28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ Kıbrıs’ta gaz gerilimi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ada açıklarında doğalgaz keşif çalışması yapan İtalyan Eni firmasına ait Saipem 12000 adlı sondaj kulesinin cuma günü Türk savaş gemileri tarafından engellendiğini duyurdu. Açıklama, Eni tarafından teyit edildi. Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal ettiğini öne süren Rum lider Anastasiadis, gerilimi yükseltmek istemediklerini ancak gerekli adımları atacaklarını söyledi. Pazartesi 12 Şubat 2018 EDİTÖR: EMRE DEVECİ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Topraktan sofraya 9 aracısızütçrüTiüfkütneçkeeitnictuiniicllaeiaşrkrmianocoadısspeıızehdkreaaadthzieafalenflsermaiynğalieylsıkoı,lır Tarla ile market arasındaki fiyat farkının giderek açılmasına ve cek mi bu girişimle? Tüccar, çiftçiden ürünü alı yor. Ondan komisyoncu (hal), sağlıksız ürünlere karşı çö komisyoncudan sevkıyatçı, züm, tüketici kooperatiflerin sevkıyatçıdan nakliyeci ara de bulundu. 8 yıl önce Boğa cılığıyla ikinci komisyoncu ziçi Mensupla ya (hal) gidiyor. Komisyoncu rı Tüketim Ko dan markete, marketten tüke operatifi (BÜ ticiye ulaşıyor. Tedarik zinci KOOP) ile baş rinin her halkasındaki aracı layan, üretici ve lar kârını, devlet vergisini ek GAMZE BAL tüketiciyi aracılardan kurtarmayı öngören tüketici kooperatiflerini Çift çi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİSEN) Başkanı Abdul lah Aysu ile konuştuk. liyor. Fiyat kabarıyor. Bizim ara önerimiz, bu zincirde çiftçi, üretici kooperatifleri ve tüketici kooperatiflerinin kalması. Nihai çözüm de zincirde yalnızca üretici ve tüketici kooperatiflerinin kalması. gıda l Yıllardır bilinen çözüm üretici kooperatifleriydi. Tüketici kooperatifleri fikri nasıl gelişti? Çıkış noktası, çiftçilerin ürettiği ürünlerin aracı kârlarıyla ve vergilerle katlanarak artması ve tüketicinin, nereden geldiğini, kim tarafından nasıl üretildiğini bilmediği bir ürünü yüksek fiyatla almak zorunda bırakılmasıydı. Tüketici kooperatifçiliği 8 yıl önce Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi (BÜKOOP) ile başladı, Kadıköy Tüketim Kooperatifi ve Beşiktaş Kooperatif Girişimi ile devam ettiriliyor. Göztepepe ve Şişli’de de embriyo halinde olan çalışmalar bunlar. Anadolu’da da bu gibi girişimler için hamleler var. Bu mücadeleyi veriyoruz çünkü tarım şirketleşiyor. Kooperatiflerin üretimi ve üreticiyi koruması gerekirken, üretim, şirket ve sanayiciye karşı işlevsiz bırakıldı. Çiftçinin eli kolu bağlandı. l Üreticiden bir liraya çıkan ürünün tüketiciye 6 liraya mal olması sorunu çözüle ‘Çiftçiyi tüketici anlar’ Üreticiler tek başlarına ör gütlenemiyor. Tüketicilerin yarı üretici haline gelmesiy le çiftçileri bu eziyetten kur taracak, yaptığı işi anlayacak ve talep edecek kesime ihtiyaç var: O da son halka, tüketici. Tüketicinin tercih ettiği ürün belirleyici ve dönüştürücü ‘Kazanç çiftçiye kaynak olmadı’olacak. ÜRETİMİNBu haliyle tüketici, üre GÜCÜ KIRILDI “Dtime fikir su nabildiği za enildi ki, “kooperatif eşittir komünizm.” Böyle bir söylemle insanları kooperatiften soğutup uzak Kapitalizmin Türkeyi’deki ağlarıydı ve sistem böyle ayakta duruyordu.” l Büyük şirket man tüketi “Serbest piyasa ekonomisinin olmadı laştırdılar. Ürünler alınıp topla lerin mahsülle cilikten de ğı yıllarda 16 tane üretici kooperatifi var nıyor ve ucuz hammade olarak ri raflarında aracı kurtulmuş dı. İzmir’de TARİŞ, Trakya’da Trakya Birlik; şirketlere satılıyordu. Bu koo olacak. Dayanışma sağlanamazsa çiftçi çiftçiliği sürdüremez, tarım şirketleşir, tü FİSKOBİRLİK, Kayısı Birlik, Marmarabirlik vardı. Bunlar devdi. Birçoğu ilk 10’daydı. Serbest piyasaya geçerken bu kadar güçlü kooperatif olması çok uluslu şirketlerin Türkiye’ye girmesine engel olduğu için devir dışı kalması gerekiyordu. Bugün fındığı en iyi bilen FİSKOBİRLİK var. Hemen hemen bütün fındık üre tim yerlerinde depoları var. Ancak devlet peratifler, devlet vesayeti altında kurulmuş birliklerdi. Devletin atadığı genel müdür, ne kadar ürün alınacağına, alınacak ürünün kaç lira olacağına, ne kadarının işleneceğine ve satarken fiyatının ne olaca ona destek vermeyip TMO’ya fındık alımı ğına karar veriyordu. Devlet bu yaptırıyor. Aslında TMO değil, şirketler kaynağı nerede bir şirket batarsa ketici de ne fındık almış oluyor. Çünkü TMO’nun kurtarmada kullanıyordu. 1980’e tüketildiği ko yurtdışına fındık satma yetkisi doğru gelirken de batan bankala nusunda hiçbir hak talep edemez. yok. Üretimden gelen güç kırıldı.” rı kurtarmaya başladı. Yani kazanç ne çiftçiye ne de tarıma kaynak oluyordu. sız sattıklarını söylemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Aracısız almış olması fiyatın düşmesi anlamına gelmiyor. Kârını katlıyor. Abdullah Aysu Kamu bankalarının dış Mehmet Şimşek ‘Tek hesap’ta yenidüzenleme Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, torba tasarıda yer alan düzenleme ile, devletin ödeme ve tahsilat işlemlerinin gerçekleştirildiği Tek Hazine Hesabı’nın kapsamının genişletileceğini, söyledi. Şimşek, değişiklik ile, “Hazine nakit yönetiminin daha düşük borçlanma seviyeleriyle gerçekleştirilebileceğini bu sayede borçlanma maliyetlerinin sınırlanacağını” öne sürdü. Maliyetin yüzde 80’i arsaya Gayrimenkul geliştirme şirketi Cathay Group Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Alper Tuğsuz, şirketlerin konut maliyetlerinin yarısından fazlasının arsaya harcanmasının sağlıksız bir durum olduğunu belirterek, “İmalat içindeki en büyük ham madde, arsa. Arsa maliyeti İstanbul’un merkezi noktalarında yüzde 7080’e ulaşmış durumda” dedi. 10 yılda cebe 23 milyar dolar TÜİK verilerine göre Türkiye, 20072017 yılları arasında ithal ettiği 142 milyon cep telefonu için 23.7 milyar dolar ödedi. En fazla cep telefonu ithalatı 15.8 milyon adetle 2007’de gerçekleştirildi. En fazla ödeme yapılan yıl ise 3.1 milyar dolarla 2015 oldu. Geçen yıl bu tutar 2.8 milyar dolar olarak gerçekleşti. borcunda rekor artış Kamu bankalarının dış borcu son 7 yılda yüzde 250 artarak 35 milyar doları aştı. Artışta yandaş firmalara dağıtılan KÖİ projeleri etkili oldu Özel sektöre dövizle borçlanmama yönünde hükümetten uyarılar gelirken kamu bankalarının dış borcu tehlikeli bir şekilde artıyor. Eylül 2017 itibarıyla bankacılık sektörünün toplam dış borcu 192 milyar doları geçerken, kamu bankalarının bu borç stoku içindeki payı 35 milyar doları aştı. Konuya blog sayfasında dikkat çeken emekli Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız, bu artışta KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) projelerinin etkisi olduğunu vurguladı. Yandaşlara kredi Bankacılık sektörünün toplam dış borç stokunun 1989 yılında sadece 5.3 milyar dolar iken Eylül 2017’de192 milyar doları geçtiğine işaret eden Öz yıldız, özel bankalar için 2003 ve 2009 yılları sonrasında, kamu bankaları için ise 2013 yılı sonrasında dış borçlanmada ciddi bir hızlanma olduğunu belirtti. Özyıldız, “kamu bankaları dış borç alma konusunda, uzun yıllar oldukça muhafazakâr davranmışlar. Dış borç stokları 10 milyar dolar düzeyini 2010 yılında aşmış. Ancak 2013 yılından sonraki artış hızı özel bankaları geç miş. Stok 35 milyar doları aşmış. Bu artışta KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) projelerinin etkisi olduğu söylenebilir” ifadelerini kullandı. 2023 hedeflerinde 325 milyar dolarlık KÖİ projeleri yer aldığı için, hem özel hem de kamu bankalarının dış borcunun daha çok artması bekleniyor. Türkiye’nin brüt dış borç stoku 30 Eylül 2017 itibarıyla 438 milyar doları aşarken, stokun milli gelire oranı yüzde 51.9 olarak hesaplandı. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 129 milyar dolar olan Türkiye’nin brüt dış borç stoku, 2006’da 208, 2010 yılında 291, 2014 yılında 402, Eylül 2017’de ise 438 milyar dolara yükseldi. 2002 yılına göre artış yüzde 239 oldu. l Ekonomi Servisi Sıfır vergiyle süper yat Dünyanın ikinci en büyük tekne ve yat fuarı Uluslararası Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı (CNR Avrasya Boat Show), CNR EXPO Yeşilköy’de açıldı. 85 bin metrekarelik alanda gerçekleştirilen fuarda, denizcilik sektörünün önde gelen 1.500 markası, 3.500’ün üzerinde deniz aracı ve ekipmanlarını ziyaretçilerle buluşturdu. Yat, süper yat, mega yatların yanı sıra motor yat ile yarış teknelerinin sergilendiği fuarın ilk gününe gelen ziyaretçi sayısı geçen yıla göre yüzde 30 arttı. Fiyatı 5.2 milyon Avro’ya kadar çıkan yatların görücüye çıktığı fuarın ilk gününde 2 mega yat ile çok sayıda teknenin satışı gerçekleştirildi. Limonataya bile yüzde 10 oranında Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) getiren hükümet, geçen yıl tekne ve yatlarda ÖTV’yi sıfırlamış, KDV’yi de yüzde 1’e düşürmüştü. Kriz içinde krizler... Geçen hafta, dünya borsaları sallandı; Ortadoğu’da Küresel jeopolitiğin tektonik plakaları arasındaki çatlak derinleşti. ‘Bir dönemin sonu’ Financial Times’ın araştırmasına göre, “piyasalardaki sakin dönemi bitti”. Geçen haftaki sarsıntılar (Vix –dalgalanma indeksi 50’ye kadar çıkarak tarihsel bir rekor kırdı) bir yana, dünyanın önde gelen borsalarının bir aylık performansına bakınca, indekslerde, ABD’den Asya’ya, yüzde 6.5 9.6 arasında gerilemeler görüyoruz. Borsalardaki sarsıntılar teknik nedenlerden mi, faizlere ilişkin beklentilerden mi, CBBC’de “Mad Money” Cramer’in deyimiyle “bir grup salağın marifeti” mi tartışması yoğun ama, taraflar bir konuda hem fikir: “Ekonomik temel sağlam”. Bu çelişkiyi aşabilmek için “ekonomiyi, ‘büyük durgunluktan’ çıkardığı varsayılan momentumun arkasında ne var” sorusuna cevap vermek gerekiyor. Cevap: Ucuz, kolay kredi (borçlanma). Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) verileri, küresel borçların toplam hasılaya oranının geçen yıl yüzde 40 arttığını gösteriyor. Standard and Poor’s, dünya ekonomisinde, mali sektör dışındaki şirket borçlarının son 6 yılda yüzde 15 artarak GSMH’nin yüzde 96’sına ulaştığını hesaplıyor. Dünya Bankası verileri, önde gelen ekonomilerde tüketici harcamalarının, 2016 sonu itibarıyla GSMH’ye oranının, 2007 yılına göre arttığını gösteriyor. Kısacası küresel kapitalizm, birikim krizini hâlâ borçlanma ve spekülasyon ile yönetmeye çalışıyor. 2008’de geriye doğru bakıp, “güçlü büyüme serap mıydı” diye soranlar vardı... Kriz devam ediyor; borsalar daha çok sallanır! Sıcak temas başladı IŞİD temizlenince, The Times’ın deyimiyle esas “Büyük Oyun” öne çıktı. ABD ile Rusya’nın, İsrail ile İran’ın birbirlerinin kapasitelerini, kararlılığını test etme çabaları da geçen hafta, sıcak temasa dönüşmeye başladı. Çarşamba günü ABD ve Suriye (Rusya) güçleri doğrudan çatıştılar. Böylece vekâlet savaşları yerini doğrudan sıcak temasa bırakmaya başladı. Çatışmanın arkasından Rusya, ABD’yi suçlarken ABD, Suriye’de bir başka ülkenin toprağına, çağrılmadan girdiğini unutup “özsavunmadan”, Washington Post’taki bir yorum da ABD’nin Suriye’deki varlığının tırmanma sürecine girdiğinden söz ediyordu. Rusya da, İdlib üzerinde Sukhoi Su25 uçağını düşüren MANPAD’ı, Cihatçı Al Nusra’ya ABD’nin verdiğine inanıyor. İsrail, İran’ın Suriye’de, sınırları yakınlarında kalıcı üsler edinmeye başlamasını, Lübnan’da Hizbullah’a gelişmiş silahlar transfer etmesini önlemek için, bir süredir, Suriye topraklarında kimi hedeflere yönelik hava saldırıları düzenliyordu. Şimdi İran’ın cevap vermeye başladığı görülüyor. Cumartesi sabahı, İsrail, hava sahasına giren bir İran İHA’sını vurdu. Ardından Suriye’deki İran hedeflerine bir hava saldırısı düzenledi. İlk kez bir İsrail F16 uçağı Suriye’den atılan bir füzeyle düşürüldü. Kimi gözlemciler, örneğin International Crisis Group, İsrail’in Hamas’ın zaaflarından dolayı kendini o cephede güvende hissederek, Hizbullah’a (İran’a) karşı Suriye’de doğrudan savaşa girmeye hazırlandığını düşünüyorlar. Haaretz’de Amos Harel, İsrail’in son hava saldırılarıyla ilgili olarak, “Ölenler arasında İranlı ‘danışmanlar’ da varsa, yepyeni bir durum oluşuyor demektir” diyordu. Jarusalem Post’ta yazan Yaakov Katz’a göre, İsrail ile İran arasındaki “gölgeler savaşı şimdi yerini açık savaşa bırakıyor”. Ekonomik kriz yeniden depreşirken Suriye’de savaş birçok cephede birden tırmanıyor, ABDRusya arasındaki jeopolitik saflaşma, sıcak temas aşamasına geçme eğilimi sergiliyor. Bu ortamda, AKP Türkiye’sinin hava sahası Rusya tarafından denetlenen bir alanda, kent savaşına dönüşürse büyük çaplı can kaybı yaratacak bir askeri operasyonu, ABD’yi de karşısına alarak başlatmış olması, cumartesi günü düşürülen helikopter, yaşamını kaybeden 11 asker, bölgedeki “tırmanma eğiliminin” Türkiye’yi de içine çekmekte olduğunu gösteriyor. Bunlar da bana, müflis Osmanlı için söylenmiş, “çocuklarımızı kumlarda değil kumarda kaybettik” sözünü anımsatıyor... Tarih ikinci kez de trajedi olarak tekrarlanıyor... ‘Şehit madenci’ tepkisi Şehit madenci yakınlarına tanınan kamuda istihdam hakkının 10 Haziran 2003 ile 13 Mayıs 2014 tarihleri arasında hayatını kaybedenlerin yakınlarını kapsamasına tepki gösteren Zonguldak Maden Şehitleri Derneği Başkanı Çetin Yiğit, “Aileler bize gelip 20032014’de arası ölenler şehit de diğerleri şehit değil mi diyorlar. Ben buna cevap vermekte zorlanıyorum” dedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear