17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 29 Haziran 2017 14 haber/yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Tarihi tahterevalli Son zamanlarda durumundan şikâyet edenler çoğaldı: Tanıdıklar, “Bu daha ne kadar sürer” diye soruyorlar. Eskiden rastladıklarında sorarlardı, şimdi özellikle bunu sormak için telefon ediyorlar. Dikkat ettim aslında herkes birbirine soruyor bunu. Bu konuda kesin olarak bildiğim tek şey er geç sona ereceğidir. Ancak, bunun kadar önemli bir sorunumuz daha va a tüm haşmetiyle dikilecek olan bu yeni sorunu kolay kolay çözemeyeceğiz: Aradan zaman geçtikten sonra bu yılları çocuklara nasıl anlatacağımızı da düşünmek zorumdayız! Onların, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Auschwitz’den bahsedildiğinde Alman, Mauthausen’den söz açıldığında Avusturyalı gençlerin çektikleri azabı çekmelerini istemeyiz. n Olduğu gibi anlatamayız; çocuklar küçük dillerini yutarlar, bu nedenle yedikleri her şey burunlarından gelir ve her gece ramazan davulcusunu bastıran gümbürtülerle horlamaya başlarlar. n Belki gerçeği hafif saptırmak daha doğru olur. “Kral ve ben” filminde Siyam Kralı’nın (Yul Brynner oynamıştı) çocuklarını yetiştirmek üzere tuttuğu İngiliz eğitici (kırmızı saçlı güzel Deborah Kerr) asilzadelere büyüklük duygusu aşılamak için hazırlanmış haritalarda Siyam’ın yeryüzünün en büyük ülkesi olarak gösterildiğini fark etmişti. Böyle bir yolu mu denesek? n Acaba hiç mi anlatmasak? Babam, Osmanlı’nın son zamanlarında ilkokullarda tarihi, Kanuni’ye kadar ayrıntısıyla anlattıklarını, Kanuni’den sonra sadece “O padişah gitti, şu padişah geldi” diye özetlediklerini, böylece öğrencilerin duraklama, gerileme ve sonra daha kötü devreleri öğrenip depresyona girmemelerinin sağlandığını söylemişti. n Çocuklara cinselliği, kuşları, arıları misal gösterip anlatırlar. En iyisi böyle davranılmalı: Orhan Veli’nin Charles Cros’dan şiir çevirirken benimsediği üslup burada yararlı olur: Tarihi Tahterevalli Ortaya bir kereste koydular / uzun mu uzun / Bir tarafa biz iliştik / mahcup ve mütevazı / Bir tarafına onlar oturdu / şişman mı şişman / Ne bulsalar mideye / hapur da hupur / Her şeyden vergi / ne acıma, ne insaf / Beraber ağırlaştılar onlar bu yolda / Kantarlar kırıldı / çatur da çutur / Bizse giderek hafifledik, uçtuk balon misali / Yüksekten bakınca gördük mü gördük / Anlayınca işi yollara çıktık / yürü Allah yürü / Yolda çoğaldık / bin olduk, milyon olduk / Öyle çoğaldık ki sonunda / seçimde arayı kapatamadı / ne hile ne de hurda! ‘Cezai sorumluluğu tam’ Tuzla’da öğretmen Fatma Kayıkçı’yı öldürdüğü iddiasıyla, ağırlaştırılmış müebbet ve 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Atalay Filiz, dün Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Geçen şubat ayındaki ilk celsede psikolojisi iyi olmadığı için savunma yapmayan, bir önceki celsede de savunma yapmayacağını kafa işaretiyle anlatan Filiz, bu celse, “Ben daha önce Sulh Ceza Mahkemesi’nde ve savcılıkta savunma yapmıştım. O savunmalarımı tekrar ediyorum. İfademe bu aşamada eklemek istediğim bir şey yoktur” derken, beraatini de istedi. Bu arada Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin Atalay Filiz hakkında hazırladığı rapor dün mahkemeye ulaştı. Hastane raporunda Filiz’in ceza ehliyetinin tam olduğu belirtildi. Mahkeme heyeti, esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dosyanın Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. 29 HAZİRAN 2017 SAYI: 33503 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.27 03.19 03.53 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.28 13.15 17.12 05.16 12.59 16.55 05.43 13.22 17.14 Akşam 20.48 20.29 20.47 Yatsı 22.39 22.16 22.29 Ölüm orucunun 113. günündeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça... KHK ile işten atılan, açlığa mahkum edilen akademisyenler, öğretmenler... Babası bulunamadığı için annesiyle birlikte cezaevine konulan 10 aylık bebek... İbadethanesi Diyanet’e verilen Süryani.. Lice’de kalekol eyleminde öldürülen 18 yaşındaki Medeni Yıldırım... Ağacını, taşını, suyunu, toprağını savunduğu için gaza boğulan köylü... “Gerektiğinde jandarma” dediğin esnafın dövdüğü, “destan yazdı” dediğin polisin öldürdüğü Ali İsmail... Evine ekmek götüremeyen Berkin Elvan... Silopi’de cansız bedeni tam yedi gün yerde kalan Taybet Ana... Cizre’de öldürülen, annesinin bedenini buzdolabında sakladığı 10 yaşındaki Cemile... Ölüm bodrumlarında hepimizin gözü önünde yakılan insanlar… Minibüste şortu yüzünden dövülen genç kız… İmam hatipte tecavüz edilen, Kuran kursunda yakılan çocuk… Yol ortasında bıçaklanan kadın… Suruç’ta, Ankara’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da, Hatay’da katledilen yüzlerce insan… Zabıtanın tezgâhını kırdığı, yerlerde sürüklediği seyyar satıcı… Linç edilmek istenen Suriyeli, Kürt inşaat işçisi... Korkma la biziz, halk! Zorunlu askerliğini yaparken yediği yemekten zehirlenen delikanlı... Cemevini ibadethane saymadığın Alevi... Okulunu imam hatibe çevirdiğin, mescithane açtığın, evrim teorisini müfredattan çıkardığın öğrenci... 15 Temmuz’da köprüde linç edilen asker… Sırf Kürt olduğu için cezaevine atılan belediye başkanı, siyasetçi, yurttaş... Mahkeme sürerken konulacağı cezaevi hazırlanan milletvekili, kapısı kırılıp gözaltına alınan, tutuklanan, sesinden sözünden korkulan eş genel başkanlar… Eşit görmediğin “şehit” çocuğu… Gezi’de gözünü çıkardığın genç… “Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdiğini” söyleyip üstüne “Beslemek haram” dediğin kedi, köpek… Silopi’de panzerin öldürdüğü yedi yaşındaki Muhammet ve altı yaşındaki Furkan… Biat etmeyen gazeteci, doktor, avukat, yazar, oyuncu, şarkıcı, sanatçı, ev kadını, erkek, kadın, yaşlı, genç… İşte onlar için yürüyor binlerce insan 14 gündür… Ellerindeki tek pankart “Adalet.” İstedikleri şey net; adalet. AKP ve yandaşları “terör”le ilişkilendirmeye çalıştıkça “biz halkız” diyen milyonlar için yürüyen binlerce cesur yürek. Konaklayacakları yere dökülen gübrenin, kapatılan tuvaletlerin, kesilen suların, hatta yola bırakılan merminin bile korkutmadığı, vazgeçirmediği milyonlar… Yapılmak istenilenin ne olduğunu gayet iyi bilen Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Provokasyonlara gelmeyen, gülerek, eğlenerek” yollarına devam ediyor. Hani o çok korktukları Gezi’de gençler ne demişti; “Korkma la biziz, halk!” İşte o Gezi’de öldürülen gençlerin aileleri de “Adalet” yürüyüşündeydi. Önceki gün... Onları yürüyüşte görünce insanın aklına ister istemez bu slogan geliyordu. Dün çocukları söylüyordu o sözü, bugün anne babaları da milyonlarla birlikte haykırıyordu sanki: “Korkma la biziz, halk!” Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Yürüyüşle tıkanan damarlar açılabilir KEREM KILIÇDAROĞLU Dr., Siyaset Bilimci 14Haziran’da Enis Berberoğlu’nun tutuklanması sonrası başlayan ‘Adalet Yürüyüşü’, CHP tarafından başlatılmış olsa da toplumsal tepki ve değişim anlamında büyük bir potansiyel taşıyor. Öncelikle CHP’nin ‘Adalet Yürüyüşü’ sadece CHP’lilerin değil, parlamento içinde ve dışındaki partilerin (buna yürüyüşü kısmen de olsa haklı bulan az sayıda AKP seçmeni dahil) ortak sorununa işaret ediyor. Daha ilk günlerden farklı kesimlerden katılımcıların oluşu (AK Parti kurucusu Fatma Bostan Ünsal ve KHK ile ihraç edilen profesör Cihangir İslam gibi) ülkedeki adalet sorununun ortada olduğunu gösterir nitelikte. Bu açıdan adalet yürüyüşünün ilerleyen günlerde toplumun farklı kesimlerinden daha büyük bir destek bulacağını düşünebiliriz. Bu potansiyelden yola çıkarak Adalet Yürüyüşü, CHP için üç açıdan önem taşıyor. Öfke eyleme dönüştü Birincisi 16 Nisan referandumu sonrası Kemal Kılıçdaroğlu sonuçlara itirazda fazlasıyla eleştirilmiş ve pasif kaldığı söylenmişti. Bu yürüyüş (kimilerine göre geç kalınmış veya günah çıkarma niteliğinde görülen) CHP’nin sadece yaşanan hukuksuzluklara bir itirazı değil, 16 Nisan’dan beri biriken öfke ve baskıyı eyleme dönüştürmesi açısından da önemli. Yaklaşık 25 gün sürecek yürüyüş barışçıl bir şekilde eyleme olanak sağlarken ilgiyi de (medyanın durumu düşünüldüğünde) üzerinde tutacak. Örgütte heyecan İkincisi ise yürüyüşün CHP örgütünde bir heyecan ve hareketlenme yaratması. Referandum sonrası genel başkan yardımcılığından istifa eden Selin Sayek Böke’nin, Fikri KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Partili cumhurbaşkanlığı, OHAL yönetimi ve muhalefete yapılan baskılar Türkiye’de yönetim, hukuk ve demokrasi damarlarını tıkadı. CHP’yi de Adalet Yürüyüşü’ne iten tıkanan bu yönetim mekanizmaları. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’ne yerel kıyafetleriyle Yörük kadınlar da katıldı. Sağlar’ın ve Muharrem İnce’nin yürüyüşe katılması partide şu an için bir bütünlük havası yaratmış durumda. Bunun yanında yürüyüş kararının verilmesinden önce herhangi bir hazırlığın olmamasına rağmen katılım artarak devam ediyor ve katılımcılarda büyük bir umut var. Yaklaşık 25 günlük süre içerisinde parti örgütünün farklı şehirlerinden katılımlar olacak. Yürüyüş planlandığı gibi giderse (ki öyle görünüyor) son günlere doğru katılım farklı kesimlerin de desteğini alarak güzel bir hava yaratabilir. Fakat katılımcıların yürüyüşü barışçıl bir şekilde devam ettirmesi önemli, çünkü yürüyüşe karşı provokatif tepkiler [email protected] [email protected] verilebilir, ki veriliyor da. Destek alma fırsatı Üçüncü olarak yürüyüş CHP’ye kendinden olmayanların desteğini yakalama fırsatı sunuyor. Adalet Yürüyüşü’nün başarıya ulaşması için bundan sonra eylemin sivil toplum kuruluşları, dernekler, sendikalar ve diğer muhalefet partileri tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bununla birlikte CHP uzun zamandır muhafazakâr seçmenle arasındaki önyargıları yıkmaya çalışıyor. ‘Adalet’ temalı bir yürüyüş anlamlı, çünkü Türkiye’de adalet ve hukuk toplumun farklı kesimleri tarafından da sorunlu bir olgu olarak algılanıyor. Adalet Yürüyüşü bu noktada muhafazakâr seçmenle CHP arasındaki görüş ayrılıklarından ziyade iki kesimin de paylaştığı ortak bir soruna karşı başlatılmış bir hareket olma potansiyeli taşıyor. Yürüyüş sırasında partili olmayan vatandaşların yürüyenleri selamlaması, belli noktalarda karşılaması, genel başkanın bir köyde iftara davet edilmesi ve toplumun farklı kesimlerinden yürüyüşe gösterilen ilgi, bu önyargıları kırmak için ufak ama önemli adımlar. Bu açıdan Adalet Yürüyüşü, CHP için bir değişim hareketinin de işareti niteliğinde. Ülkücülerin tavrı Yürüyüşle ilgili beklentilerden biri de ülkücü muhaliflerin yürüyüşe katılıp katılmayacağı. Aslında 20 Haziran’da muhalif ülkücüler aleyhine verilen mahkeme kararı bu kesim için de gerekli şartları oluşturdu. Fakat HDP’nin yürüyüşü destekleyen açıklamaları bu kesimin yürüyüşü uzaktan destekleyen bir tutum alacaklarını akla getiriyor. Bu noktada muhalif ülkücülerin yürüyüşle ilgili yaklaşımlarını tahmin etmek zor fakat bu eyleme ters bir tepki vereceklerini düşünmek yanlış olur. Keza Meral Akşener ilk günlerde yürüyüşe destek niteliğinde bir açıklama yapmıştı. 16 Nisan referandumu sonuçları Meclis’teki muhalefet partilerini (MHP yönetimi hariç) ve seçmenlerini büyük bir umutsuzluğa itmişti. Partili cumhurbaşkanlığı, tek bir parti tarafından oluşturulacak hukuk düzeni, devam eden OHAL yönetimi ve muhalefete yapılan baskılar (muhalif kesimin terörist ilan edilmesi gibi) bir anlamda Türkiye’de yönetim, hukuk ve demokrasi damarlarını tıkadı. Aslında CHP’yi de bu eylemi gerçekleştirmesine yol açan tıkanan bu yönetim mekanizmaları. Adalet Yürüyüşü bu açıdan tıkanan bu damarları açma girişimi olarak okunabilir. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear