her alanına ektikleri kin, nefret; intikam tohumlarıyla, milleti ve toplumu bölen, ayıran parçalayan zihniyet her fırsatta “Mesajınızı aldık, niyetinizi anladık. Kininizin canlı olduğunu anladık...” diye dış güçleri suçlayabiliyorsa eğer... Hastalıklı bir durum var demektir... Kinden ve kandan, düşmanlıktan ve saldırganlıktan, hele hele şiddetten medet ummak da terörizmdir. Tehdit etmeyi, konuşma biçemi olarak benimseyenler... İçteki rakiplerini idamla korkutmakla yetinmeyip, yabancı ülkelere de gözdağı vermek, bundan çıkar sağlamak için megalomaniyi tek değer olarak benimsiyorsa eğer... Hastalıklı bir durum var demektir... Ortaya karışık, kime seslenildiği meçhul, pür şiddet ve pür hiddetle “İstanbul’u Konstantinopol yapamayacaksınız!” gibi hakikat dışı sallamaların ya da “şahlanmaların” cazibesine kapılıp, “Yurtta barış, dünyada barış ilkesi” yok edilebiliyorsa eğer... Ortada gerçekten çok hastalıklı bir durum var demektir. Kendine rakip her aday olanı, mutlak ve mutlak FETÖ ya da HDP ile ilişkilendirip, onlardan “terörist” yaratmaya çalışılıyorsa eğer... Altı yıl önceki Gezi Direnişi’ni yalan yanlış ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüp, adına gazete denilen rezil kâğıt parçalarına peşkeş çekip insanların hayatlarıyla oynanıyorsa eğer... Bu hastalıklı durumdan kurtulmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Teşhis kaçınılmaz Bu hastalıklı duruma kimi ikiyüzlülük diyor... Yalan, riya, sahtekârlık diyor... Kimi hastalığı psikolojik; kimi fiziksel, kimi ruhi, kimi bedensel, kimi etik olarak değerlendiriyor... Hastanın bundan kurtulması imkânsızdır deniyor... Aziz Nesin’in deyişiyle ise, “Bu bir Zatı Ali hastalığıdır” ve “Burun büyümesiyle başlayıp, astığı astık/ kestiği kestik zorbalıkla ilerler...” (Bakınız: Hazreti Dangalak... Genco Erkal Tanığımdır...) Hastaların bundan kurtulması için şok tedavisi kaçınılmazdır. Birçoğu bu hastalığın seçime dek bu böyle süreceğini, sonra hastalığın seyir değiştireceğini, yatışacağını, akut krizlerin sonu geleceğini bildirmekte... Onlara hatırlatmak isterim ki, bu bir yerel seçimdir. Hepsi bu. Yerel seçim... Kimileri ise hastalığın nedenini ve sonucunu ülkedeki ekonomik krize, çöküşe, yayımlanan şu ve benzeri haberlere bağlıyor. Örneğin: “Son dört yıl içinde borcunu ödemeyen 19 milyon 700 bin abonenin ev veya işyerlerindeki elektrik ve doğalgazı kesildi.” Örneğin: “FETÖ Borsasında Dönen Rüşvet Çarkları”... Örneğin patatesin fiyatı, sivribiberin fiyatı... Hastalığı yenmek için teşhis kaçınılmaz. Yukarıdakilerin hiçbiri olmayabilir, tümü de olabilir... En iyisi seçiminizi kendiniz yapın. Muğla’dan yükselen çığlık Muğla ve çevresinde yaşayan birçok arkadaşım, sayısız tanıdığım var... Günlerdir beni bombardımana tutuyorlar; avaz avaz haykırıyorlar: Söyledikleri özetle şu: (Yerim azaldı, kısa kesmeliyim) Muğla’da Büyükşehir Belediyesi CHP başkan adayı Osman Gürün’ün rakibi bağımsız adaylara verilen her oy, (altını çiziyorum, her oy) doğrudan Cumhur İttifakı’na yarayacaktır. Altını çizmek istediğim bir nokta daha: Bu durum sadece Muğla’da değil, her yerde böyle. CHP’den aday gösterilmeyen, CHP’de aday olamayan, küskünler, kırgınlar, kızgınlar ya da kişisel hırslarını, tutkularını ön planda tutup belediye başkanlığına aday olan tüm bağımsız adaylar bu gerçeğin farkındalar mı acaba... Gerger, romanda dil tekniğini anlatacak Dil Derneği’nin “DilEkin Söyleşileri”nin mart ayı konuğu yazar Adnan Gerger olacak. “Romanda Dil Tekniği” başlıklı söyleşi 28 Mart Perşembe günü saat 18.00’de Dil Derneği’nde yapılacak. Adres: Konur Sok. No: 34/4, Kızılay Ankara. Tel: 0312 425 8360. l Kültür Servisi BBDSO, Beethoven’ın ‘9. Senfoni’si ile sahnede Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası (BBDSO) 28 Mart Perşembe akşamı saat 20.00’deki konserinde, besteci Ludvig van Beethoven’ın eseri 9. Senfoni ile dinleyicilerinin karşısında olacak. Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki konseri ünlü İtalyan şef Antonio Pirolli yönetecek. l Kültür Servisi Devekuşu Kabare Ataşehir’e taşınacak Türk tiyatro tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu, Ataşehir Atatürk Mahallesi’nde yeniden hayat bulacak. CHP Ataşehir Belediye Başkan Adayı Battal İlgezdi’nin gelecek dönemde vaad ettiği 22 proje arasındaki olan Devekuşu Kabere Tiyatrosu, 1.700 metrekare alana yapılacak. Merkezde 300 kişi kapasiteli kabare tiyatrosu, sergi alanı, fuaye alanı, açık seyir terası ve kafe bulunacak. Kabarelerin sergileneceği tiyatro salonunda dönemin Devekuşu Kabare Tiyatrosu’na ait parçaların yer alacağı bir de müze de olacak. l Kültür Servisi um:ag Mehmet Eroğlu ile Yaratıcı Yazarlık, Kurgu ve Senaryo Atölyesi Roman İnceleme Sanat Felsefesi Yazma Felsefeye Giriş Felsefe Yazın İlişkisi Dijital Sosyal Medya Okuryazarlığı Lacancı Psikanalatik Kuram Öğretisi "Öznenin Diyalektiği" Film Atölyesi Editörlük Atölyesi Güzel Konuşma ve Kendini İfade Etme Atölyesi Felsefe Okumaları Siyasal Düşünceler Tarihi Eğitmenlerimiz: Mehmet Eroğlu Ahmet İnam Çiğdem Ülker Gürsel Korat Ahmet Özer A.Celal Binzet Mehmet Okyayuz S.Halil Turan Mutluhan İzmir Erdem İliç Şebnem Gürsoy Tuncer Yığcı Zafer Elgin İpek Çeken Ali Gül Elif Çongur Tuğrul Çomu Umut Erdal Gökhan Bulut um:ag Tiyatro Pera, İzmir turnesine çıkıyor Tiyaro Pera, Hans Fallada’nın aynı adlı romanından Nesrin Kazankaya’nın uyarlayıp yönettiği 3 Ekim 2018’de ilk gösterimini yapan son oyunları “Herkes Tek Başına Ölür” ile İzmir turnesine çıkıyor. Usta oyuncular Murat Göksu, Nesrin Kazankaya, Rüştü Onur Atilla, Başak Meşe, Zeynep Özden, Doğan Akdoğan’ın oynadığı “Herkes Tek Başına Ölür” bugün saat 18.00’de İzmir, Güzelbahçe AKM’de, 29 ve 30 Mart’ta (20.30) ise İstanbul, Blackout Şişli Sahnesi’nde oynayacak. l Kültür Servisi Balbay ve Doster okurlarla buluştu Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve gazete miz yazarı Mustafa Balbay’la yazarımız Doç. Dr. Barış Dos ter, Türk Tarih Kurumu tara fından Alsancak Garı’nda dü zenlenen İzmir Çakabey Kitap Günleri kapsamında kitaplarını imzaladı. Bilgi Yayınevi stan dında okurlarıyla buluşan Balbay, “Okurla yazarın buluşması güzel bir enerji yaratıyor. Okur sayısı arttıkça karanlık Balbay’ın kitabını imzalatanlar arasında yazarımız Meriç Velidedeoğlu’nun yeğeni Doğa Sabooğlu da vardı. azalacak” diye konuştu. Okur Doster’in kitapları kısa sürede ların yoğun ilgisiyle karşılaşan tükendi. l İZMİR / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear