26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 18 Ağustos 2017 EDİTÖR: NECDET ÇALIŞKAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Ucuz sebze anılarda kaldı ekonomi 9 Sel ve dolu yağışı üretimi önemli ölçüde düşürdü. 15 liraya kadar çıkan fasulye, bezelye, barbunyanın fiyatı inmek bilmedi Hasat mevsiminde birden bastıran beklenmedik şiddetli yağış ve doluların se ra ve tarlaları vurup üreticiyi mağ dur etmesi, tüketiciyi ucuz sebzeye hasret bıraktı. Türkiye’de uygula nan yanlış tarım politikaları, ekim planının olmayışı ve ürünün tüketici ye ulaşana kadar pek çok aracıya maruz kalması fiyat dalga lanmalarının ilk 3 ne GAMZE BAL denini oluşturuyor. Ancak son 2 yıldır artan küresel iklim değişikliğinin tarla ve seralardaki ürün verimliliğini düşürmesi, yeşil fasulye, bezelye ve barbunya fiyat larının sofralara zam olarak yansı masına neden oldu. Sektör temsilcilerine göre sel ve doludan sonra spekülatif amaç lı fiyat artırımına gidenler de olu yor ancak dolu ve selin vurduğu seralardan dolayı üreticiler mağ dur olunca, tüketicilerin bir kıs mı da pahalı ürünleri alamıyor. Ki losu bu yaz 14 TL’ye kadar çıkabi len yeşil fasulye gibi pahalı ürünle rin hasadı bittiği için fiyat düşüşün de bir sonraki senenin bekleneceği ni belirten Türkiye Ziraatçılar Der neği Genel Başkanı Hüseyin Demir taş, “Fiyatlar bu saatten sonra düş mez. Mevcut olan fiyatlar daha da artabilir” dedi. 1 TL yerine 6 TL ÇiftçiSen Başkanı Abdullah Aysu ise, Türkiye’de uygulanacak tarım planı olmamasının fiyatlarda dalgalanma yarattığını aktardı. Aracıların sayısının çok olmasının fiyatı artıran bir diğer unsur olduğunu ifade eden Aysu, “Herkes, ürüne kendi kazancını ekliyor. Üreticitüketici zincirinden doğan bir sorun bu; üreticiyle tüketici arasında bir temas olmayınca, bir liralık ürün tüketiciye 6 liraya geliyor. Piyasayı üretici tüketici lehine düzenleyecek bir kuruma şiddetle ihtiyaç var” diye konuştu. Fsieylavtularrdıu ‘Kurtuluşumuz kooperatifte’ Gerek fiyat artışının önüne geçmek gerekse tarım alanındaki diğer sorunların yaşanmaması için kooperatifleşmenin önemine dikkat çeken TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, “Kooperatifleşme olabilirse, kâr eden bir sektör haline gelebiliriz” dedi. Üreticinin bu konuda yeterli bi lince sahip olmadığına değinen Tuncer, sektör paydaşlarının da mutlu olmadığını belirterek şöyle konuştu: “Türkiye’de üreticiler girdi maliyetlerini borç alarak sağlıyor. Bir yıl sonra geri ödüyor. Çiftçinin kooperatifleşmesi lazım. Doğru politikaların üretimi ve üretici ile tüketiciyi mağdur etmemek için buna acil ihtiyaç var.” ‘Karpuz için sigorta şart’ Değişen mevsimsel özelliklerin bir diğer yansıması aşırı sıcakların da çiftçiyi mağdur ettiğini açıklayan Zi raat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, mağduriyetin giderilmesi için başta karpuz olmak üzere sebze ve meyvelerde tarım sigortası olması gerektiği ni söyledi. Arz talep dengesizliğinden en çok canı yanan kesimin kavun ve karpuz üreticilerinin olduğunu kaydeden Bayraktar, “Her sene yarım milyon ton karpuz ile 200 bin ton kavun çöpe gidiyor. 20152016’da 3 milyon 919 bin ton karpuz ve bir milyon 720 bin ton kavun üretildi; her sene bunlardan yüz binlerce tonu çöp oldu” dedi. Üretici 13 bekliyordu, TMO 10 lira verdi Tarım Bakanlığı’nın, TMO’nun pazartesi gününden itibaren fındığı 10.5 liradan alacağını açıklaması üretici tarafından tepkiyle karşılandı. Maliyetin 810 lira civarında olduğunu belirten üreticinin beklentisi 1314 lira idi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, fındık best piyasada işlem göreceği rakamın da 1314 liraya doğru gitmesi gerekti alım fiyatları ve rekoltesine ilişkin Ba ğini düşünüyoruz. Çiftçilerimizin de kanlıkta düzenlediği basın toplantısın beklentileri bu yönde” dedi. da, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ara Diğer yandan, Türkiye Ziraat Oda cılığıyla fındık alımı kararı verdikleri ları Birliği (TZOB) İl Koordinasyon Ku ni belirterek, 2017 ürünü Giresun ka rulu Başkanı Arslan Soydan da, kışın lite fındığın 10.5 lira, Levant kalite fın meydana gelen zirai donun, devamın dığın 10 lira fiyatla alınacağını söyledi. da dolu ve sıcak havanın fındığı olum Altınordu Ziraat Odası Başkanı Sela suz yönde etkilediğini belirterek, üre mi Akarsu, fındıkta maliyetin her ge ticinin beklentisi en az 1213 lira civa çen yıl arttığını belirterek, “10 liranın rında olduğunu belirtti. üzerinde maliyeti olan bir fındığın ser l Ekonomi Servisi Arif... Maarif... Maarif... Sözlük anlamı: Bilgi ve kültür. Maarif Vakfı’na Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 241 milyon TL kaynak aktarılacakmış. Resmi Gazete’de dün yayımlandı. “Bu ne demek” diyeceksiniz. Maarif Vakfı biliyorsunuz yeni bir cemaat yapılanması. 17 Haziran 2016 yılında kurulmuştu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ’nün yurtdışındaki okullarının tümü bu vakfa devredilmişti. Kuruluşundan itibaren her türlü vergi muafiyetine sahip bir kurum. Faaliyet alanları ağırlıklı yurtdışı gibi görünse de yurtiçini de kapsıyor (zaten Resmi Gazete’de belirtiliyor): Örgün ve yaygın eğitim hizmeti vermek, burs vermek, okullar, yurtlar ve benzeri tesisler açmak, yayınlar yapmak, metotlar geliştirmek... Diğer eğitim vakıflarından farklı bir ayrıcalık uygulanması baştan eşitlik ilkesine aykırı; adeta MEB’e paralel bir yapı oluşturulmuş durumda. Tabii Ensar ve TÜRGEV’i de katalım. Devletin hakları ve olanakları hızla bunlara aktarılıyor. Dün Resmi Gazete’de bir başka Bakanlar Kurulu kararı daha vardı. O da hizmete alınacak sözleşmeli personel listesine “vaiz” alımının da eklenmesi. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü avukat Nazan Moroğlu konuya dikkatimizi çekti. “Sözleşmeli personel listesine ilk kez 2013 yılında imam hatip grubu eklenmişti. Şimdi vaiz de dahil edildi. Hızlanarak bir din devleti kadrolaşması tüm bunlar” diyor. Vaizler sadece camide değil okullarda, hastanelerde... Yaşamın her yerinde... Son haftalarda dillendirilen yeni devletin nüveleri bunlar... Öte yandan bilimsel düşünce ve bilimsel değerlendirmeden uzaklaşmanın yıkıcı sonuçları haliyle toplumsal yaşamın her alanında karşımıza çıkıyor. Yaşanmaz hale gelen kentler, tarım yapılamayan köyler, doğru eğitim veremeyen okullar, kuralsız ve ilerlemeyen bir trafik, tıkabasa dolu hapishaneler... Şekilselliğin içeriğin önüne geçtiği, sorgulanmayan, hesap sorulmayan, üzerinde kafa patlatılmaya bile değer bulunmayan bir sistem... Örneğin 18 yıl önce yaşadığımız büyük Marmara depremi. Her an yenisi kapıda. Yine büyük can ve mal kayıpları yaşanacağı biliniyor ama asla ders çıkarılmıyor. Olası bir depremde toplanma merkezleri hâlâ yok, olanlar çoktan kent rantına yenik düştü. Kentsel dönüşüm riskli alanlara uygulanmak yerine yine rantın bir parçası haline getirildi... Binaları yıkanın deprem değil, depremi hiçe sayan bakış açısı olduğunu bir anlayabilsek... Arif... Sözlük anlamı: Bilgi ve irfan sahibi kişi... İnsanlar bilgiye neden sahip olmak ister? İnsanlık tarihinin bu soruya öncelikli yanıtı “tabii hayatta kalabilmek için” olurdu. Demek ki bilgi öncelikle bir ihtiyaç. Zamanla insanın gelişimi ile birlikte bilginin hacmi de genişledi, gelişti... Yeni icatlar, yeni kültürler, farklı lisanlar, yeni yönetim biçimleri, savaşlar, barışlar, diktatörler... Doğru bilgi, yanlış bilgi... İkisini birbirinden ayırabilmenin tek yolu bilgi sahibi olmak. Bilimsel bilgi işte burada devreye girer ve önemlidir. Üstelik algı yönetiminin çağımızın en gözdesi olduğu bir dönemde... Tabii bir yol daha var. En kolayı, zahmetsizi: O da inanmak. Kime inanacaksın? Sözünün doğru olduğunu kabul ettiğin kişiye. Bugün Türkiye’de bilginin geldiği nokta işte tam da burası... Çürük evlerle depreme hazırız! Araştırmalara göre 2017 başından ağustos ayına kadar Türkiye ve çevresinde 26 bin 227 deprem gerçekleşti ama Türkiye’nin konut stoku depreme hazır değil. Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen çürük konut stokunu yenilemek için kayda değer bir ilerleme sağlanamadı. Türkiye’nin 20 milyonu aşan yapı stokunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluşuyor. Bu duruma çözüm olarak 2012 yılında başlatılan kentsel dönüşümde yenilenmesi hedeflenen 6.5 milyon binaya karşın, bugüne kadar kentsel dönüşüm sürecine girebilmiş bina sayısı 120 binde kaldı. Olası bir depremde yaşanabilecek kayıpların önlenmesi için öncelikli olan bu 6.5 milyon binanın acilen yenilenmesi gerekiyor. Bu noktada kentsel dönüşüm sürecinde Deprem Yönetmeliği’ne uygun güvenli binaların inşa edilmesi kritik önem taşıyor. Türkiye topraklarının yüzde 98’i deprem riski altında bulunurken, uzmanlara göre depremlerde büyük çapta can ve mal kayıpları yaşandığı dikkate alındığında, deprem odaklı kentsel dönüşümün vazgeçilmez bir zorunluluk olduğu açık. Türkiye Müteahhitler Birliği’ne göre, çoğunlukla bina bazında yenileme yapılarak ilerlemekte olan sürecin, bütünsel dönüşüm bazında yapılması gerekiyor. Birliğe göre, imar mevzuatının yeni baştan ele alınması ve imar değişikliği uygulamalarının, kamu vicdanını zedeleyen, kişilere özel değerlendirmelerden arındırılması önemli. Bina öldürür GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Feyzullah Yetgin de, “Unutmamamız gerekir ki, ‘İnsanları deprem değil binalar öldürüyor. Deprem kuşağında yer alan ülkemizde depreme hazırlıklı olmak için güvenli ve kaliteli yapılaşma anlayışıyla hareket etmeliyiz. Kentsel dönüşüm sürecini, toplumun yaşam kalitesini yükseltecek bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz” dedi. Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık, Türkiye’de 1950’lerden bu yana gerçekleşen depremlerde 32 bin kişinin hayatını kaybettiğini anlatarak, “Depremlerin oluşturacağı can kayıplarını azaltmanın en etkin iki yolu ise depreme dayanıklı yapılar inşa etmek yani yapı stoğumuzu; kaliteli, güvenliği kanıtlanmış betonlarla güçlendirmek ve toplumu depreme karşı bilinçlendirmekten geçiyor” dedi. İZODER Başkanı Levent Pelesen de “Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen Türkiye hâlâ depreme hazırlıklı değil. Türkiye genelinde yaklaşık 15 milyon konutta halen su yalıtımı yok. 6.5 milyon konut ise deprem açısından riskli bina statüsünde. Uzun ömürlü ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor” diye konuştu. Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Adil Baştanoğlu, “Depreme karşı tepeden tırnağa, çatıdan temele her an hazır olmalıyız” dedi. SEKTÖRDEN 4 Türkiye İş Bankası’nın desteği ile hazırlanan ‘REIDINGYODER Yeni Konut Fiyat Endeksi’ ve ‘REIDIN Emlak Endeksi’ temmuz ayı sonuçlarına göre, satışlarda banka kredisi kullanım oranı yüzde 30, peşinat yüzde 20, senet kullanım oranı yüzde 50 oldu. 4 Tekfen Mühendislik Parsons Ortak Girişimi, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 1915 Çanakkale Köprüsü ve MalkaraÇanakkale Otoyolu projesi için açtığı mühendis müşavirlik ve kontrollük ihalesini kazandı. 164.3 milyon TL tutarındaki proje, köprü ve 100 km’lik bağlantı yollarının tüm yapım sürecinin kontrol ve onay sorumluluğunu kapsıyor. İmar değişti Riva’dan vazgeçildi Galatasaray Kulübü’ne ait Riva arazisinin Emlak Konut GYO tarafından düzenlenen ihalesinin kazananı olan ancak daha sonra sözleşme imzalamayarak hakkını kullanmayan Fema İnşaat ve KLV İnşaat İş Ortaklığı, yapılan imar değişikliklerinin kararda etkili olduğunu duyurdu. Fema İnşaat ve KLV İnşaat İş Ortaklığı’ndan yapılan açıklamada, 15 Haziran 2017 tarihindeki ihalenin ardından, C¸evre ve S¸ehircilik Bakanlıgˆı’nca o¨nemli ve ko¨klu¨ imar degˆis¸ikliklerine gidildiği vurgulanarak, “I·mar mevzuatındaki o¨nemli degˆis¸iklikler nedeni ile ihale konusu is¸ yo¨nu¨nden, emsale esas ins¸aat alanında c¸ok ciddi azalmalar meydana gelmis¸tir” denildi. Fema İnşaat ve KLV İnşaat İş Ortaklığı, arsa satışı karşılığı 3.1 milyar lira satış toplam geliri ve 1 milyar 178 milyon şirket payıyla (942 milyon lira Galatasaray, 236 milyon Emlak Konut GYO) ihaleyi kazanmıştı. İhaleyi ikinci sırada tamamlayan ve Yılmaz İnşaat Taahhüt ve Ticaret AŞ’nin teklifi ise 3 milyar 808 milyon lira toplam gelir ve 952 milyon lira şirket payı olmuştu. Dap Yapı İzmir’e açılıyor Dap Yapı, İstanbul dışındaki ilk projesini İzmir’de hayata geçiriyor. 30 katlı iki kuleden oluşan 400 milyon liralık proje Bornova bölgesinde 700 konuttan oluşacak. Projeye 13 bin 500 ön talep geldi. Dap Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, İzmirİstanbul otoban projesinin tamamlanmasıyla birlikte iki kent arasındaki mesafenin 3.5 saate ineceğini, bunun da İzmir’in gelişimini hızlandıracağını belirtti. Yılmaz, hasılat paylaşım modeliyle yaptıkları projelerinin denize yürüyüş mesafesinde olduğunu, İstanbul’daki Validebağ Konakları’nda olduğu gibi İzmir’de de yerel mimariden esinlendiklerini ifade etti. Ziya Yılmaz C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear