28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 13 Mart 2017 4 ‘Beka dediği ülkenin değil, sandalyesinin’ ‘Partisiz, unvansız’ referandum için yollara düşen Akşener Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Akşener, parti kursa AYŞE SAYIN ‘Bahçeli’nin tosun keseceğini’ ve ‘hayır’ çıkacağını söyledi Meral Akşener, “İçişleri Bakanlığı”, TBMM Başkanvekilliği, MHP milletvekilliği sıfatlarını arkasında bırakıp, MHP’den ihraç edildikten sonra “partisiz, unvansız” olarak bu kez “Anayasa referandumunda hayır” kampanyası için yollara düştü. Salon verilmedi, verildiği yerde elektrikleri kesildi. Bu süreçte kadın kimliğini, ailesini, torununu bile hedef alan saldırılara maruz kaldı ama yolundan dönmedi. Meral Akşener’le, MHP’deki genel başkan adaylığı yarışı, partiden ihracı ve referandum kampanyası sürecini konuştuk: n Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin yoğun bir “hayır” kampanyası yürütüyorsunuz? Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Ben referandumun hayırla sonuçlanacağına inanıyorum. Bizim seçmenimizin ilginç bir feraseti mevcut. Mesela diyor ki şahıs “ben Ak partiliyim, 3 kere muhtar olamaz dediler, 3 başbakan yaptık, istedi cumhurbaşkanı seçtik. Şimden sonrası fazla.” Yani şahsa özel bir anayasa değişikliği olduğu için, o şahıs olmadığı zaman ne olacak. Kaldırın bu şahsı ne olacak? Dolayısıyla millet bunun farkında. ‘Kadınlar endişeli’ İkincisi kadınların çok büyük endişesi var. Son dönemde Türkiye’de çok ağır bir kadına şiddet söz konusu. Her gün 2 kadın katlediliyor bu ülkede, çocuk istismarları, senin vakfın iyi seninki kötü şeklinde bu tür konular kadınları çok etkilemiş durumda. Ve çok ilginç, 28 Şubat’ta başörtülü kadınların yanında, başı açık kadınlar olurdu dayanışma için. Şimdi burada da benzer şekilde, yani hayat tarzı farklı kadınların dayanışma içinde olduğunu görüyorum. Salonu gördünüz, başı açık kapalı kadın sayısı eşitti. AK Parti bünyesindeki merkez sağdan ANAP’tan DYP’den gelen seçmenler, mutedil insanlar. Onlarda bir tedirginlik var. Ve o insanlar ayağa kalktı. Kararsızım diyenleri incelediğinizde esasında onlar hayıra yakın, hayır verecek insanlardan oluşuyor. Ben farklı bir hayır çıkacağına, anket de yaptırıyorum, inanıyorum. n Zorlu kampanya yürütüyorsunuz, MHP içinde kongre mücadelesi verdiniz, partiden ihraç edildiniz, şimdi partiden de ayrıldınız, hakaretler, ailenize, kadın kimliğinize yönelik saldırılar oldu. Buna rağmen bu kadar inatla sizi yollara düşüren nedir? Benim, 1 Aralık’tan itibaren Balgat yönetimi tarafından uğramadığım hakaret, iftira kalmadı. Bir şey gözlemledim. Türkiye’de en zarif görünüş Meral Akşener, Ankara Haber Müdürümüz Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı. lü erkeklerin bile, bir kadınla rekabete iş geldiği zaman, kadınların hep cinsiyeti üzerinden saldırıldığını gördüm. Bu önemli bir not benim için. İlk defa karşılaşıyorum. İçişleri Bakanlığım döneminde, 40 yaşındaydım. Yani birçok güç odağıyla mücadele ettim. O zaman kimsenin aklına gelmemişti, cinsiyetim üzerinden bir tanım. Hep siyasi tutumlarım üzerinden eleştirildim ki herkesin buna hakkı var, siyaseten lime lime edebilirler. Ama iş torunuma varan ağır iftiralara kadar gitti. Orada bunu not ettim ben. Niçin mücadele etmem lazım? Bu yaşta bir kadına söylenenler değmiyor, yapışmıyor ama şimdi 40 yaşında, 35 yaşında bir kadın neler yaşar bu yol açıldığı takdirde. Belki de referandumda bu kadar hırslı çalışmamın nedeni budur. Şimdi siyasette böyle bir anlayışın sinsi sinsi yerleştiğini görüyorum. Biz fark edemeden yerleşmiş. Şimdi adamın biri çıktı dedi ki, “başörtüsüz kadın perdesiz eve benzer, ya satılıktır, ya kiralık”. İşte bu anlayışla gereği kadar mücadele etmediğimizi fark ettim. Ve bu değişiklik söz konusu olduğunde El Fatiha! Onun için, bu referandumun sonucunda bana gelen bir şey yok, kişisel bir faydam yok benim. Daha demokrasiye yönelik adımların atılacağı, bireylerin daha korkmadan adım atacağı, insanların kendilerini daha muteber hissedeceği bir dönemin yaşanabileceği umudu. ‘Tosun kestirecek’ n Sizin bu referandum sonrasında özellikle ‘hayır’ çıkarsa, sonrasında parti kurma ya da da yeniden aday olacağınız iddiaları seslendiriliyor... Ben genel başkanlık iddiamdan vazgeçmiş değilim. MHP’deki iddiadan bir vazgeçiş yok. Referandumda evet de çıksa o talep geri çekilmiş değil. Parti kurma konusuna gelince; 7 Haziran’dan beri sayın Bahçeli bana parti kurduruyor. Henüz kendisinin seçtirdiği bir milletvekili olarak yanındayken, önce Abdullah Gül ile Serpin Manyas tesislerinde görüştüğümü iddia etti. Arkasından Sapanca’da Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik’le görüştüğümü iddia etti. İddia ediyorum, ben bir parti kuracağım desem, tosun keser. Bu ayak altından gitsin diye... İki şey yaptı bir bana parti kurdurmaya çalıştı çok, bir de beni tutuklatmak istedi. Benim aldığım duyum, AK Parti bünyesinden aldığım duyum hep şöyle: Yani gidilip gidilip, şu kadını hiç değilse 15 gün tutuklayın dendiğine dair pek çok şey söylendi, onların yalancısıyım. Parti kurmamı da çok arzu etti. Eğer ajandanızda ek bir madde varsa, o zaman pek çok düzeneği elde tutmak zorundasınız. Yani çok net olamazsınız, kapıları hep yarım aralık bırakmak durumundasınız. Onun için benim dilimden de gördüğünüz gibi, çalışmamdan da gördüğünüz gibi, gerçekten bir ajandam yok. Yarını Allah bilir, Allah kerim ama öncelik arkadaşlar. Onlar karar verecek. n Bir dönem Devlet Bahçeli’nin çok yakınındaydınız, başkanlık çıkışı ve sonrasındaki tavrını neye bağlıyorsunuz, sizce kaygılandığı beka sorunu nedir? Sandalyenin bekası. Çünkü başlangıç gerekçesi dikkat ederseniz, Cumhurbaşkanı’nın suç işlediği, suç unsurlarını bari hukukileştirelimdi. Nereden geldik bekaya, orası karı şık. Şu anda iktidar partisinden daha sert evetçi. Çünkü bir ayna tutuldu, Bahçeli’nin tabanına hâkim olmadığı, teşkilatlarına hâkim olmadığı, yani sadece Oğan, Özdağ’ın ihracı değil ki her gün bir teşkilat kapatılıyor. Son olarak Malatya kapatıldı. Mesela Malatya muhalif değildi kongre için bize imza vermedi. Ama ‘hayır’ın yanında durdular ve gittiler. Onun için söylüyorum, ata ata bitiremedi nitekim! ‘ O cümle çok sorunlu’ n Bahçeli’nin “ülkücüler işini yarım bırakmaz” sözünü ve Sinan Oğan, Ümit Özdağ, Yusuf Halaçoğlu’na yapılan saldırıların düzmece olduğu yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Benim konuşacağım oteldeki elektrik kesintisiyle Bahçeli’nin ilgisi yok. Otelin sahipleri Ankara’dan gelen baskıyla konuşturmamak için kestirdi. Bahçeli’yle ilgili bir isnat ağzımdan çıkmadı. Fakat esas sorun şu sayın Özdağ ve Halaçoğlu’na yönelik, Sinan Oğan’ın programlarına yapılan saldırıların kimlik olarak bakıldığında sayın Bahçeli’nin yakınında olan, onu destekleyen evetçi gençlerin olduğu ortaya çıktı. O nedenle o cümle çok sorunlu. Birincisi şiddet içeriyor gibi, diğeri de azmettirilen o çocukların, “bizden değil” diyerek ortada bıraktırılmış olması. n Arkanızda bir parti desteği yok, ekonomik güç yok, nasıl nasıl yürütüyorsunuz kampanyayı? Her ilde bir komite var, komite imece usulü bir sistem oluşturuyor. Örneğin yemek vermiyoruz, sadece salon kiraladık. Bu tür salonların kiraları son derece uygun. Otel ‘Ülke çok travma yaşadı’ n Gizli ‘evetçi’ diye bir kav ram çıktı. Bu psikolojiyi neye bağlıyorsunuz? Çok travma yaşadı ülke. Ergenekon, Balyoz gibi bir dönem geçirildi. Ondan sonra dönüldü, 17/25’ten sonra bu insanlara ‘pardon’ denildi. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ terör örgütü oldu ve o kalkışmayla bir başka travma meydana geldi, şimdi onlar tutuklanıyor. Fakat bu arada ağababalarının tamamı kaçmış durumda. Küçük yerlerde müthiş bir gerilim var. Kararsızların büyük oranda hayır olduğunu düşünüyorum. Anket yapanlar da aynı şeyi düşünüyor. İlginç bir şey söyleyeyim, eskiden kapı zili çaldığında 10 evin 8’i alırmış anketörü içeri ve cevap verirmiş. Şimdi 10 evin 3’ü ancak, bazen ikiye düşüyor, eve almıyor anketörü. İnsanlar telefonda konuşamıyor. Böyle olduğu için de nefes almak istiyor. Vatandaşlarda bir korku var, ama ‘hayır’a yazan bir korku bu. Ama korku öyle bir duygudur ki, çok aşırı yüklendiğiniz zaman o duvar bir yıkılır, ondan sonra da herkes altında kalır. n Referandumun ertelene bileceğini söylediniz... Bazı duyumlar alıyoruz biz. Pek çok insan alıyordur. Cumhurbaşkanı, anket konusunu en iyi takip eden, bu konuda hassasiyeti olan kişidir. Bu sonuçları gördüğünü düşünüyorum. Böyle bir OHAL şartları içerisinde hukuki faslı ayrı olmak kaydıyla çünkü hukuki olarak ortadan kaldırılamaz referandum, ama ertelenebileceğini ifade ediyorum. n Bu konuda çeşitli senar yolar dillendiriliyor, suikastlar, savaş olabilir deniyor... Hayır, Allah korusun öyle bir şey (suikast) değil. Daha ziyade bu Rakka konusunda, Mınbiç üzerinden bir erteleme söz konusu olabilir diye bir duyum var. Buna yönelik bir kanaat oluşuyor. Tabii bence esas gerekçe referandum konusunda içinde bulunduğu şartlar. de kalacağım otel paramı kendim ödüyorum. ‘Acı patlıcanı kırağı çalmaz’ n Tutuklanmaktan endişe ediyor musunuz? Hayır. Acı patlıcanım ben kırağı çalmıyor. Çok iddialı söylüyorum bunu. İsmi bilinen siyasetçilerin içinde FETÖ denen grupla herhalde en minimum düzeyde tırnak içi merhabası olan kişi benim. Bu tür ilişkiler şöyle kurulur. Siz devleti yönetirsiniz, sizden talepleri olur. Sizin de ondan talepleriniz olur. Kocam büyük işadamı değil, oğlum maaşlı çalışıyor, gelinim maaşlı çalışıyor. Dolayısıyla TUSCON’dan geçmişliğimiz yok. Al gülüm ver gülüm, para işimiz zinhar yok. Okullarından geçmişliğimiz yok. Benim köyümün üçte ikisi benim kan akrabam. Bir kişi FETÖ’cü çıkmaz mı? Öğretmeni var, gardiyanı var, polisi var. Maliye memuru var. Bir kişi yok. Dolayısıyla temel ölçü şudur. Oy alışverişi, para alışverişi. Bunların hiçbiri bende olmadığı için bunu da en iyi sayın Cumhurbaşkanı bilir. l ANKARA İmam Buhari Vakfı Müdürü öldürüldü İmam Buhari Vakfı yöneticisi Zafer Mert, Mecidiyeköy’de uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Mecidiyeköy Mahallesi Dereboyu Caddesi’ndeki İmam Buhari Vakfı’na bağlı Filiz Derneği’nde bulunan Mert, kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Durumun bildirilmesi üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri yaptıkları incelemede, Mert’in hayatını kaybettiğini belirledi. Kaçan şüpheli ise polisin çalışması sonucu yakalanarak, gözaltına alındı. Mert’in cenazesi özel bir hastanenin morguna kaldırılırken polis, saldırının sebebini araştırıyor. AKP’liler şeyh cenazesinde Elazığ’da Kadiri Tarikatı şeyhlerinden olan ve ‘Cemil Efendi’ olarak bilinen Cemil Evliyaoğlu’nun cenaze törenine siyasiler ve bürokratlar akın etti. İzzet Paşa Camii’nde düzen lenen törene Vali Murat Zorluoğlu, Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, AKP Elazığ milletvekilleri Tahir Öztürk, Ömer Serdar, Ejder Açıkkapı, Metin Bulut, eski bakanlardan Ahmet Cemil Tunç, Sacit Günbey, Erbakan Vakfı Başkanı Fatih Erbakan, siyasi parti il temsilcileri de katıldı. AKP’den Bursa’da sönük miting AKP’nin düzenlediği Bursa’daki “evet” mitingi, partinin kuruluşundan bu yana kentte düzenlediği en sönük mitinglerden biri oldu. Yalova’da konuşan ve İstanbulİzmir Otoyolu’nun, 25 kilometrelik GemlikBursa arasını açan Başbakan Binali Yıldırım, öngörülen miting saatinden yaklaşık 2 saat sonra Gökdere Meydanı’na geldi. AKP Bursa İl Örgütü, Yıldırım’ın meydanın geniş bölümü yerine daha dar olan Ankara yolu geçişine doldurulan partililere seslenmesini sağladı. AKP’li bir genel başkanın yaptığı en kısa miting konuşmasını gerçekleştiren Yıldırım’ın konuşması yaklaşık 30 dakika sürdü. haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Atatürk ‘Hayır’ demişti... Atatürk’e “hilafetin kaldırılmaması” isteminde bulunanlar arasında yakın arkadaşları da vardı. Onlar, hilafetin bir güç olduğunu düşünüyorlar, bunu elde tutmanın doğru olduğunu öne sürüyorlardı. Atatürk “HAYIR” demişti. Halifelik siyasal bir makamdı. Güç ise artık halkın elindeydi, halkı da Büyük Millet Meclisi temsil ediyordu. Atatürk’e, “Siz halife olun” dediler. Atatürk gene “HAYIR” dedi. Güç kaynağı olarak BÜYÜK MECLİS’i gösterdi, onun seçtiği Cumhurbaşkanı ve denetleyeceği hükümeti temsil göreviyle yükümledi. Mustafa Kemal zafer kazanmış bir Başkomutan’dı. İstediğini kabul ettirecek gücü vardı. Ama “O” her işte ulusuna açıklama yaptı, halkının nabzını yokladı, temsil görevine sorumluluk verdi. İktidar kesiminin bilinen kalemi Abdurrahman Dilipak şunu yazmıştı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan önce başkan, sonra da halife olacak.” Cumhurbaşkanlığı’ndan bir yalanlama ya da açıklama geldi mi? HAYIR, hiçbir yorum gelmedi. Dikkat! Önemli kalem. Önemli konu. Dikkat edilirse, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri birer birer ortadan kaldırılıyor. Artık inkâr da edilmiyor, 3 Mart 1924 tarihinde “Üç Devrim Yasası” kabul edilmişti. Birisi, din ve devletin ayrılmasıdır. Birisi, eğitimin birleştirilmesi yasasıdır (Tevhidi tedrisat). Birisi de hilafetin kaldırılmasıdır. Din her yerde her vesile ile devletin içine sokulmaktadır. Eğitim, laik temelinden uzaklaştırılıp imam hatipleştirilmektedir. Hilafet de konuşulup tartışılma aşamasındadır. Sonra da “konuşalım bakalım” aşamasına taşınacak, arkasından “istemeyen dinsizdir” kampanyası açılacaktır. Biline. İktidar sözcüleri bunlara karşı çıkacak mıdır? HAYIR. Hukuk “bağımsız adalet” temelinden koparılmıştır. Yeni anayasa taslağında “Başkanın adaleti” durumuna sokulmuştur. Bu duruma “bağımsız adalet” denebilir mi? HAYIR. Yeni taslak, hiçbir yolla denetlenemeyecek bir TEK ADAM İKTİDARI öneriyor. Bu öneri demokrasi ile bağdaşıyor mu? HAYIR. Demokrasinin temeli toplumsal güçlerin ayrılığıdır. Bu güç ayrılığı, birbirine ayak bağı olması için değil, bir gücün denetlenemez oluşunun önlenmesi için zorunludur. Yönetme gücü, yargı gücü ile yasama gücü tarafından denetlenmelidir. Yargı gücünün yönetimden bağımsızlığı mutlaka sağlanmalıdır. Yasama gücü bütün güçlerin temeli olmalıdır. Halkın gücünü temsil etmelidir. Bu güç ayrımını ortadan kaldıran her tasarı demokrasinin yerine otokrasiyi getirme sonucuna varır. Bu olasılık inkâr edilebilir mi? Olasılık değil, kesinlikle böyle olacak olana HAYIR. HHH Değerli toplumbilimci yazarımız Prof. Dr. Emre Kongar, bu durumda yapılması gerekenler için; “DİREN” diyor. “Demokrasi istiyorsanız, demokrasiye layık olduğunuzu göstereceksiniz.” Her zaman sakin, durumu analiz eden, akılcı önerilerde bulunan Emre Kongar, “uçurumun kenarında” olduğumuzu söylüyor. “Demokrasi İçin Manifesto” olan bu yeni yapıtını okuyunuz ve okutunuz. Bu “demokratik direniş” artık kesin bir yükümlülüktür. Değerli avukat Ece Güner Toprak da “Çare Başkanlık mı?” adlı yapıtında tasarıyı açık bir dille anlatıyor. Bugün ülkemizin sürüklenmek istendiği baskıcı otokratik TEK ADAM İKTİDARI’na karşı çıkmak mutlak bir zorunluluktur. Daha şimdiden “HAYIR” diyecek yurttaşların nelerle suçlandığı görülmelidir. HAYIR diyeceklerin toplantılarının nasıl engellendiği, basıldığı, tehdit edildiği yarınların nasıl olacağını anlatmalıdır. Almanya’nın tutumuna faşizm diyenlerin, Nazi uygulamaları diyenlerin kendi ülkelerinde yaptıklarını nasıl görmedikleri unutulmamalıdır. Kendi ülkemizde tutsak edilmeye HAYIR diyeceğiz. Kendi ülkemizde ağzımızın kapatılmasına HAYIR diyeceğiz. Kendi ülkemizde ellerimizin bağlanmasına HAYIR diyeceğiz. Kendi ülkemizde ayaklarımıza pranga vurulmasına HAYIR diyeceğiz. ATATÜRK o gün HAYIR demişti. Biz de bugün HAYIR diyoruz... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear