25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 18 Nisan 2018 kültür 16 TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Hep şafakta gelirler Yazarımız Güray Öz ile yeni kitabı ‘Hâlâ Şafakta Geliyorlar Angela’yı konuştuk Yazarımız ve Okur Temsilcimiz Güray Öz ile yeni kitabı ‘Hâlâ Şafakta Geliyorlar Angela’yı konuştuk. ‘Hâlâ Şafakta Geliyorlar Angela’ne zaman yazıldığı yıllarla sınırlanma yan içeriği ile zamansız ‘denemeler’den oluşuyor. Kitap üç bölüm. Birinci bö lüm aydınlanmanın öncü yazarlarının eserlerine ayrılmış. Ati nalı Timon’dan, Stefan Zweig’a, Griboyedov’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a; şair, öykü, roman örnekle ri üzerinden Türkiye’nin SİNAN TARTANOĞLU ve dünyanın bitmeyen sıkıntılarını, öfkelerini, umutlarını anlatan de nemeler. Avrupa’nın içinde bocaladığı çelişkileri, coğrafyamızın kaderini, ke derini edebi bir dille anlatıyor... n ‘Hâlâ şafakta geliyorlar Angela’ kime sesleniyor, ne anlama geliyor? Angela Davis ile Berlin’de bir otel de karşılaştım. Çok yakından bildi ğim, serüvenini yakından izlediğim bir Amerikan devrimcisidir. Mücade lelerle geçmiş bir hayatı var. Sosyalist düşüncenin izleyicisi, ırkçılığa karşı savaşmış, uzun yıllar hapis yatmış bir devrimci. Hapisten kurtarılması için uluslararası çapta düzenlenmiş kam panyayı hatırlıyorum. Onun yaşamöy küsünü anlatan kitabın adı, ‘Eğer Şa fakta Gelirlerse’ydi. Biraz Angela’ya, onun yoğun yaşamına, o kitaba gön dermedir, ama bu biraz da benim ha yatımdır. Bana da arkadaşlarıma da şafakta gelmişlerdi. n Kitapta kullanılan “Dördüncü per de daha açılmadı Türkiye’de, gong vurmak üzere” ifadeleri; Angela Da vis örneğinden hareketle ‘Türkiye’de ki fikir ve ifade özgürlüğü kampanya ları umut vaat ediyor mu?’ sorusu ile birleşiyor... Bunu dünya için de, Türkiye için de tam olarak söyleyemem. Evet bir kı pırdanma, yükselen bir dayanışma var ama henüz yeterli değildir. Özel likle Cumhuriyet gazetesi tutukluları ile ilgili yaygın ve etkin bir kampanya oldu. Sevindiricidir. Aslında yalnızca Cumhuriyet gazetesi çalışanları için değildi bu kampanya. Genel olarak ga zeteciler, haksız hukuksuz gözaltına alınıp tutuklanmış insanlar içindi. Bu nun bir mütemmim cüzi tamamlayıcı ve anlamlı bir parçası var. Yalnız neden tutuklandıkları belirsiz insanları değil onların avukatlarını da tutukladılar. Tüm dünyanın ilgiyle izlediği İstanbul Adliye Saray’ı önünde yapılan ‘perşembe buluşmaları’ var. Çok önemli, çok anlamlıdır. Çünkü sizi alıyorlar, sizi savunacak olanları da alıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, savunacak olanları savunacak olanları da alacaklar. Can sıkıcı bir şey. Savunmayı tutuklamak, hukuku ortadan kaldırmak, iptal etmek demektir. Bu bazı mahkemelere de yansıyor. Pek çok davada karar önceden verilmiş oluyor. Savunmaya da size de gerek yok mesajı veriyorlar. Avukatlar ve sanıklar olmadan mahkemeler kurulursa şaşırmam. ‘Savaşmadan olmaz’ n ‘Huzursuz Roman’ yazınızda, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişteki sıkıntılarını, ‘huzursuzlukları’ ele alıyorzunuz. ‘Huzur’suzluğumuzu Tanpınar’ın romanı üzerinden aktarıyorsunuz ve geleceğe nasıl yöneliyorsunuz? Tanpınar, Türkiye’nin en usta en ilginç yazarlarından birisidir, benim de favori yazarlarımdandır. Tanpınar’ı okumadan, anlamadan Türkiye’deki toplumun geçmişi, geleceği, geçiş dönemi anlaşılamaz. Mutlaka okunması gereken bir kitaptır, ‘Huzur.’ Adı ‘huzur’ ama Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin, Cumhuriyetin ilk yıllarının sıkıntılarını anlattığı için aslında ‘Huzursuz bir Romandır.’ Bir yanıyla geleceğe dönüktür, geleceği kutsar, ama bir yandan da insanlardaki muhafazakâr yapıyı, muhafazakâr sıkıntıyı anlatır. Türkiye hâlâ bunu aşamadı. Türkiye’de hâlâ bunun sıkıntıları var. Şimdilerde o dönemin de ötesine geçtik neredeyse. Büyük bir dertle karşı karşıyayız. Türkiye’yi aydınlanmadan kopartıp, şark ideolojisine bağlamak isteyen bir akım var. Ve egemen, etkin, iktidarda. Öte yandan insanlarda da aydınlanma fikrinde diretmeyi kendine ilke edinmiş bir kitle var. Bu öyle az buz kitle değildir. Milyonlarca kapsayan bir kitledir. Adına şimdilerde yüzde 50 diyorlar, daha fazla ve aktiftir. Örneklemek gerekirse Türkiye’nin iki ili dışında bütün illerinde, milyonların sokağa çıktığı Gezi hareketi gösterilebilir. 6 milyon insan demokratik hakları için sokağa çıktı. Bu sokağa çıkış vurucu kırıcı değildi, tam tersine barışçı, taleplerini dile getiren, taleplerin zaman içinde giderek siyasallaştığı bir harekettir. Siz çok önemsediniz ‘Huzur’ romanına dönelim. O yazıda yazıda Mahur Beste üzerinden Attilâ İlhan’dan da söz ettim. Ama daha önemlisi Attilâ İlhan üzerinden geleceği anlatan, tarif eden gençleri anlattım. İlhan’ın o güzel şiirinde “şu yangın ormanından püskürmüş genç fidanlarda / Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı / hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı / gittiler akşam olmadan ortalık ka rardı” dediği gençlerdi onlar, evet gittiler ama geleceklerdir. İşte gençler dediğimiz Gezi hareketidir. Huzursuzluk öyle kolayca ortadan kalkmaz. Huzursuzluk bir insan halidir. Her zaman daha ilerisi için huzursuz olmaya devam ederiz. Ama daha iyi günler için tatlı huzursuzluklar için insanların daha çok mücadele etmesi gerekiyor. Tanpınar’ın resmettiği tablo, çok gerçekçi bir tablo, ama ileriye doğru gelişme olanaklarını da içinde barındırıyor. n Kitabın ikinci bölümü, tüm dünyanın huzursuzluğunun kaynağına iniyor. Avrupa da huzursuz mu? Avrupa’nın en büyük derdi nedir? Avrupa da huzursuz. Dünyada Güney’den Kuzey’e, Doğu’dan Batı’ya çok büyük bir göç hareketi var ve sınır tanımıyor. Öylesine büyük ve radikal bir harekettir. İnsanlar ölümüne denizleri yararak Avrupa’ya doğru ilerliyorlar. Meksika’dan Amerika’ya koşuyorlar. Bunun nedeni dünyanın bir tarafının yoksul, bir tarafının gelir diliminin en üstlerde olmasıdır. Avrupa’nın şu sıralarda Türkiye ile en önemli problemlerinden biri de bu değil mi? ‘Onları tutun, bize göndermeyin. Aslında bu tutum utanılacak bir tutumdur ve korkunun büyüklüğünü gösteriyor. Türkiye, bunun çok küçük bir parçası. Savaşlar sürdükçe, yoksulluk arttıkça bu acılı göçün önüne geçilemez. İnsanlar hep ve haklı olarak savaştan kaçacaklar, savaşın olmadığı yerlere doğru gidecekler; yoksulluktan kaçacaklar, zenginliğin olduğu yere doğru gidecekler. Orada paylaşabilecekler mi bu zenginliği? Bu umutla gidiyorlar. Paylaşma o kadar kolay değil. Paylaşmaları için oralarda da kaçınılmaz gelişecek sınıf mücadelesinin parçası olmaları gerekecek. ‘Avrupa’daki duvarlar yükseliyor, Berlin Duvarı’nın taşları ile...’ n “Avrupa’nın sınırlarında duvarların yükseldiğini” belirtiyor, eskiden Avrupalıların sömürgecilik için doğuya koşarak gittiğini anımsatıyorsunuz, şimdi zenginliklerini paylaşabilirler mi? Paylaşmak istemiyorlar. Akıllarından bile geçmiyor. ‘Duvar’a, Berlin Duvarı’na karşıydılar. Fakat ne yaptılar, Berlin Duvarı’nın taşları ile Avrupa’nın sınırlarında duvarlar örüyorlar şimdi. Kullandıkları taşlar gerçekte yıktıkları için pek övündükleri Berlin Duvarı’nın taşlarıdır. İnsanların geldiği yerdeki yoksulluk çok yoğundur. Savaşın olmadığı bir yere gitmeyi başardıklarında kendilerini kurtulmuş sayıyorlar. Öylesine derin bir yoksulluktan Avrupa’ya gidiyor ki, başarabilmişlerse eğer, oradaki sosyal yardım bile kurtuluş gi bi geliyor ona. Onun da yeterli olmadığını, aslında orada da sömürünün derinine düştüğünü gelecekte görecek. Çok önceden oraya giden Türklerin büyük bir kısmı bunu gördü, onların hikâyeleri de var bu kitapta. n Kitabın üçüncü bölümünde ilk iki bölümdeki düşüncelerle Türkiye gerçeklerini birleştiriyorsunuz. Otorite hep daha fazla mı yetki ister ve bu nu meşrulaştırma çabasından hiç vazgeçmez mi? Umutsuz olmaya gerek yok. Avrupa’da aşırı sağın yükseldiği bir gerçek. Fakat aynı zamanda dünyada da Avrupa ülkelerinde de başka bir arayış eş zamanlı olarak güçleniyor. Sol partiler, sol hareketler de gelişiyor. Büyük bir arayış var. Sovyetler Birliği yıkılmadan önce Avrupa’da sosyal demokratlar, sol partiler hatta devletler kendilerini Sovyetler Birliği’nin başarılarına göre ayarlarlardı. Sovyetler yıkıldıktan sonra Avrupa’nın hemen hemen tümünde neoliberal akımın önünde bir engel kalmadı. Şimdilerde ise onların pilinin tükendiğini görüyoruz, artık yönetemiyorlar, bunalımlardan elde ettikleri bitti. Çaresizdirler. Neoliberal akım, ekonomi, kamu yönetimi iflas etti. Bu da umutsuzluğun sağlam temellere dayanmadığını, tam tersine umutlu olmak için nedenlerin ve olanakların varlığını gösterir. Bir taraftan sağ istediği kadar yükselsin. Öbür tarafta da sol hareketler yükselecek ve etkili olacaktır, hem halk üzerinde hem de siyasette etkili olacaklar. n Kitabın bir bölümünde “... Ala cakaranlık geceye evriliyor. Karanlıkta gözlerimizi kısarak dostudüşmanı ayırt etmeye çabalıyoruz... Yazı yazmak zorlaşıyor. Hem yazdırmıyor, kapıları birer birer kapatıyor, gazetecilerde, yazarda bıkkınlık, boşvermişlik, teslimiyet, ‘şimdi sıra bende’ duygusu kendisini göstermeye başlıyor. Çekiliyorlar, meydan boşalıyor. Ne olduğunu kimse bilmiyor. Ama