26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 22 Ağustos 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 11 Kangal silah değil! İstanbul Emniyeti toplumsal olaylara müdahale için 10 yavru Kangal köpeğini İstanbul’a götürdü. Hayvan hakkı savunucuları tepki gösterdi İstanbul Emniyeti Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü, toplumsal olaylara müdahalede Kangal köpeğini de kullanacak. Sivas’taki bir çiftlikten, eğitilmek üzere 10 yavru Kangal İstanbul’a getirildi. Alman polisi ve Belçika polisinin kendi köpekleriyle toplumsal olaylara müdahale etmesinden esinlenen Çevik Kuvvet’in, milli ırk olan Kangal köpeğini tercih ettiği belirtildi. Hayvan hakkı savunucuları ise tepkili. Kabul edilemez Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü Burak Özgüner, Kangal köpeklerinin toplumsal olaylarda kullanılmasını hiçbir şekilde onaylamadıklarını belirterek, “Uygulama, hayvan hakları açısından kabul edilemez. Çünkü o hayvan yaralanabilir, kalp krizi geçirebilir... Zaten hayvanlar birçok alanda sömürülüyor” diye konuştu. Toplumsal olaylara köpeklerle müdahaleyi ilk olarak İstanbul LGBT onur yürüyüşünde gördüklerini söyleyen Özgüner, “Köpeklerin gazetecilere saldırdığını, halkın haber alma hakkını engellemek için bu hayvanların kullanıldığını gördük. Hayvanların bu şekilde kullanılması anayasal bir hak olan toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının da ihlalidir. Bu köpekler adeta silah olarak yetiştiriliyor” dedi. Kötü niyet var Hollanda’daki Türk vatandaşlarına Hollanda po lisinin köpeklerle müdahalesinin eleştirildiğine dikkat çeken Özgüner, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı, Hollanda’yı eleştirirken, aynı uygulama kendi ülkesinde de getiriliyor. Bu da çok ciddi bir ikilem yaratıyor. Bu köpekler silah olarak yetiştiriliyorsa bu uygulamanın hem insan hakları açısından, hem de hayvan hakları açısından kabul edilebilmesi mümkün değil. Son olay AÇIK ARAZİDE MUTLULAR n Sürüyü korumaktan ziyade yönlendirme ve yönetmede ustadırlar. n Kangallar sert ve kuru ilkimlerde yaşamaya daha elverişlilerdir. n Bekçilik görevi verildiğinde kendi ırkına has özelliklerini kaybedebilirler. n Açık arazilerde daha özgür ve mutludur. n Avrupa ırklarına göre eğitimleri daha zordur. n Bekçilik görevi verildiğinde oldukça agresif bir yapıya bürünmektedirler. larda insanların üzerine köpeklerin saldırtılması, gazetecilerin görevlerinin engellenmesi, bariz kötü niyeti ortaya koyuyor. Hayvanların toplumsal olaylara müdahale için kullanılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Zaten İstanbul Emniyetinin elinde kimyasal dediğimiz gaz olarak çok sayıda göz yaşartıcı araç var. Bundan dolayı son on yıldır çok hak ihlalleri var. Bu yanlıştan bir an ön ce dönülmesi gerekiyor.” Kimlikleri yok Emniyette kullanılan hayvanların kimliklendirilmediğini de anımsatan Özgüner, “Örneğin bir toplumsal olayda bir köpek öldüğünde ve biz akıbetini sorduğumuz zaman emniyete, çok sağlıklı cevap alamayacağız. Dediğim gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki hayvanlar kimliklendirilecek ama Emniyet PROJE SON AŞAMASINDA Emniyet’e yavru kangalları veren Murat Taşdelen, Altınyayla İlçesi’nde profesyonel olarak 15 yıldır Kangal köpeği yetiştiriciliği yapıyor. Polislerin yeni uygulamasıyla ilgili Taşdelen şöyle konuştu: “Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nden bir talep geldi. Kangal köpeğini güvenlik amacıyla kullanacaklar. Toplumsal olaylara müdahalede kullanmak için Kangal köpeğini tercih ettiler. Şu anda bir proje aşamasında olduğu söylendi. İlk etapta 10 tane yavru Kangal köpeğini sağ salim teslim ettik. İleri zamanlarda performansa göre değerlendirilip bu kapasite artırılacak. Biz de köpekleri almaya gelen polis arkadaşlarımızı Kangal köpeğinin bakımı ve beslenmesi konusunda bilgilendirdik.” teşkilatındakiler kimliklendirilmeyecek. Sakatlananlar, yaralananlar, ölenler konusunda herhangi bir bilgiye ulaşamayacağız. Bu hayvanlar, insanların protesto hakkını ya da demokratik haklarını engellemek için dünyaya gelmiyorlar. Hepsinin doğuştan gelen hakları var. Bunun dışında kullanılmaları kabul edilemez. Bu girişim bitirmeli” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Esulvçanduayileusruinsduen Beşiktaş’ta bildiri dağıtıldı. ‘YAN YANA DURALIM’ Kadınlardan katılım çağrısı ‘Kıyafetime Karışma’ sloganıyla bir araya gelen kadınlar tarafından kurulan İstanbul Kadın Meclisi üyesi kadınlar, yarın akşam 19.30’da yapacakları ilk toplantıya katılma çağrısı yaptı. Beşiktaş Meydanı’nda stand açıp bildiri dağıtan kadınlar, “Birlikte çözüm yolları arayalım, yan yana duralım” diyor. Kadın Meclisi kurucularından Özden Öz, “OHAL’e rağmen ‘Kıyafetime Karışma’ eyleminde 3 bine yakın kadın yürüdü. Sistematik tacizlere artık yeter dediler. Meclis kadınların cinsel şiddet, çocuk istismarı, kadın cinayetine karşı kolektif bir akılla çözüm üretebileceği bir mecra oluşturulması açısından çok önemli. Örgütlenmeye devam ediyoruz. Bütün kadınları da davet ediyoruz” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet NuriyeSemih’e destek verirken gözaltına alınan ve kolu kırılan Gülsüm Elvan polisler hakkında şikâyetçi olacak Kadıköy’de, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek eyleminde gözaltına alınırken kolu kırılan Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve kardeşi Özge Elvan, bugün, suç duyurusunda bulunacak. Elvan ailesi, saat 10.00’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne gidecek. Ailenin sosyal medya hesabından “Adalet istiyoruz” başlığıyla yapılan açıklamada, “11 Ağustos Cuma günü ‘Nuriye ve Semih yaşasınlar’ demek için Kadıköy Bahariye’de katıldıkları basın açıklamasında Gülsüm ve Özge Elvan gözaltına alınmış, polisin uyguladığı şiddet sonucu Gülsüm Elvan’ın kolu kırılmış o halde 3 saat ters kelepçeyle bekletilmişti. Haksız biçimde işkenceyle gözaltına alınan Özge ve kolu kırılan Gülsüm Elvan sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklar” denildi. Gülsüm Elvan, serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamada, “Kolum kırıldı dedim, ters kelepçeyi sökmediler. Cevapları ‘Anahtarı bulamadık’ oldu. Kolumun kırılmasına rağmen hastaneye kadar ters kelepçeyle götürüldüm... Kolumun kırılması hiçbir şey değil. Bana öyle bir yürek yarası verdiler ki kolumun kırılması hiçbir şey. Bana kapanmayan bir yara verdiler” demişti. l İSTANBUL/Cmhuriyet Gülsüm Elvan, kolunun kırıldığını söylediği halde polislerin ters kelepçeyi ‘anahtarı bulamadık’ diyerek sökmediklerini söylemişti. Kızını vuran babaya ceza indirimi istendi Diyarbakır’ın Çüngüş ilçesi Ormançayı Köyü’nde 19 yaşındaki kızı Rabiye Çelikten’i erkeklerle telefonla konuştuğu iddiasıyla Kalaşnikof silahla 8 el ateş ederek ağır yaralayan Mehmet Hanifi Çelikten (46) hakkında, 28 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede, Çelikten’in, kızını “haksız tahrik altında öldürme ye teşebbüs ettiği” ifade edilerek ceza indirimi uygulanması istendi. Rabiye Çelikten ise “Babam sinir hastasıdır” diyerek babasının şikâyetçi olmazken, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde davanın ilk celsesinde ifadesi alınan Mehmet Hanifi Çelikten, “Kızım kaza ile vuruldu. Derin devlet tarafından bana tuzak kuruldu. Evin dört tarafını sar mışlardı. Beni öldüreceklerdi” dedi. Çelikten, akli dengesinin yerinde olup olmadığının araştırılması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Şüphelinin olay günü öğlen saatlerinde kızına “Sen telefonla kiminle konuşuyorsun, başka erkeklerle mi konuşuyorsun?” diye kızdığını belirten savcı, mağdur Rabiye Çeliken’in ise babasını “Sana ne, istediğimle konuşurum, sen bana karışamazsın” dediğini belirtti. Şüpheli Çelikten’in, akşam saatlerinde Kalaşnikof tüfek ile evin içinde oturan kızına 6 metre mesafeden 8 el ateş ettiğini ifade eden savcı, Rabiye Çelikten’in vücudunda kemik kırıkları meydana geldiğini kaydetti. l DİYARBAKIR/DHA İnsan hakları savunucuları hâlâ tutuklu İşini iyi yapmayan ve liyakatsizliğini milliyetçi taşkınlıkla örtmeye çalışan bir “profesyonel” çevirmenin Adalar polisine yaptığı mesnetsiz ihbar üzerine, 48 gün önce insan hakları savunucusu arkadaşlarımız gözaltına alındı. Halen tutuklular. Aralarında Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem gibi şahsen çok yakından tanıdığım, yıllardır Helsinki Yurttaşlar Derneği’nde beraber çalıştığım, birçok insan hakkı savunma mücadelesinde yan yana geldiğim, bu alanda araştırmaları birlikte yürüttüğüm arkadaşlarımın başına gelenler, Kafka’nın Dava romanındaki absürtlüğü aşıyor. O kadar ki, artık bunu yalnız AKP iktidarına açıkça muhalif olanlar söylemiyor. “Bu Büyükada işinde bir tuhaflık var”, “olay kumpas kokuyor” sözleri, iktidar medyasının önde gelen tetikçilerinin bazıları tarafından son günlerde açıkça dile getiriliyor. Soruşturma dosyalarının içinin bomboş olduğunun AKP çevresinde yer alan pek çok kişi farkında. Muhbirliğin iktidarın tepesinden teşvik edildiği bir ortamda, kendi kusurunu örtmek için muhbirliğe soyunan bir kişiyle, göze girme telaşındaki bir kamu güvenlik görevlisinin yoktan var ettikleri bir vakanın, rejimin işgüzarları tarafından nasıl hemen devletin varlıkyokluk mücadelesine dönüştürüldüğünü gösteren, anlamlı bir örnek “Büyükada olayı”. Tutuklamalar o kadar keyfi ki, yargı hangi örgüt olduğunu belirtemeden örgüt üyeliği şüphesiyle tutukluyor. Cezaevi idaresi de, olsa olsa yönetimiyle hareket edip, buna FETÖ etiketi koyuyor. Böylece kendi başına cezalandırma aracı olarak kullanılan tutukluluk, bu vesileyle getirilen kısıtlamalarla daha ağır bir cezaya dönüşüyor. İstibdat rejimleri her seviyede zorbalığı teşvik eden rejimlerdir. Ne var ki, bugün dikkat çekici gelişme, bu zorbalığın katmerleşmesi kadar, “Büyükada işinde”, AKP’yi destekleyenlerin de ikiye bölünmesidir. Bu tutuklamaların somut hiçbir kanıta dayanmadığını, hayal mahsulü varsayımlarla insanların tutuklandıklarını iktidar medyasında söyleyenler artıyor. Bu kişileri gözden düşürüp, iktidar yamacında yeni mevkiler kazanmak isteyenler de, ajanlık, casusluk, darbecilik temalarını daha fazla köpürtüp, onlara saldırıyorlar. AKP içinde bu tutuklamalardan gerçekten rahatsız olan, yabana atılmayacak bir kesim var ama onlar da istibdat rejimi keyfiliğinin mağduru olmaktan korktukları için susuyor. Sevgili arkadaşlarım Özlem ve Nalan hatırlayacaklardır, 2012’den beri birlikte yürüttüğümüz Balkanlar ve Türkiye’de İnsani Güvenlik araştırmasında, bölgedeki birçok ülkede ve bilhassa son yıllarda Türkiye’de karşımıza çıkan en önemli sorun, güvenlik devletinin yarattığı büyük güvensizlik olgusuydu. Şimdi maalesef güvenlik devletinin bile değil, yargıyı “racon kesme” aracı olarak kullanmayı meşru addeden bir kaba gücün elinde tuttuğu, hapishanelerin dolup taştığı, genelleşmiş güvensizlik devletinin ortasındayız. İnsan hakları savunucuları, zorbalık rejiminin, belki bir rastlantı sonucu aldığı, ama şimdi bunu başka pazarlıkların, başka hesaplaşmaların aracına dönüştürdüğü rehinler olarak bir buçuk aydır tutuklular. Not: Başka bir insan hakkı savunucusu, gazeteci dostum Murat Çelikkan, ifade özgürlüğünü savunmak için kabul ettiği bir günlük Özgür Gündem fahri yayın yönetmenliği “suçu” nedeniyle verilen ve tecil edilmeyen cezayı çekmek için Kırklareli Cezaevi’ne girdi. İstibdat yönetimi soluk almadan çalışıyor. Şafak Bay’ın annesinin gözaltı süresi uzatıldı Atanamayan öğretmenlerin sembolü olan ve 2011 yılında 27 yaşındayken kanserden yaşamını yitiren Şafak Bay’ın annesi Meryem Bay (57), 11 Ağustos’ta HDP’ye yönelik operasyonda gözaltına alındı. HDP Yenişehir İlçe Yönetim Kurulu üyesi olan Meryem Bay ve beraberinde gözaltına alınan kişilerin gözaltı süresinin 2 haftaya çıkarıldığını, cuma günü adliyeye çıkarılmalarını beklediklerini belirten Avukat Hoşyar Sarıyıldız, dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle Meryem Bay’ın tam olarak neyle suçlandığı konusunda bilgi edinemediklerini söyledi. Sarıyıldız, “Gözaltındayken aile üyeleriyle görüşme yapılamıyor. Meryem Bay gözaltına alındığından beri ailesiyle de görüştürülmedi. Sadece her gün rapor almak üzere Toros Devlet Hastanesi’ne götürülürken eşiyle ayaküstü görüşebiliyor. O da her zaman olmuyor. Cuma günü savcılığa çıkarılmalarını bekliyoruz” diye konuştu. l ABİDİN YAĞMUR/ MERSİN C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear