19 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 14 Şubat 2018 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ASLAN YILDIZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 3 DOĞU’DA KAR VAR! Doğu Anadolu, yeniden kar yağışının etkisi altına girdi. Bölgede gece en düşük hava sıcaklığı, sıfırın altında 7 dereceyle Kars’ta ölçüldü. 140/5 0 180/8 0 110/4 0 130/8 0 120/5 0 90/ 2 0 20/ 6 0 110/0 0 160/8 0 120/3 0 140/3 0 160/9 0 50/ 4 0 160/1 3 0 60/ 1 0 70/ 1 2 0 60/ 1 0 110/4 0 60/ 2 0 120/1 0 30/1 0 100/2 0 TARİHTE BUGÜN 1923: Mustafa Kemal, Batı Anadolu gezisine çıktı. 1929: İtalyan asıllı ABD’li gangster Al Capone’un rakibi 7 gangster, Şikago’da öldürüldü. Olay 14 Şubat’ta gerçekleştiği için ‘Sevgililer Günü Katliamı’ olarak anıldı. mülteciLERİN BOTU alabora oldu: 2’si ÇOCUK 3 kişi ÖLDÜ, 7 kişi ise kayıp Meriç’te bot faciası Edirne’de Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a gitmek isteyen cuk bulundu. Ardından da 56 yaşlarındaki ikinci çocuğun cansız bedeni mültecilerin botu alabora oldu. As ne ulaşan AFAD ekipleri, botun ala keri yasak bölgede devrilen botta bora olduğu yere 500 metre mesafe ki bir kadının Türkçe olarak, “Çocu de ise bir kadın cesedine ulaştı. Ka ğumu kurtarın” diye feryat etmesi dının üzerinde Balıkesir Havran do nin ardından nöbetçi askerler AFAD ğumlu olduğu belirlenen ve Ayşe Ab ekiplerine haber verdi. durrezzak adına düzenlenmiş kim Aramada önce nehrin kum ocak lik bulundu. Abdurrezzak’ın çantasın ları mevkiinde 10 yaşlarında bir ço da ise iki çocuğa ait nüfus cüzdanla Meriç Nehri’nde arama çalışmaları sürüyor. İşçiler isyan rı, çocuk bezleri ile çocuk giysileri olduğu görüldü. Çantada bulunan Abdulkadir Enes Abdurrezzak ve Halil Münir Abdurrezzak adlı çocuklara ait nüfus cüzdanlarının cesetleri bulunan çocuklara ya da kayıp olan çocuklara ait olup olmadığı araştırıyor. Bu arada jandarma olayla ilgili Pakistan uyruklu 3 şüpheliyi gözaltına aldı. l DHA etti İş cinayetleriyle gündeme gelen 31 bin işçinin çalıştığı 3.havalimanı inşaatının Akpınar kampındaki işçiler, barındıkları tek kişilik odaların 2’ye, 2 kişilik odaların 4’e, 4 kişilik odaların ise 6 kişiye çıkarılmasını ve servis koşullarını düzenledikleri eylemle protesto etti. Akpınar kampında dün akşam toplanan yaklaşık 300 işçi, “İnsanca yaşamak istiyoruz” sloganları atarak, iş cinayetlerine, hak gasplarına ve çalışma koşullarına karşı kamp amirliğine doğru yürüdü. İstanbul Grand AirPort (İGA) kamp amiri, işçileri tehdit ederek “Odalarınıza dönün, böyle yaparsanız hepiniz o odalarda tıkış tıkış yaşarsınız” dedi. Jandarma da kamp amirliğinin önünü kapattı. Amirlikten gelen açıklamada, “İGA bünyesinin odalardaki kişi sayısının arttığından haberi yok, lütfen odalarınıza geri dönün” ifadeleri kullanıldı. ‘Kayıtlarda şüpheli ölüm’ Öte yandan İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası’ndan (İyiSen) yapılan yazılı açıklamada, 3. havalimanında, patronların kâr hırsı yüzünden işçilerin iş cinayetlerine kurban verildiği, inşaat alanının işçi mezarlığı olduğu belirtildi. Türkiye tarihinin en büyük atılımı olarak pazarlanan projede, inşaat işçilerinin kölelik koşullarında çalıştırıldıkları ifade edilen açıklamada, “Cumhuriyet gazetesi 3. havalimanında yaşanan iş cinayetlerini ve çalışma koşullarını haber yaparak burada yaşananları kamuoyunun dikkatine sunmuştur. İnşaattaki iş cinayetleri şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçiriliyor. Cinayetlerin faili, binlerce inşaat işçisinin sağlığını ve iş güvenliğini maliyet hesabı gören, kuralsız çalışmayı ilke edinen, iş cinayetlerini şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçiren patronlar ve siyasi iktidardır” denildi. Havalimanı şantiyesini “köle kampı” olarak nitelendiren İyiSen, “İşçilerin ücretleri çoğu zaman gasp ediliyor ya da eksik ödeniyor. Sigorta primleri asgari ücretten gösteriliyor. Asgari geçim indirimi ödenmiyor. İşçilerin insanlık onuruna yakışmayacak koşullarda barındırıldığı ve sağlıksız yemeklerin işçilere reva görüldüğü bir köle kampıdır” çağrısı yaptı. Bu arada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, çalışmaların başladığı Mayıs 2015 tarihinden itibaren 3. havalimanı inşaatında 27 işçinin hayatını kaybettiğini ileri sürdü. l İSTANBUL / Cumhuriyet 3. havalimanı inşaatında çalışan işçiler iş cinayetlerini, çalışma koşullarını protesto edip “İnsanca yaşamak istiyoruz” dediler ‘ÖLÜMÜNE DİRENECEĞİZ’ Protestoda, 3 kişilik bir komite kuruldu. Jandarmanın telsizinden gelen anonsta, “Amirlik ile görüşme sürüyor. Aman siyasete bulaştırmasınlar da” sözleri duyuldu. Ölümüne çalıştıklarını, gerekirse ölümüne direneceklerini ifade eden işçiler, kararın bugün akşama kadar geri alınmaması halinde eylemlerine devam edeceklerini belirttiler. Erdal Tosun kararı: 3 yıl 4 ay hapis Sarıyer’de trafik kazasında hayatını kaybe den ünlü oyuncu Erdal Tosun’un ölümüne ilişkin davada tutuksuz yargılanan sürücü Nihat Şaki, “Taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şaki savunmasında, “Ben istemeyerek bu suçu işledim. Ölenin hayranlarından biriyim. Çok üzgünüm” dedi. 29 Kasım 2016’da Şaki idaresindeki otomobil, Tosun’un arabasının üzerine düşmüş ve oyuncu olay yerinde ölmüştü. l İHA Milli sporcu kazada öldü Güler Isparta Keçiborlu yolu üzerinde dün saat 03.30 sı ralarında yol kenarındaki de mir direğe çarpan otomobilde ki Rüçhan Gürkan (23) ile Rü veyda Güler (21) yaşamını yi Gürkan tirdi. Güler’in, Kahramanmaraş Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü bünyesinde havalı tabanca mil li sporcusu olduğu belirtildi. Rüçhan Gürkan’ın kullandığı araç hurdaya döndü.l DHA Yeni bir dünya Demokrasinin işlemesi için ifade özgürlüğü şart. İfade özgürlüğü olmazsa farklı siyasi fikirler arasında adil bir yarış gerçekleşemez. İfade özgürlüğü yoksa basın özgürlüğünden de bahsedilemez. Basın özgürlüğü yoksa kamuoyu farklı siyasi fikirler hakkında bilgilenemez, bu fikirlerin özgürce tartışılması sonucu ortaya çıkacak çözüm önerilerinden faydalanamaz. Haliyle medya üzerinde baskı varsa, iktidar medyayı ele geçirdiyse, iktidarın söylediklerini eleştirenler hapse atılıyorsa demokrasi de yaralıdır. İfade ve basın özgürlüğü ancak hukuk devleti varsa vardır. Sadece kanun devleti değil, insan haklarına dayanan bir hukuk devleti varsa. Bunlar hep bilinen, geçen yüzyıllardan beri tekrar edilen demokrasinin asgari koşulları. Bir memleket hukuk devleti ve ifade özgürlüğü alanlarında ne kadar gerilerse demokrasiyi de o kadar kaybeder. Günümüzün otoriter rejimleri açısından demokrasi sadece bir kabuktan ibarettir. Seçimlerin yapılması yeterlidir. Demokrasinin özünü oluşturan koşulların olup olmaması, otoriter rejimleri ilgilendirmez. Dünya genelinde bir otoriterleşme dalgası kabarmış halde. Zamanında Avusturya’da aşırı sağcı bir parti seçimleri kazandığında ortalığı ayağa kaldıran AB, Macaristan ve Polonya örneklerinde görüldüğü üzere çaresiz. Birleşik Krallık, Brexit’le, ABD ise Trump’la demokrasi sınavını vermekle meşgul. Bütün bunlar olurken Türkiye’deki rejimin özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasiye evrilmeyeceği ortada. Birçok ülkede otoriterleşme dalgasına toplumsal kutuplaşma da ekleniyor. Trump, Brexit ve bizdeki son referandumda benzer bir toplumsal yarılma gözlemleniyor. Türkiye’de son dönemde yapılan araştırmalara bakınca kutuplaşmanın neredeyse kemikleştiği de anlaşılıyor. Kutuplaşmanın diyalog ve özgür tartışma sayesinde giderilmesi ise bir hayal. İçinde bulunduğumuz baskıcı siyasi ortam buna imkân sağlamıyor. Ancak bu tek sebep değil. Yankı çemberi denen olgu, herkesin sadece kendine benzeyeni dinlediği ve onlarla iletişime geçtiği bir iklim yaratarak kutuplaşmayı keskinleştiriyor. Meşhur ifadesiyle “insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse, diğerine sağır.” Dahası, uzmanların infocalypse dediği yeni bir tehlike de kapıda. Gelişen teknolojiyle gerçekle sahtenin ayırt edilmesi imkânsız seviyeye ilerliyor. Gözlerinizle gördüğünüz, gerçeğinden farksız bir video kaydında bir siyasetçiye istenilebilenin söyletilebileceği bir dünya. Herkesin kendi kampını dinlediği, kutuplar arası iletişimin troller arası çatışmadan ibaret olduğu, algoritmaların kamuoyunu yönlendirdiği, gerçeğin bir hayale dönüştüğü ve bu arada ekonomik eşitsizliğin zirveye ulaştığı “cesur yeni bir dünya”. Bildiğimiz anlamda demokrasinin bu yeni dünyada hayatta kalması çok güç. Büyük teknolojik değişimlerin üretim ilişkilerini ve siyasi üstyapıları değiştirmesi, bunun da iktidar sahipleri arasında paylaşım savaşlarına yol açması da sürpriz değil. İnsanlığın kazanımlarının büyük hasar göreceği bir geçiş dönemindeyiz. Bu yeni çağda bu kazanımların nasıl korunup geliştirileceği ilk kaygımız olmalı. LİSELİ STAJYER, DEHŞETİ 4 AY YAŞAMIŞ Meclis’te taciz soruşturması TBMM’de, sözleşmeli memur F.K. (52), li se öğrencisi stajyer genç kızı 4 ay boyunca taciz etti. TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı da “F.K. ile ilgili soruşturma başlatıldığını” belirterek, “F.K’nin görevden el çektirildiğini” duyurdu. Meclis Kanun ve Kararlar Başkanlığı’nda sözleşmeli memur F.K. aynı birimde stajyer olarak çalışan genç kızı taciz etti. Bunu gören başka bir çalışan da durumu yetkililere bildirdi. Lise öğrencisi genç kız ile konuşan birim yetkilileri ise “taciz olayıyla ilgili tüyleri ürperten” gerçekle karşılaştı. Genç kız, yetkililere, “taciz olayının 4 aydır devam ettiğini, kendisini tehdit eden F.K’den korktuğu için söyleyemediğini” söyledi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘Tacizciyi aklama’ Adana Kadın Platformu, Yüreğir’de sokak düğünü sırasında Sedat Keser’in (20) 3 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunmasını Eğitim Sen Adana Şube binasında yaptıkları basın toplantısıyla protesto etti. Salona, “Yeter, çocuk susar sen susma, tacizciyi aklama” yazılı pankart asıldı. Çok sayıda kadının katıldığı toplantıda açıklama yapan platform üyesi Pelin Çiçek, şunları söyledi: “Her gün bir yurttan, okuldan, kurstan, hastaneden, mahalleden, çocuk istismarı haberleri duymak istemiyoruz. Bunun için yürütülen mevcut politikaların değiştirilmesi gerektiğini biliyor ve her çocuğun sessiz çığlığına ses olacağız.” l ADANA / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear