24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 15 Eylül 2017 2 sibelbahcetepe@gmail.com BUGÜN Milyonlarca erkeği Dünya Prostat olumsuz etkiliyorGünü Prof. Dr. Cemil Uygur: Prostat kanseri erken dönemde belirti vermiyor. 50 yaş üstü erkekler, sık idrara çıkanlar, idrarda kan görenler risk altındadır Prostat hastalıkları Türkiye’de ve dünyada milyonlarca erkeği olumsuz etkiliyor. Ürolo ji Uzmanı Prof. Dr. Cemil Uygur, pros tat kanserinin erken dönemde herhan gi bir belirti vermediğini vurgulayarak “Türkiye’de her 12 erkekten biri pros tat kanserine yakalanı yor. 50 yaş üstündeki erkekler, daha sık idra ra çıkanlar, idrar debisi azalanlar, sertleşme so SİBEL BAHÇETEPE runu çekenler, idrar veya semende kan görenler prostat kanseri riski altındadır” uyarısında bulundu. 15 Eylül Dünya Prostat Günü. Ko nuya ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Cemil Uygur, dünyada her 7 erkek ten 1’inin, Türkiye’de ise her 12 erkek ten birinin prostat kanserine yakalan dığını anımsattı. Uygur, prostat kan serinin günümüzde erkekleri etkile yen önemli sağlık problemlerinden bi ri olduğunu vurgulayarak “Bu hastalık erkeklerde görülen ve kansere bağ lı ölümlerin yaklaşık yüzde 9 nede ni olarak karşımıza çıkıyor. Zamanla kanserli dokunun büyümesi ve pros tat içerisinden geçen idrar kanalına bası oluşturması sonucu idrar yapma ile ilgili problemlere yol açabiliyor” dedi. Uygur, prostat kanserine ek olarak orta yaş üstü erkeklerin gün lük hayatını zorlaştıran prostat bezi büyümesinin de sık idrar sıkıştırma sı ve idrarı tam olarak boşaltamama olarak belirti verdiğini söyledi. Prostat biyopsisi Prostattaki büyümenin 40’lı yaşlardan sonra dikkat çektiğini ve şikâyetlerin bu dönemde arttığını söyleyen Uygur, “Hangi nedenle olursa olsun üroloji polikliniğine başvuran 40 yaşın üzerindeki kişilerin muayenesinde ilk olarak, hastanın prostat kanseri olup olmadığı araştırılıyor. Çünkü 7 önemli bilgi 4 ABD’de yeni tanı konulan tüm kanserlerin yüzde 8’i prostat kanseridir. 4 Erkeklerde yeni tanı konulan her 100 kanserin 15’i prostat kanseridir. 4 Türkiye’de erkeklerde en sık görülen 2. kanser prostat kanseridir. 4 Prostat kanseri, kansere bağlı ölümlerde akciğer ve kolorektal kanserlerden sonra üçüncü sırada yer alır. 4 Erkeklerde kansere bağlı ölümlerin yüzde 5’ini prostat kanseri oluşturur. 4 Her 39 erkekten biri prostat kanserinden ölür. 4 50 yaş üstündeki erkekler, daha sık idrara çıkanlar, idrar debisi azalanlar, sertleşme sorunu çekenler, idrar veya semende kan Ülkemizde her 12 erkekten biri prostat kanserine yakalanıyor. Hastalık erken dönemde belirti vermiyor. görenler prostat kendine has belirtisi bulunmayan prostat kanseri yal layan Uygur, özetle şunları söy birleştiren MRledi: TRUS Füzyon kanseri riski altındadır. nızca ileri evrede, idrar yo “Genel olarak geç dönem yöntemi ise, prostatın lunda sıkışmaya neden olabi de ortaya çıkan şikâyetler idrar üç boyutlu haritasını çıkara liyor” diye konuştu. Kansere sıklığında artış, idrar akımında rak robot yardımıyla biyopsi iğnesini yönelik taramaların elle mu zayıflama, idrar yapamama ha doğrudan kanser şüphesi olan odak ayene ile prostat kontrolü ve li, kesik kesik idrar yapma, id lara yönlendiriyor. Muayenesi nor kanda PSA incelemesinden rar yaparken ağrı/yanma his mal, PSA’sı yüksek hastalarda kan oluştuğunu kaydeden Prof. si ve idrarda kan görülmesi şek ser oranı yüzde 2530. Klasik biyopsi, Uygur, “Eğer bu incelemele Prof. Cemil Uygur linde olabilir. Hastalığın pros var olan kanserlerin yüzde 7075’ine rin sonucunda bir risk oldu tat dışında kemiklere de yayıl tanı koyabilmekte. MRTRUS Füz ğu düşünülürse, prostat biyopsisi alı mış olması durumunda kemik ağrı yon biyopsisiyle ise tanı oranı yüz narak araştırma tamamlanıyor. Kanser ları, özellikle de sırt bölgesinde, kal de 95’in üzerine çıkıyor. MRTRUS olasılığı ortadan kalktıktan sonra ise ça, bacaklar ve kaburgalarda ortaya Füzyon biyopsisi sayesinde özellikle hastanın idrarla ilgili şikâyetlerinin ne çıkabilir. Klasik biyopsi yönteminde, PSA yüksekliği devam eden ve tek sıklıkta ve şiddette olduğu değerlendi Trans Rektal Ultrason eşliğinde stan rarlayan prostat biyopsilerinde tü riliyor” dedi. dart bölgelerden biyopsi örnekleri alı mör saptanmayan hastalarda klinik Prostat kanserinin erken dönemde nıyor. Gelişmiş MR görüntülerini ger açıdan önemli kanserlerin yakalan herhangi bir belirti vermediğini vurgu çek zamanlı ultrason görüntüleri ile ma oranı yükseliyor.” 316 kontenjan hazır Çeşitli üniversitelerde tıp eğitimi alan öğrenciler de askeri hekim olabilecek Türkiyenin çeşitli üniversitelerinde tıp eğitimi alan öğrencilere askeri hekim olma yolu açıldı ve ilk etapta taban puan aranmayan yatay geçişle 316 öğrenci alımı için kontenjan hazırlandı. 669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin (GATA) akademi ve eğitim misyonu Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne devredilmişti. Üniversite, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın askeri hekim ihtiyacını karşılamak üzere tıp fakültelerinden yatay geçişle 316 öğrenciyi bünyesine katacağını duyurdu. 120 öğrenci alınmıştı Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl konuyla alakalı yaptığı açıklamada, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın talepleri doğrultusunda, 20172018 eğitimöğretim döneminde yaklaşık 120 üniformalı öğrenci kabul ettiklerini, bu sayıya ilaveten Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi’ne, tıp fakültelerinin ara sınıflarından Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı nam ve hesabına öğrenci alınacağını açıkladı. Erdöl, konuyla alakalı şunları söyledi: “Alacağımız öğrencilerde taban puan şartı aramayacağız. Bu öğrencilerimiz en iyi şartlarda eğitim görecek ve 5 yıldızlı otel konforunda olan yurtlarımızda kalacaklardır. Eğitime başladıkları andan itibaren sigorta primleri devlet tarafından ödeneceğinden emeklilikteki hizmet süreleri de öğrenciliğe başladıkları an itibarıyla başlamış olacaktır. Öğrencilere eğitimleri süresince kullanabilecekleri dizüstü bilgisayarlar ve öğrenci harçlığı verilecektir. Mezun oldukları zamanda üniformalı subay hekim olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve İçişleri Bakanlığının ihtiyaçları doğrultusunda, kıtalarda hizmet yapacaklar. Konuyla alakalı duyuru üniversitemizin web sitesinde yayımlanmıştır.” l DHA UzmanlarDAN VELİLERE VE ÖĞRENCİLERE UYARILAR: Kırtasiyede renksiz ve kokusuz ürünleri tercih edin Türk Dermatoloji Derneği Alerjik Hastalıklar Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Oktay Taşkapan, piyasada satılmakta olan bazı kırtasiye ürünlerinin, allerjik ve toksik reaksiyonlara neden olabilen çok sayı da kimyasal madde içerdiğini belirterek “Kırtasiye alışverişi yaparken, çok renkli ve kokulu ürünler tercih edilmemeli, ürünlerin üzerinde ‘TSE’ ve ‘CE’ işaretlerinden en az birinin bulunduğundan emin olunmalıdır” dedi. Taşka pan, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca, 2011’de yayımlanan bir tebliğle Türkiye’de ilk kez tekstil, kırtasiye, mobilya ve çocuk bakım ürünlerinde tehlikeli kimyasalların kullanımına kısıtlama getirildiğini anımsatarak şöyle devam etti: “Yüksek oranda nikel içeren makas, kalemtıraş, pergel, zımba gibi ürünlerin kullanımıyla özellikle ellerde temas egzeması gelişmekte, bazen de yaygın döküntülerle karşılaşılabilmektedir. Pastel boya, suluboya, oyun hamuru, silgi gibi malzemelerde bulunabilen azo boyaları hem temas allerjilerine neden olmakta, hem de kanserojen etki göstermektedir.” ‘Yapılan yanlıştan bir an önce geri dönülmeli’ Genel Sağlıkİş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, şehir hastanelerinin gerçek faturasını halkın ödeyeceğini belirterek “Ülkenin dört yanında birer birer açılan, son olarak uğruna ODTÜ ormanının yok edildiği şehir hastanelerinin verdiği zarar sadece çevreyle kalmayacak. Çok geç olmadan yapılan yanlıştan geri dönülmelidir” dedi. Bacaksız, yaptığı yaaçıklamada, siyasi iktidarı uyardıklarını vurgulayarak “2011’de sağlıkta devrim olarak sunulan Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının teşkilat yapısını bozan KHK konusunZekiye Bacaksız da bugün nasıl haklı çıktıysak, şehir hastaneleri konusunda da zaman haklılığımızı ortaya koyacaktır. Siyasi iktidarı, aklı ve bilimi rehber alarak ülke kaynaklarını peşkeş çekmemeye, halkı ve sağlık emekçilerini ise birlikte mücadeleye çağırıyoruz” diye konuştu. ‘Kanserde umut verici gelişmeler yaşanıyor’ Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, yaşanan gelişmelerin, kanseri ölümcül bir hastalık olmaktan çıkarıp, baş edilebilir kronik bir hasta lık haline getirme yolunda ilerlediğini söyledi. 20. Avrupa Kanser Kongresi’nin 812 Eylül’de İspanya’nın Madrid kentinde yapıldığını anımsatan Gümüş, kongrede pek çok kanser türünde uygulanan yenilikçi yaklaşımlar ve tedavi olanaklarının ele alındığını anlattı. Akciğer kanserinin dünya genelinde kansere bağlı ölümlerde birinci sıProf. M.Gümüş rada yer aldığını anımsatan Gümüş, “Tüm gelişmeler gösteriyor ki, kanseri ölümcül bir hastalık olmaktan çıkarıp baş edilebilir kronik bir hastalık haline getirme yolunda umudumuzu kaybettirmeyecek çok neden vardır” dedi. sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: EMİNE BİLGET Şerif Mardin 2: Anılara devam Şerif Mardin’in Tarihçi ve Sosyal Bilimci kimliğinin ve yazdığı kitapların eleştirisine geçmeden önce kişisel ilişkilerimizi iyice anlatmak istiyorum. Türkiye’de anılarını yazan ve başkalarını değerlendiren insanlar ya çok öznel ya da çok nesnel çizgilerde kalır; bu yüzden de anlatılan kişilerin ya kişilere göre öznel ya da kişisellikleri dışarda bırakan nesnel özellikleri vurgulanır, tüm kişilikleri pek anlaşılmaz Ben sadece çocukluk dönemimde değil, gençlik dönemimde de çok şanslıydım: Çok önemli ve çok değerli insanları yakından tanıma ve onlarla çalışma fırsatı buldum. Bazı şaşırtıcı öznel gözlemlerimi ve nesnel değerlendirmelerimi elimden geldiğince dürüstçe, benden sonraki kuşaklara aktarmaya çalıştım. (Bakınız: Babam, Oğlum, Torunum, Yüz Yıllık Öykü, Remzi Kitabevi ve Yazarlar, Eleştiriler, Anılar, Remzi Kitabevi.) Aynı yöntemi Şerif Mardin konusunda da izlemek ve önce onunla olan ilişkilerimi ve öznel izlenimlerimi aktarmak, daha sonra, (özellikle Said Nursi kitabı konusundaki) nesnel değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum. Böylece olumlu ve olumsuz yanları ve katkılarıyla onu geleceğe daha iyi aktarabileceğimi düşünüyorum. HHH Çevirmenik sınavını kazandıktan sonra, Şerif Bey’le yakın çalışmaya başladık. Demokrat Parti’nin otoriter yönetimine karşı özgürlükçülüğü savunduğu “Forum” dönemiydi bu. Genellikle Observer’den Isaac Deutscher’in makalelerini çevirtiyordu bana. O sırada henüz doçent değildi; ABD’de yaptığı doktora tezinden yararlanarak kaleme aldığı doçentlik tezini hazırlıyordu... Çalışmalarımdan memnun kalmış olmalıydı ki beni tezinin yazımında da asistan olarak kullanmaya başladı. Milli Kütüphane’de ve benim için özel giriş izni aldığı Meclis Kütüphanesi’nde, onun aradığı kitapları buluyor, istediği bilgileri topluyordum. Bu çalışma bana, bir araştırmada daha önce o konuda üretilmiş olan bilgileri toplamanın ve onlara referans vermenin ve elbette bu bağlamda kullanılan dipnotların da önemini öğretti. Bu arada, Gaziosmanpaşa Kırlangıç Sokak’taki evinde de birlikte çalışıyorduk... Eşi Suna ve oğlu Osman’la tanışmış ve o arada ülkemize gelen, Türkiye’de Balgat’ta araştırmalar yapmış olan Daniel Lerner’le karşılaşıp konuşmuş, Turhan Feyzioğlu ile yakın dostluklarına da tanık olmuştum. (Bu vesile ile Lerner’in, kitle iletişim araçlarının belirleyiciliğine dikkat çeken “Modernleşme Modeli”nin hâlâ önemini koruduğunu belirtmeliyim.) HHH Mezuniyet sonrası için burs aradığımı biliyordu. “Milli Kütüphane’ye git, Sosyoloji konusundaki İngilizce dergileri tara, yazarlardan bölüm başkanı olanlara kendini tanıtan ve burs isteyen bir mektup yaz” dedi ve bir de “İlgili kişiye” hitap eden (To Whom It May Ever Concern) mükemmel bir tavsiye mektubu verdi. Bu yolla, North Carolina Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne asistan olarak kabul edildim. Tam oraya niyetlenmiştim ki, Birleşmiş Milletler’den daha iyi bir burs teklif edildi ve Michigan Üniversitesi’ne gittim. HHH Şerif Bey üzerinden Türkiye’de Toplumsal Bilimlerin gelişmesi (daha doğrusu gelişememesi) hakkındaki bazı gözlemlerimi, 1971, 1980 ve 2010 darbeleri çerçevesinde, belirtmek istiyorum. Dolayısıyla Mardin hakkındaki yazılarım daha bir süre devam edecek. Geç gelen adalet Kayseri Nuh Naci Yazgan Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin başhekimi iken 2011 yılında ‘Sağlıkta Özelleştirmeye Kar şı Çok Ses Tek Yürek’ mitingine katıldığı ge rekçesiyle görevden alınan uzman Dr. Mus tafa Demirel, 6 yıl süren hukuk mücadelesini kazandı. Demirel, adaletin geç de olsa tecel li ettiğini söyledi. Hastanenin başhekimliğini yaptığı sıra da görevden alınan Demirel, bu olayın ardın dan hukuki süreç başlattı. Şu an da özel bir hastanede başhekim olarak görev yapan Demirel, ka muya dönme yönünde bir dü şüncesi olmadığını vurgulaya rak, “Benim tek amacım var dı, FETÖ’cülerin o günler de bana kurduğu kum pası ortaya çıkar maktır. Haklılığım ortaya çıktı. Şimdi trilyonlar verseler dönmem.” l DHA Dr. Mustafa Demirel C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear