26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 24 Temmuz 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 9 Bir kötülük örgütü: Fetocular! Dünyayı yöneten 400 uluslararası şirketin taşeronu Amerikan hükümeti yetkilileri, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar: “Neymiş efendim bu darbe girişiminden haberleri yokmuş. Son anda öğrenmişler.” Bakın, siz büyük çoğunluğu sabahtan akşama bira içip maç seyreden, yüzde kırkı okuma yazma bilmeyen halkınızı kandırabilirsiniz. Kandırıyorsunuz da! CIA içindeki bir grubun öldürdüğü iki başkanınız var, halkınız Vietnam’da olup biteni Fransız Magnum grubunun fotoğraflarını görünce aydı. Şimdi bize yalan söylemeyin. Fethullah Gülen örgütlenmesi, sizin Müslüman ülkelere bir çıkarmanızdır. Haftada sadece dört saat Türkçe eğitim verilen bu okullarda özellikle geri kalmış Müslüman ülkelerin başbakanlarının, elçilerinin çocukları okutulur. İlerde lazım olur diyerek! Eğitim dili İngilizcedir. Öte yandan bu örgütlenme büyük bir çıkarlar ağına sahiptir. Örgüt, bazı önemli kabul ettikleri insanları kendi saflarına çekebilmek için, para, güç ve şantaj gibi her zaman geçerli araçları kullanır. Kimseler küçümsemesin, bu örgüt inanılmaz bir gizlilik içinde, sabırla, ağlarını örer. Örgütün içinde olanlar, nihai hedefe ulaşmak için her kalıba girebilirler. Saf olanlar ise bir gün bir halifenin gelip Müslümanları kurtaracağına inanır. Örgütün elemanları, iletişim araçlarını çok iyi kullanırlar. Bunun için eğitilirler. Ve yaşadıkları topraklardaki kendilerinden olmayan insanlara düşman gözüyle bakarlar. Şimdi böyle bir örgütlenmenin CIA tarafından kontrol edilmediğini düşünmek, gerçekten dangalaklık olur. Amerika dünyayı yönettiğini sanabilir ama büyük bir zaafı var. Geçmişleri yüzyıllara dayanan toplulukları okumakta çok başarısızlar. Senaristleri önlerine konulan güncel verilerle, tıpkı bir macera filmi gibi olayları kurguluyorlar. Bu böyleyse şöyle olacak! Ama yanılıyorlar, tıpkı Vietnam savaşında Vietnam halkının gücünü, sabrını bilemedikleri gibi, Ortadoğu’da da hem kendilerinin hem de pek çok ülkenin canına okudular! Dünyanın görüp göreceği en vahşi, ölümcül IŞİD örgütünü başımıza bela ettiler. Ilımlı İslam projesi diye bir projeyi hayata geçirmeyi düşündünüz ama tıpkı hamilelik gibi İslamın ılımlısı olmaz. Ya vardır ya yoktur! Bu projeyi başarmak için de FETO örgütü aracılığıyla, NATO’nun en kuvvetli ordusu olan Türk ordusunu çökertmek istediniz. Bu satırların yazarı NATO’ya karşıdır ve ordunun siyasete karışmaması gerektiğini gençliğinden beri savunan biridir ama Türkiye topraklarında kuvvetli bir ordu olmasını ister! Çünkü biz Norveç değiliz ve çevremiz cehennem! Peki bu darbe girişimiyle neyi başarmayı umdunuz? Ergenekon ve Balyoz davalarıyla iyice zayıflamış olan ordu imajını iyice bitirdiniz. İnsanlar şaşkın, bu ne biçim ordu ki, kendi yurttaşlarına ateş açtı. Millet Meclisi’ni bombaladı. Ve bu nasıl korkutucu bir örgüt ki, yargıya, eğitime, tümüyle hâkim olmuş! Bunlar nasıl insanlar ki, kendilerini böyle ustalıkla gizlemişler. Şimdilerde herkes yan komşusunu merak ediyor acaba onlar Fethullah örgütünden mi? İnsanlar çocuklarını sorguya çekiyorlar, acaba herhangi bir örgüt üyesi çocuklarını ele geçirmeye çalışıyor mu? Bu darbe girişimi bize gösterdi ki, bu ülkeyi hiçbir zaman sakin bırakmayacaklar! Solun kökünü kazımak için yapılan iki darbeyi asla unutmayın! Şimdi de başka bir oyunun peşindeler. Ülke yeteri kadar perişan edilmişti ama bu onlara yetmiyor. Sayelerinde OHAL ilan edildi. Grevler yasak, insanlar sorgusuz sualsiz gözaltına alınabilir. Güneydoğu zaten bir OHAL yaşıyordu şimdi tüm yurt OHAL içinde! Şimdi dünyayı yöneten 400 şirketin istediği her şey kanun adı altında yerine getirilecek. Getiriliyordu ama itirazlar vardı. Onlar önlendi. İncirlik Üssü hâlâ NATO’nun en güvenilir üssü. Sırası gelmişken NATO’nun en güvenilir üssünden yakıt ikmal uçakları kalkıyor ama NATO’nun ve CIA’nın bundan haberi yok! Şimdi herkes tedirgin, herkes ne olacağını konusunda kafa yoruyor. Binlerce öğretmen açığa alındı, eğitim kimlerle yürüyecek? Ordu kendini nasıl toparlayacak ve darbenin ağır ekonomik faturası bizim üstümüze yıkılacak. Fethullah Gülen ise asla Türkiye’ye gönderilmeyecek. Amerika bir numaralı piyonunu şimdilik harcamak istemiyor! 24 Temmuz 2016 SAYI: 33163 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.56 03.46 04.17 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.46 13.18 17.12 05.33 13.02 16.55 06.00 13.25 17.15 Akşam 20.37 20.18 20.37 Yatsı 22.18 21.56 22.1 1 İran merkezli Fars Haber Ajansı’nın yayımlayıp Rus basınından sonra odatv.com’da yer alan bir haber, çok ilgimi çekti. Haberde, Rusya Savunma Bakanlığı’nın Türkiye’de askeri bir darbe hazırlığını öğrendiği ve Türk istihbarat birimlerini saatler öncesinden uyardığı iddia ediliyor. Meğer Suriye’deki Hmeymim üssünde konuşlanan Rus Hava Kuvvetleri’nin TSK’nin iç haberleşme sinyallerini yakalayıp şifrelerini çözecek sistemleri varmış… Eğer bu iddia doğruysa, Enişte’yi bilmem ama MİT, darbe girişimini birkaç saat öncesinden BİLE haber alamamış! Haberi, Ruslar vermişler. Hem de damardan… Çünkü böyle bir istihbarat, TSK içindeki konuşmaların dışardan daha iyi duyulduğunu kanıtlıyor! Darbe girişiminin bastırılmasında kuşkusuz etkin olan bu birkaç saatlik öncelikte gerçekten Rus faktörü varsa; AKP hükümetinin yakın zamana kadar papaz olduğu Kuzey komşumuzun neden MİT’i uyardığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarını korumaya çalıştığı sorusu akla gelebilir. Tamam uçağı düşürüldü diye resmen özür dilendi, barış yapıldı, falan. Fakat Putin de kolay unutmaz, kinci mi kincidir ve böyle bir dayanışma şaşırtıcı sayılır. HHH Oysa bu dayanışma, soL Haber Portalı’nda yer alan bambaşka bir haberle desteklendi: Sputnik haber ajansına konuşan Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Türkiye’deki darbe girişiminin Polonya’nın başkenti Varşova’da yapılan NATO zirvesinden sadece bir hafta sonra gerçekleştiğine dikkat çekerek, “NATO, birlik üyesini muhtemel tehdit konusunda uyarmadı. En büyük askeri yapı olan ve güvenlik konusundaki çalışmalar için her türlü imkâna sahip olan NATO, Türkiye’nin ve bölgenin güvenliğiyle ilgili tehdit hakkında tek bir bilgi dahi vermedi” demiş… “Meşru hükümeti devirme senaryosu olumsuz yönde gelişseydi, bu hem Türkiye’de bir trajediye yol açardı, hem de bölgede daha derin bir istikrarsızlığa sebep olurdu” diye konuşmuş. Eski düşman yeni dost, Rusya! Demek ki Rusya, Türkiye’nin bir iç çatışmaya düşmesini, bölgeyi saran yangına çekilmesini istemiyor! Uçağını düşürmeyecek, Ukrayna nasırına basmayacak bir Türkiye ile iyi geçinmeye hazır olduğunu darbe girişiminden üç gün önce de gösterdi: PKK’ye silah satan Yezidi Kürt asıllı Rus mafya babası, “Genç Şakro” lakabıyla anılan Zahari Kalaşov’u cinayet suçundan tutukladı. HHH Zahari Kalaşov, sekiz yıl hücre hapsinde tutulduğu ve bir yıl daha hapiste kalması gereken İspanya’da, 30 Ekim 2014 günü İspanyol basını ve Yargıtay’ını bile şaşırtan ani bir kararla apar topar serbest bırakılıp Rusya’ya gönderildi. Ve 2013 Ocak ayında Moskova’da bir “sniper” tarafından uzak mesafeden vurularak öldürülen yine Yezidi Kürt asıllı, yine PKK’ye uyuşturucu karşılığı silah satan Rus mafya “kralı” Ded Hasan’ın yerine geçti. Darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz Cuma günü odatv.com’da yayımlanan Sinan Acıoğlu’nun konu hakkındaki mükemmel haberi “Rusya’daki mafya tutuklamasının Mine Kırıkkanat’la ne ilgisi var” başlığını taşıyordu*.   Çünkü casusluk romanı olan son kitabım Hiç Kimse’de (Kırmızı Kedi, 2016) Paris’te Sakine Cansız’ın asıl hedef olduğu PKK militanı üç kadın ile onlardan yalnızca bir hafta sonra öldürülen mafya kralı Ded Hasan’ın aynı suikast timi tarafından infaz edildiğini kurguladım, ben. Çünkü Zahari Kalaşov’un da İspanya tarafından Ded Hasan’ın yerine geçsin diye serbest bırakıldığını iddia ediyorum. Çünkü Rusya, cemaat ağıyla Türkiye’ye kurulan tuzağa elbette kendi çıkarları açısından razı değil ve “meçhul” bir infaz timinin PKK’ye silah sattığı için ortadan kaldırdığı Ded Hasan’ın yerini alan Zahari Kalaşov’u, Türkiye’ye bir jest olarak tutukladı… diye düşünüyorum. HHH Çünkü gerçeğe çok yaklaştığımı, Paris ve Moskova infazlarının faili meçhul kalacağını biliyorum ve zaman ilerledikçe, Hiç Kimse’nin kurgusu adım adım doğrulanıyor! Üstelik Rusya, Gülen cemaatleşmesinin İslam dünyasına yönelik Amerikan projesi bir “akılcı tasarım” olduğunu Türkiye’den çook önce anladı. Gelmiş geçmiş T.C. hükümetleri ve sonunda AKP, tüm dünyada FETO’cu okulların kurdelelerini keser, işadamlarının önünü açar, Gülen efendiye saygılar sunar ve parsayı bölüşürken… Putin rejimi 2003’te Rusya’daki 16 okulu radikal İslam propagandası yapıldığı gerekçesiyle kapatmıştı. 2006 yılında ise 52 cemaat öğretmenini “yabancı casusluk örgütleri hesabına Rus toprağında etnik kalkışma hazırlamak” ithamıyla sınır dışı edip Türkiye’ye gönderdi! (Kaynak: Cumhuriyet gazetesi, 10.02.2006) Başka bir deyişle Putin, Fethullah Gülen’in Rusya, Orta Asya Türki Cumhuriyetleri ve Türkiye’deki Müslüman nüfusa nüfuz gayesiyle atanmış “Amerikalı İslam Kardinali” olduğunu herkesten önce çözdü. Ve Türkiye’de nihayet gözü açılan sığırcık yavrularına bu yüzden destek veriyor! * http://odatv.com/moskovadakimafyagozaltisininminekirikkanatileneilgisivar1507161200.html KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Ver Apo’yu al Feto’yu Obama, “Darbe ile ABD’yi ilişkilendirmek yanlıştır!” dedi. Siyasette gibi gazetecilikte de fiyakalı laf etmek usuldendir. “Sarraf’ın önüne yatan bakanların bekası için mi, bu millet 15 Temmuz gecesi tankların önüne yattı?!” falan demeyeceğiz. Gün dayanışma günü... Taksim’de miting var. Fiyakalı lafta esin kaynağımız, AKP’li vekil Metin Külünk’tür... 17 Aralık’ta ortaya saçılan kayıtlara arkasını dönüp, “İnsanların günah işleme özgürlüğü vardır!” demişti. Günah özgürlüğü varsa, elbette “Yanlış yapma özgürlüğü” vardır diyelim. Bu yanlış yapma özgürlüğüne bir parmak basalım. HHH Türkiye’deki darbelerle hele sonuncusu ile Amerika’nın hiç ilgisi bilgisi yok, diyelim. Obama’nın eniştesi de Kenya’da bir köyde yaşadığından onun da hiç bilgisi olmadığını kabul edelim. Belki de bu ilgisizlik bilgisizlik yüzünden, bizim darbeciler yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Zaten öncesinde olup bitenlerle hiç ilgilenmediler. “NATO’daki en büyük orduya sahip, en önemli stratejik ortağı” idik. Ama ortağın, Genelkurmay Başkanı “terörist” diye hapse atılırken bile tek laf etmedi. Geçmiş olsun bile dediğini duyan olmadı. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy vs. gibi davaların aslını astarını öğrenmek üzere özel sohbetlerde bile konuyu hiç açmadı. Deniz Kuvvetleri’nde komuta kademelerinin yüzde 80’i hapse atıldı. Donanmayı yönetecek kıdemde amiral kalmadı. Pensilvanya’daki Erzurumlu emekli vaiz, çok eski bir röpartajında yüzme bilmediğini söylemişti. Yüzme bile bilmeyen bu garip vaizin “Deniz Kuvvetleri” ile ne alıp vereceği olabilirdi ki? HHH Yanlış yapma özgürlüğü elbette günah işleme özgürlüğü kadar keyif verici değil. Siyasete bulaşınca ise yanlışsızlık ve ayıpsızlık namümkün! “Öcalan’ı ABD’den teslim alan hükümetin bakanı olmak!” da az günah sayılmaz (16 Şubat 1996). Merhum Ecevit, bizlere, “Niye verdiler” diye sormuştu. Aldığı yanıtlardan tatmin olmamıştı. Birkaç yıl sonra partisinin genel sekreteri iken, soh bet arasında yine sordu: “Sahi, niye verdiler?” “Sakla samanı, gelir zamanı!” demiştim. Çok gülmüştü. HHH Ortadoğu bölgemiz, hele de Amerikan ilişkilerimiz boşluk kabul etmiyor. Öcalan’ı 16 Şubat günü verdiler... 33 gün sonra Fethullah Gülen’i aldılar. (21 Mart 1996 Nevruz’u.) Alış o alış... Sözde rahatsızdı; ünlü Mayo Klinik’te kalbine baktıracaktı. Amerikan yönetiminin kıdemli önde gelenlerinin referansı ile 17 yıldır hâlâ baktırıyor. Kalbinin taş gibi değil, taş olduğu milletçe görüldü. Geçen yıl, hükümet “En tehlikeli teröristler” listesine koyduğunu ilan etmişti. Her fırsatta da isteyip duruyor... Nedense bu istek okyanusu bir türlü geçemiyor Amerikan yönetimi ipe un serip duruyor. “Sakla samanı gelir zamanı!” HHH Zaman belli ki, 15 Temmuz gecesi değildi ki... Obama, “Girişimden bizim haberimiz yok!” diyor. Belki sahiden yoktu. Belki de vardı da bizim MİT’in Fidan’ı, Genelkurmay Başkanı Akar’ına destek vermek için böyle söylüyor. Malum hem stratejik ortağız hem dostuz. Dostluk böyle günler içindir. HHH 196869 olayları sırasında ODTÜ’lü ve Mülkiye’li öğrenciler, “Asker ve polis istemiyoruz. Okullarımızı kurtarılmış vatan toprağı ilan ediyoruz!” diye ortalığa dökülmüşlerdi. Dillerden düşmeyen bir de söz vardı: “Azgelişmiş ülkeler kendi ordularının işgali altındadır!” HHH Bu darbenin amacı belli ki ülkemizi kendi ordusunun işgali altına sokmaktı. Bir yerde yanlışlık oldu ve gerçekleşmedi. Belki bu da planın bir parçası. “ Büyük Güçler”in planları bitmez. Çünkü işbirlikçi maşaları bitmez. İnternet çağında darbe Darbe girişiminin başarısız olmasında iletişim teknolojisinin rolü oldu mu? ABD New York Üniversitesi’nde Siyaset Profesörü olan Joshua Tucker, Washington Post’taki yazısında bu konuyu ele almış. Tucker’i okurken o gece yaşadıklarımızı anımsamaya çalıştım. Gerçekten de felaketin eşiğinden döndük. İlk haberleri Twitter’dan aldık. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Boğaz Köprüsü askerler tarafından kapatılmış. Herkes aynı soruyu soruyor: Neden kapatıldı? Neler olup bittiğini anlamaya çalışan milyonlarca insan internete, sosyal medyaya yöneldi. Twitter ile ilgili açıklanan sayısal veriler durumu zaten anlatıyor: 1517 Temmuz tarihleri arasında toplam 34 milyon 818 bin 329 tweet atılmış. Günde ortalama 11 milyon tweet. Oysa bir hafta önce günlük ortalama tweet sayısı 800 bin civarındaydı. Televizyondan Başbakan Binali Yıldırım’ın kalkışma açıklamasını dinledik. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Periscope üzerinden yaptığı görüntülü yayını izledik. En hızlı iletişim aracı internetti. Yaklaşık bir saat sonra da CNN Türk’teki açıklama oldu. Cumhurbaşkanı, FaceTime yazılımıyla görüntülü olarak CNN Türk’e bağlandı, halkı demokrasiye sahip çıkmaya çağırdı. Siyasi partiler kararlı bir duruş sergilediler. Sosyal medya üzerinden verdikleri mesajlar hızla yayıldı. Televizyonlar demokrasiye sahip çıktı. İnsanlar sokağa döküldüler. Yaşanan vahşet görünSOtoyüssleyaraiTnl üimPrkeeiwtdyarwniyesawa’chd.maodehepamts@ereobtgtüasemnzyy.aecaeiolrl.mcidnmoimdreeednnyişapinasyüalarreaşkctılıliaosrla.dnus.ürleniyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha birkaç yıl önce ne diyordu: “Baş belası. Twitter miwitter hepsinin kökünü kazıyacağız”. İyi ki sosyal medyanın kökü kazınamamış. HHH Siyaset Profesörü Tucker’in değerlendirmesi şöyle: Artık darbe yapmak eskiye göre daha zor. Dünyada bundan sonra başarısızlığa uğrayan darbe girişimlerine tanık olacağız. Tucker’e göre bir ülkede sosyal medya kullanımı yoğunlaştıkça darbe yapmak daha da zorlaşacak. HHH Türkiye’de internet ve sosyal medya ile ilgili pek çok sıkıntı var. İnternete yönelik baskıcı, sansürcü anlayış, interneti kontrol etmeye yönelik bir altyapının oluşumuna yol açıyor. Olmadık dönemlerde internetin hızında, yaşanan yoğunlukla açıklanamayacak, yavaşlamalar yaşanıyor. Neden? Diğer yandan internetteki haberleşmeyi paket düzeyinde kontrol edebilecek yazılımlar üreten şirketlerle bağlantı kuruluyor. Neden? Diyelim ki interneti tümüyle kontrol altına alabilecek bir yapı geliştirdiniz. Hatta tek bir merkezden istediğiniz an interneti tümden kapatabilecek bir merkez oluşturdunuz. Tam bir gözetim toplumu yarattınız. Bunun sonuçlarını hesaplayabiliyor musunuz? Neyse ki bu ölçekte bir sistem Türkiye’de henüz yok. Peki ya olsaydı ve darbecilerin eline geçseydi? Nasıl bir ülke olacağız? Orwell’in 1984’ünde yaşamak isteyen var mı? HHH Teknoloji elbette çok önemli. Ancak teknoloji tek başına demokrasiyi koruyamaz. Toplum, demokrasiye, hukuka, temel hak ve özgürlüklere ne ölçüde sahip çıkarsa, bu değerler o ölçüde güvende olur. Gelecek kuşakları bu değerlere sahip çıkacak şekilde yetiştirmeliyiz. Demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştürmeliyiz. Aileden başlamalıyız. Çocuklarınız ailede ne ölçüde söz hakkına sahip? Darbeci zihniyetten bir an önce ve tümden kurtulmak zorundayız. Türkiye’deki darbe karşıtı tepki bu anlamda gerçekten de tarihi bir fırsat sunuyor. Tabii kullanabilirsek. SAYISAL LOTO 7, 12, 14, 34, 40 ve 46 6 BİLEN: 4 Milyon 67 bin 550 TL (1 KİŞİ), 5 BİLEN: 3 bin 113 TL, 4 BİLEN: 46.05 TL, 3 BİLEN: 7.20 TL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear