22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY 1123 OCAK 2019 ÇARŞAMBA Bu fiyatlar aç bırakırMarketlerdesütürünlerininfiyatıkatlandı.Pazardasebzealmakbilecüzdanıboşaltıyor 4 Hayat pahalılığı kendini en çok sofralarda gösteriyor. Marketler bir yana, çarşı pazarda da fiyatlar el yakıyor. Ankara’da pazarlarda ıspanağın kilosu 4 TL’yi buldu, markette ise 10 TL. Bir kap yemek pişirmek bile zorlaşıyor. 4 Aynı marka aynı gramajdaki ürünlerin farklı marketlerdeki fiyat makası uçuk boyutlara ulaştı. Süt ürünlerindeki fark 5 TL’yi bulurken, zeytinyağındaki fiyat farkı 25 TL’yi aşıyor. Tüketici dernekleri farkı şikâyet edin diyor. Açlık sınırının 2 bin TL, yoksulluk sınırı nın 7 bin TL’ye da yandığı Türkiye’de temel gıda ürün MUSTAFA ÇAKIR leri ise her geçen gün fahiş oranlarda zamlanıyor. Yurttaş artık evde bir tencere sı cak yemek pişirmeye bile para yetiştiremiyor. Bu günlerde mevsimi olma sına rağmen lahana, karnaba har ve pırasanın fiyatı ateş pa hası, Başkent Ankara’da pazar da bu ürünlerin bir kilosu 5 li rayı geçti. Kereviz ise 10 lira. Mevsimi olmayan patlıcanın ya nına bile yaklaşmak mümkün değil: fiyatı 14 lira. Market fi yatları ise uçmuş vaziyette. Ay nı marka ürünler farklı mar ketlerde uçurum vaziyetinde ki fiyat farklarıyla satılıyor. İs tanbul marketlerini ve Başkent Ankara’nın çarşı pazarını gez dik. sofraya bir tencere yemek koymanın ne kadar pahalılaştı ğına tanıklık ettik. 25 liralık fark Ülke genelinde yaygın olan büyük marketler, giderlerinin daha fazla olması sebebiyle, aynı ürünleri yerel marketlere göre 12 lira daha pahalıya satabiliyordu. Ancak son dönemde fiyat farkının 25 liraya dayanması dikkat çekti. İstanbul Üsküdar, Şişli ve Avcılar’da gezdiğimiz 7 farklı markette, fiyat farkının gıdadan temizlik ve deterjan ürünlerine kadar tüm ürünleri kapsadığını gözlemledik. Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Mustafa Altunbilek, marketlerin değişen maliyetlerine dikkat çekse de bu kadar fiyat farkınının “normal” olmadığı görüşünde. Markaları ve gramajları aynı olmasına rağmen 2 litre naturel sızma zeytinyağı Şişli’deki bü yük zincir market lerin birinde 65.95 TL’ye satılırken, ay nı ebattaki ürün GAMZE BAL Şişli’deki daha küçük bir markette kampanyalı fiyat la 39.99 TL’den satıyor. Ürünün indirimsiz fiyatı ise 59.99 TL. Üsküdar’daki bölgesel bir markette 10.95 TL’den satılan 500 gram süzme beyaz peynirin Avcılar’daki bir marketteki fi yatı, “tavsiye edilen satış fiyatı” etiketiyle 8.95 TL’ye iniyor. Ay nı ürünün büyük zincir market lerdeki fiyatı ise 10.75 TL. Böyle lüks olmaz Şişli’de yine büyük bir zincir market, 250 gram yemeklik te reyağını 17.90 TL’ye satarken, aynı marka ürün, aynı ilçedeki daha küçük bölgesel markette, “tavsiye edilen satış fiyatı” etiketiyle 12.95 TL’den satılı yor. Zincir marketlerde satılan 500 gram siyah zeytinin fiyatı 20 TL iken, aynı marka ürün yerelde 16 TL’ye düşüyor. Ancak ‘büyük marketlerin fiyatları daha pahalı’ gibi bir genelleme yapmak da yanlış. Örneğin Kafalarına göre artış yapıyorlar bazı 100’lük peçeteler ve bu laşıkçamaşır deterjanlarında büyük marketler, yaptıkları Şikâyet edin Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Ay 62. maddesine aykırıdır; tüketicinin cebine göz dikmektir. Yurttaş, kampanyalarla 2 TL’ye yani dın Ağaoğlu, küçük esna asıl yaptırım gücünün kendisin diğer bölgesel marketlere göre daha ucuza satabiliyor. Mustafa Altunbilek, ürü Ürünlerin kâr marjlarının belli olduğunun serbest piyasanın gerekçe fın azalıp zincir marketlerin çoğalmasıyla piyasada hâkim duruma ge de olduğunu unutmamalı ve kendi kara listesini oluşturmalı. Fahiş fiyat farkını Ticaret Bakanlığı’nın nün üzerinde “önerilen sa gösterilemeyeceğinin len bazı firmaların, tü HFA mobil uygulaması üzerinden tış fiyatı” yazmıyorsa, fiya altını çizen Tüketiciyi Koruma keticilerin mecburiyet şikâyet etmeli” dedi. tının serbest piyasa koşul Derneği (TükoDer) Genel lerini istismar ettiğini Öte yandan, benzer durumların larına göre belirlendiğini Başkan Yardımcısı Şükran Eroğlu, söyledi. elma, ananas ve kuru soğana ka anlatarak, “Aynı üründe “İl ticaret müdürlüklerinden Tüketicilerin özellik dar sıçradığını farkettiğini söyle yüzde 35 fiyat farkları ol denetim istenmeli. Belediyelerden le gıda ürünlerine karşı yen Ağaoğlu, “Aynı elma bir mar ması normal. Serbest piyasa ile açıklanabilir. Ancak bu fark yüzde 20’lere çıkamaz. Hiçbir perakendecinin aynı ürünü ‘rakibimden daha pahalıya satayım’ deme gibi Maaş pazara yetmiyorbirlüksüyok”dedi. de istenebilir. Ayrıca Ticaret Bakanlığı’na ve Rekabet Kurumu’na da şikâyet etmek gerek. Çünkü haksız rekabet oluşturan bir durum ve tüketicinin yanıltılması söz konusu” dedi. daha dikkatli olup sivil denetim yapması gerektiğine dikkat çeken Ağaoğlu, “Girdi maliyetleri artmadan fiyatları kafalarına göre artıramazlar. Bu, Tüketici Kanunu’nun kette 4, diğerinde 6 lira. İthal ananas bir markette 9, başka bir markette 16 lira. Bu kadar uçurum kabul edilemez. Paketlenmiş kahvaltılık ürünlerinden labne peynir ve kaşar peynirde de gramajlar düşürülüyor” diye konuştu. Çiftçi fakirleşti yabancı kazandı MUSTAFA ÇAKIR AKP’nin ithalata kapıyı açan tarım politikası, yerli çiftçiyi fakirleştirirken Rusya ve Ukrayna çiftçisini zengin etti. CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) Türk çiftçisinden ton başına 825 liraya aldığı arpayı, Rusya ve Ukrayna çiftçisinden 1150 ila 1350 liradan ithal ettiğine dikkat çekti. Aygun, batmakta olan çiftçinin elindeki traktör ve römorkları satmaya başladığını vurguladı. Aygun’un Türkiye tarımına ilişkin tespitleri özetle şöyle: 4 Kuru soğan ithalatında 28 Şubat’a, 25 bin ton hazır ambalajlı domates konservesi ithalatında da 31 Mayıs’a kadar gümrük vergisi sıfıra indirildi. Bakanlığa kilit 4 TMO’ya vergisiz olarak 100 bin ton kuru baklagil, 1 milyon ton buğday ve mahlut, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç alımı için yetki verildi. TMO, Türk çiftçisinden ton başına 825 liraya aldığı arpayı, Rusya ve Ukrayna’dan 1150 ile 1350 TL’ye ithal etti. Oysa bizim çiftçimiz sadece 900 TL’den alım istemişti. Ukrayna ve Rusya çiftçisi zenginlerken Türk çiftçisinin ayağına kurşun sıkıldı. 4 Üretimi yönlendirecek bir Tarım ve Orman Bakanlığı’na ihtiyaç kalmadığı için Ticaret Bakanlığı bu işler ile ilgilenecek ve ithalat yapacaktır. Bakanlığa kilit vuracaklar. l ANKARA Alışveriş yapmaya çıkan Ankaralılardan pazar fiyatlarından memnun olan yok NECATİ SAVAŞ Pazarcı da dertli Hükümetin geçtiğimiz günlerde sıfır vergiyle ithalat kapısını sonuna kadar açtığı, her yemeğin olmazsa olmazı kuru soğan marketlerde 57 lira arası fiyattan satılıyor. Ankara Kolej İncesu’daki pazarda ise 3.5 liraya da var, 5 liraya da. Havuç 2 lira. Şu anda mevsimi olan portakal ve mandalina 2.5 liradan satılıyor. Ancak pazarcılar, “Bunlar ikinci sınıf portakal ve mandalina. Birinci sınıf olursa 5 lira” diye uyarıyor. Markette ise portakalın fiyatı 3.95 lira. Elma da markette 3.95, pazarda ise 2.5 lira. Markette 6 liraya yaklaşan ayva pazarda 3 liradan satılıyor. Fiyatların yüksekliğinden pazarcılar da şikâyetçi. “Halden yüksek fiyata ürün alıyoruz. Patlıcanı, biberi şu anda zararına satıyoruz” diyen pazarcı esnafına göre tek kazananlar komisyoncular. Poşet parasız Üreticiye doğrudan ulaşamamaktan yakınan pazarcılar, “Ürünü getirebilmek için aracın K belgeli olması gerekiyor. Bu belgenin fiyatı da 20 bin lira civarında. Biz bu parayı nereden bulalım, nasıl alalım. Mecbur halden, komisyonculardan ürünü alıyoruz. Onlar da kârını koyuyor, pahalıya veriyor. Biz kendimiz üreticiden alabilsek fiyatlar da düşer. 200 lira kazanıyoruz, 400 lira mazota veriyoruz” diye yakındı. Pazarcılar, bu yıl Akdeniz bölgesinde sel olduğu için fiyatların ekstra yükseldiğini de ifade etti. Her şey pahalı olacak değil ya... Pazarda poşet bedava! “Neden” diye sorduğumuzda pazarcılar, “Adam 30 liralık alışveriş yapmış. 25 kuruşun peşine mi düşelim? Pazarda poşete para olmaz” diyorlar. Pazardan ayrılırken, arkadan da pazarcılar bağırıyor: “Yaz gazeteci, enflasyon düştü, fiyatlar da düştü. Bizde poşete para da yok!.” Kış dönemi yeşillik sezonu olmasına rağmen Ankara’da çarşı pazarda fiyatlar cep yakıyor. Ankara’nın merkezi noktalarından Kolej İncesu’da kurulan pazarı gezdik. Fiyatları inceledik. Türkiye sebze cenneti olmasına rağmen, kış sezonunda sofranın vazgeçilmezlerinden ve piyasada bol miktarda bulunan lahana, karnabahar ve pırasanın fiyatı 5 lira. Kereviz ise 10 lira. Pazarda mevsimi olmayan patlıcanın yanına bile yaklaşılmıyor, kilosu 14 liyarı buluyor. Köy biberi 16 liraya kadar çıktı. Kıvırcık 4 liradan satılıyor. Marul ise 2 lira. Taze soğan 5 lira. Maydonoz, dereotu 1.5 liradan satılıyor. Yurttaş, “1.5 liraya maydonoz mu olur” diye tepki gösteriyor. Limon pazarda 2 lira. Markette ise tanesi 2 lira. Akdeniz ve Ege’de kolaylıkla yetişebilen, hemen hemen her köy evinin bahçesinde ekili bulunan ıspanak pazarda 4 lira. Ancak marketlerde fiyatı 6 liradan başlıyor, 10 liraya kadar çıkıyor. Pazı da pazarda 3 liradan satılıyor. Domatesin fiyatı değişiyor. Salkım domates 10 lira. Diğerleri ise 4 lira. Kabak 3 lira. Salatalık 6 lira. Patates ise 3.5 liradan tüketiciye sunuluyor. Fiyatlar uçuk Alışveriş yapmaya gelen başkentlilerden “fiyatlar iyi” diyen yok. Hepsi “pazarda bile fiyatlar uçuk” diyor. Ayrıca pazar fiyatlarının semte göre değiştiğini de söylüyorlar. Çankaya’daki bazı pazarlarda fiyatların çok daha yüksek olduğuna dikkat çekiyorlar. Pazar kalabalık. Alışveriş yapanlar ise çoğunlukla emekliler. Emekliler de maaşlarının düşüklüğünden yakınıyor. “Çarşı, pazardan alıyoruz, yine de geçinemiyoruz. Emekli perişan” diyorlar. Pazarda alışveriş yapan orta yaş grubu kamu çalışanı bur yurttaş da, “Maaşımız buraya dahi yetmiyor” diyerek geçim sıkıntısına dikkat çekiyorlar. ILO yüz yaşına girerken Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bundan yüz yıl önce 1919 yılında, 1. Dünya Savaşı’nı sona erdiren Versay Anlaşması’yla birlikte kuruldu. ILO’nun ana kuruluş ilkeleri, artık geride kalmış olan dünya savaşında yaşanan vahşetin ve yıkımın derslerine dayanmaktaydı. Bunlar arasında da en önemlisi, sosyal adalet sağlanmadan kalıcı bir barışın olamayacağı gerçeği idi. ILO’nun ilk anayasası; Belçika, Küba, Çekoslovakya, Fransa, İtalya, Japonya, Polonya, İngiltere ve ABD’den oluşan dokuz kişilik bir heyet tarafından kaleme alındı. ILO’nun kurucuları sanayileşmeyle birlikte işçilerin sömürülmesinin önüne geçebilecek ve sosyal adaleti sağlayacak ilkelerin hayata geçirilebileceği inancını dile getirmekteydi. Buna göre, “emek ticari bir mal meta olarak görülmemeli ve tüm insanlar, cinsiyet, etnik köken ve benzeri hiçbir ayırımcılığa uğramadan kendi gönençlerini ve kişisel bağımsızlıklarını özgürce koruyarak çalışabilmeliydi.” HHH Kuruluşundan yüz yıl sonra bugün küresel işgücü piyasaları ILO’nun bu ilkelerine görece çok uzaklarda gözükmekte. ILO verileri dünya nüfusunun yüzde 55’inin herhangi bir sosyal güvencesinin olmadığını vurguluyor. Sosyal güvenceden yoksunlar 4 milyara ulaşmakta; bu rakam Sahra Altı Afrika ülkelerinde nüfusun yüzde 87’sine değin uzanıyor. Bu koşullarda uluslararası düzeyde günde 1.90 dolar olan “aşırı yoksulluk” sınırının altında yaşamını sürdürme mücadelesi veren 300 milyon emekçi yoksul bulunuyor. ILO, küresel boyutta genç işsizlerin sayısının 64 milyon; aşırı yoksulluk altında çalışan genç işçilerin sayısının da 145 milyona ulaştığını belgeliyor. Diğer yandan OECD ülkeleri arasında işsizlik oranındaki gerileme devam etmekte. İşsizlik oranı AB üyesi 28 ülkede yüzde 6.5’e; OECD’de ise yüzde 5.1’e değin gerilemiş durumda. Her iki rakam da, 2008 krizinden bu yana gözlenen en düşük işsizlik oranlarını dile getiriyor. İşsizliğin bu denli gerilemiş olmasına karşın, ortalama ücret artışlarının son derece düşük düzeyde kalması, küresel ekonomideki en büyük açmazlardan birisi olarak değerlendirilmekte. ILO’nun 2018/19 Küresel Ücret Raporu’na göre küresel ekonomide ortalama ücretler sadece yüzde 1.8 arttı (Çin dışarıda tutulursa ücret artışları yüzde 1.1’e geriliyor). Oysa dünya ekonomisi bu dönemde yaklaşık yüzde 3.7 büyüme gösterdi. Ekonomik büyümeden emeği ile geçinen kesimlerin yararlanamaması OECD tarafından ücretsiz büyüme şeklinde değerlendiriliyor. 2000’in ilk on yılında yeterince istihdam artışı ile beslenemeyen büyüme için istihdamsız büyüme kavramı dile getirilirdi. OECD verileri gözlenen istihdam artışlarına karşın, ücret gelirlerindeki durgunluğu, istihdam biçimlerindeki bozulma ve enformalleşmeye dayalı olduğunu belgeliyor. İşçilerin ücret gelirlerindeki artışın, işçi üretkenliğinin gerisinde kalması, artan istihdamın aslında daha düşük ücretli ve yarı zamanlı işlerde yoğunlaştığını ve sosyal eşitsizliğin derinleşmesinde büyük rol oynadığını belgeliyor. Örneğin, OECD’nin 2018 İstihdam Görünümü Raporu, işçi başına üretkenlik ile ücret gelirleri arasındaki uçurumun giderek daha da belirginleştiğini vurgulamakta. Aşağıda yansıttığımız verilere göre, OECD ülkelerinde ücretlerin işçi başına üretkenlik kazanımları arasındaki fark 1995’ten bu yana yarı yarıya artmış durumda. Aşağıdaki grafik bu gözlemleri dile getiriyor. Kaynak: OECD Employment Outlook, 2018 Kriz sonrasında “toparlanma” sürecinin aslında emeğin daha da yoğunlaşan sömürüsü ile gerçekleştirildiğini belgeleyen söz konusu verilerin bir diğer izdüşümü ise cinsiyet ayırımına dayalı sömürü gerçeği. OECD Raporu 2015 itibarıyla ortalama kadın ücretlerinin, erkeklerin ücretlerine görece yüzde 39 daha düşük olduğunu vurguluyor. Söz konusu rapora göre, kadın ve erkekler arasında gözlenen ücret eşitsizliğinin çok büyük bölümü kadınların mesleklerine ilk atıldıkları gençlik döneminde yoğunlaşmakta. Aile sorumlulukları ve çocukların yükümlülükleri ve benzeri olgulara dayanan sosyal baskılar, cinsiyete dayalı eşitsizliğin çoğunlukla sosyal bir sorun olduğunu belgeliyor. ILO yüzüncü yaşına girerken, küresel ekonomide istihdamsız büyüme, yerini ücretsiz ve eşitsiz büyüme sürecine bırakmış gözüküyor. AB’den MasterCard’a 570 milyon Avro para cezası Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, perakendecilerin sınır ötesi kartlı ödeme hizmetlerine erişimini engellediği gerekçesiyle MasterCard’a 570 milyon Avro para cezası verdi. AB Komisyonu, 2013 yılında başlatılan soruşturmanın tamamlandığını açıklayarak MasterCard’ın tüccarların Tek Pazar’da başka bölgelerde kurulmuş olan bankalar tarafından sunulan, daha iyi koşullara sahip seçeneklerden yaralanmalarını sınırlandırdığının belirlendiğini kaydetti. l AA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear