24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 1 Nisan 2017 6 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Karşımızda, geçmişte her fırsatta atanmışları aşağılayan, ama seçilmişlerin katkısıyla elde ettiği gücü, atanmışlar eliyle kullanmaya kalkışan bir iktidar var. Şaşırmalı mıyız? Niye şaşıralım ki. Anayasaya evet dedirtmek amacıyla hazırladıkları broşürde, Meclis tutanaklarında kalması gönüllerine sinmeyen “Cumhurbaşkanının fesih yetkisini” açıkça yazmalarına karşın “Yok” diye direnmelerine tanık olduktan sonra... HHH Eteklerindeki pamuğun yetersizliğinden dolayı, “Hayır” diyeceklerini açıklayanları “terörist, FETÖ’cü, hain, anarşist” gibi sıfatlarla damgalamaya hatta suçlamaya kal Yeni Bir ‘Deneme Yanılma’ Süreci... kışmalarını çaresizliklerine ve alışkanlıklarına verip anlayışla karşılamak olası... Ancak, kendi istekleri doğrultusunda “evet” diyeceklerini açıklayan partililerini ve destekçilerini “enayi” yerine koymaya kalkışmalarını anlamak olası değil! HHH AKP’ye duyulan güvensizliğin nedenlerinden biri de hu kukun ve demokrasinin temel kavramlarının içini boşaltmaktaki, istedikleri gibi yorumlamaktaki ustalıkları... Anayasa değişiklik metninde yazdıkları ve içinde kimi kavramlar da barındıran cümlelerini hukukla, demokrasinin yerleşik uluslararası tanımlarına uygun biçimde yaşama geçireceklerinin garantisi var mı? Var demek için 2002’den bu yana uyguladıkları yaklaşımlar konusunda cahiloğlu cahil olmak gerekiyor. Başka devletlerden başarılı (?) örnekler gösterilerek alınan Başkanlık (?) sistemi de öyle değil mi? Resmi açıklamalara bakılırsa önce adı değiştirilip “Cumhurbaşkanlığı” yapıldı. Nedeni cumhura yağcılık olarak nitelendirilebilir. Ardından da dünyada daha önce uygulanmamış, kendine daha doğrusu Türkiye’ye özgü “başkanlık sistemi” olarak tanımlandı. HHH AKP’nin geleneksel duruma getirdiği “deneme yanılma” yöntemi bu kez tepeye uygulanmak isteniyor. Getirilecek deneme süreci yanılmayla sonuçlanırsa öncekilerdeki gibi bir yasa değişikliği ile düzeltilemeyecek. Yeni bir anayasa önerisi gerekecek. HHH 80 milyonun kaderi atanmışların eline geçecek. Bunun adı da “Halkın kendi kendisini yönetmesi” olacak. Ama halka karşı sorumlu olmayacak! Gel de “HAYIR” deme... İhraç edilen öğretmen İNŞAATTA çalışıyor En büyük özlemi öğrencileri Duygu Kaplan Batman’da Eğitim Sen üyesi 14 alacağız. Nerede olursa olsun ve ne yıllık sınıf öğretmeni yaparlarsa yapsınlar Reşat Akıncı (44) ne aç kalırız ne binlerce meslektaşı de teslim oluruz. gibi Kanun Hükmünde Ekmeğimizi taştan da Kararname (KHK) ile olsa çıkarırız” dedi. ihraç edildi. Akıncı, Dihaber’e konuşan ağabeyinin yanında Akıncı, bazı günlerde inşaatlarda yalıtım işi Reşat Akıncı ihraç edildiği okula, kı ve şoförlük yapıyor. zının ziyaretine gittiği “Bizi ihraç ettiler, fakat yaşam ni belirterek, “Bana, ‘Öğretme devam ediyor” diyen Akıncı, nim ne zaman okula dönecek “Bizi ihraç edenler şunu siniz. Sizi çok özledik’ diyorlar. düşündü; ‘Eğer biz onları İhraç edildiğimden bugüne ka ihraç edersek ve ekmeklerini dar beni zorlayan tek şey öğ kesersek, aç kalırlar ve onları rencilerimden uzak kalmam açlıkla terbiye ederek teslim dır” dedi. l Yurt Haberler Atanamayınca kantinci oldu İzmir’in Torbalı ilçesinde yaşayan, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümü mezunu 36 yaşındaki Duygu Kaplan, 9 kez KPSS’ye girip atanamayınca Cengiz Topel İlkokulu’nda kantin işletmeye başladı. Cengiz Topel İlkokulu’nda kardeşi ve annesiyle birlikte 3 yıldır kantin işleten iki çocuk annesi Duygu Kaplan, “Öğrencilerin psikolojilerini ve isteklerini bildiğim için onlarla çok iyi anlaşıyorum. Belirli periyotlarda gerçekleşen denetimlerde de hep olumlu rapor alıyoruz” dedi. l DHA 150 yıldır hep akılda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, üç gün Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde “Güzel Erdoğan’ın ‘kimin aklına gelirdi’ dediği raylı tüp geçit Marmaray’ın geçmişi 1860’lara dayanıyor Bir Türkiye İçin Tabii ki Evet” programında “Kimin aklına gelirdi, şu denizin altından biz Marmaray’ı yaptık” dediği tüp geçit 150 yıldan beri her iktidarın aklına gelmiş. Tüp Mİlkinyuasre geçit için tam beş kez proje çizilmiş, konsorsiyumlar kurul muş, kredi anlaşmaları bile ya pılmış. 1999 yılında DSPMHP ANAP hükümeti döneminde te mel atma aşamasına kadar ge linmiş. AKP gelince proje epey bir ötelenmiş ve nihayet önce ki yıl gerçekleşmiş, Erdoğan, “Her iktidar bu projeyi gerçek leştirmek istedi ama bize na sip oldu” dese sorun yoktu. An cak, “Kimin aklına gelirdi” de yince Abdülmecit ve Abdülhamit dahil padişahların ve geçmiş hükümetlerin çalışmaları inkâr edildi. Erdoğan’ın “Kimin aklına gelirdi” dediği tüp geçit 150 yıldan beri her iktidarın aklına gelmiş. Cahit Kayra’nın İBB arşivinde 1990’da bulduğu haritaya göre 1860’larda bile tüp geçit projesi yapılmış. Abdülhamit döneminde ikinci proje yapılmış. Özal proje. Ancak proje için ilk ciddi adım DSPMHPANAP iktidarı döneminde atıldı. Ulaştırma Bakanlığı projenin mühendislik ve danışmanlık ihalesini gerçekleştirdi ve Japonya’dan proje için 866 milyon dolar kredi sağlandı. Yapımına ise Erdoğan hükümeti Kayra buldu döneminde üçüncü proje, Sözen döneminde ise dördüncü döneminde başlandı. Asya ile Avrupa yakasını denizin altından birbirine bağlayan, metro ile entegre ulaşım sistemi ilk olarak 1866 yılında gündeme geliyor. Eski Maliye Bakanı Cahit Kayra’nın “Eski İstanbul Haritaları” üzerine çalışmalar yaptığı 1990’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Arşivi’nde 1866 yılına ait 3 metre boyutundaki ilk Saray da Boğaz’ı alttan geçecek “Denizaltı Çelik Tüneli” projesini sundu. 1902’de Amerikalı mühendisler “Tüneli Bahri” (Deniz Tüneli)” iznini aldılar. Salacak Sarayburnu arasında, denizin altına dikilecek 16 sütun üzerinden geçen bir tünel öngörülmüştü. Yine gündemde burnu Üsküdar tüp Padişahlar dönemin geçit projesini buldu. de üç proje hazırlanma 1877 yılında sına rağmen ekonomik İstanbul’a gelen Eu sıkıntılardan dolayı ya gene Henry Gavand pılamayan tüp geçit an adlı mimar, önce tünel projesini hazırlı Cahit Kayra cak 1983 döneminde yeniden ele alındı. Döne yor ve bir İngiliz Şir min Ulaştırma Bakanı keti tarafından finan Mustafa Aysan, 26 Ma se edilen tünel inşaa yıs 1983’te basına yap tını gerçekleştiriyor. tığı açıklamada “Önce 2. Gavand’ın hazırladı Boğaz Köprüsü’nü sonra ğı ikinci önemli pro da finansmanını buldu je ise “İstanbul Metrosu” ile “tüp geçit”tir. Mustafa Aysan ğumuz takdirde tüp geçidi yapacağız” dedi. Aynı proje içinde Yenikapı İs Özal hükümeti dönemin kelesi ile Yedikule Saraybur de ise iş ciddiye bindi ve o dö nu arasında bir liman yapımı nem Bayındırlık ve İskân nın yanında Galata Köprüsü Bakanlığı’na bağlı olan DHLİ, de yer alıyor. Gavand’ın ray İstanbul ulaşım sorunlarının lı sistemi Kadıköy yakasına etüdü için bir ihale açıldı. Bu Boğaz’ın Marmara Denizi’ne ihaleyi iki ABD ve iki Türk fir kavuştuğu noktadan yapılacak masından oluşan bir konsorsi bir tüp geçit ile ulaşılıyor. yum kazandı. Proje üç yıl süre 1891’de Fransız mühendis cek ve 5 milyar 719 milyon li Simon Prealut, II. Abdülhamit’e raya mal olacak, bunun 1 mil Sarayburnu Üsküdar arasın yon 400 bin doları (yaklaşık 1 Abdülmecit II. Abdülhamit milyar TL) ABD tarafından karşılanacaktı. ABD’li Parsons firması başkanlığında yürütülen proje kısa süre sonra öteden beri eksikliği hissedilen İstanbul Ulaşım Master Planı çalışmasına dönüştü. En gerçekçi proje İstanbul Metrosu ve tüp geçit projelerinin fizibilite çalışmaları için ABD’nin Türkiye’ye 400 bin dolar yardım yapmasını öngören anlaşma Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Ekrem Pakdemirli ile ABD Ankara Büyükelçisi Straus Hupe tarafından imzalandı. ABD Parsons firması başkanlığındaki ekip, en gerçekçi projenin Boğaz altından bir raylı tüp geçit yapılmasını, tüp geçidin Yenikapı çıkışının Levent metrosuna bağlanmasını önerdi. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, önce metronun Piyalepaşa ve Dolapdere’den geçilmesini istedi. Bu öneri ekonomik bulunmayınca Dalan, metro projesinden vazgeçti. ODTÜ’den proje Dalan döneminde metro ve tüp geçit projesi askıya alınarak yerine yer üstünden giden tramvay hattı yapıldı. 1989 yerel seçimlerinde göreve gelen SHP’li Başkan Nurettin Sözen, DPT’nin ve DHLİ’nin metro ve raylı tüp geçit projesini yaşama geçirmek için hazırlıklara başladı. Metronun inşaatını başlatan Sözen, raylı tüp geçit için ODTÜ döner sermayesine yeni bir raylı tüp geçit projesi hazırlattı. Metro inşaatı belli bir aşamaya geldikten sonra tüp geçit projesi ihaleye çıkacaktı. Ancak Sözen’in ömrü yetmedi ve 1994 seçimlerinde göreve RP’li Recep Tayyip Erdoğan geldi. Bu dönemde İBB Genel Sekreteri Kahraman Emmioğlu, tüp geçit için Fransız Bouygues firmasıyla prensip anlaşmasına vardıklarını açıkladı ama 1999 yılına kadar bir daha tüp geçitten söze edilmedi. İlk ciddi adımlar 1999’da iktidara gelen DSPMHPANAP iktidarı döneminde tüp geçit için ilk ciddi adımlar atıldı. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz tarafından başlatılan ve Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylanan tüp geçit projesi için mühendislik ve müşavirlik ihalesi yapıldı. Japon Denizaşırı Ülkeler Ekonomik İşbirliği Fonu’ndan (OECF) 360 milyon dolarlık şartlı kredi sağlandı. Adı bile Marmaray İlk kazmanın altı ay sonra vurulacağı açıklandı. Projenin adı bile Marmaray olarak o dönemde açıklanmış, istasyonları YenikapıÜsküdar olarak belirlenmişti. Ancak ani bir erken seçim kararı alınması ve seçimde AKP iktidarının gelmesiyle proje bir süre daha beklemek zorunda kaldı. Sonunda 2004 yılında Marmaray’ın temeli Başbakan Erdoğan tarafından atıldı. Ülke Erdoğan’a teslim (*) “National Geography” belgesellerinde karşımıza sık sık çıkar. Bir yırtıcılar sürüsü, gövdece kendilerinden çok büyük bir başka hayvanı gözlerine kestirmişlerdir. Bir ot obur olan bu iri hayvan tek başına ya da sürüsünün içinde ilerlemekteyken onu gözlerine kestiren yırtıcılar yanından yöresinden ufak ufak saldırıya başlarlar. İri ot obur neler olup bittiğinin farkında değildir henüz. Aptallığından, vurdumduymazlığından, ya da belki korkusundan, bir şey olmuyormuş gibi yoluna devam etmeyi sürdürür. Yırtıcıların saldırısı artar ve sıklaşır. Onlar kurnazdır ve kendi aralarında örgütlüdürler. Çıkarları ortaktır. Koca gövdeden koparılacak et parçalarından her birine bir pay düşecektir çünkü. Çok geçmeden, eğer sürü içindeyse sürüsünden koparılarak, tek başınaysa üstüne gitgide daha çok çullanarak o koca gövdeyi yere sermeyi başarırlar. Gerisi bir yağma ve yırtıcılar için bir şölendir. Ülkemizin bu gün içinde bulunduğu durum bu görüntüyü andırıyor. HHH AKP ileri demokrasi savlarıyla geldi ve ahmak liberallerin, birtakım eski solcu taslaklarının gözlerini boyamayı da başardı. Sonra örnekteki yırtıcılar gibi, kurnaz ve örgütlü, hedeflerine adım adım ilerledi. Bugün geldiğimiz noktada ileri bir demokrasiden değil, olabilecek en kötü, en baskıcı, en ikiyüzlü, en ürkütücü bir yönetim biçiminden söz edebiliriz. Ülke siyasetinde yalan ve demagoji hiçbir zaman bu kadar ikiyüzlü bir kılığa bürünmemişti. Cumhuriyet Türkiye’sinde alışık olunan şey, sağ ve sol arasındaki çatışmalardı ve bunların da yöntemleri, söylemleri belliydi. Bu ise bambaşka bir şey… Karşımızdaki güç gerekli gördüğünde kuzu postuna bürünerek sesinin en alt ve yumuşak tonundan konuşurken, bazen ve giderek çoğu kez yırtıcı dişlerini gösteriyor ve kararlı adımlarla hedefine doğru ilerliyor. Gerçi ilerleyecek pek bir hedef de kalmadı. Çünkü Cumhuriyet Türkiye’si yine örnekteki koca gövdeli, aptal ot obur gibi yerlerde ve gövdesinin etleri parça parça koparılmaktadır. Kalbine ve beynine ulaşılması çok yakındır. HHH Her fırsatta “milletim” deyip duran, Cumhuriyet’e karşı işlediği suçları “milletim böyle istiyor” kılıfı ardında haklı ve yasal göstermeye çalışan bir siyasal iktidar, bu milleti ikiye böldüğünün ve bölünmüş bu iki parça arasında öfke, kin ve nefretin giderek dizginlenemeyecek bir hız ve şiddetle yükseldiğinin farkında değil mi? HHH AKP Türkiye Cumhuriyeti’ni teslim almıştır. Ülkeyi bir iç savaşa doğru sürüklüyor. Bu ABD emperyalizminin de istediği şey midir, bilmiyorum. Fakat her ne olursa olsun, Cumhuriyetin teslim edilecek tek bir kalesi, tek bir kişisi artık kalmamıştır. Ya örnekteki iri gövdeli, aptal ot obur gibi yırtıcılar tarafından parça parça edilerek yok edilmeyi kabul edecek; ya da kalbimiz ve beynimiz de yok edilmeden direnecek, silkinecek; her alanda, her ortamda, her olanağı kullanarak karşı koyacağız. Bunun başka bir yolu ve çaresi yoktur. (*) İçinde bulunduğumuz durumu başka bir yazıyla daha iyi özetleyemeyeceğim için, çok değil 5 yıl önce (30.03.12) bu köşede yayımlanan yazımın (sadece “Ülke AKP’ye Teslim” olan adını değiştirerek) bazı bölümlerini bir kez daha yayımlamak istedim… Önümüzdeki Cumartesi günü, halkoylaması öncesindeki son yazımda ise, “Hayır”ın artık ezberlenmiş olması gereken nedenlerini son bir kez sıralayacağım… A.B. A LEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU Erdoğan’a Yavuz Sultan Selim tepkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Sarıyer’de “hayır” çadırını ziyarette 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesini eleştiren bir vatandaşa, “Bir defa Yavuz Sultan Selim, Osmanlı’nın gelmiş geçmiş en kudretli, en güçlü padişahlarından bir tanesi. Öyle bir insanın oraya adının köprüye adının verilmesi, ‘Alevi vatandaşları üzmüştür’ demen ayrı bir çirkinliktir. Biz şu anda bir yere isim verirken ‘bunu Aleviler seviyor’, ‘Sünniler sevmiyor’ diye değerlendiremeyiz” sözleri tartışma yarattı. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Muhittin Yıldız, “Cumhurbaşkanının ‘Benim milli tarihimin en büyük şahsiyeti’ dediği hükümdar bize göre, insanlık tarihinin görüp göreceği en zalim hükümdarlardan biridir” dedi. l MEHMET MENEKŞE / AMASYA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear