26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 26 Eylül 2016 yorum 13 Kıbrıs için zirve Artvin doğa sevdasıdır! A KP iktidarının doğaya bakışı, yalnız ve ancak ısrarlı düşmanlık olarak adlandırılabilir. Ülke doğasının daha fazla kazanç amacıyla talanından, yıkımından Doğu Karadeniz ve özellikle de Artvin ili payını fazlasıyla alıyor. Artvin halkının Cerattepe çilesi, dile kolay, çeyrek yüzyıldır bitmek bilmiyor. İnsandoğa bütünlüğü İç içe geçmiş dağ silsilelerinin kıvrımlarından; bunları ağaçlarıyla taçlandıran yüksek tepelerden; yamaçlardan akan berrak pınarlardan; içlerinde içilebilecek nitelikte suların kıvrıldığı derin vadilerden oluşan Artvin’in doğası, insan yaşamı için olağandışı zorluklarla doludur. Ancak o zorlu doğa, aynı zamanda yaşamın ta kendisidir. Doğa, Artvin halkının az bulunur uyanıklığının ve bilinçlenmesinin; her alandaki olağanüstü duyarlılığının; çok boyutlu yaratıcılığının kaynağı ve sağ kalmak için sımsıkı sarılmak zorunda olduğu gerçek anasıdır. Yıllardır Artvin insanı, tam anlamıyla yaşam savaşı veriyor; onsuz yaşayamayacağını bildiğinden, doğasını tam bir kararlılıkla korumak ve yaşatmak istiyor. Hiçbir çekince göstermeden söylenmeli ki Cerattepe’de de yok edilmek istenen sadece doğa değildir; insandır! Doğasının korunması için verilen savaşımlarda çoğu zaman Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan ve avukat Bedrettin Kalın’ın adlarının öne çıkması yanıltıcı olmasın; bu savaşımda 70 dernek, oda ve diğer kuruluşlar; onlarca avukat ve diğer gönüllüler, çok büyük bir özveriyle yer alıyor. Aslında, kent nüfusu 25 bin; toplam nüfusu da yaklaşık 164 bin olan Artvin halkının tamamı, Artvin’den göç etmiş ve illerini memleket diye ananlar, diğer Artvin âşıkları, binlercesiyle, ülkede hukukun bilinen durumuna aldırmaksızın hep birlikte hukuk savaşı veriyor. Bu halk, buzul çağından kalma, doğal yaşlı denilen ormanları; onların barındırdığı binlerce tür canlıları ve bu nedenle uluslararası 200 koruma altındaki noktadan biri olan o varlığını, yağmur, kar demeden gerektiğinde yüzlercesi bir araya gelerek yaklaşık on ay gibi bir süre geceligündüzlü nöbet tutarak korumaya çalışıyor. Bir bütün olan Artvin halkı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 2009/7 sayılı genelgesine göre hazırlanmış olan çoğu bilimsellikten uzak ÇED raporlarının ve onlara dayalı ihalelerin iptalini sağlıyor. (Cerattepe ile ilgili hukuk savaşımının bilimsel ve teknik ayrıntıları için bkz. Cerattepe’de kırılan adalet terazisi; İbrahim Ö. Kaboğlu, Birgün 22 Eylül) Yıllar süren hukuk savaşı önce sonuç verir gibi oluyor; bilim insanlarının hazırladığı bilirkişi raporu çok açık olarak burada madencilik yapılamaz diyor; halkın direnci karşısında iki şirket çekip gitmek zorunda kalıyor. Ancak, AKP’nin elindeki devlet gücünü arkasına alan bir şirket, Artvin’in doğainsan bütünlüğünü ezmekte ısrar ediyor. Hain aramayın! Geçen yıllarda bir partinin genel başkanı olarak geldiği Artvin’de halkın doğaya sahip çıkmasını, siz vatanı savunuyorsunuz sözleriyle öven şimdiki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bağlı güçler yasakçılık yapıyor; halkın, açtığı davaların duruşmalarını izlemesine bile olanak tanımıyor. Yer yer şiddete varan devlet baskıları, sermayenin kimi beslemelerinin bu insanlara vatan haini diye saldırmalarıyla tamamlanıyor. Artvin halkı doğasıyla yaşamak; onu Türkiye ve tüm dünya için yaşatmak ve gelecek kuşaklara taşımak istiyor. Bundan sana ne, demeyin. Bu, hepimizin sorunu; kaldı ki yalnızca birkaç kilometre daha doğuda doğmuş olsaydım ben de Artvin kökenli olacaktım. Artvin’in halkının doğa sevdası ve sevdasının doğası, çıkarılacak her türlü madenden çok daha değerlidir; korunmalıdır! 26 EYLÜL 2016 SAYI: 33227 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.23 05.09 05.32 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.49 13.02 1622 19.03 06.33 12.47 16.07 18.48 06.55 13.10 16.31 19.12 Yatsı 20.23 20.06 20.28 İki tarafın liderleri, New York’taki zirvede BM Genel Sekreteri Ban Kimun ile bir araya gelerek çözüm için yol haritasını tartıştı Kıbrıs’ta çözüm müzakereleri yürüten KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiades dün New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Kimun ile üçlü zirve gerçekleştirdi. 1.5 saatlik zirve sonrası liderlerle birlikte BM Güvenlik Konseyi önünde basına açıklama yapan BM Genel Sekreteri’nden ise “Süreç kritik” uyarısı geldi. Her türlü yardım vaadi Liderlerin Kıbrıs’ta 2016 yılı içinde kapsamlı bir çözüme varılması amacıyla çabaları daha da artırma yönündeki ortak kararlılıklarını selamlayan Ban, “Kıbrıs sorununun çözümü gereklilik ortaya koyuyor. Kıbrıs için önümüzdeki süreç çok kritiktir. Zaman çok önemlidir” uyarısı yaparak ekledi: “Bu fırsatı kullanıp bir şekilde gecikme yaşamadan sonuca ulaşmayı öngörüyoruz. BM ve ben, sürecin başarıyla sonuçlanması için elimizden geleni yapacağız.” Liderlerin kendisinden kişisel katkısını artırmasını istediğini belirten Ban, “BM Genel Sekreteri olarak ne gerekirse yardımımı sunmaya hazırım. BM konunun uluslararası boyutu da dahil ihtiyaç duyulacak her Anastasiades Ban Kimun Akıncı BM Genel Sekreteri Ban Kimun taraflara ‘kritik sürece’ ilişkin uyarı yaptı. konuda destek vermeye hazır” dedi. ‘2016 hedefi teyit edildi’ Üçlü zirvenin ardından konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “2016’da çözüme varılması hedefi teyit edildi” dedi. Ekimde yoğunlaştırılmış müzakerelerin başlatılmasını istediklerini, hedefin 4 başlıktaki sorunların minimuma indirilmesi olduğunu söyledi. Akıncı, müzakerelerin ardından, Kıbrıs Türk, Kıbrıs Rum tarafları ile üç garantör ülkenin (Türkiye, Yunanistan, Britanya) son düzenlemeleri yapmak üzere bir araya gelerek beşli toplan tıya geçileceğini ve güvenlik, garantiler, toprak başlıklarında sonuca varılmaya çalışılacağını belirtti. KKTC lideri, üçlü zirvenin tatmin edici olduğunu; Rumların takvimle ilgili bilinen karşı çıkışları olmasaydı daha da tatmin edici olabileceğini, ama Ban’ın görev süresinin yıl sonu bitecek olmasından dolayı ortada zaten bir takvim bulunduğunu dile getirdi. Anlaşmayla ilgili bazı teknik unsurların 2017’ye sarkmasının sıkıntı yaratmayacağını ama ana konular açıktayken yeni yıla girilmesi halinde çözümsüzlük durumuyla yüzleşeceklerini vurguladı. l Dış Haberler Ombudsman Gazeteyi Savunamaz mı? Okurlardan ve haberlerde adı geçenlerden gelen iletilerde ağırlık noktası tahmin edilebileceği gibi her şeyden önce haberde nesnelliğin sorgulanması oluyor. Burada nesnelliğin okurun ya da haberde adı geçenlerin kendi subjektif yargılarından, yaklaşımlarından arındırılması, uygun bir tartışmayla sonuca bağlanması da ombudsmanın temel görev alanına giriyor. Orta noktada değil ama nesnelliğin kriterleri konusunda buluşabiliyoruz. Ama ombudsmanın görevi yalnızca haberde nesnellik denetimi ile sınırlı değil. Gazetenin okura, kamuya karşı saydamlığını teşvik etmek de görev alanı içinde. Yine sevinerek söylemeliyim ki, Cumhuriyet gazetesi hemen her açıdan okura, kamuya açık bir gazete. Bu, hem gazete yönetiminin tutumu nedeniyle hem de hemen herkesin ilgi alanında bir gazete olduğu için böyle. O kadar böyle ki, ölçüyü aşan, gerçekle ilgisi olmayan, daha çok kızgınlıkları, öfkeleri yansıtan “eleştiriler” sosyal medya aracılığı ile yaygınlaştırılabiliyor; çoğunlukla da yanıtsız kalıyor. Herhalde ölçüyü aşsa bile ciddiye alınması gereken eleştirilere gazete yönetimi yanıt verir. Peki, bu kapsamda ombudsmana bir iş düşer mi? Gazeteyi savunmak ombudsmanın işi değil. Onun temel işi daha iyi bir gazete için çaba göstermek. Yine de bu türden ölçüsüz eleştiriler arasında sıklıkla yer alan ve gazeteyi olduğundan farklı tanıtmak, karalamak, olumsuz bir algı yaratmak isteyenleri, okurlarla birlikte açığa çıkarmak ombudsmanlık sınırlarını aşmamak koşuluyla, özellikle Türkiye’nin yaşadığı olağanüstü koşullarda zorunludur. Gazetenin yeminli hasımlarının “FETÖ’cülük” “darbecilik” gibi saçma sapan iddialarına yanıt vermek gerekmiyor ama “dostlardan” gelen ölçü dışı eleştiriler yanıtsız kaldığında Cumhuriyet’in okurları da görüşlerini sert sözlerle açıklamak gereksinimi duyuyor ve bana başvuruyorlar. Bu nedenle ısrarla sürdürülen “gazete, yetmez ama evetçilerin eline geçti” uydurmasına yanıt vermekte yarar var. Yanıt derken kastımız Yayın İlkeleri’mizi hatırlatmaktan ibarettir. Cumhuriyet gazetesinde kuruluşundan bu yana yazarlar tam bir özgürlük içinde yazabilme hakkıyla bu gazetede bulunuyorlar. Onlara herhangi bir sınırlama, herhangi bir kısıtlama yoktur. Gazetenin kırmızı çizgileri Cumhuriyet, laiklik ve demokrasidir. Gazetede yazan farklı eğilimlerde, Atatürkçü, liberal, marksist, sosyalist, sosyal demokrat yazarlar, dışarıdan bu çabaya katkıda bulunanlar yazılarıyla geniş bir tartışma platformunun deyim yerindeyse bir akademinin oluşmasına katkıda bulunuyorlar. Cumhuriyet’teki durum da budur. Bu ilkeyi hatırlatarak okurlardan gelen “sosyal medyadaki dost görünümlü trollere yanıt verin”, “algı yaratma çabalarını yanıtsız bırakmayın” dileğini görevimin sınırlarını aşmadan yerine getirdiğimi düşünüyorum. Bir kere daha görev alanımla ilgili en temel ilkeleri yinelemeyi gerekli görüyorum. Temel amacım saydamlığı teşvik etmektir; basın özgürlüğü ile ilgili ülkemdeki olumsuz durumu açığa çıkartmak, nitelikli gazetecilik için çaba göstermek gibi bir görevim var; gazeteciliğin rolünü görev ve sorumluluğunu hatırlamak da görevlerim arasında; okurların ve haberlerde adı geçenlerin eleştiri ve şikâyetlerini irdelemek, gazetenin yanıtını iletmek, sonuç alınmasını sağlamaya çalışmak da görev alanım içinde; okurlarla gazete arasında tutarlı bir iletişim için çaba gösteriyorum; habere konu olan, adı geçenlerle sorun çıktığında çözmeye çaba göstermek de görevler kapsamındadır. Son bir nokta, yinelemiş olayım; Yayın İlkeleri’ne uyup uymadıkları ve Türkçeleri derdim olabilir ama bu köşede yazarlarla, onların görüş ve düşünceleriyle ilgili değilim. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Deneme üzerine birkaç not… Genelde her yaptığımı sorgularım; ama ne tuhaftır, sanırım günün birinde deneme üzerine bir şeyler yazmam istenene kadar, neden deneme yazdığım ya da yazdıklarımı neden ‘deneme’ diye nitelendirdiğim gibi sorularla hiç uğraşmadığımın farkına vardım. Deneme türü ile ilk karşılaşmam, Montaigne’i Sabahattin Eyuboğlu’nun o nefis çevirisinden okumamla olmuştu. Onu, Eyuboğlu’nun kendi denemeleri izledi. O ilk turu, Cumhuriyet Aydınlanması’nın öteki temsilcilerinin, Azra Erhat’ın ve Vedat Günyol’un denemeleriyle tamamladığımı anımsıyorum. Zaman içersinde onlara bizden ve yabancılardan başka ustalar eklendi. Deneme türünün doruklarını Stefan Zweig’la tanıdım. Dilimize neredeyse bütün eserlerini çevirdiğim Ingeborg Bachmann’ın “Roma’da Gördüklerim ve Duyduklarım” başlıklı denemesi ise, benim için yaşanmışlığın deneme kalıbında dile getirilmesinin en yetkin örneklerinden biri oldu. Sonraki yıllarda Nermi Uygur’un denemeleri elimin altından hemen hiç eksik olmadı. Felsefeyi kendi yaşamına doğal bir bilgelik kaynağı niteliğiyle geçirebilmiş ender düşünürlerden olan Nermi Uygur’u okumak, benim için bilginin edebiyatta nasıl damıtılabileceğini somut biçimde görmekle eşanlamlıydı. Kendini sorgulama eylemi… Gündüz Vassaf’ın kitaplarıyla tanışmamla birlikte ise, bir deneme yazarının her yazdığı ile aslında kendisini sorguladığı gerçeğinin bilincine en somut biçimde vardım. Bu arada Vassaf’ın bu kadarla da kalmadığını, bence Montaigne ile ortak noktasını oluşturan bir eylemi de gerçekleştirdiğinin farkına vardım. Çünkü Vassaf da, tıpkı Montaigne gibi, her yazdığını okura açık ya da örtülü yönelttiği şu soru ile noktalar: “Peki ey okur, ya sen ne düşünüyorsun?” Bir okursanız eğer, belki görmezlikten gelmeye çalışabileceğiniz, ama asla yok sayamayacağınız ağırlıkta bir sorudur bu! ‘Uslanmış yazar’dan deneme yazarı çıkmaz! Ve deneme yazarı için bundan kaynaklanan yaşamsal sorun şudur: Bir deneme yazarı olarak ele aldığınız konu bağlamında önce kendinizi sorgulamaktan kaçıp yalnızca başkalarına yönelik bir ahkâm kesme ile yetinirseniz eğer, kişiyi gerçek anlamda deneme yazarı kılan en önemli niteliğe hiçbir zaman erişemezsiniz. Başka deyişle, ele aldığınız konuda tümüyle size özgü, başka deyişle özgür bir düşünce geliştirmek yerine, okurlarınızın karşısına yalnızca toplum içersinde uslanmış bir yazıcı olarak çıkarsınız! Böylesi, bir deneme yazarına değil, fakat sadece başta kendine, sonra da okurlara yalan söylemeyi alışkanlığa dönüştürmüş birine yakışan bir tutumdur! Çakıcı’nın üvey oğlu Onur Özbizerdik, Saçan’ı darp etti Beşiktaş’ta ünlülerin gittiği bir eğlence merkezinde Alaattin Çakıcı’nın üvey oğlu Onur Özbizerdik, dün gece eski Orga nize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’ı darp et mekten gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre, Ortaköy’de bir eğlence merkezinde bulunan eski Organize Suçlarla Mücade le Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ile daha sonra oraya gelen Onur Özbizerdik ara sında henüz belirleneme Onur Özbizerdik yen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışma, kısa sürede kavgaya dönüştü ve Özbi zerdik, Adil Serdar Saçan’ı darp etti. Kavgaya önce gü venlik görevlileri müdaha le etti. Kavga bir türlü yatış mayınca polis çağrıldı. Öz bizerdik polis ekiplerine de mukavemet gösterdi ve gözaltına alındı. Adil Serdar Adil Serdar Saçan Saçan ise ifadesi alınmak üzere polis merke zine götürüldü. Adil Serdar Saçan, olayla ilgi li yaptığı açıklamada “Arkadaşlarımın daveti üzerine gittiğim mekânda yanıma geldi. Ken disini tanımam. ‘Merhaba abi’ dedi. Başımı çe virince bir yumruk atıp kaçtı. Korumalar yaka layarak polislere teslim etti. Burada da polisin kulağını ısırdı” dedi. l Yurt Haberleri C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear