24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 11 Eylül 2016 2 sibelbahcetepe@gmail.com Fark edilmek istiyorlar sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE Otizmlilere devletin verdiği eğitim ayda 810 saat, oysa bu rakamlar 160 saat olmalı Yaygın gelişimsel bozukluk olan otizm, ülkemizde 018 yaş arası 350400 bin ara sında çocukta görülüyor. Otizmli bi reylerin yaşadığı sorunların başın da eğitim geliyor. Ülkemizde eğitim alabilen otizmli çocuk sayısının 21 binler de kaldığı tahmin edi liyor. Devletin verdiği eğitim, ayda ortalama 160 saat olması gere SİBEL BAHÇETEPE kirken ülkemizde bu, ayda 810 saat ile sınırlı kalıyor. Hem eği timcilerin sayısının az olması hem de verilen eğitimin yetersizliği, özel merkezlerin cep yakan ücretleri so runların katlanmasına neden oluyor. Aileler, bu konuda devletin uzataca ğı yardım elini bekliyor. Otizmli çocuklar, erken yaşlar dan itibaren, yoğun ve kaliteli eğitim alırsa hızlı ilerleme gösteriyor, bir çok sorunu aşabiliyor, sosyal, iş ve gün lük yaşamlarında daha başarılı hale ge liyorlar. Ancak ülkemizde ne yazık ki otizmli çocuklar, özel eğitim program larından en az yararlanan grubu oluş turuyor. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Özgür Öner, otizmin ağır bir sorun ol duğunu belirterek, erken tanı ve tedavi nin önemine dikkat çekiyor. Öner, eği timin çocuğun gelişiminde en önemli yöntem olduğunu vurguluyor. Davranışlara dikkat edin Otizm tanısını, en sağlıklı çocuk ve ergen psikiyatristlerinin koyacağını anlatan Öner, birinci basamak sağlık kuruluşlarında yani aile sağlığı merkezinde çalışan hekim, hemşire gibi kişilere büyük görev düştüğünü söylüyor. Prof. Dr. Özgür Öner, “1824 ayda aşıya götürülen çocuğun davranışlarına daha dikkat edilmeli. Göz teması, isme yanıt ve Prof. Özgür Öner Otizmli çocuğu olan aileler, devletin desteğini bekliyor. ortak dikkat (18 aylık bir çocukta normalde size baktığında annesinin kucağındayken baktığınızda elinizle gösterdiğinizde çocuk dönüp ele bakıp yeniden size dönmeli. Bakıp dönüş yapmazsa şüpheli) yoksa dikkat edilmeli” diyor. Otizmli bireylerin özel tedavilerinin çok pahalı olduğunu, devletin verdiği eğitimlerin saatinin yetersiz kaldığını, ailelerin de zorluklar yaşadığını kaydeden Öner, özel eğitim verecek insan sayısının da yetersiz olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu çocukların eğitimi çok önemli. Özel eğitime başlandığında belirtiler kalmayabilir. Ülkemizde bu tür bireylere yapılan IQ testlerinin geçerliliği konusunda şüphelerim var. Türkiye’de çok iyi geliştirilmiş testler ve ölçekler yok, testlerin bazıları güncel değil. Unutulmamalı ki otizm, özellikle hafif olgularda 5 dakikalık muayene ile anla şılabilir bir durum değil. Bu çocuklara vakit ayırmak gerek.” Otizm ve aşılar Aşılar ve otizm konusuna da değinen Öner, Kızamık Kabakulak Kızamıkçık (MMR) aşısının otizme yol açtığına dair yanlış inancın 1998’de yayımlanan ve 12 kişi üzerinde yapılan bir araştırma yüzünden ortaya çıktığını anımsatıyor. Öner, şöyle devam ediyor: “Birçok büyük örneklemli çalışmada MMR aşısı veya thiomersal içeren aşılarla aşı olma ile otizm arasında ilişki olmadığı gösterilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, 2014’te bütün yapılan çalışmaların verisini topluca analiz etti. Çalışmalarda 1 milyon 256 bin 407 çocukta MMR, thiomersal veya cıvanın otizmin ortaya çıkmasında etkisi olmadığı açıkça ortaya konuldu.” Otizm belirtileri 4 Dil gelişim bozukluğu 4 Sosyal ilişkilerde sorun 4Başkalarıyla göz teması kuramama 4 İsmini söylediğinizde bakmama 4 Parmağıyla istediği şeyi gösterememe 4 Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylemesi 4 Konuşmada akranlarının gerisinde kalması 4 Sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketlerinin olması 4 Göz teması kuramaması ya da gözlerinin bir şeye takılıp kalması 4 Bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapması. ‘Engelleri kaldırın’ 10yaşındaki ikiz çocuklarından biri otizmli olan Şenay Çalışgan, şunları söylüyor: “Oğ Şenay Çalışgan lum profesyonel eğitimle kısa sürede gelişim gösterdi. Otizmli bir bireyin tam gün ve profesyonel bir eğitime ihtiyacı var. Ancak sosyal bir hukuk devleti dediğimiz ülkemizde maalesef sosyal bir mesele olan otizmle ilgili devletin ne doğru dürüst bir okulu, ne bir eğitim sistemi, ne de bir eğitim kadrosu bulunmaktadır. Okulların müfredatlarını Milli Eğitim Bakanlığı geliştirmeli ve ailelerin önündeki engeller kaldırılmalıdır.” Küresel ısınma böbrekleri vurdu Timur Erk: Böbrek sağlığı için günlük sıvı tüketimi 22.5 litre olmalı Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’nin de küresel ısınma ve mevsim değişikliklerinden nasibini aldığını belirten Türk Böbrek Vakfı (TBV) Başkanı Timur Erk, vücudun sıvı ihtiyacını karşılamak için su, ayran, maden suyu, açık çay gibi içeceklerin mutlaka tüketilmesi gerektiğini söyledi. Oda sıcaklığında su için “Gazlı içecekler, şeker ilave edilmiş meşrubatlar, kremalı ve aromalı soğuk kahveler hem vücudun şeker dengesini bozar, hem de düşünüldüğü gibi vücudun sıvı ihtiyacını gidermez” diyen Timur Erk, özetle şunları kaydetti: “Dünyanın farklı noktalarında yapılan araştırma sonuçları gösteriyor ki, her bir mevsimin olması gerektiği gibi yaşandığı günler artık geride kaldı. Özellikle İstan bul gibi hava sıcaklığına nemin eşlik ettiği bölgelerde aşırı terleme ile vücuttan çok fazla sıvı kaybediyoruz. Normal şartlar altında kişi başına günlük sıvı tüketimi 22.5 litre olması gerekirken aşırı sıcak ve egzersiz sonucu bu miktarın 33.5 litreye çıkarılması gerekebiliyor. Oysa günlük hayattaki sıvı tüketimimizde bu ölçülerin yarısına bile yaklaşamadığını çoğu zaman fark etmiyoruz. Bu durum ne yazık ki böbrek sağlığını olumsuz etkiliyor. Susuzluğu gidermek ve vücudun sıvı ihtiyacını karşılamak için su, ayran, maden suyu, açık çay gibi içecekler mutlaka tüketilmeli. Ülkemizde de havaların beklenenden sıcak geçtiği bu dönemlerde ilki sabah kalkınca oda sıcaklığında bir bardak suyla başlamak üzere günlük sağlıklı sıvı tüketimi alışkanlıklarına daha fazla özen gösterilmesi yerinde olacaktır.” Projede Türkiye’yi, Boğaziçi Üniversitesi Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı temsil ediyor. PGİntresoneajonedmsi AavLiSsihaarasştatılrığılııynoınr İnsan Genom Projesi’nin yeni bir aşaması olarak kabul edilen “MinE Projesi” kapsamında dünya genelinde 22 bin 500 bireyin genleri incelenerek, gen haritaları detaylandırılıyor. Söz konusu araştırma, henüz tedavisi olmayan motor sinir hücrelerin kaybı nedeniyle oluşan ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) hastalığının moleküler düzeyde nedenlerini ve tedavi yollarını ortaya çıkarmayı hedefliyor. 16 ülkenin katılımıyla sürdürülen projede Türkiye’yi Boğaziçi Üniversitesi Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı (NDAL) temsil ediyor. NDAL, 2006 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü bünyesinde, Suna İnan Kıraç Vakfı’nın desteğiyle hayata geçirilmişti. NDAL Direktörü Prof. Dr. Nazlı Başak, dünyada benzeri olmayan, çokuluslu bir çalışma yürütüldüğünü belirterek “MinE, ALS tedavisi için devrimsel nitelikte dev bir araştırma projesi. ALS ile ilgili yürütülen en büyük ve iddialı proje olarak kabul gören bu çalışma ile en az 15 bin ALS hastasının tüm genomlarını dizilemeyi ve ALS’nin genetik nedenlerini genişölçekli bir araştırma projesi ile açıklığa kavuşturmayı amaçlıyoruz. Bu projenin hastalığın moleküler nedenini anlamada ve tabii ki tedavisinde çığır açmasını bekliyoruz” dedi. ‘Çığır açmasını bekliyoruz’ Başak, özetle şunları kaydetti: “İnsan Genom Projesi tek bir bireyin genom dizisini 15 yıl gibi bir sürede yine uluslararası bir çabayla ve 3 milyar dolar gibi bir ödenekle haritalamıştır. Henüz tedavisi olmayan ALS’de en önemli ve nihai hedef, tedavi yollarının açılmasıdır. Bugüne kadar yalnızca semptomatik tedavileri olan bu tür hastalıklarda maalesef nöron ölümü o kadar hızlıdır ki, tedaviler yetersiz kalmakta ve hastalık hızla ilerlemektedir. Hastalığa etkin tedavilerin geliştirilmesi ancak hastalık mekanizmasını anlamaktan geçiyor. Birçok farklı mekanizma hastalığa neden olduğu için tek tip bir tedavi ve tek bir mucize ilaç olmayacak ama MinE projesi hastalığa neden olan genleri tanımlarken, etkin tedavilerin de yolunu açacak.” Göreme Sokak Geçen hafta 9 Eylül’de, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 93’üncü kuruluş yıldönümü kutlandı... Bu vesile ile bugün, Bülent Ecevit’in Göreme Sokak’taki özel çalışma evinde kurduğu bir “Takımın” öyküsünü anlatmak istiyorum. (İçlerinde ben de olduğum için, övünmek gibi olmasın diye “Beyin Takımı” demiyorum!) HHH Ecevit, esas itibarıyla (bence haklı olarak) parti örgütlerinin yozlaşmasından, parti içi hiziplerden çok şikâyet eden bir liderdi: İl ve ilçe örgütlerinin, yerel sorunların ve çıkarların fazla etkisinde kaldığını düşünür, bu yerel çıkarları hizipçiliğin kaynağı sayar, parti içindeki hiziplerden (özellikle Deniz BaykalAli Topuz çatışmasından) yakınır ve bunları bir biçimde aşmaya çalışırdı. Bu nedenle de en sevdiği politikacı tipi, konularında uzman olan, dürüst, çalışkan ve en önemlisi, parti tabanından gelmeyen, yani parti içi yerel çıkar ve hizip çatışmalarına bulaşmamış, kendisine sorun çıkarmayacak olan, kendisinin partiye davet ettiği genç akademisyenlerdi. İşte “Göreme Takımını” da bu anlayışla, (kendisinin de büyük bir edebiyatçı ve araştırmacı olduğu sonradan ortaya çıkan) Cahit Kayra önderliğinde oluşturmuştu. HHH Grubun amacı, “İsmet İnönü sonrası CHP”nin parti programını “Ortanın Solu” anlayışıyla yeniden yazmaktı: Böylece 1977 seçimlerine yepyeni bir imajla gidilecekti; seçime hazırlanmak da elbette, grubun asli göreviydi. HHH Grubun koordinatörü, bizi bir araya getiren Cahit Kayra’ydı. Gündüz Ökçün, Uğur Korum, Sevil Korum, Bilsay Kuruç, Vural Güçsavaş ve ben grubun sürekli üyeleriydik. Mehmet Kabasakal ve Işın Çelebi, iki genç arkadaş olarak sekreterlik hizmetlerini yürütüyorlar ve tartışmalara da katılıyorlardı. Besim Üstünel biriki kez İstanbul’dan gelip çalışmalara katılmış, biriki kez de Turan Güneş uğramıştı. Göreme Grubu’nun yazdığı yeni parti programına, CHP’nin geleneksel 6 Ok’una koşut olarak şu yeni 6 ok eklenmişti: 1) Özgürlük. 2) Eşitlik. 3) Dayanışma. 4) Emeğin üstünlüğü ve bütünlüğü. 5) Gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği. 6) Demokratikleşme. HHH SağSol terörü altında bunalmış olan ülkede, 1977 seçimlerine bu yeni programla gidildi... En etkili söylem benim bulduğum “Analar, evlatlarınızı oylarınızla koruyunuz” sloganı olmuş ve CHP yüzde 41.4 oyla seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı! Ama ne yazık ki, bu büyük oy oranı bile CHP’nin tek başına iktidar olmasına yetmemişti: Hem iş hem de işçi çevrelerinin açık desteği ve Cumhurbaşkanı’nın görevlendirmesiyle kurulan Ecevit Kabinesi, sandalyesi yetersiz kaldığı için, Meclis’te güvenoyu alamamış ve yerine Demirel başkanlığında İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulmuştu. Ama ülkenin toplumsal ve siyasal yapısı artık bu iktidarı taşıyamıyordu ve bu nedenle İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin uzun süre devamı olanaksızdı. Nitekim o yılın sonunda AP’den istifa eden milletvekilleri hükümeti düşürdü ve Ecevit yeni yılda, onlarla yeni bir hükümet kurdu. Ondan sonrası, benim de tam göbeğinde bulunduğum ve çok yakından tanık olduğum başka bir trajik süreçtir! NORMAL OBEZ Kilo beyni yaşlandırıyor Cambridge Üniversitesi Yaşlanma ve Nörobilim Merkezi’nde yapılan bir araştırma, aşırı kilolu kişilerin beyinlerinin zayıflara göre daha yaşlı göründüğünü ortaya koydu. Araştırma ekibinin lideri Dr. Lisa Ronan, kilonun mu beyni, yoksa beynin mi kiloyu etkilediğini henüz bilmediklerini söyledi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear