26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 22 Temmuz 2016 6 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY İktidarların askerlerle ilişkileri, eğer sistem kendisini bu ilişkinin gelgitlerine göre ayarlayamıyorsa, önünde darbe” olarak niteleyen muhalefeti sindirmek için yeterli olacağı düşünülüyorsa bunun geçici ve minin ağır bastığını tecrübelerimiz bize gösteriyor. Kuşkusuz böylesi durumlarda kalıplar, şablonlar, tarihe atıf sonunda çatışmaya dönüşür. Sivilas yetersiz olacağı da herhalde gö lar ya da teorik metinlerin yol gösterici ker düzeneği genellikle “tehlike” karşı rülüyordur. liği yeterli olmaz. Temel ilkelerden uz sında sistemin, rejimin kurtarıcısı rolünü HHH laşmaya doğru ilerleyen tahliller de her askere verir. Kimi zaman bu düzen bo Şimdi yaygın ve umutsuz tar zaman niyeti, hedefi belli iktidar güçleri zulur; güç ilişkileri kavgayla sonuçlanır. tışma olağanüstü hal uygulama karşısında boyun eğmeye, bir kere da Yine de sistem her koşulda kendisine sının hangi alanları kapsayaca ha, gelmeyecek Godot’yu beklemenin uygun bir güç, düzeni yönetecek bir iktidar odağı bulacaktır. GodotHHH ğı, yasada yazılı “yetkilerin” nasıl ve kimlere karşı kullanılacağı meselesidir. Örneğin med devrimci bir tutum gibi gösterilmesine yol açabilir. HHH Türkiye böyle bir durumu yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Çok da güçsüz Gelebilir mi?olmadıkları anlaşılan bir askeri odak, ya uygulamanın dışında kalacak, düşünce özgürlüğü epeyce kısıtlanmış dar alanda ya Hayal kurmak iyidir ama kurduğunuz hayal, koşulların değerlendirilmesinden güç almıyor, verili koşullar ile in kendisini yöneten eski iktidar ortağının kışkırtmasıyla giriştiği girişimi yenilgiyle kapattı. Anlaşılıyor ki, darbeciler ordu hiyerarşisini darbeye ikna edememiş, sertlik ters tepmiş, yenilgi kaçınıl İktidarın yeniden kurulmasının aracı olarak “olağanüstü hal” yöntemi seçildi. Askerlere olağanüstü yetkiler veren sıkıyönetim yerine valileri olağanüstü şayabilecek midir? Peki, uzunca bir süredir neredeyse askıya alınmış toplantı ve gösteri hakkı kullanılabilecek midir? Akademide, yargıda ideolojik içerik kazanan tasfiye duracak mı sanların özgür iradesi arasındaki diyalektiği dikkate almıyorsa, “iktidarı aydınlarla diyaloğa, laiklerle barışmaya çağıran” türden, gerçekleri görmemekte direnenlerle birlikte rüya görme maz hale gelmiştir. Artık isyana kalkı yetkilerle donatan yöntemin tercih edil dır? İktidarın bugüne kadarki uygula niz kaçınılmaz olur. Doğrusu, demokra şan, yönetime el koyma niyetiyle harekete geçen askerler ve onun arkasındaki güç, iktidar partisi de dahil içinde yer bulduğu her alandan temizlenecek, bir anlamda iktidar partisi egemenliğini yeniden kuracaktır. oohKaakkpkuukallluaıtnnrıldaaöangğöi6drez2ee6nnlcileri KayDEDI.NHHH miş olması, henüz güven tazelenemediği için anlaşılabilir bir durumdur. Ama bunun sürdürülebilir olduğunu söylemek de zordur. Burada olağanüstü halin hangi güçle uygulanabileceği sorusunun açıkta kaldığı da söylenebilir. Olağanüstü hal ilanının, durumu “sivil maları bu sorulara olumlu yanıt vermeyi imkânsızlaştırıyor. HHH Bu gibi durumlarda aydınlar arasında “uyum” ile “itiraz” arasında gidip gelen formüllerin revaç bulduğunu, “olmayacak duaya amin deme” eğili tik yöntemlerde ısrar etmek; hak taleplerini yüksek sesle dile getirmek, önceki deneylerden yararlanmaktır. Samuel Beckett’in olağanüstü eserine farklı bir son yazmak, “gelebilir bir Godot” yaratmak, onu sahneye çağırmak yerinde olacaktır. notta “Eski öğretmenleriyle ilişkilerini takip ama takip edinedin”denildi 15Temmuz darbe girişimi sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı’nca ka patılmasına karar verilen 626 eği tim kurumunda öğrenim gören öğrenciler ister resmi ister özel okullara kayıt yaptırabilecek. Bu öğrencilerin “eski öğretmen leriyle ilişkileri FAigtaelany konusunun takip edilmesi gerektiği” notu da özel okullara iletildi. Bir okul kurucusu, Milli Eği tim Bakanlığı Özel Öğretim Ge nel Müdürlüğü’nden il milli eğitim müdürlüklerine, oradan da özel okullara gönderilen bir yazıda “ka patılan okullardan gelen öğrencile rin kayıtlarını alın ancak eski öğ retmenleriyle ilişkilerini sürdür memeleri için takip edin” denildi ğini aktardı. Cemaat öğretmenleri Bir eğitimci, “Bu okullardaki öğretmenlerin tamamı bu hareket içinde miydi” sorumuza şu yanıtı verdi: “Büyük çoğunluğu öyleydi. Cemaate yakın olmayanı zaten almazlardı, giren de kalmazdı. Çünkü öğretmenlere 1800 TL maaş veriyorlardı ve bunun 300 lirası “hareket” için kesiliyordu. Sabah ezanıyla başlayan bir düzen vardı. Hiçbir öğretmen bu koşulları kolay kolay kabul etmez.” ‘Ön kayıtları sildirin’ Özel Okullar Derneği Başkanı Cem Gülan, kapatılan okullardaki öğrencilerin durumuyla ilgili şunları söyledi: “Burada dikkat edilmesi gereken iki nokta var. Birincisi, 8. sınıfı bitirenler eğer bu okullardan birine ön kayıt yaptırdılarsa hemen sildirmeleri lazım yoksa Anadolu Liseleri tercihi yapamazlar. İkincisi, yeni öğretim yılı için bu okullara kayıt yaptıran veliden alınan ücretin tamamının iade edilmesi gerekir.” Hangi okullar kapatılacak? Kapatılacak okulların listesi şu an için yok ama içlerinde Coşkun, FEM, Anafen, Fatih Koleji gibi çok bilinen okulların yanı sıra çok küçük, adları hiç duyulmamış okullar da var. Bazı okulların isim değiştirdiği ama kapatılmaktan kurtulamadığı da belirtiliyor. Buna bir örnek Çorlu’daki Fatih Koleji. Bu okul yakın zamanda adını “Safir Koleji” olarak değiştirmiş. 15002000 öğrencili okullar olduğu gibi cemaatin üst düzeyindekilerin çocuklarının gittiği, mahalle aralarında bulunan 1520 öğrencilik, kızerkek ayrı eğitim verilen okulların bulunduğu da biliniyor. Bu çocuklar hangi okullara gönderilecek ya da gönderilecek mi şu an için bilinmiyor. Kapatılan okul binalarının ne olacağı da bilinmeyenler arasında. Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen iki dershanede arama yapıldı, dershaneler mühürlendi. Polis evraka ve bilgisayar İşkence suç, idam yersizkayıtlarınaelkoydu.l DHA İHD: Savcılar işkence görüntülerini suç duyurusu kabul etmeli Cemaatçi cuntanın darbe girişiminin ardından sokaklara inen kalabalığın idam sloganları ve gözaltındaki darbecilere yönelik işkence iddialarına TTB ve İHD sert tepki gösterdi. İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan “İşkence insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur” derken TTB, “Yaşam hakkı ihlaline karşıyız” açıklaması yaptı. İhsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı, Hukukçu Öztürk Özdoğan, darbe girişiminin ardından yayımlanmaya devam eden işkence görüntülerine ilişkin “Bu, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur” dedi. İşkencenin savaş dahil yasak olduğunu ve zaman aşımı olmadığını belirten Türkdoğan, Cumhuriyet Savcıları’nın işkence görüntülerini suç duyurusu olarak kabul etmesi ve soruşturma yürütmesi gerektiğini OHAL Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasanın 120. maddesine dayanarak MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarının ardından 3 ay süreyle Olağanüstü Hal ilan etmesini Öztürk Türkdoğan, çelişkili ve te sivil alanı zat olarak yorumladı. Türkiye’nin kaostan kolay kolay çıkamayacağını belirten Türkdoğan, “İktidar sözcüleri, sadece darbe girişiminde bulunan örgütle mücadele kapsamında yetkilerin kul daraltır lanılacağını söylüyor ama bu örgüt, devlet içerisinde böyle bir darbe girişiminde bulundu. OHAL uygulamasına sivil alanı daraltır, sivil alan daraltıldığı zaman siyaset alanı kısıtlanır” dedi. söyledi. Cumhuriyet’e konuşan Türkdoğan, bu süreçte soruşturma yürüten kolluk polisleri hakkında “İşkence ve kötü muamele yasağına uymalılar, işkence çok ciddi ve ağır bir suçtur” ifadelerini kullandı. Darbe girişiminin ardından “İdam isteriz” sloganları ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’ın “Gereğini yaparız” cevabı ile başlayan idam tartışmaları için Türk doğan, insan hakları savunucuları olarak idamı kabul etmediklerini vurguladı. Türkdoğan, Türkiye’nin idam cezasına ilişkin mevzuatını tamamen değiştirdiğini belirtti ve şunları söyledi: “İdam cezası uygulanamaz çünkü Türkiye Avrupa Konseyi üyesi. Eğer Türkiye, Avrupa Konseyi’nden çıkarsa maliyeti çok yüksek olur ve her alanda geriye gider. İdam cezası tartışmaları çok yersiz ve gereksiz.” lANKARA Tkaeıdykalityfiepetylee Gözaltına alınan askerlere yönelik kötü muamele tartışma yarattı. Adliyeye getirilen birçok askerin yüzünde darp izlerinin bulunması, gözaltı sırasında kötü muamele iddialarını doğruladı. Gözaltına alınan askerlerle ilgili yayım lanan videolarda da yüzü kan içinde birçok şüphelinin olduğu görüldü. Bu askerlere ayrıca, üzeri bordo/turuncu, altı lacivert tek tip kıyafet giydirilmesi dikkat çekti. Askerlerin yalın ayak oldukları da gözlendi. l ANKARA l Aydınlardan bildiri: Şimdi barış istiyoruz 15Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından, darbe girişimine karşı çıkan aydın, sanatçı, gazeteci ve aktivistler “Darbe durduruldu, şimdi barış istiyoruz” başlıklı bir bildiri yayımladı. İmzacılardan aktivist Yıldız Önen tarafından okunan bildiride, “Çok iyi biliyoruz ki, iki buçuk yıl süren çözüm süreci günlerinde, ordu içinde bir cunta girişimi böylesi bir cürete sahip olamazdı. Kürt meselesinde savaş politikalarının devrede olmasından güç aldılar” ifadeleri kullanıldı. Bildiriyi imzalayan sanatçı Zeynep Tanbay demokrasinin ülkemizde hiçbir zaman tam oturtulamadığını belirterek, “Benim için bu darbenin sorumlusu AKP’dir. Demokrasi alanında geri adımlar attı. Bugüne kadar AKP’nin politikalarına karşı mücadele ettim. Bundan sonra da AKP’nin faşist politikalarına karşı durmaya devam edeceğim” dedi. l İSTANBUL Gülen’in kitaplarını kim okuyordu? “Kuru fasulyenin nimetleri”nden mi söz etsem diye oflayapuflaya bir saati tükettim ne yazacağıma karar vermek için… OHAL işte bu hâldir!.. O kadar sıkıştım ki neredeyse gazeteye haber gönderecektim yazmayacağım diye… Sonra bir baktım, şu yaşadığımız dehşetten neşe, trajediden komedi çıkmasının önüne yine de geçilemiyor, vurdum kalemi kâğıda!.. HHH Gazetelerde haber şu: YozgatSorgun’da çeşme başına bırakılan şüpheli kolilerin içinden Fethullah Gülen’e ait 560 kitap çıkmış. Karabük’te de ormanlık alanda Gülen’e ait kitapların yanı sıra “Risalei Nur” kitapları bile bulunmuş!.. Millet FETÖ’cülük töhmeti altında kalmamak için Said Nursî’yi de kurban etmiş, iyi mi?! O yüzden aman sakın şu halin, pardon OHAL’in içinde “Bediüzzaman” lâfzını da etmeyin, n’olur n’olmaz!.. Devamla: Çanakkale Lâpseki’de de, Kütahya Tavşanlı’da da çöp konteynerlerinden Gülen’e ait kitaplar çıkmış. HHH Hay Allah iyiliğinizi versin!.. Yahu meydanlarda “demokrasi nöbeti” tutmaktan vakit bulup nasıl da araya bu “ince” titizlik ve temizliği sıkıştırdınız, helâl olsun size!.. HHH Evet, büyük ihtimal, bu memlekette şimdi “demokrasi nöbeti”ne koyulmuş halkımın içinde düne kadar bu kitapları evinin en görünür yerlerine dostadüşmana ibretlik koyanlardan geçilmiyordu!.. Bakın mesela Zaman, bu ülkede abonelik yoluyla muazzam tiraj alan bir gazeteydi. 1 milyonun üzerinde baskı sayısı söz konusuydu. Elbette birkaç bin kişi hariç gazeteyi kimse okumuyordu. Ama memleket sathında, Anadolu’nun bağrında hangi eve veya hangi esnafın, zanaatkârın dükkânına girseniz önünüzdeki sehpada gazeteyi görüyordunuz. Kıraat için değil, “kariyer” için oraya konulmuş bir gazeteydi o. Dindarın da, muhafazakârın da ve evet AKP’linin de “statü simgesi”ydi. HHH Şimdi bir düşünün: 1 milyonun üzerinde tiraj… Çarpan etkisini de değerlendirin!.. Acaba İstanbul’dan Ankara’ya ve Anadolu’nun dört bir yanına bu kadar büyük dağıtım ağına sahip bu yayını, ayrıca onca Fethullah Gülen kitabını (okuyanlar değil) “tüketenler”, şimdi neredeler?.. Bürokrasiden, kamu kuruluşlarından, üniversitelerden istediğiniz kadar çok insanı uzaklaştırın, bunun karşılığını bulmaya yetmez. O yüzden meydanlara bakmayı da ihmal etmeyin! Düne kadar evlerinin misafir odalarında ya da dükkânlarındaki sehpaların üzerinde bu gazeteyi eksik etmeyenler, o kitapları elden ele, evden eve dolaştıranlar, şimdi meydanlarda size tazimler eşliğinde FETÖ’yü lânetlerken çektirdikleri “selfie”leri sağasola servis ediyor olabilirler. Kim bilir belki de onların eski “zaman”larının üzerine serilen örtüdür bu “selfie”ler… Aman kimse görmesin, bilmesin, hatırlamasın diye!.. HHH Hâsılı kelâm, o yeri göğü inleten meydanlara da dikkat etmek gerekir!.. Unutmayın, bu toplum bir bütün olarak o lânetli darbe girişimi karşısında, demokrasinin ve sizin yanınızda durdu. Ve meydanlarda olanlar mı daha güvenilir, olmayanlar mı, bunu da iyi düşünün! Bakın yaver olarak, emir subayı olarak, koruma olarak, yani “sizden yana” olarak neredeyse şahdamarınızdan da yakınmışlar size!.. Burnunuzun ucunda göremediğinizi, şimdi meydanlara karışmış, “selfie”lere sarınmış halde de göremiyor olabilirsiniz. Eski “zaman”lardan ders çıkarın!.. Erdoğan’ın Başyaveri Yazıcı: Kodu sorduysam beni idam edin Darbe girişimiyle ilgili tutuklanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı’nın ifadelerinde çarpıcı ayrıntılar yer aldı. Erdoğan’ın Marmaris’ten İstanbul’a gelişinde kullandığı uçağın kodunu sorduğu iddialarını reddeden Yazıcı, “Eğer böyle bir şey yapmışsam her türlü cezaya razıyım. Sorduysam ve birine verdiysem beni idam etsinler” dedi. Cumhurbaşkanının ailesiyle birlikte Marmaris’te Grand Yazıcı otelinde kaldığını bildiğini söyleyen Yazıcı, darbe günü kahvaltıda buluştuğu Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Kutsi Barış’ın kendisine “Cumhurbaşkanı nerede tatil yapıyor” diye sorduğunu ifade etti. Kendisinin de Marmaris’te Grand Yazıcı otelinde tatil yaptığını söylediğini kaydetti. Yazıcı, “Kutsi Barış’a Cumhurbaşkanı’nın kaldığı otelin adını söylemekle de hata ettiğimi kabul ediyorum” dedi. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear