28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 21 Eylül 2016 yorum 13 Köşemen Kaldırım kültüründe finâaldırım, “sokak ve caddelerin iki yanında, yayaların yürümesi için yapılan yol” diKye tanımlanıyor. Yaya da “trafikte yürüyerek ya da koşarak seyahat eden insanlara verilen ad”. Bir de “Avrupa Yaya Hakları Bildirgesi” var. 1988’de Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilmiş. Bu bildirgeye göre, “Yaya kaldırımları yayalarındır” ve “Herkesin, istediği yere yaya yollarından gitme hakkı vardır.” Bunlar temel şartlar, daha birçok hak var ama onlardan söz etmek fantezi olur. Türkiye’nin bu bildirgeyi kabul ettiğine dair bir bilgiye ulaşamadım. Ama Kabahatler Kanunu’nun 38. maddesinde “Yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal eden veya buralarda mal satışa arz eden kişiye, belediye zabıta görevlileri tarafından idari para cezası verilir” deniyor. Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin 10 (a15) maddesine göre de zabıta “izin verilmeyen yerlerin işgaline engel olmak”la görevlendirilmiş. “İzin verilmeyen yer”lerden biri de kaldırımlar. Yasa ve yönetmeliklerden anladığımıza göre kaldırımların işgal edilmesini önlemek belediyelerin ve bizzat zabıtaların görevi. Ama belediyeler de, zabıtaları da sanki bu yasa ve yönetmelikler yokmuş gibi davranıyor. Çünkü bir iş, durumun kültürü varsa, örf ve âdetlerden olmuşsa en ağır cezaları vererek bile vatandaşı bunları yapmaktan vazgeçirmek kolay değil. Hele onları önlemeye, cezalandırmaya görevlendirilmiş kişiler de aynı kültüre sahipse hiç mümkün değil. Deneyin göreceksiniz. Ara sokaklardan yürüyorsanız kaldırımlara park etmiş arabalarla karşılaşırsınız. Onlardan arta kalan yerlere de motorlar park eder. Sanıyorum motorlar herhangi bir yasaya tabi değil, Karayolları Trafik Kanunu kaldırımı “yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmıdır” diye tanımlasa da esas olarak otopark, kaldırım birazcık genişse de motor yolu olarak kullanıldığını görürsünüz. Kaldırıma park etmiş araca, yol olarak kullanan motora kimse ceza yazmaz, zabıta müdahale etmez. Kime sorsanız “yetkim yok” der, topu başkasına atar. Caddeye çıktığınızda başta marketler ve manavlar olmak üzere hemen tüm esnaf kaldırımları dükkânlarının bir parçası olarak görür ve kullanır. Büfe ve lokantalar içinse kaldırımlar masalarını koymak için tahsis edilmiş alanlardır. “Yürüyemiyoruz, masalar kaldırılsın” derseniz herkes size kötü gözle bakar. Çünkü sokakta yemek yemek “hayat tarzı”dır. Feriköy’ün, Kurtuluş’un kaldırımları, sokakları dardır. Son yıllarda hızla arttığını gözlemlediğim kaldırım işgalleri ile de kaldırımda yürümek iyice güçleşti. Şişli Belediyesi’nin sosyal medya görevlileri çok ilgilidir. Güçleri yettiğince şikâyetlere çözüm bulmaya çalışırlar. Durumu bildireyim, belki çözüm bulurlar diye iyi niyetli bir ruh haline girdim. Cadde ve sokak adı verdim olmadı. Marketlerin, büfelerin isimlerini bildirdim zabıta yine bulamadı(!). Sonunda kapı numarası verdim, yine bir sonuç yok! Aksine kaldırım işgalleri genişledi, yollara sarktı. Özellikle büfe ve lokantalar caddelere masalarını koymaya başladılar. Biliyorum bu tavır bana nazire değil ama zabıtaya ya da Başkan Hayri İnönü’ye bir mesaj olmalı. Zaman bulup gelirse Başkan Hayri İnönü’yle birlikte bizim mahallenin kaldırımlarında yürümek isterim. Hendrik Bohle ve Jan Dimog’un “İstanbul Mimarlık Rehberi”nde (Literatür Yay.) “finâ” terimine rastladım. Finâ’nın bir anlamı da “evin önü” demekmiş. Osmanlı Yasaları’na göre bir evin önündeki sokak parçası o evin sahibinin finâ’sını oluşturuyor. Orayı istediği gibi kullanabiliyor. Bizim esnafın kaldırımları işgali de bu finâ kuralından kaynaklanıyor, kaldırımı mekânlarının bir parçası olarak kullanıyorlar. Belediye zabıtası da bu kuralı bildiği için yasalar yasaklasa da esnafın kaldırımı işgaline ses çıkarmıyor. Benim gibi saflar da “Yaya kaldırımları yayalarındır”, “Herkesin, istediği yere yaya yollarından gitme hakkı vardır” sanıp bu durumdan şikâyetçi olup haklarını aramaya kalkışıyor. Hakkını daha çok ararsın ama bulamazsın diyeceksiniz, siz de haklısınız. 21 EYLÜL 2016 SAYI: 33222 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.17 05.03 05.27 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.44 13.04 16.28 06.28 12.49 16.13 06.51 13.12 16.36 Akşam 19.12 18.56 19.20 Yatsı 20.37 20.15 20.37 Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA posta@cumhuriyet.com.tr Kayyım gerilim üretir FAİK AKÇAY AraştırmacıYazar Kayyım uygulaması, yurttaşların oylarına saygı duyulmamasının bir göstergesidir. “Öteki” gördüklerimizle birlikte yaşayabilmek için, bize çok ters gelse de ötekilerin görüşlerine, seçimlerine saygılı olmak zorunludur. Herhangi bir yönetim birimine seçilenler, uygunsuz işler yapmaya başlayabilirler. Bunların görevlerine son verilmesi, değiştirilmeleri gerekebilir. Değiştirme işlemi yine seçimle, yönetilenlerin özgür biçimde katılacakları seçimlerle yapılmak zorundadır. Halkın seçtiği bir yetkiliyi görevinden alarak, yerine birini atamak, demokrasinin, özgürlüğün özüne terstir. Atanmış yönetimler “Egemenlik kayıtsız, koşulsuz halkındır” söylemini dilinden düşürmeyenlerin söylemleriyle eylemleri çelişmektedir. Halkın seçtiklerinin üzerinde bir güç oluşturmak, çağımızın yönetim algısına uygun bir davranış değildir. İnsanlar dokunabildikleri, denetleyebildikleri yönetimlerden mutlu olurlar. Atanmış yönetimler, hiçbir zaman halk yığınlarını mutlu edemez. Demokrasinin beşiği Göstermelik de olsa, yerel yönetimler, ülke yönetimi için seçimler yapılıyorsa, bu seçimlerim sonuçlarına saygı duyulmalıdır. Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir. Yönetilenlerin en yakın olduğu, na Türkiye kayyım atamalarıyla Kürt sorununu ve FETÖ sorununu çözemeyecektir. Kayyım atamaları Türkiye’yi çok gerecek, bir sorun çözmediği gibi yeni sorunlar yaratacaktır. Halkın seçtiklerinin üzerinde bir güç oluşturmak, çağımızın yönetim algısına uygun bir davranış değildir. sıl yönettikleri konusunda en kolay bilgi edindikleri yönetimler, yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimlerin güçsüzleştirilmesi, demokrasinin güçsüzleştirilmesi, insan hak ve özgürlüklerinin ötelenmesi demektir. Halk yığınlarına göre, seçerek kendilerini yönetmeye yetki verdikleri en kötü insanların, en kötü yönetimleri, başkalarınca atanan en iyi yönetim ve yöneticiler Halka güvensizlik Yöre insanının seçtiği yöneticileri görevden alarak yerlerine halkın seçmediği birilerini atamak, bu insanlara yapılacak en büyük kötülüklerden birisidir. Halkın kendisini yönetecekleri seçme hakkına ve gücüne güvensizliğin göstergesidir. Yerel yönetimlerin yöreden topladıkları vergileri nerelere, kimlere, nasıl aktardıklarının hesabı den daha iyidir. nı, seçenlerin sormaları gerekir. Demokrasinin temel ölçütlerinden biri, yönetimin seçilmişler tarafından yürütülmesidir. “Atanmışlar” eliyle yapılan yönetim uygulamalarında baskı, kıyım, haksızlık, yasadışılık, “seçilmişler” eliyle yapılan yönetimlerde, tüm aksaklılarına karşın açıklık, hukuka uygunluk olduğu gözlenmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerine doğru gidiş, ancak seçilmişler eliyle yapılmaktadır. Ülkesine demokrasi getirmiş bir diktatör, baskı yönetimi örneği yoktur. Merkezileşmeye doğru! Uygar ülkeler yerelleşmeye, yerel yönetimleri güçlendirmeye doğru ilerlerken Türkiye “merkezileşmeye” doğru koşar adım ilerlemektedir. Ülkedeki gelirin merkezden yönetilmesi adına yapılan bu gidişe, değişik gerekçeler uydurulmaktadır. Bu gidişin ivedi olarak sonlandırılması gerekmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezden yönetimi güçlendirmeye başladığı süreçle yıkılmaya, dağılmaya başladığını görememekteyiz. Yerel yönetimleri merkezin güdümüne sokmaya doğru gidilmesi, uygarlığın gelişimine ters bir tutumdur. Yerel yönetimlere, birçok ekonomik, yönetsel kuruma kayyım atamasını yapanların “seçilmişler” olduğu ileri sürülebilir. Kayyım atamaları halkın ya da kurumların seçme hakkını ellerinden alan bir uygulamadır. “Seçme”,“seçilme hakkının” özüne terstir. Halk yığınları, kendileri adına iş yapacak olanları seçme hakkını kimseye devretmemektedir. Seçilmiş olan birisi, bir başka seçilmişi görevden alma hakkı kullanamaz. ODTÜ eylemcilerine hapis Göktürk2 uydusunun fırlatılması töreni sırasında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ı protesto eden 45 öğrenci için 10’ar ay hapis cezası kararı verildi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde katıldığı Göktürk2 uydusunun fırlatılması töreni sırasında, ODTÜ’de çıkan olaylarla ilgili 45 öğrenci 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ve kamu görevlisine direnmek suçundan 10’ar ay hapis cezasına çarptırıldı. ODTÜ’de Aralık 2012’de çıkan olaylar üzerine 45 öğrenci hakkında açılan dava karara bağlandı. Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki karar duruşmasına sanıkların avukatları katıldı. Duruşmada sanık avukatları, müvekkillerinin suç işlemediklerini belirterek, beraat taleplerinde bulundu. Çıkan olaylarda polisin müdahalesi sonucu çok sayıda öğrenci yaralanmıştı. Sanık avukatlarından 3’ü, müvekkilleri hakkında ceza verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isterken, diğerleri bunu talep etmediklerini söyledi. Hâkim Avni Mis, beyanları dinle dikten sonra sanıkların tamamının “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet” ve “kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme” suçlarından 10’ar ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdiğini açıkladı. Mis, sanıklardan üçüne verdiği cezaya ilişkin hükmün açıklanmasını geri bıraktı. Ne olmuştu? ODTÜ’de 2012 aralık ayında Göktürk2 uydusunun uzaya gönderilmesi nedeniyle yerleşkede bulunan TÜBİTAK Uzay’da düzenlenen törende Erdoğan öğrenciler tarafından protesto edilmişti. ODTÜ Fizik Bölümü önünde toplanan öğrenciler törenin düzenlendiği binaya doğru yürüyüşe geçmiş ancak polisin biber gazı ve basınçlı suyla müdahalesiyle karşılaşmıştı. Çıkan olaylarda çok sayıda öğrenci ve bazı polisler yaralanmıştı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr gMöüzlekityleeniyorYKERALMEEŞRTAİRLİLADRİ ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu yeni döneme OHAL uygulamalarıyla başladı. Üniversite yönetimini eleştiren, Eğitim Sen üyesi akademisyenlerin meslekten ihraç edildiği, hakkında isimsiz ihbarlarla soruşturma açılan araştırma görevlilerinin görevden uzaklaştırıldığı Ankara Üniversitesi, rektörlük kararıyla ve yine “güvenlik gerekçesi” ile kameralarla donatıldı. Geçen yıl olağanüstü güvenlik uygulamalarıyla gündeme gelen, öğrenci ve akademisyenleri kampus girişinde arama imkânı veren üniversite yönetimi, 15 Temmuz’un ardından bir adım daha ileri giderek Hukuk, Siyasal Bilgiler, İletişim ve Eğitim fakültelerine kameralar yerleştirerek takibe başladı. Kameralarla donatılan üniversitede, fakülte içindeki kadınlar tuvaletinin önüne dahi kamera yerleştirilmesi dikkat çekti. Öğrenciler tepkili Yeni eğitim dönemine kameralarla başlayan öğrenciler, üniversite yönetiminin kararına tepki göstererek, “Yaşam alanımızın tamamı denetleniyor. Gözetlenmeyen alanın, ‘kör noktanın’ olmadığı söyleniyor. Tuvaletlere giriş çıkışlarımız gözetleniyor” dedi. İsimlerini söylemekte çekinen öğrenciler, “Dersliklere bile kamera konacağı söyleniyor. Hareketlerimiz sürekli gözetlenecek. Bu da okula yapılmış bir darbe. Geçen yıl çeşitli sebeplerle gözaltına alınan öğrenciler vardı. Bu yıl herkes ‘gözaltında’ olacak” ifadelerini kullandılar. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear