26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA İran’dan gövde gösterisi ABD Başkanı Donald Trump’ın BM Genel Kurulu’nda saldırgan üslupla İran’la nükleer anlaşmaya muhalefetini sürdürmesi üzerine İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani füze kapasitesini geliştirme resti çekti. İranIrak savaşının yıldönümü çerçevesinde düzenlenen askeri tö rende konuşan Ruhani, “Caydırıcılık için gerekli askeri kabiliyetlerimizi geliştirip güçlendireceğiz; füze, hava, kara ve deniz kuvvetleri dahil bütün alanlarda. Bunun için kimseden izin istemeyeceğiz” dedi. Törende “Hürremşehr” isimli, 2 bin km. menzilli yeni model dahil balistik füze ve ileri teknoloji top sistemleri sergilendi. Cumartesi 23 Eylül 2017 dishab@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Almanya’nın parçası nilgun@cumhuriyet.com.tr 7 değil kendisiyiz’ Almanya Türk Toplumu Başkanı Sofuoğlu, ‘Türkiye kökenliler, Türkiye ile Almanya’nın siyasi ihtirasları arasında sıkışmış durumda’ diyor GÜLRİZ ERGÖZ Almanya, yarınki seçime Türkiye ile kriz gündemiyle gidiyor. Haziran 2016’da Alman meclisinin “Ermeni Soykırımını” tanıma kararı almasından beri aşamalı yükselen gerilimde Ankara’nın, Alman vekillerin İncirlik’i ziyaretini engellemesi Alman birliğinin Ürdün’e taşınmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki seçim kampanyalarını Almanya’ya taşıma girişimleri reddedilince “Nazi” suçlaması ve ”Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin” çağrısı yaptı. Ankara’nın iadesini talep ettiği kişilere Berlin iltica verirken Türkiye’de Alman gazeteciler ve insan hakları savunucuları gözaltına alındı. Türkiye’ye ekonomik yaptırım uygulamaya ve AB’nin Gümrük Birliği’ni genişletmesini veto etmeye başlayan Almanya Başbakanı Angela Merkel, iç siyasi baskı karşısında, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesini bile talep etti. Bu krizi ve etkilerini Almanya’daki Türkiye kökenlilerle konuştuk. Almanya Türk Toplumu (TGD) Başkanı Gökay Sofuoğlu n Bu krizde iki arada bir derede kalmışlık duygusu var mı? Alman hükümeti ve halkının Türkiye kökenlilere karşı tavrı değişti mi? Türkiye kökenliler, Türkiye ile Almanya’nın siyasi ihtirasları arasında sıkışmış durumda. Erdoğan ile özdeşletiriliyorlar. Sokağa çıktıklarında sanki Türkiye uzmanıymışlar gibi sorular soruluyor, bunlara cevap vermek zorunda kalıyorlar. Siyasi partiler, seçim programlarında göçmenleri durumlarını iyileştirmeye dönük maddelere yer vermedi. Göçmen düşmanlığı üzerinden siyaset yapılıyor, ırkçı siyaset merkeze oturuyor, tüm partilerin programlarını etkiliyor. Bütün partiler (aşırı sağcı parti) AfD’ye cevap verme yarışına girdi. n Almanya’da MİT ajanlarının arttığı iddia ediliyor. Korku, baskı ortamı var mı? 37 yıldır Almanya’dayım. MİT ajanı her dönemde vardır. Alman hükümetinin Erdoğan ile iyi anlaştığı dönemde de vardı. Şimdi bu kriz yüzünden daha fazla gündeme AnkaraBerlin hattında sert rüzgârlar eserken yarın yapılacak seçimlerde gözler kararsızların oylarında. Almanya Demokratlar Birliği Erdoğan’la özdeşleşen afişler bastırırken Hıristiyan Demokrat Partili Başbakan Merkel, Türkçe yazılı bildirilerle Türkiye kökenlilerden oy istiyor. getiriyorlar. n Erdoğan’ın açıklamaları, Er doğan yanlısı Türk partilerinin seçim kampanyaları, Alman seçmenin AfD’ye kaymasında bir etken midir? Bence AfD’ye kaymayı hızlandırmıyor. Ancak Erdoğan’ın “Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin” çağrısından daha çok üzerinde durulması gereken “politik toplantılara katılmayın” çağrısı. Oysa bizim toplantılara katılıp sorunlarımızı siyasilerle konuşmamız gerekiyor. Erdoğan’ın çağrısına rağmen çok sayıda Türkiye asıllı SPD, CDU, Yeşiller toplantılarına, sokak kampanyalarına katılıyor. Seçime ilgi büyük n Türkiye kökenli seçmenin eğilimleri değişir mi? SPD Türkiye kökenli seçmeni kaybeder mi? Erdoğan yanlısı Türk partiler oy alır mı? Türkiye kökenli seçmenlerin SPD’ye ilgisi devam edecek. Erdoğan yanlısı BIG ile ADD ise kendi aralarında kavgalı. Genel seçime sadece bir eyaletten katılacaklar. Eyalet seçiminde 13 biner, yani toplamda 26 bin oy almışlardı. n Türkiye kökenli seçmenin katılımı artar mı azalır mı? Seçime daha büyük ilgi gözlemliyorum. Böyle de olması gerekiyor. Almanya’dakiler Türkiye’den emir almamalı, kendi rüştlerini ispatlamalı. Almanya’nın geleceğini hep birlikte inşa etmeye talip olmalı. Bunun yolu da seçimlere katılmak. Almanya üzerinde yaşadığımız, gün gelip defnedileceğimiz ülke. Bu ülkenin parçası olmanın ötesinde kendisiyiz. Almanya’da satın alınan mezarlık sayısı o kadar arttı ki, Türkiye’ye geri dönmek söz konusu değil. n Alman devlet politikası uzun süre Türkiye kökenlileri kendi kaderine terk ederek Erdoğan’ın etkisine açık hale getirdi. Türkiye’nin AB üyelik sürecini engellemesi de Erdoğan’ın elini güçlendirmeye yaradı. Almanya’da hep Erdoğan eleştiriliyor, ama bu yönde bir özeleştiri var mı? Maalesef yok. Seçim kampanyasında kendi yanlışlarının üzerini örtmek için Erdoğan’ı abarttılar. Zaten Erdoğan’ın açıklamalarında Türkiye kökenlilerin sorunlarının çözülmesini isteyen bir hal göremiyorum. Çözmesi gereken Alman devleti, o da program geliştirmek yerine Erdoğan ile kısırdöngü içinde sorunları tamamen ihmal etmiş durumda. YARIN: ‘AKP YANLISINA EV VERMİYORLAR’ ‘derin devlet TÜRK PARTİLERİNİ engelliyor’ Alman Demokratlar Birliği (ADD) Genel Başkanı Remzi Aru n Geçen yıl Alman meclisinde “soykırım” kararının ardından ADD partisini kurdunuz. Bu girişimin nedeni neydi? Alman partilerinde görev alan Türk kökenli vekiller Türklerin çıkarları doğrultusunda politika yapmadığı için parti kurmayı lüzumlu gördük. n Erdoğan ile özdeşleşerek kampanya yapıyorsunuz. “Türkiye düşmanı partilere sakın ha oy vermeyin” sözlerini seçim kampanyasında kullanıyorsunuz. Almanya’da büyük tepki çekmiyor mu? Büyük tepki çekmedi. Almanya’da bütün partiler bunu yapıyor. Yeşiller de HDP mitinglerine katılıyor. n Alman seçmenlere ulaşma kaygınız var mı? Alman seçmenlere hevesimiz yok. Önce Türkiye kökenli Müslüman seçmenlere, ardın dan diğer yabancı kökenlilere ulaşmak istiyoruz. Almanlar en sonda geliyor. n Sadece tek eyalette örgütlüsünüz. Bu yeterli mi? Değil. Tüm Almanya’da örgütlenmek istedik. Ama Alman derin devleti engelledi. Genel seçime katılabilmek için eyalet başına 2 bin kişinin imzasının toplanması isteniyor. Bizden imzaları iki günde istediler. Partiye banka hesabı verilmedi ve açılan hesaplar sebepsizce kapatıldı, tekrar açılmadı, mahkemeye gittik, yine olmadı. Bu derin devletin bir oyunu. Demokrasiyi engelliyorlar. Türkiye’de polis paldır küldür gelir baskın yapar, emri kimin verdiği bellidir. Ama Alman devleti yavaş yavaş geliyor, kimin sorumlu olduğunu bilemiyorsunuz. h‘Earldinoeğagne’tıişrdeiyletar’n n Bu kriz Türkiye köken li seçmenin eğilimlerini değiş tirecek mi? Eskiden Türklere sahip çı Remzi Aru kan yoktu. Türkler koyun mu amelesi görüyordu. Türkiye’nin insanına sahip çıkması çok güzel. Muhafazakâr insanların ço ğu partimizi destekliyor n Tek eyalette 15 bin oy az değil mi? O başlangıçtı. Isınma aşamasındayız. Alman seçim sistemi karmaşık, her yerde her türlü faaliyeti yürütemiyorsunuz. Erdoğan posteri açınca Amerikan, İngiliz medyasında haber ol duk, çok güzel reklam oldu. Oyumuz artacak. n Büyük Alman partilerine katılıp müca dele vererek siyaseti içerden değiştirmek daha etkili bir yol olmaz mıydı? Olmaz. Almanya’da halkın yüzde 17’si, ço cukların yüzde 35’i yabancı kökenli. Gelecek te ne olacağı belli. Almanya onları devşirme ye çalışıyor, devşiremezse biliyor ki, yabancı lar kendi kültürlerini yaşayacak. Biz “kendi dili mizi, kültürümüz, geleneklerimizi korumak is tiyoruz” dediğimizde düşman oluyoruz. Sade ce onlar gibi olursanız tolerans tanınıyor, bi raz farklı olursanız tanınmıyor. Almanya’da Er doğan bir numaralı devlet düşmanı görülüyor. Şeytan haline getirdiler. Aklıselim bir şey de ğil. Bütün medyada Erdoğan’a karşı aynı ha berler çıkıyor, içindeki yanlışlar bile aynı, çün kü hepsi tek merkezden servis ediliyor. Kim, Trump’a ‘bunak’ dedi. Karşılıklı laf dalaşına giriştiler ABD ile Kuzey Kore arasında yükselen tansiyon, iki ülke lideri arasında ağız dalaşına dönüştü. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’a “Roket Adam” lakabını takan ve nükleer faaliyet, füze denemelerinden geri adım atmadığı takdirde bu ülkeyi yok edeceklerini belirten, ardından yeni yaptırım kararı açıklayan Trump’a Pyongyang’dan yanıt gecikmedi. Kim’in, Trump’ı “akli dengesi bozuk ABD’li bunak, yaşlı deli” olarak nitelendiren sözleri gündeme düştü. Devlet televizyonundan nadir görülen türden bir açıklama yapan Kim, “Harekete geçmek, sadece kendi istediğini söyleyen, duyma zorluğu çeken bir bunağı en iyi tedavi etme şekli. Akli dengesi bozuk bunak ABD’liyi ateşle terbiye edeceğim” ifadelerini kullandı. Bu sözlere ise Trump’tan anında yanıt geldi, Twitter’dan “İnsanlarının açlığını veya ölümünü umursamayan, deli bir adam olduğu belli olan Kuzey Koreli Kim Jong Un daha önce hiç olmadık şekilde sınanacak!” yorumunu yaptı. Öte yandan Kuzey Kore Dışişleri Bakanı da Pasifik Okyanusu üzerinde bir hidrojen bombası deneyebileceklerini savundu. Barzani: Artık çok geç Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) uluslararası baskıya karşın pazartesi yapmayı planladığı bağımsızlık referandumundan geri adım atmaması tehlikeli boyutlar taşımaya başladı. Önceki akşam toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) yazılı bir açıklamayla “referandum kararından endişe” bildirdi. IKBY Başkanı Mesud Barzani yanlısı Kürtler önceki günden itibaren sarı, yeşil, kırmızı bayraklarla meydanları doldururken Türkiye sınırdaki tatbikatını sürdürüyor. Barzani’ye bir itiraz da IKBY içinden geldi. Erbil’e girişi 2015’te yasaklanan IKBY Meclisi’nin muhalefetteki Goran (Değişim) Hareketi’nden gelme Meclis Başkanı Yusuf Muhammed, referandumun ertelenmesi çağrısı yaptı. ABD’nin IŞİD’le Savaş Koalisyonu Temsilcisi Brett McGurk, BM Genel Kurulu’nda gazetecilere şunları söyledi: “Referandum büyük riskler içeriyor ve ABD’nin tamamen kontrol edemeyeceği sonuçlar getirebilir.” ABD Başkanı ile Türkiye Cumhurbaşkanı arasındaki görüşmeye atıf yapan McGurk, sunulan alternatife Barzani’yi ikna çabalarının sürdüğünü belirtti. Fransa liderinin erteleme teklifini de reddeden Barzani ise Erbil’deki mitingde “Artık çok geç ve erteleme için vakit kalmadı. Bize ‘Bağdat’la diyalog kurun’ deniliyor. Bunu istemiyoruz. Bağdat’la iyi niyetle diyaloğa hazırız, ancak 25 Eylül’den sonra” diyerek ka Erbil’de peşmerge, referandum yanlısı gösterilerde halay çekti. Süleymaniye’de de “evet” mitingleri düzenlendi. rarlı olduğunu bir kez daha gösterdi. sSaunridyıek Kbüarştınledrai de Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin denetimindeki bölgelerde de seçim takvimi başladı. Dün Rojava bölgesinde Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nun (KSDF) düzenle diği “komün eşbaşkanlığı” seçimleri yapıldı. Muhtarlık düzeyindeki bu seçimlerin ardından 3 Kasım’da köy ve kasaba yerel yönetim seçimleri yapılacak. Son aşama olan KSDF yerel meclis seçimleri 19 Ocak 2018’de düzenlenecek. Şam hükümeti dahil hiçbir ülkenin tanımadığı KSDF oluşumu Mart 2016’ da ilan edilmişti. israil, suriye’yi yine hedef aldı IKBY’nin referandum adımına desteğini açıklayan İsrail, Hizbullah’a ait olduğu iddia edilen Şam yakınlarındaki bir silah deposunu vurdu. İsrail daha önce de Suriye topraklarına füze saldırılarında bulunmuştu. İsrail ile Hizbullah arasında yeni bir savaşın yaklaşmakta olduğu iddia edilirken Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aun’dan Hizbullah’a destek geldi. Al Monitor’a konuşan Aun, İsrail Lübnan’ı provoke ettiği ve ona saldırdığı sürece, Hizbullah’a “Sizin örgütünüzü dağıtmalıyız” diyemeyeceklerini söyledi. Katalonya ve İspanya’nın ‘devlet krizi’ İspanya, iç savaştan bu yana en büyük “devlet krizi”ni yaşıyor. İspanya’nın ulusal gelirinin beşte birini üreten Katalonya; ülkenin anayasa mahkemesinin engellemelerini hiçe sayarak 1 Ekim’de “bağımsızlık referandumu” düzenlemek üzerindeki ısrarını sürdürüyor. Madrid’in uyarılarına rağmen inatla planlaması sürdürülen oylamanın gerçekleşmesi halinde… Katalanlara “Katalonya’nın (parlamenter monarşi ile yönetilen İspanya’nın aksine!) bağımsız cumhuriyet olmasını ister misiniz” sorusu sorulacak. Meydan okumaya OHAL çareleriyle yanıt veren Madrid ise, “barışçı diyaloğu” düstur alan Avrupa demokrasilerinde rastlanmayan yöntemlerle yerel liderleri ve yöneticileri gözaltına alıyor, evlerine baskın düzenliyor, referandumda kullanılacak oy pusulaları ve sandıklara el koyarak tozu dumana katıyor. İki milliyetçilik karşı karşıya Katalan milliyetçiliğine karşı İspanyol milliyetçiliği tam gaz, diğer deyişle karşı karşıya geliyor. İki taraf da birbirini “darbe” yapmakla suçluyor. Katalanlar, Madrid hükümetini “zora başvurmak suretiyle” darbe yapmakla suçluyorlar, “demokratik ve de barışçı bir referandum sürecinde”, “güvenlik güçlerini” devreye sokmakla itham ediyorlar. Madrid de Katalan yöneticilerine “Anayasa mahkemesi kararlarını” ve “bölünmez bütünlüğü esas alan demokratik 1978 anayasasını” ihlal etmek hasebiyle “darbe” suçlaması yöneltiyor. Kılıçlar karşılıklı olarak çekiliyor. İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, “cesedimi çiğnersiniz!” tadında bir ültimatomla “1 Ekim’de hiçbir referandum yok, olmayacak!” diyor: “Bizi yapmak istemediğimiz şeyleri yapmaya zorlamayın!” Buna yerel Katalonya özerk yönetim başkanı Carles Puigdemont, “İspanya hükümeti her türlü kırmızı çizgiyi aştı!” diyerek yanıt veriyor: “Yaşanılan durum, bir demokrasi için utanç verici. Katalan kurumları, özerk hükümeti ve Katalan halkının onuru saldırı altında. Totaliter ve antidemokratik ülkelerde görülebilecek OHAL tatbikatı ile Katalonya’nın özerkliği fiilen askıya alındı!” Siyasi, hukuki, kurumsal düzeyde Franco faşizminden bu yana görülmemiş bir şiddette karşı karşıya gelen Katalonya ve İspanya merkezi hükümeti arasındaki bu çatışmanın sonu nereye varacak? Katalanlar, azimli olduklarını iddia ettikleri referandumu gerçekten yapacaklar mı? İspanyollar, engellemeye ölümüne kararlı oldukları oylamayı engelleyebilecekler mi? Tek çıkış: Federalizm Bu soruya net yanıt vermek zor. İki görüş var. Bunlardan biri, Madrid de Cumhuriyet için bir süre önce görüştüğümüz ünlü İspanyol düşünürü Fernando Savater’in “Bu, gün yüzü görmeyecek bir referandumdur!” şeklindeki bakışı örneğin. Savater çizgisindekilere göre, Katalanlar “tüccar zihniyetli bir halk olduklarından eninde sonunda makul olacak ve bir ittifak yapacaklar. O ittifak da, İspanya’daki mevcut özerklik sisteminin federalizme evrilmesi olacak”… İspanya’nın etkili kamuoyu önderleri epeydir çarenin “federalizm” olduğuna işaret ediyor. “Devlet krizi” üzerinde kafa yoran tanınmış entelektüellerden Jose Luis Cebrian ısrarla misal, “Demokratik angajmanlar güçlendirilmezse, bu kriz, yolsuzluk ve vizyonsuzluğun tehdidi altında olan tüm sisteme yayılır” uyarısı yapıyor. Ana muhalefette sosyalistler can havliyle şimdi bu yüzden federal yöndeki bir anayasa reformu için bir meclis çalışması başlatıyorlar. Ne var ki okun yaydan çıktığına inanan, bundan sonra atılacak her adımın artık çok geç ve yetersiz kaldığını düşünenler de var. Deneyimli gazeteci Pablo Sebastian’ın dün köşesinde yazdıkları buna tipik bir örnek: “İspanyol politikasının temel aktörlerinin rollerini ve repliklerini hatırlamadıkları, sahnede kayboldukları bir bulut ya da kâbusun içinde yaşıyoruz. On gün sonra perde açılıp bu bulut dağıldığında… çatışma dozu artacak ve biz kaçınılmaz gerçeklerin, telafisi mümkün olmayan katı yüzüyle karşılaşacağız.” ABD’nin gözü Afgan madenlerinde... Afganistan’ın zengin maden yataklarının peşinde olduğu haberleri daha önce basına yansıyan ABD Başkanı Donald Trump’ın, önceki gün BM Genel Kurulu kapsamında New York’ta görüştüğü Afganistan Devlet başkanı Eşref Gani ile ülkedeki madenleri Amerikan şirketlerinin işletmesi konusunda anlaştığı bildirildi. Washington yönetimi geçen hafta Afganistan’a 3 bin ek asker göndereceğini açıklamıştı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear