24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 24 Ağustos 2016 Köşemen Mimar Sinan’ın eserlerini itinayla yok etmişiz “M imar Sinan 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 eser vermiştir” (mimarsinaneserleri.com). Bu eserler tek tek listelenmiş. “İstanbul Azapkapı’da Mimar Sinan’ın yaptığı yaklaşık 450 yıllık Sokollu Mehmed Paşa Camii’nin duvarı delindi” haberine rastlıyorum T24.com’da (11.07.2016). “Daha önce yakınına çakılan çelik kazıklar yüzünden temelleri zarar gören, metro yüzünden yaklaşık 5 cm kayan ve zeminden çıkan kaynak suları yüzünden etrafı göle dönen caminin şimdi de esrarengiz bir şekilde duvarı delindi.” Bir haber daha; “Mimar Sinan’ın 56 hamamından biri olan Samatya Kapıağası Yakup Ağa Hamamı satışa çıkarıldı.” Hamam 13 yıl restorasyon görmüş. Satış fiyatı 20 milyon dolar. Aynı haberden Mimar Sinan’ın 56 tane hamam yaptığını, bu hamamlardan 32’sinin tamamen yok olduğunu, 24’ünün günümüze intikal ettiğini, bunlardan da sadece 14 tanesinin özgünlüğünü koruduğunu öğreniyoruz (14.08.2016, yeniakit. com.tr). 32 tamamen yok olmuş hamam... 24 hamamın sadece 14’ü özgün haliyle kalabilmiş. Dehşet verici bir bilgi, demeyeceğim. Bildiğimiz bir şey, artık şaşırtmıyor. En büyük mimarımızın eserlerini bile korumuyoruz. Mimar Sinan’ın kaç eseri vardı? 365 mi, 375 mi, 477 mi? Bunda bile görüş birliği yok. Anlaşılan tam bir liste de yok. Çünkü yüzyıllar boyu yok edilen eserleri tespit etmek pek kolay değil, var olan ile yetiniyoruz. İBB Kültür AŞ İstanbul hakkında önemli kitaplar yayımlıyor. “İbrahim Hakkı Konyalı’nın Kayıp Arşivinden İstanbul’da Mimar Sinan Eserleri” bu yayınların en yenilerinden. İbrahim Hakkı Konyalı için biyografisine göre “tarihçi, yazar, kitabe uzmanı”, “özellikle yazdığı şehir tarihleriyle meşhurdur” deniyor. Çok sayıda yayımlanmış eseri var ve bunların birçoğu İstanbul ve İstanbul’daki mimari eserler hakkında. 1896’da doğmuş, 20 Ağustos 1984’te vefat etmiş. Konyalı’dan geriye birçok yayımlanmamış eser kalmış. Bunların arasında “II. Dünya Savaşı yıllarında üç cilt halinde hazırladığı Mimar Sinan adlı kitabı” da sayılıyor (bkz. islamansiklopedisi.info). İbrahim Hakkı Konyalı 1941 – 42 yıllarında Mimar Sinan’ın İstanbul’da inşa ettiği cami, mescit, türbe, kütüphane ve okulları tespit etmiş, ziyaret etmiş, gözlemlerini yazmış ve fotoğraflarını çektirmiş. Ama bu çalışma yayımlanmadan kalmış ve ölümünden sonra da kaybolmuş. Gazeteci Faik Şenol’un İstanbul fotoğrafları arşivinde çalışılırken “İstanbul’da Mimar Sinan Eserleri” başlıklı iki fotoğraf albümü bulunmuş. Bu fotoğrafların İBB Atatürk Kitaplığı’nda “Mimar Sinan’ın Eserleri” adlı 473 varaklık Konyalı’nın yayınlanmamış çalışmasının görselleri olduğu anlaşılmış. Konyalı Mimar Sinan’ın eserlerini tanıtırken, yapı tekniğinden, yapıların nasıl değiştirildiğinden ve tahrip edildiğinden de söz ediyor. Birçoğunun içindeki değerli eşyanın, hatların, çinilerin çalındığını, yok pahasına “enkazcı”lara satıldığını anlatıyor. Ot ambarı, ağıl, depo, karakol ve pansiyon olarak kullanılanlar var. Yıkıcıya verilen eserleri var. Birçok yapı da kaderine terk edilmiş, çöküp tarihe karışmak üzere. Yıl 1940. Daha sonra Menderes döneminde cadde, bulvar ya da meydan yapmak üzere birçok cami, medrese. mescit, çeşme vb. yıkıldığı biliniyor. “İstanbul’da Mimar Sinan Eserleri” önemli bir belgesel eser olmasının yanı sıra Mimar Sinan’ın İstanbul’daki eserlerini tam olarak tespit edip mevcut durumlarını anlamak için iyi bir kılavuz. 24 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33194 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.342 04.30 04.56 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.16 13.14 16.56 06.02 12.58 16.40 06.26 13.21 17.02 Akşam 19.58 19.4 20.03 Yatsı 21.25 21.06 21.26 yorum 13 Konunun özüne geçmeden önce ölüm tarlasındaki kanlı hasadın 1 Ocak 20 Ağustos 2016 arası bilançosuna bir bakalım. İstanbul 12 Ocak (IŞİD): Sultanahmet Meydanı’nda, IŞİD üyesi Suriyeli bir saldırgan turist kafilesinin arasına girdi, üzerindeki bombayı patlattı. Saldırgan dahil 13 kişi olay yerinde öldü, 16 kişi de yaralandı. Diyarbakır 13 Ocak (PKK): Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki Emniyet Müdürlüğü’ne bomba yüklü araç ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırıda 6 kişi hayatını kaybetti, 39 kişi yaralandı. Ankara 17 Şubat (PKK/TAK): Genelkurmay, TBMM ve kuvvet komutanlıklarının yakınında bomba yüklü bir araç beş askeri servis aracının geçişi sırasında patlatıldı. Saldırıda 28 kişi öldü, 61 kişi yaralandı. DiyarbakırLice 18 Şubat (PKK): Askeri zırhlı aracın geçişi sırasında düzenlenen bombalı saldırıda 6 asker ve 1 astsubay şehit oldu. Ankara 13 Mart (PKK/TAK): 3. saldırı, bu kez Kızılay’da bomba yüklü bir araçla düzenlendi. 37 kişi öldü, 125 kişi yaralandı. İstanbul 19 Mart (IŞİD): Beyoğlu Kaymakamlığı önünde intihar saldırısı düzenlendi. 5 kişi öldü, 37 kişi de yaralandı. Diyarbakır 24 Mart (PKK): DiyarbakırBingöl karayolu üzerinde bulunan Mermer Jandarma Karakolu’nu hedef alan saldırıda 3 asker hayatını kaybetti, 24 asker yaralandı. Bursa 27 Mart (PKK/TAK): Ulucami yakınındaki canlı bomba sal Ölüm tarlasında kanlı hasat (1) dırısında 13 kişi yaralandı. Diyarbakır 31 Mart (PKK): Otogar yakınlarındaki polis servisine bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda 7 polis şehit oldu, 13 polis memuru ile 14 sivil yaralandı. MardinKızıltepe 1 Nisan (PKK): Askerlik şubesine bomba yüklü bir araçla saldırı düzenlendi. Şubeye yakın inşaatta bekçilik yapan bir kişi hayatını kaybetti.  Gaziantep 1 Mayıs (PKK): Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. Terör saldırısında 3 polis memuru şehit oldu, 18’i polis 22 kişi yaralandı. DiyarbakırBağlar 10 Mayıs (PKK): Polis aracına yönelik bombalı saldırıda 3 kişi öldü, 12’si polis 45 kişi de yaralandı. İstanbulSancaktepe 12 Mayıs (PKK): Kara Havacılık Alay Komutanlığı kışlasının yakınında bir araçta patlama meydana geldi. Patlamada 5’i asker 3’ü sivil olmak üzere 8 ki şi yaralandı. Diyarbakır 12 Mayıs (PKK): Diyarbakır’ın Sur ilçesi Dürümlü mezrasında PKK’nin 15 ton patlayıcı yüklü kamyonu infilak ettirmesiyle 16 kişi hayatını kaybetti. Van 24 Mayıs (PKK): VanÇaldıran’da PKK’li teröristlerin yola tuzakladıkları bombayı zırhlı aracın geçişi sırasında patlatmaları sonucu 6 asker şehit oldu.  İstanbulVezneciler 7 Haziran (PKK/TAK): Vezneciler’de bomba yüklü araçla gerçekleştirilen ve TAK’ın üstlendiği saldırıda 7’si polis 13 kişi hayatını kaybetti. 36 kişi yaralandı. MardinMidyat 8 Haziran (PKK): Mardin’in Midyat ilçesinde Emniyet Müdürlüğü binasına bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 3 polis, 3 de sivil hayatını kaybetti. Saldırıda 34 kişi de yaralandı. Hakkâri ÇukurcaDerikÖmerli 23 Haziran (PKK): 23 Haziran tarihinde, HakkâriÇukurca karayolun da kurulan tuzağın patlatılması sonucu 4 asker şehit oldu. Mardin’in Derik ilçesinde PKK’lilerin jandarma karakoluna düzenlediği saldırıda 2 asker şehit oldu. Ömerli İlçe Jandarma Komutanlığı’na bomba yüklü araçla yapılan saldırıda 7 kişi hayatını kaybetti. İstanbul 28 Haziran (IŞİD): Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısında 42 kişi hayatını kaybetti, 100’den fazla kişi yaralandı. Türkiye geneli 15 Temmuz (FETÖ): FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 240 şehit, 2480 yaralı. Hakkâri 29 Temmuz (PKK): HakkâriÇukurca karayolu üzerindeki Doğanlı bölgesinde yol kontrolü yapan askerlere düzenlenen saldırıda 8 asker hayatını kaybetti. Diyarbakır 15 Ağustos (PKK): Diyarbakır Bölge Trafik Müdürlüğü önünde bomba yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda 5’i polis olmak üzere 7 kişi hayatını kaybetti. Van 17 Ağustos (PKK): İpekyolu’nda 2 Nisan Polis Merkezi ve polis evine düzenlenen saldırıda 2’si polis 4 kişi şehit oldu, 40 kişi de yaralandı. Elazığ 18 Ağustos (PKK): İl Emniyet Müdürlüğü’ne bomba yüklü araçla yapılan saldırıda 3 polis şehit oldu, 146 kişi yaralandı. BitlisHizan 18 Ağustos (PKK): Askeri araca düzenlenen saldırıda 1 korucu ve 6 asker şehit oldu. Gaziantep 20 Ağustos (IŞİD): Bir kına gecesine yönelik düzenlenen canlı bomba saldırısında 54 kişi öldü, 100’e yakın kişi yaralandı. Kendi dilini kesmek KONUK YAZAR sı ne kadar zorsa, dilini ke lık arkasına gönderdiğiniz an, dün ZÜLFÜ LİVANELİ sen devletin durumu da o ka ya önünde bütün iddialarınız çökme dar trajik. ye mahkumdur. Çünkü böyle tutukla HHH malar her şeye gölge düşürmeye ye Aydınlar, yazarlar, çizerler, ter. Unutmayın ki, yazarların gölge düşünürler bir ülkenin, bir top si ağırdır. Dünyaya derdimizi anlatamadığımız yolunda genel bir kanı vardır bu ülkede. “Ah ah” der kimileri “herkes kendini tanıtıyor ama biz gül gibi memleketimizi bir türlü an lumun dilidir. Toplumlar aydınları ile konuşurlar. Dünya, onların sesine kulak verir, onları dinler, onlarla konuşur. Bir ülke düşünün ki en büyük şairlerini yıllarca hapiste süründürür, ya Yazar elbette vicdanına göre davranacak, devleti de, toplumu da, genel geçer yargıları da (hatta kendi kendini de) eleştirecek. Çünkü “alnında ışığı herkesten önce hissetmektedir.” Kendini eleştirmek dedim de aklıma latamıyoruz şu dünyaya.” Belki de bir parça haklılık payı var dır bu yakınmada. Yurtdışına çıkan herkes, Türkiye’nin ne kadar az bi lindiğini, daha da önemlisi yanlış ta nındığını görür. Cacık ancak cacı ki olunca ünlenir batıda, beyaz peynir feta’ya dönüşünce, sazın bozuk dü zen ise buzuki adıyla çalınınca. Daha da önemlisi tarihsel boyuttur. Dünya bu ülkede Ermenilere, Rumla ra, Kürtlere yapılan zulümleri bilir ama Balkan, Kırım, Ahıska Türklerinin çek tiği acıları bilmez. Romancı arkadaşım Louis de Bernieres’in “Duyulmamış bir soykı Aslı Erdoğan rım” olarak nitelediği Balkan faciası, geçmişin tozlu aynalarındaki soluk bir yansıma olarak kalmıştır sadece. Bizim devlet bu saptamalara katılır, hatta tez olarak öne sürer ama “Neden” diye sormaz. Neden dünya ülkeleri kendini anlatabilir de Türkiye anlatamaz? Fark nerede? Devlet kendisine dönüp de bu soruyu sorsa belki gerçeği bulacak ama hükümetler gelip geçer, devirler değişir, ne var ki devlet kendisini hiçbir biçimde sorgulamaz. Oysa bu sorunun cevabı çok basit. Türkiye Cumhuriyeti’nin açmazı, kendi eliyle kendi dilini kesiyor olması. (Kulağını kesen Van Gogh’tan daha çılgın bir devletimiz mi var nedir.) Dilsiz bir insanın derdini anlatma zarlarını katleder, okuyan yazan herkesi düşman ilan eder; böyle bir devlete “dilini kesiyorsun” denmez de ne denir? Sabahattin Ali’yi katleden devlet, Kurtuluş Savaşı’nı destanlaştıran Nâzım Hikmet’i, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, Ahmed Arif’i, Enver Gökçe’yi, Dağlarca’yı ve sayılamayacak kadar çok yazarı hapiste çürütürken, her kuşağın aydınlarına sürek avı düzenlemeyi bir numaralı vatan görevi olarak kabul eder. Bunun en son örneği Aslı Erdoğan. Bu nitelikli, incelikli, şiddet karşıtı yazarımızın terörle ne alakası olabilir. Makul bir insanın aklına bile gelmez böyle bir şey. Aslı Erdoğan’ı demir parmak geldi birden. Şair Eşref’in bu konuda muazzam bir dörtlüğü vardır: Eylemem ölsem de kızbi ihtiyar, Doğruyu söyler gezer bir şairim, Bir güzel mazmun bulunca eşrefa, Kendimi hicveylemezsem kâfirim. İşte geleneğimiz bu: Uygun bir kafiye bulunca kendisini de yerin dibine sokmaktan çekinmeyen şairler memleketi. Söz uğruna ölümü göze almanın, dünyadaki en çarpıcı örneği yine bizim memleketten. Sihamı Kaza adlı eseri okunduğu sırada saray bahçesine bir yıldırım düşmesini uğursuzluk sayan padişahın idamını emrettiği büyük şair Nef’i, kendisine hayatının bağışlanması için bir af dilekçesi yazdırmaya gelen si yahi haremağası, diviti hokkaya batırıp da yazmaya hazırlanırken, siyah mürekkebin kâğıda damlaması üzerine şair refleksiyle kendini tutamayıp “Efendim, mübarek teriniz damladı” diye hayatına mal olacak (bugünün görüşüyle ırkçı) bir şaka yapar. Bunun üzerine öfkelenen nüfuz sahibi haremağası “Allah belanı versin” diye kızarak Nef’i’yi kaderiyle başbaşa bırakır ve şair o sabah idam edilir. Son sözü yine hicivdir; cellada “Bre cahil Türk” diye seslenir. O dönemin başka şairleri ise “Gökten nazire indi Sihamı kaza’sına/Nef’i kendi diliyle uğradı Hakk’ın belasına” diyerek iğrenç bir dalkavukluk örneği sergilerler. (Tanrı hepimizi tarihe dalkavuk olarak geçmekten korusun) Buna karşılık en çok muhalefet gazabına uğrayan Abdülhamid, saltanat devrinde hiçbir münevveri idam ettirmez, hatta bazıları Paris’te padişahın verdiği maaşla yaşar. Evet, “menfa”ya (sürgüne) gönderdikleri olmuştur ama o devrin anlayışına göre öldürülmemek bir lütuf sayılır. (İttihat Terakki öldürtmüştür mesela) De Gaulle’ün “Sartre tutuklanamaz, çünkü o Fransa’dır” sözü dillere pelesenk olmuş durumda. Ama bu örnek tek değildir: İkiye bölünmüş bir ülke travması yaşayan Almanya’da, Doğu Almanya’yı seçen Bertolt Brecht, Batı’da bırakın yasaklanmayı, okul kitaplarında ders olarak okutuldu. Daha niceleri gibi. HHH Kendi dilini kesen devlet, sadece diplomatik misyonlarıyla hiç kimseyi ikna edemez. Dilinizi kesmeyin efendiler. Bırakın kendini bile “hicveden” bu keskin dil sizi de eleştirsin, yanlışları göstersin. Aslı Erdoğan gibi değerli bir yazarımıza terörist diyerek dünyayı güldürmeyin. Aslı’ya değil, işin aslına yönelin: Yani 15 Temmuz gecesi kendi halkına bomba yağdıran zehirli örümcek ağıyla, sinsi darbecilerle, PKK ile, IŞİD ile, El Nusra vs. ile uğraşın. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ASELSAN MÜHENDİSİNİN ÖLÜMÜ İntihar nedeni karşılıksız aşk ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr ALİCAN ULUDAĞ Geçen yıl intihar eden ASELSAN mühendisi Erdem Uğur’un ölümünün üzerindeki sır perdesi ortadan kalktı. Şüpheli ölüme ilişkin soruşturma yürüten savcılık, Uğur’un internet üzerinden tanıştığı bir kız öğrenciye âşık olması ve aşkına karşılık bulamaması sonucu intihar ettiğini belirledi. Uğur, âşık olduğu kızın evlilik teklifini reddetmesi üzerine, “Kimseden bir beklentim kalmadı artık, hayattan da. Beklediğim tek şey ölüm artık” diyerek intihar kararı aldı. İnternetten “Acısız intihar yöntemleri”ni araştıran Uğur, mutfak tüpüyle hayatına son verdi. Savcılık, olayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Kapısında not bulundu Erdem Uğur, 15 Ocak 2015’te Cebeci’de tek başına kaldığı apartman dairesinde ölü olarak bulundu. Uğur’un işe gelmemesi üzerine çalışma arkadaşlarının başvurusuyla eve gelen polisler, kapıda “Dikkat gaz açık. İlaç+hap, ip asmak, jilet bilek, gaz” ibareleri yazan not buldu. Yapılan incelemede, Uğur’un mutfak tüpünü açarak hayatına son verdiği anlaşıldı. Son dönemde artan ASELSAN mühendislerinin ölümleri nedeniyle Ankara Başsavcılığı, Erdem Uğur’un ölümüne de şüpheyle yaklaştı ve cinayet soruşturması başlattı. Savcılık, soruşturma sonucunda olayın intihar olduğuna karar vererek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear