24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 16 Aralık 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Tarım böyle öldüCHP MİLLETVEKİLİ OKAN GAYTANCIOĞLU’NDAN ÇARPICI RAPOR: ürkiye AKP iktidarında net ihracat T Ç Tçı bir ülke konumundan net itha iftçi borçları tam 89 kat arttı, aynı çiftçilerin devletten yaklaşık 102 arımsal nüfus azaldı, AKP iktidarları boyunca Türkiye’de tarım top latçı bir ülke konumuna geldi. milyar TL’lik alacağı bulunuyor. rakları ekilmez hale geldi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu’nun başdanışmanı Edirne Milletvekili Okan Gay ÇÖZÜM ÜRETİMDEN GEÇİYOR tancıoğlu, AKP’nin Türkiye tarımı na ve doğasına verdiği zararlara iliş kin hazırladığı çalışma da, 15 yıllık talan göz ler önüne serildi. Buna göre; Türkiye net ihra catçı bir ülke konumun dan net ithalatçı bir ül İKLİM ÖNGEL ke konumuna getirildi. Çiftçinin borcu 89 kat artarken, devletin çift çiye olan borcu ise yaklaşık 102 mil Okan Gaytancıoğlu Gaytancıoğlu çalışmasında çözüm önerilerine ilişkin de şunları kaydetti: Üretim döviz çıkışını önler: Türkiye’nin her alanda büyümesinin motor gücü tarım ve tarıma dayalı sanayidir. Döviz harcamalarının azaltılması, Türkiye’nin elindeki dövizi dışarıya kaptırmaması için tarımsal üretim çok önemlidir. Tarımsal üretimi artırarak, ithalatı düşürerek dışarıya döviz aktarımı azaltılabilir. Petrolde, elektronikte, bazı yüksek teknoloji gerektiren temel makine ve kimya ürünlerinde ithalatı dolayısıyla dövizi belki kı samazsınız. Ancak tarımda üretim yaparak birçok kalemde döviz çıkışı önlebilir. Üretim ithalatı azaltır: Marmara, İç Anadolu bölgelerinde ciddi bir üretim planlamasıyla yağlı tohumlu bitkilerin ithalatı azaltılabilir ve yılda 34 milyar dolar döviz çıkışı önlenebilir. Yine İç Anadolu bölgesinde nohut, fasulye ve mercimek üretimi desteklenerek yılda 400500 milyon dolarlık tasarruf yapılabilir. Meralara su ve gübre götürülerek üretim planlamasıyla yılda 1 milyar doları aşan kırmızı et ve hayvan ithalatı önlenebilir. yar TL’ye ulaştı. Tarım alanları ranta açıldı, Belçika büyüklüğünde bir alan leme yapılması gerekirken 2007’den ekilmez hale getirildi. beri sürekli olarak bu desteğin her yıl CHP Lideri Kılıçdaoğlu’nun başda yaklaşık yarısı ödendi. Çiftçilerimizin nışmanı Edirne Milletvekili Gaytancı AKP hükümetlerinden yaklaşık 102 oğlu, AKP’nin Türkiye tarımına ve do milyar TL’lik alacağı bulunuyor. ğasına verdiği zararlara ilişkin bir çalışma hazırladı. Gaytancıoğlu’nun ça Tarımsal nüfus azaldı: AKP’li yılların başında yüzde 22’lerdeki tarımsal lışmasında dikkat çekenler şöyle: İhracattan ithalata geçiş: AKP, ik nüfus 2017’de yüzde 8’lere kadar geriledi, köyden kente göç arttı. Örneğin tidar olduğu 2002’den bugüne, Türki İstanbul’un nüfusu 2002’de 10 milyon ye tarımda net ihracatçı bir ülke ko iken 2017’de 15 milyonu geçti. AKP’li numundan net ithalatçı bir ülke ko yıllarda çiftçi ihmal edildi ve fakirleş numuna geldi. AKP iktidarıyla birlik tiridi, tarım topraklarının fazlalığı ve te Türkiye, buğdaydan, mısıra, soya verimliliği ile dünyada ön sıralarda dan, tütüne, canlı hayvandan kırmı yer alan Türkiye, halkına yerli ürün zı ete, nohuttan mercimeğe kadar ne yerine ithal ürünler yedirir hale geldi. redeyse her ürünü ithal ediyor ve cid Belçika kadar alan ekilmiyor: AKP di bir dövizi başka ülkelerin çiftçileri iktidarı boyunca Türkiye’de tarım top ne ödüyor. Çiftçi hem borcu hem alacaklı: Bu rakları ekilmez hale döndü. Örneğin 2002’de 94 milyon dönüm alanda buğ süre içinde çiftçi borçları tam 89 kat day tarımı yapılırken 2017’de 76 mil artarak, 1 milyar TL’den 89 milyar yon dönüm alanda buğday ekimi yapı TL’ye yükseldi. 2006’da, çıkartılan Ta lır hale geldi. Türkiye’de halen Belçika rım Yasası’na göre çiftçimize her yıl yüzölçümü kadar bir alan ekilmiyor. GSMH’nın yüzde 1’i oranında destek Tarım değil rant: Türkiye’nin yıllar ‘Telefondaki dır ekilen ve biçilen tarım alanları be lıştır. Türkiye’de halen projelendiril tonlaşmaya açıldı “ucuz enerji temin miş veya duyurusu yapılmış kömür edeceğiz” söylemleri ile doğa katliam lü termik santral sayısının 60 civarın ları yapılır hale geldi. Türkiye’nin en da olması ve Adana, İskenderun Kör verimli tarım toprakları ranta açıldı ve fezi çevresi, Çanakkale, İzmir, Zongul doğa kirletilerek adeta ormanlar, me dakBartın, Konya Kapalı Havzası ve ralar, zeytinlikler ve birinci sınıf tarım Trakya’da yoğunlaşan projelerin bazı arazileri plansız sanayileşme ve yan yerlerde birden fazla santrali içermesi daş çıkarları doğrultusunda kullanılır tarım topraklarının geleceği açısından hale dönüştü. endişe veriyor. HES, jeotermal ve termik etki Meralar ‘kamu yararı’ diye azaltıldı: leri: Karadeniz doğasına zarar ve AKP iktidarında en önemli doğa tahri ren HES’ler Karadeniz’de her akarsu batlarından biri de meralarda yaşandı. yu tehdit eder duruma geldi. Ege böl AKP döneminde çok kullanılan “kamu gesine zarar veren Jeotermal ener yararı” kararı ile meralar ciddi anlam ji santralleri bölgedeki bitkileri, ağaç da azalmaya başladı. ları, gölleri ve akarsuları etkiledi. Ter ‘Doğal afet’ yutturmacası: AKP ik mik santrallerin oluşturduğu hava kir tidarı boyunca, ormanlar, meralar, kı liliği ise sadece havayı soluyan canlı yılar, dereler, su havzaları, zeytinlik lara değil, orman ve geniş tarım arazi alanları ekolojik tahribata uğradı ve lerine de olumsuz etkiler yaptı. Trak doğa da bazen çok ağır sel felaketleriy ya bölgesindeki Ergene Havzası, Es le intikam aldı. Bu sel felaketleri AKP kişehir’deki Alpu Havzası gibi birin sözcüleri tarafından “doğal afet, takdi ci sınıf tarım arazilerinin bulunduğu ri ilahi, kader ” diye yutturulmaya, ka yerlere termik santral kurulması yan bul ettirilmeye çalışıldı. l ANKARA ben değilim’ Atilla, duruşmada dinlenen kayıtlardaki ‘Hakan’ isimli kişinin kendisi değil ‘Hakan Aydoğan’ olduğunu savundu. Sarraf’ın ‘Aslan yanımda Atilla’ya talimat verdi’ iddiasını tanıkla yalanladı ŞEBNEM ARSU ABD’nin yaptırımlarının ihlal edildiği iddiası ile New York’da görülen davanın tek tutuklu sanığı eski Halk Bankası Genel Müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla hakkında sunulan en krıtik hükümet delillerinden asılsız olduğu yönünde sabit verilere dayanan ciddi bildirimlerde bulundu. Cuma günü sanık, ceza davalarında nadir görüldüğü söylenen bir çıkışla tanık sandalyesine oturarak hakkındaki suçlamalara karşı ifade vermeye başladı. Atilla, 27 Mart 2016’da New York Kennedy Havalimanında gözaltına alındığında, FBI tarafından tutuklanma gerekçesi olarak sunulan dilekçenin ekindeki telefon tapesinde sözü edilen “Hakan”ın kendisi değil Hakan Aydoğan olduğunu soyledi. Bu tapenin duruşmalarda dinlendiğini de belirten sanık, hakkında isnat edilen altı suçu işleyip işlemediği savunma avukatı Cathy Fleming tarafından sorulduğunda, “Asla” diyerek cevap verdi. Savunma avukatları, ilk olarak THY’nin Trafik ve Satış yetkilisi olduğu belirtilen Semra İbrahimi Hamza’yı tanıklığa çağırdılar. Atilla’nın 10 Nisan 2013’te istanbul’dan Barcelona’ya yaptığı seyahati sıradan bir yolculuk olarak kayıtlara geçmiş olsa da, aynı gün Sarraf’ın Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ile yaptığı oldukça önemli bir görüşme ile aynı güne denk geliyor. Bu görüşmeye ilişkin ifadesinde Sarraf, yasadışı ticaretin bankacılık ayağında kısmen Atilla’nın muhalefeti nedeniyle yaşadıkları sorunları Aslan’la konuşmak için bankaya gittiğini ve aralarında rüşvet ilişkisi olan Genel müdürün kendisinin yanında Atilla’yı telefonla arayarak “İşlemlerin yapılması talimatı verdiğini” söylemişti. Bu görüşmenin, davada dinlenen FETÖ’cü firari polis Hüseyin Korkmaz’ın FBI’a temin ettiği güvenlik kameraları görüntülerinde görüldüğü üzere, Sarraf’ın banka binasına girdiği 16:10 ve 17:15 saatleri arasında gerçekleştiği notu düşülmüştü. Hamza’nin jürinin ekranlarina yansıtılan resmi THY uçuş belgelerine dayandırarak verdiği ifadede ise Atilla’nın kapıları 14:19’da kapanan uçaktan Barcelona’da yine 17:48’de indiğinin alti çizildi. “Yolcular THY uçuşlarında telefon kullanamazlar” diyerek Sarraf’ın iddia ettiği telefon konuşmasının gerçekleşmiş olmasının mümkün olmadığını beyan etmiş oldu. ‘10 yıllık ABD vizem var’ Atilla ABD New York Kennedy Havalimanı’nda tutuklandığında Halk Bankas’na ait 500 milyon dolarlık önemli bir bono ihracatının görüşmelerini yapmak üzere yaptığı ziyaretler kapsamında Londra’ya geri dönmek üzere olduğunu belirtti. FBI nezaretindeki ilk görüşme görüntülerinin basınla paylaşılan 8 dakikalık bölümünde bu ziyaretlerin içeriğine dair konuştuklarını beyan eden Atilla, “İslem iptal olacak diye endişelendim, zaten iptal oldu” dedi ve ekledi: “Hem banka hem ülke açısından olumsuz bir göruntü oluştu.” İngilizce verdiği görülen ifadeye rağmen neden duruşmalarda tercüman kullandığına dair soruya Atilla, İngilizceye bankacılık terimlerinin kullanıldığı görüşmelerde daha iyi hakim olduğunu, mahkemede ise yanlış anlamak ve anlaşılmaktan çekindiğini söyledi. ABD’ye girişte Türkiye’de devlet memurlarına verilen gri pasaport yerine normal pasaportunu kullandığını söyleyen sanık, 10 yıllık ABD vizesine sahip olduğunu belirtti. ‘Sarraf’tan rüşvet almadım’ Hamza’dan sonra kürsüye çağırılan Atilla, Fleming’in sabahleyin bizzat taşıdığı koyu takım elbise ile değil siyah ‘v’ yakalı bir süveter ve ütülü pantolonla yargıcın yanındaki koltukta yerini aldı. Hamza’nın sözlerini teyid ederek, “Ailemle birlikte Barcelona’ya tatile gidiyorduk” dedi ve uçuşta telefonunu kullanıp kullanmadığı sorusuna, “Asla” diyerek yanıt verdi. Fleming’in, davanın sonuçlanmasına günler kala jürinin sayılı kayıttan sesini dinlediği, salonda ise günlerdir sessizce otururken gördüğü Atilla’yı ete kemiğe büründüren sorgu, bankacının “bütün değerler üzerine” doğruları söyleyeceğine yemini ile başladı. Atilla, ABD’nin yaptırımlarını delmek için işbirliği ya da bankada sahtecilik, ABD resmi yetkililerine yalan söylemek, Sarraf’a sahtecilik konusunda rehberlik etmek dahil hakkındaki tüm suçlamaları da reddetti. Gelirim yıllık 100 bin dolar Bankacılıktan önce ne iş yaptığına dair soruya Atilla, “Harçlığımı çıkarmak için bir inşaat firmasında ve bir restoranda işletmeci olarak çalıştım” dedi. Cuma gününe kadar morali yüksek görülen sanığın 22 yıllık eşi Burçin’i kaç gündür görmüyorsunuz sorusuna “269 gün” dedikten son ra duraksadığı ve mendille gözünü sildiği görüldü. Eşinin aynı bankada çalışmakla birlikte kendine bağlı görev yapmadığını söyleyen Atilla, yıllık 100 bin dolar gelirinin olduğunu, bir apartman dairesinde yaşadıklarını Çesme’de yazın gittikleri küçük bir evlerinin olduğunu da beyan etti. Sarraf’la kıyaslanamaz Sarraf’ın özel uçakla, bir haftalığına Disney World gezi masrafları için 100 bin ABD dolari nakitle ABD’ye geldiği ve bir çok yasadışı eylemi bizzat kabullendiği bilgisine sahip jürinin Atilla’yı bu veriler ışığında sözkonusu iddialarda farklı bir yere oturtması hedefleniyor. “Atilla hakkında ne suçlamalar ne de deliller açısından Sarraf’la kıyaslamak mümkün olmadığını yineleyen adını vermek istemeyen bir avukat, “Savunmanın devamında bunu jüriye kanıtlayacağımızı ümit ediyoruz” dedi. Atilla’nın, sorulan sorular kapsamında, Sarraf’ın Iran’a uygulanan yaptırımları delmeye yönelik yasadışı işlemlere başladığı 2012 yılında oldukça yoğun bir gündemi olduğunu anlaşıldı. Atilla, banka içindeki yönetim şemasını gösteren belge üzerinde kendine biçilen finansal kurumlar ve yatırımcı ilişkileri dahil uluslararası banka cılık kapsamındaki rollerini de açıkladı. Bu sözlerden sanığın, Sarraf’ın işlemlerinin direkt muhatabı olan ‘banka operasyonu’ ve ‘yabancı işlemler’ birimlerinin sorumlusu genel müdür yardımcısı olmadığını jüriye aktarmaya calıştığı tahmin edilen Fleming, bankada 12 genel müdür yardımcısı olduğunu vurguladı. İran’la ilişkinin Pamukbank’la 2004’teki birleşme sonrası, bu bankadaki İran hesaplarının Halk Bankası’na geçmesi ile başladığını aktaran Atilla, ABD dahil bir çok ülkede bankalarla ve özel kurumlarla işbirliği içinde olduklarını da ekledi. ‘Rüşvet istemedim’ Aslan’ın rüşvet aldığına dair hiç bir bilgisi olmadıgını belirten Atilla, Sarraf ya da başka birinden asla rüşvet almadığını söyledi. 2013 yılında Türkiye’de sosyal medyaya sızan tapelerden Sarraf ve yardımcısı Abdullah Happani arasındaki bir görüşmeden kısa bir bölümünün kendisine gösterilmesinden öte davada konu edilen iddialar hakkında önceden bir fikrinin olmadığını tekrarladı. Kariyeri tamamen devlete ait bir bankada gelişen bankacı, siyaset ile hiç bir şekilde bir ilişkisi olmadığını belirterek “Herhangi bir siyasi partinin kapısından girmiş de değilim” dedi. l NEW YORK haber 11 İstibdat rejimi manzarası Bugün Türkiye’de yürürlükte olan hukuki ve siyasal durumun nasıl tanımlanması gerektiği önemli ve anlamlı bir tartışma konusu. Üzerinde tartışmaya gerek olmayacak kadar açık olan ise, yürürlükte olanın asli niteliğinin keyfi yönetim olduğudur. Kendi anayasa kurallarına, yasalarına uymayan, olağanüstü hal gerekçesi altında istediğini yapan bir yönetim var. Devlet aygıtı, yargıdan eğitime, güvenlik politikalarından sağlığa, yerel yönetimlerden özerk kamu kuruluşlarına ve kamu yönetiminin bütün kılcal damarlarına kadar uzanan bu keyfi yönetim anlayışının etkisi altında çalışıyor. Keyfiliğin yegâne sınırı, otokratın ağzından çıkanlar. Rejimin niteliğinin keyfilik yani yasadışılık olduğunun en açık göstergesi, yönetimin uygulamalarına dayanak olan metinlerin yürürlükteki anayasa kuralları, birçok yasa ve uluslararası sözleşmeleri açıkça ihlal etmesi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği, Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle Türkiye’de insan hakları ihlallerinin etraflı bir dökümünü yaptı. Baştan sona dikkatle okunması gereken bu açıklama İHD’nin internet sitesinde var. (https://www.org.tr/aralikinsanhaklarigunuihdtihvortakaciklamasi/). TİHV ve İHD’nin durum değerlendirmesi, rejimin her şeyden önce keyfiliğe dayandığını göstererek başlıyor. OHAL ilanından beri yayımlanan 28 KHK’nin sadece beşinin Meclis’te onaylandığını, halbuki anayasanın amir hükmünün KHK’nin yayımlandıktan sonra en geç otuz gün içinde Meclis’te kanuna dönüşmesi olduğunun altını çiziyor. Başka bir ifadeyle, usule ilişkin olarak, 23 KHK bugün yürürlükteki anayasa açısından yok hükmündedir. Bunlara dayanarak yapılan tüm işlemler anayasayı ihlal anlamına geliyor. Keyfidirler. TİVH ve İHD değerlendirmesinin sunduğu, gerekçesiz işten atma, kapatma, mala el koyma, gözaltına alma, tutuklama, seçilmişleri görevden alma ve tutuklama konularında yapılan hak ihlalleri tablosu son derece ağır. Bir karşı darbe yönetiminin uygulamaları dökümü bu. Darbe girişiminde bulunanları yakalama ve cezalandırma amacının kat be kat ötesine geçen, OHAL süresince temel hak ve özgürlüklere yönelik sözleşmelerde öngörülenleri aşan keyfi uygulamalar bunlar. Aynı zamanda genel ve kalıcı bir yönetim anlayışının tezahürleriler. Rapor, son dönemde hızla artan işkence ve kötü muamele iddialarına da yer veriyor. Görülüyor ki, iktidarın sözcülüğüne soyunmuş bir tetikçinin, şüphelilerin konuşturulması için televizyon programında kolluk güçlerine işkence yöntemleri tarif edip, işkence yapmaya teşvik eden konuşmalar yapmasına gerek yok. Büyük çoğunluğu gözaltı sırasında, bir kısmı hapishanelerde yapılan işkence ve kötü muamele bugün Türkiye’de bazı şüpheli veya mahkum gruplarına yönelik olarak yaygın denebilecek yoğunlukta uygulanıyor. Türkiye, İşkenceyi Önleme Avrupa Komitesi’nin 2016’da yaptığı ziyaret sonrası hazırladığı raporun yayımlanmasını engellemeye devam ediyor. TİHV ve İHD raporunda Kürt sorunu karşısında, din ve inanç özgürlüğü alanında ve daha birçok konuda bir yıl içinde işlenen, yaşam hakkı ihlali dahil, son derece vahim hak ihlallerinin dökümünü okuyunca, yönetimin niteliği apaçık ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye’de keyfi bir yönetim var. Yüzyıllardır dünyanın çeşitli yörelerinde yayımlanan siyaset felsefesi kitapları keyfi yönetimi istibdat olarak tanımlarlar. TİHV ve İHD raporu da eksiksiz bir istibdat rejimi manzarasını yansıtıyor. Halkevleri: İnin vatandaşın sırtından Halkevleri vergi zamlarını ve adaletsizliğini, “Bu kadar vergi yeter, inin sırtımızdan” diyerek bugün saat 17.00’de Kadıköy Süreyya Operası önünde protesto edecek. Halkevlerinden yapılan açıklamada, “Çağrımız bu vergilerdeki adaletsizliği görmeyedir” denildi. Halkevleri’nden yapılan açıklamada, “KDV, ÖTV, ÖİV, MTV, EV, GV, KV… Bu harfler bize ne anlatır? Harcadığımız her şeyden, kazandığımız maaştan, yediğimiz ekmekten kesilen vergileri anlatır. Elektrik faturasından, doğalgazdan, su faturasından çeşitli kalemlerde yüksek vergiler alınıyor. 50 liralık motorinin yarısı vergi. Cep telefonundan deodoranta, limonatadan tıraş köpüğüne birçok günlük ihtiyacımızdan özel tüketim vergisi alınırken pırlantadan, yattan, kotradan ÖTV alınmıyor. İyimser hesaplamalarla asgari ücretli bir kişi maaşının yüzde 43’ünü devlete vergi olarak geri ödüyor” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear