23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 1 Ağustos 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 9 ‘Adaleti katletmeyin’SİNCAN CEZAEVİ’NE KAÇIRILAN 10 EKİM KATLİAMI DAVASI İÇİN GENİŞ GÜVENLİK ÖNLEMİ ALINDI Karar duruşması öncesinde Ankara Adliyesi’nden Sincan Cezaevi’ne kaçırılan 10 Ekim Katliamı’na ilişkin dava, “yo ğun güvenlik önlemleri” altında gö rüldü. “Bu duruşma için alınan gü venlik önlemleri, 10 Ekim günü Tren Garı Meydanı’nda alınsay dı, bombacılar aran saydı bu katliam ya ALİCAN ULUDAĞ şanmaz, 101 kişi ölmezdi” diyen davanın müştekileri, istihba rat raporlarına rağmen katliama göz yuman, güvenlik önlemi almayan, yaralıların üzerine gaz sıkan ve am bulansların gönderilmesini engelle yen tüm kamu görevlileri yargı önü ne çıkarılmadan bu davanın bitiril mesine karşı çıktı. Mahkeme heye tine seslenen katliam mağdurları, “Gerçek adalet istiyoruz. Lütfen ada leti katletmeyin” dedi. Savcı: Genişletmeyin Ankara Tren Garı Meydanı’nda 10 Ekim 2015’te iki IŞİD’li canlı bombanın kendisini patlatması sonucu 101 kişinin ölümüne, 500’e yakın kişinin yaralanmasına ilişkin 36 sanıklı davanın karar duruşması, Sincan Cezaevi Kampusu içerisindeki büyük salonda başladı. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’nın davanın bir numaralı sanığı olan IŞİD emiri İlhami Balı’nın tutuklu eşi Hülya Balı’nın ifadesini dosyaya gönderdiğini açıkladı. Cumhuriyet savcısı, katılan avukatların davanın genişletilmesi ve katliamda sorumluluğu olanların da yargılanması talebinin reddini isteyerek, sanıkların cezalandırılması yönündeki mütaalasını tekrar etti. ‘Sizi bile göremiyoruz’ Mağdur avukatlarından Mustafa Kemal Gündüz, davanın Sincan’a taşınmasına tepki göstererek, “Duruşma resmen şehir merkezinden kaçırıldı. İnsanlar buraya gelirken birçok engellemelerle karşılaştı. Biz müvekkilerimizi, sanıkları göremiyoruz. Sizi dahi zor görüyoruz. Burada adil bir yargılama olmaz” dedi. Avukat Ziynet Özçelik, katliamda devletin sorumluluğu bulunduğunu belirterek, “Ancak devlet gerçeğin peşinde olmamakta. Bizim kurgusal bir gerçeği kabul etmemiz beklenmekte” diye konuştu. Mahkeme, avukatların dinlenmeyen müştekilere söz verilmesi talebini reddetti. Mahkeme Başkanı Giray, kararı açıklarken “açık yargılamaya devam edildi” deyince, bir mağdur “Bunun neresi açık yargılama!” diye itiraz etti. Avukatların ısrarı üzerine mahke Davanın üç gün sürmesi beklenen karar duruşmasında konuşan mağdurlar, bütün sorumlular yargılanmadan karar açıklamasına itiraz etti, ‘Bugünkü önlemleri 10 Ekim’de alsaydınız, katliam yaşanmazdı’ dedi NECATİ SAVAŞ SANIKLARA ETTEN DUVAR Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın Ankara Adliyesi’nden Sincan’a taşınması nedeniyle cezaevi çevresinde ve duruşmanın yapıldığı binada yoğun güvenlik önlemleri alındı. Duruşmaya gelmek isteyenler 3 farklı arama noktasından geçirildi. Araçların altları ve içleri, olası bombalı saldırıya kar şı arandı. 3. arama noktasından sonra araçların devam etmesine izin verilmedi. Basın mesupları da burada indirilerek, servislerle duruşmanın yapılacağı cezaevi girişine taşındı. Çok sayıda çevik kuvvet polisi, TOMA ve Akrep araçlarıyla güvenlik önlemi alınırken, duruşmaya gelenler 6 ayrı noktada kimlik kontrolünden geçirildi. Davanın merkezden Sincan’a kaçırılması, müştekilerin ve izleyicilerin ilgisini azaltmadı. 900 sanık sandalyesi kapasitesi bulunan ve darbe davaları için yapılan geniş salon neredeyse doldu. Duruşmayı CHP ve HDP’li milletvekiller de izledi. Salonda getirilen 19 tutuklu sanık, yaklaşık 200 jandarma ile 100 kadar polisle çembere alındı. me, 10’a yakın mağduru dinledi. İlk olarak katliamda hayatını kaybeden Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik söz aldı. Sesi titreyerek konuşan Tedik, şunları anlattı: “O gün otobüsler aranmadı. Eşim tedirgin oldu, ‘Neden aranmadık yol boyunca, otobüslerin buraya gelmesine neden izin verildi’ diye sordu. Benim oğlumun atılan gazdan nefesi daraldı da öldü. Çocuklarımızın üzerine IŞİD’lilerin bomba atmasına göz yumanlar, çocuklarımızın hastaneye yetiştirilmesine engel olanlar neden yargılanmıyor?” a‘Kreaşskaeydoınzıazm’ an Sincan Cezaevi’ndeki duruşmaya gelirken geçtikleri aramalara ve güvenlik önlemlerine dikkat çeken Zöhre Tedik, “Şu salona girerken üzerimizde aranmadık tek nokta bırakmadınız. Keşke o zaman bu arama yapılsaydı da bizim çocuklarımız ölmeseydi. Aynı katiller gibi mağdur aileleri de yargılanmak isteniyor. Belki çocuklarımız geri gelmeyecek ama sanıklara hak ettiği cezayı verirseniz adalet yerini bulacak. Lütfen, bir kez daha bizi öldürmeyiniz. İçimizi neden soğutmuyorsunuz? Bugüne kadar yapılanlarla adaleti katlettiniz. Ne olur adaleti katletmeyiniz.” ‘O gün saklandınız’ Katlimdan yaralı kurtulan ve yüzde 45 engelli kalan öğretmen Ayşegül Duman ise sanıkların etrafında dizilen jandarma ve polisleri işaret ederek, “O gün bizim için neredeydeniz, saklandınız. 66 istihbarat raporuna rağmen bu katliam yapıldı. Bu sanıkları bırakırsanız yarın yapılacak katliamların sorumlusu mahkeme olur” dedi. Katliamda sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlilerinin yargılanmasını isteyen Duman, “Bizi hayata tutturacak olan gerçek adalettir” dedi. ‘Devlet biliyordu’ Müşteki Özcan Yaman, katliamdan dolayı bir tane polisin dahi sorumluluk duyup istifa etmediğini, özür dilemediğini belirterek, mahkemenin dahi yaşanana katliam demediğini, “olay”, “patlama” ifadelerini kullandığını kaydetti. Patlamada ağır yaralanan ve halen tedavisi süren mü hendis oğlu Cihan Andiç’in babası Ahmet Andiç, “Gar’da 103 kişi öldü. 500 kişi yaralandı. Ama orada bir polis dahi yaralanmadı. Demek ki önlem alınmadı. Devlet görevlileri orada katliam yapılacağını biliyordu” tespitinde bulundu. ‘Asıl suçlular dışarıda’ Gar’da katledilen avukat Uygar Coşkun’un annesi Nuray Coşkun, “Asıl suçlular dışarıda gezerken deliller toplanmamışken, katliamda sorumluluğu bulunan görevliler yargılanmamışken bu dava bitirilemez” dedi. Oğlundan geriye torununun kaldığını dile getiren anne Coşkun, “Torunumu kreşten alırken, diğer çocukların babalarını görmesin diye çaba harcıyorum. Bu nasıl vicdan! Bu çocuğu yıllarca babasız kılmaya kimin hakkı vardı. Ben sadece gerçek adalet istiyorum. Onlara göz yuman herkesin yargılanmasını ve adalet istiyorum” diye konuştu. Dün 11. grup duruşma ve 51. celsesi yapılan davanın görülmesine bugün ve yarın da devam edilecek. Mahkemenin 3. gün kararını açıklaması bekleniyor. l ANKARA BARODAN OSMANİYE CEZAEVİ RAPORU ‘Siz suçlusunuz, hak ediyorsunuz’ MAHMUT ORAL Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu, hak ihlalleriyle gündeme gelen Osmaniye Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na ilişkin hazırladığı raporunu açıkladı. Baronun Adli Yardım binasında düzenlenen toplantıda konuşan avukat Yusuf Çakaş, tutuklu ailelerinin yaptığı başvuru üzerine, 27 Temmuz’da Osmaniye Cezaevi’ne giderek 8 mahpus ile görüştüklerini belirtti. Çakaş, görüşmelerinin kameralarla kaydedildiğini ve hazırladıkları tutanaklara el konulmak istendiğini vurguladı. Görüşme yaptıkları Abdulkadir Baybars’ın üç aydan fazla bir süredir hiçbir gerekçe gösterilmeden tek kişilik hücrede tutulduğunu kendilerine aktardığını belirten Çakas, “Hücresinin yanında bulunan adli mahpusların tehditlerine maruz kaldığını, cezaevi idaresine bu konuda sürekli başvuru yaptığını, son olarak 19 Temmuz tarihinde cezaevi müdürlüğüne durumu aktardığını ve akabinde 1520 kişilik bir infaz koruma memuru tarafından saldırıya uğradığını, elleri ve ayakları kelepçelenerek darp edildiğini, kalbinden rahatsız olduğu bilinmesine rağmen kalbine baskı yapıldığını, boğazı sıkılarak ve kafası yastığa bastırılarak nefes almasının engellendiğini beyan etmiştir. Tarafımızca yapılan gözlemde ellerinde ve ayaklarında kelepçe sebebiyle ekimozlar oluştuğu, boğazında kızarık lıklar olduğu ve vücudunun bazı bölgelerinde de şişlik, morartı ve darp izleri olduğu tespit edilmiştir” dedi. Müdür gözetiminde darp Tutuklu Mehmet Faruk Engin’in kendisi de dahil olmak üzere hasta tutuklu ve hükümlülerin hastaneye sevkinin yapılmadığını kendilerine aktaradığını belirterek, “revir doktoru tarafından ‘Siz suçlusunuz, hak ediyorsunuz...’ şeklinde hakaretlere maruz kalarak muayenelerinin yapılmadığını ve her seferinde kendisine ağrı kesici, kas gevşetici ve benzeri ilaçlar verilerek geri gönderildiğini belirtmiştir” diye konuştu. Görüştükleri tutuklu ve hükümlülernin ayakta sayım dayatmasına maruz kaldıklarını söylediğini belirten Çakas, “911 Şubat tarihleri arasında, cezaevi müdürü gözetiminde, infaz koruma memurları tarafından darp edildiklerini, buna ilişkin yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını ve ayakta sayım adı altında kötü muamele ve hakaretlerin düzenli olarak devam ettiğini ifade etmiştir. Uzun bir süreden bu yana sosyal aktivitelerin yapılmadığını, istedikleri gazete ve dergilerin verilmediğini, hiçbir kitabın verilmediğini, başta kurumlara yazdıkları mektuplar olmak üzere göndermek istedikleri mektuplara keyfi gerekçelerle el konulduğunu, sürekli keyfi bir şekilde disiplin cezalarına maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir” dedi. l DİYARBAKIR yurt çapında Koçer Özdal eylemi İnsan Hakları Derneği (İHD) Bafra T Ti ray Çevirmen ise “Birleşmiş Milletler respi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda ya mi belgesi olan İstanbul Protokolü gere tan ağırlaştırılmış müebbet hükümlü ği, tutuklu ve hükümlü konumda da ol sü Koçer Özdal’ın sağlık durumuna dik sa her hastanın kendi doktorunu seçme kat çekmek ve serbest bırakılması tale ve raporlarının bağımsız bilirkişilerce ha biyle dün Türkiye genelinde basın zırlanmasını isteme hakkı vardır. açıklaması gerçekleştirdi. İHD İs 401 ağır hasta mahpus için ya tanbul Şubesi tarafından Galata şam hakkı istiyoruz” dedi. saray Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında konuşan İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Hatice Ona Ekşailmayinımyanında ran, mesane kanseri teşhisi konu Talebinin eşinin yanında refa lan tutuklu Koçer Özdal’ın böb katçi kalabilmek olduğunu be reklerinin iflas ettiğini, düzenli olarak diyalizle hayatını sürdür Koçer Özdal lirten Koçer Özdal’ın eşi Sultan Özdal ise “Zaman zaman tetkik düğünü belirttiği konuşmasında “Okuma ler için ya da servise götürüldüğünde yazması olmayan Koçer Özdal, 2 yıldır Koçer’i görüyorum. Üzerinde kaç gün tutulduğu hücrede yaşından ve yaşadığı dür aynı elbise var. İki böbreği iflas et ağır hastalıktan dolayı ihtiyaçlarını karşı miş. Ben eşimle beraber olmak, ona yar layamamakta ve ilaçları zamanında veril dımcı olmak istiyorum. Benim devletten mediği için tedavisi aksakmaktadır” de talebim, eğer insafları varsa eşimin bir di. Onaran, Kayseri 2 No’lu T Tipi Kapa an önce infazının ertelenmesi ve teda lı Ceza İnfaz Kurumu’nda hükümlü bulu vinin dışarıda sürdürülmesi. Benim eşim nan oğlu Savcı ile aynı hapishanede kal 2014’te gözaltına alınırken hiçbir hasta ma talebi reddedilen Özdal’ın refakatçi lığı yoktu. Tedavi süreçleri engellendiği hakkının engellendiğini ifade etti. için tetiklendi demek ki hastalığı. Eşim İHD Ankara Şubesi tarafından yapı için de kendim için adalet istiyorum” di lan eylemde konuşan İHD MYK üyesi Nu ye konuştu. l Haber Merkezi Kanlı Ankara Garı davası Bundan yaklaşık üç yıl önce... Sadece üç yıl önce... Bir sonbahar gününde.... “13 yıllık AKP politikalarından mağdur olan” kalabalıklar Ankara Tren Garı’nda toplandılar. Dernekler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar... En önde taşıdıkları pankartlara “Savaşa inat, barış hemen şimdi, emek, barış ve demokrasi” yazdılar. Beş dakika sonra iki canlı bomba, peş peşe kalabalığın içine daldı. 103 kişi öldü, dört yüze yakın kişi yaralandı. Ve ülke o an karardı daha da aydınlanmadı. Üç gün yas tutuldu, sonraki üç günde de her şey unutuldu. Her şeyi unutmak kolaydır. Barış sürecinin ne anlama geldiğini, o sürece kurulan tuzakları, o süreçte düşülen tuzakları, hangi Kürtlerle hangi Türklerin savaşı bitirmek için canla başla uğraştığını, hangi Kürtlerle hangi Türklerin savaş çığırtkanlığına taptığını... Politik hesapların ne korkunç kapıları açıp, ne güzel kapıları sonsuza kadar kapattığını... Dünyanın ne rezil bir yer, insanın ne rezil bir varlık olduğunu... Hepsini... Ama hepsini unutun... Ama Ankara Gar’ında öldürülen çocukların çektirdikleri o son fotoğraflarda ışıldayan o bakışları unutmamalısınız. O katliamın ardından bu ülkede neler yaşandığını unutmamalısınız. O bombayı patlatanların kim olduğunu, ama gerçekten kim olduğunu unutmamalısınız. Barış adına yollara düşmüş bir kalabalığın ortasında değil, bu ülkenin tam kalbinde güdümlü bir iradeyle, bilinçli bir şekilde patlatılan o bombaların insanlarla beraber insanlığı da öldürdüğünü unutmamalısınız. O korkunç facianın davası artık karar aşamasında. Ortadoğu’da ve bu ülkede nicedir kör parmağım gözüne fink atan koca bir terör örgütünün militanı sanıklar o davada yargılanmaktalar. Dava sonucunda o sanıklara ne ceza verilirse verilsin... Hak yerini asla bulmayacak. Devletler kirli işlerden ellerini hep birlikte çekmedikçe... Daha nice kana bulanmış güzel gülüş öyle fotoğraflarda kalacak. Duruşma salonlarında sarf edilen, dava dosyalarının içine sıkıştırılmış üç beş cümle, herkes biliyor, sanıklar, tanıklar ve ölüler üçgeninde kurulmuş yalan bir hikâye. Sanki tehlikeli devlet politikaları, sinsi hükümet hesapları, uluslararası kirli anlaşmalar hiç yokmuş gibi... Terör örgütleri bağımsız çalışan ve legal sisteme sinsice hizmet eden organize yapılar değilmiş gibi görülen bu davalar ve varılan kararlar... Aslında hiçbir değer taşımazlar. Başımıza ne geldiğinin, o insanların neden öldürüldüğünün, terörle güdülen duygulara ne bedeller ödendiğinin, kendinden öncekiler ve sonrakiler arasındaki büyük bir patlamanın aslında neyi patlattığının adını koymaya niyet ve cesaret etmeyen adalet... Adalet değildir. Suçları ve suçluları ve kurbanları aynı kefede kaynatan bir sistem, terörün çeşitli halleriyle iğdiş edilen umutların iyice kaybolmasından başka bir işe yaramaz. Terörle gerçekten mücadele etmenin yolu ilk önce sistemi yargılamaktan geçer. IŞİD bir nedir, PKK bir nedir, devlet bir nedir, terör bir nedir... Bunları aslında herkes kadar o hâkimler ve savcılar da bal gibi bilir. Bu yüzden, Kanlı Ankara Garı davası yalandan görülen davaların ne sonuncusudur ne de ilkidir. Sise Bingöl için kampanya İhtiyaçlarını tek başına karşılayamayan, cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin yardımıyla hayatını sürdüren 78 yaşındaki Sise Bingöl’e şeker, tansiyon ve böbrek rahatsızlığı bulunmasına karşın “cezaevinde kalabileceği” yönünde rapor verilmesinin ardından sosyal medyada kampanya başlatıldı. Sise Bingöl’ün serbest bırakılması için Twitter’da “ #SiseBingöleÖzgürlük” hashtag’i açıldı. HDP’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada ise, “80 yaşındaki Sisê Ana iki çocuğunu savaşta yitiren bir anne olarak ‘Savaşın hiçbir şeye faydası yok, bu ölümler barışla sonuçlansın’ dediği için bugün örgüt üyesi kabul edilerek korkunç şartlarda cezalandırılıyor” denildi. l Yurt Haberleri TOMA ile otomobil çarpıştı: 2’si ağır 5 yaralı Mardin’in Kızıltepe ilçesinde önceki gece İlhan Ergül (48) yönetimindeki otomobile, Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü’ne ait TOMA çarptı. Kazada sürücü Ergül’ün 13 yaşındaki kızı Şükran (13) ve annesi Şükriye ağır yaralandı. Sürücü Ergül, eşi Gülistan ve ğlu Abdürrahim hafif yaralandı.l Yurt Haberleri C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear