29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 9 Temmuz 2018 haber Kıyım Hükmünde Kararname8 9EDİTÖR:HAKANAKARSUTASARIM:EMİNEBİLGET Hazin bir izin (raporu) On bir gün izin yaptım. “Aaa, hiç fark edilmedi” diyenleriniz olacak. Haklılar. Zaten onu anlatacağım… 19 aydır (yazıyla on dokuz aydır) izin yapmadım. Artık hapiste hiçbir Cumhuriyet amelesi kalmadığını düşünüp yazıişleri elebaşılarının karşısına çıktım. Biliyorsunuz, ben on dokuz aydır izin yapmadan… Cümleyi ağzıma tıkadılar: Yeme bizi ağabey. Bazı hafta sonları iki gün gazeteye gelmediğini unutuyorsun galiba. Ayrıca geçen yaz tam beş gün Kaş Demre  kıyılarında mavi mavi… Bu çatal dillilere laf yetiştiremem. Ama yılmadım: Yaşlı ve yorgun bir ağabeyiniz olarak hem bedensel, hem beyinsel… Anında o cümleyi de bitirtmediler: Tabii abi haklısın. Bir hafta, hatta istersen on gün izin yap sen. Oysa ben cümlemi tamamlayabilseydim bir ay, hatta meslek kıdemi gereği bir buçuk ay izinden kapıyı açacaktım… Dedim a, laf ağzıma tıkandı. Tıkanmakla kalmadı devam ettiler: Sen izin deyince Marmara Adası’na gidersin. Tamam abi git tabii. Nasıl olsa orada internet bağlantısı var. Hem tatil yaparsın, hem de yazıları zahmetsiz yollarsın… Ve ben gidiş geliş dahil 11 gün izin(!) yaptım. HHH Eskiden… Eskiden dediğim, çok da eskiden değil. Yani AKP Reisi’nin yolladığı MİT TIR’larının cihatçı teröristlere silah ve cephane taşıdığını belgeleyerek yayımladığı için Cumhuriyet’in tepesine polisiyle, savcısıyla, yargıcıyla, Reis medyasıyla, siyasetçisi ile çullanılmadan önce… O dönemlerde biz izin yapardık. İzin sırasında tatil yapardık. Tatil derken gazete görmeden, cep telefonunu kapatarak, bilgisayarın kapağını açmadan, yani tatil gibi tatil yapardık. Ayrıca izin dışında Marmara Adası’na tüydüğüm de çok oldu. Yazıları oradan yolladım. Kimi okurlar “Bize ne senin Ada izlenimlerinden” diye homurdansa da bazı okurların da keyif aldıkları Ada’da yaşam dilimcikleri aktardığım oldu. HHH Bu defa da olabilirdi. Seçimin hemen ardından Ada’ya ayak basar basmaz kırlangıçlar karınları denize değer gibi uçup haberi verdiler: Yağmur geliyor yağmur… Geldi. Güzel geldi. Fırtınaydı, tufandı. Öyle yaz yağmuru gibi gelip geçici değil, yağdıkça yağdı. Gökten mutluluklar indirdi. Öyle kentteki gibi betona, asfalta değil toprağa, katırtırnaklarına, hatmilere, çınara, zerdaliye, asmalara, akasyaya, incire, yeni dikilmiş biber, domates fidelerine yağdı… Ne zamandır yağmurda ıslanmamıştım. Islandım. Mutluluğum arttı. Oturup bu mutluluğu okurla paylaşmak, keyifli bir Tırmık yazmak vardı. Yazmadım. Balık yasağında çınarların altında okeye dönen balıkçıları anlatmak vardı. Yazmadım. Çınarın dalına konup bana “Nerde kaldın be” dercesine bakan biricik arkadaşım hırsız saksağan’dan söz etmek vardı. Yazmadım… HHH Hafta sonları, İstanbul’da betonun ve asfaltın ve ambulans çığlıklarının ortasında iki gün gazeteye gitmediğinde bile içini kemiren  suçluluk duygusu, yüreğine oturan “Böyle günlerde kaytarılır mı” sorusu, Ada’nın dinginliğinde diken oldu battı… Aylarca ve aylarca sürmüş hapisten çıktıklarının ertesi sabahında gazetede işbaşı yapan arkadaşlarıma karşı suç işliyormuşum duygusu on bir gün boyunca yakamı bırakmadı. Keyifli Ada Tırmık’ları  yerine tatsız siyaset yazıları yazıp yolladım. Sonunda on bir gün bitti. Yeniden kürkçü dükkânındayım. Şu ülkede bize tatili bile haram eden haramiler bilsin, Ada’nın tadı hâlâ damağımda ama, bu sabahtan beri, içimi kemiren o suçluluk duygusunun yerinde yeller esiyor… Üstelik Sait’in kahvesini de özlemişim… Ölüye de ihraç! Mersin’de16 Haziran’da kanser hastalığı sonucu hayatını kaybeden mühendis Yusuf Fındık’ın dün yayımlanan 701 no’lu KHK ile meslekten atıldığı belirtildi. Birgün’ün haberine göre Mersin’de Tarım İl Müdürlüğü’nde çalıştığı sırada 15 Temmuz darbe girişiminin ardından açığa alınan, ardından kendi isteği ile emekli olan Yusuf Fındık isimli yurttaş, 16 Haziran’da kanser tedavisi gördüğü sırada yaşamını yitirdi. Fındık, Şube Müdürlüğü de yaptığı Mersin Tarım İl Müdürlüğünde mühendis olarak görev yapıyordu. Emeklilik hakkını kazandıktan sonra Mersin’de kanser tedavisini sürdüren Fındık, 16 Haziran’da hayatını kaybetmesinin ardından dün gece yayımlanan KHK ile Tarım İl Müdürlüğündeki mesleğinden de ihraç edildi. OHAL’in son KHK’si ile dün 18 bin 632 kamu görevlisi ihraç edildi. Şimdiye dek çıkarılan KHK’lerdeki ihraç oranlarının tek başına yüzde 16’sına denk gelen ‘son’ KHK, “FETÖ ile mücadele” kapsamında düşünülemeyecek pek çok ismi de vurdu Parlamenter sistemin son hükümeti, yeni sistem öncesi son OHAL KHK’si ile 18 bin 632 kişiyi kamu görevinden ihraç etti. 32. KHK ile toplam ihraç sayısı, iade edilenler hariç, 130 bini geçti. 199 akademisyenin ihraç edildiği KHK ile Barış bildirisine imza attıkları için ihraç edilen akademisyenlerin sayısı 404’e çıktı. Halkın Nabzı, Özgürlükçü Demokrasi ve Welat gazeteleri susturuldu. 32. KHK’de yer alan ihraç listelerinden birinde ilk kez ihraç gerekçesine de yer verildi. Böylece ihracın bir gerekçesinin de “Kurum kanaati/sosyal medya” olduğu ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet, 24 Haziran seçimleri öncesinde OHAL’in bir dönem daha uzatılmayarak kaldırılacağını açıklamış, seçimlerin ardından ise OHAL’in son KHK’lerinin yayımlanacağı, OHAL gücünün çıkarılacak KHK’lerle mevcut mevzuata yansıtılacağını belirtilmişti. Vekâleten imzalı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında Saray’da toplanan Bakanlar Kurulu’nun onayladığı KHK dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararnamenin 4 Haziran’dan bu yana yayımlanmak için bekletildiği anlaşıldı. Kararnamede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun imzasının yerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun vekâleten imza attığı görüldü. turması kapsamında açığa İhraç listelerinde birinci sıra alınan Mardin’in eski Ömer yı Emniyet Genel Müdürlüğü al li Kaymakamı Erol Korkmaz dı. Çoğu polis 8 bin 998 Emni ve eski Dargeçit Kaymakamı yet personeli ihraç edildi. Ka Mehmet Yaşar Yeşiltaş ihraç ra Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 3 bin 77, Hava Kuvvetleri SİNAN TARTANOĞLU edildi. Ömerli’nin eski belediye başkanvekili de olan Komutanılığı’ndan 1949, De Korkmaz çıkarıldığı mahke niz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan mece tutuklanmış, Yesiltaş ise adli 1126 asker ihraç edildi. Milli Eği kontrol şartı ile serbest bırakılmıştı. tim Bakanlığı’ndan 658, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan 240, Dışişleri ‘Öksüz’ ihraçları Bakanlığı’ndan 38 kamu görevlisi çı 15 Temmuz darbe girişiminin karıldı. İhraçlar arasında Sıvas İl Se kilit isimlerinden Adil Öksüz’ü çim Kurulu’ndan bir kamu görevlisi Sakarya’da arayan özel ekibin ba nin de yer alması dikkat çekti. 1526 şındaki Sakarya Emniyet Müdürlü kişinin rütbesi alındı. Daha önce ğü Kaçakçılık Organize Suçlarla Mü emekliye sevk edilen, kendi isteği ile cadele Şubesi’nin eski müdürü Ercan emekli olan, istifa eden TSK’den 324, Özoğluöz de ihraç edilen isimler ara Emniyet Genel Müdürlüğü’nden 1167, sında yer aldı. Özoğluöz, bir yıl ön Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 35 ce Emniyet Genel Müdürlüğü tara kişinin rütbeleri geri alındı. fından FETÖ ile bağlantısı olduğu ge Mülki amirler de dahil rekçesiyle açığa alınmış ve tutuklanmıştı. Özoğluöz’ün yanı sıra Sakarya KHK ile Ağrı Vali Yardımcısı Ka İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 49 mil Aksoy, Yozgat Vali Yardımcısı emniyet mensubu da ihraç edildi. Duran Eryılmaz, Karabük Vali Yardımcısı Sabri Uzun, Erzincan Va TSK’de uzun liste li Yardımcısı Yaşar Kemal Yılmaz da TSK’den ihraç edilen 6 binden fazla ihraç edildi. Ağrı’da kaymakam Ah subay ve astsubay arasında da dikkat met İnsan Çiğil ve Ankara’da kay çeken isimler yer aldı. Kara Kuvvetle makam İbrahim Halil Şivgan da ih ri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’in raç edilen mülkiyeliler arasında yer eski koruma subayı yüzbaşı Burak aldı. Mardin Cumhuriyet Başsavcılı Akın da ihraç edildi. Akın’ın emniyet ğı tarafından yürütülen FETÖ soruş ve savcılık aşamasında verdiği ifade lerden sonra çok sayıda FETÖ üyesi asker de etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak için savcılıklara başvurmuştu. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki FETÖ yapılanması sanıklarından kurmay yarbay Nail Bülbül; Eski Harp Okulu Alay Komutanı hava pilot kurmay albay Hakan Aksoy ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın emir subayı olan hava piyade binbaşı Abdurrahman Akay da ihraç listelerinde yer aldı. Rütbeleri alınan personel arasında ise eski Genelkurmay Harekât Plan Daire Başkanı tümgeneral Baki Kavun da yer aldı. İhraç gerekçesi KHK’de Son KHK’de bugüne kadar çıkarılan KHK’lerde yer almayan bir ayrıntı dikkat çekti. Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü’nün 5 kişilik ihraç listesinde, ihraç edilme gerekçelerine de yer verildi. 2 ihracın “Bylock/Emniyet/Kurum Kanaati”, bir ihracın “Emniyet/ Okul”, bir ihracın “Emniyet/ Kurum Kanaati”, bir ihracın ise “Kurum Kanaati/Sosyal Medya” gerekçesine dayandırıldığı ortaya çıktı. ‘Hayır’cı vakfa da kilit 16 Nisan referandumunda ‘hayır’ oyu kullanılması çağrısı yapan Furkan Vakfı’na bağlı derneklerin de aralarında bulunduğu 12 dernek de KHK ile kapatıldı. l ANKARA Üniversitelerde toplam 251 kamu görevlisi ve akademisyen ihraç edildi. ‘Barış Bildirisi’ne imza attıkları için ihraç edilen akademisyenlerin sayısı 404’e çıktı Akademide ‘barış’ tırpanı Üniversitelerden ise toplamda 251 kamu görevlisi ihraç edildi. Bunlardan 199’u akademik, 52’si ise idari unvana sahipti. İhraç edilenler arasındaki İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin eski Rektörü Adnan Kasman, Barış Bildirisi’ne imza attıkları gerekçesiyle bazı akademisyenleri açığa almış, ardından da 15 Eylül 2017’de de FETÖ soruşturması kapsamında rektörlükten alınmıştı. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde, 2016 yılının ocak ayında “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan profesörler Cem Terzi, İzge Günal, Halil Resmi, Halis Ulaş, Yeşim Edis Şahin, Ayşen Uysal; doktor Nuri Erkin Başer; araştırma görevlileri Aydın Arı, Serap Sarıtaş, Dilek Karabulut, Özer Yersüven ve öğretim görevlisi Emel Yuvayapan ihraç edildi. Dünkü ihraç kararları ile barış bildirisine imza attıkları gerekçesiyle ihraç edilen akademisyenlerin sayısı 404’e yükseldi. Mersin, Van, Bitlis, Mardin ve Şanlıurfa’dan Eğitim Sen üyeleri ve Bitlis’ten SES üyeleri de ihraç edilenler arasında yer aldı. Daha önceki KHK’lerle üniversitesinden ihraç edilen 8 akademisyen ise dünkü KHK ile iade edildi. Yurtdışında öğrenim gören bir öğrencinin öğrencilikle ilişiği de KHK ile kesildi. Bu öğrencinin bugüne kadar gördüğü eğitimlere ilişkin denklik işlemleri yapılmayacak. Akademik unvan ve derecelerine bağlı haklardan yararlanamayacak. EN çok ihracı içeren 2. KHK Bugüne dek her KHK protestosu, polis şiddetiyle cevap buldu. OHAL döneminde, 21 Temmuz 2016’dan bugüne kadar 32 adet OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi yayımlandı. Bu KHK’lerle, iade edilen 3 bin 833 kişi hariç, 112 bin 679 kamu görevlisi ihraç edildi. Dün yayımlanan ve son olması beklenen KHK ile de 18 bin 632 kişi ihraç edildi, daha önce çıkarılan KHK’lerle ihraç edilen 148 kamu görevlisi ise görevine iade edildi. Yani son KHK ile, bugüne kadar ihraç edilen kamu personelinin yaklaşık yüzde 16’sı mesleklerinden men edilmiş oldu. Yayımlanan son KHK, bugüne kadar en çok ihraca imza atılan ikinci KHK oldu. 672 sayılı KHK ile 50 bin 684 kişi kamu görevinden ihraç edilmişti. 3 gazeteyi daha susturdular Son KHK ile İstanbul’da yayın yapan Halkın Nabzı, Özgürlükçü Demokrasi ile Diyarbakır’da çıkan Welat Gazetesi kapatıldı. 257 haftadır yayımlanan Halkın Nabzı Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni İshak Karakaş, Afrin operasyonunu sosyal medya hesabından protesto ettiği için tutuklanmış, kısa süre önce de serbest bırakılmıştı. Karakaş, gazetenin hakkında tek bir soruşturmanın olmadığını, 6 yıldır tek bir davanın açılmadığını, tek bir sayılarının hakkında toplatma kararı verilmediğini” açıkladı. Fotokopiyle direnmişlerdi Karakaş, “Bu hukuk dışı kararın tek nedeninin hakkımda açılmış dava olduğuna inanıyorum. Afrin savaşına karşı çıkmak, barış istemek suç olarak görüldü ve nihayetinde Halkın Nabzı gazetesi de bu gerekçe ile kapatıldı” dedi. Özgürlükçü Demokrasi ve Welat gazeteleri de KHK ile kapatıldı. Özgürlükçü Demokrasi ile Gün Matbaacılık şirketlerine daha önce kayyım atanmıştı. Aynı matbaada basılan Welat Gazetesi, basımı yapılmadığı için fotokopi ile çoğaltılarak okurlarına ulaşmıştı. Gazete yayın hayatına dijital platformda devam etme kararı almıştı. KHK ile ayrıca Avantaj TV’nin yayın hayatı da sona erdirildi. İHRAÇ EDİLEN BARIŞ AKADEMİSYENLERİ, CUMHURİYET’E KONUŞTU: Yolumuzdan dönmeyiz Açığa alınan Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki barış imzacıları da ihraç edildi. Eski Rektörün de kendileriyle birlikte ihracını ‘trajikomik’ diye nitelendiren öğretim görevlileri, ‘imzamızın arkasındayız, bir gün elbet döneceğiz’ dedi Seçim ayarlı KHK’nin kıyımı, baştan bu yana olduğu gibi “Barış Akade misyenlerine” uğramadan geçmedi. Da ha önce açığa alan Dokuz Eylül Üniver sitesi’ndeki barış imzacıları son KHK’yle ihraç edildi. Ancak bu kez barış akade misyenlerine soruştur ma başlatan eski Rektör Prof. Dr. Adnan Kasman da Prof. Dr. Cem Terzi, Prof. Dr. İzge Günal, Prof. Dr. Ayşen Uysal, Prof. Dr. HAKAN DİRİK Yeşim Edis Şahin, Prof. Dr. Halil Resmi, Doç. Dr. Halis Ulaş, Dr. Nuri Er kin Başer ile araştırma görevlileri Aydın Arı, Serap Sarıtaş, Emel Yuvayapan, Di lek Karabulut ve Özer Yersüven’le birlik te ihraç edildi. Ancak KHK kararı, akademisyenleri “barış” düşüncesinden caydırmış değil. Geri adım atmaya niyetlerinin olmadığı nı belirten Aydın Arı, “İmzamızın arka sındayız. Yaptığımız ‘eylemin’ sorumlu luğunu üstleniyoruz. Hâlâ barış isteme ye devam ediyoruz. Demokrasi ve adalet isteğimiz buna ekleniyor. Bugünler geçe cektir. Ülkenin bir süre sonra demokra siye bir şekilde kavuşacağını umut edi yoruz. Kişisel olarak üzgünlüğüm yok, onları çok dert etmiyorum, ama memle ketin en çok demokrasiye ihtiyacı oldu ğunu görüyorum” dedi. Kendilerini açı ğa alan rektörle birlikte aynı KHK kapsa mında üniversiteden atılmalarını da “tra jikomik” olarak değerlendiren Arı, “O kendi dramını yaşıyor. Bizimki dram de ğil, trajikomedi” ifadesini kullandı. ‘Vazgeçmeyeceğiz’ Barış akademisyenlerinden bazıları “medyatik” değil. Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Halil Resmi, ilk kez bir gazeteye demeç vermek zorunda kaldı, o da Cumhuriyet oldu: “Bu hukuksuz durumla karşılaşana dek hayatımda hiçbir gazeteye bir şey söylemişliğim yok. Yaşamının yeni bir yolunu bulacağız. Nasıl ki Türkiye düze çıkacak, biz de mesleğimize öğrencilerimize geri döneceğiz.” Dilek Karabulut, “vazgeçmeyeceğiz” mesajını yüksek sesle dillendirenlerden. Karabulut şunları söyledi: “Bizim sadece üniversiteki kamu görevimizi aldılar. Gerçeği araştırma, ifade etme, yazma gücümüzü; vicdanımızı; aklımızı elimizden alamazlar. Yalan, baskı, kötülük ve savaş hiçbir zaman doğru, özgürlük ve barış karşısında çok uzun süre direnemez. Yeter ki hep beraber bunlar için mücadele etmekten vazgeçmeyelim, biz vazgeçmeyeceğiz.” Bir OHAL mantığı Kararnameyle uluslararası alanda pek çok akademisyen de üniversiteden uzaklaştı. DEÜ Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. İzge Günal, uluslararası alandaki pek çok ödülün sahibi olmasının yanı sıra “GünalSeberBaşaran Sendromu”yla tıp literatürüne geçen üç bilim insanından biri. Günal, daha önce Prof. Dr. Emin Alıcı’nın rektörlüğü sırasında üniversite işçilerinin yanında yer aldığı için de işinden olmuştu. 17 gün boyunca randevu vermeyen rektörle, özel muayene ücretini ödeyerek işçiler için görüşmüş ve “rektörü aşağılamakla” suçlanarak üniversiteden atılmıştı. Son KHK’yle de aynı akıbete uğrayan Günal, “Açığa alındıktan sonra zaten kendimi atılmış gibi görüyordum. Ancak şunu çok iyi biliyorum ki bu politik bir süreç. Elbette günün birinde geri döneceğim. Bu, Türkiye’nin politik anlamda değişmesiyle birlikte olacak. OHAL kalksa da mantığı devam ettiği sürece OHAL var demektir. Diktatörlüğün ortadan kakması lazım ki biz geri dönelim. 12 Eylül’de atılan Cem Terzi’nin başkanı olduğu ve mülteci çocuklarla ilgilenen Halkların Köprüsü Derneği, 5 yıldır faaliyet gösteriyor. Cem Terzi Mülteci çocukların gülüşüne de ihraç Bugüne dek yaklaşık 100 bin Suriyeli mülteci çocuğa ulaşan Prof. Dr. Cem Terzi de akademiden koparıldı Halkların Köprüsü Derneği Başkanı, barış imzacısı, hekim Prof. Dr. Cem Terzi, dün Resmi Gazete’de yayımlanan 701 sayılı KHK ile Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edildi. Türkiye’nin önemli cerrahlarından biri olan Terzi, 199495 yıllarında Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yönetim Kurulu Üyeliği görevini üstlendi. Terzi’nin pek çok bilimsel eseri, kitapları ve kitap bölümleri ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlandı. Terzi, 5 yıl ön ce kurulan Halkların Köprüsü Derneği ile 100 bini aşkın mülteciye ulaştı. Mültecilerin sağlık taramasından geçirilmesinde, mültecilere gıda ve barınak sağlanmasında gönüllü hekim olarak çalıştı. Terzi, özellikle Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarını rakamlarla ortaya koyan konferanslar düzenledi. Prof. Dr. Cem Terzi, Haziran 2017’de barış bildirisini imzaladığı için Dokuz Eylül Üniversitesi’nce açığa alınan 12 akademisyenden biriy di. Terzi, rektörlüğü protesto etmek için düzenlenen eylemde, “İnsan olarak bizi değerli kılan tek şey; eşitlik, özgürlük, adalet ve barış için ödemeye gönüllü olduğumuz bedellerdir. Barış talebi her tür bedeli ödemeye değer. Biz bedel ödeyelim, yeter ki analar ağlamasın” demişti. Daha önce gazetemize konuşan Terzi, Suriyeliler için sosyal uyum politikaları geliştirmek gerektiğini vurgulayarak da şöyle demişti: “Mültecilerle empati kurabilmek çok önemli. Bu insanların zorunda kaldıkları için vatanlarını, yerlerini yurtlarını, anılarını terk edip buraya geldiklerinin farkına varmamız lazım. 6 senedir bu ülkede domatesi toplayan, maden ocaklarında çalışan, bütün atölyelerde emek veren, aynı havayı aynı suyu paylaştığımız, mahalleli olduğumuz insanlardan bahsediyoruz. Artık onları kabul etmemiz ve içimize almamız gerekiyor.” Terzi, aynı zamanda Avrupa Cerrahi Derneği Başkanlığı da yapmıştı. ‘DAVA BİLE AÇILMADI’ Dr. Nuri Erkin Başer henüz kendileri hakkında dava açılmadığını, ancak savunmasının İsmail Beşikçi gibi olacağını belirterek “Ben böyle düşünü yorum, bu suç olamaz” sözünü anım Nuri Erkin Başer sattı. Kararın “kötü örnek” olarak ileri de siyaset bilimi derslerinde okutula cağını dile getiren Başer, eski Rektör Kasman’la birlikte atılmalarını ise “Ağır baskıcı, totaliter rejimler, her şeyi so payla çözmüyorlar. Bazen de demok rat gibi görünenlere işlerini yaptırı yorlar. İktidar güçlendikçe asıl sahip leri, maşa tutanları da devre dışı bıra kıyorlar” sözleriyle değerlendirdi. 1402’likler de, zaman alsa da dönmüştü. Muhakkak geri döneceğiz” dedi. Akademik dünyanın kayıpları arasında Prof. Dr. Cem Terzi de yer alıyor. Tıp unvanının yanı sıra, bugüne dek 100 binin üzerinde mülteciye ulaşarak, onlara ‘sağlık’ götüren Halkların Köprüsü Derneği gibi sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarıyla da tanınan Terzi, birlikte atıldığı arkadaşlarıyla ortak açıklama dışında şu anda konuşmama kararı aldığını söyledi. Açığa alındığı günden bu yana pasaportlarına da kısıtlama getirildiği için İsviçre’de Fribourg Üniversitesi’nde ders vermeye gidemeyen, Fransa’daki çeşitli üniversitelerin ders ve konferans davetlerine de katılamayan İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Ayşen Uysal kararı öğrenince “İhraç listesine adımızı koyan zavallılar ve bunu uygulayanlar, annemin gözyaşının bir damlası etmezsiniz!” paylaşımında bulundu. Örgütlü kötülük Meseleye “kötülük” üzerinden baktığını kaydeden Uysal, şunları söyledi: “Böyle bir kötülükle nasıl mücadele edileceğini düşünmemiz gerekiyor. Bu örgütlü bir kötülük. Dozajı çok yüksek bir kötülük. Listeyi hazırlayanlardan, arkamızdan atılsın diye çalışanlara kadar, en tepeden, siyasal iktidardan başlayıp toplumun her zerresine kadar nüfuz etmiş bir kötülükten bahsediyoruz. ‘Aman bana dokunmasın’ diye düşünenler de bu kötülüğe destek vermiş oluyor. Biz barış akademisyenleri olarak 2.5 yıl boyunca sözümüzü söylemeye devam ettik. Mahkemelerde, soruşturmalarda yorulduk belki ama biz bireyler olarak sözümüzü söylemeye devam ettik. Tepkimizi örgütlü olarak ortaya koysaydık, böyle olmayabilirdi. ‘Son başbakan’ binlerce kişiyi ihraç edeceklerini söylerken muhalefet partileri mazbatalarını sergilemek dışında tek söz söylemedi. Tüm bu süreçte sergilemedikleri gibi. Bu ülkenin kötülük kadar önemli bir probleminin örgütlü muhalefet programı olduğunu düşünüyorum. Ses çıkarmayarak ve mücadeleyi örgütlemeyerek iktidarın suçuna ortak olan bir muhalefet söz konusu.” l İZMİR ‘Durduğumuz yer belli, yaşamın, halkın içindeyiz’ Üniversitenin işine son vermesinin ardından açtığı davayı kazanan ve Ekim 2017’de görevine yeniden başlayan Yrd. Doç. Dr. Esra Ergüzeloğlu Kilim de dün KHK ile ihraç edilenlerden oldu DİLEK ŞEN Barış imzacılarından Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Esra Ergüzeloğlu Kilim, dün yayımlanan KHK ile ihraç edildi. Üniversitenin işine son vermesinin ardından açtığı davayı kazanan ve hukuk mücadelesinin ardından Ekim 2017’de görevine yeniden başlayan Kilim, “Hakkımda hiçbir soruşturma yok. Eğitim Sen’de eğitim sekreterliği görevi yürütüyorum. Sendikal olarak aktif olmamın ihraçta etkiliği olduğunu düşünüyorum” dedi. Kilim, Mersin Üniversitesi’ndeki tüm akademisyenlerin baskı altında çalıştırıldığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Üniversite içinde tüm akademisyenler odasından başını çıkaramadan mutsuz çalışıyor. Rektör, kendisi için dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istedi ve yarattı. Beni ve ailemi zor günler bekliyor. Hiçbir suçum yokken adımız teröristlerin adının yazılı olduğu söylenen listelere yazıldı. Kamuoyu nezdinde rencide edildik.” Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı’nın 2 yıldır akademik personel ile toplantı yapamadığını ve fakülteleri ziyaret edemediğini söyleyen Kilim, sözlerini şöyle sür Esra Ergüzeloğlu Kilim dürdü: “Bizim nerede durduğumuz belli. Biz yaşamın, halkın içindeyiz. Rektör, 2 yıldır bir kere bile akademik personeli ile toplanamamıştır, fakülteleri ziyaret edememektedir. Fakültelerimizdeki tezler, akademik kriterlere göre değerlendirilmemektedir. Akademi artık bir şey üretemez durumuna gelmiş, şu andan itibaren bir tiyatro temsiline dönüşmüştür. Üniversitelerin hiçbir işlevi kalmamıştır.” C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear