22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 22 Nisan 2018 TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Mış gibi seçim!’ Seçim müjdesini (!) duyduğum anda beni sinirsel bir gülme tuttu. Ve birden aklıma, epey bir zaman önce, sayın milletvekillerimizin bayram harçlıklarına yaptıkları zam geldi. Sayınlar her bayram öncesi iki maaş yaklaşık 60 bin lira bayram harçlığı alacaklar. Oy çokluğuyla kabul edildi ve emeklilere, işçilere verilmesi gereken bayram harçlığı ise hiç konuşulmadı ve gene güme gitti. Bekledim ki, birkaç milletvekili bu harçlığı partilerden çok daha muhalif olan ve çocukların hayatlarını değiştiren sivil toplum kuruluşlarına aktarsınlar. Ben de hâlâ pek nahifim. Şimdi ben bir yurttaş olarak, ülkede sırf demokrasi varmış gibi görünsün diye, gene hiç tanımadığım, ne yaptığını bilmediğim milletvekillerini neden seçiyorum? İçlerinden güvendiğim kişiler de olabilir ama neden? Neden muhalefet partileri bu erken seçimi canı gönülden kabul etti. Acaba bizim bilmediğimiz bir şeyleri mi biliyorlar? Açıkça söylemek gerekiyor, ben yurttaş olarak Meclis’ten çekilmelerini ve seçilmiş bölgelerde kendi meclislerini kurmalarını isterdim. Seçimi boykot etmelerini isterdim! Atanması yapılmamış öğretmenlerin, doktorların ardı ardına intihar ettiği, bir televizyon programına katılıp, “burada çocuklar, gençler, yaşlılar ölüyor, seslerini duyun” dediği için Ayşe Öğretmen’in çoklu alerjisi olan küçük kızı Deran’la hapse girdiği bir ülkede, hukukun artık guguk olduğu bir ülkede ben neden; “mış gibi yapıyorum?” Bu seçimin neden yapıldığı herkes için malum! Çünkü ekonomik kriz geliyor değil geldi. Şimdi pek çoğumuz bu ekonomik şartlarda “hayır” cephesinin şaha kalkacağını düşünüyor. Gerçekten “mış gibi yapılmayan” demokrasilerde bu iktidarı düşürmek için ekonomik kriz başlı başına bir nedendir. Ama ne yazık ki, ülkemizde durum böyle değil, benzinin 6.16 kuruş olduğu bir ülkede hâlâ herkes tuvalete gitmek için bile araba kullanıyorsa, insanlar üç kuruş kazançlarını bir iktidar değişikliğinde hepten yitireceklerini düşünüyorlarsa, binlerce kişi ev kredilerini ödemek için insanüstü çalışıyorsa, kazın ayağı öyle beklenen gibi olmuyor. Üstelik bir de OHAL var. Dünyanın neresinde OHAL süren bir ülkede seçim yapılır! OHAL ne demek? İktidar aleyhine herhangi bir yürüyüş, herhangi bir direniş polis gücüyle dağıtılacak demek! 70 bin öğrenci sırf iktidarın politikalarına karşı oldukları için içerdeler. Ve biz seçime gidiyoruz. İkinci büyük muhalefet partisinin il başkanları, eş genel başkanları, milletvekilleri içerde biz seçime gidiyoruz. Doğu’da pek çok kentin belediyelerine kayyım atandı, biz seçime gidiyoruz. Neden ben sayın milletvekillerini seçiyorum? Üstelik bu kadar kısa bir zamanda ön seçimler yapılamayacağından, milletvekilliği başkanların ağzından çıkacak sözle belirlenecek. Onların büyük çoğunluğunu göremiyoruz bile. Her şeye yetişmek için çabalayanlar var elbette ama polisin onlara da silah doğrulttuğunu fotoğraflarda gördük. Yani artık milletvekili dokunulmazlığı sadece işlevi çoktan biten Meclis’te söz konusu. Meclis’te çoğunluk hiç bilmediği kanun metinlerine elini kaldır denildiği için kaldırıyor ve yurttaş demokrasi varmış gibi “kanun kanundur” diyor. Şimdi pek çok kişinin bana kızacağını biliyorum. Muhteşem bir “Hayır!” cephesi oluşturup, “iktidarı silip süpüreceğiz” diyorlar. Biraz şeytanın avukatlığını yapalım, Saadet Partisi, İYİ Parti ve CHP belli ki “hayır” cephesinin ana unsurları olacak. Peki ikinci muhalefet partisi HDP bu cepheye katılacak mı ya da onlara bir teklif götürülecek mi? Azıcık aklı olan biri bunun asla olmayacağını söyler. Çünkü bu “hayır” cephesi, iktidardan çok HDP’nin yeniden yüzde 10 barajını geçip 85 milletvekiliyle Meclis’e gelmesinden ürkmektedir. Bazıları halkın yüzde 95’inin bu mafya düzeninden şikâyetçi olduğunu, mafyayı silip süpüreceğimizi söylüyor. Keşke! Ama bakın yıllar önce bir konuşmasında Erdoğan 20 milyon yurttaşa dokunduğunu söylemişti. Ben de bu kadar kesin bir rakamın ne olduğunu merak etmiştim. Araştırdım, ülkemizde 12 milyon engelli yurttaş yaşıyor ve AKP iktidarı, her sosyal devletin yapması gereken engelli yardımını onlara yapıyor ama bu devletin değil, AKP’nin bir lütfu olarak sunuluyor. 12 çarpı iki eşittir 22 milyon insan eder. Şimdi bu yirmi iki milyon yurttaş iktidar değişikliğinde yardımın kesileceğini düşünüyor. Ayrıca kocası çalışamayan, iş bulamayan ev kadınlarına nakdi yardım yapılıyor. Yani AKP’ye oy verenler korkuyorlar, verilmiş bir hakkın ellerinden gideceğinden korkuyorlar. Bunlar az değil! Ve özgürlük onları hiç ilgilendirmiyor. Ben de düşünüyorum, neden 60 bin lira bayram harçlığı? 22 Nisan 2018 SAYI: 33800 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:32 04:21 04:48 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:08 13:10 16:54 05:54 12:54 16:38 06:19 13:17 16:59 Akşam 19:59 19:42 20:02 Yatsı 21:27 21:08 21:26 yorum 13 Demokrasiyle yönetilen bir hukuk devletinde, seçimler yasa kalıbına uyar. Oysa Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve müttefiki Devlet Bahçeli’nin zamanından tam 17 ay erkene aldıkları seçimlerin uyduğu yasa kalıbından geçtik, seçimlerin kalıbına uyacak yasa bile henüz yok! Çünkü Türkiye artık ne demokrasi, ne de hukuk devleti. İktidar ittifakının çoğunluğu kaybetmemek kaygısıyla 16 Haziran 2018’e çektiği “acil” seçimlere cuk oturacak, adı üstünde “uyum yasası” bile halen yapılmayı, oylanmayı ve yürürlüğe girmeyi bekliyor. 16 Haziran’a 61 gün var. Cumhurbaşkanı adaylarının adaylık, bağımsız milletvekili adaylarının seçilme koşulları, ittifak sürecinin son işlerlik tarihi ve seçimlere hangi partiler girebilecek gibi “tali” kararlar, henüz sohbet aşamasında. Başka bir deyişle “istim arkadan gelsin” deniyor; hem cumhurbaşkanı, hem milletvekillerinin seçileceği ve ülkemiz için çok önemli, hatta hayati bir dönemece harala gürele, yangından mal kaçırır gibi, AKP ile MHP liderlerinin iktidar tazeleme aciliyetiyle giriliyor. Seçimlerin hukuka göre düzenlenmesi gerekirken hukuk seçimlere göre dizayn edilmeyi bekliyor. Muhtemelen KHK biçiminde önümüze konulacak. HHH Bırakın hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasileri, devlet vakarı ve makam saygısı olan despotluk, dikta ya da otokrasi yönetimlerinde bile kabul görmeyecek bir ciddiyetsizlikle karşı karşıyayız. Ve artık gülecek, geçecek, aldırmayacak, işimize bakacak halimiz de kalmadı! Çünkü devletin çöktüğü bu noktada, bakacak işimiz, yarın bulacağımıza emin olduğumuz aşımız, elimizden alınmayacak bir hakkımız; doğduğumuz topraklarda çocuklarımız ve torunlarımızla huzur içinde yaşayabileceğimize dair umudumuz bile yok, artık… Erken, acil, şikeli! Ayağına zincir vurulmuş kölelerden farksız, OHAL’ci beyler seçim dedi, OHAL’de seçime güdülüyoruz. Şikeli bir maça DAHA çıkar gibiyiz. Hakem YSK, iktidar aşılı. İktidar ittifakı, YSK dopingli. Yeni düzenlemeyle mühürsüz oy pusulasından tutun, aynı apartmandaki seçmenlerin değişik sandıklara dağıtılması ve seçmen kütüklerine “yaşayan ölüler”in yazılmasına, her şey ayarlı. HHH Öte yandan… Hal böyleyken iktidar ittifakının “acil” seçim kararı alması müthiş bir itiraf, tüm ayar ve hukuksuz düzenlemelere rağmen zaferden hiç de emin olmadığının çarpıcı ifşası! Öyleyse bu maçı, şikeye rağmen ve dopinglilere karşı kazanmak da mümkün! Ama nasıl? Ana muhalefet partisi CHP, 16 Nisan 2017 referandumunda yapılan şikede, ölümcül yara aldı. Kılıçdaroğlu, HAYIR’ın yüzde 52 dolayında bir çoğunlukla kazandığı artık çok açık referandum gecesi; mühürsüz zarfları son anda geçerli sayarak sonucu değiştiren YSK’nin önüne bir iskemle atıp otursa, İstanbul’a yürümek zorunda kalmaz ve bugün Türkiye, uçurumun eşiğinde olmazdı. AKP ve MHP ittifakı, her zamanki atıllığıyla ıskaladığı bu golün bedelini çok ağır ödeyecek olan CHP’yi rakibi olarak görmüyor ve haklı. Aynı ittifak, milletvekillerinin yarıya yakını ve hitabeti en güçlü lideri Selahattin Demirtaş hapiste olduğu için HDP’yi de etkisizleştirdiğini düşünüyor ve yine haklı. HHH Erdoğan ile Bahçeli ikilisi, acil seçim kararını elbette ekonomi tümüyle dibe vurmadan, tabii ki erozyondaki oyları daha fazla erimeden; ama esasen ve doğrudan İYİ Parti’nin seçimlere girmesini önlemek için aldılar. Meral Akşener’in cumhurbaşkanı adaylığına engel olamayacak, ancak dayandığı partiyi arkasından çekerek alacağı oyu düşürmeye çalışacaklar. Seçimlere uydurulacak yasal düzenlemeyi de buna göre ayarlayacaklarına emin olabilirsiniz. En azından, kalkışacaklar. İşte bu aşamada yapılması gereken, halen Meclis’te konuşmaktan başka varlık gösteremeyen liderleri ve “Twitter muhalifi” vekilleriyle tüm muhalefetin güç birliği yaparak; İYİ Parti ve TKP gibi engel çıkarılmaya çalışılan partilerin seçimlere katılmasını dayatmalarıdır. Bu güç birliği, söz konusu partiler sokulmadığı takdirde seçimleri hep birlikte boykot edecek kadar sağlam ve kararlı olmalıdır. Hileyle hurdayla, şikeyle devlet yönetilemez. Daha fazla yönetilemez. Galatasaray’ın iktidar destekli BaşakCity’ye karşı 20’lık zaferini, seçim sandığında tekrarlamak zorundayız. Y.N. Sevgili İzmirli okurlarım, bugün saat 13.0015.00 arası Kitap Fuarı’nda Kırmızı Kedi standında olacağım. “Yarın 23 Nisan.. Neşe doluyor insan.. ile Tayyip Bey’in karşısına çıkacak en ideal atdaanayh.met@gmail.com Musul konsolosu iwkwewn.ahmettan.com Padişahtan, sultandan IŞİD/DEAŞ denen lanet kurtuldu güzel vatan!” örgütün elinde 101 gün Derkeeen.. esir kaldı. Kendisi gibi Başa geldi, Erdoğaaan! 46 memurunun da burnu HHH kanamadan kurtuldu. Bu (“Başa gelen çekilir!” Boş laf. 16 yıl! İstanbul’la birlikte 20 yıl! başarısını içeriye gizlice soktuğu cep telefonuyla yaptığı konuşmalar saye Dünya Günü Artık çekilmez olduğunu sinde gerçekleştirdiğini kendisi de gördü ki canını kurtarmak için cankurtaran Murdar etmeksehızı ile seçime gidiyor. El açıkladı. Tüm bu görüşmeleri devlet adabına pek uygun olmayan bir yerde muradın...bette gideceği varsa, göre ceği de var!) Bizlerin de var! yapmış. Tuvalette. Bir de şunu söyledi: “Üzerinde bir sim kartı çıkanı bile infaz “Ulusal Egemenlik Bayramı” edeceklerdi!” mızı, gelecek yıl, “bireysel egemenlik aşkı” ile yanıp tutuşan Reis’ten kurtarma günü olarak da kutlayacağız. Hak etmeyi başarırsak... Kaderimizde, İsmet İnönü için “adını anmak bile istemediğini” açıkça ilan eden bir cumhurbaşkanı görmek varmış. (Ama buna sevinmek gerek. 12. Cumhurbaşkanı, 2. Cumhurbaşkanı’nın adını anmamakla hayırlı bir içtihat kapısı açtı. Artık kendisinin de adını anmak gerekmeyecek.) Ama elim ve vahim bir gerçek de var. Bu güzel bahar günlerinde ve yaza girerken zaten hiç bitmemiş olan propaganda tacizi üçe beşe katlanacak. Kendisini, aynada kendi yüzümüzü gördüğümüzden daha fazla TV’lerde görmeye devam edeceğiz. Muhalefet cephesine gelince... “Ekmeleddin vakası”nı “Kerbela olayı”na eş tutanlardan sonra, şimdi de “Derviş korkusu”na düşenler var. Odatv “Kılıçdaroğlu’nun gönlündeki aday Kemal Derviş!” diye bir haber yaptı. Hassas ruhlu partililerin yarasına tuz biber ekildi. Kitapçılara koşanlar olmuş. “Ecevit’in Anıları” (Mehmet Çetingüleç) kitabını alıp Kemal Derviş sayfasını genel başkana göstermek için: “(Ecevit) En büyük pişmanlıklarımdan birisidir. O şeytani hesaplar içerisinde idi!” Ama endişeye mahal yok. CHP lideri artık çok deneyimli. Gönül ile akıl işini karıştırmaktan uzak duracaktır. Bu defa ince planlar ile Tayyip Bey’in biletini kesmeye kararlı görünüyor. Yoksa bizlerle birlikte kendi bileti de kesilecektir. Peki ya, Meclis daha seçim kararını resmen almadan ortaya fırlayan iki CHP’li cumhurbaşkanı namzedine ne buyurulur? İki olasılık var:  Ya Tayyip Bey’i ve AKP’yi şaşkına çevirmek..  Ya da cumhurbaşkanı makamını sulandırıp murdar etmek! HHH Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz ile İstanbul milletvekili Didem Engin’in kendisine sormadan aday olduklarını düşünmek mümkün değil. CHP’li vekillerin izinsiz demeç vermeleri ve TV’ye çıkmaları bile yasak. Diyelim ki Öztürk Bey, ismine ve uzun rehinelik kariyerine güvendi. Peki ya Didem Engin Hanım? O da “Sonsuzluk” ve “Gözüm gibi sevdiğim sevgilim (TDK)”  anlamına gelen adısoyadıyla seçmeni büyüleyeceğini falan mı düşünüyor? Kemal Bey dün “ciddiye alınacak bir şey değil” falan dedi. Ama belli ki ikisi de çok ciddi, çok hazırlıklı. Öztürk Bey Edirne Cezaevi’nde “müstakbel rakibi” diye gördüğü Selahattin Demirtaş’ı ziyaret bile etmiş. Didem Hanım’ın hazırlığı ise çok ustaca ve çok hanım hanımcık. Saçını eski Ukrayna Başbakanı Yulia Timoşenko gibi örüp başına taç yaparak “subliminal” bir mesaj vermeye başladı bile. HHH Öztürk Yılmaz  aslında adı ve soyadı O günlerde bu sütunda  kendisinden bir ricada bulunmuştum: “Şu şarjı 101 gün bitmeyen telefonun markasını söyleyin de dünyayı şarj belasından kurtarın!” Söylemedi. Ama Kübra Par arkadaşımıza “Rehin tutulduğu sırada devlet ile 555 kez telefonla konuştuğunu” açıkladı (13.09.2015 Habertürk). (555, eski ihtilalcilerin dilinde “5. ayın 5’i saat 5’te Kızılay”da demekti. Ama 101 günde, tuvalette 555 görüşme günde 5 defadan fazla bir tuvalete gitmek demek. Tövbe tövbe, mescitte olsa kuşku çekmeyecek... Ama bunlar yüzeysel ayrıntı olarak kabul edildi. Başbakan Davutoğlu kendisini alnına kondurduğu stratejik derinlikli bir öpücük ile ödüllendirdi. Ardından da Duşanbe’ye (Tacikistan) büyükelçi yaptı. Onca Türk Cumhuriyeti varken Farsça konuşulan bu ülkede rahatsız oldu. Öztürk adına yakıştıramadı burasını. Ve 60 günü dolmadan dönüp istifa etti. CHP’den aday oldu. Büyükelçilikten uzun “rehinelik kariyeri sayesinde” ana muhalefetin 1 numaralı dış politika sözcüsü oldu. Tuvalette 555 kez devletle konuşması da yanına kâr kaldı! HHH Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda en saygın ölçüyü T. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ortaya koydu: “Bu Türkiye’nin en yüksek makamıdır.. Bunu ‘İstemiyorum’ demek şımarıklıktır, ‘İstiyorum’ demek haddini bilmemektir.” Nokta! Her yıl 22 Nisan’da kutlanır “Dünya Günü”. Pek çok ülkede gerçekleştirilen etkinliklere milyonlarca insan katılır. Amaç yerkürenin sorunlarına dikkat çekmek, çevre sorunlarına ilişkin duyarlılık yaratmak. Ben de “Dünya Günü” nedeniyle son birkaç haftanın çevre haberlerini derledim. HHH “Sinop Nükleer Santral İstemiyor” mitingi OHAL gerekçe gösterilerek İçişleri Bakanlığı talimatıyla yasaklandı.  Sinop’ta 13 yıldır geleneksel olarak yapılan, olaysız, şenlik havasında geçen miting bu yıl yapılamayacak. Yaşam savunucuları, yasağı ve nükleeri protesto için İstanbul ve Sinop’ta eşzamanlı basın açıklaması kararı aldılar. Elektrik Mühendisleri Odası ise şu açıklamayı yaptı: “AKP iktidarı nükleer santralları Türkiye’ye zorla dayatmaktadır. Akkuyu Nükleer Güç Santralı için halen devam eden hukuki süreç yok sayılarak gösterişli temel atma törenleri düzenlenmiştir. EMO olarak uyarıyoruz; toplumdaki büyük dirence rağmen kurulmak istenen nükleer santrallar yarın ülkenin başına bela olacaktır.” Amasra suyu için direniyor. Türkiye’nin en büyük çevre davası Zonguldak’ta görüldü... Bartın’ın Amasra ilçesinde kurulması planlanan termik santralın ÇED olumlu raporunun iptali için 2 bin 19 yurttaş davacı oldu.   Eskişehir Çevre ve Yaşam Platformu’nun “Eskişehir’de termik santral istemiyoruz” kampanyası sürüyor. Artvin’de çevrecilerin doğayı korumak için nöbeti “orman işgali” sayıldı. Yeşil Artvin Derneği üyeleri hakkında, Cerattepe’de yaptıkları nöbet kulübeleri nedeniyle. “Orman alanını işgal ve yararlanma” davası açıldı. Mahkeme iki kulübenin kaldırılmasına karar verdi. Yeşil Artvin Derneği üyeleri, 3 yıl önce yaptıkları kulübelerde maden şirketine karşı ormanı korumak için tam 245 gün aralıksız nöbet tutmuşlardı. “Doğal dengeleri bozacak çılgın proje ‘Kanal İstanbul’ derhal iptal edilsin” kampanyası sürüyor. Kuzey Ormanları Savunması bu haf SAYISAL LOTO5618414349 6 BİLEN: 1 milyon 825 bin 152 TL (1 kişi) 5 BİLEN: 6 bin 248’er TL 4 BİLEN: 88.35’şer TL 3 BİLEN: 11.95’şer TL ikramiye kazandı. ta “Kanal İstanbul” ile ilgili bir forum düzenliyor. Forumda projenin insan sağlığı ve kültür varlıkları üzerindeki etkileri konuşulacak. Kuzey Ormanları Savunması, “Kuzey düşerse, İstanbul düşer” diyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 3. havalimanı inşaatı İstanbul’un akciğeri kuzey ormanlarında sürüyor. Fakat kum ocaklarının kapasitesi dev projeye yetmedi. Ocakların yıllık 15 milyon ton olan üretim ka pasitesi 18 milyon tona çıkarılacak. Kamyon lar günlük 2400 sefer daha yapacaklar. Bursa’da Kestel Deresi sanayi atıkları yü zünden kırmızıya döndü. Dereden akan su larla tarım alanları sulanıyor. “Ergene Nehri zehir değil su aksın” kampanyası sürüyor. Çanakkale’de, Kanadalı Alamos Gold şir keti, Danıştay kararına rağmen Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağının olduğu Atikhisar Barajı’nda ağaç kesimlerine devam ediyor. Bergama Ovacık Altın Madeni’nin 3. Atık depolama tesisi ÇED olumlu belgesinin iptali davası için keşif yapıldı. Atık havuzunun yer leşim yerine uzaklığı 50 metreymiş. Keşfe ka tılan çevreci Avukat Arif Ali Cangı “Olası bir depremde olabilecekleri düşünmek bile iste miyorum” diyor. Trabzon’un Tonya ilçesinde her yıl nisan ayında açan, “Uluslararası Bern Sözleşmesi” gereği korunan, ince, uzun yapraklı “mavi yıl dız” çiçeği bu yıl erken kayboldu. Zaten yıl da ortalama 3 hafta görülebiliyordu. Çiçeğin yetiştiği “Mor Yayla”ya 2 haftada yaklaşık 35 bin kişi gelmiş. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Change.org’da “Gökova Körfez’i imara açılmasın” kampanyasına imza verenle rin sayısı 50 bini aştı.  İmzacılar, “Gökova Körfezi’nin doğal kalmasını istiyoruz. Artık 1 ağacın dahi kesilmesini, havanın kirlenmesini, betonlaşma görmek istemiyoruz” diyorlar.   Sosyal medyada kampanya metnini payla şan bir yurttaş ise şöyle demiş: “Gökova Körfezi Anadolu’nun cennet köşelerinden biridir. Orayı bile koruyamı yorsak yazıklar olsun bize.” HHH “Dünya Günü”nde Türkiye’nin çevre açı sından görünümü özetle böyle. “Dünya Günü”nüz kutlu olsun. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear