24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 27 Haziran 2017 gezi 2 Ah bizim MERSİN ‘makus Kızkalesi Bir kahvehanenin altında tesadüfen bulunan tarih’imiz mozaiklerin üstündeki metal ayaklara mı, oluşumu yüzyıllar süren mağaradaki ‘aşk’ ifadelerine mi, Adamkayalar’a ulaşabilecek bir yol olmamasına mı, şehrin göbeğindeki antik kente mi üzülsek bilemedik. Tarsus’un ardından rotamız Mersin’di. Tarsus’taki keyifli gezimiz bizi o kadar mutlu et mişti ki acaba Mersin’de günümüz na sıl geçecek diye heyecanlanmaya baş lamıştık. Dijital tatilin ilk günü prog ramımıza göre Mersin Limanı’nda, bir gece kulübünde dans ederek bitecekti. Mer sin Limanı’nda deniz ta rafında birbiri peşi sı ra kafeler, restoranlar ÖZGÜR ÖZKÜ yer alıyor. Hepsi birbirinden özenli şekilde dekore edilmiş, her beğeni için ayrı konseptlerde oluşturulmuş. Biz de hoşumuza gidenlerden bir tane sini seçtik. 4 kişilik kokteyle 70 TL he sap ödeyip güneşi burada batırdıktan sonra dans etme planlarını yorgunlu ğun etkisiyle iptal etmeye karar ver dik. Burada dikkatimizi çeken ayrıntı insanların sanki bir davete katılırcası na özenli giyimleriydi. Silifke’deki otelimize geçip akşam yemeğinden sonra ertesi günün plan larını gözden geçirdik. Birkaç ekle meyle ikinci güne hazırdık. Hedef te Kızkalesi sahilinde denize girip gü neşlenmek, Astım Mağarası, Adamka yalar ve Narlıkuyu Mozaik Müzesi’ni gezmek, meşhur tantuninin tadına bakmak için merkeze uğramak vardı. Her şeye para Sabah otelde kahvaltı yaptıktan sonra Kızkalesi’nde denize girmek için yola çıktık. Sahili ve ince kumuyla dikkat çeken Kızkalesi Plajı’nda iki şezlong ve bir şemsiyeye 20 TL verdik. Çok kısa süre kalacağımızı söylesek de indirim alamadık. Sahilde sıralı birçok büfe ve restoran var. Suriyeli çocuklar su, kola, meyve suyu, çilek ve dondurma satmak için sahili boydan boya turluyor. Bazen yanınıza gelip sorarak bazen de dürterek rsrarla bir şeyler satmak istiyorlar. Plajdaki soyunma odaları ve tuvaletler de ücretli. Bazı oteller de kuytu yerlere kabin ve duş koymuş. Kabini kullanmak kişi başı 3 TL, duş ise 2 TL. Kondüsyon şart Sahilde biraz atıştırdıktan sonra Astım Mağarası ve Cennet Cehennem mağaralarına gitmek için yola çıktık. 67 kilometrelik bir yolculuktan sonra gittiğimiz iki mağarada da müze kart geçerli. Astım Mağarası’na giriş oldukça ilginç. Hediyelik eşya ve mağazaların arasından giriliyor. Daracık merdivenlerle aşağıya indikten sonra mağaradaki nemli hava sizi etkilemeye başlıyor. Mağarada dikkatimizi çeken ise Türkiye’de sıkça rastladığımız boş yer bulduğunda kazıyarak aşkını ifade etme şekli. Türkiye’de aşkları ifade etmenin ilginç bir yöntemi burada da karşımıza çıktı. Elin ulaşabildiği bazen de hayretle bakıp bunu buraya nasıl yazmışlar diye düşüründüren yerlere “aşk”larını kazımışlar. İkinci durak Cennet Cehennem Mağarası ise bizi oldukça etkiledi. Mağaranın cennet tarafına zorlu bir yolculuktan sonra varabiliyorsunuz. Ancak cehennem tarafı kolay ve düz bir yolda. Mağaraların adları seçilirken mesaj verilmeye çalışılmış. Cennet Çukuru’ndaki kiliseyi görmeye giderken öncelikle mutlaka dinlenerek inin. Mutlaka su alın ve güneşli bir günü tercih etmeyin. O kadar merdiveni inip çıkmak için biraz gözü kara ve kondüsyonlu olmak gerekiyor. Adamkayalar’a yol yok Yaklaşık 13 kilometrelik yolculuktan sonra Adamkayalar’ın olduğu Erdemli ilçesindeki Şeytan Deresi Vadisi’ne ulaştık. Adamkayalar, sadece tarihi Kilikya Bölgesi’nde değil, dünyada da eşine rastlanmayan arke Koruyacağız derken metal ayakların gazabına uğrayan mozaiklerin üzerinde Grekçe “Ey konuk dost! Bu mucizeli suyu kimin bulduğunu, saklı kaynağını kimin gün ışığına çıkardığını merak ediyorsan, bil ki O, imparatorların dostu ve Kutsal Adalar’ın dürüst yöneticisi Poimenios’tur” yazıyor. Hamamın yalağı (sağda). olojik bir miras. Bizim için bu gezinin en merak ettiğimiz bölümüydü Adamkayalar. Ancak büyük bir hüsrana uğradık. Derin vadinin sırtlarına yapılan oyuklara ulaşmak için ne bir tabela ne de bir yol vardı. Sadece kayaların üzerine işaretlenmiş ok işaretleriyle ulaşma imkânı sağlanmıştı. Yolu sorduğumuz bir çift de çok tatmin edici cevaplar vermeyince onların da Adamkayalar’a ulaşamadıklarını düşündük. Koruyayım derken.. Listemizde yer alan Narlıkuyu Mozaik Müzesi’ni bulmak çok zor olmadı. Müzenin içinde 4. yüzyılda yöre halkına şifa sunması dileğiyle Cennet Obruğu’ndan gelen suyun denize ulaştığı yerde yaptırılan hamamdan kalan taban mozaiği ve yalağı yer alıyor. Mozaikte Zeus’un üç güzel kızı tasvir ediliyor. Müze görevlisinin anlattığına göre mozaiğin üzerinde yıllarca kahvehane varmış. Taban mozaiğinin bir kısmı sökülmüş. Kalanı ise müze binası ile koruma altına alınmış. Ziyaretçilerin gezmesi için yapılan metal yürüyüş yolunun ayaklarının mozaiğin üstünde olduğunu görünce gözlerimize inanamadık. Görevliye durumu sorunca “Yok, yok zararı yok onun” yanıtını aldık. Müzeden çıkıp gezdiğimiz Narlıkuyu sahili balık restoranlarının istilasına uğrasa da yine de güzelliğini ve farklılığını koruyor. Şehrin göbeğinde antik kent Açıkçası bu manzaralar sonrası keyfimiz kaçmıştı. Daha kötüsünü görmeyiz diye düşünüyorduk antik kent Soli Pompeipolis’e gidene kadar. Yıllar önce keşfedilmesine karşın çevresinde birçok yüksek katlı bina yer alıyor. Yerleşim yerlerinin içinden geçip ulaştığımız antik şehir kalıntıları oldukça büyüleyici bir atmosfere sahip. Helenistik ve Roma dönemlerinden birçok medeniyetin izlerini taşıyan 3 bin yıllık antik kent, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne de aday. Antik kent, Mustafa Kemal Atatürk’ün son ziyaret ettiği ören yeri olma özelliğini de taşıyor. Alanda toprak altından çıkarı lan 47 sütun ve adalet tanrıçası Nemesis’in mermer heykeli sergileniyor. Sütunlu Cadde’de bulunan diğer heykeller ise Mersin Müzesi’nde sergileniyor. Nemesis’in orada bırakılması gazabına uğramamak için olsa gerek. Alandaki kazı çalışmaları hâlâ devam ediyor ve bölge tellerle çevrili. Sütunlu yola paralel yaya ve bisiklet yolu ile oturma alanları yapılmış. Biz de güneşin batışını burada ayrı bir keyifle izledik. Sıra tantunide Mersin’de ne yemeli diye sorunca cevap tantunidir. Biz de Facebook’taki Mide Lobisi’nin önerilerinden biri olan Memoş Tantuni’yi seçtik. Ardından künefe yesek mi yemesek mi diye düşünürken uçağımızın kalkış saatine çok az kaldığını fark ettik. Riski göze alıp künefeyi seçtik, ardından da Adana’dan kalkacak uçağımıza yetiştik ama otobanda hız limitini zorlayarak. Cennet Mağarası’ndaki Meryem Ana Kilisesi oldukça etkileyiciydi. Adamkayalar’ı görme hevesimiz yol olmadığı için kursağımızda kaldı. İnat ettik, bir daha Mersin’e gittiğimizde mutlaka ulaşacağız. Türkiye’de aşkları ifade etmenin ilginç yöntemi Astım Mağarası’nda karşımıza çıktı. Elin uzanamayacağı yerleri kazımışlar. BİTTİ Adalet Yürüyüşü ve ‘şeytanlaştırmak’! “Şeytanlaştırmak” (demonizing) siyaset ve iletişim bilimlerinin çok sık kullandığı bir terimdir: Muhalifini, yerleşik inançlar, özellikle de din ve milliyet üzerinden suçlayarak değersizleştirmek, mahkum etmek anlamına gelir. *** Ülkemizde ErdoğanAKP iktidarı, bütün muhaliflerine karşı bir “şeytanlaştırmak” stratejisi uyguluyor: Önce Erdoğan, bazı kişileri, grupları, en ağır sözcüklerle eleştiriyor, ihanetle suçluyor, bildik iletişim bilimi deyimiyle, “şeytanlaştırıyor”: Sonra partililer, medyadaki tetikçiler, sosyal medya trolleri, hep bir ağızdan, koro halinde sık sık bu “şeytanlaştırmayı” tekrarlamaya başlıyor... Böylece toplumun “Beyni yıkanıyor!” HHH İşin ilginç ve korkutucu tarafı bu “şeytanlaştırmanın” hedefinde olan kişi ve gruplar sık sık da değişiyor, yani herkes tehlike altında: Özellikle ErdoğanAKP iktidarına yakın olanlar, onunla ittifak etmiş olanlar, bir iç veya dış siyaset çizgisinin değişmesi sonunda derhal hedefe konuveriyor! Bir zamanlar kendisiyle ortak kabine toplantısı yapılan, birlikte tatile gidilen, “Kanka” denilen, şimdi ise bütün bir Ortadoğu politikasının kendisinin tasfiye edilmesine bağlandığı, Suriye Devlet Başkanı Esad, dış politikadan sadece bir örnek... İç politikada ise bir zamanlar, “Hoca Efendi Hazretleri” denilerek adeta tapınılan, şimdi de “Fethullah Gülen Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması”, FETÖ/PDY lideri denilen Fethullah Gülen bu “şeytanlaştırmanın” en güzel örneği. Elbette Kürtlere yönelik sık sık değişen politikanın cilvesi olarak bir zamanlar “Bebek katili” diye anılırken, sonradan “Türkiye’nin demokratikleşmesine katkıda bulunuyor”, “ülkenin önünü açıyor”, “görevini yaptı” denilen, şimdi de yine “terörist başı” diye eski konumuna yollanan Abdullah Öcalan da hem iç hem de dış politika açısından ilginç bir başka örnek. HHH İktidar bütün medyayı ve daha da önemlisi bütün yargıyı kontrol ettiği için bu “şeytanlaştırma” operasyonları son derece etkili oluyor. Her gün bütün gazetelerde ve televizyonlarda bağırarak tekrarlanan suçlamalar toplumun belleğine kazınıyor: Suçlanan kişi ve gruplar hakkındaki iddiaları, siyasal veya hukuksal olarak eleştirmek, gerçeklere uygun olmayan iddialara, yapılan haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere itiraz etmek, derhal, onlarla birlikte şeytanlaştırılmaya, medyada linç edilmeye... Hatta, “Terör örgütüne üye olmadan yardım etmekle” suçlanarak hapse bile atılmaya yol açıyor! HHH 16 Nisan’da Parlamenter Demokratik Rejimi bitiren darbeden sonra iyice belirginleşen Tek Adam Yönetimi’nin haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerine karşı Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü de bu “şeytanlaştırma” operasyonlarından nasibini alıyor: İlk olarak yürüyüşün bizzat kendisi, PKK ve FETÖ olarak iki ayrı terör örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Gerçeklere çok aykırı olduğu için akla ve mantığa da sığmayan bu iddia pek geçerli olamıyor. Ama özellikle HDP’nin de meşru bir siyasal parti olarak yürüyüşe verdiği destek, derhal PKK ile ilişkilendirilerek, aslında adaletten yana oldukları bilinen bazı kişi ve grupları dahi etkiliyor ve onların tepkisine yol açıyor! Elbette bu tepkiler, iktidar çevreleri, tetikçi medya ve çeşitli kimlikler altında kendilerini gizleyen sosyal medya trolleri tarafından da büyük ölçüde tahrik ve teşvik ediliyor. HHH Arkadaşlar, “şeytanlaştırma” operasyonlarının beyninizi yıkamasına izin vermeyin, bu tuzağa düşmeyin: Bu Adalet Yürüyüşü hiçbir terör örgütünün işine yaramaz, çünkü Hukuk Devleti ve şeffaf, bağımsız bir Adalet Sistemi, bütün terör örgütlerinin en etkili ilacıdır... Ve unutmayın, böyle bir Adalet Sistemi ise ancak, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik yapmış olanlara bile adil davranarak kurulabilir! DİREN ADALET... DİREN DEMOKRASİ! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear