24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 23 Ekim 2017 ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Güven tesis edilmezse kaliteli büyüme olmaz 4 TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik: Siyasilere 4 Son bir yılda inşaat yatırımları yüzde 10.5 mesajımız kutuplaşmadan çıkılmalı. 80 milyon artarken makineteçhizat yüzde 6 azaldı. luk bir ülke, iyi haberi de kötü haberi de ola Demek ki bir güven eksikliği var. Bu telafi cak. Ama artık kötü haberlerle uyanmayalım edilmezse, kaliteli büyümeyi sağlayamayız şehriban kıraç Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’ne göre (TÜSİAD) demokrasi, temel hak ve özgürlükler ve hukuk alanlarında yapılacak gelişmeler, Türkiye’ye en büyük katkıyı sağlayacak. Erol Bilecik, Türkiye belki de temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti, dış politika ve yatırım ortamı konusunda en zor dönemlerinden birini yaşarken, ülkenin en büyük iş dünyası örgütünün başına geçti. Ocak 2017’den bu yana TÜSİAD Başkanlığı’nı yürüten Bilecik “Artık arka arkaya yağmur gibi kötü haberlerle uyanmayalım” diyerek aslında Türkiye’nin özlemini duyduğu tabloyu özetliyor. Uzlaşmaya vurgu yapan Bilecik, OHAL’den çıkılıp artık normalleşmeye dönülmesini istiyor. Pek çok iş insanın konuşmaktan çekindiği bir dönemde TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik ile, ekonomiden yabancı yatırımlara, müfredat değişikliklerinden müftü nikâhına, basın özgürlüğünden, Kürt sorununa, OHAL’den dış politikaya kadar birçok konuyu konuştuk. n TÜSİAD’ın şu anda öncelikleri ve odaklandığı gündemde neler var? Biz bu sohbetten kalktığımızda gündem değişiyor olabilir. Gündem kalemlerimiz hayli kalabalık. Ekonomi başta olmak üzere, demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, eğitim, girişimcilik, toplumsal cinsiyet eşitliği, dijital dönüşüm, Sanayi 4.0, sürdürülebilirlik, küresel ilişkiler ve AB gibi birçok konumuz var. Fakat bana öncelikli üç reform öneriniz nedir, derseniz; “Vergi, İşgücü ve Eğitim” olarak sıralayabilirim. Son yıllarda başta hain darbe girişimi ve terör saldırıları olmak üzere ülke olarak birçok üzücü olay yaşadık. Bunları artık geride bırakıp, güçlü bir Türkiye için ortak idealler çerçevesinde bir araya gelmeye çok ihtiyacımız var. Normalleşme ihtiyacı arttı n Türkiye bir yılı aşkın süredir OHAL ile yönetiliyor. Bunun iş dünyasına ve yabancı yatırımcıya etkisi nedir? Hiçbir ekonomik kazanımın demokraside ilerleme sağlamadan kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağını biliyoruz. Hukuk, demokrasi ve özgürlükler toplumu olmadan; katma değer ve istihdam yaratmaktan, nitelikli yatırım çekmekten veya etkin girişimlerin yeşerdiği ülke olmaktan bahsetmemiz mümkün değil. Normalleşmeye dönük hızla adımlar atmalıyız. Bazı yabancı paydaşlarımızdan Türkiye’ye gelmelerinin zorlaştığı, sözleşme imzalamalarının kurum içi mevzuatları gereği mümkün olmadığı, seyahat ve sağlık sigortası yapamadıkları gibi şikâyetlerle karşılaşıyoruz. Bizler ihracatımızı artırmaya, ticari ilişkilerimizi geliştirmeye çalışırken, ticari ortaklarımız mal tedarikinde bir risk olur mu acaba diye düşünebiliyorlar. Bunlar maalesef yurtdışındaki algının buradakinden farklı olduğunu gösteriyor. Belirsizlik Vedat ARIK iyi değil n Referandum döne minde birçok AB ülke siyle sorunlar yaşandı, sonrasında Almanya ve ABD ile kiriz var, dış po litikadaki bu krizleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Belirsizlikler ekonomi için iyi değildir. İçeride istikrar ne kadar önem liyse, dış ilişkilerimizde de istikrar ekonomi için son derece gereklidir. Son zamanlarda en bü yük ticaret ortaklarımız la ve en yakın müttefik lerimizle dahi iş dünyası nı şaşırtan ani, beklenme dik gerilimler yaşıyoruz. Türkiye’nin ticari ve finan Bilecik, arkadaşımız sal istikrarı dış politikadaki istikrardan bağımsız Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. değildir. Dış politika kararları sadece ekonomik Kutuplaşma bitsin çıkarlara göre alınamaz ama ekonomide yaratılacak etkiler de göz ardı edilemez. İş dünyası olarak dış politikaya, sürdü rülebilirlik, itibar ve refah n Şu andaki ana endişeleriniz neler? Tüm siyasilere mesajımız uzlaşarak şu kutuplaşma işinden çıkılmalı. Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olan, iş dünyasın da, öğrencilerin de iş dünyası dışındakilerin de ana beklentisi bu noktada. Sabah kalktığında iyi haberlerle uyanmak... İşin özeti bu. Koca 80 milyonluk bir ülke iyi haberi de kötü haberi de beraber alacak ama arka arkaya yağmur gibi kötü haberlerle uyanmayalım. Bunun için gerçekten insanların birbirine bakarken sorgulamayan birbirlerini daha fazla kucaklayan, lafta değil pratikte Yapısal reform şart n Son açıklanan büyüme rakamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz, daha fazla istihdam, üretim ve yatırım odaklı bir büyüme için ne tür adımlar atılmalı? Büyüme rakamları beklentilerin üzerinde. Ancak kısa vadeli büyüme rakamlarından çok, büyüme performansının sürdürülebilirliği ve sağlıklı bir kompozisyona sahip olup olmadığı önemli. Kalıcı büyüme sağlanmalı. Kalıcı sağlıklı büyümenin formülü yapısal reformlardır. yaratan boyutlarıyla yaklaşmamız gerektiğini düşünüyoruz. TÜSİAD olarak, Türk dış politikasının yeniden genel bir yönlendirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Stratejik önceliğimiz olan AB sürecinin yeniden rayına oturması ve bunun için gerekli siyasal ve ekonomik reform sürecinin tekrar harekete geçirilmesi gerekir. Aksi halde Türkiye’nin dostlarıyla düşmanlarının yer değiştirmesinden öte bunun olması gerekiyor. Tüm dünyada ülkeler daha fazla bir noktaya varamayız. yatırım çekmek için kurumlar vergisinde indirime giderken, biz artı Önce diyalog Basın özgürlüğü güvencede değil n Şu anda hapishanelerde olan onlarca gazeteci var, basın özgürlüğü açısından neler söyleyeceksiniz? Bunca yıllık demokrasi deneyimimizin ardından maalesef hâlâ ifade ve basın özgürlüğünü belli bir güvenceye kavuşturabilmiş değiliz. Tüm yargılamalarda üç temel anlayış çok değerlidir: Masumiyet karinesi esastır. Tutukluluk istisnadır. Kanunlar özgürlük lehine yorumlanmalıdır. rıyoruz. Sürdürülebilir yüksek büyüme için verimi artırmaya, verimli alanlarda yatırıma ihtiyaç var. Bugün Türkiye’de yatırımlar ağırlıklı olarak inşaat alanında yapılıyor. Son bir yılda inşaat yatırımları yüzde 10.5 artarken makineteçhizat yatırımları yüzde 6 azaldı. Demek ki bir yerlerde kopukluk var, bir güven eksikliği var. Bu güven eksikliğini telafi edemezsek, yatırımcının önüne açık ve net bir yol haritası koyamazsak kaliteli büyümeyi sağlayamayız. Daha fazla diyaloğa daha fazla hukuka ihtiyaç var. ABD ve AB ülkeleriyle yaşanan kriz iş dünyasını o saniyede etkiliyor. Biz iş dünyası olarak reel kendi konularımızı konuştuğumuzda bir anlaşmamazlığımız yok. Yabancılarla konuşma içeriklerimiz biraz daha farklılaştı. Önceden daha fazla iş geliştirme konuları ön plandayken bugün iki ülke arasındaki sorunlar ön plana çı kıyor. Seçim değil reform n Yatırımlarda, başkanlık seçiminin yapılacağı 2019’a kadar frene basma durumu söz konusu mu? Belirsizliklerin arttığı dönemlerde yatırımların yavaşlaması doğaldır. Son zamanlarda ticaret ortaklarımızla tansiyonun arttığı gerilimler yaşıyoruz. En fazla doğrudan yatırım çektiğimiz AB ile de ilişkilerimizde sorunlar var. Son 45 yıla bakarsanız yatırımlar oldukça zayıf artışlar gösteriyor. Önümüzdeki dönemde bu trendin değişmesi için hükümetin seçime değil, reformlara odaklanması ve yatırımcılara daha fazla güven verebilmesi gerekiyor. nDoğu için Cazibe Merkezleri programı pek verimli olmadı, o bölgelere yatırım için ne gerekiyor? Bölgenin daha çok yatırım çekebilmesi için önce can ve mal güvenliği gerekiyor, yani bölgenin şiddetten ve terörden arındırılması gerekiyor. Bölgesel kalkınmada devlet destekleri devlete bağımlı bir özel sektör yaratmak yerine, bölgedeki özel sektö rün rekabet gücünü artırmaya yönelik olmalı. Kuzey Irak’ta referandum sonrası Habur’un kapatılması ve ambargodan bahsediliyor. Ambargo en son seçenek olmalı. Silahsız çözüm n Kürt sorunu çözümü? Burada her zaman söylediğimiz gibi silahsız çözüm. Silahların geride kaldığı diyaloğun ön planda olduğu reformlarla çözülmesi gerekiyor. ekonomi 9 İktidar ve kültürumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Siyasi iktidar olduk ama sosyal ve Ckültürel alanlarda iktidar değiliz” yakınmasından sonra, siyasal İslama yakın düşünce kuruluşları durumdan vazife çıkarmaya başlamışlar. SETA, 24 Ekim’de “Türkiye’de Kültürel İktidar Sorunu” başlığıyla, “Kültürel iktidar meselesi önemli tartışma konularından biridir. Kültürel alanın erken Cumhuriyet döneminden itibaren belirli bir zümrenin egemenliğinde olması ve son yıllarda bu duruma yönelik dengeleme arayışları tartışmayı daha da ilgi çekici kılmaktadır” saptamasıyla sunulan bir panel gerçekleştiriyor. SETA’nın sunuşundaki saptama, bana Benjamin Martin’in geçen yıl yayımlanan The NaziFascist New Order for European Culture (Avrupa Kültürü için Yeni NaziFaşist düzen) başlıklı kitabını anımsattı. Martin, kitabında, genelde “açık şiddet” ve “kültür düşmanlığı” (“kültür sözünü duyunca elim silahıma gider” filan...) ile bilinen Nazifaşist rejimlerin aslında, kültürel egemenlik konusuna büyük önem vermiş, tüm Avrupa kültürünü yeniden inşa etmeyi arzulamış olduklarını gösteriyor. Neden şimdi? Haziran seçimlerinin, referandumun sonuçları toplumun yüze 50’sinin siyasal İslamın modelini kabul etmemeye kararlı olduğunu kanıtladı. Bu bağlamda, hegemonya teorilerine, tarihe bakarak iki saptama yapabiliriz: 1) Kısa dönemde zaman AKP’den yana işlemiyor. Bu nedenle muhalif yüzde 50 üzerindeki fiziki şiddet artacaktır. 2) Kısa dönemde, AKP arzuladığı toplumsal denetimi kuramayacak, rejimi istikrar kazanamayacaktır. Öyleyse kısa dönemde, siyasal İslamın iktidarını geriletecek fırsatlar çıkabilir. Bu fırsatlar kaçırıldığı takdirde AKP’nin kültürel egemenlik kurma çabaları, orta dönemde sonuç vermeye başlayacak, uzun dönemde, bugün direnmeye devam eden blok giderek eriyecektir. Faşizm ve kültür AKP’nin kültürel egemenliğini kurma çabaları üzerinde düşünürken, Nazifaşist rejimlerin pratiklerini anımsamak yardımcı olabilir. Benjamin Martin’in vurguladığı gibi Nazifaşist rejimler, aydınlanma, akılcılık, eşitlik, özgürlük kavramları üzerinde yükselmiş bir kültüre düşmandılar. Nazifaşist iddialara göre, eskiden ahenkli, herkesin yerini bildiği bir toplum vardı. Aydınlanma, modernite, sekülarizm bu ahengi bozdu, o toplumu yıktı. Bu süreçte en büyük günah da aydınlanma geleneğini sekülerkozmopolit (Yahudi, enternasyonalist, komünist kavramlarını aynı anda kapsar) kültürü yayan “belirli bir zümreye” (modernist entelektüellere, sanatçılara) aittir. Şimdi, herkesin kendi yerini bildiği ahenkli toplumu yeniden inşa etmek gerekir. Bu inşa sürecinin en önemli aracı da, ahengi bozan yabancı unsurları hedef alan fiziki ve kültürel bir temizliktir. Böylece ahenkli bir toplum, lideripartiyi toplumu bütünleştiren bir organik devlet kurulabilir. Hitler ve Mussolini, açık fiziki şiddetin, imha politikalarının yanı sıra, dönemin kültür endüstrisini, ülkelerinde ve Avrupa çapında ele geçirerek, kimi sanatçıları, entelektüelleri satın alarak, kültürü bir silaha çevirmeyi amaçladılar. Böylece, yabancı unsurlardan arınmış, geçmişin ahenkli kültürünü canlandırmaya olanak sağlayacak yeni bir kültür endüstrisi, bu kültürün üzerinde yeni bir imparatorluk yaratılacaktı. Kavramların da içi boşaltılacak, örneğin, faşist partiler başlangıçta kendilerini antikapitalist olarak sunacak, ancak devraldıkları devleti ele geçirmeye başladıkça bu iddia yok olacak, hâlâ savunmaya devam edenler yok edilecekti. Bunlarla, Türkiye’de son 15 yılda yaşananlarla, son dönemde gündeme gelen kültürel egemenlik tartışması arasında güçlü paralellikler kurulabilir. Dün muhalefetin direnci, cumhuriyetçi, laik elite karşı mağduriyet iddiası, demokratikleşme atılımı, Kürt açılımı fantezileriyle zayıflatılmıştı. Şimdi bunlara, “Emperyalizmin acımasız vukuatları karşısında demokratlar olarak ne yapacağız” türünden açıklamalarla “antiemperyalizmi” fantezisi ekleniyor. Ne demişler, “bir kez kandırırsan sana, iki kez kandırırsan bana ayıp!” Uzlaşma olmadan yeni Anayasa olmaz n Yeni anayasa çalışmaları adeta rafa kalktı, burada ne tür adımlar atılmalı? Yeni anayasaya ihtiyaç olduğu konusunda mutabıkız. Ancak Türkiye’nin orta vadede bile tümden yeni bir anayasa için gerekli uzlaşma zeminine sahip olacağı düşük bir ihtimal gibi gözüküyor. Uzlaşma asla bir yenilgi değildir! Hangi anayasal modelde olursa olsun uzlaşma niyeti ve buna uygun bir tartışma üslubu yoksa toplumun kendini güvende hisset mesi mümkün olmaz. Bu ilk şart hayata geçebilirse, serbest düşünce temelinde normalleşmiş bir siyasi diyalog kanalı tesis edilebilir. n CHP lideri Kılıçdaroğlu, daha fazla ses çıkarmanız konusunda eleştirdi? Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasına açıkçası çok şaşırdım. Kılıçdaroğlu, siyasi gündemin yoğunluğuyla bu mesajlarımızı göremiyor ya da danışmanları tarafından doğru şekilde bilgilendirilmiyor. Deneme yanılmayla olmaz n Eğitim sistemi neredeyse tamamen değişti. Çağdaş eğitimden uzaklaşıldığı eleştisi var. Ne tür kaygılarınız var? TÜSİAD’ın 46 yıllık geçmişine baktığımız zaman en fazla çalışmayı eğitim konusuna verdiğinizi göreceksiniz. Eğitimde muhtelif anlamda reformlar yapılıyor. TEOG sınavlarının daha öğretim yılının başında henüz daha akıbeti belli olmayan bir noktada iptal edilmesi hakikaten milyonlarca öğrenciyi ve aileyi üzdü. Bizi de tabi endişeye sevk etti. Bu iş deneme yanılma yöntemiyle olabilecek bir şey değil. Oluşan belirsizlik nedeniyle, ailelerde ve çocuklarımızda kaygı yaşanmasına izin vermemeliyiz. Eğitimde veriye dayalı bir reform anlayışını benimsememiz, geçmiş tecrübelerden en iyi şekilde yararlanarak sürdürülebilir ve geliştirilebilir bir sistem kurmamızı sağlayabilir. Sorgulayan, özgür düşünen, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri gelişmiş gençler yetiştirmeye odaklanmalıyız. Hak arama yolu açılmalı n KHK’lerle, birçok kurumdan akademisyenler öğretmenler ihraç edildi; bu süreç iyi yönetiliyor mu? Gerek eğitim gerek diğer kamu kurumlarında çok fazla ihraçlar söz konusu oldu. Belki birçoğu yüzde yüz karşılığı olan ihraçlar. Ama bu kadar yoğun sayılar olunca maalesef kurunun yanında yaşlar da yandı gibi gözüküyor. Bu denli yaygın bir uygulamanın hatasız olduğunu düşünmek zor. Biz konuya hak ara ma özgürlüğü açısından yaklaşıyoruz. Her bir bireyin hak arama yollarına sahip olup olmadığına bakılmalı Din adamı kıymasın n Müftü nikâhı Meclis’ten geçti ne düşünüyorsunuz? Nikâh sonuçta bir aile hukuku, sosyal toplumun bir meselesi. Biz bunu laiklik ilkeleri doğrultusunda okuyoruz. Gönül ister ki din adamlarının bu konuda herhangi bir faaliyetleri olmasın. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear