24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 29 Temmuz 2016 EDİTÖR: ELİF TOKBAY haber 3 Ermeni doktorun tüp bebek merkezine OHAL kapsamında el konuldu. Merkezin sahibi Aret Kamar: Gülen’le hiçbir ilgim yok 350/2 1 0 340/2 6 0 TARİHTE BUGÜN 350/2 5 0 270/1 9 0 1890: Hollandalı büyük 260/1 6 0 340/2 4 0 ressam Vincent Van 340/2 3 0 230/1 5 0 Gogh hayatını kaybetti. 330/2 1 0 280/1 7 0 Ressam, iki gün önceki 300/1 3 0 270/1 7 0 intihar girişiminde taban 260/1 1 0 380/2 2 0 cayla göğsünden ağır 330/1 8 0 220/1 4 0 yaralanmıştı. Öldüğünde 380/2 4 0 300/1 9 0 37 yaşında olan ressam 370/2 2 0 280/2 3 0 20. yüzyıl sanatını ciddi 340/2 0 0 300/2 2 0 şekilde etkiledi. Kurunun yanında yaş Operatör Doktor Aret Kamar’ın kurucusu ve sahibi olduğu İstanbul Tüp Bebek Merkezi, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında el konularak kapatıldı. Taksim’de faaliyet gösteren Tüp Bebek Merkezi’ndeki embriyolar Koç Üniversitesi’ne nakledilirken, 40 bin hastanın dosyalarına da el konuldu. İstanbul Tüp Bebek Merkezi, Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde ‘milli güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesiyle’ Sağlık Müdürlüğü, Kaymakamlık ve Maliye’den gelen ekipler tarafından 25 Temmuz Cumartesi günü kapatıldı. Kendisinin Ermeni ve Hıristiyan olduğunu ve Fethullah Gülen’le hiçbir alakası olmadığını belirten Aret Kamar, Agos’a yaptığı açıklamada, “Bu yapıyla hiçbir bağlantımız söz konusu olamaz. Ancak merkezimiz Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldığı için mahkeme, avukat hiçbir girişimde bulunamıyoruz” dedi. Hastaların embriyoları Koç Üniversitesi’ne nakledilirken, 40 bin kadar hastanın ‘mahrem’ dosyalarına da el konuldu. Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Özgür Tezcan yaptığı açıklamada embriyoların güvende olduğunu belirtirken, el konulan dosyalar hakkında “40 bin gibi bir rakam değil. Evrakın bir kısmı da Sağlık Müdürlüğü’nde... Kısacası dosyaların tamamı bizde değil” ifadelerini kullandı. Tıbbi aletlere de el konulduğu iddiasıyla ilgili soruyu yanıtlayan Tezcan, “Bu aletleri almak gibi bir durum olmadı, sadece azot tankı bize gönderildi. Onun dışında başka bir ekipman bize ulaşmadı” dedi. ARET KAMAR HASTALAR ENDİŞELİ Tüp bebek merkezin deki embriyoların nakledilmesi hastaları da mağdur etti. Koç Üniversitesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Özgür Tezcan, “Şu an embriyolar burada en iyi şartlarda saklanıyor. Hastalar tedavilerine istedikleri merkezde devam edebilecek. Bizim merkezimiz dışında başka bir merkezde devam etmeyi tercih ediyorlarsa, embriyo uygun şartlarda o merkeze naklediliyor” dedi. KAMAR: Sorgusuz sualsiz kapattılar İstanbul Taksim’de faaliyet gösteren ve 11 yıl önce kendisi tarafından kurulan İstanbul Tüp Bebek Merkezi’nin sahibi olan Kamar da yaptığı açıklamada, “Yaptıkları şey şirketi kapatmak. Şirketi kapatmaları için kurumun bu faaliyet içerisinde olması gerekir. Kasaları ben denetliyorum ve mali müşavir kontrol ediyor. Bu kurumdan hiçbir şekilde bir derneğe ve vakfa para yatırma söz konusu değil” şeklinde konuştu. Kamar, yaşadıklarını ise şu şekilde aktardı: “Sadece istihbarattan alınan bir bilgiyle merkezimiz kapatıldı. İçindeki malı mülkü, tıbbi aletler her şey yağmalanıp hazineye aktarıldı. Geride hiçbir şey kalmadı. Kasadaki parayı da aldılar. Bir soruşturma yapılmadan, sorgusuz sualsiz kapattılar kurumumuzu. Cumartesi sabah geldiler, gece bir buçuktu bütün bu işlemlerin hepsi tamamlandı.” Toplumu yaralar Avukat Bahri Belen tüp bebek merkezine el konması hakkında, “Bu karar ve uygulama ‘cezaların şahsiliği’ ilkesine ve tüzel kişilerin bir bütün olarak cezalandırılmasını önleyen, ceza hukukundaki ‘objektif sorumluluk’ yasağına aykırıdır. Öte yandan Ermeni bir vatandaşın suçlu olduğu iddia edilen diğer ortağının ‘İslami akidelere’ dayanan siyasi amaçlarını bilmesi ve buna rağmen bunca aynı ve nakdi patrimuanını ve nitelikli mesleki emeğini buna vakfetmesi ve ortak etmesi düşünülemez” değerlendirmesini yaptı. l Haber Merkezi Adana’da korkunç olay Bir otobüs firmasında muavin olarak çalışan Mahmut Ş., 4 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklandı. İddialar kan dondurucu ÇOCUĞUN AİLESİNİ Adana’da girdiği evdeki aileyi uyku spreyi sıkarak etkisiz hale getirdikten sonra 4 yaşındaki kız çocuğunu kaçırıp sokak eve gönderdiğini söyledi. Polis olayı gerçekleştiren şahsın daha önce otobüs içinde cinsel saldırı olayının yaşandığı bir otobüs UYKU ortasında tecavüz ettiği ileri sürü firmasında muavin olarak çalışan len muavin tutuklandı. Polis ihbar Mahmut Ş. olduğunu belirledi. Po SPREYİ SIKARAK üzerine bir fabrikanın güvenlik kamerası görüntülerini incelemeye aldı. Görüntülerde 34 yaşında lis zanlının 25 Temmuz 2016 günü saat sabah 05.00 sıralarında tek odada kalan ve kapısı olma ÇOCUĞU bir kız çocuğuna 2530 yaşların yan eve geldiği, içeride anne baba da bir kişinin tecavüz ettiği tespit ve 2 çocuğun olduğunu gördüğü KAÇIRMIŞ edildi. Polis yaptığı araştırma so aile uyurken anne, babaya uyku nucu çocuğun yaşadığı evi bularak spreyi sıkarak etkisiz hale getirdi kız çocuğunu psikolog eşliğinde ği 4 yaşındaki kız çocuğu H.Y.’yi doktora götürdü ve çocuk devlet de uyurken götürdüğü, yaklaşık korumasına alındı. Anne Y.E (24) 1 kilometre evden uzaklaştıktan ise verdiği ifadede kızının karnı sonra önce kaldırım üstünde daha nın ağrıdığını ve kanaması oldu sonrada sokak ortasında tecavüz ğunu, bunun üzerine doktora gö ettiğini belirledi. Zanlı tutuklandı. Mahmut Ş. sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. türdüğünü, doktorun ilaç vererek l Haber Merkezi Altı ayda 482 kadın Mor Çatı’ya başvurdu İnşaattan Roma mezarı çıktı Sakarya’nın Pamukova ilçesinde cami inşaatının temel kazısı sırasında Roma dönemine ait mezarlar ortaya çıktı. Temel kazısı durdurulurken, arkeologlar kiremit oda mezarlarda çalışma yapıyor. Arkeologlar mezarlarda toprağı elekten geçirerek tarihi eser kalıntılarını bulmaya çalışıyor. l DHA Mor Çatı’ya, 2016 yılının ilk altı ayında şiddet gören 482 kadın başvurdu. Mor Çatı’dan destek isteyen kadınların büyük çoğunluğu, yakını olan erkeklerin şiddetine maruz kaldı. Başvurucuların 52’si eşinden ya da eski eşinden şiddet gördüğünü söyledi. Mor Çatı’nın Dayanışma Merkezi’nin verilerine göre başvuranların çoğunluğunu 2534 yaş aralığındaki kadınlar oluşturdu. Kadınlar, yakını olan erkeklerin şiddetine maruz kaldıklarını ifade ettiler. Eşinden ya da eski eşinden şiddet gördüğünü söyleyenlerin oranı ise yüzde 52. Merkez, babalarından, akrabalarından, partnerlerinden veya eski partnerlerinden şiddet gören kadın ve çocuklara da destek verdi. Kürtaj yok Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultay’ı bileşeni 12 kadın örgütü, bulundukları illerin kamu hastanelerini telefonla arayarak “kürtaj yapılıp yapılmadığını” sordu. 12 ili kapsayan Kamu Hastaneleri Kürtaj Uygulama ları Araştırma Raporu’na göre, “fiili kürtaj yasağı” devam ediyor. Rapora göre, kadınlar hamileliklerinin 10. haftasına kadar yasal hakları olan isteğe bağlı sağlıklı, güvenilir ve ücretsiz kürtaja, sadece büyük şehirlerdeki birkaç hastanede erişebiliyor. Görüşme yapılan 184 kamu hastanesinin 74’ünde kürtaj yapılabildiği söyleniyor. Ancak sadece, Ankara, İzmir ve İstanbul’daki 9 hastanede yasaya uygun bir şekilde, evli ve bekâr ayrımı yapılmaksızın isteğe bağlı kürtaj yapılıyor. l İSTANBUL Düşmanına benzeyen savaşı kaybeder Bir uçurumun kenarından döndük. Darbeciler kazansaydı: Bombaladıkları Meclis’i kapatacaklardı. Sıkıyönetim ilan edip ellerindeki listelere göre kendilerine yakın komutanlar, rektörler, valiler, hâkimler atayacak, hukuku ayaklar altına alacaklardı. Bir cadı avında darbeye direnen herkesi hapse atacaklardı. Kendilerinden olmayan yayınları yasaklayacak, gazetecileri tutuklatacaklardı. Avrupa’yla ilişkileri askıya alacak, idam sehpaları kuracak, kötü muamele ve işkenceye yeniden başlayacaklardı. Müdahale sırasında ölen darbeciler kahraman sayılacak, darbeye direnenler “Hainler Mezarlığı”na gömülecekti. Boğaz Köprüsü’nün adı, halka sorulmadan değiştirilecek, “Yurtta Sulh Köprüsü” olacaktı. HHH Çok şükür ki kazanamadılar. Hükümet son anda uyandı, halkı sokağa çağırdı. Darbeyi şiddetle bastırdı. Sonra? Hemen OHAL ilan edip Meclis’i atlayarak kararnamelerle ülkeyi yönetme yetkisi aldılar. Darbecileri cezalandırma adı altında başlayan cadı avında ellerindeki listelerden muhalif saydıkları subayları, akademisyenleri, mülki idare amirlerini, hâkimleri içeri alıp kendilerine yakın kadrolar atadılar. Gazeteleri kapattılar, gazetecileri gözaltına aldılar. İşkence izleri ekrana yansıdı. Öldürülen darbeciler için “Hainler Mezarlığı” açıldı; direnirken ölenler şehit sayıldı. Cumhurbaşkanı, “İdam cezası önüme gelirse onaylarım” dedi. Avrupa, bu gerçekleşirse üyelik görüşmelerinin duracağını açıkladı. Ve Boğaz Köprüsü’nün adı, halka sorulmadan değiştirildi: “15 Temmuz Şehitleri Köprüsü.” HHH Tamam, arada önemli bir fark var: Biri seçimle gelmiş bir hü kümet; öbürü silah zoruyla iktidar olmaya çalışan bir çete... Bize düşen, her zaman darbeciye karşı seçilmişin hakkını savunmaktır. Ama ya seçilen, kendisini iktidara taşıyan demokrasiyi hiçe sayarak Meclis’i bertaraf ediyor, yargıya, medyaya, üniversiteye, sermayeye el koyuyorsa? Fırsattan istifade daha da despotik bir rejime hazırlanıyorsa? Bu durumda, “Demokrasi bayramı kutluyoruz” diye meydanları dolduranların, “Dur bakalım, biz bunun için mi yattık tankların önüne” demesi gerekmez mi? Bu sonucu öngördüğü için “şenliğe” ortak olmayanları suçlayabilir miyiz? Darbe gecesi saldırıya uğrayan Alevi mahallelerindekilere “Salayı duyduğunuz halde niye bayramı kutlamadınız” diyebilir miyiz? Birlik beraberlik havasıyla, “İdam isteriz” nidaları ve mehter marşları eşliğinde yürünen felaketi gözardı edebilir miyiz? HHH “Askeri dikta mı, polis devleti mi? Seç birini” diyorsanız, benim tercihim (c) şıkkı olur: Hiçbiri! Darbeciyle aynı safta görünmeme kaygısıyla, böyle katı bir otoriterleşmeye, hukuksuzluğa, cadı avına, idam hazırlığına göz yumarsak, demokrasiyi dualar eşliğinde gömmüş oluruz Darbenin panzehiri sivil darbe değildir. Darbenin panzehiri, yargının bağımsız, medyanın hür, Meclis’in devrede olduğu, diktanın değil, çoğulculuğun savunulduğu, kin ve intikam duygularının karşısına sağduyunun konulduğu, idam sehpalarının değil, diyalog köprülerinin kurulduğu ve köprülerin adının hep birlikte konulduğu bir özgürlükçü demokrasidir. İzzetbegoviç’in efsane teşhisiyle bitirelim: “Savaş, ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.” Su kaydırağında parmağı koptu Antalya’nın Manavgat ilçe suyun durdurulması gerekiyordu. Hiçbir gö sinde ailesiyle 5 yıl revli bizimle ilgilenme dızlı otelde tatil ya di. Arama sırasında kı pan 8 yaşındaki La zım ‘Baba parmağım ra Şahin’in, su kaydı havuzda değil yukarı rağında serçeparma da koptu’ dedi. Kaydı ğı koptu. O anları an rağın üst kısmına çık latan baba Yasin Şahin, çocuk havuzuna Lara Şahin tığımda, kırık ve yarık bir yer gördüm. Hemen gittiğinde Lara’nın eli, yüzü ve o yarığı parçalamaya başla vücudunun kan içinde olduğu dım. Yarım saat sonra kopan nu gördüğünü belirterek, şöy parmağı buldum. Ambulans le konuştu: “Şiddetli kan akı ile en yakın hastaneye gittik. şını mayomun ipiyle durdur Kopan parmak yerine dikildi, dum. Daha sonra akan suyun ancak tutmadı.” altındaki havuzda kopan par Otel yetkilileri ise açıklama mağı aramaya başladık. Akan yapmadı. l DHA Dilara’nın savaşı Samsun’da beyinciğinde 3, omuriliğinde 4 tümör bulunan 6 yaşındaki Dilara Gürdal, 3.5 yıldır yaşam savaşı veriyor. 4 kez ameliyat geçiren, kemoterapi ve radyoterapi tedavisi gören Minik Dilara, ağır tedavi nedeniyle işitme kaybı da yaşadı. Anne Fatma Gürdal, kızının çok güçlü bir şekilde hastalığıyla mücadele ettiğini söyledi. İnşaat işçisi baba Kemal Gürdal ise “Ben asgari ücretle çalışan bir işçiyim. Maddi açıdan sıkıntılar yaşıyoruz ama kızımın kanserle mücadelesi için her şeyi yaOmur iliğinde 4 tümör olan pıyoruz. Çok zor durumdaDilara yaşam savaşı veriyor. yız” diye konuştu. l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear