28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 26 Temmuz 2017 6 m2e9syleılğlıki bhıârakkimtı‘YMysŞsaeaoaaüdrzjnnrgieılrslgsıımıastunüiıeş’rdnlbtfaeaainrş’iynlaıiknlı Yargıçlar Sendikası Başkanı ve Ankara 11. Aile Mahkemesi Yargıcı Mustafa Karadağ, 29 yıldır yaptığı hâkimlik mesleğini bırakarak emeklilik kararı verdi. Karadağ daha önce kaleme aldığı “Majestelerinin Yargısı” başlıklı haberi üzerine kararname ile Şanlıurfa’ya sürülmüştü. Karadağ, veda yazısında, “Bazı yayın organlarınca hedef gösterilerek can güvenliğimin risk altına sokulması, Türkiye’de yargıçlık yapmama olanak tanınmayacağına ilişkin söylentiler nedeniyle meslekten ayrılmak zorunda kaldım” dedi. Ankara 11. Aile Mahkemesi Yargıcı Mustafa Karadağ, BirGün gazete sinde “Majestelerinin Yargısı” başlıklı yazısından kısa bir süre sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun Adli Yargı Kararnamesi ile Şanlıurfa’ya atandı. Karadağ dün, Facebook hesabında, emeklilik kararı aldığını duyurdu. Yazısına Şanlıurfa’ya sürgün edilmesi sürecinde kendisine destek verenlere teşekkür ederek başlayan Karadağ, “Benim ve üyemiz olan diğer yargıç, savcıların maruz kaldığı uygulamaların, hukuksuzlukların sadece yargıç ve savcılara değil aynı zamanda avukatlara yani yargının tüm kurucu unsurlarına yönelmiş olduğu bir gerçekliktir ve avukat meslektaşlarımızın bu gerçekliğin farkında olarak gerekli tepkileri verme leri beni umutlandıran bir davranış olmuştur” dedi. Süreç içinde kendisini hiç yalnız hissetmediğini, hukuka inanan barolar, yargıçların haklarını savunan avukatların, sivil toplum örgütlerinin olduğunu belirten Karadağ, “İlk başlarda Şanlıurfa’ya gidip orada göreve devam etme kararındaydım. Ancak daha sonraları izin ve adli tatil taleplerimin görmezden gelinmesi, bazı yayın organlarınca hedef gösterilerek can güvenliğimin risk altına sokulması, Türkiye’de yargıçlık yapmama olanak tanınmayacağına ilişkin söylentiler, yargı örgütlenmesi ile emek, hak, eşitlik ve özgürlük temelli demokrasi mücadelesine yeterince katkıda bulunma koşullarımın elimden alınmaya kalkışılması nedeniyle meslekten ayrılmak zorunda kaldım” ifadelerini kullandı. Karadağ, mücadelenin sadece yargıç olarak yapılmadığını, aksine dışarıda daha özgür ve etkin bir mücadele ortamının olduğunu belirtirken, “Bu bağlamda hak ve özgürlük taleplerimizin, hak ve hukuk ihlalleriyle ilgili taleplerimizin daha çok tartışılabileceği, eylemlerin belirleneceği geniş bir kamusal alan yaratmanın gereğine olan inancım nedeniyle 32 yılı aşan kamu hizmetinden ve 29 yıllık yargıçlık mesleğinden ayrılıyorum” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Yoğun travma Karakolda işkence davası başladı Mardin’in Mazıdağı ilçesinde görevli polis memuru eşi İ.D’den boşanmak üzere olan T.D. (32), iddiaya göre yanında çalıştığı işadamı H.B. (45) ilişki yaşadı. T.D. bir süre sonra işadamı H.B’ye “Elimde cinsel içerikli görüntülerin var” diyerek kendisini, eşinin çalıştığını Mazıdağı ilçesine gelmesini istedi. H.B’nin polisler tarafından dövülerek işkenceye maruz kaldığı öne sürüldü. Kaldırıldığı hastanede kafa travması, 3 kaburga kemiği kırığı ve akciğer yaralanması nedeniyle yoğun bakıma alınan H.B.’nin şikayeti üzerine açılan soruşturmada 4 polis hakkında “işkence” suçundan 12 yıl, işadamı H.B.. hakkında da ise “Görevi yaptırmamak için direnme” ve “hakaret”suçundan 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın ilk duruşmasında savunma yapan tutuksuz yargılanan polislerden G.D., işadamının kendilerine direnmediğini, diğer sanık A.S. ise direndiğini söyledi. Sanık polis G.D., işadamı H.B’yi Emniyet Müdürlüğü’ne götürdükleri sırada durumunun ağır olmadığını savundu. İşadamı H.B.’nin avukatı Serhat Ölmez, “Soruşturma davanın tarafı polise yaptırılmış. Sanıklar 1 saat 43 dakika boyunca müvekkilime işkence etmiştir. Sanıklar, beyanı alınmayan tanıklara baskı yaparak delilleri karartmak istemektedir. Sanıkların tutuklu yargılanmasını istiyoruz” dedi. Mahkeme heyeti, duruşmaya gelmeyen sanık komiser E.T. hakkında yakalama kararı çıkararak duruşmayı erteledi. l DHA Dihaber muhabirleri (solda) Nuri Akman ve Erdoğan Alayumat (sağda) ise gözaltında 14. güne girdi. Bir gazeteciye daha gözaltı Irak Kürt Bölgesel Yönetimi merkezli yayın yapan NRT TV kameramanı Rojhat Doğru, dün sabah saatlerinde Diyarbakır’daki evinde gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi hakkında bilgi verilmeyen Doğru’nun Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü belirtildi. Gaziantep’in İslahiye ilçesinde 13 Temmuz’da, şüphe üzerine gözaltına alınan ve Hatay Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen dihaber muhabirleri Nuri Akman ve Erdoğan Alayumat ise gözaltında 14. güne girdi. Alayumat ve Akman ile görüşen avukat Suphi Zarif, gazeteciler haklarında “Örgüt üyeliği” iddiasıyla soruşturma yürütüldüğü belirtti. l DİYARBAKIR/Cumhuriyet Şehide En zor veda SAVAŞ KALKAN Siirt’in Baykan ilçesinde PKK’li teröristler tarafından düzenlenen saldırıda şehit olan Jandarma Astsubay Üstçavuş Yakup Akdağ için dün Tokat’ta cenaze töreni düzenlendi. Şehidin cenazesi Mahmut Paşa Mahallesi’ndeki evine getirilerek helallik alındı. Şehidin annesi Güllüzar ve ve babası Zekeriya Akdağ ve şehidin eşi Serap Akdağ tabutuna dokunarak gözyaşı döktü. Şehidin 5 yaşındaki oğlu Alptuğ Akdağ da babasının tabutuna ve fotoğrafına son kez uzaktan baktı. Kılınan cenaze namazı sonrası şehidin cenazesi Erenler Mezarlığı’nda bulunan Garnizon Şehitliği’nde toprağa verildi. Şanenheitsai nsençeislmi yişıltıni Şehidin 47 yaşındaki annesi Güllüzar Akdağ, 10 Mayıs’ta “Yılın Annesi” seçilmişti. “Serebral Palsi” hastası engelli kızı Sevda Akdağ’a bakan anne Güllüzar Akdağ. Tokat Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen programda ödülünü alırken şehit Akdağ da sosyal medya hesabından annesinin ve kardeşinin ödül alırken çekilen fotoğrafını paylaşarak, “İşte benim annem, yılın annesi. Yıllardır verdiğin emek bu dünyada da birileri tarafından fark edildi” diye yazmıştı. l TOKAT HDP mitinginde yaşanan bombalı saldırıya ilişkin 5 sanık yargılanıyor Diyarbakır patlamasında 1 tahliye Diyarbakır’da 5 Haziran 2015 günü HDP mitinginde yaşanan bombalı saldırıya ilişkin 5 sanığın yargılanmasına devam edildi. Mahkeme heyeti, sanık Burhan Gök’ün tahliyesine karar verdi. Tahliye kararına müşteki avukatların tepki göstermesi üzerine mahkeme başkanı, tahliyeye karşı yasal itiraz yollarının açık olduğunu belirterek, duruşmayı erteledi. Diyarbakır’da 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi yapılan mitingde 4 kişinin yaşamını yitirip 210 kişinin yaralandığı bombalı saldırıya ilişkin 5 sanığın yargılanmasına devam edildi. Diyarbakır’dan Ankara’ya güvenlik ge rekçesiyle sevk edilen davanın duruşmasına tutuklu sanık Orhan Gönder, bazı şikâyetçiler, müşteki yakınları ve tarafların avukatları katıldı. Tutuklu sanıklar Mustafa Kılınç, İsmail Korkmaz ve Burhan Gök, duruşmaya sesli ve görüntülü sistemle katıldı. ‘Ne kadar delikanlı, terbiyeli’ HDP’nin avukatı da bir önceki duruşmada mahkeme üyesi Hâkim Fatih Yıldız’ın sanıklardan Orhan Gönder’i kastederek, “ne kadar delikanlı, terbiyeli” ifadelerini kullandığını iddia ederek, sanıklara yönelik bu ifadeler üzerine sanıkların avukatların sordu ğu sorulara cevap vermediğini, susma haklarını kullanmaya başladıklarını, bu durumun kabul edilemez olduğunu söyledi. Sanıklar Mustafa Kılınç ve Orhan Gönder avukatların sorularına cevap vermeyeceklerini, sadece mahkeme heyetinin sorularını yanıtlayacağını kaydetti. Duruşmaya verilen kısa aranın ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, sanık Burhan Gök’ün tahliyesine karar verdi. Bazı müşteki avukatları, sanığın birçok soruşturma dosyasında adının geçtiğini söyleyerek yeni terör eylemlerinde bulunabileceğini iddia etti. Duruşma ertelendi. l ANKARA / Cumhuriyet Ceylanpınar’ı Meclis araştırsın HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, 22 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar, evlerinde şehit edilmesiyle ilgili Meclis Araştırması istedi. TBMM Başkanlığı’ndan talepte bulunan Baydemir, “Kamuoyunda ‘çözüm sürecini bitiren cinayet’ olarak bilinen iki polisin öldürülmesi olayı üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hâlâ aydınlatılmamıştır. Dava dosyasında iki polisi öldürmekle suçlanan 3 kişi tahliye olmuş, tutuklu kalan 4 kişinin ise ihbar sonucu suçlandıkları ve yargılandıkları bilinmektedir. Tanık olarak ifadesi alınan polislerin çelişkili ifadelerinin üzerine gidilmemiştir” ifadelerini kullandı. Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Baydemir, Yüksel Caddesi ile Sakarya Caddesi arasında OHAL uygulamaları ve gösteri yapma hukuku açısından bir fark var mıdır” diye sordu. Hak savunucusu Taştan serbest Büyükada’da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan ve hakkında tekrar yakalama kararı çıkartılan hak savunucularından Eşit Haklar İzleme Derneği’nden Nejat Taştan, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Yurtdışına çıkışı yasaklanan Taştan, haftada iki gün karakola imza verecek. Taştan’ın avukatı Ezgi Şahin Yalvarıcı, müvekkili Taştan ile dün sabah 09.00’da adliyeye gittiklerini ancak ifade vermek için gece yarısına kadar beklediklerini anlatarak, “Diğer arkadaşlarla Nejat Taştan arasında hukuki bir fark olduğunu düşünmüyoruz. Hepsinin bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” dedi. haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Destan gibi savunma! “Cumhuriyet Davası”nın ilk günkü duruşmasını baştan sona izledim. Halimi, efkârımı, hissiyatımı kucaklamaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Sözgelimi bir yana bakıp “utanç” desem, “onur” eksik kalıyor!.. İlk gün duruşmasında Kadri Gürsel, Akın Atalay ve Musa Kart’ın savunmalarını dinledikçe, ortalıkta iddianame diye bir “ucube”nin dolaştırıldığı bu toprağa ait olmanın utancını duydum. Ama öte yandan gazetemin üç yüz akının savunma başlığı altında döktürdükleri “şiir”in de yazılabildiği aynı toprağa aidiyetten onur duydum!.. HHH Bir kutuptan karşı kutba sarkaçsal salınım içinde seyrüsefer yapan hissiyatımı neyle anlatsam kesmiyor. “Acı” diyecek olsam, “gurur” eksik kalıyor!.. “Yayın danışmanı” ile “basın danışmanı” arasındaki fark konusunda dahi kafası bulanık bir hukuk zihniyetinin ülkenin kaderine hâkim olması karşısında içimi acı kaplıyor. Fakat sadece kendisini değil, sadece haksız yere tutuklu diğer arkadaşlarımızı ve gazetemiz Cumhuriyet’i de değil, hak, hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük umuduna kanat çırpmak isteyen bu ülkeyi, Türkiye’yi savunduğu söylenebilecek Akın Atalay’ın; Pürüzsüz, telaşsız, rahat ve berrak konuşmasında yansıma bulan hukukçuluğuyla da gururlanıyorum!.. Yukarıda üç arkadaşımızın savunması da aslında bir “şiir”di dedim. Ama Akın’ın yaklaşık 5 saate yayılan savunmasının baştan sona bir “destan şiir” mahiyetinde olduğunu da eklemeden geçemem!.. Akın’ın savunması, bir “Cumhuriyet Destanı” idi sanki!.. HHH Duruşmayı izledim, efkârım, hissiyatım, hassasiyetim tarifsiz ve gelgitli. “Trajedi” desem “komedi” eksik kalıyor!.. Bir mahkeme üyesinin, “IŞİD, FETÖ, PKK ya da DHKPC’yi terör örgütü olarak tanımlıyor musunuz” şeklinde anayasa ihlali de içeren ve Akın Atalay’ı kamuoyu nezdinde küçük düşürmekten öte anlam taşımayan sorusunun trajikliği bir yanda… Mahkeme başkanının yine Akın’a yönelik “Kurtlar Vadisi’ndeki Polat Alemdar gibi, her taşın altından Akın Atalay çıkıyor diyorlar, bu kadar etkili misiniz” sorusunun sevimli komikliği diğer yanda… Ama elbette duruşmada en çok yüzümüzü güldüren, beklenebileceği gibi Musa Kart oldu. Musa, davanın karikatürünü şu sözlerle bir çırpıda çizip önümüze koydu: “Bu kadar gülünç bir iddianame üzerine espri yapmaktan kaçındım, çünkü bilirsiniz bizde bir söz vardır: Düşene vurulmaz!..” HHH Ne desem, neyle tanımlasam duruşmada ortaya çıkan tabloyu, olmuyor, yetmiyor. “İzansızlık” desem, “vicdansızlık” eksik kalıyor!.. Bir yanda Akın’ın savunmasında kaydettiği, Işık Üniversitesi’nin gazetemizdeki 1000 liralık ilanını “İpek Üniversitesi”nin sayıp/sanıp, yani “Işık”la “İpek”i zihnen sürçtürüp FETÖ suçlamasında bulunma izansızlığı… Diğer yanda Kadri’nin savunmasında kaydettiği, Mehmet Altan’ı babası Çetin Altan’ın vefatı sebebiyle başsağlığı için telefonla aramanın dahi suç delili yapılmasındaki vicdansızlık!.. HHH Evet, evet, hislerim karmaşık, zıt ve gelgitli… “Sıkışıklık” desem, “ferahlık” eksik kalıyor!.. Bu memleketin medarı iftiharı “12 Güzel Adam”, 9 ay korkunç bir haksızlığın kurbanı olarak sevenlerinden, çoluk çocuklarından koparılmışken gündelik hayatı hâlâ hayhuy içinde sürdürebiliyor olmamızın yarattığı eziklik, rahatsızlık, sıkışıklık… Ama aynı zamanda aylar sonra nihayet onlara seslenebilmenin, dokunabilmenin, sarılabilmenin mutluluğu… Ve Ahmet’in (Şık) o pırıl pırıl gözleri, canlı ve neşeli yüzüyle bana seslenişi: “Cadılar yazısı harikaydı, çok güzeldi!..” Böylece sıkışıklığın kaybolup mahcup bir ferahlığın öne çıkması!.. HHH İşte böyle! “Cadıların davası”, daha doğrusu “Destanı” başladı, devam ediyor!.. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear