23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 15 Nisan 2018 2 Aslan payı yineVeliler, “Anadolu lisesi istiyoruz” diye her yerde eylem yapıyor ama... imam hatiplere Milli Eğitim Bakanlığı “2018 Devlet Yatırım Programı” kapsa mında Toplulaştırılmış Projele rin Alt Projeleri’ne ilişkin yak laşık 11 milyar TL değerinde de vam eden inşaat ve yeni proje leri açıkladı. MEB Strateji Geliştir me Başkanlığı ta rafından yayım lanan program OZAN ÇEPNİ da, imam hatip, fen lisesi, Anadolu lisesi, meslek lisesi, pansiyonlar, spor salon ları ile öğretmen evlerine iliş kin devam eden ve yeni proje ler yer aldı. Önümüzdeki 4 yıla ilişkin projelendirmenin yer al dığı programa göre bütçeden as lan payını AKP’nin gözbebeği konumundaki imam hatip lise leri ve ucuz iş gücü yetiştirme Okul yoksa pansiyona Bölgelerine istedikleri lise bulunmayan çocuklara alternatif olarak gösterilen pansiyonlu liseler için MEB’in pansiyon yatırımı da milyar liraya dayandı. Bakanlık programında 5’i yeni 101 pansiyon için 788 milyon TL ayrıldı. Bakanlık dinci vakıflarla yapılan protokollerle milyon larca insana ulaşma imkânı verdiği Halk Eğitim Merkezleri için de 52 proje için 360 milyon TL ayırdı. Özel eğitim ve rehberlik okulu ve rehberlik araştırma merkezi inşaatları için 54 projede 415 milyon TL, 21 öğretmen evi ve hizmetiçi eğitim enstitüsüne de 200 milyon TL ayrıldı. si planlanan meslek liseleri aldı. Veli ve öğrencilerin tercihleri ile başarıları göz önüne alındığında ilk sırada yer alan fen liseleri bütçeden en az payı alırken MEB imam hatiplere 10 kat fazla bütçe ayırdı. En az fen lisesine MEB’in 11 milyar TL’yi geçen inşaat yatırımından en az payı, en başarılı olarak kabul edilen fen liseleri aldı. Bakanlık sadece 10 fen lisesi planlayarak bu okullar için 218 milyon TL ayırdı. Bakanlık 10 tanesi yeni olmak üzere toplam 182 imam hatip lisesi için ise 2 milyar 585 milyon TL ayırdı. Programa göre 2017 yılında fen liseleri için 68 milyon 828 bin lira harcayan bakanlık, imam hatip liseleri için ise 536 milyon 117 bin lira harcadı. Yapımına devam edilen 10 fen lisesine karşılık 182 tane imam hatip inşa etmeyi planlayan MEB, 284 meslek lisesine karşılık da 140 Anadolu lisesi, 18 spor lisesi 9 güzel sanatlar lisesi ve 8 sosyal bilimler lisesinin inşa edildiği açıkladı. Ucuz işçi yatırımı Bakanlığın en ciddi yatırımı ise sanayi tesisleri ile iş birliği yapılarak ucuz iş gücü deposu olarak görülen meslek liseleri için oldu. MEB, devam eden 274 meslek lisesi inşaatı ve 10 yeni lise için toplam 3.9 milyar TL ayırdı. Buna karşın Anadolu, sosyal bilimler ve sosyal bilimler liseleri için ise sadece 2.4 milyar TL harcanması planlandı. Bakanlığın ayrıca çoğunluğu meslek lisesine 108 atölye inşaatı için de 449 milyon TL ayırması da dikkat çekti. l ANKARA STEM otobüsü köy yollarında Çizgi Koleji STEM Otobüsü, “Kodlama’’, “STEM’’, ‘’Robotik Uygulamalar’’, “3D Tasarım’’ ve “Artırılmış Gerçeklik’ gibi uygulamalara erişim imkânı bulamayan 5 bin köy okulu öğrencisine eğitim vermek üzere Silivri’den yola çıktı. İlk durak olan Sayalar Köyü İlkokulu’nda, çocuklarla, bilim setleri ve proje uygulamaları ile etkinlikler yapıldı. Marmara Bölgesi’nde başlatılan projenin, ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için eğitim gönüllülerine destek çağrısında bulunuldu. Disleksili çocuklar graffiti yapacak Down Sendromlu ve Disleksili çocuklar, Bahçeşehir Üniversitesi’nin organizasyonuyla ilk defa ‘’Sanal Gerçeklik’’ ile ormanda gezintiye çıkacak, ardından da Beşiktaş’ın duvarlarına resim yapacak. Üniversitenin Graf fiti, Su altı ve Engelsiz Yaşam Kulübü’nün ortaklığında ‘’Disleksi’ye farkındalık’’ etkinliği başlıyor. Yaşları 713 arasında değişen 20 Down Senromlu ve Disleksili çocuğun bir araya geldiği programda çocuklar, ilk kez VR simi lasyonu ile yeşillikler arasında doğayı keşfe çıkarak ormanda gezinti yapacak. Etkinliğin hemen ardından Beşiktaş ilçesinde onlar için ayrılan bir duvara graffiti çizecek olan çocuklar, renkli dünyalarının kapılarını bizlere açacak. eğitim EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: SERPİL ÜNAY Savaş ve hapis konusunda anlayamadıklarım Güncel olaylar zorladığı ve aralarında ilişki de olduğu için iki konuyu birlikte ele aldım. Önce, savaş konusunda anlayamadıklarıma bakmak istiyorum: 1) Suriye lideri ile çok yakın dosttunuz; ortak kabine toplantıları, tatil piknikleri yapıyordunuz. Ne oldu da birdenbire onu düşman ilan ettiniz? Bize bir şey mi yaptı? 2) DAEŞ, IŞİD adlarıyla bilinen dinci örgütü “terör örgütü” olarak kabul ediyoruz. Niçin bu örgütün ülkemizde örgütlenmesine, asker toplamasına, miting yapmasına, militanlarının tedavi edilmesine izin verdiniz? 3) DAEŞ, IŞİD denilen örgütle içerde de dışarda da savaşıyoruz. Niçin bu örgütün esas düşmanı olan ve onunla savaşan Suriye Hükümetine karşı onlarla aynı cephedeyiz? 4) Suriye’de PYD, YPG denilen Kürt güçlerini içerdeki PKK uzantıları olarak terör örgütü kabul ediyoruz. Niçin bu güçlere Irak’tan giden desteklerin geçmesi için sınırlarımızı açtınız? Niçin bu güçlerin düşmanı olan Suriye Hükümetine karşı, onlarla aynı cephede yer alıyoruz? 5) Suriye Hükümetine karşı olan savaşı, bu hükümetin halkına kötü davranması ve hatta kimyasal silah kullanması gibi gerekçelere dayandırıyorsunuz. Halkına kötü davranan iktidarı düşürmek için, aynı halkı daha çok öldürecek bir savaşı niçin yapıyorsunuz, füzelerin atılmasına niçin seviniyorsunuz? 6) Afrin harekâtı, Kürtlere karşı, sınır güvenliğimiz için yapıldı diyorsunuz. Kürtler Suriye Hükümetine karşı savaştıklarına göre, Suriye ile ittifak etmeniz gerekmez mi? 7) Hem “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” diyorsunuz, hem de Afrin ve civarına yönetici atamaktan söz ediyorsunuz. 8) Suriye konusunda hem Rusya ve İran’la birlikte karar alıyorsunuz hem de ABD ve İsrail ile birlikte davranıyorsunuz. Böyle bir politika sürdürülebilir mi? Hapis konusunda anlayamadıklarıma gelince: 1) Fethullah Gülen Cemaati ile işbirliği yaparak Orduyu, üniversiteleri, medyayı çökerttiniz, pek çok kişiyi bu nedenle hapsettiniz. Böylece bu Cemaati, 15 Temmuz’da askeri bir darbeye girişecek kritik güce eriştirdiniz. Sonra bu Cemaati, terör örgütü ilan ettiniz ve mensuplarını hapsettiniz. Bu Cemaat terör örgütü haline gelirken, onu destekleyen sizin hiç mi sorumluluğu yok? Cemaat mensuplarını, sempatizanlarını ve medyadaki destekçilerini hapse atanlar arasında, bizzat ona yardım ve yataklık edenler yok mu? Neden FETÖ mensubu olmakla yargılanan savcılar iddianamelerin hazırlanmasında görev yapıyorlar? Neden 28 Şubat davasında olduğu gibi, onların iddialarına göre hâlâ kararlar oluşturuluyor ve insanlar mahkum ediliyor? 2) Bugün dört bin kadar savcı ve yargıç FETÖ mensubu veya sempatizanı olmaktan hapiste. Onları hapse atanlar, haklarında aleyhte tanıklık edenler arasında hiç FETÖ mensubu, sempatizanı yok mu? 3) Bu dönemdeki haksızlıklar ve hukuksuzluklar da ayyuka çıktı. Bunları yapanlar, hiçbir sorumluluk duygusu taşımıyorlar mı? 4) Dün, “Açılım süreci” diye PKK ile görüşenler, terörle mücadeleyi tatil edenler, Abdullah Öcalan’ın mesajlarını meydanlarda okutanlar, hendek kazılmasına göz yumanlar, terörü güçlendirdiler. Bugün Kürt Belediye Başkanlarını, Kürt milletvekillerini, terör örgütüne yardım ve yataklık suçlamalarıyla hapse atanlar arasında bu suçu bizzat işleyenler yok mu? 5) İftirayla veya yanlışlıkla hapiste yatan, FETÖ ve PKK ile ilişkisi olmayan insanlar olduğunu biliyoruz. Bunların bir bölümü de askeri veya sivil öğrenci. Bunların hapiste ne işi var? Gençlerimize biraz daha hoşgörülü davranmak kimsenin aklına gelmiyor mu? 6) Ve bir somut soru: Hapse gireceğini bilerek ülkeye gelen Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay, birlikte yargılandığı bütün Cumhuriyet mensupları tahliye edildiği halde niçin hâlâ hapiste? Son olarak savaş ve hapis konusunda ortak bir soru: Niçin savaşa karşı olan, barış isteyen akademisyenler ve öğrenciler tutuklanıyor, yargılanıyor, mahkum ediliyor? “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiş olan, Büyük Asker, İstiklâl Savaşı’nın Muzaffer Komutanı, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde, savaşa karşı olmak, barış istemek suç mu? Dün, Bugün, Yarın İflas, Çöküş, Başka Bir Uygarlık Fikret Başkaya bugün artık siyaset bilimi ve yakın tarih çalışmaları dendiğinde bir klasik haline gelen Paradigmanın İflası’nda resmî ideolojinin köklü bir eleştirisini geliştiriyor… Bu klasik eser, Yordam Kitap’tan okurlarla yeniden buluştu. Başkaya, yeni kitabı Çöküş’te, “Kapitalizmin son büyük krizi, onun aynı zamanda nihai krizi mi?” sorusunun yanıtını arıyor ve yaşadığımız günleri anlamak için “çöküş” kavramını öneriyor. Bu önemli çalışma da kitapçı raflarındaki yerini aldı. Fikret Başkaya’nın daha önce yayımladığımız kitabı Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto ise “Neyi, nerede, nasıl üretmeli, nasıl tüketmeli, nasıl yaşamalı?” soruları ekseninde müştereklere dayanan yeni bir demokrasiyi tartışıyor. Dün, Bugün, Yarın… İflas, Çöküş, Başka Bir Uygarlık… Kitapçılarda! 368 sf., 25 TL 256 sf., 20 TL 256 sf., 18 TL www.yordamkitap.com TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI’NDA 2. SALON 605A’DAYIZ C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear