28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 23 Ağustos 2016 6 Pakrat Estukyan (Agos) ve Mihail Vasiliadis (Apoyevmatini) ile ortak söyleşi ‘Bu ülke bizim kaderimiz’ Türkiye karanlık bir dönemden geçiyor. Bu dönemi geçmişte 67 Eylül, 1964 techiri, darbeler gibi olayları yaşamış ve bu topraklarda gazetecilik yapan Apoyevmatini Gazete si sahibi Mihail Vasiliadis ve AGOS’un Ermenice sayfaları nı hazırlayan deneyimli gazete UMUR YEDİKARDEŞ ci Pakrat Estukyan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Ermeni ve Rum cemaatinin iki dev çına rı ile bugünün ve yarının Türkiye’sine bak tık. Estukyan Türkiye’nin geleceğine “Bu dünya Erdoğan’a kalmaz” diyerek umut la bakarken, Vasiliadis ise Cumhurbaşka nı Erdoğan’ın kanlı darbe girişiminin he men ardından Topçu Kışlası’nı gündeme ge tirmesine “Ben kalkıp da Bizans’ın heykeli ni dikelim, Ayasofya yeniden Ortadoks kili sesi olsun diyor muyum” cevabını veriyor. Hâkim görüş bu toprakların hepimizin ol duğu ve Türkiye’nin barbarlaştığı olurken, umudumuz ise “Spartaküs ruhu’nun bu top raklarda hâlâ devam etmesi”... n Türkiye’de 2002’den beri Erdoğan ile birlikte her zaman gidişatı değiştiren olaylara tanıklık ediliyor. Şimdi de darbe girişimi, OHAL ve tasfiyeler... Bugünü na sıl yorumluyorsunuz? Pakrat Estukyan: Türkiye’de birçok ikli me şerbetliyiz. Bu ülkedeki ötekilerden bi ri, politize olan Müslümanlar 2002 yılın da ilk defa iktidara geldiler. AKP, demokra si ve özgürlük diye geldi. Erdoğan, “Demok rasi bir tramvaydır, gideceğiniz yere ka dar binersiniz” dedi ve çoktan indi. Darbe Erdoğan’ın “7 Haziran’ı saymıyorum yeni sini yapacağız” demesiyle başladı. Bunu bir şekilde kanıksadık, ama birileri tankla ya pınca darbe dedik. Zaten darbe içindeydik. Şu anda halen bir darbe var, hukuk sistemi kalmadı. Zaten olağanüstü koşullarda yaşı yorduk. Mihail Vasiliadis: Darbe amaç mı, araç mı? Bence darbe bir araçtır. Anayasaya uy mamak, hukuku kenara itip; şiddet kulla narak istediğini yapmaktır. Eğer ben dar be yapmadan anayasayı askıya alacak usulü bulduysam, ben darbeci değil; masum mu yum? Emin olduğum tek şey yarının bugün den daha kötü olacağıdır. ‘Yabancı muamelesi beni rencide ediyor’ n Erdoğan iktidara geldiğinde azınlıklara yönelik birçok vaatte bulundu. Darbe ertesinde ise azınlıkların, kiliselere yönelik saldırılar ve nefret söylemleri ile gündeme gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Mihail Vasiliadis: Buna öpücük dağıtıldığında yanağını uzatanlar üzülsün. Ben yanağını uzatanlardan değilim. Malları iade etmek, sadaka değil. Azınlıklar değil, Türkiye açısından bakalım. Bana 67 Eylül’ü, 915’i sordukları zaman; “Türkiye Devleti daha mağdurdur” diyorum. Bunları yapanlar, memleketini benden çok daha fazla seviyordu ve bu ülke için kanını dökecek kişilerdi ama bizim ülkemize zarar verdiler. Bu ülke bizim, hepimizin. Bunu herkesin hazmetmesi lazım. Pakrat Estukyan: İklimden ötürü karamsarım. Maraş’ta, Madımak’ta, Roboski’de de ben mağdur oldum. Bu ülke bizim kaderimizdir. Türkler buraya kılıçla geldi, Ermeniler de kapıyı açtı. Biz 4.000 yıldır buradayız. Bana yabancı muamelesi yapılması beni rencide ediyor. n Erdoğan Yenikapı’da herkesi birleş Mihail Vasiliadis ‘Geri vitesle ileri gidilmez’ n Erdoğan kanlı darbe girişiminden hemen sonra yine “Topçu Kışlası” dedi. Askeri darbenin önlenmesinin ardından böyle bir açıklama yapılması sizce bir çelişki değil mi? Mihail Vasiliadis: Ben kalkıp da “Bizans’ın heykelini dikelim, Ayasofya yeniden Ortadoks kilisesi olsun” diyor muyum? İleri gidiyoruz kardeşim, geri vites takarak ileri gidemeyiz. Pakrat Estukyan: Sağcılar, Taksim’de bir iz bırakmak istiyor. İstanbul 1453’te fethedildi ama Türklerin eline geçmesi 8 Eylül 1955. Aya Triada’yı görüp rahatsız oluyorlar, cami yapma telaşındalar. Kışlaya Müslümanlaştırma hevesi ile bakıyorlar. Sağcı, Müslüman akıl hâlâ İstanbul’u fethetmekle meşgul. Bu fetih zihniyeti simgesel bir anlam yüklüyor. Çamlıca’daki Cami de böyle. Gezi’de 5 tane ağaç için değil; despotluğa karşı direnildi. tirmeye çalıştığını söylerken; sizler “Bu ülke bizim, hepimizin” diyorsunuz. Size fikriniz soruluyor mu? Pakrat Estukyan: Sorulmuyor, sorulmayacak. Erdoğan’ın hışmından korktukları için Rum Patriği, Ermeni Patrik Vekili, Hahambaşı da ordaydı. Zannettiler ki iktidarı okşarsak; her şey yolunda gider. İktidarla iyi geçinmek için haklarını talep etmemek azınlıkların düştüğü tarihsel bir yanılgıdır. Mihail Vasiliadis: Yenikapı’da ne yeni bir şey, ne de kapı gördüm. O kapı özgürlüklere kapatılan bir kapı. Ben söyleyeceklerimi serbetçe söyleyebileceğim her toplantıya giderim. Abant Platformu’na da birçok kere gittim, Dolmabahçe’de Meclis Başkanı’nın anayasa toplantısına da. Dolmabahçe’de ne söyleniyorsa, Abant’ta da o söyleniyordu. Toplantıda demokratik geleneğimiz dediklerinde karşı çıktım. Türkiye’de “Odundan aday göstersem seçilir” denildi. Odundan adaylarla demokrasi olmaz. Avrupa’nın demokrasi geleneği var; Reform, Rönesans, Aydınlanma Çağı... Tepeden emretmekle olmaz. “Kadınlara oy hakkı verdik” diyorlar; ben de soruyorum: Sen kadınlara bir oy hakkı mı verdin; yoksa sen o kadının kocasına mı ikinci oy hakkını verdin? Demokrasi denen çocuk 9 ayda doğmaz n Bugün Erdoğan demokrasiden, demokratikleşmeden bahsediyor. Sizce bu söylemlerin neresindeyiz? Türkiye’de demokrasi var mıydı? Mihail Vasiliadis: Demokrasi denen çocuk 9 ayda doğmaz, bazen 90 yılda da doğmaz. Batı için en büyük erdem demokrasi, doğuda ise adalettir. Doğu’da “Konu devletse gerisi teferruattır” anlayışı var ve bunu diyen hâkimlerle mi adaleti sağlayacaksın? Bir ülkenin başındaki kişi ne kadar güçlüyse; o ülkede demokrasi o kadar yoktur. De Pakrat Estukyan mokrasiyi, adaleti yasalar sağlar; kişiler sağlayamaz. Biz daha demokrasiyi, adaleti sağlayamazken; “Bizi neden AB’ye almıyorlar” diye soruyoruz. n Siz de bu olaylardan sonra “Kandırıldık” diyor musunuz? Pakrat Estukyan: Hiç AKP’ye oy vermedim. Aldatılmadım ama hayal kırıklığına uğradım. 2002’de milli gelirin yüzde 40’ını nüfusun yüzde 10’u paylaşırken; bugün aynı yüzde 10 milli gelirin yüzde 55’ini paylaşıyor. Bu makas daha fazla açılacak ve sonunda çalışanlar daha fazla yoksullaşacak. Bir yerde bıçak kemiğe dayanacak ve Müslümanlıkla insanları kandırmak mümkün olmayacak. Nüfusun yarısı IŞİD’i destekliyor ve sempati ile bakıyor. İnsanlıktan bihaberler. Bu zihniyetten barbarlık çıkar. Türkiye barbarlaşıyor. Geçmişte de kardeş katli vardı. Bu barbarlık topluma hâkim oldu. 1915’in mağduru katledilen 1.5 milyon Ermeni midir; yoksa bütün Türkiye midir? Puslu, karlı, boran bir iklimdeyiz n Hrant Dink cinayetinde Gülen’in parmağı olduğu konuşulurken; Dink soruşturmasında da, MİT’in 600 Rum aileyi izlediği ortaya çıktı... Mihail Vasiliadis: Yalan. Azınlıklar arasındaki kişiler onların işini görürken, personele gerek yok. Pakrat Estukyan: Hrant devlet suikastine kurban gitti. Eğer bu polisler cemaat mensubu kişilerse yine devlet için çalışan insanlardır, devlet memurlarıdır. Cinayet günü ortaya atılan bir slogan vardı, “Katil devlet hesap verecek”. Sokaktaki insanlar bu sloganı atarken meselenin doğru teşhisini koymuştu. Bu slogan milliyetçilerin çok zoruna gitti, “Devlete katil denir mi” dediler. Denir, buz gibi denir. O dosya içinde devletten bağımsız tek insan yok. Bu kendini temizleme çabası çok sahtekârca. Soma’daki faciayı, büyük depremi de Cemaat’e bağlıyorlar. Puslu, karlı, boran bir iklimdeyiz. Gülen’in gitmesiyle devlet politikası değişmeyecek. n Tarihsel olarak baktığımızda; gelecek açısından kaygılanıyor musunuz? Pakrat Estukyan: Roma’nın geleceği neye benziyorsa onu görüyoruz. Karşıtını ez. Onurunu kır. Diz çöktürerek tövbe ettir ve egemenliğini pekiştir. Sonra da sana karşı gelmesini sağla; kışkırtarak baskı altına al. Yeter dediği anda da var gücünle üstüne çullan. Türkiye’de siyaset Roma’dan beri aynı. Bu arada da dünya değişti. Spartaküs’ten başlıyor bu macera. Bu direniş geleneği hiçbir zaman bitmeyecek. Bu dünya ne Romalılara kaldı, ne Bizans’a, ne de Osmanlı’ya... Erdoğan’a da kalmayacak. Gelecek aydınlık olacaktır. Mihail Vasiliadis: Kahramanlaştırma modası egemen oldu. Bu; siz ölün ben yaşayyayım anlamı taşıyor. Bir kişinin şehit olup olmadığına Allah karar verir. Ölüyü bile ele geçirmeye çalışıyorlar. Merak etmeyin, bugün kahraman ilan edilenler gelecekte de kahraman ilan edilecek. Çünkü yine kazanan tarafta olacaklar. Savcılığın göremediği aşağılama ‘Cem yapmanıza tolerans gösteriyoruz’ sözleri için yapılan suç duyurusu işleme konulmadı Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu ilçesi Kaymakamı Mehmet Türköz hakkında sımız yok” dediği ileri sürülmüştü. İddiayı gündeme taşıyan CHP Parti Meclisi Üyesi Alevi vatandaşlara yönelik olarak söyledi Ali Öztunç, kaymakamın sözlerinin nefret ği ileri sürülen “Biz sizin cem yapmanıza suçu kapsamında olduğunu savunmuştu. tolerans gösteriyoruz, izin veriyoruz. Ama Öztunç, kaymakam Türköz ve Kahraman siz çadır kuruyorsunuz. O çadırı kaldıra KEMAL maraş valisinin Alevilerden özür dilemesicaksınız artık size toleransımız yok” sözle GÖKTAŞ ni ve köy halkına yönelik baskıların sona ri nedeniyle hakkında yapılan suç duyuru erdirilmesini istemişti. su savcılıkça işleme bile konulmadı. Kaymakamın söylediği ileri sürülen bu söz Kahramanmaraş’ta Sivricehöyük köyü Tero ler için İstanbul’da yaşayan Meryem Durgun lar bölgesinde meralarına Suriyeliler için mül ve Seyit Sönmez isimli vatandaşların yaptığı teci kampı kurulmasına karşı yapılan eylem suç duyurusunda ise 8 Ağustos’ta karar veril ler sırasında jandarmanın müdahalesinin ardın di. Kahramanmaraş Başsavcı Vekili Kemal Yal dan köy cemevi yanına kurulan çadır 11 Tem çın kaymakamın bu sözlerle “ne şekilde halkı muz günü kaldırılmıştı. Müdahale ile ilgili köy kin ve düşmanlığa tahrik ettiğini veya ibadetle muhtarını arayan Dulkadiroğlu Kaymakamı rini aşağıladığının açıklanamadığı” gerekçesiy Türköz’ün “Biz sizin cem yapmanıza tolerans le şikâyetin işleme konulmadığını bildirdi. Sav gösteriyoruz. Cemevine misafirlerinizin gelme cılığın herhangi bir soruşturma açmadan doğ sine izin veriyoruz. Ama siz çadır kuruyorsu rudan işleme koymama kararı vermesi dikkat nuz. O çadırı kaldıracaksınız. Artık size toleran çekti. l ANKARA Kaymakam Mehmet Türköz haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Reşat Petek olayı ve RTE ittifakı bozmak ister miydi? RTE/AKP ittifaksız ayakta duramaz 3 Reşat Petek isimli AKP milletvekili Meclis’te FETÖ’yü araştıracak komisyonda AKP’yi temsil edecek. Kendileri eski bir savcıdır, sonra da avukat. Silivri davaları üzerine TV’lerde yapılan açık oturumları anımsıyor musunuz? Petek devamlı konuktu. Bir de yanında yine emekli Yargıtay Başsavcısı Ahmet Gündel vardı. Onlarla birlikte epey oldum. Kapıştım da! Cemaatin iddianamelerinin yılmaz savunucularıydı. FETÖ savcılarının, yargıçlarının arkasındaydılar. Ama nasıl! Hukukçu kimlikleri ardında, bu iddianamelerin ne kadar doğru, mahkemelerin kararlarının ne kadar haklı, darbe iddialarının ne kadar gerçek olduğunu savunup durdular, yıllarca. Hangisi AKP’li, hangisi FETÖ’cü ayırmak mümkün değildi! Yapışık ikizler gibiydiler... Sonra AKP ile Cemaat birbirine girince iki ayrı kampa düştüler! Biri yine ortalıkta, ama diğeri ekranlardan düştü. Gündel’in ve kendisinin yakasına yapışır mı? Petek, Meclis Komisyonu’nda Cemaatin terör faaliyetlerini araştıracakmış. Peki, Cemaat yargısını, davalarını savunan ekranlardaki ve gazetelerdeki Petek’i de araştırır mı dersiniz? “İş ortağı” Ahmet Gündel’in yakasına yapışır mı, “gel buraya bakiim seni gidi FETÖ’cü” diye.. Peki Zaman gazetesine şu demeci veren kendisinin yakasına yapışır mı: “Bazı medya organlarında bir süreden beri ‘F tipi’ tabirini görüyorduk. Dillerindeki baklanın planlı bir şekilde piyasaya sürüldüğü şimdi anlaşılıyor. Millet olarak çok daha uyanık olmak zorundayız.” (2009) hRaüfştvaektaolpaerasyonuna 2 Çok mu eski tarih? O zaman Aralık 2013’e bakalım (1725 yolsuzluk operasyonuna iki hafta kala, Star’da): “Petek, Fethullah Gülen Hocaefendi ve AK Parti’yi beraber hedef alan yapıların, AK Parti’nin bu süreçten güçlenerek çıktığını görünce bu kez Cemaat ve AK Parti’yi birbirine düşürmeye çalıştığını söyledi.” (Odatv bir seçki yapmış okuyun) Zamanım olsa da TV’de savunduklarını tefrika etsek... Ne yapacağız şimdi? O zaman zatiâlileri FETÖ’cü müydü acaba? Durumu görünce kamp mı değiştirdi? Yoksa o zaman yapışık ikizlerin AKP sözcüsü müydü, doğrusu bilemem. Bunu ortaya çıkartmak polisin, savcının, AKP’nin işi. Ama ödüllendirilip milletvekili yapıldığına göre! Hepsi FETÖ’cü olacaktı Bu örneği niye verdim? İktidar ortaklıklarının nasıl son ana kadar sürdüğünü anlatmak için. Zaten 20122013 tarihli yazılarıma bakarsanız, FETÖ AKP’yi bir “kabul parti” olarak kullandığını, içini AKP’den adım adım boşalttığını, iktidarı ele geçirince de zaten bir siyasi partiye sahip olduğunu ne kadar çok yazmışım görürsünüz. Aralarında en önemli engel RTE idi. İktidar koltuğuna Gülen mi yoksa RTE mi oturacaktı?.. Zaten F. G’nin AKP ile bir derdi yoktu ve hiç olmadı. Çünkü partinin içini epey ele geçirmişti. Eminim, hem ondan hem bundan görünenlerin tümü, sülalesi, RTE devrilseydi FETÖ’cü olacaktı. Şüphesi olan var mı? ŞT dahil! RTE ittifakı bozmazdı! Siyasal analiz olarak söylüyorum: RTE, Gülen ile ittifakını bozmazdı. Paşa paşa ülkeyi dönüştürüp dururlardı. Arkalarında ABD ve AB, karşılarında durulmaz müthiş bir ikili olurlardı. Her ikisinin de sermaye desteği tamamdı. Paraları bol... TÜSİAD’ı da dönüştürürlerdi. TUSKON falan, tam bir Cemaat istilası vardı sermayenin üzerinde! Doğan Medya vb de dayanamazdı. Bugün bunların hiçbirini de yazamazdık. Sen sağ ben selâmet. RneTEzaitmtifaankbı ozdu? Gerçekten FETÖ’nün bir ittifak değil, koltuğunu, liderliği ve AKP’yi istediğini net olarak gördüğünde... RTE şu tek seçenekle karşı karşıya kaldı: Koltuğumu, liderliğimi korumak ve AKP’yi elde tutmak için FETÖ’nün kökünü kazımalıyım, tek çare bu!.. Buna kesin ne zaman karar verdi? Ayrıca “RTE/AKP ittifaksız ayakta duramaz” tezinin gerekçesini de yazacağım. İsrail’den Erdoğan’a mesaj: İşte bu yüzden işbirliği yapmalıyız İsrail ile Türkiye arasındaki mutabakatın onaylanmasından kısa süre sonra Ankara, İsrail’i hava saldırıları nedeniyle kınadı. Kınamayla aynı gün İsrail Cumhurbaşkanı Tzipi Livni’den Erdoğan’a Gaziantep saldırısı ile ilgili “İşte bu yüzden işbirliği yapmalıyız” mesajı geldi. Livni mektubunda Gaziantep saldırısı karşısında şok olduğunu belirtirken, “Bu acı günde Türk halkı ile birlikte duruyoruz. Bu olay bir kez daha amaçlarına ulaşmak için masum insanları öldürmek isteyenlere karşı savaşta bizim birlikte durmamızın ne kadar hayati olduğunu gösteriyor” dedi. Dışişleri’nden kınama Dışişleri Bakanlığı ise Gazze’ye dün operasyon düzenleyen İsrail’e yönelik yayımladığı kınamada ilk defa saldırının ilk başladığı noktanın Gazze olduğuna işaret etti. Açıklamada, “İsrail askeri güçlerinin Gazze’den İsrail’e atılan bir rokete karşılık vermek gerekçesiyle Gazze’deki çok sayıda noktaya saldırılarda bulunduğu öğrenilmiştir. Söz konusu orantı sız saldırıları şiddetle kınıyoruz. Filistinli masum sivillerin yaralanmasına neden olan bu saldırılar hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın kabul edilemez” denildi. Dışişleri’nden ayrıca Türkiye’nin bu saldırılara sessiz kalamayacağı belirtilerek, “İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi, Filistin halkını hedef alan böyle saldırılar karşısında sessiz kalacağımız anlamına gelmemektedir. Aksine, İsrail’in uluslararası hukuka ve her şeyden önce vicdanlara aykırı eylemlerinin karşısında Filistin davasının takipçisi olmaya devam edeceğiz” denildi. İsrail’den jet yanıt İsrail’in Haaretz gazetesinin haberine göre İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Naşhon, Başbakan Binali Yıldırım’ın Gazze’ye yapılan saldırıyı eleştirdiği sözlerine karşılık “Türkiye başkalarının askeri faaliyetini eleştirmeden önce iki kere düşünsün” yanıtını verdi. Naşhon, “Türkiye’yle ilişkilerimizin normalleşmesi, asılsız suçlamalar karşısında sessiz kalacağımız anlamına gelmez” dedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear