26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 8 Eylül 2017 2 Beyin cerrahisinde ameliyat süreleri kısaldı. 15 dakikadasibelbahcetepe@gmail.com Yeni teknikler sayesinde hastanede daha beyin ameliyatıdaazkalınıyor Sağlık teknolojilerinde yaşanan son gelişmeler, beyin cerrahisinde yeni bir devir açtı. En doskopik ameliyatlar sayesinde artık 15 dakika içinde başarılı beyin ameli yatları yapabilmek mümkün hale ge lirken kullanılan ye ni teknikler sayesinde hastaların hastanede kalış süresi düşüyor ve birkaç gün içinde sos yal yaşama geri dönüle SİBEL BAHÇETEPE biliyor. Tıpta pek çok alanda kullanılan endoskopik (kapalı) ameliyatlar, daha kısa ameli yat süresi ile beraber hastanın ameli yat sırasında daha az zarar görmesini sağlıyor. Bu sayede hastanın iyileşme süresi birkaç güne inerken, sosyal ya şama dönme süresi de oldukça kısalı yor. Günümüzde bu teknolojinin geli şimi beyin cerrahisinde yeni bir dev rimin yaşanmasını sağladı. 20 yılda yeni soluk Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kenan Koç, çağdaş beyin cerrahisi ameliyatlarının yapıldığı dönem göz önüne alındığında son 20 yılda endoskopik beyin cerrahisi ameliyatlarının, beyin cerrahisine yeni bir soluk getirdiğini söyledi. Koç “Özelikle teknolojik gelişimin geldiği aşamada 24 mm’lik bir boru içinde optik sistemin yerleştirilmesi ve endoskopa uygun aletlerin geliştirilmesi beyin cerrahisinin önünü açmıştır. Ancak endoskopik beyin cerrahisi yeni bir yaklaşım olduğundan gelişimi hâlâ devam etmektedir” dedi. Beyin cerrahisinde çok geniş bir kullanım alanı olduğunu vurgulayan Koç, beyinde endoskop kullanımını “hidrosefali (beynin su toplaması) ameliyatları”, “endoskopik kafa tabanı cerrahisi” ve “hipofiz cerrahisi” olmak üze ‘ENFEKSİYON RİSKİ DE DÜŞÜK OLUYOR’ Endoskopik hidrosefali ameliyatları hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Koç, özetle şunları kaydetti: “Beyinde anormal sıvı birikiminin yol açtığı hastalık hidrosefali olarak adlandırılır. Tedavisi sırasında bu sıvının beyinden uzaklaştırılması, basıncının düşürülmesi ge rekmektedir. Hidrosefali tedavisi için 1960’lı yıllardan bu yana yaygın olarak Shunt sistemleri kullanılmaktadır. 1990’lı yıllarda özellikle beyinde sıvı dolaşım yolu üzerinde tıkanıklık olan durumlarda endoskopun kullanımı başlamıştır. Yaklaşık 812 mm’lik bir pencereden kemik açılarak tıkanıklık olan yere alternatif yol açmak ya da tıkanıklığı gidermek, bu yaklaşımın amacıdır. Kısa olan ameliyat süresi 1520 dakikayı bulmaktadır. Uygun olgularda Shunt maliyetinin olmayışı, tek ameliyatın yeterli olması ve düşük enfeksiyon önemli avantajlarıdır.” re 3 ana grupta değerlendirdi. lerde endoskop ile mik Belirgin avantajı var roskop karşılaştırıldığında, endoskop belirgin gö Prof. Dr. Koç, özellikle endosko rüş avantajı sağlamakta pik hipofiz cerrahisinin mikrosko dır. Mikroskopik yöntem pik yönteme iyi bir alternatif oldu de ulaşılamayan alanla ğunu anlatarak, endoskopik hipo ra ulaşmak endoskopla fiz cerrahisinde endoskopun doğal mümkündür.” burun boşluğundan ilerletildiğini Endoskopun beyin cer söyledi ve şöyle devam etti: “Yöntem ile burun içindeki do rahisinde kullanımının Prof. Kenan Koç artmasının “Endoskopik ku en az zararı görmektedir. Endos Kafa Tabanı Cerrahisi”nin kopun sağladığı geniş görüş damar önünü açtığını da söyleyen Koç, ka ve sinir yapılarını koruyarak daha az fa tabanı denilen alanın beyin doku komplikasyonla ameliyat yapılma sunun kafatasına oturduğu alt yüze sını mümkün hale getiriyor. Tümör yi tanımladığını dile getirdi. Bu alan daki lezyonlarının ulaşılması zor ve uzun ameliyat süreleri gerektiren, ciddi komplikasyonları olan girişimler olduğunu anımsatan Koç, “Ön tarafta yerleşen menenjiom, klivus tümörleri ve koku sinirinden çıkan tümörler için endoskopik yol tercih edilmektedir. Ameliyat sırasında küçük kesiler kullanılması ve beyin dokusunun geniş olarak açılımının gerekmemesi cerrahın tümöre daha kolay ulaşımını sağlar. Beyin dokusuna zarar vermeksizin direkt tümöre ulaşım sağlayan endoskopik yol, komplikasyonları azaltarak cerrahinin etkinliğini arttırmaktadır” diye konuştu. ‘Yaşamaz’ denilen Nurten bebek hayata tutundu Ceviz, sindirim için faydalı Louisiana Eyalet Üniversitesi, cevizin sindirim sistemi üzerindeki etkileri konulu bir araştırma yaptı. Araştırma, ceviz tüketiminin bağırsaktaki iyi probiyotik bakterileri artırarak sindirim sistemi sağlığı için faydalı olabileceğini gösterdi. Üniversiteden baş araştırmacı Doç. Dr. Lauri Byerley, çalışmamız cevizin bağırsağı değiştirdiğini gösterdiğini belirterek “Bu da ceviz yemenin kalp ve beyin sağlığı gibi diğer olumlu faydalarını nasıl sağladığını açıklıyor” dedi. Byerler, şöyle devam etti: “Ceviz, önemli miktarda bitki bazlı omega3 yağ asidi olan alfalinolenik asit içeren tek kabuklu kuruyemiş, ayrıca protein ve lif de içeriyor. Bu çalışmanın sonuçları, cevizin sağlık açısından faydalı olabileceğine dair yeni bir ışık tutuyor, ancak bu çıktıların insanlarda nasıl olacağını anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. ” l İHA 2500 kişiye sağlık taraması Türk Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV), sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında “Sadece Benim İçin” adı altında bugün ve yarın Hatay’da ücretsiz eğitim ve sağlık tarama çalışmaları gerçekleştirecek. Proje kapsamında 500’ü kadın olmak üzere, aile fertleri ile 2 bin 500 kişi sağlık kontrollerinden geçirilecek. 2 gün sürecek etkinliklerde ayrıca jinekoloji alanında Türkiye’nin önde gelen jinekologları eğitimler verecek. Doğuştan kalp damarlarından biri olmayan minik bebek, sığırdan elde edilen yapay kalp damarının nakledilmesiyle sağlığına kavuştu İkiz kardeşiyle dünyaya gözlerini açtığında yalnızca 1.5 kilo olan Nurten bebeğin doğduğunda kalp damarlarından biri yoktu. Ailesi, pek çok doktorun ‘yaşamaz’ demesine karşın onu İstanbul’a götürdü. Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal tarafından operasyonu gerçekleştirilen Nurten bebek, sığırdan elde edilen yapay kalp damarıyla hayata tutunmayı başardı. ‘İmkânsız’ dediler Antalyalı Aslı ve Seyit Çetin çifti, ikiz bebek bekliyordu. Bebekler dünyaya geldiğinde ikizlerden erkek olan sağlıklıydı ama Nurten bebek yalnızca 1.5 kiloydu. Kalp damarlarından biri eksikti. Bebeğe Antalya’da yaşama şansı verilmedi. Aile, İstanbul’da Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal’e ulaştı. Bebek, helikopter ambulansla İstanbul’a getirildi. Anne Aslı Çetin, gebeliği sırasında her şeyin normal olduğunu belirterek “Bebeğimizi dünyaya getirdikten 1 hafta sonra kalp dama Ameliyatın ardından sağlığına kavuşan Nurten bebek, ikizi ve ailesiyle birlikte. rının olmadığını öğrendik. Acilen ameliyata alınması gerekiyordu ancak çok küçük ve zayıftı. Biz savaştık, o da savaştı bizimle. 1 ay boyunca kilo almasını bekledik. Son ra bebeğimiz ameliyata alındı. Ameliyatın üzerinden 1 ay geçti, yaşamaz denilen bebeğimiz artık sağlıklı, Antalya’ya dönüyoruz” dedi. Birden çok sorun vardı Medicana International İstanbul Hastanesi Pediatrik Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Salih Bilal ise şunları söyledi: “Bebeğin kalbinden çıkması gereken iki damar yerine tek damar mevcuttu. Ayrıca kalbin içerisinde geniş bir delik vardı ve sağ akciğere giden damarda bir darlık söz konusuydu. 2.5 kiloya kadar ulaştıktan sonra güvenli bir şekilde tam düzeltme ameliyatına alabildik. Kalpteki delik yama ile kapatıldı. Kalple bağlantısı olmayan ve aort damarından çıkan akciğer damarı, 12 milimetre çapında sığır boyun damarı kullanılarak sağ karıncık ile birleştirildi, yani olması gereken hale dönüştürüldü. Ayrıca sağ akciğer damarındaki darlığın giderilmesi lazımdı. Kalp zarından bir parça alarak bu darlığı giderdik. Bu ameliyat 20 yıl önce Türkiye’de ilk kez benim tarafımdan uygulandı.” l İHA Ürik asitiniz yükselmiş olabilir Dr. Fevzi Özgönül, bayramda tüketilen kavurmaların, fruktoz şurubundan (meyve şekeri) yapılmış tatlıların ürik asiti yükseltmiş olabileceğini söyledi. Özgönül, “Ürik asit yüksekliği en masum olarak gut hastalığı dediğimiz hastalığı yapar. Eklemlerde biriken ürik asit kristalleri, en sık olarak ayak başparmağında ağrı ile uyandıran bir şişlik yapar. Bu ağrı o kadar fazladır ki uykudan uyandırır. Aynı zamanda diz, dirsek gibi eklemler de şişlik ve şekil bozukluğuna, böbrek taşlarına, ileri dönemde böbrek yetmezliğine neden olabilir” dedi. Taze enginar yiyin Özgönül, taze fasulye, enginar, yoğurt ve ayranın ürik asit düzeyini düşürdüğünü kaydederek “Bol C vitamini almak idrar ile ürik asit atılımını arttırır. Ayrıca bol su içmeli, bir süreliğine et, sakatat ve deniz ürünlerinden uzak durmalıyız. Bu dönemde karnabahar, mantar ve ıspanak ta tüketmemeliyiz” diye konuştu. sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: EMİNE BİLGET Darbelere direnmeyen adalet mekanizması AKP/Erdoğan iktidarı, OHAL baskısı altında çıkardığı KHK’lerle düzeni değiştirir ve adalet konusundaki haksızlık ve hukuksuzlukları örtbas etmek için tam bir “en iyi savunma saldırıdır” stratejisi uygularken... Bu sırada yapılan yeni Adalet Yılı Açılışı’na, savunmanın temsilcisi olarak Türkiye Barolar Birliği Başkanı davet edilmezken... Törende konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit bakın ne diyor: “Tarihsel süreç içerisinde baktığımızda demokrasimiz, darbelerle kan kaybetmiştir. Üzülerek, ifade etmem gerekir ki bu süreçlerde yargı teşkilatımız da iyi bir sınav verememiştir. Özellikle HSYK yetkisini elinde bulunduran yüksek yargı mensuplarımız, sanki ceza kanununda anayasal düzene karşı işlenen suçları yasaklayan hükümler yokmuş gibi gayrimeşru fiillere sessiz kalmış. Sessiz kalmak bir yana gayrimeşru fiilleri desteklemiş, adeta kutsamış ve onlara meşruiyet kazandırmıştır...” “...Terör örgütüne üye olan hâkim ve savcıların meslekten uzaklaştırılmaları son derece önemli bir başarı olmasına karşın tamamen bir güven mesleği olan hâkimlik ve savcılık mesleğini icra edenlerin yaklaşık üçte birinin terörist faaliyetlerinin odağında yer alması, halkın gözünde yargıya olan güveni elbette sarsacak bir durumdur. Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz.” HHH Cirit’in konuşması çok çarpıcıdır: Sanki AKP/Erdoğan iktidarı döneminde yargının, Demokratik Rejimi koruyamamasını anlatmaktadır! Çünkü Yargıtay Başkanı’nın darbelere karşı demokrasiyi korumakta “iyi bir sınav veremediğini” belirttiği yargı teşkilatımız, aynı başarısızlığı AKP/Erdoğan iktidarı dönemindeki sivil darbe konusunda da sergilemiştir... Hemen akla gelen örnekler şöyle sıralanabilir: 1) Çok uzun süre, FETÖ’nün yargı içinde yuvalanmasına destek olmuş, medyayı, üniversiteleri, askeri ve sivil bürokrasiyi tarumar ederek baskı altına alan Birinci Silivri Trajedisi sırasında yapılan tüm haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere göz yummuştur. 2) 12 Eylül 2010 Halkoylamasında, oylamaya sunulan maddelerin Demokratik Rejim Felsefesi ve hukuk tekniği bakımından sahip olduğu eksik ve yanlışlara gözlerini kapatmıştır. 3) Erdoğan’ın Başbakan olarak, istifa etmeden Cumhurbaşkanlığı seçimine katılmasına yeşil ışık yakmıştır. 4) Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlandıktan sonra Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı olarak Parti Kongresi toplamasına, birtakım usul oyunlarıyla, izin vermiştir. 5) Erdoğan’ın, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı kimliğiyle, seçim dönemlerinde aktif parti propagandası yapmasına göz yummuştur. 6) 6 Nisan 2016 Halkoylamasının OHAL baskısı altında ve KHK’lerle düzenlenen maddelerle yapılmasına, bu yetmiyormuş gibi, hem Demokratik Rejim Felsefesi hem Hukuk tekniği açısından sahip olduğu eksik ve yanlışlara onay vermiştir. 7) Zaten Demokratik Rejim Felsefesi açısından meşruluğu tartışmalı olan 16 Nisan 2016 Halkoylamasında, yasaya aykırı olarak, mühürsüz oy ve mühürsüz zarf kullanılmasını kabul etmiş, oylamanın illegal biçimde sonuçlandırılmasını onaylamıştır. 8) Demokratik Rejimin, OHAL baskısı altında, OHAL ilanı konusu dışında kalan KHK’lerle yönetilen otoriter bir ucubeye dönüşmesine, Anayasa Mahkemesi’nin eski içtihat kararlarını bile değiştirerek, onay vermiştir. HHH Benim “göz yummuştur”, “sessiz kalmıştır”, “onay vermiştir” dediğim konularda bakın Cirit “Yargı teşkilatı” için ne diyor: “Sessiz kalmak bir yana gayrimeşru fiilleri desteklemiş, adeta kutsamış ve onlara meşruiyet kazandırmıştır...” İşte tam da bu nedenle ben yaşadığımız günleri “Yüksek Yargı’nın desteğiyle yapılan Sivil Darbe Dönemi” olarak adlandırıyorum. HHH Cirit, ayrıca “...hâkimlik ve savcılık mesleğini icra edenlerin yaklaşık üçte birinin terörist faaliyetlerinin odağında yer alması...” diyor. Soruyorum bu (sızma filan değil) doğrudan atamalarla terörist faaliyetlerin odağında yer alanların yargıya yerleştirilmelerinden kim sorumludur? KİM? AKP/Erdoğan iktidarı (hem de doğrudan doğruya) sorumlu değil midir! Bu atamalara çanak tutanlar yargı mensupları değil midir! HHH Yazımı Cirit’in sözleri ile bitiriyorum: “Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz.” Yüksek Yargının kimi zaman sessiz kalarak, kimi zaman onay vererek otoriterleşmeyi desteklediği bu ortamda daha kararlı olarak haykırıyoruz: DİREN YARGI... DİREN ADALET... DİREN DEMOKRASİ! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear