24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 21 Mart 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Ülkeyi susturdular haber 11 AKP döneminde yandaş sendikalar büyürken, diğerlerinin üye sayısı azaldı, yandaş vakıf ve derneklere tahsislerin önü açıldı, CHP yurtları TÜRGEV’e tahsis edildi CHP’nin İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri’nden sorum lu Genel başkan yardımcısı Çetin Osman Budak, AKP’nin sivil topluma müdahalelerini örneklerle anlatan bir çalışma hazırladı. Budak, “AKP’nin Sivil Toplu ma Müdahaleleri, Suskun Tür kiye” başlık lı çalışmasında AKP’nin sivil top luma müdahale si örneklerle göz ler önüne serildi. İKLİM ÖNGEL Dikkat çekenler şöyle: Torba Yasa’yla kamulaştırma: Sivil toplum ku ruluşu olarak yola çıkan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DE İK), bir torba kanun ile Ekono mi Bakanlığı’na bağlandı. Ku rul, bakanlığın idari ve ma li denetiminin altına girdi. Kanun’da bir hüküm olmama sına karşın yönetmelik hükmü kapsamında DEİK Yönetim Ku rulu Başkanı, Ekonomi Bakanı tarafından atanıyor. Odalara müdahalede tam yetki: 2013’teki Bakanlar Kuru lu kararıyla Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Mühendisleri Odası’nın idari ve mali denetimi konusunda yetkilendirildi. Bir gün sonra yayımlanan kararla birçok oda idari ve mali deneti mine açıldı. 1 yıl sonraki kurul kararıyla da Bilgisayar Mühen disleri Odası, Fizik Mühendis leri Odası, Kimya Mühendisle ri Odası ve Tekstil Mühendisle ri Odası, Bilim Sanayi ve Tekno loji Bakanlığı’na, Gemi Makina ları İşletme Mühendisleri Odası, Gemi Mühendisleri Odası Ulaş tırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na, Maden Mühendis leri Odası, Metalurji Mühendis leri Odası, Petrol Mühendisleri Odası, Enerji ve Tabii Kaynak lar Bakanlığı’na, Meteoroloji Mühendisleri Odası, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na, Gıda Mü hendisleri Odası ile Ziraat Mü hendisleri Odası Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağ landı. Bu çerçevede, bazı odala ra müfettiş görevlendirmeleri yapıldığı, bazı odalardan belge istendiği biliniyor. İktidar gücü ile büyüyen sendikalar: AKP’nin işbaşı na geldiği dönemde, KamuSen 385 bin 425 ile en fazla üye ye sahip sendika olurken, ik tidara yakın MemurSen 98 bin 146 ile sendikalı memur lar arasında yüzde 12.4’lük pa ya sahip durumdaydı. Ocak 2017 itibarıyla MemurSen, sendikalı memurların yüzde 54.4’ünün örgütlü olduğu sen dika haline geldi. Tüm memur lar içinde ise yüzde 38.9’luk orana ulaştı. MemurSen’in üye sayısı 15 yılda yaklaşık 10 kat artarken, her iki sendi kalı memurdan biri, Memur Sen üyesi durumuna geldi. KESK’in ise üye sayısı azal dı. 2013’te Türkİş 725 bin 912 ile en fazla üyeye sahip sendi ka olurken, Hakİş’in üye sayısı 176 bin 696 idi. Hakİş 2013’te toplam sendikalı işçilerin yüz de 17.1’inin tercihi olurken, bu oran Ocak 2017’de yüzde 31.6’ya çıktı. 2003’te sendika lı işçiler içinde yüzde 9.99 payı olan DİSK, Ocak 2017’de yüzde 9.53’e geriledi. Söz hakkına müdahale: Hü kümetin meslek örgütleri ne yönelik müdahalesinin so mut örneklerinden biri de Yar gıtay Yasası’nda yapılan dü zenleme. Danıştay’ın 146’ncı kuruluş yıldönümü için ya pılan törende, Türkiye Baro lar Birliği Başkanı Prof. Dr. Me tin Feyzioğlu’nun konuşması na; dönemin Başbakan’ı Erdo ğan müdahalede bulundu ve bir daha Barolar Birliği’ne söz veril memesini istedi. Bunun üzerine adli yılın açılışıyla ilgili Yargı tay Kanunu’nun, “Her adli yıl Ankara’da törenle açılır. Yar gıtay Birinci Başkanı bir ko nuşma yapar. Açılış konuşma sının metni ve tören gündemi üzerinde daha önceden Baş kanlar Kurulu’nun düşüncesi alınır” maddesi, torba kanunla çıkarıldı. l ANKARA ÇYDD’YE VERGİ BORCU TÜRGEV’E PEŞKEŞ Vakıflara vergi cezası ve bedelsiz tahsisler: AKP, görüşüne yakın vakıf, dernek ve birliklere kamunun olanaklarını tahsis ederken, yoksul çocukların nitelikli eğitim alması için uğraş veren vakıf ve dernekleri cezalandırma yoluna gitti. ÇYDD’ye 4 milyon TL düzeyinde vergi borcu çıkarıldı. Dernek, konuyu yargıya götürdü ve birçok dosyada haklılığını kanıtladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi; Türkiye Kas Hastalıkları Derneği’nin, dernek binası olarak kullandıkları Yeşilköy’deki taşınmazı tahliye etme lerini istedi, gelen tepkiler üzerine karar durduruldu. CHP’li belediyeler tarafından yapılan öğrenci yurtları; yönetim değişikliğinin ardından TÜRGEV’e tahsis edildi. Antalya Büşükşehir Belediyesi’nin tahsisi bunun en somut örneği. 2017’de Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirleyeceği vakıflara, kamu taşınmazlarının bedelsiz şekilde 49 yıllığına tahsisinin önü açıldı. Bu düzenlemeden öncelikle ENSAR ve TÜRGEV gibi iktidara yakın vakıfların yararlanacağı da açık. ‘İslamcı’lar 4 öğrenciyi yaraladı Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu’nda yine gergin dakikalar yaşandı. “Pankart asmak” gerekçesiyle daha önce birçok gözaltının yaşandığı kampusta, İslamcı bir grup “Öcalan’a idam, birlikte büyük Türkiye” yazılı pankart asıp, güvenlik ekiplerinin çektiği setin arkasında bekledi. Güvenlik ekipleri, öğrencilerin “Grubun elinde sopa, satır var” tepkilerine karşılık vermezken; İslamcı grup, “Kanımız aksa da zafer İslamın”, “Bozkurtların yuvası, terörcü ovası”, “Apo’nun p.çleri yıldıramaz bizleri” sloganlarıyla birlikte tekbir getirerek pankartın kaldırılmasını isteyen öğrencilere satır ve sopalarla sal dırdı. Tekbir ve bozkurt işareti yaparak saldıran grup, 4 öğrenciyi yaraladı. Olay bitimine yakın okula giren polis, İletişim Fakültesi önüne set çekerek öğrencilerin dışarı çıkmasını biber gazı sıkarak engellerken; müdahale edilmeyen İslamcı grup tekbir getirerek kampus içinde dolaştı. Yaralanan öğ renciler için çağırılan ambulans, TOMA’ların kapı girişini engellemesiyle okul içine giremedi. Fakülte binasının yerlerinde kalan kan izleri ise dikkat çekti. “Yaralıları çıkarmak için” giren 50’ye yakın polis ekibi, fakülte kantinine girerek kesici ve delici alet aradı. l ANKARA / Cumhuriyet Hocalarını uğurlayanÜANNİVAEDROSLİTUESİ öğrencilere soruşturma Afiş açtıkları gerekçesiyle 6 öğrenciden savunma istendi KEMAL GÖKTAŞ Şubat’ta buluştular. Edebiyat kültelerinin önünde açıklama Fakültesi’ne gitti. Fakültesi ve İletişim Bilimle lar yaptı. ‘Mutlaka geri döne Bu eylemden sonra İletişim Anadolu Üniversitesinden KHK ile ihraç edi ri Fakültesi’nde pankart asa ceklerini’ ve ‘kaldıkları yer Bilimleri Fakültesi Eğitim Blo rak hocalarının ihraç edilme den devam edeceklerini’ belir ku 2. katından afiş açtıkları len akademisyenlerin yürüyü sine tepki gösteren öğrenciler ten akademisyenlere öğrenciler gerekçesiyle 6 öğrenci hakkın şü esnasında binadan afiş açıp ise özel güvenliğin sert müda de destek oldu. Kısa süre son da soruşturma açıldı. Rektör onlara destek olan 6 öğrenciye halesiyle karşılaştı. ra kampusa TOMA’lı çevik kuv lük Hukuk Müşavirliği’nden soruşturma açıldı. Çıkarılan son kanun hük Kampusa TOMA vet polisleri geldi. Akademis öğrencilere gönderilen yazıda yenler öğrencilere, “Gözaltına Yükseköğretim Kurumları Öğ münde kararname (KHK) ile Buluşmada sloganlara izin alınmanızı istemiyoruz. Bura renci Disiplin Yönetmeliği’nce Anadolu Üniversitesi’nden vermeyen özel güvenlik görev da dağılın. Biz akademisyenler açılan soruşturma kapsamın 28 akademisyen ihraç edil lileri ve polis, akademisyen ve olarak fakülteleri ziyaret ede da belirtilen süre içinde sa mişti. İhraç edilen akademis öğrencilere müdahalede bulun riz” dedi. Bunun üzerine öğ vunma yapmaları gerektiği, yenler, okulun Yunus Emre du. Ancak özel güvenlik bari renciler dağıldı, akademisyen aksi takdirde savunma hak Kampusu’nda odalarına ve öğ katını aşan akademisyenler ih ler de TOMA’nın önünde selfie kından vazgeçmiş sayılacakla rencilerine veda etmek için 15 raç edilen meslektaşlarının fa çektirdikten sonra Edebiyat rı belirtildi. l ANKARA Bilici’ye ağaç kıyımını sordular İTÜ’de soruşturmaya tepki İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) akademideki ihraçlara karşı eylem yaptıkları için haklarında soruşturma açılan 24 öğrenci için dün savunma günüydü. İTÜ öğrencileri aynı gün soruşturmaya tepki göstererek basın açıklaması yaptı. Açıklamaya CHP milletvekili Ali Şeker, İTÜ Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Bilge Özener, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası temsilcisi Arzu Acar ve Halkların Demokratik Partisi Merkez Yürütme Kurulu üyesi Beyza Üstün de destek verdi. Öğrenciler adına yapılan açıklamada yaptıkları eylemin meşru olduğu belirtilerek soruşturmalara tepki gösterildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasının biçimi ve içeriği göz önüne alındığında, açılan disiplin soruşturmalarının hiçbir hukuki zemininin ve meşruluğunun olmadığı açıktır. Basın açıklamasına katılan öğrencile rin bu şekilde cezalandırılmak istenmesi, toplumun bilim yuvası olması gereken üniversitelerdeki fikir hürriyetine ciddi bir saldırıdır. Açılan soruşturmalar, İTÜ Rektörlüğü’nün içinde olduğumuz referandum sürecinde kendisine iktidarın taşeron luğu görevini biçmesidir. Bu soruşturmalar ile rektörlük okulda ‘hayır’ın sesini yükselten öğrencileri ceza ile korkutmaya çalışıp dizginleri eline almak istemektedir. Ancak üniversitemizin cevabı bellidir: Hayırdır.” l İSTANBUL/Cumhuriyet MAHMUT ORAL İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 15 Mart’ta Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltı alındı. 6 gündür Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde tutulan Bilici, önceki gün avukatları ile görüştürüldü. Bilici ile görüşen avukatlardan Serdar Çelebi, bugün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilmesini beklediklerini söyledi. Avukat Çelebi, Bilici’ye sorgusu sırasında İHD’nin çalışmaları, kurumsal yapısı, çözüm süreci ve Diyarbakır’ın Hevsel Bahçeleri’nde üç yıl önce gündeme gelen ağaç kıyımı ile ilgili sorular sorulduğunu bildirdi. Çelebi, Bilici’ye, İHD’deki bazı toplantılardaki ortam dinlemeleri ve bazı telefon dinlemeleri kayıtlarına ilişkin sorular da sorulduğunu ancak müvekkilinin bu konularda yanıt vermeyip, savcılık aşamasında ifade vermeyi uygun bulduğunu söyledi. l DİYARBAKIR Demokrasi sonrası mahşerin üç atlısı İçine Latin Amerika’yı, Akdeniz Havzası’nın Afrika kıyılarını da alan geniş anlamda Batı dünyasında, demokrasinin günümüzde karşı karşıya olduğu yakın ve büyük tehlikeyi ifade etmek için kullanılan bir üçleme var: Trump, Putin, Erdoğan. Bir bakıma demokrasi sonrası kıyametin alameti, mahşerin üç atlısı olarak neredeyse her gün gazetelerde, seçim kampanyalarında bu üç isim birlikte anılıyor. İlginçtir, aslında mahşerin dördüncü atlısı olması gereken Çin devlet başkanı ve Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Xi Jinping’in adı bu çerçevede hiç anılmıyor. Buna karşılık, mahşerin üç atlısı ustanın yanına biraz çırak konumunda ilave edilen Narendra Modi, Victor Orban, Jaroslaw Kaczynski gibi isimlerle demokrasi sonrası kıyametin belirtilerinin giderek arttığı ifade ediliyor. Bu tür benzetmeler elbette temsil ettikleri düşünülen gerçekleri basitleştirir, kısmen çarpıtır, birbirlerinden farklı birçok özelliği dikkate almaz. Trump ile Erdoğan’ı aynı düzlemde ele almak biraz fazla zorlama değil midir? Putin ile Erdoğan arasında da sosyal köken, tarih ve formasyon açısından çok büyük farklar var. Ayrıca taban tabana zıt iki karakteri temsil ediyorlar. Buna karşılık siyaseti ve iktidarı tasarlama biçimleri, güçlü bir aşağılanma hissinin beslediği bir hıncı siyasal söylemlerinin ana enerjisine dönüştürmeleri, kendilerine yöneltilen eleştirileri ülkeye yapılmış bir hakaret olarak göstermeleri birbirine çok benziyor. Putin ile Erdoğan’ın dış politikada benzeştiren ana tema Batı karşıtlığı. Putin’in bu karşıtlığı varoluşsal bir düşmanlık biçiminde değil, daha çok Batı’yı Rusya’yı sevmeye zorlamak için yürüttüğü bir çatışma ve yüzleşme olarak kurguladığını Rusya’yı içinden izleyen bazı gözlemciler belirtiyor. Eski Sovyetler Birliği’nin egemenlik alanına Batı’nın girmesine tepkiyi, Sovyetler’in bir anda çöküşünün yarattığı aşağılanma hissiyle pekiştiriyor, Putin. Batı’nın Rusya’ya karşı ikiyüzlü davrandığını, Kosova’da, Suriye’de, Ukrayna’da sırtından hançerlediğine inanıyor. İç politikada ise medyayı neredeyse bütünüyle iktidarın borazanı konumuna dönüştüren, bağımsız dernekleri boğan, ifade özgürlüğünü büyük ölçüde sınırlayan, eşcinselleri hedef gösteren ve dışlayan Putin tarzı yönetim, seçim meşruiyetini mutlaklaştırıyor. Böylece iktidarın anayasa yargısı tarafından denetimini, basının eleştirilerini, muhalefetin karşı çıkmasını seçim meşruiyetini reddeden antidemokratik girişimler olarak suçlayıp hain ve düşman kategorisi içine dahil edebiliyor. Putin ve Erdoğan, farklı biçimler altında, ülkelerindeki çoğunluk dinini iktidarlarına payanda yapıp araçlaştırıyorlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve yitirilen büyük toprak kaybını bir aşağılanma teması olarak işleyen Tayyip Erdoğan’ın savaşçı söyleminin, hasımlarını ve kendine engel olarak gördüklerini şeytanlaştırma yöntemlerinin, kısacası iktidar ve yönetim anlayışının Vladimir Putin’in anlayışıyla büyük benzerlikler gösterdiği açık. Üstelik 2000’lerin başında iktidara gelen bu ikilinin, ilk dönemlerinde ülkelerindeki en fazla Avrupa yanlısı siyasal tavrı temsil etmiş, ciddi bir demokratikleşme dönemini başlatmış veya sürdürmüş olmaları da benziyor. Sol nefretleri de kaynakları çok farklı olmakla birlikte, birbirine yakın. Putin’den karakter yapısı itibarıyla taban tabana zıt olan Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’de sağcı Müslüman geleneğin antikomünizmi içinde düşün dünyası şekillendi. Putin’in sol nefreti ise, Büyük Rusya’nın çöküşünün sorumlusu olarak Marksizmi ve içinden çürüyüşüne KGB subayı olarak yakından şahit olduğu Komünist Partisi’ni görmesinden kaynaklanıyor. Trump’la, belki henüz, bir kişi kültü oluşmamışken, üçlünün diğer iki figürünün kişisel iktidarları aynı zamanda kuvvetli bir kişi kültüyle besleniyor. Sonuçta üç lider de, kendilerini sistem karşıtı gibi gösterip, sistemin tam merkezinde yer almayı başarıyor. Mahşerin bu üç habercisi ve onların izinden gidenlerin vaat ettikleri dünyaya karşı, demokrasinin iki yüzyıl önce ifade ettiği devrimci özlemi, yaşanan iyi ve kötü tecrübeler ışığında yeniden canlandırmak, insanlığın geleceği açısından bir zorunluluk değil midir? Zafer Cömert’e gözaltı Gezi Direnişi sırasında Hatay’da 3 Haziran 2013’te polisin gaz kapsulüyle başından vurarak öldürdüğü 22 yaşındaki Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, çalışmak için gittiği Kırım’dan ailesiyle birlikte karayoluyla Türkiye’ye döndüğü sırada Artvin’in Hopa ilçesinde önceki gün gözaltına alındı. Kardeşi Adnan Cömert, “Sabah Hopa Adliyesi’ne götürdüler. Eşi ve çocukları gözaltında değil” dedi. Cömert, annesi Hatice Cömert’in büyük üzüntü yaşadığını anlattı. Zafer Cömert daha önce de Facebook paylaşımları nedeniyle gözaltına alınmış, ardından da işten çıkarılmıştı. Zafer Cömert, savcılık ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Gazetemize konuşan Zafer Cömert, 3 dosyadan ifade verdikten sonra serbest bırakıldığını belirterek, “Ben, eşim ve çocuklarımız iyiyiz, İşlemler sonrası gideceğiz” diye konuştu. Avukat Eray Güven, Zafer Cömert’in “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet”, “hakaret” ve “suç ve suçluyu övmek” idiasıyla Hatay ve Adana savcılıklarınca hazırlanan üç dosya için ifade verdiğini hakkındaki arama kararlarının kaldırıldığını söyledi. l AKIN BODUR / HATAY C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear