24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 17 Ağustos 2016 6 eylemAglömraenTyüar’ykaiye ‘Islamcıların platformu’ ’nin eline geçen resmi yazışmada, Erdoğan’ın Ortadoğu’daki İslamcı terör örgütleriyle işbirliği politikası yürüttüğü ileri sürülüyor Sığınmacı krizi için bel bağladığı Ankara’yı eleştirmekten kaçınan Alman hükümetinin, kapalı kapılar ardında Türkiye’yi “İslamcı grupların merkezi eylem platformu” olarak nitelendirdiği öne sürüldü. Alman ARD kanalının eline geçen resmi yazışmada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ortadoğu’daki İslamcı gruplar ve terör örgütlerine destek verdiği” ifadesi de yer alıyor. Söz konusu yazışma, Alman Federal Meclisi’ndeki Sol Parti grubunun hükümete verdiği soru önergesine İçişleri Bakanlığı’nın verdiği yanıt. Bakanlık Müsteşarı Öle Schröder’in “Milli menfaatler gereği” gizli olarak sınıflandırıldığını belirttiği yanıtta “Türk hükümetinin yıllardır bilinçli olarak Ortadoğu’daki İslamcı gruplar ve terör örgütleriyle işbirliği politikası yürüttüğü, Erdoğan’ın bunu aktif olarak desteklediği” savunuluyor. Ankara adım adım... Yanıtta şu ifadeler dikkat çekiyor: “İktidardaki AKP ve Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, Mısır’daki Müslüman Kardeşler, HAMAS ve Suriye’deki silahlı İslamcı muhalefet lehine yaptıkları sayısız dayanışma açıklaması ve destek eylemleriyle, Müslüman Kardeşler’e olan ideolojik yakınlıklarını vurgulamışlardır.” 2003’ten beri AB terör listesinde olan Hamas ve Erdoğan’ın adlarının büyük harflerle yazıldığına işaret eden ARD, “Alman Dağdelen: Berlin suç ortağı İçişleri Bakanlığı’nın yanıtının hükümete eylem platformuyken federal hükümetin Erdoğan’a bu yönelik eleştirilerini hak lunmaz Hint kumaşı muamelesi lı çıkardığını savunan Sol yapması idrak edilemez.” Parti dış politika tem Koalisyon ortağı Sosyal silcisi Sevim Dağdelen, Demokratların dış politika uz Türkiye’nin “kendisini silahlı İslamcılığın yuvası” Dağdelen manı Rolf Mützenich ise, “Bu kadar hassas ve geniş bir de haline getirmesinde Berlin’in daha ğerlendirmeye Dışişleri Bakanlığı fazla suç ortaklığı yapamayacağını da dahil edilmeliydi. Türkiye NA söylüyor ve ekliyor: TO müttefiki ve Alman askerleri “Erdoğan’ın Türkiyesi İslamcılığın orada konuşlandırılmış durumda” ve İslami terör örgütlerinin merkez eleştirisi getiriyor. hükümeti ilk kez Türkiye Cumhurbaşkanı ve bir terör örgütü arasında doğrudan bağ kurdu” diyor. Alman dış istihbarat örgütü BND’nin değerlendirmelerine dayanarak hazırlandığı belirtilen yanıtta, “Özellikle 2011 yılından bu yana Ankara’nın adım adım İslamlaştırıldığı iç ve dış politikasıyla Türkiye, Ortadoğu’daki İslamcı grupların merkezi eylem platformu haline geldi” ifadesi de yer alıyor. l Dış Haberler YALOVA’DA YEŞİL alan yok Tek tek satıldılar İstanbul için 1999’DAKİ risk aynen devam ediyor FARUK KIRTAY Yalova’da olası bir depremde çadırkent kurulacak yeşil alan kalmadı. 17 Ağustos 1999 depreminde on binlerce depremzedenin çadırkent ve prefabriklerde barındığı Atatürk’ün kendi parasıyla satın alıp millete bağışladığı 2 bin 900 dönümlük TİGEM arazileri ve belediyeye ait yeşil alanlar, imar planlarında yapılan değişikliklerle, tek tek satıldı. Önce Millet Çiftliği Millet Çiftliği olarak bilinen TİGEM arazisinin 1541 dönüm büyüklüğündeki alanı 2013’te Yalova’da çiçek üreticilerine kiralandı. TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca’nın katkılarıyla yapılarak arboretum (botanik bahçesi) olarak kullanılan 80 dönümlük arazi de, deprem sonrası kullanılamaz hale geldiği gerekçesiyle imara açtı. 2012’de aralarında Arap girişimcilerin de olduğu yatırımcılara satıldı. Depremzedelerin çadır kurarak barındığı Yalova sahilindeki park da önce konut, sonra yeşil alan sonra da yeniden ticari alana çevrildi. l YALOVA 17 Ağustos 1999’daki depremde 18 bin 373 kişi yaşamını yitirmişti. Uzmanlar “Deprem gerçeği unutuldu, unutturuldu. Biz Risk büyük, uyarıhâlâ depreme karşı güvenli yapı stokunu değil depremin ne zaman, ne büyüklükte olacağını tartışıyoruz” diye konuştu. çok, önlem sıfır haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Milliyetçilik kazandı, ümmetçilik kaybetti mi? Günlerdir “Kim ne kadar FETÖ’cü” didişmesi yüzünden cadı avlarıyla, cemaat itirafçılarıyla ve “McCarthyist” yayıncısunucularla toz duman gündemin anaforunda çok önemsediğim bir konuyu ele alma fırsatı bulamadım. Geçen haftaki yazısında Aydın Engin’in Yenikapı mitingi kulisinde İslâmcı bir medya mensubuyla sohbetinden, bana da zarif bir göndermede bulunarak aktardığı bir konu bu. Mevzubahis kişi, “Tayyip Bey ümmetçilik atından inip milliyetçilik atına binmiş gibi. Atı da ha bire kırbaçlıyor, dörtnala kaldırıyor” demiş. Aydın Abi bu noktada gözlerinin “konunun uzmanı” olarak beni aradığını ama ben miting kalabalığı içinde kaybolmuş olduğumdan, çaresiz sohbeti sürdürmek durumunda kaldığını belirtiyor. Ardından devam eden diyaloğa geç de olsa odaklaşıp orada o anki eksikliğimi telafi etmeye çalışayım!.. İslâmcı gazetecimiz (özetle) diyor ki “Aslolan Müslüman olmaktır. Arap mı, Türk mü, Kürt mü, Habeş mi hiç fark etmez. İslâm ümmetidir aslolan… Ancak şu miting meydanında ağır basan ne?” Aydın Abi “Milliyetçilik” cevabını verip muhatabından da onay aldıktan sonra “Bu, sizin mahallede bir olumsuzluk olarak mı değerlendirilir” diye sorunca şunu duyuyor: “Olumsuzluk hayır, ama bir eksiklik denebilir. Ben sadece Tayyip Bey’in bilhassa darbe girişimi sonrasında milliyetçiliğe aşırı ağırlık tanıyıp İslâmî vurguyu, yani ümmet fikriyatını gölgede bıraktığı kanaatimi ifade ettim.” Heyhat dünya! Bunları duyunca 20’nci yüzyılın başında 5 yıl sürmüş (19191924) Hint Hilafet Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Muhammed Ali’nin Türkiye’de halifeliğin kaldırılmasının yarattığı hayal kırıklığı ile sarf ettiği şu bomba söz geldi aklıma: “Allah insanı yarattı, Şeytan da ulusu…” Muhammed Ali bunu “Milletler Çağı” denilen yeni dünya düzeninde “kavmiyetçi cereyanlar”ın İslâm’da birliğin (ümmetçiliğin) sembolü hilafet kurumunu nasıl gündemdışı kıldığını acı acı netleştirmek için söylemiştir. Tabii parçası olduğu hareketin “reel” derdi, Britanya’dan bağımsızlaşmış bir Hindistan’da Müslümanlar olarak Hindu çoğunluk içinde ezilmeme ve erimeme yolunda “kimliksel” bir dıştutunum noktası arayışıydı. Onun güvendiği dağlara kar yağdıran Mustafa Kemal’in reel derdi ise aynı Milletler Çağı’nda artık din adına “ittihat sembolü” olmaktan çok “ihtilaf kaynağı” olacağını fark ettiği “enternasyonalist” bir kurumdan kurtulup yeni ulusdevletle uyarlı bir “nasyonal” din, bir “Türk İslâmı” var etmekti. (Satırbaşlarıyla geçiyoruz, lütfen yazılmayanları bilinmiyor sanarak saldırmayın!) Peki, “Tayyip Bey”in reel derdi ne ki gazeteci arkadaşımız ümmetçilikten milliyetçiliğe belirgin bir “ricat” izlenimini kaydetme gereği duyuyor? Herhalde şu: Yıllardır neoOsmanlıcı düşler, panİslâmist (ümmetçi) hedeflerle Ortadoğuİslâm coğrafyasında liderlik arayışıyla dönülüp dolaşılıp avuçlar yalandı. Ve şimdi de meşum darbe girişiminin yarattığı kaygılar eşliğinde MHP fikriyatını da “soğurarak” milliyetçilik atına binilip onu şaha kaldırmaktan başka çare kalmadı. Elbette bu, laikliğe endeksli değil, Türkİslâm sentezine temellenen “postseküler” bir milliyetçilik, ama işte milliyetçilik!.. Dünya, Ortadoğu ve Türkiye realitesi, AKP ve önderini İslâm adına dışadönük yayılmacı yaklaşımlardan kopardı, yoğun İslâmî belâgat eşliğinde içedönük bir “millî birlik” arayışıyla yetinme noktasına getirdi. An itibarıyla böyle. Tabii bu bir bakıma (ve bizim bakış açımızdan “pozitif” yönde) “İslâmcılık”tan da yüz geri etmek demek ki bunun bir dinamiğini de darbe girişiminden beri gerek “Başkomutan”, gerekse meydanlardaki “Ordu” tarafından dillerden düşürülmeyen “demokrasi” retoriği oluşturuyor. Bunun gerçekte ne kadar “demokrasi” olduğunu daha önce “Demokratlarsız demokrasi” başlıklı yazımızda sorguladık ama şimdi onu bir kenara bırakalım! Çünkü sözde bile olsa “demokrasi”den dem vurduğunuz noktada onu ya “Şura” lehine hiçe sayan ya da (en günceli IŞİD söyleminde karşımıza çıktığı üzere) “bir başka din” addeden İslâmcılık kulvarından koptunuz demektir. Dolayısıyla bu ısrarlı “demokrasi” retoriği de (elbette bir istenmedik yan ürün olarak) size karşı cihatçı İslâmcılığın bu memleket sathında ekmeğine yağ sürecektir. İşte böyle, dinle oynayınca yani “dinbazlık” yapınca bakın başınıza neler geliyor, yağmurdan kaçarken doluya tutuluyorsunuz!.. Ve darbe girişimi sonrasında size kala kala “postİslâmist” bir milliyetçilik kalıyor. Dörtnala gelip Uzak Asya’dan!.. Seslikaya 3 çocuğunu enkazda bırakmıştı Depremin merkez üssü Gölcük, depremden sonra toparlanırken deprem öncesi var olan binaların olası bir depremde ayakta kalıp kalmayacağı belli değil. Gölcük Belediye Başkanı AKP’li Mehmet Ellibeş, o binaların önemli bir kısmının hasar göreceğine dikkat çekerek Gölcük’te kentsel dönüşümün ivedilikle yapılması için adım attıklarını söyledi. Belediye Başkanı bunları söylerken Gölcük’te acılar hâlâ taze. 5 çocuk babası Ahmet Metin Seslikaya, o gece 3 çocuğunu enkaz altında yitirdi. Acılı baba, oğlu Ali Rıza (15), kızları, Aysel (14) ve 8 aylık Bahar’ın enkazda kalarak öldüklerini, yaşadığı apartmanda 12 kişinin enkaz altında kalarak hayatlarını kaybettiğini anlattı. l DHA İMO: İstanbul’da olası depremde binaların dörtte biri kullanılamaz olur TMMOB: Deprem İstanbul için tahmin edilenden öte daha yıkıcı olacak Merkez üssü Gölcük olan 17 Ağustos depreminin ardından 17 yıl geçti. 45 saniye süren depremde 18 bin 373 kişi yaşamını yitirdi. Yaklaşık 40 bin kişi yaralandı. İstanbul 17 yılda olası bir depreme hazırlanmadı. Aksine birçok alan da imara açıldı. Uzmanlar ve meslek odaları açıklamaları depremden hala ders almadığımızı dikkat çekerek bir kez daha uyardı. En az 50 bin ölü İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe yaptığı açıklamada İstanbul merkezli depremde binaların yüzde 25’inin kullanılamaz hale geleceğini söyledi. Bu durumda 2 milyon insanın sokakta kalacağını belirten Cemal Gökçe “İstanbul’da beklenen depremde 50 bin bina hasar görecek, 50150 bin arası insan hayatını kaybedecek. Binlerce insan yaralanacak. Bizim korkmamızın, ödümüzün patlamasının asıl nedeni 1999’dan sonra İstanbul’un yapı stoğunu güçlendirmek için hiçbir çalışma yapılmamış olmasıdır. Binalar yenilenmedi, İstanbul için 1999 yılındaki risk aynen devam ediyor” dedi. DİKKAT: SÜRE GİDEREK KISALIYOR Makine Mühendisleri Odası, dün “17 Ağustos’un 17. yılında İstanbul Depreme Hazır mı” başlığıyla bir basın toplantısı düzenledi. Grup adına konuşan TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik olası bir depreme ilişkin 5 madde anlattı: 1‘görmezden gelindi’ Türkiye’de nüfusun büyük bir kısmını barındıran 11 büyük kentin 4İNŞAAT SEFERBERLİĞİ “Kentsel dönüşüm projeleri tam bir bilenmezi işaret etmekte. ve büyük sanayi tesisinin yüzde 75’i Ne bütünlüklü ve merkezi planlama deprem tehlikesinin altında. De dan söz etmek mümkündür ne de re yataklarının imara açılması, imar mevcut yapı stokunun ne kadarı çalışmalarında deprem teh nın güçlendirildiği ne kada likesinin hiçbir şekilde göze rın yıkılıp yeniden yapılaca tilmediği ortada. ğına ilişkin verilere ulaşıl 2 5DlpnejŞhltmieeağteuıumAloinüiannçbj1tbtonVildeeaae6uprMilkEralsttelrıanAüanrlüoTrŞeaiytirmhjdk’uİraezançYieabilaaiaıOkçnvnEeçkdrleıadıaadkışdi2Ç.tpişllatstiıüe0ÜsyıtşasIl.zıaee1KmyJırlDekemmr5ıİAçniaesoes’ııaOltltmpfknRoeaaeilradzadnnrniIeizıJrraLaudknbeımdslIcsiıuoıjeğMYnıyıeuellriİooonvOayüszkraldseeo.aRhıtanjreiişmkdrısavöiszeynoaAkçelmkyrlmieekaenüemİtnsıhkbnttdtesaiıeennnendldlİbevsimğmKMrirurestai.caE,laüelnidenilDmkkşvNnatebtctıberşheTüapuuıöiparidrnrSltzynkar.’eıamuaeEraeetm,.npmnzLmçeuİlılnıtniltlalsaRitaegşoüyeoşaşıahAlfındpmalışualmmliiNlsıstıkğanağıaeinTsyyyıbndinesmaoaniiaaifrpğsngeaanduıadiörçlaennabüödsılrpllernetdauıheenrüğınğalt.rıişiinul,, 3‘Yapı denetimi eksik’ Ülkemizde yapı denetim sisteminin eksiksiz ve ihtiyacı karşı barajların, tarihi eserlerin depremde vereceği tepkinin bilinmemesi İstanbul’un tahmin edilenden öte layacak işleyişte olduğunu söyle yıkıcı bir etki altına gireceğini gös mek mümkün görünmüyor. Bunun termektedir. Sonuç olarak, İstanbul sebebi bugünkü yapı denetiminin ve çevresinin deprem riski giderek özel firmaların elinde olmasından artmakta, süre kısalmaktadır. kaynaklanıyor.. l İSTANBUL/Cumhuriyet SBkoilimurkaişsİiÇRİNuaporruv: Beaikhamnlaıklilavraınr Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014’te 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın bilirkişi raporu açıklandı. Olayın önlenebilecekken facia boyutuna ulaştığının belirtildiği raporda, işletmenin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nin ihmali ve kusuru olduğu kaydedildi. Bilirkişi raporunda, gaz maskelerinin işçilerin madenden kaçmasına olanak tanımamasından, üretim zorlamasına; maden içi etkin haberleşme ve alarm sistemi bulunmamasından acil durum planlamasının olmamasına kadar bir dizi eksikliğe dikkat çekildi. Raporda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı denetlemelerinin yüzeysel ve gerektiği şekilde yapılmadığı belirtildi. Enerji Bakanlığı için de “Ocağın işletme projelerini incelemek ve denetlemekle yükümlü olan ve T.K.İ kanalıyla onay veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) görevinin gereklerini tam olarak yerine getirmemiştir” ifadesi kullanıldı. Mevzuat yetersiz Yine raporda, “Olay tarihinde yürürlükte olan mevzuattaki yetersizlikler olayın bir faciaya dönüşmesinde etkili olmuştur” denilerek, “Kömür ocaklarında iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı eksiklikleri ve yetersizlikleri nedeniyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nin ihmali ve kusuru vardır” tespitleri yer aldı. Soma davasının bir sonraki duruşması 23 Ağustos’ta görülecek. Yine otobüs yine taciz Edirne Keşan’a gitmek için İstanbul’dan yolcu otobüsüne binen Y.Ö. (19), arka koltukta oturan M.H’nin (60) kendisini elle taciz ettiğini öne sürerek savcılığa şikâyette bulundu. Y.Ö. “Bağırmaya başlayınca muavin yanımıza geldi. Durumu anlattıktan bir süre sonra sarkıntılık yapan kişi otobüsten indi” dedi. Savcılık, soruşturma başlattı. l EDİRNE/DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear