26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 9 Ağustos 2016 dizi 12 TASARIM: İLKNUR FİLİZ 90’lar... Türkiye için karanlık, Gülen için parlak yıllar Türkiye’de hemen tüm siyasetçilerle çok rahat görüşürken ABD’nin Ankara Büyükelçisi Abramowitz ve Papa II. John Paul ile buluşarak etkisini yurtdışına taşıdı Gülen, ANAP döneminde kendisine açılan alanı cemaatini büyütmek ve yeni eğitim kurumları oluşturmak için kullandı. Giderek büyü yen cemaatin verdiği güçle 1990’lı yıllar da Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tan su Çiller, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit ile görüştü. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz ile de 1983 ve 1990 yılları arasında gö rüşen Gülen ilerleyen yıl larda Papa II. John Paul ile görüşmeler yaparak etkisi ni uluslararası alana taşı Kemal GöktAş mayı başardı. Gazeteciler ve Yazar lar Vakfı’nı kuran cema at, bu vakfın büyük katkısıyla, 90’lı yılla rın başından itibaren “sivil toplum” ala nında ve büyük sermaye ile önemli ilişki ler kurdu. Süleyman Demirel’le açılışa katılacak kadar yakındı. Papa II. John Paul’le görüşmesi yankı uyandırmıştı. Ziyaretçi kuyruğu Bu dönemde iki büyük medya patronu Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Gülen’i gazetelerinde ağırlıyor, ünlü gazeteciler ve yazarlar akın akın Gülen’i ziyaret ediyordu. Spor ve sanat dünyasının ünlülerinin ziyaretleri o kadar artmıştı ki, Gülen, haftanın birkaç gününü bu ziyaretlere ayırmak zorunda kalıyordu. (Latif Erdoğan, Şeytanın Gülen Yüzü. s. 137) 28 Şubat döneminde askeri müdahaleye destek veren Gülen, bu manevrasıyla bu dönemi de kayıpsız atlatmayı başardı. Çiller ve Gül de Gülen’le fotoğraf vermekten mutluydu. Askere destek Gazetelere Refahyol hükümetinin ba şarısız olduğu ve artık çekilmesi gerekti ği yönünde demeçler veren Gülen, Genel kurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’e gönderdiği mektupta da yapılan müdahale Gülen’in görüştüğü isimler arasında Mesut Yılmaz gibi parti liderleri, Ali Müfit Gürtuna ve Abdülkadir Aksu gibi siyasiler de vardı. nin çok doğru bir karar olduğunu, örgüte ait tüm okulları hemen devredilebileceğini söyledi. Ankara Başsavcılığı’nın id 1999’da ABD’ye gitmesinde dönemin başbakanı Ecevit’ten gelen “Sağlığınız dianamesinde de Gülen’in Mart 1998’de şunları söylediği belirtildi: “Kızlarımız eğitimle türban arasında tercih yapmaları gerekirse eğitimi tercih etsinler... ‘Sıkıştığınız zaman Allah’ı bile inkâr edebilirsiniz’.... Vesveseye esas teşkil edecek hususların doğmaması için Apo’ya karşı Gülen mi?çok önemli. Lütfen tedavinizi aksatmayın” telefonun etkili olduğu ileri sürülüyor beyin yıkanmasının lüzumuna inanıyorum ve bu konuda insanlar şartlandırılmalıdır.” Gülen, hakkında Ankara DGM Başsavcılığı’nın açtığı soruşturma sürer Ecevit’in Gülen’le ilişkisine dair en önemli bilgilerden biri Faruk Mercan’ın Gülen’in hayatını anlattığı kitabında yer aldı: Gülen her fırsatta Ecevit’i övüyordu. Türkiye’de kalması konusunda askeri ikna edemediğini ileri sürdüğü kitabında şu iddiayı dile getiriyor: “Söylenti doğruysa önce askeri temsilen ken 22 Mart 1999’da sağlık problemleri “Gülen’in bypass ameliyatı olma üç kişi Gülen’e gelmiş, ABD’ye gitme ni bahane ederek ABD’ye gitti ve o tarih sı için Mayo Clinic ile temas kurulup si gerektiğini tebliğ etmiş... Abdullah ten bu yana dönmedi. ABD’ye gitmesin 22 Şubat 1999 tarihine randevu alın Öcalan’ı Türkiye’ye veren güç, Gülen’i de ve 28 Şubat dönemini güçlenerek at dı. ABD’den arayan Prof. Sait Tarhan Amerika’da istiyordu. Bu bir bakı latmasında dönemin Başbakanı Bülent havaların çok soğuk olduğunu söyle ma Gülen üzerinden yapılan bir ipo Ecevit’in büyük desteğini gördü. yerek randevunun biraz ertelenmesi tek anlaşmasıydı. Ecevit, çaresizliği 28 Şubat’la güçlendi ni istedi. Yeni randevu tarihi 22 Mart 1999 olarak belirlendi. Mart ayına ge ni Gülen’e bildirirken, sağlığınız çok önemli, mutlaka Amerika’ya gidin, de Cemaatin, gücünü olağanüstü artırdı lindiğinde ilginç bir şey oldu. mişti. Bu şifreli sözün deşifresi, sizin ğı dönem de 28 Şubat 1997 postmodern darbesinden sonra oldu. Gülen yurtdışındaydı ve cemaatin söylemi demokrasi ve evrensel değerler ekseninde oluturulmaya başladı. Gülen’in, milliyetçi, devletçi söylemlerinin yerini, “dinler arası diyalog” ve insan hakları kavramı aldı. Bunda ABD’deki çeşitli lobiler ve çevrelerin hassasiyetini dikkate alan bir “İslam” arayışının etkisi büyüktü. Cemaat bu dönemde kamu kurumlarında “kitlesel kadrolaşmasını” tamamlamıştı. Ecevit sevgisi Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Gülen hakkında soruşturma açtığına dair haberler İstanbul’a ulaşmaya başladı. Gülen, bu şartlarda ABD’ye gitmeyi doğru bulmuyordu. O günlerde Gülen’in yakın bir arkadaşı, havaalanında karşılaştığı Başbakan Bülent Ecevit’e bu durumu iletti. Gülen’e telefon açan Ecevit, ‘Sağlığı nız çok önemli. Sizinle ilgili böyle bir soruşturma olsa haberimiz olurdu. Lütfen tedavinizi aksatmayın ve ABD’ye gidin’ dedi. Gülen’in ABD’ye gitmesinde Ecevit’ten gelen bu telefon en etkili sebeplerden biri oldu. 22 Mart 1999 günü İstanbul’dan Chicago kentine giden THY uçağının yolcularından biri Gülen’di.” Latif Erdoğan, Ecevit’in, Gülen’in için bir şey yapamıyorum, Amerika’ya gitmek zorundasınız, demekti.” Her ne saikle olursa olsun Ecevit’in Gülen’i koruma isteği açıktı ve Gülen 2007 yılında Ecevit’i şöyle anıyordu: “Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı, namaz kılmadı ama inancı sağlamdı. Okullara çok sahip çıktı. İşin büyüklüğünü sezmişti. Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti. Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkânı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım.” Adaletten kaçırma oyunları Dönemin DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, 2000 yılında Gülen hakkında “laik devlet yapısını değiştirerek, dini kurallara dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla örgüt kurmak suçundan” dava açtı. Dava Ankara 2 No’lu DGM’de görüldü. Gülen, avukatları aracılığıyla verdiği savunmada bir kez daha Nurcu olduğunu kabul etmedi: “Müslüman olmak dışında Nurculuk, vb. hiçbir akıma mensup değilim. Şimdiye kadar ‘ci, cu’ gibi değerlendirmelerin ayrımcılık manasına geldiğini, bu bakımdan Müslüman olmak dışında hiçbir akıma mensup bulunmadığımı ve dolayısıyla Nurcu olmadığımı defalarca belirttim.” Mahkeme Mart 2013 tarihli kararında, Gülen’i suçlu buldu ancak Rahşan affı olarak bilinen 4616 sayılı kanun kapsamında kaldığı için “davanın ertelenmesine” karar verdi. Af kanunu 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen suçlarda erteleme öngörüyordu. Mahkeme de ka Nuh Mete Yüksel rarında Gülen’in “sağlık nedenleri” ile ülkeden ayrılış tarihi olan 22 Mart 1999’u suç tarihi olarak kabul ederek olası bir mahkumiyeti engellemişti. Delil bulunamadı! Kararda “Gülen’in ciddi sağlık sorunlarının çözümü ile meşgul olduğu, bu tarihten sonra suç örgütü kurmak suçuyla ilgili bir faaliyet içerisinde bulunduğuna dair delil elde edilemediği” ileri sürüldü. Gülen’in mahkum olduğu bir dava ve hakkında açılan ikinci dava Başbakan Bülent Ecevit’in çıkardığı iki af kanunu ile ortadan kaldırılmış oldur. İki aftan da yararlandı Aynı başbakanın hükümetinde iki af kanunu çıkarılmış ve her ikisinden de Gülen yararlanmıştı. Ecevit’in başkanlığındaki koalisyon hükümetinin çıkardığı 4616 sayılı Kanun 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçların kesin hükme bağlanmasının ertelenmesini düzenlenliyordu. O tarihlerde özellikle Gülen hakkındaki davada korunmak için Fethullahçıların girişimi ile bu tarihin seçildiği dile getirilmişti. Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikten sonra Gülen beraat talebiyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme bu talebi kabul etti ve Gülen’in beraatına karar verdi. Karar savcılıkça temyiz edildiyse de Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararı 2008’de ona dı. Dairenin kararına Yargıtay Başsavcılığı itiraz edince dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gitti. Başsavcılığın itirazı kabul edilseydi Gülen hakkındaki davada beraat değil, zamanaşımından düşme kararı verilecekti. Ancak düşme kararının verilmesi halinde Gülen hakkında aynı suçlama ile yeni davaların açılması mümkün olacaktı. Genel Kurul, Gülen hakkındaki beraat kararını onayarak aynı suçlama ile dava açılmasını, en azından o tarihler için, engellemiş oldu. Bu Gülen için de aynı zamanda Türkiye’ye dönüş vizesi anlamına geliyordu. Ancak Gülen, “şartların tam uygun olmadığı” gerekçesiyle dönmedi. Gülen, ABD’de olduğu sürede de devletin koruması altında oldu. Gülen’e ABD’de bile usullere aykırı olarak resmi koruma tahsis edilmişti. ABD’de eğitim için bulundurulduğu iddia edilen bazı emniyet personelinin gerçek amacı onu korumaktı. FETÖ SÖZLÜĞÜ n Cemaat, Camia, Hizmet Hareketi: Fethullahçılar kendilerini anlatmak için çeşitli isimler kullanmayı tercih etmektedir. Döneme göre farklılıklar gösterecek biçimde cemaat, camia, hizmet hareketi bu amaçlarla seçilmiş isimler… n Mahrem Yerler: Harp Okulları, GATA, TSK, polis kolejleri, yargı kurumları, Emniyet, MİT, TİB, ÖSYM, Tübitak gibi kurumlar. n Mahrem Hizmet: Mahrem sayılan devlet kurumlarında örgütün yürüttüğü faaliyetler. n İmam: Örgütün sorumlu yöneticisi olan erkek kişi. Din bilgisine sahip olması aranmaz. Kainat, kıta, ülke, bölge, şehir, semt ve mahalle imamı vardır. Coğrafi örgütlenme dışında her kurumun da ülke imamına bağlı olan bir imamı vardır. n Tedbir: Fethullahçıların yakalanmamak, soruşturmaya uğramamak için geliştirdikleri önlemler. Dini kurallara bağlı olmadan kendini farklı göstermek (içki içmek vs.) bunlardan biridir. Işık Evi: Fethullahçıların örgüte kadro kazandırmak, yardım toplamak ve eğitim faaliyeti yürütmek üzere açtıkları evler. İlki İzmir Tepecik’te 1966 yılında açıldı. n Hususi evler: Büyükşehirlerde askeri ve polis okullarının bulunduğu ve bu hizmetlere yönelik hizmetlerin takip ve organize edildiği evler. n Himmet: Örgütün finansmanı için kestiği vergi. Bekâr kamu görevlileri maaşının yüzde 1520’sini, evliler ise yüzde 10’unu himmet olarak öder. Toplanan paranın yüzde 15’i ‘kutsal pay’ olarak Gülen’e gönderilir. n İstişare: Bir iş yapılmadan önce örgütün abisinin veya ablasının emrinde toplanıp karar verme. n Şefkat tokadı: Abinin talimatına uymakta ihmal gösteren kişinin bir kötülükle ikaz edilmesi. Bu kötülüğün Allah’tan geldiğine inanılır. n Tazir: Örgütten bir kimsenin ayrılacağı veya kopacağı sezilirse veya itaat dışına çıkanlara tazir uygulanır. n Zecr Tokadı: Örgütten ayrılan kimsenin aklını başına alması için örgütün vurduğu etkili ve tesirli bir darbe. n Tart: İtaat etmeyen ve tekrar kazanılması mümkün olmayan cemaat üyesinin kovulması. n Abi: Bir ışık evi ya da en küçük örgüt biriminin sorumlusu. Abilik gibi ablalık da vardır ama kadınlar üst düzey yönetici olamazlar. n Fetih: Kamu idarelerinde kadrolaşma. n Fetih okutma: Kamuya giriş sınavları nın sorularının elde edilerek sınavı kazandırma. n Altın Nesil: Cemaatin öğretisini benimseyen ve Gülen’e itaat eden kişilerin genel adı. n Kıtmanilik: Gülen’in sezilmemek için geliştirdiği ve çarçabuk işleri yapmayı emreden öğretisi. n Maklube: Salata, yoğurt ile pilav arası patates kızartması ve et karışımı bir yemek. Kazanılacak kişiye özellikle maklube ikram edilir. İktidar ortağı olarak cemaat P ensilvanya’da 10 dönüm arazi üzerinde kurulu sekiz villa ve bir ikametgâhtan oluşan kampusta olağanüstü güvenlik tedbirleri altında yaşayan Gülen, AKP’nin iktidara gelmesinin ardından iktidarın gizli ortağı haline geldi. Bürokratik kadrolaşmada sıkıntı yaşayan AKP, bu boşluğu Gülenci kadrolarla doldurdu. Emniyet ve askerdeki örgütlenmenin hız kazanmasının yanı sıra hemen her kurumda önemli bir güç haline geldi. Cemaat kadrolarının siyasi iktidarla birlikte giriştiği Ergenekon, Balyoz, KCK gibi soruşturmalar muhaliflerin tasfiyesine dönüşürken Gülen de ekonomik ve siyasi açıdan devasa bir güç haline geldi. AKP’li siyasetçilerin, gazetecilerin, bürokratların sık sık ziyaretine gittiği Gülen, öyle bir güce ulaştı ki Times dergisi 2013 yılında onu dünyanın en etkili 100 ismi arasında saydı. Gülen, 2008’de de Foreign Policy ve Prospect dergileri tarafından oluşturulan dünyanın ilk 100 entelektüeli listesinde birinciliğe seçilmişti. ‘Güler yüzlü’ cemaat C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear