26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 29 Haziran 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Sevgili Kadri, Seninle bunları güzel bir yemekte paylaşabilmek, tartışabilmek yeri Hukuk herkesin ihtiyacı kında çıkan “Hukuk Nedir?” başlıklı ve bu işi dert etmiş herkesin okuması gerektiği kanaatinde olduğum kitabında ne sana mektup yazmak zorunda ol yazdığı gibi, “toplumlar yapılanmala mak acı; hem de haksızca konuldu rıyla mücadele etmek. Benim uğraşım, rı, yapılanmalara uygun zihniyetleri ve ğun, tutulduğun bir hapishaneye yaz hukuku temel hakların korunmasına hukuklarıyla birbirinden ayrılır.” Tabii mak çok acı. Benzer bir deneyimi 102 adayan John Locke ya da ahlak, ada ki kabul ediyorum, yasayla uygulayıcı gün yaşamış biri olarak, düşünceleri let gibi değerlerle belirleyen Ronald meşru güç arasındaki bağı ve hukuki ni ifade etmekten ve hayatta kendinin Dworkin doğrultusunda bir anlayışı liği güç ilişkisinden, güç ilişkilerinden, olduğu kadar başkalarının haklarına da hayata geçirebilmeye çalışmak. Kan güç kullanımından, baskıdan, şiddet saygı göstermeyi, onları savunmayı il tiyen ahlaktan hemen hiç nasibini al ten muaf sanmanın safdilliğini; ama ke edinmiş biri olmaktan ötürü tutuk mamış toplumlarda yetişen (tabii bun hukuku salt güç ya da salt yasa sa lanmanın, özgürlüğünden yoksun kılınmanın nasıl bir şiddete, tecavüze maruz kalmak olduğunu biliyorum. Ne yazık ki demokrasi, haklar, adalet, en çok da hukuk mekanizması uzun zamandır içi boşaltılmakta olan kavramlar, son zamanlarda da ağır yaralar almış olan kurumlar. Ne yazık ki dünya siyaset arenasında (siyaset derken bilirsin salt devlet ve toplum idaresi için yapılan faaliyetleri kastetmem; yeryüzündeki tüm ilişkiler siyasettir) bu kavramlar, bu kurumlar zaman zaman mağdur olmuştur; benim canımı çok acıtan artık mağlup olma aşamasında olmaları. Heyhat, oysa “bizden sonra tufan” dememek için herkesin ama herkesin nasıl da ihtiyacı var demokrasiye, adalete ve bilhassa hukuka... Evet, Churchill’in 1947’de Avam Kamarası’nda alıntılamış olduğu gibi, demokrasi en kötü yönetim şekli, ancak tarih boyunca denenmiş diğerlerine bakılınca, hadi gelecek için iyimser olmaya çalışayım belki daha iyisi başarılır şimdilik hâlâ elde daha iyisi yok. Adalet, ne kadar klişeleşmiş olsa da yine de mülkün temeli. Bunlardaki yıpranma üzücü, yine de benim şahsen asıl derdim hukukla; her ne kadar bir ömür boyu formel eğitimini almış olduğum bu alandan kaçmak için çaba göstermiş olsam da bahsettiğim kavramlar arasında, bu denli yaralanmasına en çok kan ağladığım yine de hukuk. Mesleki deformasyon, herhalde... Tamam, hukukun da tek bir tanımı olmadığını tabii ki biliyorum. Ama benim hukuk anlayışım, hukuku önderin sınırsız kararı sayan Carl Schmitt ya da hâkim olanın amaçsız gücü sayan Friedrich Nietzsche uygulamala da onları yetiştiren eğitim sisteminin, yan anlayışla mücadele etmeyecek özellikle de hukuk fakültelerinin sorum sek neye varız ki? luluğu büyük) pek ama pek çok hukuk Off Kadri, sana anlatmak istediğim, çunun, onun hukukçuların kuramla il dertleşmek istediğim, fikrini sormak is gilenmemeleri gerektiği düsturunu harfiyen takip ediyor olmaları ilginç; bu tutumları tamamiyle rastlantısal ve pragmatik olsa da! Hukuku yalnız o zamanda ve o mekânda konulmuş kurallardan ibaret saymanın, herhalde etik/ahlak anlayışı geliştirebilme hususundaki derin zafiyetiyle yakından alakası var; yozlaşmaya, çürümeye doludizgin ilerlenildiğine göre... Her toplumu kendi hukuku toplum yapıyor; Cemal Bali Akal’ın ya tediğim daha nice nice konular var; ama bu şekilde yazmak bende, squash denen sporda olduğu gi bi aracı olarak karşına bir duvar al dığın algısını uyandırıyor, bu da bir zaman sonra bir tür çaresizlik his si yaratıyor. İyisi mi, biz bunları yüz yüze konuşabilelim. O günlerin ya kın olduğu ümidiyle, sana ve şah sen tanıştığım, tanışmadı ğım oradaki tüm Cumhuri yet taifesine ve düşünce sini ifade etmesinden ötü rü Silivri’de ve Türkiye’nin tüm hapishanelerinde Kadri yatmakta olan herkese Gürsel selamlar, sevgiler... #HaberinVarMı ‘Dışardaki Gazeteciler’ 24 Temmuz sansürün kaldırılışının yıldönümünde başlayacak olan gazetemiz yönetici, yazar, çizer, muhabir ve çalışanlarının yargılandığı dava için çağrı başlattı ‘Dışardaki Gazeteciler’ 24 Temmuz sansürün kaldırılışının yıldönümünde başlayacak olan, gazetemiz yönetici, yazar, çizer, muhabir ve çalışanlarının yargılandığı davaya çağrı yapmak amacıyla dün sosyal medya kampanyası başlattı. #HaberinVarMı ve #GazetecilereÖzgürlük hashtagiyle yapılan paylaşımlarda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiğini savundukları konuşmalarından 4 video yer aldı. Gazeteciler, “Biz de öyle düşünüyoruz. Gazetecilere özgürlük” dedi. Kendi sözlerini anımsattılar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üç videosu yayımlanırken, “Bu gazetecidir, bu ne biçim bir siyasidir... Kim olursa olsun, yani bu insanların tutuksuz yargılanmaları mümkünken niçin illada bir tutuklu yargılanma süreci yapılıyor” sözleri anımsatıldı. Cumhurbaşkanının “Adeta kaçması söz konusu dahi edilemeyecek olan insanlarla alakalı bir tutuksuz yargılama mekanizmasını çalıştırmakta fayda olacağı inancımı daha önce zaten söyledim. Bu konudaki düşüncem yine aynıdır” sözlerini söylediği televizyon programından bir kesitin yer aldığı bir video da paylaşıldı. Muhabirimiz Ahmet Şık’ın daha önce Gülen Cemaatine ilişkin yazdığı kitap nedeniyle tutuklandığını, Erdoğan’ın AKP grup toplantısında söylediği “Pensilvanya çetesi hakkında yazı yazdı diye her gün gazeteciler savcıya ifade veriyorlar. Pensilvanya şebekesi hakkında kitap yazma hazırlığı yaptı diye, bakın kitap yazdı diye değil, hazırlığını yaptı diye, insanlar mahkum ediliyor” sözlerinin hatırlatıldığı videoyla da ‘Ahmet Şık’a özgürlük’ çağrısı yapıldı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ise “İnşallah bütün yargılamalarda, tabii istisnalar hariç olmak üzere, yargılamaların tutuksuz yapılması esastır. Tutuksuz yargılamalar daha doğru bir yargılama ortaya koyabilir” sözlerine dikkat çekildi. Kampanya, kısa sürede gündemin ilk sıralarına yerleşti. l İSTANBUL/Cumhuriyet Yunus Nadi anıldı Gazetemiz kurucusu, milletvekili ve yazar Yunus Nadi Abalıoğlu, ölümünün 72. yıldönümünde, mezarı başında anıldı. Anmaya katılan gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç, “Bugün burada biraz da buruk bir hissiyatla bulunuyoruz. Çünkü arkadaşlarımız çarpıtılmış ve kişisel yorumlara dayandırılmış bir iddianame nedeniyle tutuklu olarak adaletin gerçekleşmesini beklemektedirler” dedi. Edirnekapı Şehitliği’nde dün gerçekleşen anmaya gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Haber Koordinatörümüz Aykut Küçükkaya, spor yazarımız Hilmi Türkay ve gazetemiz çalışanları katıldı. Anmada konuşma yapan Erinç, Cumhuriyet gazetesinin, Yunus Nadi’nin 1 Mayıs 1924’teki ilk Cumhuriyet sayısındaki başyazısında belirlediği ilkeler doğrultusunda yayın yapmayı ilke edindiğini dile getirdi. Erinç konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunlardan başlıcası Cumhuriyet gazetesinin bağımsızlığına özen gösterilmesidir. Yunus Nadi Cumhuriyet gazetesini kurduğunda CHP milletvekiliydi ama yayın ilkelerinde bu gazete ne parti ne de hükümet gazetesidir demek suretiyle tek parti döneminde Cumhuriyet’in bağımsızlığını vurgulamıştır. Cumhuriyet’in görevleri arasında Cumhuriyet’i Anadolu Aydınlanmasını, Atatürk ilkelerini ve demokratik, laik Cumhuriyeti savunma da vardı. Cumhuriyet yayın yaşamı boyunca bu ilkelerden ödün vermeden yayınını sürdürmeye çaba göstermiş ve gerçekleştirmiştir.” ‘Tecrit altındalar’ Buruk bir hissiyatla anmada bulunduklarını belirten Erinç, “Çünkü arkadaşlarımız çarpıtılmış ve kişisel yorumlara dayandırılmış bir iddianame nedeniyle tutuklu olarak adaletin gerçekleşmesini beklemektedirler. 12 arkadaşımız tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde tecrit altında tutulmaktadır. Bu Cumhuriyet’e yapılan siyasal ve hukuksal baskıların bir başka görüntüsünü oluşturmaktadır” diye konuştu. ‘Direniyorlar’ Cumhuriyet gazetesine iktidar tarafından yöneltilen çeşitli saldırılar suçlamaların söz konusu olduğunu dile getiren Erinç, Cumhuriyet çalışanlarının bu yersiz gerçeksiz dayanaksız iddialara karşı bütün bilinçleriyle, görev anlayışıyla direndiğini söyledi. Erinç konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu mezarlık köşesinde hem Türk basın tarihinin hem Cumhuriyet’in önemli kişileri yatmaktadır. Yunus Nadi’den sonra gazetenin sahipliğini üstlenen Nazime Nadi, onun ardından başyazarlığı ve gazete sahipliğini üstlenen Nadir Nadi, köşe yazarımız Genel Yayın Müessese Müdürümüz Doğan Nadi ve gazetemizin ikinci kurucusu diyebileceğimiz Berin Nadi’de bu bölümde yatmaktadır. Onları da bu ziyaret nedeni ile saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz, ruhları şad olsun.” Anmadan sonra Nadi’nin mezarına çiçek bırakıldı. ÇGD’den anlamlı mesaj Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Tevfik Kızgınkaya da Orhan Erinç’e gönderdiği mesajda, “Yunus Nadi, bağımsız yayıncılık anlayışı ve yayın ilkelerine olan bağlılığı ile basın dünyamıza ve gazetecilik mesleğine örnek olmuş bir üstadımızdır. Basın yayın organlarının rant ve güç kaynağı haline geldiği günümüzde Yunus Nadi’lerin değeri ve eksikliği daha güçlü bir şekilde hissedilmektedir” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet AVRUPA PARLAMENTOSU’NDAN Erdoğan ve Yıldırım’a mektup Basın özgürlüğü sağlansın Avrupa Parlamentosu’ndaki beş partinin grup başkanları, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’a hitaben yazdığı mektupta Türkiye’de hukuk devleti ilkelerine saygı gösterilmesi ve basın özgürlüğünün sağlanmasını talep etti. Avrupa Halk Partisi’nden Manfred Weber, Avrupa Sosyalistler Partisi’nden Gianni Pitella, Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular İttifakı’ndan Syed Kamall, Liberal ve Demokrat İttifak’tan Guy Verhofstadt ile Serbest İttifak/Yeşiller’den Ska Kel ler ve Philipppe Lamberts, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’a hitaben ortak bir mektup yazdı. Dün yayımlanan mektupta, Türkiye’nin onayladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca, düşünce ve basın özgürlüğünü garanti altına almakla yükümlü olduğu hatırlatıldı. Tutuklu bulunan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in de serbest bırakılmasının talep edildiği mektupta, “Bir gazeteci işini yaptığı için haksız yere terörizmle suçlanarak, hapsedilemez” denildi. Ayrıca medya kuruluşlarının kapatılması ve gazete cilerin tutuklanmasıyla Türkiye’nin “Avrupa’dan uzaklaşma tehlikesiyle” karşı karşıya kaldığına dikkat çekilen mektupta, Türkiye’nin sadece “Avrupa’nın ortaklığı ile güçlü bir ülke” olacağına vurgu yapıldı. Mektupta, Türkiye’deki darbe girişiminin ardından gösterilen tepkiden duyulan kaygı da dile getirilerek, her demokrasinin “kendini savunma hakkı ve yükümlülüğü” olmasına rağmen, gösterilen tepkide hukuk devleti ilkelerine saygı gösterilmesi ve tepkinin “orantılı” olması gerektiği vurgulandı. l Haber Merkezi ‘Avrupa Konseyi için öncelikliler’ Avrupa Konseyi (AK) Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, tutuklu millet vekilleri ve gazetecilerin Strazburg için öncelikli olduğunu söyledi. Avrupa Kon seyi Parlamenterler Meclisi oturumunda HDP’li Filiz Kerestecioğlu, cezaevinde bulunan milletvekillerinin durumuna ilişkin Konsey’in attığı adımları sordu. Jagland yanıt olarak tutuklu milletvekilleriyle ilgili birçok başvurunun AİHM’e ulaştığını belirterek “Mah keme gazeteciler ile ilgili girişimlere başladı. Millet vekilleri için hukuksal süreç hakkında konuşamam. Fakat milletvekilleri ve Thorbjorn gazeteciler AK için Jagland önceliklidir” dedi. haber 7 Sakın Ceza Yasası’na Aktarmayın Tasmasının zincirini, otomobilinin tamponuna bağladığı köpeği yerde sürükleyerek işkence eden insanoğlu (?) nedeniyle hayvan hakları savunucuları bir kez daha isyan ettiler. Yeni şekliyle gündeme getirilen öğretim ayrıntılarına (müfredat) bakınca benzeri işkenceleri izlemeye ve tepki göstermeye devam edeceğimiz anlaşılıyor. Çünkü AKP iktidarının anlayışına ve uygulanmasına bakınca İslamiyetin sadece ibadetten ibaret olduğu görülüyor. Kuran okumasını, namaz kılmasını, oruç tutmasını biliyorsanız, hele Arap Abecesi ile yazmayı da öğrendinizse öbür dünyayı garanti altına alıveriyorsunuz. Peygamberlerin toplumdaki ahlak yozlaşmasını önlemek amacıyla geldiğini; ahlaklı, kin tutmayan, insanın bırakın yüzünü arkasından bile dedikodu yapmayan, yalan söylemeyen, işkencenin her türlüsünden haz duymayan kuşaklar yetiştirmenin erdemini yok sayan bir ortam oluşmuş durumda. Din diye evde kedi köpek beslemenin kötülüğünün anlatıldığı sohbetler yapılıp ya da dersler verilirken, hayvan haklarının ciddiye alınacağını sanmak fazla safdillik olmuyor mu? Hazreti Muhammed’in, minderden kalkması gerektiğinde, uyuyan kedisini rahatsız etmemek için entarisinin o parçasını kestiği anlatılan süreç de çocukluğumuzda kalmış gibi. HHH Ayrımcılık, yalnızca insanlar arasında uygulanan bir sosyal sapma, hastalık değil. Hayvanlar arasında da kesin bir ayrımcılık var. Yabanıl hayvanları korumak için caydırıcı tutarda parasal yaptırımlar uygulanırken evcil hayvanlar gözden kaçırılıyor. Kimi yabanılların avlanması yasak. Kimileri için de sayısal sınırlama uygulanıyor. Evcil hayvanlar içinse zehirleyerek öldürmek, tekmelemek, akla hayale gelmeyecek yöntemlerle işkence etmek neredeyse serbest. HHH Hayvan hakları savunucularına bir uyarı yapılması gerektiğini düşünüyorum. Hayvanlarla ilgili cezaların Kabahatler Yasası’ndan Türk Ceza Yasası’na aktarılması önerileri yoğunlaşıyor. İçimden “Aman yapmayın” demek geçiyor. Bir insanı trafik kazasında öldürmenin ortalama 4 ay hapis olduğu bir ülkede bundan yanlış bir şey olamaz. Türk Ceza Yasası verse verse 1 yıl hapis cezası verir. O da para cezasına çevrilir ve ertelenir. Yani hiç ceza verilmemiş olur. Hayvanların yaşam hakkına yönelik cezalar bırakın Kabahat Yasası’nda kalsın. Yabanılevcil hayvan ayrımcılığı giderilsin ve evcil hayvanlar için de caydırıcı para cezaları getirilsin. Bilmem yanlış mı düşünüyorum? AYDINLARI hedef almıştı Soylu’ya tepki yağdı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açlık grevinde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için üç gazeteye ilan veren 111 aydını ve ilanı yayımlayan gazeteleri tehdit etmesi tepkilere neden oldu. Soylu, ilanın yayımlandığı gün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugün birtakım gazetelerde DHKPC terör örgütünün talimatlarına eksiksiz uyan, bu örgütün mensupları için, gerçekleri saptırarak ilan verenler, polisin bilgisine, istihbaratına ve tespitlerine güvenmiyorsunuz, savcılara ve hakimlere de güvenmiyorsunuz... Neyin altına imza attığınızın farkında mısınız?” demişti. Gülmen ve Özakça’nın serbest kalması için çağrı yapan imzacılardan oyuncu Orhan Aydın Twitter hesabından Soylu’nun sözlerini alıntılayarak “Yorumsuz” notunu paylaştı. Gülmen ve Özakça’nın avukatı ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “#NuriyeSemihİşeİadeEdilsin Biz korkmayız, belki patronları korkutursun onlara yüklen, biz imzamızın arkasındayız” diye yazdı. Müzisyen Yasemin Göksu da “Nuriye ve Semih ölmesin, çalışma hakları geri verilsin dediğimiz için, Bakan Soylu bizi terör örgütü üyelerini himaye etmekle suçlamış” ifadesini kullandı. Oyuncu Barış Atay, Soylu’nun sözlerini alıntılayarak “Yani? Sonuç” diye sordu. Gazeteci Fatih Portakal ise “Önyargılı kişilere ne yurt ne insan sevgimi sorgulatırım. Bu, ülkenin yöneticisi dahi olsa” sözleriyle Soylu’ya yanıt verdi. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş: “‘Adalet’ diyorsun, bok döküyorlar... ‘Nuriye ve Semih ölmesin’ diyorsun, tehdit ediyorlar... Bu güzel ülke, bu kalitesizliği hak etmiyor.” Oyuncu Defne Halman: “111 kişi #NuriyeveSemihİşeİadeEdilsin dedik. Siz tehdit ettiniz. Bir de güven bekliyorsunuz!” Grup Yorum Facebook hesabı üzerinden şu açıklamayı yaptı: “‘Neyin Altına İmza Attığınızın Farkında mısınız’ demiş. Farkındayız, gerçek adaletin altına imza attık. Peki sen kimi tehdit ettiğinin farkında mısın?” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear