24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 21 Ağustos 2016 U2 mutlar da alabora Libya’dan yola çıkan sığınmacıların botu battı: 6 kişi yaşamını yitirdi Bir botta tam 100 sığınmacı. Yunan Sahil Güvenlik ekipleri olmasaydı belki de hiçbiri sağ kurtarılamayacaktı. l REUTERS Umuda yolculuktan yine acı haber geldi. İtalya’ya ulaşma he şamını yitirdi. İtalyan sahil kurtarma ekiplerinin perşembe günü gerçekleştiğini bildir sında 13 çocuk bulunduğu ve hedeflerinin Yunanistan’dan yola çıkarak İtalya’ya varmak ay düzenlediği toplantıda, bu yılın başından beri Avrupa’ya deniz yoluyla girmek isterken defiyle Libya’dan yola çıkan, dikleri olayda bottaki 21 ki olduğu belirtildi. Yunan adası boğularak yaşamını yitiren sı içinde 27 kişinin bulunduğu şiyi kurtardıkları duyuruldu. Mikanos’tan denize açılan 36 ğınmacı sayısının 3 bini aş bir botun alabora olup batması Yunan Sahil Güvenlik yetki sığınmacının da durdurulduğu tığını, Avrupa’ya girmeyi ba sonucu, biri 8 aylık bebek ol lileri ise önceki gün denizden kaydedildi. şaran sığınmacı sayısının ise mak üzere 3 çocuğun da ara 100 sığınmacının kurtarıldığı Uluslararası Göç Örgütü 250 bin civarında olduğunu larında bulunduğu 6 kişi ya nı açıkladı. Kurtarılanlar ara Sözcüsü Leonard Doyle, geçen duyurmuştu. l Dış Haberler ‘Namaz kılmayan hayvandır’ O söze bir yıl hapis istemi TRT’de yayımlanan “Ramazan Sevinci” adlı programda “Namaz kılmayan hayvandır” diyen ilahiyat profesörü Mustafa Aşkar hakkında dava açıldı. İddianamede, Aşkar hakkında “halkın bir kesimini aşağılamak” suçundan bir yıla kadar hapis cezası istendi. Aşkar, iddianamede yer alan savunmasında Sokrates’in “İnsan konuşan bir hayvandır” şeklindeki beyanının da bir hüküm cümlesi değil ancak bir ilmi tespit olduğunu kaydetti. Kendisinin de bu minvalde ergonomik açıdan hayvanların namaz kılma yetisinin olmayacağına ilişkin ilmi bir tespit yapmak istediğini iddia eden Aşkar, “Ancak sözlerim çeşitli mihraklarca tevil edildi. Tepkiler geldiği zaman da 24 saat geçmeden özür diledim” dedi. l ALİCAN ULUDAĞ/ANKARA ‘Dost’lar için iyi haber Sarıyer’deki Kısırkaya Hayvan Barınağı kararı HAZAL OCAK nı durdurmayan İBB memurları yargılanacak Hayvan hakları savunucuları ve çevre aktivist Poseidon’dan leri tarafından defalarca protesto edilen Sarıyer’deki Kı selamlar sırkaya Hayvan Barınağı projesi için mahkemenin verdi Yumurtalık’ta Aigeai Antik Kenti’nde yapılan kazılarda Yunan deniz tanrısı Poseidon’un tasvir edildiği 11 metrekarelik alana sahip mozaik bulundu. İl Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari, Poseidon mozaiğin alt kısmında Grekçe, ‘Bütün yıkananlar size selam olsun’ anlamı taşıyan yarım bir metin olduğunu söyledi. Adana Müze Müdür Vekili Nedim Dervişoğlu “Po seidon tasvirin sağında ve solunda yunus balığı figürleri görülmektedir. Mozaiğin MS 3. ya da 4. yüzyıla tarihlenebileceği düşünülüyor” dedi. l ADANA/DHA ği iptal kararını uygulamayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkilileri hakkında soruşturma açılacak. Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği (HAGİD), Kısırkaya hayvan barınağını kriterlere uygun olmadığı, ulaşımının zor olduğu ve hayvanların zarar göreceği gerekçesiyle yargıya taşımıştı. Mahkeme, barınağın inşaatının durdurulması için başvuru yapan Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği’ni haklı bulmuştu. l İSTANBUL haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Demokrasi politikacının ekmeğidir Özellikle genç okurlarımın istekleri sonunda Pazarları artık biraz anı yazmaya karar verdim. HHH 12 Eylül Faşizmi bütün siyasal partileri kapatmış ve liderleri yasaklamıştı... Özgürlükçü 1961 Anayasası’nın 12 Mart’ta yok edilemeyen izlerini toplumdan silmeyi ve solun bütün renklerini soldurmayı hedefleyen Kenan Evren cuntası, her türlü sol örgütlenmeyi ve düşünceyi ezmiş, emekçi örgütlerinin de canına okumuştu. Ayrıca, özgür düşünce kaynağı oldukları ve sol görüşlerin yaşamasına da izin verebilecekleri için, medya ile üniversiteleri de tam bir baskı ve denetim altına almıştı. Bu düzenin sürekliliğini sağlamak için oluşturulan “Faşist 12 Eylül Anayasası”, ceberut devleti egemen kılmak için sadece YÖK gibi kurumlarla yetinmemiş, Fethullah Gülen Cemaati ile gerçekleştirilen işbirliği çerçevesinde “zorunlu din dersi” gibi “tohumları” da bu Anayasanın çeşitli yerlerine serpiştirmişti. Üstelik de bütün bunları utanmadan, “Atatürkçülük” veya “Kemalizm” adı altında yapmışlardı! (Bu arada eklemeliyim: Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi konusundaki itirazımızı kaldırarak Kıbrıs’ı da satmışlardı.) HHH 1983 seçimleri bütünüyle Evren Cuntası’nın denetiminde yapıldı: Zaten yasaklı olan siyasal liderlere ek olarak solu toparlaması beklenen Erdal İnönü de siyasetten yasaklanmış, pek çok aday veto edilmiş, sol oylar, Evren Cuntası’nın Başbakanlık Müsteşarlığı’nı yapan Necdet Calp’a bırakılmıştı. Her ne kadar Evren’in adayı emekli orgeneral Turgut Sunap idiyse de, yine Evren Cuntası’nın, ABD’nin desteğiyle, yıldızını parlattığı Özal aradan sıyrıldı ve başbakan oldu. Özal döneminde devlet tam anlamıyla “Ilımlı İslam”a açıldı ve FETÖ’nün artık palazlanmaya başlayan “Altın Nesli” önemli yerlere gelmeye başladı. HHH Özal, sınırlı, kısıtlı ve yasaklı ortamda yapıldığı için, “Meşru olmayan” seçimlerle kazandığı iktidarını “Meşru” zemine oturtmak istiyordu... Bu nedenle, iktidara geldikten 4 yıl son ra, yeni seçimlere gitmeden önce, 12 Eylül Faşizminin siyaset dışına attığı siyasal liderlerin durumunu “Yasaklar kaldırılsın mı” diye referanduma sunmaya karar verdi. Elbette istese bu yasakları doğrudan çoğunluğa sahip olduğu Meclis’te kaldırabilirdi ama referandum yolunu tercih etti; çünkü, (aklı sıra) referandumda “Hayır” oyu çıkarsa, yasaklar (güya) meşruiyet kazanacaktı! Seçimlerden 4 yıl sonra, 1987’de yapılan Referandumda kıl payı “Evet” oyları kazandı. HHH Şimdi işin, doğrudan anılarımla ilgili bölümüne geliyoruz: Özal’ın Başbakan olduğu “normalleşmeye geçiş” döneminde, 19831987 arasında Türkİş, Türkiye çapında “Demokrasi mitingleri” kampanyası başlatmıştı: İçlerinde benim de olduğum bir avuç akademisyenle tüm Türkiye’yi dolaşıyor ve elbette ana ekseninde “Yasaklar kalksın” mesajı olan “Demokrasi mitingleri” ve “Demokrasi eğitimleri” yapıyordu. (“CHP Demokrasiye sahip çıksın” derken aklımda bu kitlesel mitingler ve eğitimler örneği var.) Bu arada özellikle Denizciler Sendikası ile Harbİş Sendikası, “Demokrasi eğitimlerinde” öncülük yapıyor, Türkİş mitinglerine ek olarak bizi Türkiye’nin bütün kentlerinde “eğitim seminerlerine” götürüyordu! Okurlarım bilmeyebilir: Sendikalarda eğitim çok ciddi bir iştir ve sendikalar devlet tarafından çok yakından ve çok dikkatle denetlenir: Bizim de her toplantımızda bol miktarda sivil ve resmi polis bulunurdu; hatta Diyarbakır’daki bir toplantıda, ben kürsüde konuşurken resmi elbiseli bir komiser, gözdağı vermek için, sahnenin bir ucundan girip öteki ucundan çıkmıştı. (Konuşmamı aynı heyecan ve vurgularla sürdürmüş, olayı görmezden gelmiştim.) Sendikalar, yapacağımız konuşmaların metinlerini de isterlerdi; hem arşivlerine koymak hem de polise vermek için. Ben de oturmuş bir kitap yazmıştım: “DEMOKRASİ İŞÇİNİN EKMEĞİDİR” adlı bu kitapta hem Demokrasinin ne olduğunu anlatıyor, hem de askeri darbe dönemlerinde emekçilerin gelirlerinin nasıl ulusal gelirin altında kalarak gerilediğini sayılarla net olarak gösteriyordum. (Kitabın hem Harbİş hem de Denizciler Sendikası tarafından basılmış iki ayrı kopyası var.) HHH Şimdi aydınları küçümseyen, dışlayan ve hatta düşmanlaştıran siyasal liderlere baktıkça, hiçbir zaman oy vermediğim ama (Demokrasi adına) siyasal hakları için mücadele ettiğim Demirel’in bu dönemde bana söyledikleri ve yaptıkları aklıma geliyor... Ama bu anılar bir başka Pazar yazısına! HHH Eminim okurlarım mesajı almışlardır ama ben yine de vurgulayayım: EY POLİTİKACI UNUTMA: “MEŞRUİYET” VE “DEMOKRASİ” SENİN EKMEĞİNDİR... OTURDUĞUN KOLTUĞU ONLARA BORÇLUSUN! ONLARA İHANET ETME! C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear