26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 22 Haziran 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN Kılıçdar sertleşiyor haber 11 PROF. EMRE KONGAR UZUN ‘ADALET YÜRÜYÜŞÜ’NDE KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE KONUŞTU: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü’ne katılan gazetemiz yazarı Emre Kongar’a süreci değerlendirdi. Gayet iyiyim Başlangıçta ufak tefek ağrılar vardı. Yürüdükçe geçiyor. Yürüdükçe açılıyorum. İki doktorum var. Cihangir İslam ve Metin Lütfü Baydar. Metin Bey Aydın Milletvekili, Cihangir Bey OHAL mağduru. İkisi de ortopedi uzmanı. Yardımcı oluyorlar. Gayet iyiyim. Yürüyüş kararı önceden düşünülmedi Ben hızlı tepkiler veren bir insan değilim. AKP 15 Temmuz’un üstünü örtmek, 20 Temmuz’da kendilerine yeni bir yol çizmek için çaba göstermeye başladı. Ben bu süreçte Başbakan’a defalarca itirazlarımızı belirttim. Biz haksızlıklar giderilecek diye beklerken her geçen gün bunlar artmaya başladı. Berberoğlu olayı bardağı taşıran son damla oldu. Karardan hemen MYK’yi ikinci kez topladık. Mutlaka tepki vermeliyiz dendi. Yani yürüyüş kararı bıçak kemiğe dayandığı için alındı. Muğla belediye başkanlarıyla toplantıdayken Berberoğlu haberi geldi. Şaşırdık. Biz olaylar düzelecek diye beklerken mahkumiyet haberi geldi. Bıçak kemiğe dayanmıştı: Ben tek başıma “Güven Park’a gideceğim ve elimde Adalet pankartıyla yürüyeceğim” dedim. Bakınız, 20 Temmuz darbesinden sonra Parlamento devre dışı bırakıldı. Muhalif yazarlar hapse atıldı. Biz bunlara karşı çıktık. Örneğin, linç edilen askerlerle ilgili soruşturma açın dedik. Açacağız diye söz verdiler. Ama yapmadılar. Gazeteci rahat yazamıyor, iş dünyası rahat konuşamıyor, sendikalar rahat konuşamıyor. Üniversiteler susturulmuş. Geriye sadece biz kalıyoruz. Üzerimize tarihi bir sorumluluk düşü yor. Bu yürüyüş bu sorumluluk bilinciyle yapılıyor. En büyük itiraz sözde Cumhurbaşkanı’ndan O koltuk boş olduğu için, Cumhurbaşkanı cumhuru temsil etmediği, halkın tümünü temsil etmediği için sözde Cumhurbaşkanı diyorum. En büyük itiraz sözde Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Ben “Ülkede adalet var diyemiyor” deyince dün gece konuşmuş, “Memlekette adalet var” demiş. Kendisi de inanmıyor. Hangi adalet? Bir konunun altını özenle çizmek istiyorum: 15 Temmuz soruşturmasını yapan savcı görevden alındı. Neden görevden alındı? 15 Temmuz’u bütün yönleriyle araştırmak istediği ve bütün ayrıntıları ortaya çıkarmaya çalıştığı için. İki 15 Temmuz var Biri halkın, sokağın 15 Temmuz’u. 249 şehit vererek darbeyi püskürttüğü 15 Temmuz. Öteki de Saray’ın 15 Temmuz’u: 15 Temmuz’u fırsat bilip kendi 20 Temmuz darbesini yaptığı 15 Temmuz. Bu iki 15 Temmuz’un birbirinden ayrılması lazım. Olabildiğince sert bir muhalefet izleyeceğiz. Gerekirse sivil itaatsizlik yapacağız Anayasanın bize verdiği bütün hakları, sivil itaatsizlik denilen yöntemleri kullanacağız. Gerekirse sivil itaatsizlik yapacağız. Meydanları, sokakları kullanacağız. Demokratik yollar tıkandığı için muhalefeti Meclis dışına taşıyacağız. Ama Meclis’i de boş bırakmayacağız, orada da muhalefet yapacağız. 20 arkadaşımız şu anda Meclis’te muhalefet yapıyor. Bütün sokakları, meydanları kullanacağız. Yarının bize neler getireceğini bilmiyoruz. Demokrasinin bütün kanallarının tıkandığını biliyoruz. İnsanların kaygı içinde olduğunu biliyoruz. Toplumun üzerindeki umutsuzluğu kaldırmak zorundayız. Yeni bir mücadele alanı yaratacağız. Bu mücadele alanı, kahvede de olabilir, sokakta da olabilir, meydanlarda da olabilir. Yürüyüş bittikten sonra gerekirse sivil itaatsizlikle devam edeceğiz. Gerekirse diyorum, çünkü sivil itaatsizliği niçin yaptığımızın halkın vicdanında kabul görmesi lazım. Halka anlatmamız lazım. Türkiye’de hükümet yok Türkiye’de yasalara göre kurulmuş bir hükümet var ama bizim anladığımız biçimde bir hükümet yok. Çünkü bu hükümetin iradesi yok. Bir kişinin iradesine bağlı bir hükümet var. O zat bizim yürüyüşten sonra “Doğru, ortada bir adaletsizlik var mı” diyerek bir arayışa girmez. O zatın bunu kabul etmesi için demokrasi kültüründen gelmesi lazım. Bu zat demokrasiyi bilmiyor ve kabul etmiyor. Anayasa değişikliği gayri meşrudur Biz baştan anayasa değişikliğinin meşru olmadığını söyledik. Gayri meşru bir anayasa var karşımızda. YSK içine yerleştirilmiş bir çete tarafından kabul ettirilmiştir. Bu anayasa değişikliği gayri meşrudur. Bu anayasa değişikliği meşru değildir. Buna göre yapılacak uyum yasalarına da karşı çıkacağız. Değişiklikleri kabul etmiyoruz. Bu, bir sivil darbedir 20 Temmuz darbesini kimsenin unutmaması lazım. Her darbe yapan kendi hukukunu yaratır. Bunlar da kendi hukuklarını yaratıyorlar. İstenmeyen kişileri hapse atıyorlar. Üniversite hocalarının görevlerine son veriyorlar. Muhalif yazarlar hapse atılıyor. Diğer darbeler askerler tarafından yapılıyordu. Bu darbe sivil darbedir. Kendi hukukunu dayatıyor, yaratmaya çalışıyor. Mücadele için sokak kaldı AYŞE SAYIN CHP’nin Adalet Yürüyüşü’ne 7. gününde katılan 79 yaşındaki “tiyatronun çınarı” Genco Erkal, “Neden buradasınız” sorusuna veriyor bu yanıtı: Mücadele için bir tek sokak kaldı... CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” bir haftayı bugün itibarıyla geride bıraktı. Yürüyüş korteji Bolu Gerede’ye ulaştı, yaklaşık 140 km geride bırakıldı. CHP yönetimi, artık “rutin parti faaliyetlerini” de yolda sürdürmeye alışmış durumda. Meclis grup toplantısının ardından dün de her çarşamba günü yapılan MYK toplantısı, ilk kez genel merkezin 12. katı yerine, Gerede’ye yaklaşık 30 km mesafedeki, yemyeşil ormanın çevrelediği Kirazyayla mevkiindeki mola yerinde toplandı. Toplantı her zamanki gibi “basına kapalı” olduğunda, “kapalı açık hava toplantısı” konseptiyle gerçekleşti ve parti sözcüsü Bülent Tezcan, “Direniş ve adalet meydanına hoş geldiniz” sözleriyle karşıladı gazetecileri. İhtiyar delikanlılar... Kılıçdaroğlu’na yürüyüş boyunca mağdurlar, sivil toplum örgütleri, partililerin yanı sıra simge isimler eşlik ediyor. Dünkü yürüyüşe katılanlar arasında Soma mağdur ailelerinin yanı sıra tiyatronun “çınarı” Genco Erkal, devrimci mücadelenin önde gelen isimlerinden Sarp Kuray, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, yazarımız Prof. Dr. Emre Kongar vardı. Genco Erkal, heyecanlı, İstanbul’a kadar Kılıçdaroğlu ile birlikte yürümeyi planlıyor: “Heyecanla beklediğim bir eylem bu. Referandum sonuçlarının açıklandığı geceden beri bir şey yapılmalı diye bekliyoruz. Tamam kabul ediyorum yasal yollardan o kararı, o şaibeli sonucu düzeltmek için daha temkinli davranmak gerekiyor, olabilir, ama bir şey yapılması gerekiyor. Şaibeli bir referandum sonucunda Türkiye’nin rejimini değiştirdiler, gizli bir koalisyon kuruldu MHP ile beraber. Meclis çalışmıyor, çalışamıyor, tı Usta tiyatrocu Genco Erkal ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de Adalet Yürüyüşü’ne katıldı kanıyor her şey. Zaten Meclis’e gelmeden pek çok şeyi KHK’lerle hallediyorlar. Bu durumda mücadele için sokak kalıyor, başka bir şey kalmıyor. Burada insanların halkımızın sivil itaatsizlik deyin, demokratik haklarını direnme haklarını kullanması gerekiyor bir şekilde. Burada da bir yol göstericiye ihtiyaç var. Hep onu bekledik. Bu nedenle Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin bu hareketini çok olumlu karşıladım. Nihayet, bugün gelebildik. Çok heyecan verici, moral düzeltici bir hava var.” Tutukluluğun “peşin cezalandırma” için kullanıldığını belirtirken, başta Cumhuriyet ve Sözcü gazetesi çalışanları olmak üzere tutuklu gazeteciler, işlerinden atılan akademisyenler, açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya selamlarını gönderiyor. Eskişehir’in “efsanevi” Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de yürüyüşte... Tepebaşı ve Odunpazarı belediyeleriyle birlikte, yürüyüşün bu bölümünün “lojistik desteğini” sağlıyor. “Tarihi yürüyüş” diye nitelendiriyor partisinin eylemini. cCeehnennenteümlkeeyçei virdiler Kılıçdaroğlu yürüyüşün ilk gününden beri, ne neşesinden, ne dinamizminden bir şey kaybetmemiş. Elinde, uzmanların, “sürekli taşırsa gittikçe ağırlaşır” dediği “adalet pankartı” ile MYK sonrasında yürüyüşe devam ederken sohbet ediyoruz. Yürüyüş güzergâhındaki yemyeşil doğaya işaret ediyor: “Ben kendi kendime soruyorum, her gelene de söylüyorum. Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz, bu kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz. Doğası cennet gibi, ama bu ülkeyi cehenneme çeviriyorlar. ” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine hedef alan açıklamalarını anımsattığımızda da “O da bu ülkede adaletin olmadığını biliyor. Bana bir sürü ağır Genco Erkal ve Yılmaz Büyükerşen, Adalet Yürüyüşü’nü Cumhuriyet’e değerlendirdi. suçlamalar yapıyor. Ama ne yaparsa yapsın, Türkiye’de adaletin olmadığını sadece kendisi değil artık bütün dünya biliyor. Adalet yok bu ülkede, biz de adalet için yürüyoruz. O bir firavun, adalet isteyenlerin tamamı da Musa.” Bayramlaşma molası Kılıçdaroğlu bayram boyunca da yürüyecek. Tek istisnası bayramın ilk günü için biraz daha uzun “bayramlaşma molası” verilecek olması. Yurttaşlara da “Bayramda sevgiyi, hoşgörüyü ihmal etmesinler” mesajı gönderiyor. Tuz yürüyüşü izlenecek CHP yönetimi, hem katılımı artırmak, hem de inancı diri tutmak için planlamalar yapıyor. Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, akşamları tarihi olaylarla ilgili sinevizyon gösterisi planlıyor. Gandi’nin tuz yürüyüşü, ABD’de siyahilerin adalet mücadelesi, Sivas katliamı belgeselleri bu kapsamda gösterilecek. l BOLU Avrupa’yla karmaşa Avrupa, sağlı sollu ve hepimizin kafasını karıştıran mesajlar vermeye devam ediyor. Bir yandan insan haklarını çok önemsiyor, haklı olarak Türkiye’deki gidişata itiraz ediyor, diğer yandan da Türkiye’deki durumu düzeltmek için parmak kaldırmıyor. Ne bir ziyaret, ne bir telefon. Sorduğunda “Top Ankara’da” diyorlar; ama sormazsan da bir hamle yok... Kendi derdine düşmüş, Türkiye’yi istemeyen ama Türkiye’den de vazgeçemeyen bürokratik bir üşengeçlik durumu var. Dün Avrupa Parlamentosu’nun Dışilişkiler Komitesi, ezici çoğunlukla Türkiye’nin üyelik müzakerelerini ‘askıya alma’ kararı aldı. Parlamento, AB’nin önemli organlarından biri ancak “karar merci” değil. Müzakere süreci askıya alınmayacak. Ama bu karar önemli mi, önemsiz mi kestirmek için Avrupa’daki derin stratejik kafa karışıklığına mercek tutmak lazım. Birkaç kaç hafta önce Brüksel’de AB Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’le görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, temaslarından memnun kaldığını biliyoruz. Basında “Avrupa ile yeni sayfa” haberleri çıktı. Erdoğan, insan hakları konusundaki şikâyetleri tepki vermeden dinlemiş, Avrupalılara “Siz bir adım atın, biz iki adım atarız” mesajı vermiş. Ama ilk adım ne ve kim atacak? Doğrusu içeride bizlere verilen mesaj, gidişatta herhangi bir yumuşama ve normalleşme olmayacağı yönünde. “Şu vakte kadar biraz rahatlarsınız” diyebilen yok. Bu adım ne zaman gelecek? Avrupa’da Türkiye’deki tablo konusunda fikir ayrılığı yok. Herkes otoriterleşmeden rahatsız ve bunun AB ile bağdaşamayacağı görüşünde. Ağır basan, “Türkiye ile üyelik müzakereleri dışında imtiyazlı ortaklık benzeri bir ilişki kuralım” görüşü. Ama nasıl? Üyelik müzakereleri ne olacak? Askıya mı alınacak yoksa sessiz sedasız ölüme mi terk edilecek? Netlik yok. Karar vericiler kararsız, plansız. Sadece bürokratik üşengeçlik ve zamana oynama eğilimi var. Kilit oyuncuların tavırları şöyle: Ankara: “Biz tam üyelikten vazgeçebiliriz ama bize vize serbestisi ve gümrük birliği lazım. Avrupa pazarını bize açın.” AB Konseyi: “Türkiye bu haliyle üye olamaz. Ama müzakereleri askıya da almayalım. O zaman biz ekonomik ve güvenlik alanında ortaklık yapalım.” Avrupa Parlamentosu: “Hoop beyler! İnsan haklarında bir düzelme olana kadar biz kolay kolay gümrük birliği gibi konulara izin vermeyiz. Ya bir düzelme olsun ya da müzakereleri askıya alalım.” Bütün bunları alt alta koyduğunuzda sadece sağırlar diyaloğu çıkıyor. Temmuz ayında AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Johannes Hahn gelecek. Ne öldürür ne güldürür misali aynı kararsız ve plansız tavrı devam ettirmesini bekliyorum. Hahn’ın temsil ettiği komisyon “Müzakereleri askıya almayalım” diyor. Ama devam ettirmek de istemiyor. İşte Avrupa Parlamentosu’nun kararı, burada ciddi. Parlamento, insan hakları konusunda Komisyon’dan daha hassas. Bu haftaki ‘askıya alın’ kararından sonra, AB’den Türkiye’ye gelen fonların (IPA fonu) bir bölümünü iptal edecektir. Türkiye 2007’den bu yana “demokrasi, sivil toplum, hukuk devleti ve temel hak ve hürriyetlerin gelişimi” için yaklaşık 1 milyar dolar AB yardımı aldı. Eh, halimize bakılırsa, pek de faydası olmamış bu fonların diyebiliriz. Haliyle kesilip kesilmemesinin çok bir önemi yok. Ama şunun önemi var: Kimsenin geleceğe yönelik doğru dürüst bir planı yok. Ne Türkiye, ne de Avrupa’nın... FATMA ŞIK’TAN ADALET ÇAĞRISI ‘Cümle masumlara özgürlük diliyorum’ Ankara Tren Garı’nda iki yıl önce yaşanan bombalı saldırıda yaşamını yitiren EMEP MYK üyesi Korkmaz Tedik şahsında ölen 101 kişi için bu yıl ikincisi düzenlenen “Geleneksel 101 Korkmaz İnsan, Barış ve Dostluk Futbol Turnuvası” Antalya Konuksever Stadyumu’nda yapıldı. Dereceye giren takımlara kupa ve madalyalarını, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’la birlikte veren gazetemizin tutuklu muhabiri Ahmet Şık’ın annesi Fatma Şık yaptığı konuşmada, özgür basın, özgür insan, özgür ülke vurgusu yaptı. Fatma Şık, “Başlatılan Adalet Yürüyüşü’nün başarılı olması için dileklerimi canı gönülden iletiyorum. Adaletin olmadığı yerde yaşam olmaz, hiçbir şey olmaz. Adalet, adalet, adalet. Adaletin terazisi bozuk, düzelir inşallah. Cümle masumlara özgürlük diliyorum” diyerek, kazanan takıma kupasını verdi. l ANTALYA / DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear