26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 11 Mayıs 2017 10 PYD Türkiye için bir tehlike mi? ABD’nin saçı kavuniçiye boyalı başkanı Donald Trump Suriye’de IŞİD’e karşı savaşta PYD’nin silahlı kolu YPG’ye ağır silahlar verileceğini açıkladı. Tam da ve hem de Tayyip Erdoğan’ın 16 Mayıs’ta ABD’ye gidip Başkan ile görüşeceği günlerin arifesinde. Besbelli ki bu, AKP iktidarı için en hafif deyimle “soğuk bir duş”, daha az hafif bir deyimle “beklenmedik bir darbe” oldu. Nitekim Hükümet cephesinden art arda açıklamalar geldi. Günleri sayılı Başbakan Binali Yıldırım konuştu: “ABD bir tercih yapmalı. PKK’ya doğrudan ve dolaylı yardım anlamına gelecek girişimleri bizim kabul etmemiz mümkün değildir.”  Yetmedi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuştu: “YPG’ye geçen her silah Türkiye için tehdittir.” Bu tepkilere cevap ABD yönetimi adına Savunma Bakanı Jim Mattis’den geldi: “Koalisyon içindeki ortağımız Türkiye’nin güvenlik kaygılarının farkındayız. Türkiye hükümetini ve halkını temin ederiz ki ABD Türkiye’ye yönelebilecek ek güvenlik risklerinin önlenmesi ve NATO müttefikimizin korunması hedefine bağlıdır.” Jim Mattis’in cevabını diplomasi diline aşina olanlar nasıl yorumlar, değerlendirir bilemem. Bana, sünnet çocuğuna “Korkma acımayacak; ucundan azıcık” diyen kirve tesellisi gibi geldi. Ama siz benim dediğime bakmayın, o dil bildiğim bir dil değil. Belki de yanlış anlamışımdır... Zaten seçildiğinde AKP iktidarının umutlar bağlayıp, AKP medyasının bayram ettiği Trump yönetimi ile Erdoğan ve takımı arasında esen soğuk rüzgârlar üstüne yazmak benim işim değil. HHH Ancak PYD’nin ve onun silahlı kolu YPG’nin Türkiye için sahiden bir tehlike oluşturup oluşturmadığını sorgulamaya değer buluyorum. PYD Suriyeli Kürtlerin siyasal örgütü. Bir parti. Kürtçe adı: Partiya Yekîtiya Demokrat. Türkçe karşılığı “Demokratik Birlik Partisi”. 2003 yılında kuruldu. Öcalan’ın belirlediği siyasal çizgiyi benimsiyor. PKK ile yoğun ilişkisi var. YPG ise PYD’nin silahlı kanadı. Kürtçe adı “Yekineyen Parastina Gel”. Türkçesi galiba “Halk Koruma Güçleri” demek. Öcalan çok uzun süredir tam bir yalıtılmışlık konumunda. Arada geçen uzun sürede görüşlerini değiştirdi mi bilemem. Bildiğim, bir Kürt ulusdevlet’i kurmayı reddediyor. Kimilerine ütopik gelse de o ısrarla Kürt siyasal hareketinin etkilediği kesimlerine bir ulusdevlet kurma ülküsünden uzak durulmasını öneriyor. Kürtlerin yaşadığı Türkiye, Irak, Suriye ve İran’dan kopup o topraklar üstünde bir bağımsız devlet kurmayı değil, o ülkelerin ulusal sınırlarının korunarak ama gevşetilerek ekonomik, siyasal ve kültürel ilişkilerin alabildiğine yoğunlaştırılmasını savunuyor. Kimileri için bu ileride kurulacak bir Kürt ulusdevletinin ön adımları, hazırlığı. Ama bu bir niyet okuma. Buna karşılık Türkiye’de HDP’nin, Suriye’de PYD’nin bu siyasal yörüngeyi kesinlikle benimsedikleri defalarca ilan edildi. Selahattin Demirtaş bunun altını her fırsatta çizdi. PYD adına Salih Müslim’in de aynı paralelde açıklamaları var. Her iki siyasal partinin bu çizgiden vazgeçtiklerine ilişkin bir açıklama, hatta bir söylenti duyulmadı. Peki bu durumda Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca uzanan Kürt bölgelerinde PYD’nin ağırlık kazanması, Suriye rejimiyle özerklik temelinde bir uzlaşmaya varması Türkiye için niye tehlike olsun? Tam tersine, kevgire dönmüş sınır boyunun IŞİD ve benzeri terörist dinbaz örgütlerin yol geçen hanına dönüşmesini önlemez mi? Bugün Suriye’de IŞİD’den El Nusra’ya, irili ufaklı terör saçan İslamcı örgütlere karşı en ciddi mücadeleyi Kürtler veriyor, YPG veriyor. Bu gerçeğin tersi kanıtlanmadıkça PYD’yi tehlike ilan etmek İslamcı teröristlere yeşil ışık yakmak değilse nedir? Şanlıurfa’da polisten aile boyu dayak Şanlıurfa’da geçen pazar günü parkta uygulama yapan polisler, köpeğini gezdiren Bülent Doğrudağ’a kimlik sordu. Kimliğinin yanında olmadığını söyleyen Doğrudağ, parka 5 metre mesafedeki evdeki eşi Rabia Doğrudağ’a seslenerek kimliğini istedi. Bir polis memuru “Neden kimlik taşımıyorsun?” diyerek Doğrudağ ile tartışmaya başladı. Tartışma büyüyünce bir polis memuru Doğrudağ’a biber gazı sıktıktan sonra copladı. Kimliğini almaya eve giden Doğrudağ’ın peşinden giden polisler, hasta babası Ahmet, eşi Rabia, ağabeyi Mustafa ve kardeşi Levent Doğrudağ’a da copla vurdu. Olay sırasında temizlik görevlisi Levent Doğrudağ’ın kolu kırıldı, seramik yapay gözü de kayboldu. Doğrudağ kardeşler, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Doğrudağ ailesi, polisler hakkında suç duyurusunda bulunurken konuyla ilgili soruşturma başlatıldı. l ŞANLIURFA/DHA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Demokrasiye dönünUluslararası sendika örgütlerinden AKP hükümetine sert eleştiriler: Uluslararası sendika örgütleri, OHAL süreci ve kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleşti rilen ihraçlar gibi konularda Türkiye’ye sert eleştirilerde bulun du. Uluslararası Sendika lar Konfederasyonu (ITUC) ile Avrupa Sendikalar Kon federasyonu (ETUP), Türk MUSTAFA ÇAKIR İş, Hakİş, DİSK ve KESK ile birlikte yayımladıkları ortak bildirgede, OHAL ve KHK’lerin güvenliği sağlamanın ötesine geçtiğine vurgu yaptı. Sendikaların uluslararası çatı örgütle rinden geniş katılımlı bir heyet 35 Mayıs arasında Ankara’da görüşmelerde bulun du. ITUC Genel Sekreteri Vekili Jaap Wi enen, ETUC ve Belçika Sendikalar Kon federasyonu (FGTB) Genel Başkanı Rudy De Leeuw ile Küresel Sanayi İşçileri Sen dikası (IndustriALL) Genel Sekreter Yar dımcısı Kemal Özkan’ın da aralarında bu lunduğu heyet görüşmelerin sonunda Türkİş, Hakİş, DİSK ve KESK’le birlikte ortak bildirge hazırladı. Bildirgede, şu de ğerlendirmelere yer verildi: l Uluslararası temsilciler Türk hükü metinin, çoğu zaman hukukun üstünlü ğüne uymayan bir şekilde, kanıta ve ka rineye dayanmayan, çoğunluğu kamu gö revlilerine ve aynı zamanda, başta kay yım atananlar olmak üzere, belediye işçi İNSANİ KRİZE DÖNÜŞTÜ OHAL uygulamalarının ve KHK’lerin gerekli güvenlik önlemlerinin ötesine geçtiğine dikkat çeken ETUC Genel Sekreteri Luca Visentini, “On binlerce çalışanın ihraç edilmesinin ailelerinin geçim kaynaklarını yok ettiği için artık insani bir krize dönüştüğünü” söyledi. OHAL uygulamalarının ekonomik yatırımları ve istihdamı olumsuz etkilediğini belirten Visentini, işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş güvencesi ve toplusözleşme gibi taleplerinin konuşulması nı zorlaştırdığını da dile getirdi. ITUC Genel Sekreteri Wienen ise “OHAL’in kaldırılmasını, kitlesel işten çıkartmaların durmasını, haklarında kesinleşmiş ceza bulunmayan işçilerin, sendikacıların, milletvekillerinin, seçilmiş belediye başkanlarının ve gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyoruz. Türkiye halkı ve uluslararası kamuoyu Türkiye’nin her yerinde barış, demokrasi ve insan onuruna yakışır istihdam için üzerine düşen görevi yapmalıdır” dedi. lerine yönelik gerçekleştirilen, işçilerin kitlesel olarak işten çıkartılması dalgası konusunda endişe duyduğunu iletmiştir. l Darbe girişiminin ardından OHAL ve KHK’lerin güvenliği sağlamanın ötesine geçtiğine ve orantısız olduğuna vurgu yapmıştır. Öyle ki, ihraç ve açığa almalar on binlerce işçinin geçim kaynağını yıkmaktadır ve insani bir problem haline gelmektedir; alınan tedbirlerin iş dünyası, yatırım ve işler üzerinde önemli olumsuz etkisi bulunmaktadır; bu sırada işçiler ve sendikalar için elzem olan iş sağlığı ve güvenliği yatırımları, bazı taşeron ve istihdam büroları kanalıyla çalışmanın yaratmış olduğu güvencesizlik veya toplu iş sözleşmelerinin yenilenmesi gibi meseleler bir kenara atılmış bulunmaktadır. l Sürdürülebilir, kapsayıcı, demokratik, laik ve istikrarlı bir toplumun gelişiminin temeli olan sosyal barışın önemi vurgulanmıştır. OHAL’i kaldırın Heyet, Türk yetkililerinden şu taleplerde bulundu: l OHAL uygulamasının kaldırılması için gereken koşullar sağlanmalıdır. l Kanıta/hukukun üstünlüğüne dayanmaksızın yapılmakta olan toplu ihraçlar, açığa almalar, sindirme ve tutuklamalar durdurulmalıdır. l Net bir suçlama olmaksızın, dosyası mahkemede bekletilen tüm gözaltındaki işçiler, kamu görevlileri, gazeteciler, parlamenterler ve seçilmiş belediye baş kanlarının serbest bırakılması çağrısı yapılmalı; gözaltındaki diğer kişilere erişim sağlanabilmelidir. l Suçu kanıtlanana kadar masumiyet ilkesini, cezai sorumluluğun ve cezalandırmanın bireyselliği ilkesini, bağımsız ve şeffaf biçimde adil olarak yargılanma ve temyiz prosedürlerini içeren normal mevzuata, hukukun üstünlüğüne saygıya, demokrasiye ve adalete geri dönülmelidir. l OHAL Tedbirleri Soruşturma Komisyonu oluşturulmalı, bu komisyonun kararları yargıya tabi olmalı ve bağımsız, şeffaf, etkili temyiz ile son çare olarak Avrupa seviyesinde başvuru yolunun açık olması imkânı temin edilmelidir. l İşlerinden ihraç edilen ve açığa alınan kişilerin şikâyetleri ivedilikle giderilmeli ve söz konusu kişiler işlerine iade edilmelidir. İfade, konuşma ve basın özgürlüğü sağlanmalı; demokratik ve bağımsız medya ve dernekler açılmalıdır. l ILO’nun, özellikle de 87 ve 98 Nolu sözleşmelerinde belirtilen temel çalışma standartlarının ihlal edilmesi durdurulmalı, bu standartlara saygı duyulmalı ve bunlar benimsenmelidir. Problemlerin çözümü noktasında taraflar yapıcı bir diyalog oluşturmalıdır. l Heyet, AB, ILO ve Avrupa Konseyi’nden, bu taleplerin uygulanmasını takip etmesini de istedi. l ANKARA Vedat ARIK GÖsaüznalmaktçeçanı’dyvaeesteği Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek için Sanat Meclisi üyeleri dün akşam Beşiktaş Kartal Heykeli’nde toplandı. Sanat Meclisi üyeleri tarafından yapılan açıklamada, “Dostlarımız iş, ekmek ve adalet mücadelesi vermektedirler ve dünyaya haykırmaktadırlar: Ekmek kavgası, insan onurunun diğer adıdır ! İşimizi geri istiyo ruz ! Semih ve Nuriye ile birlikte KHK’lerle gerekçesiz ve haksız bir şekilde işten atılan insanlar bir an evvel işlerine geri alınsın” ifadeleri kullanıldı. l Haber Merkezi Haberleri yokmuş! Yıldırım’ın açlık grevindeki Gülmen ve Özakça’dan ‘haberdar olmadığı’, Kılıçdaroğlu’na verdiği ‘Cezaevinde mi yatıyorlar’ yanıtıyla ortaya çıktı Sağlık durumları kötüye gidiyor WernickeKorsakoff Sendromu belirtileri var Ankara Tabip Odası, direnişçi Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için algılama, duygu durum bozuklukları, zihinsel ve motor faaliyetlerde dikkat çekici bozulma olduğunu belirterek “Belirtiler WernickeKorsakoff Sendromunun öncü belirtileri” açıklaması yaptı. İkili, bilinçlerinin kapanması durumunda müdahale edilmesi için ısrarla izin isteyen doktorlara onay vermemekte kararlı. Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Bulut, direnişçilerin kilo kaybı yaşadıklarını belirterek “İki gündür Nuriye Gülmen’in sağlığı giderek bozuldu. Tansiyon ve nabız düzensizlikleri başlamış, bulaşıcı hastalıklara karşı savunmaları zayıfladı” dedi. Gülmen ve Özakça’nın algılama, duygu durum bozuklukları, zihinsel ve motor faaliyetlerde dikkat çekici bozulma olduğunu bildiren Bulut, “B1 vitamini desteği almalarına karşın bu belirtiler WernickeKorsakoff Sendromunun öncü belirtileri. Bu hastaların yüzde 1015’i yaşamını kaybetmekte ve yüzde 77’si ilerki dönemlerde enfeksiyonlarla kaybedilmektedir. Yüzde 25 kadarı uzun süreli hastane ve özel bakım gerektiren bedensel ve ruhsal sağlık sorunlarından etkilenmektedir” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet CHP’li vekiller açlık grevinde CHP Milletvekilleri Ali Şeker, Orhan Sarıbal, Niyazi Nefi Kara ile Mehmet Tüm, KHK mağduru Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişlerine dikkat çekmek için 24 saat açlık grevine başladı. Gündüz saatinde Yüksel Caddesi’ne ziyarete giden vekiller Ali Şeker ve Orhan Sarıbal dün saat 15.00 da başlayıp Meclis kulisinde devam ettikleri açlık grevlerini yarın sabahtan itibaren yine sürdüreceklerini belirtti. Milletvekilleri Twitter’dan duyurdukları açlık greviyle ilgili “İşini isteyen Nuriye ve Semih’in sesini duyurmak için 15:00’dan itibaren 24saat Yemiyoruzİçmiyoruz” ifadelerini kullandılar. Destek ziyaretleri sürüyor Gülmen ile Özakça’nın inatla devam ettirdiği açlık grevi eylemine CHP milletvekili Fikri Sağlar, ÖDP Eşbaşkanı Alper Taş, Gezi direnişi sırasında polis Ahmet Şahbaz tarafından katledilen Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi ? Sarısülük destek ziyaretinde bulundu. CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da destek mesajı gönderdi. 1996 ve 2000 yıllarında iki kez ölüm orucu yapan Sevgi Saymaz’ın annesi Fikriye ? Saymaz da destek için bir günlük açlık grevine başladı. l ANKARA İKLİM ÖNGEL CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin MYK toplantısında, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü töreninde, KHK mağduru akademisyenler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumunu Başbakan Binali Yıldırım’a ilettiği bilgisini kurmaylarıyla paylaştı. Görüşmede Yıldırım’ın 63 gündür başkentin göbeğinde açlık grevi yapan Gülmen ve Özakça’dan “haberdar olmadığı”, Kılıçdaroğlu’na verdiği “Cezaevinde mi yatıyorlar?” yanıtıyla ortaya çıktı. ‘İlgileneceğiz’ yanıtı Danıştay’ın 149. kuruluş yıl dönümüne katılan Kılıçdaroğlu, Numan Kurtulmuş ve Başbakan Binali Yıldırım’la yaşadığı diyaloğu kurmaylarıyla paylaştı. Kurtulmuş’a KHK ile görevlerinden ihraç edilen Semih Özakça ve Nuriye Gülmen hakkında bilgi verdiğini Kurtulmuş’un ise kendisine ‘’Haberdar değilim’’ demesi üzerine Başbakan Yıldırım’ı gördüğünü ve onun yanına giderek ‘’Bu genç iki insan açlık grevinde. Canlarına bir zarar gelmesinin kimseye faydası yok. İyi bir araştırma yapılmalı, mesleklerine dönmeliler. Sizden ricam bu gençler tekrar araştırılsın’’ dediğini söyledi. Başbakan Yıldırım’ın da ‘’Cezaevinde mi yatıyoryar’’ diye sorması üzerine ‘’Hayır, 63 gündür açlık grevindeler’’ dediğini ve Yıldırım’dan ‘’İlgileneceğiz’’ yanıtı aldığını anlattı. l ANKARA GARDİYANDAN KAZIM KIZIL’A Cumhuriyet’e gönderirsen böyle atarlar içeri! SEYHAN AVŞAR 16Nisan referandum sonuçlarının protesto edildiği İzmir Bornova’daki ey lemlerde haber takibi yaptığı sırada gözaltına alınan ve 22 Nisan’da “Cumhurbaşkanı’na” hakaret iddiasıyla tu tuklanan belgeselci, gazeteci Kazım Kızıl, avukatları aracılığıyla gazetemize mektup gönderdi. Kızıl, Menemen T Tipi Cezaevi’nden gazetemize yazdı ğı mektubunda, “Bu mektubun ne za man elinize geçece ğini öngörememek le birlikte, mektubu yazış tarihim oldukça manidar. 3 Ma Kazım Kızıl yıs bugün. Yani Dün ya Basın Özgürlüğü günü... Gazeteci ve ceza evi kelimelerini aynı cümle içerisinde olduk ça sık kullanıldığı çok az ülkeden birinde ya şamanın doğal bir sonucu bu trajedi. Trajedi yaşayan biziz fakat yaratan asla...” dedi. ‘Şunun tipine bak...’ Gözatına alındığı protesto gösterisi boyunca kurduğu tek cümlenin polis tarafından darp edilerek gözaltına alındığı sırada sarf ettiği “ben basınım” cümlesi olduğunu belirten Kızıl, tutuklandığı ilk andan itibaren cezaevinde psikolojik baskıya uğradığını, gazeteci olduğunu ve Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklandığını öğrenen gardiyanların sorgusuna maruz kaldığını şu sözlerle anlattı: “Freelance (serbest) çalıştığımı, çalışmalarımı birçok ajansa gönderdiğini söyleyince, bir gardiyan alaycı bir tavırla soruyor. ‘Cumhuriyet’e de gönderiyordun değil mi?’ Cumhuriyet’in bir ajans olmadığını, bununla birlikte şimdilik bazı fotoğraf ve videolarımın orada yayımlandığını söylüyorum. Yüzündeki gülümseyişi daha da büyütüyor gardiyan. ‘Eee Cumhuriyet’e işte böyle atarlar içeri seni’ dedi.” Kızıl, cezaevi müdürünün gözleri önünde de kötü muamelenin devam ettiğini aktardığı mektubunda, “Parmak izlerim alındıktan sonra üç gün kalacağım tecrit koğuşuna konuluyorum. Beraber gözaltına alınıp tutuklandığım üç öğrenciyle beraber. Pazartesi günü komşularımızın belirlenmesi için çıkarıldığımız müdürün önünde de devam ediyor kötü muamele. ‘Şunun tipine bak’ denilerek aşağılandım. Odadan Dombra Marşı ile uğurlanıyoruz. Fonda son ses çıkan Recep Tayyip Erdoğan ezgileriyle...” ifadelerini kullanıyor. Neyse ki içerideyim Mektubunda ilk günlerde yaşadığı psikolojik baskıların, kötü muamelelerin azaldığına dikkat çeken Kızıl, “Bunda dışarıda oluşan kamuoyu baskısının ve kendisini ziyaret eden CHP’li milletvekillerinin rolü oldukça fazla. Sizler aracılığıyla, Özgür Özel’e, Atilla Sertel ve Zeynep Altıok’a, bizleri yalnız bırakmayan avukatlarımız ve dostlarımıza şükranlarımızı iletmek istiyorum” ifadelerine yer verdi. Kızıl mektubunun son paragrafında ise, “Ben, şimdi ‘Cumhuriyet’e bu mektubu gönderdim ya, içeri atsalar müstehaktır bana’ diyeceğim ama neyseki zaten içerdeyim. Yaşasın haber alma özgürlüğü” diye yazdı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear