26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 24 Eylül 2017 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Bir kez daha: Irak’ta savaşa hayır!.. Hatırlayın... Ama ayrıntısıyla, o günlerin coşkusu ile hatırlayın. 1 Mart 2003 günüydü. Türkiye Büyük Millet Meclisi Irak’a asker gönderilmesine ilişkin “tezkere”yi oyladı. Tezkere kabul edilmedi. O günlerde de AKP’nin “Reis”i olan ancak milletvekili olmayan Tayyip Erdoğan küplere bindi. NATO “terbiyesi” almış generaller de küplere bindi. Medyada ağır top sayılan kimi meslektaşlar da küplere bindi. 2002 yılının neredeyse tamamını 2003’ün üç ayını “Irak’ta savaşa hayır” sloganı altında alanlarda, toplantılarda, panellerde, mitinglerde, TBMM önünde, içinde geçirmiş Türkiye’nin demokratları, barışçıları, sosyalistleri, komünistleri, sosyal demokratları o büyük, o yaygın, o inatçı direnişin zaferini birbirlerine sarılarak, kendilerini alkışlayarak kutladılar. O büyük direnişin yürütülmesinde küçümsenmeyecek bir payı bulunan Barış Girişimi’nin kurucularından Hrant Dink adlı biri kederli bir gülücük eşliğinde uyardı: Hanımlar, beyler gevşemeyelim... Balkan, Kafkas, Ortadoğu topraklarının göbeğindeyiz. Bu topraklarda savaş tehlikesi eksik olmaz. Bugüne sevinelim, yarına hazır kalalım... O bilge arkadaşım sanki o günden bugünü görmüş... HHH Siz bu yazıyı okurken Irak Kürdistan’ında “bağımsızlık referandumu” başlamış, hatta yazıyı akşam okuyorsanız bitmiş olacak. Ama son dakikada ertelenmiş, vazgeçilmiş olması da mümkün. Ama bu yazı yazılırken henüz hiçbir şey belli değildi. Henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi Kuzey Irak’a, yani Irak Kürdistanı’na askeri müdahalede bulunmanın önünü açacak yine bir “tezkere”yi görüşmek üzere toplanıyordu. Oylama sonucu belli değildi. Ancak hava 2003’ün 1 Mart’ındaki hava da değildi. Artık AKP Reis’in buyruğuna itiraz edebilecek AKP’li kalmamıştı. TBMM tezkereyi görüşürken ve referanduma günler değil saatlar kala Barzani daha “ihtiyatlı” bir dil kullanmaya başlamıştı. Rusya ise referandumu destekler gibiydi. ABD referanduma itiraz ediyordu ama “yarım ağız”la... Oysa Türkiye’de bu yazıyı zorunlu kılan açıklamaları art arda patlıyordu: Cumhurbaşkanının sözcüsü İbrahim Kalın: Referandum iptal edilmezse ciddi sonuçları olacak. Erbil, bölgede yeni krizleri tetikleyecek bu vahim hatadan bir an önce dönmelidir... AKP Reisi’nin şimdiki ve şimdilik başbakanı Binali Yıldırım: Tabii ki güvenliğimize ilişkin atılan her adımın bir bedeli olacaktır. Ama bu bedeli adımı atanlar ödeyecektir. Eh, AKP Reisi’nin kendisi de birkaç gün önce referandumun yapılmasının değil ertelenmesinin bile yeterli olmayacağını, Irak Kürdistan’ında bağımsız bir devlete gidecek böyle bir adımın savaş nedeni sayılacağını bizzat açıklamıştı... Referandumun yapılıp yapılmayacağı kararına saatler kala Türkiye’nin Habur Sınır Kapısı’nda yaptığı askeri tatbikatın seviyesi dün yükseltildi. Askeri kaynaklar, tatbikata ilave birlik katılımı yapıldığını, böylece tatbikatın “ikinci safhaya” yükseltildiğini açıkladılar. Bu işleri bilen bir meslektaşa sordum. “İkinci safhaya yükseltmek savaşa doğru kocaman bir adım demektir” cevabını verdi. HHH Görüyorsunuz, savaş tamtamları çok güçlü çalıyor. Başına “Suriye ve Irak fatihi” gibi bir çelenk takıp kostaklanarak 2019’u garantiye alma hesapları yapan AKP Reisi, kuzuya dönmüş TSK ve reislerinin bir dediğini iki etmeyecek AKP tepelerine karşı, kapıda olan ancak henüz başlamamış bir savaşa “dur” demek ertelenemez, savsaklanamaz bir yurttaşlık ödevi. Yani... Yeniden “Irak’ta savaşa hayır” günlerindeyiz... Bu yoldan geri dönmeyeceğiz OHAL KHK’sıyla kapatılan TV10 çalışanları, her hafta yaptıkları eylemin 51.’sini, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Güzel Şahin’e atfetti. Galatasaray Meydanı’nda düzenlenen eylemde, Güzel Şahin’in fotoğrafları taşındı. TV10 programcısı Rohat Emekçi yaptığı konuşmada, 12 İmamlar Ayı’nın başladığını hatırlatarak, 12 gün boyunca her cemev’nde ağıtların söylendiğini dile getirdi. Barış Vakfı’ndan Hakan Tahmaz ise barışın sesinin duyulması için TV10’a her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi. Barış Bloku’ndan İsmail Simillioğlu da, “TV10 Türkiye’de sesi çıkmayanların, Alevilerin, Kürtlerin, emekçilerin sesi olarak yayın yapıyordu. Bundan korktular” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Dört mevsim direnişNURİYE GÜLMEN VE SEMİH ÖZAKÇA 200 GÜNDÜR AÇLIK GREVİNDE “İşimi geri istiyorum” diyerek 320 gün önce direnişe başlayan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın eylemlerini açlık grevine dönüştürmesinin üzerinden tam 200 gün geçti. Açlık grevine başladıktan sonra tutuklanan Gülmen ile Özakça, Sincan Cezaevi Kampus Hastanesi’nde tutuluyor. Direnişçilerin tutuklanmasının ardından onlara destek olmak için açlık grevine başlayan ve 125 gündür grevine devam eden Semih’in eşi Esra Özakça, “Dört mevsimdir direniyoruz. Sadece bizden çalınan işimizi geri istiyoruz. Bir mahkeme kuruldu Sincan’da. Bu mahkemenin gerçek tanıklara, sizlere, halka ihtiyacı var” diyerek herkesi 28 Eylül’de görülecek mahkemeye davet etti. Cdauvmahsuınraiyçeat ğrı Nuriye Gülmen’in sosyal paylaşım hesabı üzerinden Yüksel direnişi sırasında “Gerçekleri söylemek suç değildir. Ahmet Şık serbest bırakılsın” pankartı tutan Gülmen’in fotoğrafı paylaşıldı ve “Umut biziz! Gerçekleri söylemek suç değildir! Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın! 25 Eylül’de Çağlayan Adliyesine” diyerek Cumhuriyet davasına da çağrı yapıldı. Avukatlara sürgün Gülmen ile Özakça’yı savunan avu Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, Sincan Cezaevi Kampus Hastanesi’nde tutuluyor. katlar, 14 Eylül’de Ankara Adliyesi’ndeki davadan önce gözaltına alınmış, Gülmen ile Özakça için tutukluluğun devamına karar veren davada yer alamamışlardı. Bu mahkemenin ardından hâkim karşısına çıkan avukatlar, tutuklanarak 28 Eylül’de görülecek davada da yer almaları engellendi. Son olarak Gülmen ile Özakça’yı savundukları için tutuklanan 14 avukatın 7 ayrı hapishaneye dağıtıldığı belirtildi. Avukatlardan Behiç Aşçı, Aytaç Ünsal; Burhaniye T Tipi, Şükriye Erden, Didem Ünsal; Karabük T Ti pi, Naciye Demir, Barkın Timtik, Zehra Özdemir; Bolu T Tipi, Yağmur Evin, Ebru Timtik; Balıkesir T Tipi, Ayşegül Çağatay, Aycan Çiçek; Düzce T Tipi, Özgür Yılmaz; Edirne T Tipi, Süleyman Gökten; Tekirdağ 1 No’lu ve 30 günlük açlık grevinde olan Engin Gökoğlu Tekirdağ 2 No’lu cezaevlerine sürgün edildi. Ankara Barosu, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 14 avukatının tutuklanmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu hukuksuzluk derhal sona erdirilmelidir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Yüksel hâlâ yasaklı 320 gündür süren Yüksel Caddesi eylemlerinde müdahaleler bitmiyor. Dün “Açlık grevinin 199. günü. Nuriye ve Semih işe geri alınsın” ve “Halkın avukatları onurumuzdur. Nuriye ve Semih’in avukatları serbest bırakılsın” pankartı açan destekçiler, polis ekipleri tarafından sürüklenerek alandan uzaklaştırıldı. Yüksel Caddesi eyleminin ardından “Perihan teyze” olarak bilinen 75 yaşındaki kadın “Nuriye ve Semih için adalet” pankartıyla birlikte Ankara Adliyesi önünde oturma eylemi yaptı. Polis ekiplerinin müdahalesi sonucu, 75 yaşındaki kadın gözaltına alındı. Ihraç edildi, iltica etti İBB’den atılan sendikalı çalışan Apaydın, botla Meriç’i geçerek Yunanistan’a gitti CUMARTESİ ANNELERİ GÜZEL ANNE’Yİ UNUTMADI ‘ArkadaşımdanCumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda 652. kez bir araya geldi. yetim kaldım’ Kayıplarının akıbetini öğrenmek ve faillerinin cezalandırılmasını isteyen Cumartesi Anneleri, 652. hafta oturumunda geçen günlerde yaşamını yitiren Güzel Şahin’i andı. Şahin’siz gerçekleşen ilk oturumda, yıllardır aynı meydanda omuz omuza direndiği arkadaşı Hanife Yıldız söz alarak, “Ben anadan yetim kaldım, babadan, evlattan yetim kaldım. Arkadaşımdan yetim kalacağımı hiç düşünmedim. Senin havada olan yumruğunu senin yerine hep kaldıracağım, seni utandırmayacağım” diye konuştu. Cumartesi Anneleri dünkü eylemde 12 Eylül 1994’te Ankara’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Kenan Bilgin için adalet istedi. Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Güzel Şahin’siz gerçekleşen ilk oturumda, “Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankartın üzerine Şahin’in tülbenti konuldu. Güzel annenin çocukları ve torunlarının da katıldığı oturumda Barış Anneleri’nin Şahin’e gönderdiği mesaj okundu. Mesajda, “Yaşamın boyunca on binlerce insanın anası ol dun. Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı ayırt etmedin. Barışın, adaletin hâkim olacağına inancını diri tutarak en ön saflarda yer aldın. Barış, adalet ve özgürlük tüm dünyada hâkim olana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sana söz veriyoruz” denildi. Bize yol gösterdi Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan siyasetçiler Sebahat Tuncel ve Figen Yüksekdağ da cezaevinden gönderdikleri mesajla arkadaşları olan Şahin’i andı. Tuncel gönderdiği mesajda, “Hatun annenin cenazesine yapılan ırkçı, faşist saldırı nedeniyle büyük bir öfke yaşarken, acımız halen çok taze iken bu kez de Güzel annenin vefatını öğrenmiş bulunuyoruz. Güzel anne haksızlığa, zulme, faşizme karşı mücadelenin en ön saflarındaydı. Yüreği özgürlük sevdasıyla, enerjisiyle dolu Güzel anne, tüm etkinliklerde bizlere yol gösterici oldu” ifadelerini kullandı. Yüksekdağ ise “ Güzel annenin tüm evlatlarına, mücadele yoldaşlarına, yakınlarına başsağlığı diliyorum” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Kanserim ilaçlarım verilmiyor’ Galatasaray Meydanı’nda her Oturmcausımeayrlteemsiinginer2ç8e7k.lehşatfitrailseınnF da, hasta tutsak lis Çelik’in sağlık Cengiz Sinan Hadurumu hakkında bilgi verilerek serbest bırakılma sı istendi. Güzel Şahin’in de anıl dığı eylemde Cengiz Sinan Halis Çelik’in ablası Sevim Çelik söz al rdeı.cKeadredeoşlminainsıhnaasrtaağlımğıenınntieledrai dvie sinin özellikle yapılmadığını söy leyen Çelik, her hafta görüşme klearyindientktei.yBfui ohlaafrtaakneınngaçeılklelanmdaiğsiınniı mokuuzy2a0n16Ü’mdaitaEdflei ,bÇiretluikt’uinkl1u5nTuenm saldırısına uğradığını, 13 yerinden şişlendiğini, ayak bileğinin kırıldığı mnıavkeztoerkuenrdleakbliırsaaknıdldaığlyıenıialektyaarşdaı. Eylemde mektubu okunan Çelik ise “Kanser hastasıyım, defalarca ameliyat oldum. İlaç tedavileri deniyle vücut direncim düşük, nesin iddirraimrımsidsatenmkaimndgeelpiyroorb,leüçmaleyrlıkvar, periyotlarla olmam gereken ameliyatlar ve gerekli ilaç tedavilerim yapılmıyor. Eczacılar Birliği’nden temin ettiğim ilaçlarım verilmiyor. Üroloji yorum, doktoruyla görüştürülmürastgele bir doktora götü rülüyorum. Epilepsi hastalığım için de aynı durum söz konusu” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ZEHRA ÖZDİLEK İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki işinden sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek ihraç edilen KESK’e bağlı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BELSEN) üyesi İbrahim Apaydın, Yunanistan’a iltica etti. Apaydın, “Köy okulları, kapanan yollar, öğretmensiz okullar, yoksullukla dolu bir hayatın sonunda çalışarak, çabalayarak ailecek nispeten huzurlu bir hayata kavuşmuştuk. Bana, aileme huzur vermediler. Umudumu kaybettim. Onca yıllık emeklerimin heba edilmesine üzülerek yola çıktım” dedi. İBB’de Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü’nde çalışan İbrahim Apaydın, “10 Ekim katliamında ben de oradaydım ve arkadaşlarımı kaybettim. 10 Ekim ile ilgili bir iki paylaşımım sorun edildi. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden önce 3 yıl kademe durdurma cezası vermişlerdi. IŞİD ile ilgili de paylaşım yaptım diye ‘siyaset yapıyorsun, memura siyaset yakışmaz’ dediler. Önce Alevi, Kürt olup olmadığımı sordular. Başka bir soruşturmada da arkadaşlarımla içki içerken paylaştığım fotoğrafı gösterip, ‘Sen nasıl içki içersin’ diye sordular. Cumhurbaşkanı da beni dava etmişti. O davalar bitmişti. Darbe girişiminden sonra açığa alındım” dedi. Mobbing iddiası İBB’nin Türkiye’de mobingin en yoğun yaşandığı kurum oluğunu dile getiren Apaydın, cuma namazına gitmediği, sohbetlere katılmadığı için dışlandığını söyledi. 1725 Aralık’tan sonra TÜM BELSEN üyesi olduğu için baskıların arttığına değinen Apaydın, “Gezi döneminde, Gezi Parkı’ndan sorumlu mühendistim, yapılacak projeyi desteklemediğimi bildikleri için başka müdürlüğe sürdüler. AKP’li olmadığınızı anladıkları anda hukuksuzca sürülebiliyorsunuz” diye konuştu. ‘Umudumu yitirdim’ Darbenin yıldönümünde ihraç edildiğini dile getiren Apaydın, “İşyerinde sıkıntı yaşayan arkadaşlarım da vardı. İntihar edenler oldu. Hayatımı riske atıp Yunanistan’a geldim. Açıkcası umudumu kaybettim. Buraya ilk geldiğimde bir ay hapiste kaldım ama sonunda suçsuz ve mağdur olduğum anlaşıldı. Burada şu an 14 ay yaşama ve çalışma hakkım var. Türkiye’de haksızlıklardan, hukuksuzluklardan kaçtım. Pasaportum iptal edilmiş ve yurtdışı çıkış yasağı konulduğu için ölümü göze alarak, bir botla Meriç’i geçerek Yunanistan’a geldim ama Almanya’ya gitmeye çalışıyorum” diye konuştu. l İSTANBUL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear