26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 24 Mart 2017 10 145 gündür özgürlüğünden yoksun... BASIN MESLEK ÖRGÜTLERİ Bakanlık kamuoyunu aydınlatmalı Basın örgütlerinin, cezaevindeki gazetecileri “terörist” olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tepkisi sürüyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu: Bir ülkede gazeteciler ve aydınlar ne kadar güvendeyse toplumuda o kadar güvendedir. Cumhurbaşkanın ülkenin geleceğini açık provokasyon, diplomatik gerginlik ve aylardır hapishanelerde kendilerini savunma hakkından mahrum olan gazetecileri hedef almada araması toplumsal istikrarsızlığın en büyüğüdür. Sayın Cumhurbaşkanını ciddiye alamayacak olmaktan biz de üzüntülü ve endişeliyiz. Basın Konseyi: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu Yayıncılar Derneği üyelerine hitap ederken, cezaevlerinde tutuklu bulunan 160 kadar gazeteciyi yok saydı. Erdoğan, ‘Hapisteki gazetecilerin listesini verin diyoruz, katilden çocuk istismarcısına herkes var. 144’ü terör, 4’ü adi suçlardan içeride’ dedi. Eğer tutuklu gazeteciler içinde, yazdıklarından değil, adi suçlardan ötürü tutuklananlar varsa, bunları bilmek herkesin hakkı. Henüz haklarındaki iddianameler bile yazılmamış Cumhuriyet gazetesi yazarı ve Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, karikatürist Musa Kart, Ombudsman Güray Öz, kitap eki editörü Turhan Günay ve diğer onlarca gazeteciyazarın hangi suçları işlediklerini Adalet Bakanlığı açıklayıp, kamuoyunu aydınlatmak zorundadır. Aksi halde Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin inandırıcılığı olamaz. Bu konuda Basın Konseyi olarak biz göreve hazırız. Daha önce de açıkladığımız gibi, tutuklu gazetecilerin hapishane listesini gerekiyorsa kendisine göndermeyi görev sayarız. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Cumhuriyeti korumak görevim’ Kurtcebe’den Erdoğan’a suç duyurusu Çizgiromancı karikatürist Nuri Kurtcebe, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında anayasanın TCK 309/1 maddesi gereğince yargılanması istemiyle Marmaris Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. 16 Mart tarihinde Marmaris Cumhuriyet Savcılığı’na verilen dilekçede özetle “Türkiye 1945’te ABD Başkanı Harry Truman’ın başlattığı ve adına yeşil kuşak denilen siyasal İslam politikalarının tehdidi altındadır. 45’te Atatürk düşünce ve devrimlerine karşı başlatılan bu siyasi ihanet AKP iktidarına kadar bütün hızıyla süre gelmiş, Atatürk devrimlerinin içi hızla boşaltılmış Atatürk’ün yaptığı esas teşkilat kanunları yok edilmiş ve günümüzde ılımlı islam olarak değiştirilmiştir... ABD’nin kurdurttuğu AKP, Atatürk’ün kurduğu ulus devleti din devletine dönüştürmek için ABD’nin yürüttüğü Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında hizmet etmektedir. Mustafa Kemal’in 1923’te kurdurduğu Cumhuriyet’e Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya yönelik başka bir düzen getirmeye çalışanlar ya da teşebbüs edenler ağır müebbet hapis cezası ile cezalandırılır, mevcut yasa bunu söylerken, bir karikatürist olarak 50 yıldan bu yana doğruları yazıp çizmiş vatanına, bayrağına ve Atatürk’e gönülden bağlı olarak birinci vazifem olan Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaetme yolunda anayasal hakkımı kullanarak TCK 309/1’e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunuyorum” ifadelerine yer verildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Çocuk istismarcısı, hırsız, terörist 149 gazeteci’ OYA BAYDAR * “Önüme konulan 149 kişilik listeye bakıyorum. Hapisteki gazetecilerin hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist. 144’ü terör, 4’ü adî suçlardan tutuklu.” Bu sözler, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Şahsın tarzını, üslubunu öğrendik. Alıştık, demiyorum; çünkü ben kendi hesabıma alışmadım ve kimse de alışmamalı, kanıksamamalı, “Ne yapalım, bunun üslubu da böyle işte!” diyerek hafife  almamalı. Almamalı ki bu dili, bu üslubu milletçe aşabilelim. ... Size sesleniyorum Sayın Cumhurbaşkanı “Hapisteki gazetecilerin hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist” dediniz. Bir çoğu daha haklarında iddianame bile hazırlanmadan, hâkim karşısına bile çıkmadan aylardır hapishanelerde tutulan gazetecilerin, medya mensuplarının hepsini tanımam. Ama aralarında onlarca tanıdığım, arkadaşım, yakın dostum var. Hatta yaş ve sağlık nedenleriyle ikamete rapten serbest bırakılmasaydı eşim de onların arasında olacaktı. İstisnasız hepsi; ahlâk, erdem, vicdan ve barışçılık konularında zatıâliniz dahil tümünüze fark atarlar. Soruyorum size ve o listeyi önünüze sürenlere: Benim Turhan Günay arkadaşım mı, Akın Atalay dostum mu, Güray Öz yoldaşım mı, Murat Sabuncu, Ahmet Şık kardeşlerim mi, aylardır içerde yatan diğer Cumhuriyet’çiler mi, FETÖ’cü diye içeri tıktığınız gazeteci Murat Aksoy mu, hiçbir düşünselsiyasî bağlantım olmayan Nazlı Ilıcak mı, yıllardır tanıdığım Şahin Alpay mı, ideolojik hasmı bîaman’ım Ali Bulaç mı, (hepsini saysam uzayacak, adını anmadıklarım, hatırlayamadıklarım beni affetsin) bu insanlar mı çocuk istismarcısı, hırsız, terörist? ... “Yalanın en büyük panzehiri gerçeklerdir” diyen sizin, hem de Cumhurbaşkanı sıfatınızla, aralarından bazılarını tanıdığınızı tahmin ettiğim gazeteciler için, hepsi de diyerek bu sözleri söyleyebilmeniz ancak birilerinin iğvasına kapılmış olmanızla mümkün diye düşünmek istiyorum. Önünüze, size yaranmayı amaçlayan veya daha kötü amaçlar güden düzmece raporlar gelmişse bile, en azından insanî ve vicdanî dürtünüzle, nasıl olur da elinizin tersiyle itip, sizi de kendi pisliklerine sürüklemeye çalışanlara siyasî ahlâk ya da sadece ahlâk tokadını indirmezsiniz! Hele de bu insanların içerde tutsak olduklarını, cevap hakkını bile kullanamayacaklarını dü şünürseniz… ... Ve eyy bilumum medya mensupları, med ya örgütleri, her kesimden demokratlar! Yandaş, kandaş, muhalif, şuncu buncu, kendinizi nasıl tanımlıyorsanız, hâlâ susacak mısınız? Korkunun ecele mâni olmadığının farkında değil misiniz? Sustukça, yuttukça, önemsemeyip kulak ardı ettikçe onurunuzu beş paralık edecek hakaretler hepinize/hepimize yönelecek. Türkiye insanının, Türkiye yargısının, Türkiye entelijansiyasının bu türden saldırıları içine sindirecek, tepkisiz kalacak kadar korkak, sinik, vicdansız, kötücül olabileceğine inanmak istemiyorum. Yanılıyor muyum yoksa... * Gazeteci yazar Oya Baydar’ın T24 internet sitesinde yayımlanan yazısından bazı bölümler. nasıSl buçililyaomrasluanrıusziz?TGEHEATPERZUKDEDTİETOUDFEİĞKCANALİLMULNAİE’NYRAİOR Gazetemizin tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerinin eşleri, haklarında iddianame bile hazırlanmayan gazetecileri suçlu ilan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdi Bu söylem, yargıçları ve savcıları etkilemiyor mu? Adalet Dinamit: Sa yın Cumhurbaşkanı Anadolu Yayıncılar Derneği üyeleriyle gerçekleştirdiği buluşmada, medyanın Dünya’da Dördüncü Güç olarak anıldığına dikkat çekmiş. Biz de kendisine hatırlatmak isteriz; bu paye, her türlü fikir ve düşüncenin topluma ulaşmasının sağlanması, en aykırı söz ve ifadelerin bile korumadan yararlanması, bunun toplumsal gelişme ve ilerleme için olmazsa olmaz bir gereklilik kabul edilmesi, söz ve ifade özgürlüğünün gerçekleşebilmesinin temel aracı olan medya özgürlüğünün sağlanmasının önem ve anlamı olduğu için verilir. Siyasal iktidar karşısında medyanın bağımsız olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle medyaya yasama, yü rütme, yargı gibi kamusal çıkarı gözeten bir bekçi olarak Dördüncü Güç payesi verilir. Elbette demokrasinin olmazsa olmazlarındandır medya özgürlüğü, tıpkı yargı bağımsızlığı gibi. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı aynı konuşmasında Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bizim gazetecimizi serbest bırakın istemine, Türkiye’de yargı bağımsızdır, yargı buna karar verir demiş. Çok güzel... Şimdi biz Cumhuriyet Gazetesi mensubu 11 kişi için kendisine soruyoruz; Siz devletin en tepesindeki makamda oturan biri olarak nasıl “hapisteki gazetecilerin hepsi hırsız, çocuk istismarcısı, terörist” dersiniz? Haklarında Ağustos ayından beri soruşturma yürütüldüğü ve 5 aydır tutuk lu olmalarına rağmen hâlâ iddianameleri bile yazılmadı. Neyle suçlandıklarını bile bilmedikleri halde siz, bu ülkenin en güçlü kişisi olarak onlara nasıl hırsız, çocuk istismarcısı, terörist dersiniz? Masumiyet karinesi yok mu? Bu söylem yargıçları, savcıları etkilemiyor mu? Hani siz yargıya müdahale edemezdiniz? Henüz yargılanmadılar. Kendileri bile bilmezken, siz nasıl biliyorsunuz? Evet, siz çok güçlüsünüz, bizim elimizde ordu, emniyet teşkilatı, yargı yok. Ama biz de güçlüyüz. Çünkü biz haklıyız. Biz gücümüzü sadece ve sadece haklılığımızdan alıyoruz. Halkın bilgi edinme hakkını yerine getirdikleri için 11 Cumhuriyet Gazetesi mensubu 5 aydır iddianamesiz ve neyle suçlandıklarını bilmeden tutuklu. Bu mudur yargı bağımsızlığı? Lütfen cevap verin... Yanıt vermeyi zul sayarım Hakaret ve iftira suçu işlendi EYLEM SABUNCU: Bu asılsız if tiralara yanıt dahi vermeyi zul sayarım. Ancak ilk duyduğumda aklıma gelen şu oldu: İzmir’in dağlarında çiçekler açar Altın güneş orda sırmalar saçar Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa Adın yazılacak mücevher taşa Sevinç Kart: Tek işi gerçek ve ob jektif gazetecilik olan, sadece Türkiye’nin değil dünyanın tanıdığı insanlar için hiçbir akla ve vicdana sığmayacak bu korkunç sözleri sarfeden Cumhurbaşkanı açıkça hakaret ve iftira suçlarını işlemiştir. Yargılamasını tarihe bırakıyorum. Ve biliyorum ki tarih affetmez. Bu ayıptan kurtulalım Tutuklu gazetecilerin yakınları, Erdoğan’ın sözlerine tepki gösteriyor. Hapisteki gazeteciler Ömer Çelik, Tunca Öğreten, Murat Aksoy ve İnan Kızılkaya’nın yakınları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine tepki gösterdi. Yazılarını aldılar DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik’in eşi Tülay Çelik: Türkiye’de hiçbir hırsızın, istismarcının evine terörle mücadele polisleri ile girilmedi. Bizim evimiz basıldığında eşimi alan polisler, ‘Hadi şimdi de haber yapsana’ diyerek Ömer’in annesine ‘Sen ne biçim annesin. Oğlunu neden gazeteci yaptın’ dediler. Gazetecilerin birinin canına kastedeni gören varsa bize de anlatsınlar. Bizim evimizden kalem, kitap ve yazıları götürdüler. Patlayıcı bir madde ele geçirmişler mi göstersinler. Artık somut delilleri ortaya koysunlar ve tutuklu gazetecilerin ididanamelerini bir an önce hazırlasınlar. Şaşırmıyorum Serbest bırakın Nazire Gürsel: Ülkemiz neredeyse her gün dünya gündeminde olumsuz bir haberle yer alıyor. Hem de çok uzun zamandır. Gerçek vatanseverler için hakikaten tahammülü zor bir durum. Hal böyleyken Cumhurbaşkanı’nın hapisteki gazetecilerle ilgili sözlerine değinmek dahi istemiyorum. Ancak şuna değinebilirim ki en yetkili ağızlar bana şu soruyu soruyor; Kadri Gürsel gibi tüm dünyanın fikirlerini merakla takip ettiği bir aydın, nasıl olur da içerde olur? Bir de tabii şu var; Bu sözler o zaman iddianame neden yazılamıyor sorusunu da çok güçlü bir şekilde gündeme getiriyor. Madem bu kadar eminler, delil bulmak zor olmasa gerek değil mi? Yoksa değiller mi? O zaman da hemen serbest bıraksınlar. Hukuki değil siyasi Gülsün Sop: Cumhuriyet tutukluları, asla terörist değil. Onlar, özgür düşünceli tarafsız gazeteciler ve basın özgürlüğü için mücadele eden hukukçular. Sonuna kadar hak ettikleri özgürlüklerine kavuşmak için haklarında yürütülen soruşturmanın sonucunu sabırla beklerken, bir de hiçbir dayanak olmaksızın terörist olarak yaftalandılar. Bu söylem soruşturmanın hukuki değil, siyasi olduğunun en büyük kanıtı. Aynı zamanda, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığının ne denli büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. Bakanlık bizi aydınlatmak zorunda Sinem Kara: Eşim Ha kan Kara 36 yıllık saygın bir gazetecidir. Mesleki ve insani açıdan onuru için yaşar. 4.5 aydır hakkında bir iddianame olmadan, ne ile suçlandığını bilmeden haksız ve hukuksuzca diğer 10 arkadaşı ile birlikte Silivri Cezaevi’nde. Sayın Cumhurbaşkanı’nın cezaevlerinde bulunan 149 kişilik gazeteci listesine bakıp, hepsinin ya hırsız ya terörist ya da çocuk istismarcısı olduğunu söylemesi son derece talihsiz aynı zamanda yakışıksız bir açıklama olmuştur. Bağımsız yargıdan ve demokrasiden sıkça bahseden Sayın Cumhur başkanı bu açıklamasıyla; delil bulunamadığından ötürü bir türlü yazılamayan bir iddianameyi tutuklu olarak bekleyen kişilerin masumiyet karinelerini de göz ardı ederek onları zan altında bırakmıştır. Adalet Bakanlığı, eşim Hakan Kara başta olmak üzere diğer tutuklu Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticilerinin ne ile suçlandığını bir an önce açıklamak ve bizleri aydınlatmak zorundadır. Aksi halde, Sayın Cumhurbaşkanı’nın şu an cezaevinde bulunan tüm gazetecileri içeren açıklamasının bir inandırıcılığının olması mümkün değildir.  Cumhurbaşkanı sözlerini düzeltmeli Semra Çelik: Eşim Önder Çelik’in de dahil olduğu tutuklu gazeteciler için böyle temelsiz bir suçlamayı Türkiye ve dünya kamuoyuna açıkça ilan eden bir cumhurbaşkanımız olduğu için utanç duyuyor ve onu şiddetle kınıyorum. Bu tu tumunun Türkiye’yi daha da sert bir kamplaşmanın içine taşıdığını farketmesi gerekir. Eşim ve hapisteki meslektaşları için kullandığı bu sözleri hemen düzeltmesini ve bizden ve çocuklarımızdan gecikmeden özür dilemesini bekliyorum. O listeyi hazırlayanlar büyük suç işledi Çağlayan Öz: Demek ki bizim bilmediğimiz gizli bir liste dolaşıyor ellerde. Cumhuriyet gazetecilerinin isimlerin karşılarına, daha iddianame yazılmadan, yargılama olmadan ‘terörist’ yazılmış bile... Ben asıl bu listeyi hazırlayarak Cumhurbaşkanının doğru olmayan bir açıklama yapmasına sebep olanların büyük bir suç işlediklerini düşünüyorum. Bunların kimliğinin derhal tespit edilerek haklarında dava açılması gerekir. Çünkü bir ülkeye karşı işlenebilecek en büyük suç, o ülkede hukuku iftira ile katletmektir. İftira ve yalan hukukun yerine geçerse 80 milyonluk Türkiye’ de hepimiz kayboluruz. Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak: Ülkemizin itibarını yerle bir eden bu ‘terörist gazeteci’ listesinde 40 yıllık gazeteci Güray Öz isminin karşısına ne yazıldığını görmek istiyorum. Eski Diken editörü Tunca Öğreten’in eşi Minez Öğreten: Ben Erdoğan’ın açıklamasından memnuniyet duydum çünkü 144 iddianame okumuş onu anlıyorum. Bizde iddinameyi okuduğuna göre hazırlandığını anlıyoruz ve artık mahkeme gününü bekliyoruz. Biz de Tunca’nın orada terör faaliyetlerini öğreneceğiz. Aslında ben cumhurbaşkanının açıklamasına şaşırana şaşırıyorum. Artık en kısa sürede mahkemeye çıkarlar da suçlamaları görürüz. Tunca’nın en büyük terör suçu demokrat olmak ve haber yapmak. Pes artık diyorum Gazeteci Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy: Ne duysak şaşırmıyoruz kim bilir daha neler duyacağız. En aklı selim insan olması gereken kişinin de böyle sözler sarf etmesine pes artık diyorum. Murat 17/25 Aralık dosyasının kapatılmaması, o dönemin bakanlarının yargılanması, gerektiğini üzerine bir dünya yazı yazdı. Çocuk istismarları konusunda yazılar yazıldı ve biz kendi evladımız gibi göz yaşı döktük. Şimdi tecavüz, hırsızlık, istismar, terör örgütü diye suçlanıyoruz. Bu sözlerini iyi dilek olarak algılıyorum, sağolsun varolsun. Kupürler delil Kapatılan Özgür Gündem’in yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya’nın kardeşi Hasan Kızılkaya: Devletin en tepesindeki kişinin savcı gibi iddianamede olmayan şeyleri söylemesini artık insan hazmedemiyor ama alışılır hale geldi. Nasıl düzeleceğine dair bir öngörümüz yok. İnan’ın mahkeme salonlarında söylediği bir cümleye söylemek istiyorum: Bizi yargılayacak yerler mahkeme salonları değildir ancak okullarımız ve gazetecilik örgütleri eleştirebilir. İddianamede gazete küpürlerinden başka bir şey yok. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear