Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Pazartesi 28 Ağustos 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ yorum 13 Kurumlar yıkılıyor! AKP iktidarının ülkeye verdiği çok büyük ve kalıcı zararların başında kamu kurumlarının, bilinçli ve kasıtlı bir tutumla, giderek intikam alırcasına, darmadağınık edilmesi geliyor. AKP, FETÖ ile bütünleştiği uzun bir sürede, toplumsal işleyişin dayanağı olan temel kurumsal yapıları yerle bir etmiş bulunuyor. Kurumsal yıkımının sonuçları bugünlerde özellikle iki önemli kurumda yaşanıyor: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi ÖSYM ve Türk Silahlı Kuvvetleri TSK. ÖSYM Başarılı çalışmalarıyla kamuoyunun güvenini kazanan ve görev alanı sürekli genişleyen ÖSYM, AKPFETÖ’nün kuruma el koymasından sonra, hemen her yıl sınav sorularının çalınmasıyla gündem oluşturdu. Anımsanacağı gibi, 14 Ocak 2017’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı son 15 yılda ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda yolsuzluk yapıldığını açıkladı. Bunların içinde özellikle 2010 Kamu Personeli Seçme SınavıKPSS ve 2014 Lisans Yerleştirme SınavıLYS sorularının çalınması tam bir kurum depremiydi. AKPFETÖ işbirliği yerini aralarındaki açık savaşa bıraktıktan sonra da ÖSYM’de depremler sürdü; yılın LYS sonuçlarıyla oynandı; 1110 adayın kazandığı yer değiştirildi; önceden yerleştirilemeyen 1628 aday yerleştirildi; daha önce kazandığı açıklanmış olan 1499 aday da açıkta kaldı. Yaklaşık iki yıl önce atanan ÖSYM Başkanı, kamuoyundan birkaç kez özür diledikten sonra geçen hafta büyük idari kusur olduğunu kabul ederek istifa etti. İyi de, savcılık saptamasıyla ÖSYM’de 15 yıldır yaşanan ve milyonlarca insanın yaşamını doğrudan etkileyen büyük haksızlıklar nasıl karşılanacaktır? Bu çok önemli kamu kurumunun enkazı, yıkımı nasıl kaldırılacak, yeniden yapılanması nasıl sağlanacaktır? Bu sorular AKP siyasetinin körleştirdiği toplumun gündemine bile gelemiyor. TSK AKPFETÖ işbirliğiyle işlenen en büyük kurumsal cinayet TSK cinayetidir. TSK’nin Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk kumpaslarıyla sürüklendiği yıkımın tortuları, bu yılın Yüksek Askeri ŞuraYAŞ kararlarıyla bir kez daha yaşanıyor. Milli Savunma Bakanlığı yedi general ve amiralin kendi istekleriyle ordudan ayrıldıklarını açıklıyor; çok başarılı bir komutanın istifasının yalvaryakar engellendiği basına yansıyor. Kısaca, bu yılın atama kararları ve istifa olayları iyice kanıtlıyor ki TSK, düzgün işleyişi, çelik gibi disiplini, gelenekleri ve birikimleriyle, kurum olarak kayıplara karışıyor. Dahası birkaç gün önce yayımlanan KHK ile MİT’e TSK içinde istihbarat görevi verilerek kurum tümüyle güvensizlik ortamına atılıyor. AKP bununla da yetinmiyor; polis ve MİT’in ağır silahlarla donatılmasını sağlıyor; AKP yetkilileri sivillerin silahlanmasından söz ediyor. TSK bağlamında ayrı bir kayıt düşülmeli. Yakın bir zamanda TSK Katar’da bir üs kurdu. Nüfusu 300 bin dolayında olan bu ülkede iki milyona yakın göçmen işçi, köle gibi çalıştırılıyor. Spor ve sermaye dünyası geçen günlerde Katar sermayesinin akıl almaz bir kullanımıyla çalkalandı. Dıgıtürk’ü satın alan beIN Sport’un CEO’su ve Paris Saint Germain Futbol Kulübü’nün sahibi Katar işadamı N. El Khelaifi, şimdiye dek bir futbolcu için verilmiş olan en yüksek transfer ücretinin 2.5 katından fazlasını, toplam 263 milyon Avro’yu ödeyerek Neymar’ı transfer etti. Bilirsiniz, “saint” kutsal demek: AKPTSK ikilisine sormak gerekiyor; Mehmetçik Katar’da bu toplumun hangi kutsalını koruyor? Her neyse; kurumlar yıkılıyor ve bunların yeniden oluşturulması inşaat ile, TOKİ türü kentsel dönüşümlerle gerçekleştirilemiyor! Bayramınızı bugünden kutlarım. 28 AĞUSTOS 2017 SAYI: 33563 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.47 04.35 05.02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.20 13.12 16.53 19.52 06.06 12.57 16.37 19.35 06.30 13.20 16.59 19.56 Yatsı 21.18 20.59 21.18 Kamu Yararı Neyi Gerektirir! mak, okura duyurmak zorundadırlar. Firma isimlerinin, kaza Trafik kazaları, ölümle, yaralanmayla sonuçlanan iş kazaları hiç kuşkusuz halkın öncelikle haberdar edilmesi gereken olaylardandır. Yine hiç kuşkusuz bu tür kazalarda sorumluların, sorumlu firma ve kuruluşların kim olduğu da adlı adınca yazılmalıdır. Bugüne kadarki yaygın uygulama, her nedense, firma adlarının gizlenmesi, fotoğraflardaki firma logolarının buzlanması ya da karartılmasına ağırlık veriyordu. Gazete ya da TV, radyo yöneticileri de mantıklı bir açıklama yapmıyor, “firmaların ticari itibarını korumak” gibi kabul edilmesi güç bir gerekçeye sığınıyorlardı. Sanırım bu uygulama artık kırıldı. Ama hâlâ eski uygulamada direnen ya da alışkanlıkları bırakamayanlar var. İğneyi kendimize kuralını terk etmeyelim ve gazetemizin uygulamasına göz atalım. Ankara Eskişehir arasında Ballıkuyu mevkiinde 6 kişinin ölümü, 37 kişinin yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası 25 Ağustos tarihli gazetede firma ismi belirtilmeden, erken baskıda küçük, geç baskıda bi kı olduğunu da belirterek söylemeliyim; haberde yapımı devam eden bir sitenin inşaat alanında işçilerin üstüne kalas düştüğü ve 1 işçinin öldüğü, 3 işçinin yaralandığı anlatılıyor. Ama ne inşaat firmasının adı var ne de iş güvenliği konusunda bir cümle. Artık bu konudaki ikircikli tutumun kesin olarak terk edilmesi gerekli ve zorunludur. Gazeteciliğin öncelikli ilkesi; kamu yararı bunu gerektirir. Her şeyden önce firmalar kazalar konusunda daha dikkatli, özenli davranmaya, daha çok ve etkili önlem almaya zorlanmış olur, bu da kamunun yararınadır. İkincisi, kaza yapan firmalar, örneğin otobüs şirketleri ya da inşaat firmalarına ya da herhangi bir kuruluşa karşı insanlar, tüketiciler, çalışanlar, yetkililer uyarılmış olur; bu da kamunun yararınadır. Gazeteler gerçek neyse onu yaz yapan bir otobüs şirketinin, işçi ölümlerine yol açan inşaat firmasının ya da siyanür sızıntısı ile tehlike yaratan bir altın arama şirketinin vb. adlarının gizlenmesi hiçbir şekilde savunulamaz. Eski uygulamanın bırakılıyor olması sevindirici. Yine de alışkanlıklarla savaşmayı bir yana bırakmamalıyız. Cumhuriyet internet sitesinin 24 Ağustos’ta meydana gelen kaza ile ilgili ayrıntılı haberini kutluyor, basılı gazetenin ise kuşkusuz olay ya da kaza ile ilgili firmaların görüşlerini almayı da ihmal etmeden, daha özenli davranması, yanlışlıkla da olsa eski alışkanlıklarla hareket etmemesi gerektiğini anımsatmak istiyorum. Gelecek hafta Hürriyet gazetesi okur temsilcisi arkadaşım Faruk Bildirici’nin hazırladığı “İsimlerin kodlanması ve fotoğrafların buzlanması kılavuzu”nu yayımlayacağım. Yararlı ve yol gösterici olacağını umuyorum. raz daha büyük olarak yer aldı. Haberde otobüs şirketinin; Pamukkale firmasının adına yer verilmedi. Fo Donanımlı olmak ne demek? toğraf ise firma adı seçilemeyecek kadar küçüktü. Haberin bu şekilde yayımlanmasının bir “kaza” olduğu kanısındayım. Çünkü aynı haber gazetenin internet sitesinde kapsamlı bir şekilde, video, Emniyet müdürlüğünün açıklamasına da yer verilerek yayımlandı. Haberde de videoda da Emniyet müdürlüğünün açıklamasında da Pamukkale firmasının adına yer verilmişti. Doğrusu da budur. Bir olumsuz örnek de dünkü Cumhuriyet’ten verelim: 2. sayfadayız. Başlık: “Eyüp’te iş cinayeti”. Elimdeki gazetenin erken bas Düzenli okurumuz, Türkçe konusunda titiz eleştirmenimiz Emre Yazman, gazetedeki yazım hataları ile ilgili eleştirime katıldığını ama yazım hataları yanında Türkçe hatalarının da ele alınması gerektiğini vurguluyor. Yazman daha az hata için donanımlı olmak gerektiğini de belirtiyor, örnekler veriyor: “Donanımlı olmak”tan ne kastediyorum? Birkaç örnekle açayım: Çifte edilgen “denilir”in, “yenilir”in doğrusunun “denir”, “yenir” olduğunu, İnsanların de ğil, cezaların infaz edildiğini, Koordineli, çetretefilli, müfessih, yayınlamak, yayıncı vb. sözcüklerin Türkçede bulunmadığını, bunların yerine koordine (daha iyisi “eşgüdümlü”), çetrefil, tefessüh etmiş (daha iyisi “kokuşmuş”), yayımlamak, yayımcı kullanılması gerektiğini, Resmi kabul, resmi geçit gibi tamlamaların “resmilikle” hiçbir ilgileri bulunmadığını, doğrularının resmikabul, resmigeçit; anlamlarının da kabul töreni, geçit töreni olduğunu... bilmek donanımlı olmak demektir. KISA KISA Bu nasıl Türkçe! Sayın Öz, esaretten kurtulmuş olmanızın sevinciyle başlamalıyım. Yazım hatalarına, kötü Türkçeye bir örnek: 21.8.2017 bugün somut bir anlatım örneği: sahife 9, “Fiyat arttı ihracat hayal oldu.” Yazının başlığı böyle ve alt metinden bir paragraf “Artık yeni sezonu en az yüzde 50 indirimle açıyorlar artık. Bu indirimler iğreti ediyor artık. Burada bir düzenlemeye ihtiyaç var.” Gazeteyi en ince ayrıntısına değin okuduğum kimi günler yanlışları kırmızı ile işaretlemeye kalkıyorum; bakıyorum baş etmek olanaklı değil ve vazgeçiyorum. Saygılarımla. İsmet Şenoğlu Zarar veriyor Günlerdir Murat Başoğlu haberleri okumak zorunda kalıyoruz. Nasıl elde edildiği, nasıl servis edildiği belli olan görüntüleri neden gazetenize taşıyorsunuz? Ensestle ve çocuk istismarıyla ilgili yapılmış akademik çalışmalar, hazırlanmış raporlar var, neden onların haberini yapmıyorsunuz da bu adama takılıyorsunuz? Bu haberlerin olayla ilgisi olmayan üçüncü kişilere zarar vereceğini eminim biliyorsunuz. Bir okur olarak midem bulanmaya başladı. Sevgiler... Hülya Dinler Beşiktaş muhabiriniz olmalı Ülkemizin en büyük takımlarından biri olan Beşiktaş kulübünün muhabirinin olmaması büyük bir eksikliktir. Beşiktaş spor kulübü haberlerini daha fazla görmek için muhabirin gerekli olduğu kanaatindeyim. Yusuf Türkoğlu Teşekkürler Merhaba, tekrar basılan bulmaca için ilk kez özür dilendi. Teşekkürler. Esen kalın. Zehra Top Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Barışın anahtarı evin içinde SEZGİN TANRIKULU CHP, İstanbul milletvekili 15yıl önce, her türlü adaletsizliğe ve şiddet olayına karşı çıkarak, baro olarak Diyarbakır’dan, tüm Türkiye’ye “Herkes İçin Adalet” çağrısında bulunmuştuk. 2017’de de Çanakkale’den tüm Türkiye için “Herkes İçin Adalet” diyoruz. O zaman Diyarbakır Barosu başkanı olarak, çalışma arkadaşlarımla Kürt sorununun tüm ezici, trajik gerçekliğini yaşamış bir kentten bu çağrıyı yapıyorduk. Bizlerin yaşadığını tanık olduklarını kimse yaşamasın, kimse tanık olmasın istiyorduk. 2002’de AKP iktidarı başladığında, çatışmasız bir dönem vardı, “terör gündemi” yoktu. Şimdi ise halimiz malum. Uluslararası Kriz Grubu’nun hazırladığı rapora göre, son iki yılda 3 binden fazla insanımızı “Kürt meselesi çerçevesinde” kurban vermişiz. Gene de, “Herkes İçin Adalet” demekten hiç vazgeçmeyecek ve inatla, bu ideali tüm Türkiye için gerçeğe dönüştüreceğiz. Referandum krizi Ancak, bu yolda tabuya dönüştürülen Kürt meselesini de göz ardı edemeyiz. Hele bu meselede, yeni bir krizle karşı karşıyayken. 25 Eylül 2017’de adına ne derseniz deyin, ister Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ister Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bağımsızlık için referandum yapacak. Bu referandum, Türkiye’de büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Türkiye’de bir nevi “vebalı” sözcük olan “Kürdistan” adını taşıyan bir ülkenin Irak’ın bugünkü sınırları içinde kurulması, “savaş sebebi” olarak da adlandırılıyor. Diyelim, 6080 yaş arası siyasetçilerin, cengâver naralarla attıkları savaş sloganları ve yaptıkları savaş çağrıları gerçekleşti ve Ankara, yakın zamana kadar çok yakın ilişkiler içinde olduğu Barzani yönetiminin liderliğindeki Kürtlere savaş açtı. Bu savaşın kazananı kim olacak? Dünya ve Türkiye’deki silah tüccarlarından başka, kim ne kazanacak? Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, İranIrak Savaşı’ndan Bosna’ya hangi bölgesel savaş kime, ne kazandırdı? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Çanakkale’den “Herkes İçin Adalet” diye seslenirken yıllardır tabuya dönüştürülen Kürt meselesini göz ardı edemeyiz. Hele de 25 Eylül’deki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu yaklaşmışken gibi, tüm ülkeye yayılmış değil. Ayrıca,Tamillerin dini Hindu ve Singallerin dini ağırlıklı olarak Budizm olduğu için, “kız alıp kız verdik” gibi bir durum yok, nüfuslar iç içe geçmemiş. Kürtler acıyı bilir Her şeyden önce, ayda yaklaşık bin insanın kı yıma uğradığı bir “politika”, Türkiye’de bir kişi nin aklından dahi geçirmemesi gereken bir gad darlık. Türkiye’nin de geleceğini savaşta değil barışta araması gerekiyor. Ancak, kimliklerimiz üzerinden çok ağır ithamlara maruz bırakılıyor ve Türkiye içindeki keskin kutuplaşma sonucu devamlı bir kör dövüşü içinde yaşıyor ve yaşatı lıyoruz. Kürtseniz, 15 yaşındaki Eren Bülbül’ün katledilmesinin ardından üzüntü duyma hak kı bile verilmiyor. Hemen saldırılar ve karalama kampanyaları başlıyor. Bundan 7 yıl önceki ağustos, çok sevdiğim bir dostumu, eski Batman Barosu Başkanı Se dat Özevin’i, PKK üyeleri tarafından yola döşenen 15 yaşındaki Eren Bülbül terör kurbanı oldu. Sri Lanka modeli mayının patlaması sonucu kaybettim. Sedat ve o patlamada yaşamını kaybeden Sadi, Salih ve Sofi Özdemir’in ardından şöyle demiştim: “Belki bu Irak’taki referandum ötesinde, Türkiye’de “Sri Lanka modeli” uygulanmasından da bahsediliyor. Sri Lanka devleti, yaklaşık 20 yıllık bir çatışmanın sonunda, tüm insan hakları değerlerini, evrensel kanunları hiçe sayarak, Tamil halkını insan yerine koymayarak, tüm askeri gücünü seferber edip çatıştığı Tamil Kaplanları’nın silahlı üyeleri ve sivil halk arasında hiçbir ayrım yapmadan tam bir kıyım gerçekleştirdi. Türkiye, kendi Kürt halkına karşı bu “politikayı” mı reva görüyor? Kaldı ki Türkiye, Güney Asya’da, dört tarafı sularla çevrili bir ada değil. Sri Lanka gibi sivil, kadın, çocuk ayrımı yapmadan bir kıyım yapmaya kalkılması tüm bölgeyi ateşe atar. Ada ülkesi olmanın getirdiği coğrafi izolasyon nedeniyle, Sri Lanka’nın Tamilleri ile Hindistan’daki ve çevre ülkelerdekiler yalıtmış durumda. Kaldı ki, Tamil halkı, Türkiye’deki Kürt nüfus örneğinde olduğu mayın, o yangının ihbarı üzerine muhtemelen gidecek olan askerlere denk gelecekti... Peki, ne fark edecekti? Bu sonuç ortaya çıkınca, yani dostlarımız, arkadaşlarımız değil de askerler ölseydi, biz susmalı mıydık? Böyle lanet bir tuzakta ölenler asker olunca, ‘ne büyük başarı’ diye düşünüp susmalı mıydık? Hayır! O nedenle de şimdi tam zamanıdır! Bu savaşa ve bu yöntemlere daha da yüksek bir sesle karşı çıkmanın tam zamanıdır.” Kürtlerle, terörizmle özdeşleştirilmeye çalışılıyor. Ama bizler, en yakın dostlarımızı, insanlarımızı şiddete kurbana verdik. Ve evet, 15 yaşındaki Eren Bülbül için de büyük acı duyuyoruz. Çünkü Eren bizim insanımız, parçamız, vatandaşımız; 15 yaşında pırıl pırıl bir çocuğumuz. Hiç kimse merak etmesin; terörizm nedir, şiddet nedir Kürtler çok ağır biçimde ve çok büyük acılar çekerek öğrendi. Evlerinde oturup hiçbir yakınını kaybetmemiş insanların zehirli diliyle de konuşmazlar. Kürtler, bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin behicak@yahoo.com.tr onurlu vatandaşlarıdır. Kimse, koskoca bir top luluğu, milyonlarca insanı doğuştan gelen kimli ği üzerinden damgalayamaz, karalayamaz, kim se bu kimliğe hakaret edemez. Üzerine konuş muyoruz, konuşturulmuyoruz ama çok hazin ve trajik bir dönem yaşanıyor Türkiye’de. Çok vahim insan hakları ihlalleri “rutin hale” geli yor ve 1990’larda Kürtlerin yaşadığı acılar, tüm Türkiye’ye yayılıyor. Bu arada Kürtlerin kendi leri de, bölgeye yollanan yolsuz ve hukuksuz iş ler peşinde kötü niyetli, devlet nüfuzunu istis mar eden kimselerin insafına bırakılıyor. 90’ına gelmiş analara işkence yapan güvenlik görevlile rinden her türlü yolsuzluğa buluşan kayyımlara, Kürt kardeşleriniz bu muameleyi mi hak ediyor? Artık, birbirimize ait olduğumuzu anımsama zamanı. Hiçbir insanımız arasında ayrım olma dan beraber yaşamamız ve birbirimizi hiçbir şe kilde hakir görmememiz gerektiğini anlamanın zamanı. Asıl şimdi, sorunları konuşmanın, yan lışlara dikkat çekmenin, herkes ama herkes için ayrımsız, adaleti istemenin zamanı. Biz el değiliz, aynı toprağın evladıyız. Çünkü barışın anahtarı evin içinde, bizlerin arasında. C MY B