belki o eski kötü zamanlardaki gibi trajedilerin hoyrat, eli kanlı, usta yazarları devreye girmiştir. Belki de ‘ustasını bulmuştur edebiyat” değerlendirmeniz var. Şu an durumumuz nedir? Şu anda bir alacakaranlıkta yaşıyoruz. Türkiye’de bir demokrasiden söz etmek çok zor artık. Bazıları kendi bulundukları yaşam alanından ibaret sanıyorlar Türkiye’yi. Türkiye’deki olağanüstü yoksulluğu, geri kalmışlığı görmüyorlar. Şimdi alacakaranlık, uzun sürecek bir karanlığa evrilebilir, tersi de olabilir. Önümüzdeki seçimler çok önemli. Bu seçimlerde ya alacakaranlıktan biraz daha aydınlığa doğru gideceğiz, aydınlığın ilk ışıklarını göreceğiz ya da daha kötü olacak. Ne zaman bir otoriter yönetim kurulsa, güç, iktidarını sağlamlaştırdıkça yalnızlaşır. Çünkü en küçük bir kuşkuya tahammülü kalmaz. Bir tür evrensel kural gibidir bu. AKP’nin ilk zamanlardaki hükümet kompozisyonlarına bakın, şimdikine bakın. İlk hükümet ile bugünkü hükümet arasında, neredeyse ortak bir kişi bile bulamazsınız. n “Kör umut yolu tıkayan kayaya benzer” diyorsunuz kitabınızda. Kitabın adı ile birlikte düşündüğümüzde, ‘Şafakta gelmeyecekler’ mi artık? Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde hep şafakta geldiler. 2019 seçimlerinde değişiklik gerçekleşirse, Türkiye kurtulacak anlamına gelmiyor. Türkiye’deki sınıf mücadelesinin önündeki engellerin kaldırılması yönünde bir başarı kazanılmış olur. Otoriterliğe kapıları kapatır Türkiye. Böyle bir değişiklik olursa, mesela sendikal hareketin, sol hareketin önü açılır. Ondan sonra insanlar daha fazla daha korkusuz konuşmaya başlayabilirler. İktidar değişikliği olursa yolu tıkayan kaya ortadan kaldırılabilir. Son cümle yine Öz’ün kitaba yazdığı giriş yazısından, Öz’ün durduğu noktayı anlatan paragraftan olsun: “Buradaki denemeler, kitaplardan yola çıkarak bir şeyler söyleme, ülkenin içimi acıtan sorunları ile de bağlanan yazılar yazma hevesinden kaynaklandı. Ama zaten sorulara, sorunlara bağlanmayan bir cümle yazmak zordur bizim ülkemizde. Peki kendinizi zorladınız yazdınız ama iyi yazdınız mı? Anladığınızı hep iddia ettiğimi hani dünyayı anla ve değiştirme meselesini insanlar için çözüveren tez yansıdı mı yazdıklarınıza.” Buna da okur karar verecek artık. TELEVİZYON 06.00 Güne Merhaba 09.00 Parametre 10.00 Bugün  15.00 Günlük 16.00 Haber Bülteni 18.00 Haber Bülteni 21.00 Türkiye’nin Gündemi 01.30 Haber Bülteni 02.00 Türkiye’nin Gündemi 04.00 Gece Haber Bülteni 07.30 Semra Topçu’yla Güne Başlarken  11.00 Ayşenur Arslan ile Medya Mahallesi 13.00 Elif ŞentürkHaber Masası 17.00 Adaletin Temeli 18.00 Lale Arslan ile Ana Haber Bülteni 21.00 Gündem Özel 23.00 İsmail Dükel ile Günsonu 09.20 Geri Sayım 10.00 Haber Merkezi  10.40 Piyasa Ekranı 11.45 Tekno Hayat 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 15.30 Piyasa Ekranı 17.35 Gece Gündüz 19.00 Akşam Haberleri  20.00 Haber Bülteni 21.45 Schalke 04 E. Frankfurt 24.00 Gece Bülteni 06.00 Gün Başlıyor 09.10 Bakış 10.00 Güne Bakış 11.15 Gündem Spor  15.00 Habertürk Manşet 16.00 Habertürk Manşet 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Haber Bülteni 21.00 Teke Tek 24.00 Haber Bülteni  06.45 Kanal D ile Günaydın Türkiye  09.45 Çocuklar Duymasın 12.45 Gelinim Mutfakta 14.45 Magazin D 16.00 Arka Sokaklar 18.45 Haber Bülteni 20.00 Pop Star 2018 00.15 Deniz Seviyesi 02.15 İnsanlık Suçu 04.00 Küçük Ağa 06.00 Gün Başlıyor 10.15 Yurt Turu 12.15 18 Dakika 13.40 Bilim Turu 16.00 Günün Dosyaları 17.00 Ekonomi Raporu 17.15 Akşam Raporu 19.00 Haber Bülteni 20.05 18 Dakika 20.30 Günün Dosyaları 21.00 Analiz 22.45 Günün Dosyaları 23.00 Gün Bitiyor 06.45 Bugün 11.00 Duymayan Kalmasın 13.00 Olay Yeri 15.30 Beni Affet 17.15 Adını Sen Koy 19.00 Haber Bülteni 20.00 Sabit Kanca 2 21.45 Kırılma Noktası 23.15 Sabit Kanca 2 03.15 Olaylar Olaylar 07.30 Güne Bakış 10.30 Biz Bize 12.30 Söz İstanbul’da 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 18.15 Kültür Sanat 18.30 Güncel 20.00 Haber Bülteni 21.00 İlden İle Yurdun Sesi 09.00 Küçük Dalın 07.15 İsmail Küçükkaya Başı Belada ile Çalar Saat  10.45 Okulun Böylesi 10.00 Adı: Zehra 11.44 The Cosmonaut 12.45 Sizi Böyle Alalım 13.45 Üç Kişilik Masa 13.45 Kadın 18.15 Once Upon 16.30 Yasak Elma Forrest 19.00 Haber Bülteni 20.00 Kollarımda Kal 20.00 Yaparsın Aşkım 21.30 Things People Do 23.00 Milyonluk Resim 23.00 Sessiz Ev 00.30 Bizim Hikâye 01.00 Blast 04.00 Şevkat 02.45 Üç Kişilik Masa Yerimdar BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Canlı ve parlak renkler kullanılarak dokunan ekose de 1 DÜLDÜL M İ 2 OYA LAPAZ 3 MESNE V İ O 4 D TAŞ ÇAL 5 OPAL İ N LA senli yünlü 6 M E A M A N O S kumaş... Seryum elementinin simgesi. 2/ 7 SAN RA Y 8 SÜT SERTO 9 E S AMEHH İ N Tanrıtanımaz... Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı. 3/ Otlatılan hayvan sürüsü... Bütün kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen mistik hece. 4/ Sofralık bir zeytin cinsi. 5/ Adana’nın Yumurtalık ilçesinin eski adı... “Mercanköşk” de denilen, güzel kokulu bir saksı bitkisi. 6/ Bir soru sözü... Hayat arkadaşı... Havadaki su buharı. 7/ Maskeli balolarda giyilen kukuletalı uzun giysi. 8/ Gönül alıcı davranış... Bir gösterme sıfatı. 9/ Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses... Aynı adlı dağ üzerinde bulunan, Türkiye’nin en büyük krater gölü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Atletizm pistlerinin kaplanmasında kullanılan plastik gereç... AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan simge. 2/ Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası... Halk şii rinde yarım dizeden oluşan ek parça. 3/ Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk... Umman’ın plaka imi. 4/ Uzun taneli ve ko kulu bir pirinç türü. 5/ Dolunay, mehtap... İstanbul’un bir ilçesi. 6/ Neon elementinin simgesi... Birbirinin aynı olan şeylerden her biri... Hafif ıslaklık. 7/ 28 taşla oynanan bir oyun. 8/ Orhan Kemal’in bir romanı... Pasta hamuru. 9/ İlave... Adıyaman ilinde, Kommagene Krallığı döneminden kalma dev heykelleriyle tanınmış dağ. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear